• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Zarif çıtır diyeti ile sağlıklı ömür boyu zayıflık.

kittykat

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
9 Ekim 2011
447
36
48
İstanbul
Arkadaşlar Merhaba,

Bu diyetten ziyade bir beslenme tarzı öncelikle ve hayvansal gıdaları reddeder çok fazla sebeple.
Kaynağını ise piyasada Pegasus yayınlarından yayınlanmış Zarif Çıtır isimli kitaptan alır. Vejeteryan beslenme olarak görünse de özünde TEMİZ beslenirsen mutlaka kilo verirsin, işlenmemiş gıda yersen mutlaka kilo verirsin felsefesi vardır.

Yani bulabilirseniz tertemiz bir balığı yiyin diyor ama temiz bir deniz kalmadığından balıkla omega 3 alırken cıva ve birçok ağır metalle zehirleri de aldığımızı söylüyor vb. vb...

Ben birkaç gündür dolabımda buna uygun alışveriş yaptım, uygun olmayanları döktüm veya çöpe attım inanın kitabı okuyunca et yiyemeyecek, yumurta, süt ve süt ürünü kullanamayacak ve rafine edilmiş un,şekerli gıdalardan uzak duracaksınız. Beslenmenin özünde rafine edilmemiş, doğal gıda tüketmek var...

Ben uzun süre protein diyeti yaparak bazı sağlık kriterlerimi kaybettim kilolarımı verdim ama sağlığımın önemli unsurları yok oldu tiroidim azdı vs....Artık proteinden yamyam gibi hissetmeye başlamıştım yanına salata veya sebze koysam da artık midem almıyor düşündükçe...

Buradan gün gün yediklerimi paylaşacağım ve bakacağım sonuç olacak mı....Sizin de tercihiniz sağlıklı ve bitki kaynaklı bir beslenme ise paylaşalım yaşadıklarımızı...
 
Kitaba göre bir zarif çıtırın yememesi gerekenleri şöyle özetleyebiliriz;

1-İşlenmiş rafine şeker, tuz, beyaz un, kabukları alınmış saflaştırılmış hububat ve bakliyatlar (beyaz pirinç, kabuksuz buğday,kabuksuz diğer bulgur vs..)

2-DİYET gıda adıyla satılan ve içinde aspartam vb. tatlandırıcılarla kimyasal madde bulunan her türlü ürün. Diyet bisküvi,çikolata, reçel hepsi....sayısız. Önünde diyet yazanları yemeyeceksiniz içindeki aşırı kimyasallardan dolayı.

3- Gazlı içecekler diyet veya normal içmeyeceksiniz, şarap, bira, alkol tüketmeyeceksiniz. Şarabı illa tüketecekseniz de organik,sülfitsiz bir şaraptan yarım kadeh...tabi bulursanız :)) Öncelikli içeceğiniz bitki çayları ve su olacak, sonra meyve suları ama taze sıkılmış...

4- Hayvansal hiçbir ürüne el sürmeyeceksiniz. Et, süt, süt ürünleri, yumurta, et suyundan yapılmış jelatinler, peynirlerin hepsi yasak....

5- Doğal olmayan, içinde katkı bulunan hiçbir ürüne el sürmeyeceksiniz...

Peki neleri yiyeceksiniz???

*Her tür sebze, meyve, yağlı tohumlar (işlenmemiş kuruyemişler), kuru bakliyatlar, ve sağlıklı karbonhidrat olarak patates, havuç, bezelye, mısır gibi besinleri rahat tüketeceksiniz...

* Soyadan yapılma ürünler ile bakliyatlar, kuru yemişler ve bazı tohumlar yiyeceksiniz.

*Kabuklu kalmış her tür hububat, esmer pirinç, kabuklu buğday-arpa-yulaf-bulgur(kabuklu) ve benzeri hububatları sağlıklı karbonhidrat olarak mutlaka yiyebilirsiniz yakmamak ve kızartmamak şartıyla.

*Sağlıklı pişirme teknikleri uygulayıp her tür sebzeyi, meyveyi dilediğinizce tüketin. Bu beslenmede önemli olan lif almak ve bu lif patatesten muza doğal olan herşeyde mevcut. Ancak beyaz pirinç, beyaz ekmek ve beyaz makarnada yok. Asıl amaç lif ve suyla tuvalete çıkmayı arttırmak...
 
Bugün neler yedim?

Sabah: 1 muz, öncesinde bir büyük bardak su+ Sebze türlüsü(ne varsa ve içine mutlaka patates havuç veya varsa beselye vb. nişastalı şeylerden de koyun)

Arada: Biraz ceviz, fındık, 4-5 parça kavun, ıhlamur ve yeşil çay karışımı (2 kupa)

Akşam semizotu(içine yine patates ekledim ki karbonhidratı düzgünce alayım diye)

Sonrasında : Muz ve 1 şeftali yedim.(yemekten bir iki saat geçtikten sonra)

Yatana kadar: Su, birkaç hurma, erik , ceviz yemeyi düşünüyorum.


YARINKİ MENÜM: Yeşil salata(zeytinyağı mutlaka olacak sızma) ve fırında patates(yağlı kağıtta)
Bu arada hiçbirine tuz atmıyorum sebzelerin kendi tuzu var buna diliniz alışınca hissediyorsunuz...

Ben evdeki kuru baklişyatı anneme vermiştim bu diyetle tekrar onları da salatalara vb. ekleme zamanı geldi...Hadi bakalım...:56:
 
Nil KARAİBRAHİMGİL nilfm@hurriyet.com.tr

Bir gün bir kitap okudum ve bütün diyetim değişti

Midemdeki bütün pastaneler, cafeler, fırınlar ve kasaplar 24 saat açıktı. Mozaik pastayı pudingle yapmayı, kiloma dikkat etmek addediyordum.

Aslında gizliden, hafif balıketi olmayı tercih bile ederdim. Sonra birden o çıktı karşıma. New York Times'da listede görüp, sırf adından dolayı asla almayacağım o kitap. Evet, beslenme konusunu eşelemeye başlamıştım yavaştan. Ama daha entelektüel bir giriş yapıp, Michael Pollan'in 'Omnivore's dillemma'sını (hem etobur hem otobur olanın ikilemi) okumaya başlamıştım. Aslanın, kaplanın, böceğin ne zaman ne yiyeceğiyle ilgili kafası netken, insan türünün kafası niye karışmıştı. Ne zamanlar, ne yemeliyim sorusuyla nasıl baş başa kalmıştık.

Evet, dediğim gibi, sonra birden o çıktı karşıma. Türkçe'ye yerleşmiş. Havaalanında, kitapçıdaki rafta, bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. 'Zarif Çıtır' diyor burda kendine. Offf, uçakta okurum, sonra da otelde unuturum, eve bile götürmem diye aldım. Şu an annemde. Tam bir, kadın kadına dedikodu ağzıyla yazılmış. Fakat etkiledi beni. Korkarım. Midemde o bahsettiğim dükkanların, Uğur Dündar gibi mutfaklarına girmek zorunda kaldım. Vahşeti, zehiri, zararı gördüm. Milyar dolarların döndüğü bir iş gördüm, besin yerine. Bu kitabı, ağzına bir lokma bir şey atan herkes okusun.

Daha ilk cümlemden, bir anda SIKI yönetim ilan edip, her zararlıdan elimi eteğimi çekemeyeceğimi anlamışsınızdır. Nitekim, biraz evvel sinemada kremalı bisküvi, browni yedim. Eve gelince de tost yaptım kendime. Saat de şu an 23:18. Sinemada bana, ağzıma attığımın 'yemek bile olmadığını' söyledi, zarif çıtırcı iki arkadaşım. Haklılar. Kremalı bisküvinin ağzını, belki nefessizlikten boğulur diye, iyice kıvırıp çantama koydum. İkinci yarıda da karnım ağrıdı. Psikolojik.

Zaten psikolojiyi etkiliyormuş yediklerimiz. Hayvanları ve onlardan gelen süt, yumurta ne varsa yediğimizde, bir anlamda zehirleniyormuşuz. Ölürken çektikleri acıları, çabuk büyüsünler diye içirilen hormonları, antibiyotikleri de yutuyormuşuz. 'Light' olan çoğu şey, şekersizliğini aspartam denilen zehire borçluymuş. Biz biz olalım, hastalıktan ve koca popolardan korunmak için hayvanlar ve verdiklerinden uzak duralımışmış. Bize salık verilen, hayvansal protein kalsiyum demirler bin bir zehire bulanmışmış. Bu sağlıksızlığı bize açıklamamaları ve yalanlarla ağzımıza bir şeyler sokuşturup durmaları hep, politikacıların da içinde yer aldığı, koca para cumhuriyeti yüzündenmiş. Meyveler ve yeşil sebzelerden aynılarını alabilsek, enerjimiz, moralimiz nasıl da yükselirmiş.

Özellikle, hayvanların kesimi ile ilgili bölümler vahşet içeriyor. Hiç kanat açamamış tavuklardan mı yani, tavuk kanatları falan? Şekeri, asiti içecekleri ve beyaz unu ispiyonlayacak satırım kalmadı. Kafam iyice karışık. Michael Pollan bir kitap daha yazdı yeni. 'In defense of food' (yemekten yana).

Belki sevdiğim birkaç şeyle yan yana durabiliyorumdur. Yoksa yandım.
 
Hiç kimseye güvenmiyorum, hiç kimselere inanmıyorum
Zarif Çıtır.
Adı bu.
Kütüphanenizde pek de "gururla" sergileyemeyeceğiniz türden
bir isim, bir kapak.
Ağzı bozuk bir arkadaşınız uğrasa, kazara görse eseri
"Bu ne lan?" der ve belki siz de
aylık "şehirli kadın" dergilerinden birinin içinden çıktığını söylersiniz.
Yalan!
"İyice fifi oldun kızım sen!" diye de ekleyebilir şanssız bir gününüzdeyseniz eğer.
"Sanane lan!" verilecek en iyi yanıtlardan biri değilse de akla ilk geleni.

Nil Karaibrahimgil hayatımı karartı" diye başlasam yazıya
siz de içinizden "Başlıyoruz gene.." diye geçirir
ve bugüne kadar hiçbir sitede görmediğiniz şekilde cümle dizgileyen
bubenimhayatim.com da bir alt satıra inersiniz.
Sitem, hormonsuz elma kadar şekilsiz ve doğal
ve efendime söyleyim mevzu bu: Doğal beslenme.
Akabinde eline bir demet maydonoz tutuşturulmuş brokoli el sallar: Ayrıca vejeteryanlık.

Kırk yılın bir başıydı.
Ortalık tenhaydı. Şurada oturuyordum işte,
internetin içinde okuyacak bir şeyler arıyordum kendime.
Jean-Paul Sartre, Sözcükler masanın ucundan beni kesiyordu, görmezden geliyordum
ve işte tam da o esnada Nil Karaibrahimgil'in Zarif Çıtır'dan bahsettiği köşe yazısı düştü önüme
(http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8414592&yazarid=113).
Eserle böylece tanışmış olduk.

Bizleri sıkı düşünme zahmetinden kurtarmaya yönelik bir dille yazılmış,
beslenme endüstrisi mi desem o ağzımıza attığımız her lokmadan mesul
kapsama alanı en geniş endüstri hangisiyse işte,
o karın ağrısı hakkında dikkati çekmeyecek yönleri görünür kılıyor;
Zarif Çıtır.
Ve belki de bir şaka gibi; Judo biliyor, Karete biliyor, Tekvando da öğreniyor.
Misal, eğer hayvansal gıdalarla beslenmeyi bırakırsak
büyük tuvaletinizi kaç santim uzunluğunda teşaşür edeceğimize kadar açık seçik yazıyor.
Eli ağır, dili kaba. Bildiğin sokak kızı Zarif Çıtır.

Zarif Çıtır'ın yazarları Rory Freedman - Kim Barnouin

Günde 4, 5 kilo süt veren bir inekten 45 litre süt almak için,
çekmecelerin içinde tepilen, kanat dahi açamayan tavukların geçirdiği sinir krizleri için,
misal dört ayda büyümesi gereken bir büyükbaşın bir ayda aynı ebatlara ulaşması için
yapılan edilenleri bir okusanız, bir okusanız (dizlerimi dövüyorum;
inek sütü içmeyi bırak, kendi sütümden sağıp ineğe içermeyi düşünüyorum).

Light diye, süt diye, et diye yediğimiz her şeyin içinde envayi çeşit hormon, kimyasal gizliymiş.
Aslında gizli de değil alenenmiş; içindekiler kısımını okumayı bi'becerebilsek.
Sanki çok matah bir şeymiş gibi yazılan onlarca
nottirikasit, fottoirikdioksit, pamtiriknoratik ...
Mesela dondurma üreticilerinin ambalajların üzerine yazmak zorunda olmadığı
25 tane katkı maddesi varmış.
Çay kaşığının ucıyla, uzun vadeye yayılan bir süreçte azar azar zehirliyorlarmış bizi;
bunun üzerine hala süt de süt, et de et diye tutturuyormuşuz ey homo sapiens.
İhtiyacımız olan her şeyler sebzenin meyvenin içinde makul miktarlarda mevcutmuş zaten.
Doğal olanın hormonsuz olanın içinde.


Milyar dolarların döndüğü et pazarının
aslında ne kadar siyah olduğundan dem vururken, City Farm'ın fiyatlarından da haberdar.Ancak metzbolizmayı bir kere bozarsan başka milyar dolarların döndüğü sağlık sektörüne
daha fazlasını kaptıracağının da bilincinde, seni uyarıyor.
Şehirde köy hayatı sür diyor. En zor olanı istiyor anlayacağın.
"Neden kanser aldı başını gitti, çocuklarda hiperaktivite arttı;
niçin 7 yaşındaki kız çocukları pat diye ergenliğe giriveriyor?
Dur, bir düşün ve bedelini iyi hesapla!" diyor işin özü.
Kimyasallarla şişirilmiş her şeyden ve herkesten uzak durmanı salık veriyor kısaca.

Artık rüyalarım birer fabl:
İnekler konuşuyor, tavuklar neşeyle dans ediyor, kuşlar şiir okuyor;
ben onların Lafontaine'iyim, Andersen'den Masallarıyım, Yalvaç Ural'ım
belki de çıkmaz bir sokaktayım.............



17/03/2008 Pazartesi / 00:02

 
Rory Freedman/ Kim Barnouin
PEGASUS YAYINLARI

Kendinizden ve görüntünüzden tiksinerek bir gün bile daha geçiremem diyorsanız, gerçekle yüzleşmeye hazırsınız demektir: Eğer hayatınızın orta yerine oturmuş saçma şeyleri yemeye devam etmek ve yine de zayıflamayı beklemek aptallıktır.Rory Freedman ve Kim Bornouin yapmacık bir nezakete bulaşmadan vücudunuza girmesine izin verdiğiniz şeylerin aslında ne halt olduklarını anlatıyor bu kitapta. Bunun yanında beslenme alışkanlığınız konusunda doğru seçimler yapabilmeniz için yol gösteriyorlar. Onlar zarif çıtırlardır ve siz bu programı uygulayıp doğru şeyler yemeye başladığınızda siz de öyle olacaksınız. Eğlenceli, mizahi bir anlatım. Okunmalı! The New York Times Book ReviewKahkahalara boğuldum. Şahane bir üslup. Marie Claire Zekice hazırlanmış bu kitap, sağlıklı beslenme konusunda çok önemli ve yararlı bilgileri içeriyor. ElleZarif Çıtır sağlıklı beslenme ve kilo verme konusunda yazılmış harika bir kitap. Eğer imkanlarım elverseydi bu kitabı bütün kadınlara karşılıksız dağıtmak isterdim ve gelecekte daha şişko bir nesil olmaktansa daha sağlıklı bir nesil olurduk.
Ingrid Newkirk ,PETA Başkanı SİTE:www.kitapyurdu.com
 
1 MUZ ve 3 adet medine hurması yedim, iyi geldi tatlıydılar ama sağlıklılar doygunluk da veriyor...Üzerine 2 bardak su.:21:
 
1 şeftaliyi kemiriyorum küçük küçük ve 5 ceviz yedim...

Başlıbaşına çok hafif şeyler yendiği ve bitkisel kaynaklı olduğundan meyve sebze ve kuruyemişe sınır koymuyorum, bu diyetin gecesi veya gündüzü yok. Sadece sağlıklı şeyler yemek var...
 
Şevval Sam 11 Kasım 1973, İstanbul doğumlu başarılı bir Türk oyuncu ve şarkıcı. Aynı zamanda Leman Sam’ın da kızıdır. Şevval Sam hayranları ile güzel oyuncunun sırlarını açıkladığı yazıyı paylaşıyoruz. Beslenme şekli, güzellik sırları ve çok daha fazlası ile Şevval Sam’ın bu haberi sizleri çok şaşırtacak.




Karadeniz şarkılarını sevdiğiniz kadar yemeklerini de seviyor musunuz?-

Çok seviyorum. Güzel yaparlarsa hamsili pilava dayanamam. Konserler dolayısıyla Anadolu’nun farklı yerlerine gidiyoruz. En çok kahvaltıda zorlanıyorum. Çünkü otellerdeki kutu reçeli, kutu tereyağını yiyemiyorum. Lüks tüketici değilim, gazete kağıdının üzerine iki-üç lezzetli bir şey koysanız, lüks bir sofradan alabileceğim keyfin on katını alırım. Yemek anlayışı kafada bitiyor, sigarayı bırakmak istemek gibi. Zihiniz de ne yapmak istediğinize karar verdiğinizde, bedeniniz de bundan fazlasını istemiyor. Son dönemlerde yemek yemeği azaltmak, tüketmeyi biraz hafifletmek, ihtiyacım olmayanı ve midemin boyutundan fazlasını tüketmemek gibi bir noktadayım aslında.
Bu kararınızın sebebi fiziksel ölçülerinizi korumak kaygısı mı yoksa felsefi mi?

- Galiba daha çok felsefi bir kaygı. Çünkü şekilci bir yapım yoktur. Sağlıklı ve hafif olmayı seviyorum. İlla ki 90-60-90 gibi ölçüm olsun diye bir kaygım hiç olmadı. Bu dünyada insanların ihtiyaçlarından fazlasını tükettiğini, açlığın sebeplerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. İnsanoğlu hem maddi hem manevi doymak bilmeyen bir yaratık. Tam bir etobur olmama rağmen 10 yıl önce et ve tavuğu hayatımdan çıkarttım ama yumurtayı, sütü, peyniri, yoğurdu çok seviyorum.
Et yememenizin ardında yatan neden ne?

- Bu hayvanların üretim koşulları, tavukların artık tavuk olmaktan çıkması, eti yumuşak olsun diye küçücük buzağıların bacaklarının kırılması, kafeslere kapatılmaları… Yani benim karnım doysun ve lezzetli şeyler yiyeyim diye başka bir canlıya eziyet edilmesi fikrine tahammül edemiyorum. Kafasına vura vura öldürülen maymun, canlı canlı haşlanan ıstakoz, yengeç, dövüle dövüle yumuşatılan ahtapot yemiyorum. Etli patates yemeği, cacık eşliğinde bol kıymalı karnıyarık, sucuklu yumurta, pastırma… Bunlar benim gerçekten çok sevdiğim şeylerdi. Halen kokusunu duyduğum zaman “Ne güzel koktu” derim ama gerçekten artık içimden yemek gelmiyor.



İştahlı mı yoksa mızmız bir çocuk muydunuz?

- Annemin söylediği kadarıyla sorunsuz bir çocukmuşum, genelde yemek ayırmazmışım. Lise dönemlerimde çok zayıftım, bacaklarım çırpı gibiydi. Çok yerdim ama hiç kilo almazdım. O zaman annemin çok yoğun çalıştığı bir dönemdi. Evde yemek olurdu ama ben genelde abur cuburu ve tatlıyı tercih ederdim. Sabah okula giderken bir büyük ekmeğe beyaz peynir, kaşar peynir, domates, salatalık, zeytin ezmesi ile sandviç yaptırıp onu yerdim. Öğlene doğru okulda, dönerli yarım ekmek yerdim. Akşamüstüne doğru yine yarım ekmek arası karışık tost yerdim. Akşam eve giderken, bizim sokaktaki İpek Pastanesi’ne uğrayıp üstü jöleli tartlardan yerdim. Un kurabiyesini çok severdim. Levent’te Tura Pastanesi vardı. Orada oturup, koca bir dilim çikolatalı frambuazlı veya çikolatalı vişneli pasta yerdim. Yatmadan önce de bir tane kepek ekmeğini dilim dilim yapardım. Dilimleri bir gün tereyağı, ahududu reçeli, sütle, ertesi gün tereyağı, zeytin ezmesi ve sütle yerdim. Annem küçükken damak tadımın çok zevksiz olduğunu söylerdi.



Annenizin mutfağından aklınızda neler kaldı?

- Maddi olanaklarımız çok yüksek değildi. Ama annem çok yaratıcı bir kadındı. Pazara akşam saatlerine gidip ucuz bir şeyler alıyordu. O zamanlar herkesin bahçesinde meyve ağacı vardı. Dut, incir filan satın alınmazdı. Annem bahçe meyveleriyle çok güzel krep, kek yapardı. O zamanlar her şey doğaldı. Annemin eli çok lezzetlidir. Çok güzel domatesli pilav yapar mesela… Bu konuda ona çekmemişim. Ama yaratıcılık konusunda çekmiş olabilirim.



Mutfakla aranız kötü mü?

- Evliyken çok kötüydü. 19 yaşında evlendiğim için bir an ne yapacağımı şaşırdım. Çok iyi rakı sofrası kurarım ama… Tariflerle çok fazla bir şey yapmıyorum ama elimde ne malzeme varsa ondan mutlaka bir şey uydurur, lezzetli bir şeyler ortaya çıkartırım. Yemekleri göz kararı yapıyorum, iyi bir gözüm vardır.
“Asla yemem” dediğiniz bir şey var mı?

- Hayatımda hiç salam, jambon ve sosis yemedim. Bunların tadını hala bilmiyorum. Görüntüsünden falan da midem bulanırdı. Sucuk ve pastırmayı çok severdim. Hayatımdan çıkartmamış olsaydım, onları yerdim.
Tok da olsanız asla “Hayır” diyemeyeceğiniz bir yemek var mı?

- Fırından yeni çıkmış bir ekmek, ramazan pidesi, sıcak bir poğaça, ev kurabiyesi, ev pastası, bunları reddetmem imkansız. Sıcak bir poğaçanın bende yarattığı haz duygusu o kadar yoğun ki anlatamam. Ispanaklı gül böreği, yanına süzme yoğurttan yapılmış açık ayrana asla “hayır” diyemem.
Çocukluğunuzdan bu yana yemek alışkanlıklarınızdan neler değişti?

- Et ve tavuk yemediğimi söyledim. Sadece balık tüketiyorum. Önümüzdeki birkaç yıl içinde balık da hayatımdan çıkacak. Çünkü dünyadaki kaynaklar yavaş yavaş tükeniyor. Ağırlığı bakliyat, tahıl, meyve ve sebzeye vermeyi istiyorum artık. Biraz daha az toksin almayı istiyorum.
HER SENE BİR MEYVEM VAR
Bir günlük yemek maceranızı anlatır mısınız?

- Annemde de bende de bal tutkunluğu vardır. İyi bal bulduğumuz zaman hırsızlığını bile yapabiliriz. Yaz sabahları süte iki tane tahıl barı koyuyorum, bal ekliyorum ve üzerine muz ya da şeftali doğruyorum. Bir süre bardaktaki karışım pasta gibi oluyor. Bunu yiyorum. Sabah kalkığım zaman bir sütlü kahve içiyorum. Öğlene doğru bir meyve yemek hoşuma gidiyor. Öğleden sonra karnım acıkıyor ev yemeği yemek istiyorum. Tarhana ve mercimek çorbasını çok seviyorum. Çorbanın yanında, kızarmış kepek ekmeği, beyaz peynir yemeği çok severim. Çorba bulamazsam nohut, mercimek, pilav üstü fasulye yiyorum. Akşamları çok fazla acıkmıyorum. Ne denk gelirse, ondan küçük bir porsiyon bana yeterli oluyor. Bundan bir saat sonra da yine meyve yiyorum. Her sene bir meyvem var, bu sene üzüme taktım.
Yemek alışkanlıklarınızda sağlık kaygısı da var mı?

- Sağlık kaygısı da var tabii ki. Evhamlı değilimdir ama sağlığıma düşkünümdür. Beni halsiz düşüren bir şeyden çok rahatsız olurum. Bedenim bana o andan neye ihtiyacı olduğunu söylüyor. O da genelde ya bakliyat, ya meyve, ya da sebze oluyor.
İçkiyle aranız nasıl?- Vallahi 30 yaşıma kadar sağlam bir içiciydim, güzel de içerdim, ağırlıkla rakıcıyım. Genç yaşlarımda skor peşindeydik, kim daha fazla içiyor diye iddialaşıyorduk. Ama o da son dönemde içkiyi de dozunu kaçırmadan, tadını çıkararak içmeyi tercih ediyorum. Sofrada rakıcıyım ama her sofranın farklı bir ruhu var.
Ne tür lokantaları tercih ediyorsunuz?

- Ağırlıklı olarak Cihangir’deki Demeti Restoran. Evimiz gibi oldu. Yemeğe düşkün olduğum dönemlerde salaş meyhaneleri çok severdim. Beykoz’a giderken denizin üstünde Kadirin Yeri vardı, orası benim en sevdiğim yerlerden bir tanesiydi. Bebek dünyanın en güzel sahil kasabalarından bir tanesiydi. Yeni Güneş Meyhanesi vardı, şimdi sosyetik bir restoran oldu. Bebek’e artık gitmek istemiyorum. Salaş meyhaneleri seviyorum. Akçaabat yolunun hemen başlangıcında “Dedenin Yeri” vardır mesela, güzel bir yerdir.
OĞLUMUN BÜTÜN YETENEKLERİ ELLERİNDE TOPLANMIŞ
Mutfak becerisi olan erkekler hoşunuza gider mi?- Erkeğin beceriklisi hoşuma gider yani. Özellikle aramam ama tabii ki lezzetli yemek yapan, pratik erkekler caziptir. Ama yemekle olan ilişkim, benim seçeceğim insanda aradığım sebeplerden biri olmaktan çıktı artık. Şu an zaten aynı felsefeyi paylaştığım insan var hayatımda, o da vejetaryen.
Oğlunuz sizin yemeklerinizi seviyor mu?

- Çok fazla yemedi. Babasıyla çok yakınız, onunla da kalıyor, benimle de. Bazen kendisi yapıyor, biz onun yemeğini yiyoruz. Sebze yemeği, makarna sosu, tatlı yapıyor. Tarık Emir’in bütün yetenekleri herhalde ellerinde toplanmış. Piyano çalması, resim yapması, gitar çalması, sihirbazlık yapması gibi…



ŞEVVAL SAM’DAN YUMURTA TARİFİ
Yumurtayı hafife almayın, çok iyi yumurta pişiririm. Tavada biraz kaymak eriteceksiniz. Ondan sonra yumurtayı kaymağın içine kırıp, karıştıracaksınız. Onun üzerine istediğiniz baharatlardan ekleyeceksiniz. İsterseniz peynir, biraz maydanoz, biraz dereotu, fesleğen, pul biber, karabiber koyabilirsiniz
 
bu kitap sayesinde 2 sene balık dışında hiç bir hayvansal ürün ve şekerli ürün yemedim..son 1,5 senedir de yumurta et tavuk yogurt süt(çok nadir yiyorum) yemiyorum.sadece balık ve peynir yiyorum.harika bir kitap.. görüş açımı degiştirdi.. ilk önce pesketeryan(sadece balık yiyen) sonrasında ise vejeteryan oldum..çok da memnunum.. keşke vegan olabilsem..bana çok daha temiz bir yol açtı.. ben bisküvide krema var diye bisküvi bile yemiyordum.. şimdi belki de tekrar okumalıyım.. bunu hayat felsefesi yaparsınız umarım.. harika bir kitap okuyorsunuz..tebrikler ve başarılar..
 
bu kitap sayesinde 2 sene balık dışında hiç bir hayvansal ürün ve şekerli ürün yemedim..son 1,5 senedir de yumurta et tavuk yogurt süt(çok nadir yiyorum) yemiyorum.sadece balık ve peynir yiyorum.harika bir kitap.. görüş açımı degiştirdi.. ilk önce pesketeryan(sadece balık yiyen) sonrasında ise vejeteryan oldum..çok da memnunum.. keşke vegan olabilsem..bana çok daha temiz bir yol açtı.. ben bisküvide krema var diye bisküvi bile yemiyordum.. şimdi belki de tekrar okumalıyım.. bunu hayat felsefesi yaparsınız umarım.. harika bir kitap okuyorsunuz..tebrikler ve başarılar..

Ben çoook uzun yıllar önce okumuştum zaten kitap artık sararmış. İngilizcesini okumuştum bestseller dı bir zamanlar. Ama işte insan başka şeylere aldanıyor, kolayına geleni yapıyor vs. vs. Uzun süre de vejeteryandım, fakat Türkiyede vejeteryan olmak zor zanaat, stresli zamanlarda bıraktık bu işlerin ucunu. Tekrar dönüş gibi birşey benim için canım aslında...

Vegan olma yolundayım ben... Peynirleri, yoğurdu falan attım dolaptan, haftada bir balık yerdik ama zorla eşim yedirirdi hasta olacaksın omega 3 falan diye onun da canı olduğunu düşündükçe zaten soğuyordum.... Yumurta ve tavuk vb. bunları eşim tam vazgeçmediği için tutuyorum dolapta. Ama o da bana özenecektir biliyorum :))Süt ürünleri daha da kanserojen bu arada...Ben zaten şeker yemeyen birisiyim, un da öyle... Ama tatlandırıcı tuzağına düştüm...Dün evdeki Zero cola yı döktüm, tuzu döktüm sütleri kedilere verdim falan :))) Dediğiniz gibi ben de kitabı aldığım yıllar öncesinde aynı sebeplerle vejeteryan olduğumu biliyordum bir canlının hayatına son vermek, onun etini kemirmek düşüncesi bana çok kötü geliyordu...Sonra iş hayatımda yumdum gözümü kolay, basit, hazır yemek ne varsa kullandım ve vejeteryanlık bozuldu... Neyse canım sağol, bu zaten daha ziyade bir bakış açısı, uyduruk bir diyet değil yani...ben yogayla da uğraşan birisiyim etin zararlarını hem bedensel hem ruhani zararlarını bilen biriyim ama uygulaması aksamıştı artık buradan paylaşırım..

Bir alışkanlığın oturması için en az 21 gün gerekiyor biliyorsunuzdur... Sonrası daha kolay...Sağol canım senin gibi bir üyeyle tanışmak güzel...:16:
 
Zarif Çıtır ve International adıyla"Skinny Bitch" diyetinde istenen başlıca şartlardan biri bol lifli doğal gıda yemek ve bunları sistemden kolayca atmak için tuvaletle aramızın güzel olması ve bende ilk öğünlerden başlamıştı boşaltım olayı süper arkadaşlar....Zaten bütün gün sebze , meyve, çiğ kuruyemişler yedim ve su içtim başka birşey olamazdı... Hafiflemiş hissediyorum, tahliye başlasınnn...:9:
 
Gecenin bu vakti kitap okuyorum ve karnım acıktı...Çabuk, hızlı bir menü...Soya kıymalı zerdeçallı patates yemeği...Hadi bakalım hayırlısı:)) Tarifnameye uygun ama ben gececiyim yakarım diyorum.. Tuz yok az zeytinyağı ile....))Güzel oluyor soya ürünleri....:56:
 
Soya Kıymalı Zerdeçallı Patates

1 BÜYÜK PATATES
5 YK kadar soya kıyması patatesten biraz fazlaca duracak
1 çay kaşığı zerdeçal
minik tutam pul biber
zeytinyağı

Hepsinin üzerine çıkacak kadar su koyun ve patatesler pişip suyu gidene kadar patates oturtma kıvamında pişirin. Patatesler verev ince kesilecek oturtmaya uygun şekilde yani büyük metal para para olacak gelişigüzel...
İnanın harika oldu, kıymadan bile güzel şu soya kıyması.

Afiyet olsuuun...
 
Son düzenleme:
Yemek sonrası ayvalı ıhlamur ve yeşil çay poşet çaylardan en büyük bardağıma sıcak çay yaptım minnacık da doğal bal...Asya fanatiklerinden de komik bir dizi açtım...:D:1:
 
Sabah dünden kalan baş ağrısıyla uyandım sanırım vücut toksin temizliyor ondan ve çay kahve de içmiyorum sadece yeşil çay o da arada bir. Bu baş ağrısıyla uyanınca su içeyim bol bol dedim önce bir büyük bardak su, sonra tiroid hapım ve 45 dk. sonra iki-üç hurma ile başladım...

Eşimin kahvaltısını hazırladım ve ona kahvaltıda hazırladığım salatadan biraz atıştırdım...öyle eskisi gibi peynir falan yok...:) Bugün güzel bir zeytin çanakkale domatesi ve tambuğdaylı vb. bir ekmek almayı düşünüyorum akşamüstü alışverişinde..Dietler plan ister ve bu tip detoks gibi ömür boyu sürecek dietler de dahil...Tam buğdaylı makarna, birkaç organik bakliyat ve kabuklu pirinçvb işlenmemiş hububat da alacağım. Çünkü yeşillik evimizde hep var zaten kuru meyve ve çiğ kuruyemişler de öyle ama hububatlarım eksikti, tam buğdaylar falan...

Neyse bir de zerdeçalım bitecek zerdeçal alayım o da biliyorsunuz kansere vb. her derde deva vücudu arındırıyor faydalı bir baharat, kişniş alacağım hem toz hem tane. Soya ürünlerine bakacağım onun için de Macrocenter'a gitmem lazım.... sebzeli ve katkısız her alternatife bakacağım böyle özel marketlerde oluyorlar..

Doğal, katkısız, organik tam buğday unu ve yulaf unu falan alacağım arada bundan pizza veya ekmek yaparım diyorum harika olur dışardan ekmek alşmayıda önlerim. Çünkü fırın ekmeği bile olsa katkı koyuyarlar ayrıca kepek oranları dışardan alınanlarda genelde çok az. Ben bayaa kepek,ruşeym, ceviz vs. dolduruyorum ekmeğin içine hamurdan ziyade başlıbaşına bir atıştırmalık gibi oluyor...O işi de halledince tamamdır...

Bugün henüz kardeşimden aldığım (evde bana göre doyurucu birşey kalmadığından) kepek ve çavdarlı ekmek parçasıyla biraz sızma zeytinyağı yedim, domates falan kalmadı çünkü..Öyle kuru zeytinyağlı ekmek :))) Üzerine ginkolu yeşil çay(sallama):))Şimdi de alışverişe akşam çıkacağımız için dün geceki menü kurtarıcı patatesle bir yemek yaptım kabak biber falan ekledim... Az yedim ... İştahımı akşamki zarif çıtır kahvaltısına saklıyorum ÇANAKKALE DOMATESİYLE iyi bir zeytin harika ve tek başına bir öğün bence...

Bu arada bizde hep salata olur ve içine maydonoz dereotu,nane, roka herşeyi koyarım sadece yapraklılar olmaz yani.. Onu saymıyorum bile anlayacağınız hep patatese dadanmış görünmesin aman haaa... PATATES DE EN KURTARICI VE İYİ DOSTLARIMIZDAN BİRİ KIZARTILMADIĞI SÜRECE... Artık bende ne kızartma ne tuz ...Yağ deseniz sızma zeytinyağı o da pişmiş yemeklerde pişirdikten sonra ılıkken ekliyorum üstten...

Bugünlük böyle arkadaşlar..Detoks güzel birşey hafifledim ve kaslarım belirginleşmeye başladı, kas tepkilerimi hissediyorum..

Görüşmek üzere öpüldünüz...:3::16:
 
Kaslarımın belirginleştiğini görüyorum resmen ve ben bunu yani kilo verdiğimi kollarımdan anlıyorum herkes popodan göbekten anlar :))) Popom göbeğim yok zaten de yağ ve toksin atımı istiyorum ödem atmak istiyorum ve oluyor...Tuz yememek çok güzelmiş artık başağrısı, tansiyon falan hissetmiyorum...

Biraz söğüş domates yedim az önce ve köy ekmeği, az zeytinyağıyla...

Birazdan bitki çayı yaparım ve su ile desteklerim....
 
Ben çoook uzun yıllar önce okumuştum zaten kitap artık sararmış. İngilizcesini okumuştum bestseller dı bir zamanlar. Ama işte insan başka şeylere aldanıyor, kolayına geleni yapıyor vs. vs. Uzun süre de vejeteryandım, fakat Türkiyede vejeteryan olmak zor zanaat, stresli zamanlarda bıraktık bu işlerin ucunu. Tekrar dönüş gibi birşey benim için canım aslında...

Vegan olma yolundayım ben... Peynirleri, yoğurdu falan attım dolaptan, haftada bir balık yerdik ama zorla eşim yedirirdi hasta olacaksın omega 3 falan diye onun da canı olduğunu düşündükçe zaten soğuyordum.... Yumurta ve tavuk vb. bunları eşim tam vazgeçmediği için tutuyorum dolapta. Ama o da bana özenecektir biliyorum :))Süt ürünleri daha da kanserojen bu arada...Ben zaten şeker yemeyen birisiyim, un da öyle... Ama tatlandırıcı tuzağına düştüm...Dün evdeki Zero cola yı döktüm, tuzu döktüm sütleri kedilere verdim falan :))) Dediğiniz gibi ben de kitabı aldığım yıllar öncesinde aynı sebeplerle vejeteryan olduğumu biliyordum bir canlının hayatına son vermek, onun etini kemirmek düşüncesi bana çok kötü geliyordu...Sonra iş hayatımda yumdum gözümü kolay, basit, hazır yemek ne varsa kullandım ve vejeteryanlık bozuldu... Neyse canım sağol, bu zaten daha ziyade bir bakış açısı, uyduruk bir diyet değil yani...ben yogayla da uğraşan birisiyim etin zararlarını hem bedensel hem ruhani zararlarını bilen biriyim ama uygulaması aksamıştı artık buradan paylaşırım..

Bir alışkanlığın oturması için en az 21 gün gerekiyor biliyorsunuzdur... Sonrası daha kolay...Sağol canım senin gibi bir üyeyle tanışmak güzel...:16:
kendim gibi düşünen bir üyeyle tanışmak benim için de güzel :16: umarım bu paylaşımların sayesinde bu kitap bir çok insana ulaşır,onlarda okur ve hayatları degişir,bakış açıları degişir..
 
Back
X