Blog

  • Çocuğum kreşe giderken ağlıyor!

    Çocuğum kreşe giderken ağlıyor!

    Çocuklar için evden ve anne babadan ilk ayrılma, sosyalleşmenin ilk basamağı okul öncesi eğitimdir. Kreşe başlayan çocuk için bu süreç tahmin ettiğinizden daha zor olabilir.

    Evde anne babası, anneanne, babaannesi ya da bakıcısı ile kalmaya alışkın olan çocuk, kreşe başladığı zaman kendini farklı bir ortamda bulur.

    Ev herkes için olduğu gibi, çocuklar için de en güvenilir ortamdır. Çocuk evde istediği saatte uyanır, istediği saatte istediği oyuncak ile oynar, çoğu zaman oyuncaklarını toplamaz, bunu onun yerine yapan yetişkinler vardır. Evin her alanını kendi istediği gibi kullanır.

    Ancak kreşe başladığı zaman, bu rahatlığın yerini belli kurallar ve sınırlar bütünü alır. Çocuğun verdiği tepkiler de bu nedenledir zaten. Peki çocuklar neden kreşe gitmek istemez, işte bazı sebepler:

    Çocuğun hayatına yeni bir ortam girer, çocuğun bu yeni ortama ve kişilere alışması zaman alır.

    Çocuğun hayatına yeni bir otorite olan öğretmen girer. Öğretmen ona sevgi ve şefkatle yaklaşmasına rağmen, ondan belli başlı kurallara uymasını bekler. Bu duruma alışmak da çocuk için süreç gerektirir.

    Tek çocuklu hayatta evin hakimi gibi yaşamaya alışmış olan çocuğun hayatına bir anda 10-15 farklı çocuk girer. Kendi yaş grubu içinde olan bu çocuklar da tıpkı onun gibi her istedikleri olsun istemektedir ve çocukların arasında bir ego savaşı başlar.

    Anne babanın çalışıyor olması nedeniyle sabah kreşe bırakılan çocuk, akşam alınmakta, yemek, yemek sonrası rutin işler erken kısa süre içinde uyku saati gelmekte ve çocuk anne babasını az gördüğü ve onları özlediği için kreşe gitmeyi reddetmeye başlar.

    Daha önce çocuğun bakımı anneanne babaanne gibi büyük ebeveynler tarafından yapılıyorsa ve onlar zaten çocuğun kreşe gitmesine gönüllü değillerse, çocuğun kreşe gitmek için sorun çıkardığı her anda “Gitmesin, ağlatmayın çocuğu, ben bakarım” şeklindeki söylemleriyle çocuğa arka çıkarlar.

    Çocuğunuz kreşe yeni başladıysa ve gitmekte zorluk yaşıyorsa, bunlara dikkat etmenizde fayda olacaktır.

    Çocuğunuz kreşe başlaması ile ilgili kararı anne baba olarak birlikte aldığınızı bilsin ve bu konuyla ilgili “Kreşe gitsin/gitmesin” şeklinde onun yanında tartışmayın.

    Anneanne, babaanne, dede gibi büyük ebeveynlerin sürece olumsuz etki edebilecek tepkilerini kontrol altına almaya çalışın.

    Çocuğunuza kreşe gitmeyi bir zorunluluk olarak değil, keyif olarak sunmaya çalışın.

    Öğretmeni ile korkutmayın, aksine kreşe başlama sürecinde çocuklar diğer çocuklardan önce öğretmenlerine bağlanırlar. Kreş çocuğun anne babadan güvenli ayrılma, öğretmene güvenli bağlanma sürecidir.

    Kreşin kapısında çocuğunuzu sizin kucağınızdan ağlatarak koparılmasına izin vermeyin. Bu davranış, çocukların size ve öğretmene karşı güvenini azalttığı gibi, ileriye yönelik hayatı için travmatik etki yaratabilir.

    Evden çıkarken kendisine ait bit oyuncak ya da nesneyi de kreşe götürmesine izin verin. Bu, kendini daha güvende hissetmesine neden olur.

    Akşam eve geldiğinizde tüm gün sizi görmediği ve özlediği için, ev işleri ya da özel işlerinizden daha çok, çocuğunuza vakit ayırın, onu duygusal olarak doyurun.

    Çocuk Gelişim Uzmanı Emine ERGÜN

  • Göz çevresindeki morluklar nasıl geçer?

    Göz çevresindeki morluklar nasıl geçer?

    Göz çevresinin daha koyu olması veya göz altlarının mor görülmesi sık görülen bir problemdir. Göz altlarındaki koyuluk, estetik olarak kişileri mutsuz eder. Bu nedenle göz çevresinde cildin rengini açmak için tedaviler uygulanmaktadır. Göz çevresindeki cildin açık renk olması kişiye daha genç, daha dinç bir ifade verir.

    Göz altlarının daha koyu veya mor olasının en önemli nedeni; genetik yatkınlıktır. Yani ailevi olarak yatkın olan insanların göz çevresi özellikle göz altları normal ciltten daha koyu veya mor olabilir. Bunun dışında; yorgunluk, uykusuzluk, bilgisayarı çok kullanmak, alkol, sigara göz çevresinde renk değişikliğine neden olabilir veya mevcut problemi artırabilir. Asıl önemli konu hastalığa bağlı renk değişikliğidir. Göz altlarındaki koyuluk ve morluk, böbrek hastalıkları, alerjik hastalıklar, atopik egzama, sinüzit gibi ciddi hastalıkların belirtisi olabileceği unutulmamalıdır.

    Göz Çevresindeki Morluklar Nasıl Geçer?

    Kişinin genetik özellik nedeniyle oluşan morluklar, cildin altı bağ dokusunun ince olması, damarların yüzeysel olması gibi nedenlerle oluşur ki bunun tam olarak tedavisi mümkün değildir. Fakat yapılan tedavilerle morluklarda azalmalar sağlanabilir. Bu tedaviler;

    Lazer Tedavileri: Lazerler ile göz altındaki damarlar azaltılabilir bu şekilde damarların yüzeysel olmasından kaynaklı morluklar azaltılabilir. Ayrıca lazerler, derinin kollajenini artırarak alttaki damarların renginin yüzeye yansımasını azaltır. Bu amaçla Q-switched Nd-yag, pulsed dye lazer, fraksiyonel erbium ve karbondioksit lazerler kullanılabilir. Ortalama 3-5 seans gerektirir.

    Kimyasal peeling: Göz altı cildinin meyve asitleri ve benzeri solüsyonlar ile soyma işlemidir. Göz altı koyuluğunun azaltılmasında etkilidir. Fakat morluklar için ne yazık ki fayda sağlamaz

    Göz altı dolguları: Göz altı morluklarının giderilmesinde en etkili yöntemdir. Kullanılan hyalüronik asit ile hem göz altındaki boşluklar doldurulur hem de cilt altına yerleştirilen bu dolgu damarların görünürlülüğünü azaltarak morlukların azalmasını sağlar. Bu şekilde, göz altındaki çukurların ve morlukların azalması çok daha genç bir gürünüm kazandırır. Kullanılan hyalüronik asit vücuda uyumlu bir maddedir, zararlı değildir. Zamanla vücut tarafından emilir. Yani kalıcı değildir. Yaklaşık 8 ay sonra tekrar uygulama gerektirir.

    Mezoterapi: Göz altlarına yapılan vitamin enjeksiyonudur. Çildi gençleştirmekte kullanılır, bu şekilde morluklara da fayda sağlar.

    Göz altı morlukları için bu tedaviler dışında evde kendinizin yapabileceği önlemlerde vardır. Öncelikle sağlık kurallarına dikkat edin; Düzenli uyuyun, sigara içmeyin, yeterince su tüketin, Güneş koyucucu krem kullanın (özellikle göz altlarınıza güneş koyucucu sürün), bilgisayar ekranından az zaman geçirin,

    Bunun dışında gözlerinize soğuk kompres uygulayabilirsiniz, çiğ patatesi rendeleyip bir gazlı bez içine koyup gözlerinize koyabilirsiniz. K vitamini içeren kremlerde morlularda yardımcı olabilir.

     

    Uzm. Dr. Fatma YILDIZ

  • Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    En romantik gün olarak kabul edilen 14 Şubat Sevgililer Gününe özel plan yapan çiftler olduğu kadar bu tarihi önemsemeyenler de var. Ama asıl sorun sevgililer gününe gereğinden fazla önem verip bir de yalnız olmak.

    İlişkileri yürütmekte sıkıntı yaşayan kişiler, özellikle böyle özel günlerde kendilerini yalnız hissedip karamsarlığa düşüyor. Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır Elbeyoğlu, sevgililer gününde yalnız olanlar ve ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayan kişiler için önerilerde bulunuyor.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır” diyen Elbeyoğlu’nun Sevgililer Günü yalnızları için önerileri şöyle:

    SEVGİ RUHUN EN TEMEL İHTİYACI

    “Sevilmek ve sevmek, birisi için özel olduğumuzu bilmek insanların en temel ihtiyaçlarından. Hayatında özel biri olan ya da olmayan; ilişkileri başlatma ve sürdürme konusunda sürekli sıkıntı yaşayan; hatta artık karamsar bir şekilde ilişkilere kendini kapatan ya da bile bile ilişkilerden kaçan herkesin sevgi, ilgi, eş duyum, saygı, şefkat, anlayış ve korunma içeren bir yakınlık içerisinde temas etmeye ihtiyacı vardır. Bu insan ruhunun en temel ihtiyaçlarındandır. İlişki süreci, normalde kendiliğinden olan herhangi bir özel beceri gerektirmeyen bir şeydir. İlişki karşımızdaki kişiden sevgi, saygı, güven alıp vermemizi ve hayatın kişiye iyi gelmesini sağlar. Özellikle sevgi ihtiyacımız, ilişkiler içinde sağlanabilir.

    SEVGİLİLER GÜNÜNE AŞIRI ÖNEM VERMEK KARAMSARLIĞA YOL AÇIYOR

    Bir ilişki içerisinde var olan ya da şu anda olmasa bile olabildiğini gören, hayatın bu konuda kendisine getirebilecekleri için çok karamsar olmayan çoğu insan için “sevgililer günü” gibi özel günler, ilişkisine heyecan veren bir aracı olabildiği gibi; ilişkisi olsun ya da olmasın sıradan bir gün de olabilmektedir. Ancak bazı kişiler için bu durum farklıdır. Bu tarz özel günler; karamsarlığını tetiklemekte, kendini yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Yani kısmen içinde bir yerde burukluk hissetmesine yol açmaktadır. Bir sevgiliye ya de eşe sahip olmamaktan çok daha fazlasıyla anlam bulabilecek bir durumdur bu.

    SEVGİYİ BULMAKTA ZORLANIYORLAR

    Gerçekten de bazı bireyler için erişkinlikte sevilebilir diğeri ile güvenli bağ kurabilme, yakın ve ait hissedebilme oldukça zordur. Sevgiyi diğerleri kadar kolay alıp veremezler. Hayatın her alanında memnuniyet içerisindeyken ilişkileri başlatma ya da sürdürme konusunda tekrarlayan bir durum yaşarlar. İnsanlar tarafından kronik olarak hayal kırıklığına uğratılmış ya da kendi kendini hayal kırıklığına uğratmaktadırlar ya da artık denemekten vazgeçmişlerdir. Normalde kendiliğinden olan ilişki süreci bazı insanlar için çok daha zorlayıcı bir süreç olmaktadır. Kendimiz ve karşımızdaki hakkında olumsuz yorumlar yapmamızı sağlayan, genellikle çocukluktan mizaç ve yetiştirilme tarzıyla gelen, katılık gösteren “düşünme- duygulanma ve davranış” kalıpları buna neden olur.

    İLİŞKİYİ BAŞLATMA VE SÜRDÜRMEYİ ZORLAYAN 7 DÜŞÜNCE HATASI

    1. Yüksek düzeyde reddedilme korkusuna sahip olmak,
    2. İlişkiyi sağlamlaşana kadar oluruna bırakmaktansa, karşısındakinin niyetini sürekli sorgulayan kuşkuculuğa sahip olmak,
    3. İlişkiye inancın oluşmasını bekleyemeden henüz başlangıç safhalarında “adının konmasına” fazla ihtiyaç duymak,
    4. İstekli görünmemek adına beklenti ve ihtiyaçlarını ifade etmekten bilerek kaçınıp, hep karşı taraftan adım gelsin diye beklemek,
    5. İlişkilerde terk edilme ya da aldatılma belirsizliğine dayanamayarak; her an terk edilebilirim korkusuyla birlikte ilişkisini yaşamaya çalışmak,
    6. Olabilecek en iyisine karar vermeye çalışmak yani; katı mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip olmak,
    7. İçten içe kimse için özel olmayacağına ve kimse tarafından sevilemeyeceğine inanan bir yoksunluk içerisinde olmak. Ya da birisi için özel olabilmek için özel biri olmak zorunda hissetmek.

    SEVGİLİLER GÜNÜNÜ YALNIZ GEÇİRMEYİN

    Eğer tekrarlayan bir döngü içerisinde uzun süredir devam eden ilişki sorunları yaşıyorsanız, içinizde bir yerlerde bir şeyler mutlaka size “bu işte bir terslik olduğunu” fısıldar. Önce ilişkilere yönelik geliştirdiğiniz uyumu bozan ve sizi en temel ihtiyacınızı gidermekten mahrum bırakan “katı düşünce, duygulanım ve davranış kalıplarınızı” tespit edip bunları değiştirmek için adım atmak “sevgililer günü” için kendinize vereceğiniz bir hediye olabilir.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır. Arkadaşlarınızla ya da ailenizle plan yapabilir, hoşlanacağınız bir aktivite organize edebilirsiniz. Böyle günlerde sevilen insanların varlığını hissetmek ve onlarla temas etmek karamsarlığa kapılmamak için en iyi yollardan biridir.”

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Erkek kısırlığında mikroçip avantajı

    Erkek kısırlığında mikroçip avantajı

    Uzun bir süredir kullanımda olan mikro akışkan çip teknolojisi ile sperm seçimi, kısırlık sorunu yaşayan erkeklere önemli avantaj sağlıyor. Tüp bebek uzmanlarına göre yöntem, yüzde 69,4 gibi bir başarı sağlıyor.

    Sperm seçimi için mikro akışkan çip teknolojisini dünyada ilk kez Türkiye’de kendilerinin kullandığını belirten Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, yüzde 69,4 gibi ciddi bir başarı elde ettiklerini söyledi.

    Tıraş, Venedik’te, ABD’de Stanford Üniversitesi tüp bebek merkezi sorumlusu Prof. Dr. Mitchell Rosen ve aynı üniversitede görevli Türk doktor Prof. Dr. Utkan Demirci ile düzenlediği basın toplantısında, genetiği ve DNA’sı en sağlam spermleri bularak çiftlerin evlat sahibi olma şansını yüzde 70’lere taşıyan mikroçip yöntemindeki yenilikleri anlattı.

    Mikroçip yöntemini 3 yılda bin 250 hastada uyguladıklarını belirten Tıraş, “Mikroçip özellikle tüp bebek ve aşılama teknolojilerinde son derece başarılı bir yöntem. Tüp bebek tedavisinde genellikle başarı oranı yüzde 50-55 iken, mikroçip yöntemiyle bu oran yüzde 69,4’lere yükseldi” dedi.

    MİKRO ÇİP İLE EN İDEAL SPERM SEÇİLİYOR

    Tıraş, yöntemle özellikle 35-42 yaş arasındaki kadınlarda yüzde 53,85; 35-53 yaş arasındaki erkeklerde yüzde 64,7 başarı elde edildiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

    “Yöntemle en yüksek başarı yüzde 76,2 ile kısırlık sorunu yaşayan erkeklerde elde edildi. Çünkü mikro akışkan çip teknolojisiyle spermler arasından DNA yapısı en ideal olan spermleri seçmek mümkün. Sağlıklı spermlerden oluşturulan embriyolarla daha yüksek gebelik sonuçları elde edilir. Kaliteli spermler ve yumurta hücresinin birleşmesi ve neticesinde döllenmesiyle 5. güne ulaşan blastosist embriyolar elde edilir. Gebelik şansı bu embriyolarla daha da üstlere taşınır. Spermler arasından DNA’sı en kaliteli olan spermleri kullanmaktır. Bu sayede oluşturulacak embriyoların da DNA yapısı oldukça kaliteli olacaktır. Bu sayede embriyo rahme daha kolay tutunur, gebelik sağlıklı bir şekilde gelişir.”

    “YÖNTEM ÇİFTLERİN ÇOCUK SAHİBİ OLMA ŞANSINI ARTIRDI”

    Stanford Üniversitesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Mitchell Rosen ise sağlıklı gebeliğin oluşumunda sperm ve yumurta kalitesinin çok önemli olduğunu söyledi.

    Son yıllarda tüp bebek alanındaki bilimsel araştırmalara dayalı gelişmelerin başarıyı da beraberinde getirdiğini aktaran Rosen, tüp bebek tedavisinde kaliteli sperm ve yumurta seçiminin anahtar işlem olduğunu ifade etti.

    Mikroçip yönteminin uzmanlara en kaliteli ve en sağlıklı spermi bulma konusunda çok büyük kolaylık sağladığını anlatan Rosen, “En kaliteli sperm ile yumurtanın birleşmesi sonucu oluşan kaliteli embriyo ile sağlıklı gebeliklerin oluşumu sağlanıyor. Yöntem çiftlerin çocuk sahibi olma şansını artırdı.” değerlendirmesinde bulundu.

    “BASİT VE DOĞADAN ESİNLENEN BİR YÖNTEM”

    Stanford Üniversitesinden Prof. Dr. Utkan Demirci de mikroçipin, “Milyonlarca sperm arasından daha iyi spermi, daha iyi nasıl buluruz?” mantığına dayanan basit ve doğadan esinlenen bir yöntem olduğunu söyledi.

    Bebek sahibi olmaya çalışan çiftlerde erkek kısırlığı oranının yüzde 30 ile 50 arasında değiştiğini belirten Demirci, “Bilim adamı olarak anne adayının tüplerindeki mikro kanalcıkları örnek alıp teknolojiye transfer ettik. Mikroçip yöntemini her geçen gün geliştirmeye devam ediyoruz. Günümüzde artık Mikroçip yöntemi ile DNA’da kırıkları düşük olan, genetik kusurları olmayan spermlerin seçimi yapılıyor. Bu da sağlıklı gebelik, sağlıklı bebekler oranını yükseltiyor” ifadelerini kullandı.

    “YÖNTEM HEM KOLAY HEM DAHA UCUZ”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Ali Kavas ise aşılama tedavisinde mikroçip yönteminin kullanılmasıyla başarı oranının 2-3 kat arttığını söyledi.

    Yöntemin, kullanım kolaylığı ve maliyet açısından son derece rahatlık sağladığını dile getiren Kavas, “Yöntem, en ücra yerleşim alanlarında yaşayan hasta adaylarının çocuk sahibi olma şansını artırdı. Aşılama tedavisinde 5 hastadan biri artık mikroçip yöntemi sayesinde çocuk sahibi olabiliyor.” şeklinde konuştu.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • 7 yanlış diyet efsanesi

    7 yanlış diyet efsanesi

    Kilo vermek birçok insanın hayali. Bunun için çoğu insan kendi yöntemlerini deniyor ancak bu sağlıklı değil. Peki diyet yaparken nelere dikkat etmeliyiz.

    Hepimizin bildiği diyet klasikleri vardır. Diyetisyen Selin İnal, doğru bildiğimiz 7 yanlış diyet efsanesini listeledi.

    1. Akşam 7 den sonra bir şey yenilmez. 
    Doğrusu; uyumadan 2 saat önce yeme içme işlemi bitirilmelidir. Herkesin uyku saati farklıdır, bu nedenle akşam 7’den sonra aç kalmak doğru değildir. Örneğin; gece 12-1’e kadar oturan birisi için akşam 7’de yemek uzun süre açlığa ve kan şekerinin düşmesine neden olur. Beslenmede olduğu gibi diyetimizin saatleri de kişiye özel olmalıdır.
    2. Aç kalırsam zayıflarım. 
    Doğrusu; yeterli ve dengeli beslenme ile zayıflamak mümkündür. Ne kadar yediğimiz kadar ne yediğimiz de önemlidir. Uzun süre aç kalmak kan şekerimizin düşmesine neden olur, bunun sonucunda da daha çok yemek isteği, doyamamak, canımızın tatlı istemesi gibi durumlar gerçekleşir. Bunları engellemek adına az az sık sık beslenmeliyiz.
    3. Diyette ekmek yenmez. 
    Doğrusu; ekmeksiz diyet olmaz. Sağlıklı bir diyet, tüm besin gruplarını dengeli şekilde içerir. Vücudumuzun karbonhidrat, protein ve yağa ihtiyacı vardır. Tüm besinleri dengeli tüketmek için diyetimizde ekmek ve türevlerinin olması gerekir. Tam tahıllı, çavdarlı, yulaflı ekmekleri ölçülü şekilde tercih ettiğimiz sürece ekmek korkulacak bir besin değildir.
    4. Diyet ürünler kalorisizdir. 
    Doğrusu; Kalori içerirler. Diyet ürünler yağı ve şeker oranı azaltılmış ürünlerdir. Paketli besinleri tüketmeden önce etiketlerini dikkatlice okumalıyız.
    5. Kilo vermek için kalori saymak yeterlidir. 
    Doğrusu; aldığımız kalori kadar  nerden geldiği de önemlidir. Örneğin; 1 adet poğaça ile, 2 dilim ekmek + 1 dilim peynir + 1 adet yumurta + 5-6 adet zeytin yaklaşık aynı kaloridedir. Fakat poğaça kısa sürede acıktırır, yağ oranı fazladır. Sağlıklı kahvaltılıklar ise uzun süre tok tutar ve metabolizmanıza yardımcıdır.
    6. Popüler besinler zayıflatır. 
    Doğrusu; mucize besin yoktur. Sadece tek bir besini yiyerek ya da ilacı içerek zayıflamak sağlıklı değildir. Kilo vermekte de diyet yapmakta da öncelikli amacımız sağlık olmalıdır. Her yıl yeni bir popüler besin piyasaya çıkmaktadır ve bir iki yıl sonra bu besinler unutulmaktadır. Bu tür ilaç ve besinler bazen ölümlere bile neden olabilmektedir, bu nedenle çok dikkatli yaklaşılmalı, doktorunuza veya beslenme uzmanınıza sormadan tüketilmemelidir.
    7. Meyve kilo aldırır. 
    Doğrusu; doğru miktarda yenilen hiçbir besin kilo aldırmaz. Tek seferde 4-5 porsiyon meyve yemek yüksek enerji alımına neden olacaktır. Gün içerisinde 2-3 meyve tüketmek ise yeterli olacaktır ve kilo aldırmayacaktır. Bir porsiyon meyve yaklaşık bir avuç büyüklüğünde meyvedir.
  • Cilt çatlaklarına yeni bir çözüm fraksiyonel lazer !

    Cilt çatlaklarına yeni bir çözüm fraksiyonel lazer !

    Kadınların kabusu cilt çatlaklarının tedavisinde en yeni yöntemlerden biri fraksiyonel lazerdir. Bu sistem cildin hem üst hem de alt tabakasına etki ederek çatlakları hafifletir ya da yok eder…

    Sözcü’de yer alan habere göre kadınların kabusu cilt çatlaklarının tedavisinde en yeni yöntemlerden biri fraksiyonel lazerdir. Bu sistem cildin hem üst hem de alt tabakasına etki ederek çatlakları hafifletir ya da yok eder…

    Genellikle sık kilo alıp verme ya da hamilelik döneminde meydana gelebilen çatlakları doku yırtılmaları olarak adlandırabiliriz. Oluşan çatlak şeritleri ise başlangıç evrelerinde kırmızı ve canlıyken oluşumundan uzun süre geçmiş olan çatlaklarda beyaz renk gözlenir.  Beyaz renge bürünmüş şeritlerin altında bulunan doku normal bir deri kalitesi özelliğini göstermez. Nitekim yaz aylarında tüm vücut derisi bronzlaşabilirken çatlak şeritlerinde bronzlaşma görülmez. Bu durum estetik açıdan sıkça şikayet edilen bir durumdur. Ancak fraksiyionel lazerle tüm çatlaklarda silme işlemi yapılır.

    Nasıl bir yöntem?

    Fraksiyonel lazer ışınları çatlak üzerinde yüzlerce ısı kanalları oluştururken kişilerin doğal yara iyileşme mekanizması tetiklenir. Temelinde yetersiz hücre bölünmesine dayanan çatlak sorununu yine temelinden etki ederek çözer. Doğal hücre yenilenmesini hızlandırır, hücre dışındaki esnek liflerin sayısını arttırır ve beyaz şerit halindeki görünümü giderek hafifletir veya yok eder.

    Ağrılı bir işlem mi?

    Tedavinin 20- 25 dakika öncesinde bir anestezik krem kullanılır. Böylece tedavi sırasında kişiler ağrı duymaz, minik kaşıntılar olur. Aylık aralıklarla 3-4 defa tekrarlanması gerekir.

    Hangi sorunlarda etkili?

    Fraksiyonel lazer, çatlak tedavilerinin yanı sıra cilt yenileme, gözenek tedavisi, sivilce izi, yara izleri, ağır yanık izleri ve ameliyat izleri gibi zorlu durumlarda etkinliği olan popüler bir tedavi yöntemidir.

    Tedavi sonrası nelere dikkat edilmeli?

    Çatlak tedavisinin hemen sonrasında özellikle çatlak şeritlerinin yüzeyinde hafif pembeleşme görülür. Bu pembelik 2- 3 gün içerisinde azalarak kaybolur. Geride 5-7 gün içerisinde tamamen ortadan kaybolan ısı adacıklarının kahverengi kabukları kalır. Bu kabuklar toplu iğne başından çok daha küçüktür. Tedavi sonrasında yoğun nemlendirme ve güneş koruması tavsiye edilir.

  • Saç Sağlığını Korumanın Yolları

    Saç Sağlığını Korumanın Yolları

    Saçlarınızı kestirmek istemediğiniz halde kırıklar nedeniyle sürekli kısaltmak zorunda kalıyorsanız, saç sağlığınızı ihmal ettiğinizden emin olabilirsiniz.

    Sağlıklı, parlak ve güçlü saçlara sahip olmak isteyen herkes saç bakımı için doğru ürünleri ve doğru yöntemleri tercih etmeli. Peki, saç sağlığınızı korumak için ne yapmalı, hangi ürünlere yönelmelisiniz?

    Saç Bakımı Şampuanlama Aşamasında Başlar

    Bakım dendiğinde herkesin aklına saç serumları ya da saç maskeleri geliyor. Elbette bu ürünler etkin bir bakım için kullanılıyor. Ancak saç bakımı’nın şampuanlama aşamasında başladığını da bilmelisiniz. Saç yapınıza uygun bir şampuan seçimi yapmalısınız. Canlandırıcı, kepek önleyici, arındırıcı gibi farklı şampuan çeşitleri ile hızlı ve kolay bir şekilde saçlarınıza bakım yapabilirsiniz.

    Eğer saçlarınız çok kuruysa çeşitli özel şampuanların nemlendirici formülü ile saçlarınızı yeniden canlandırabilirsiniz. Saçlarınızı yıkarken doğru ürünü seçmeniz yeterli değil. Parmak uçlarınız ile hafif masaj yaparak saç derisinin de temizlenmesini sağlayın. Saçlarınızı her gün yıkamayın. Aksi halde saç köklerinin beslenmesini önlersiniz ve bir süre sonra saç dökülmesi problemi ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

    Saç Sağlığını Korumanın Yolları | 1

    Saçlarınızı Kuruturken Saç Bakımı Yapabilirsiniz

    Yıkama sonrasında saçlarınızı kuruturken de bakım yapmaya devam etmelisiniz. Saçlarınızı tam olarak ıslakken kurutmayın. Havlu ile suyunu tamamen aldıktan sonra kurutma aşamasına geçebilirsiniz. Ancak öncesinde saç koruyucu sprey kullanmanız, etkin bir saç bakımı için önemli bir tercih olur. Saçlara parlaklık da kazandıran bu ürünleri her yıkama sonrasında kullanmaya özen gösterin.

    Saçınızın İhtiyacına Uygun Bir Saç Bakımı Yapın

    Kurutma sonrasında en önemli aşamaya geçebilirsiniz. Saçınız ile ilgili yaşadığınız problemi ortadan kaldırmaya yönelik bir saç bakımı yapmanız gerekiyor. Bunun için de profesyonel ürünleri incelemeli ve aralarından saçınızın ihtiyacını karşılayan ürünü seçmelisiniz.

    Saçınızın ihtiyacına uygun bakım maskelerini haftada bir ya da iki kez düzenli olarak kullanmalısınız. Serum formunda hazırlanmış ürünleri de tercih edebilirsiniz. Çünkü saç serumları saçlara aynı zamanda parlaklık da kazandırabiliyor.

    Saç bakım işlemine saçlarınızı şekillendirirken dahi devam edebilirsiniz. Saçlarınıza hızlı ve kolay bir şekilde şekil vermenizi sağlayan spreyler, köpükler ve krem formundaki ürünler arasında aynı zamanda bakım da yapan içeriğe sahip olanlar da bulunuyor.

    Saç Sağlığını Korumanın Yolları | 2

    Kaliteli Saç Bakım Ürünleri Nereden Alınmalı?

    Marketlerde satışa sunulan ürünlerin profesyonel kullanıma uygun olduğundan söz etmek güç. Eğer sağlıklı saçlara sahip olmak istiyorsanız Davines, Nashi Argan, Loreal, Kerastase, Insıght, Vella, Schwarzkopf, Olaplex, Roxhel, Kitoko gibi güvenilir markaların ürünlerini kullanmalısınız. Milk Shake, Tigi, Chi, Goldwell markaları da seçenekleriniz arasında mevcut.

    Tamamı kaliteli olan bu ürünleri incelemenin en kolay yolu ise www.tahtatarak.com adresine tıklamanız. Çünkü bu adreste tamamı kaliteli ve profesyonel kullanıma özel saç bakım ürünleri satışa sunuluyor.

    Etkin ve güçlü formüle sahip ürünleri kullanmaya başladığınızda farkı hemen anlayacaksınız. Çeşitli saç problemlerini gideren ürünler de Tahta Tarak online satış adresinde var. Dökülme, kepek, yağlanma, elektriklenme ya da kırılma gibi saç problemlerini ilk kullanımda dahi gideren ürünleri firmanın online satış adresinde kolaylıkla bulabilirsiniz. Saç problemlerine göre doğru bir şekilde kategorize edilmiş olan ürünleri bir arada görerek detaylı bir inceleme fırsatınız oluyor. Bununla birlikte ürünler ve saç sağlığınız hakkında bilgi almak isterseniz canlı destek sistemi de site içerisinde yer almakta.Saç Sağlığını Korumanın Yolları | 3

  • Turşu Kavurma Tarifi

    Turşu Kavurma Tarifi

    Turşu Kavurma
    Malzemeler:
    3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
    2 yemek kaşığı tereyağı
    2 adet kuru soğan – piyazlık doğranmış
    1 tutam pul biber
    500 gr taze fasulye turşusu
    3 diş sarımsak
    Tuz

    Turşu Kavurma Tarifi
    Turşu Kavurma Tarifi

    Hazırlanışı:
    Fasulye turşusunun fazla tuzunu almak için bir kapta üzerine su koyup 1 saat bekletin. Bir saatin sonunda süzün ve iyice kurulayın fazla suyu kalmasın.
    Bir tavaya zeytinyağı ve tereyağını koyup ısıtın. Piyazlık doğradığınız soğanları ilave edip pembeleşene kadar kavurun. Pul biber ekleyin karıştırın. Verevine iri iri doğradığınız fasulyeleri ilave edin kavurmaya devam edin.
    Sarımsakları ezin ilave edin. Tuz ile tatlandırıp bir iki tur çevirin ve servis tabağına alın.

  • Sağlıklı bir evlilik nasıl olmalıdır?

    Sağlıklı bir evlilik nasıl olmalıdır?

    Evlilik iki kişinin bir ömür birlikte yaşaması için hayatlarını birleştirmeleridir. Her ne kadar hayat boyu bir birliktelik planlanmış olsa da evliliklerde bir çok sorun yaşanabilir ve bu sorunların çözümlenememesinden dolayı evlilikler kesintisiz birliktelikle sonuçlanmayabilir. Yapılan araştırmalara göre de ülkemizde geçmiş yıllara nazaran boşanmaların arttığı gözlenmektedir.

    Evliliklerde birçok sorun yaşanmasının ve evliliklerin boşanmayla sonuçlanmasına neden olan başlıca sorunları şöyle sıralayabiliriz;

    – Ekonomik nedenler

    – Kültür farklılıkları

    – Ailelerin evlilik anlayışları

    – Eşlerin birbirine olan saygısızlığı ve ön yargılar

    – İletişim problemleri

    – Cinsel problemler

    – İkili ilişkilerde çitflerin tecrubesi

    Evliliklerin sağlıklı olabilmesi için sağlam temellere oturtulması gerekmekdir. Bu temellerin oluşmasındaki ilk kural kişi önce kendine yapılmasını istemediği birşeyi karşısındakine yapmamalıdır yani saygılı olmalıdır. İkinci kural güven ve üçünsü ise sevgidir. Kişiler birbirlerine saygılı değillerse her türlü sorunla karşılaşmak mümkündür. Saygı yoksa güvende oluşmaz, güven oluşmadığı gibi tek başına sevgi de bir ilişkinin devamlılığı için yeterli değildir. Sağlıklı bir evlilik kurmak için yukarıda belirttiğim gibi sağlam bir temele oturtulmalı sorun yaşadığında profesyonel destek alınmalıdır.

    Psk. Semih DEMİRCİ

  • Siyah nokta maskesi

    Siyah nokta maskesi

    Evinizde bulunan iki malzemeyle siyah noktalarınızdan kurtulabilmeniz artık mümkün…

    Kadın erkek herkesin baş belası haline gelen siyah noktalardan evde hazırlayacağınız maskelerle kurtulabileceksiniz. Nasıl mı? İşte sizlere birkaç dakikada siyah noktalardan kurtaracak tarifimiz…

    Maske malzemeleri:

    – 1 tatlı kaşığı tuz
    – Yarım limon
    Maske hazırlanışı:

    İki malzemeyi karıştırın ve temizlediğiniz burnunuza dairesel hareketlerle sürün. Birkaç dakika ovalayıp ılık suyla yıkayın. Farkı göreceksiniz.