Blog

  • Kilo vermeniz durduysa dikkat!

    Kilo vermeniz durduysa dikkat!

    Zayıflamak  ve istenilen beden ölçülerine kavuşmak herkesin hayali. Düzenli beslenme ve spor ile bu hayali gerçeğe dönüştürmek mümkün olsa da bazı dönemlerde kilo verme konusunda duraklama yaşanabiliyor.

    Düzenli olarak spor yapıyor ve sağlıklı besleniyor ancak kilo veremiyorsanız bu pratik önerilere mutlaka göz atın…

    Kilo vermek isteyenleri motivasyon kaybına ve endişeye sürükleyen bu olay bazı pratik önerilere dikkat edilerek çözülebilir. İşte kilo veremeyenlerin dikkat etmesi gerekenler:
    1. KAHVALTIYI SAĞLIKLI BESİNLER EŞLİĞİNDE YAPMAYA ÖZEN GÖSTERİN

    Kahvaltı etmek sağlıklı beslenmenin de zayıflamanın da ilk kuralı. Bu kuralı ne olursa olsun ihmal etmeyin. Uyandıktan sonra en geç iki saat içerisinde kahvaltı yapmak metabolizmanın hızlanması açısından çok faydalı. Kilo vermenizi yeniden hızlandırmak için kahvaltınızı yumurta, salatalık ve bir dilim peynirle yapın. “Yok ben bunlara vakit ayıramam” diyorsanız, yağsız bir bardak süt ve yulaf ezmesi de yeterli. Dilerseniz az miktarda bal ve reçelle kahvaltınızı tatlandırabilirsiniz. Kahvaltı sizin yağ yakma hızınızı artıracaktır.
    2. ÜÇ ANA ÖĞÜN ÖNCESİ SU İÇEREK FAZLA YEMEYİ ÖNLEYİN

    Yemekten hemen önce içeceğiniz bir bardak suyun yarattığı mucizeye inanamayacaksınız. Birincisi, su sizi tok tutar. İkincisi, metabolizmanızı hızlandırır. Günde 2 litre su içmek sağlıklı zayıflayabilmenizin ‘olmazsa olmaz’ şartı.

    “Ben bir türlü su içemiyorum” diyenlerdenseniz, sizin için de bir formülümüz var: Suyunuza mevyve dilimleri katın. Mevsimine göre elma, armut, limon, çilek gibi… Böylece suyunuzun tadı değişecektir. Kimbilir belki siz de ‘su sevenler’den olabilirsiniz.

    3. ANA ÖĞÜNLERİNİZE ÇORBA EKLEYİN

    Türk mutfağının geleneksel yiyeceklerinden biri olan çorbanın zayıflama konusunda nasıl etkili olduğuna inanamazsınız. Bir kere, çorba içildiği andan itibaren açlık hissini ortadan kaldırıyor. Böylesi sizin az yemek yemenize yardımcı oluyor. Kurubaklagillerden ya da sebzelerden yapılmış çorbaları öneririz. Çünkü bu çorbaların besleyici yönü kuvvetli. Lif yönünden zengin olduğu için sizi uzun süre tok da tutuyor. Önerimiz, her akşam mutlaka bir kase çorba içmeniz.

    4. ARA ÖĞÜNLERİ  ASLA İHMAL ETMEYİN

    Diyet yaparken vücudu uzun süre besinsiz bırakmak çok zararlı. Ara öğünler bu noktada imdadınıza yetişiyor. Kuruyemiş, orta boy meyve ve bir kase yağsız yoğurt gibi hafif atıştırmalıklar hem besin ihtiyacınızı karşılıyor hem de metabolizmanızıın verimli çalışmasına katkı sağlıyor. Yanında domates ve salatalıkla beraber simit-ayranın da bir atıştırmalık olduğunu unutmayın. Bu atıştırmalıklar sizi tok tutar. Böylece ana öğünlerde yediğiniz yemek miktarı azalır ve fazla kalori almanız da engellenir.

    Unutmayın, diyet yapmak önemli ama sağılınız çok daha önemli!

     

    Kaynak: posta.com.tr

  • Doğurganlığı arttıran besinler

    Doğurganlığı arttıran besinler

    Toplumumuzda konuşulmaktan sıkça kaçınılan, utanç duyulan konuların başında gelen cinsellik yaşamımızın başından sonuna kadar her zaman bize eşlik eder. Bizleri leyleklerin getirdiğine inandırarak büyüten ebeveynlerimiz, doğduğumuz andan yaşlanıp bir köşeye çekildiğimiz ana kadar hayatımızın parçası olan bu konuya toplum olarak uzaktan baktığımızın bir göstergesidir. Hem değer yargılarımız hem de yetiştirilme tarzımız nedeniyle cinsellik saklanılması gereken bir durummuş gibi davranılır. Hâlbuki cinsellik kendini bilen her bireye öğretilmesi gereken ilklerden olmalıdır. İnsanoğlu bebeklik döneminde cinsel kimliğini öğrenmeye ve diğer cinsin nasıl olduğunu algılamaya çalışır. Bebeklikten ergenliğe, yaşlılığımıza kadar yaşamın her anında cinsellik mevcuttur. İşte bu nedenden dolayı cinsellik eğitimi daha küçük yaşlarda başlamalı ve utanılacak bir olgu olmadığı benimsetilmelidir.

    Cinselliğin özü, kadının kendi cinsel gücünü öğrenme ve geliştirme, fiziksel ve ruhsal olarak bilgilenmesine dayanmaktadır. Birçok etken cinselliği ve doğurganlığı etkileyebilir, bunlar içinde bizim yön verebildiğimiz en önemli faktörlerden biri de beslenme biçimidir. Bunun yanında egzersiz yapma alışkanlığı, sigara/alkol tüketimi, hormonal dengeler, stres de cinselliği etkileyen önemli unsurlardır.

    BESLENMENİN DOĞURGANLIK VE CİNSELLİKTEKİ ETKİSİ

    Beslenme bir sanattır ve bu sanatta başarılı sonuçlar olmak bizim elimizdedir. İyi bir sanat eserinin kocaman alkışları hak etmesi gibi, doğru bir beslenme alışkanlığı kazanan bireylerde vücutlarınca mükafat görürler, genel iyi olma hali beraberinde pek çok hastalığa karşı koruyuculuk getirebileceği gibi doğru ve mutlu bir cinsel yaşamı da tattırır. Başarılı bir beslenme programı, günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineralleri içermelidir. Çünkü sağlıklı bir cinsellik ve doğurganlık için dengeli beslenmek şarttır. Vitamin ve minerallerin cinsellikte etkisi çok büyüktür, ancak doğru miktarda ve doğru zamanda almakta çok önemlidir.

    Yeterli ve dengeli beslenme, çok çeşitli bitki karmaları ve sağlıklı yaşam tarzı ile cinselliğiniz sağlıklı bir hale gelecektir. Genel beslenme kuralların başında sayılan; ideal kiloda olmak bunun için az az sık sık beslenmek, karbonhidrat ve proteini dengeli almak, yağdan uzak durmak ve bol bol su içmek doğurganlık ve cinselliği de etkileyen unsurlardır. Unutulmaması gereken ilklerden bir tanesi de bitki çayları ve mutluluk verici besinlerdir. Mutluluk verici besin diyince akla ilk olarak çikolata, tatlı, dondurma, şekerli yiyecekler gelir. Hâlbuki posa miktarı yüksek besinler, yeşil yapraklı sebzeler, magnezyum içeriği yüksek besinler ve meyveler de mutluluk getiren besinlerdir. İllaki tatlı bir besin sizi mutlu ediyor ise bu besin sütlü bir tatlı olmalıdır. Yağ içeriği ve şeker oranı yüksek besinler kısa süreli keyif getirse de uzun sürede sağlığınızı olumsuz etkileyeceği için sakıncalıdır. Eğer doğru beslenme alışkınlıkları sizin yaşam tarzınızı oluşturuyor ise doğurganlığınız ve cinsel yaşamınız açısından sağlıklısınızdır.

    dogurganlik

    DOĞURGANLIK VE CİNSELLİK ÜZERİNE YARDIMCI UNSURLAR

    ÇİNKO

    Erkekler için çok önemli olduğu bilinen çinko kadınlar için de çok önemlidir. Erkeklerde sperm üretiminde etkili olan çinko, kadınlarda da hem cinsel organların gelişmesinde hem de cinsel gücün ve doğurganlığın artmasında etkilidir. Bunun için de mutlaka yeterli miktarda çinko almalıyız. Vücutta bir asker gibi görev yapan çinko birçok hastalığa karşı da koruyucudur. Özellikle kış aylarında daha zinde ve sağlıklı olmanızı sağlayacak çinko cinsel sağlığınızı da destekleyecektir. Adet ağrılarının hafiflemesinde ve kısırlığın önlenmesinde de oldukça etkilidir. En iyi kaynakları istiridye, kırmızı et, kümes hayvanları, kabuklu deniz ürünleri, fasulye, fındık, hububatlar, zenginleştirilmiş kahvaltılık tahıl ürünleri ve süt ürünleridir. Çinkonun hayvansal kaynaklardan emilimi daha kolaydır.

    SERATONİN

    Giderek globalleşen bir dünyada iş hayatımızda ki yoğunluk, aileye karşı olan sorumluluk, günlük performansımızın devam ettirilmesi, fizyolojik ve ruhsal sağlınızın devamı için seratonin şart. Vücudumuzu birçok hormon yönetmektedir. En önemlilerinden biride mutluluk hormonu yani seratonindir. Artık kendinizi güzel ve iyi bulmuyorsanız, cinsel yaşamınızla ilgili sıkıntılar yaşıyorsanız bunun nedeni seratonin olabilir. Seratonin vücutta oluşan ve besinlerle alamadığımız sinir taşıyıcısıdır. Sinir sisteminde etkili olduğu için cinsel yaşam içinde çok önemlidir. Balık, tavuk ve kırmızı et, süt, kepek ekmeği, kuruyemişler, meyve tüketimi ile vücudunuzda seratanin salgılanacak ve bu besinleri yeterli miktarda aldığınızda bir problem kalmayacaktır.

    KALSİYUM

    Kadın sağlığında vazgeçilmez bir mineral olan kalsiyum cinsellik ve doğurganlık içinde vazgeçilmezdir. Yapılan araştırmalar kalsiyumun orgazmdan sorumlu olduğunu ve toplumumuzda da cinsel problemlerin bazılarının buna bağlı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle özellikle kadınlar kalsiyum alımlarına dikkat etmeli ve kalsiyumdan zengin beslenmelidir. Menopoz dönemi içinde elzem olan kalsiyum kadınlar için önemli bir mineraldir. Süt ürünleri (özellikle yoğurt ve az yağlı peynir), koyu yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi, baklagiller, fındık, pekmez… Kalsiyumdan zengindir.

    MAGNEZYUM

    Az miktarda ki yetersizliği bile hemen biyokimyasal bozukluğa neden olan magnezyum, kalsiyumdan ayrı düşünülemez. Hatta kalsiyum, fosfor ve magnezyum sıkı 3 dost gibi davranırlar. Vücutta magnezyum yetersizliği olduğunda adet dönemi problemleri ve sıkça tatlı krizleri görülür. Gebelikte de adale kramplarına neden olur. Ve maksimum düzeyde stresin etkinliğini azaltır. Mutlaka magnezyum alımımız yeterli olmalıdır. Zengin kaynakları ise kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, badem, fıstık, muz, kakao ve taze meyveler.

    FOSFOR

    Fosfor diyince dişler akla gelir ve sağlıksız dişlerde güvensiz bir kadını işaret eder. Güzel bir kadının simgesi olan dişler için yeterli fosfor alınmalıdır. Vücutta bol miktarda fosfor bulunmaktadır. Ve protein alımınız yeterli olduğu sürece fosfor düzeyinizde yeterli olacaktır. Süt, peynir, yoğurt gibi süt ürünleri, karaciğer, fındık-fıstık, baklagiller ve kolalı içecekler fosfordan zengin kaynaklardır.

    B VİTAMİNİ

    B grubu vitaminlerin vücutta birçok etkinliği vardır. Bu vitaminler enerji üretimi, büyüme ve cinsiyet hormonları için gereklidir. B vitaminindeki Tiamin ( B1 vitamini) vücuttaki hücrelerin ürettiği enerji miktarını arttırır. Enerji miktarınız yetersiz olduğu takdirde cinsel sağlığınızda sorunlar çıkacaktır. En zengin kaynakları bitkilerin tohumları özellikle de endosperm kısımlarıdır. B vitaminleri içinde önemli bir diğer unsur da niasindir. Niasin kanı sulandırır ve kan akışını hızlandırır, kalp sağlığı için önemlidir. Besinlerle yeterli miktarda B vitamini almamız mümkündür. En zengin niasin kaynakları hayvansal kaynaklı yiyecekler (tavuk, balık, et gibi), bulgur ve kuru baklagillerdir. Ancak alkol alımı niasin seviyesini düşürdüğü için alkol alımına dikkat etmek gerekir.

    dogurganlik_arttiran

    E VİTAMİNİ

    Kalp hastalığı riskini azaltan E vitamini adet kramplarıyla PMS sancılarını azaltır. Eski dönemlerde E vitamini çiftlik hayvanlarında doğurganlığı arttırmak için kullanılırdı. Çinko ve A vitamini, E vitamini ile bir araya gelince üreme bezlerinin işlevini arttırır. E vitamini eksikliğinde cinsel organlarda gelişme geriliği görülür. Aynı zamanda E vitamini vajina kuruluğunu önlemede etkilidir. Erkekler de ise prostat kanserini önlemede önemli etkisi vardır. Güzel ve genç görünmenizi sağlar. Bu kadar önemli etkileri olan E vitamini besinlerin işlenmesi sırasında bir miktar kaybolur. Bitkisel yağlar, yumurta, kuruyemişler, marul, soya fasulyesi, deniz ürünleri ve sakatatlar iyi kaynaklarıdır. Yeterli alım için zeytinyağını sofranızdan eksik etmeyin. Günde 2-3 tane fındık, ceviz yiyin. Kuru baklagil yemeyi unutmayın. Sebze ve meyvesiz bir gününüz olmasın.

    KAFEİN

    Kafein birçok bitkinin yaprağında, tohumunda ve meyvesinde doğal olarak bulunur. Çay, kahve, çikolata ve kolalı içecekler en iyi bilinen kaynaklarıdır. Kafein vücutta birikmez idrarla atılır. Bir yetişkin için alınması gereken günlük miktar 300 miligramdır. İçilen bir fincan kahve cinsel gücü olumlu yönde etkileyebilir ancak bu kişisel farklılıklar gösterebilir. Ancak kahve ve diğer kafeinli ürünlerin tüketiminde aşırıya kaçılmamalıdır.

    C VİTAMİNİ

    Vitaminler içinde adını en çok duyduğumuz vitamin C vitaminidir belki de. C vitamini deri ve cilt sağlığı için çok önemli bir vitamindir. Antioksidan olan C vitamini serbest radikal dediğimiz zararlı maddelerden vücudu korur. Cinsel aktivite üzerinde ve doğurganlıkta yardımcıdır, cinsel sağlığı korur. Yanlış saklama ve pişirme koşullarında etkinliğinin bir miktarını kaybeden C vitamini her öğünde besinlerle alınmalıdır bunun için sebze tüketimi her yemeğe eşli etmeli, taze limon suları kullanılmalıdır. Ülser, enfeksiyon, soğuk algınlığı, depresyon gibi daha bir çok durumda olumlu etkisi olan C vitamini böbreküstü bezlerden salgılanan çoğu hormon içinde gereklidir. En iyi kaynakları turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, domates, çilek, böğürtlengiller ve kividir.

    SİGARA

    Sigara sağlığımıza zararlı olduğu gibi cinsel yaşantımız için de büyük tehdittir. Eğer sigara içme alışkanlığınız varsa bırakmanızı tavsiye ediyoruz. Eğer bırakamıyorsanız da mutlaka miktarını azaltın. Sigara sağlıksız ve kalitesiz bir yaşam biçiminin yanında doğurganlığınızı da azaltacaktır. Her geçen gün sağlığınızı tehdit eden sigara gebelikte düşük ve ölü doğumlara neden olabileceği gibi bebeğinizin de sağlığını olumsuz etkileyecektir. Genellikle gebelikte bırakılan sigara alışkanlığı doğumun ardından tekrar başlamaktadır. Hâlbuki planlı bir gebelik yapılmalı ve gebelikten daha önce terk edilmeli bu kötü alışkanlık. Gebelik süresince sigara içilmemeli ve bu kötü alışkanlıktan ömür boyu uzak durulmalıdır. Toplumumuz da sigara alışkanlığı artık çok erken yaşta başlamakta ve bu da cinsel gelişimi olumsuz etkilemektedir. Özellikle gelişme döneminde sigara asla içilmemelidir.

    ALKOL

    Alkol vücutta faydalı öğelerin yıkılmasında, kalp hastalıklarında ve daha birçok kronik hastalığın oluşmasında etkilidir. Üreme ile ilgili problemlere neden olabilir. Bu nedenle içilen içkilerden, alkol oranı düşük olan kırmızı şarap ve beyaz şarap tüketmenizi öneriyoruz. Az miktarda tüketilen şarabın cinsel sağlığınızda olumlu etkileri olacaktır.

    Günümüzde birçok hastalıktan sorumlu olan alkol kısa sürede bağımlılık yaratmakta ve sinsi bir düşman gibi sağlığınızı elinizden almaktadır. Eğer kronik bir hastalığınız varsa alkol tüketmemelisiniz. Alkole azı karar çoğu zarar mantığı ile bile yaklaşmak aslında sakıncalıdır.

    EGZERSİZ

    Yaşam kalitenizi arttırmak için egzersiz şarttır. Olmazsa olmaz bir öğe olan egzersiz hem cinsel sağlığınız hem de doğurganlığınızı olumlu yönde etkileyecektir. Egzersizli bir yaşamla daha zinde olup mutluluğu yakalayacaksınız. Genellikle ev hanımları sürekli evdeyim zaten her an hareketteyim, çalışan kadınlar ise iş güç hep bir koşuşturma var, ayrıca bir egzersize ne gerek var der. Hâlbuki vücudumuzun egzersizi algılama biçimi farklıdır. Egzersizin düzenli olması ve süreklilik kazanması gerekir. Haftada 3 gün 30 dakikalık yürüyüşler, dans, plates, fitness ya da yoga gibi aktiviteler size mutlaka eşlik etmeli. Böylece hem daha sağlıklı olacak hem de cinselliğiniz ve doğurganlığınız olumlu etkilenecektir.

    BİTKİ ÇAYLARI

    Rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisi olan bitkiler ve bunların çayları beden sağlığınızı koruduğu gibi cinsel yaşamınızda da faydalı olacaktır. Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bu çaylar aynı zamanda kan dolaşımını da hızlandırır. Bitki çaylarının diğer bir özelliği de enerji seviyenizi arttırmasıdır. Bunun içinde kahvaltınızda ve ara öğünlerinizde mutlaka bir tane bitki çayı tüketin.

    Önerilen bazı bitki çayları şöyledir;
    GİNSENG: hormon sisteminizi uyarırken cinsellikte çok önemli olan yaşlanmayı geciktirir.
    PAPATYA ÇAYI: sindirime de yardımcı olan papatya çayı sakinleştirici etkisinden dolayı cinsel sağlığınıza yardımcı olacaktır.
    MEYAN KÖKÜ: cinsel aktivitenize yardımcı olacaktır.
    KEKİK: özellikle erkeklerde etkili olan kekik kadınlar içinde vazgeçilmezdir.
    REZENE: rezene çayı cinsel sağlığınız için mükemmel bir içecektir.
    YASEMİN: etkili bir uyarıcıdır.
    YAHOMBİN: Afrika da ki bir ağacın kabuklarından elde edilmektedir. Kanın cinsel organlara toplanmasını hızlandıran etkisi vardır.
    SÜSEN: her iki cins içinde cinsel aktiviteyi arttırıcı etkisi vardır.
    MAYDANOZ SUYU: yemeklerin vazgeçilmezi olan maydanoz ve maydanoz suyu cinsel sağlığınız içinde etkilidir.

    ÇİKOLATA

    Magnezyum, fosfor, kafein içeren çikolata cinsel mutluluğunuzda da etkilidir. Cinsel yaşamda sıkça adından bahsettiren çikolata zannedildiği gibi cinsel sağlığınız için faydalı değildir. Çünkü aşırı çikolata tüketimi sağlığınızı olumsuz etkileyecek ve dolayısıyla cinsel sağlığınızda bozulacaktır. Çikolata isteği tamamen magnezyum düzeylerinizle ilişkilidir. Eğer sürekli çikolata yemek istiyorsanız mutlaka magnezyum düzeylerinize baktırın ve bu isteği brokoli gibi magnezyumdan zengin diğer besinlerden karşılayın. Daha sağlıklı bir cinsel yaşam ve doğurganlık istiyorsanız bol miktarda yeşil yapraklı sebze yiyebilirsiniz.

    KEREVİZ

    Erken dönemde ki cinsel isteksizliği önler. İç salgı bezlerini etkiler ve cinsel sağlığınızı kuvvetlendirir. Özellikle ılıman iklimlerde yetişen kereviz kalsiyum, demir, potasyum, B vitamini, A vitamini ve C vitaminini içerir. Yunanlılar ve Romalılar tarafından çok önemsenen kereviz birçok kronik hastalığı önleyici etkisinin yanı sıra cinsel gücünüzü ve isteğinizi arttırır. Diyetlerde sürekli yer alması gereken kereviz idrar söktürücü, karaciğer temizleyici gücüyle beraber kan ve süt yapımında da etkilidir. Aynı zamanda cinsel gelişiminizi de etkiler.

    ENDORFİN

    Biz kadınlar endorfin bulunan yiyecekleri tükettiğimizde mutlu oluyoruz. Peki, bu şart mı? Yani mutluluk besinler demi gizli? Tabiî ki maksimum düzeyde dengeli ve sağlıklı beslenirsek mutlu oluruz. Her şeyden önemlisi sağlıklı oluruz. Mutluluk aslında saklanmıştır. İnsanoğlunun en son aklına gelecek yerde saklanmıştır. Yani içimizde. Bu nedenle mutlu olmayı bilmez, hep daha fazlasını isteriz. İçimizdeki ışığı yakaladığımızda ise onu asla bırakmayız. Mutlu olmak sadece iş, aile, aşk hayatını düzene sokmaz. Cinsel sağlığınızı ve doğurganlığınızı da olumlu yönde etkiler. Güzel görünmenizi ve kendinizi daima iyi hissetmenizi sağlar. Ancak bilimsel bakımdan endorfin içeren besinlerde mutluluk sağlamaktadır. Peki bu besinler nelerdir:

     

    Dondurma: süt ve A,D,E vitaminlerinden zengindir. Ancak tüketirken dikkatli olmanızı ve light dondurmalar tüketmenizi öneririz.

    Çikolata: Stresin en iyi ilacıdır bazılarına göre. Aman dikkat diyeceğimiz yiyeceklerden, sakın aşırıya kaçmayın.

    Çilek: Güçlü bir C vitamini deposu. Cinselliği arttırıcı etkisi de unutulmamalıdır. Yaşlanmayı geciktirir.

    Makarna: Enerji verici ve mutluluk sağlayıcı bir besindir. Salata ile ve kepekli olanları tüketmenizi öneririz.

    Muz: Bir magnezyum deposu olan muz strese birebirdir, endorfin deposudur.

    SU

    Hayatımızda her şeyden vazgeçeriz ama sudan asla. Çünkü biyolojimiz sudan oluşmuştur. Su ile temizleniriz, su ile arınırız, yüzümüzü yıkayarak güne su ile başlar ve su ile duş alıp günü tamamlarız. Sabah ilk olarak su içer akşam uyumadan bir yudum daha içeriz. Soframızın daimi elemanıdır. Beslenmemizde de çok önemli etkileri olan suyun metabolizmayı arttırıcı etkisi de vardır. Cinsel sağlığımızda da, doğurganlığımızda da vazgeçilmez olan suyu bol bol tüketmeliyiz.

    SAĞLIKLI BİR CİNSELLİK VE DOĞURGANLIK İÇİN;
    • Sağlıklı beslenin.
    • Günlük enerji, karbonhidrat, protein ve yağ alımınıza dikkat edin.
    • Su içmeyi asla unutmayın ve 10–12 bardak su için.
    • İşlenmiş ve katkı maddeleri içeren besinleri tüketirken dikkatli olun.
    • Yeşil yapraklı sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin.
    • Bolca meyve tüketin ve kabuklu yenilebileceklerin kabuklarını soymayın.
    • Zeytin yağ ve kuruyemişleri mutlaka tüketin ama miktarını iyi ayarlayın.
    • Sigara ve alkolden elinizden geldiği kadar uzak durun.
    • Egzersiz yaparak yaşam kalitenizi arttırın.
    • Mutluluğun içinizde olduğunu unutmayın ve strese karşı savaş açın.
    • Günde 2–3 fincan mutlaka bitki çayı için.
    • Güne kafeinli bir içecekle (kahve gibi) başlayabilirsiniz ama güne kafeinle son vermeyin.
    • Kahvaltıyı mutlaka yapın ve akşam öğünlerinizi hafif geçirin.

    Kaynak: Bebeğim ve Biz

  • Abiye trendleri 2017

    Abiye trendleri 2017

    Abiye trendleri 2017 Önümüzdeki bahar ve yaz aylarında düğüne gidecekler, davetlere katılacak olanlar bu haberimiz sizler için… Patika Fuarcılık tarafından düzenlenen Fashionist Abiye Gelinlik ve Damatlık Fuarı, bu yıl 17-19 Ocak tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde bir moda organizasyonuna imza atmaya hazırlanıyor. İşte 2017’nin trendleri ve eskiyecek olan trendler…

    İşte, 2017 yılının abiye trendlerinde hakim olan renkler, modeller ve kesimler:

    Geçtiğimiz sezon abiye modasında çiçekli desenler çokça kullanılmıştı. Yeni sezonda bu desenler devam etse de kendini doğanın farklı desenlerinden esinlenen modellere bırakıyor. Kumaşlar dümdüz tek renk kullanıldığı kadar, doğada yer alan değişik desenleri de içinde barındırmaya devam ediyor.

    Canlı renkler yerini pastellere bırakıyor:

    Geçtiğimiz yıllarda canlı renkler daha çok revaçtayken 2017 yazında daha soft ve yumuşak renkler ön planda. Pastel pembe, mavi, somon ve sarı renkler yeni sezonun gözde renkleri arasında. Uzun süredir abiye elbiselerde uzun modeller tercih ediliyordu. Ancak 2017 yazında artık daha kısa, diz altında biten, kalem etek tabir edilen modeller yeni sezonun gözdeleri arasında yer alacak.

    Vintage etkisi ön planda:

    Yeni trend abiyelerde V yakalar ve volanlı kollar sıkça kullanılıyor. Vintage tarza dönüş yapan abiyeler, pek çok davet, organizasyon ve düğünlerin vazgeçilmez modelleri arasında yerini alacak. Taş, payet, boncuk gibi detaylar abiyelerde ufak ufak yer alsa da daha sadeleşen modeller ön planda. Dar kalıplı, etekleri uçuşmayan, vücuda oturan kesimler tercih ediliyor.

    abiye_trendileri_2017-2
    Abiye trendleri 2017

    abiye_trendileri_2017-3 abiye_trendileri_2017-4 abiye_trendileri_2017-5 abiye_trendileri_2017-6 abiye_trendileri_2017-7 abiye_trendileri_2017-8 abiye_trendileri_2017-9 abiye_trendileri_2017-1

    Kaynak: posta.com.tr

  • Kadınların düğün gecesi itirafları

    Kadınların düğün gecesi itirafları

    Kadınların düğün gecesi itirafları

    “Evlenene kadar kimseyle birlikte olmadım, düğün gecesi de annemi aradım ve ‘her şey hazır, şu iş nasıl yapılıyordu diye sordum.

    “Düğün gecemizde, sevişmenin ortasında durdum ve kocamla Pokemon muhabbetine başladım.”

    “En yakın arkadaşım, düğün gecemizde kocamla benim aramda uyudu çünkü çok utanıyordum ve korkuyordum.”

    “Düğün gecemizde cinsel birliktelik yaşamadık. Çantalar hazırlandı ve doğru Disney World’e.”

    dugun_gecesi

    “Düğün gecemizde cinsel birliktelik yaşamadık ve kocamla evliliğimizin verdiği heyecanla kıkırdayıp durduk.”

    “Düğün gecemizde cinsel birliktelik yaşamadık çünkü kaynanam yan odadaydı. Uyuyana kadar televizyon izledik.”

    “Düğün biter bitmez eşimle yemek siparişi verdik. O kadar açtık ki sekse sıra gelmedi.”

    “Düğün gecemizde cinsel birliktelik yaşamadık çünkü bütün geceyi köpeğimin halıya bıraktığı şaheseri temizleyerek geçirdik.”

    “Düğün gecemizde cinsel birliktelik yaşamadık, birbirimize sarılıp , birbirimizle ilgili sevdiğimiz şeyleri anlattık.”

     

     

    Kaynak: posta.com.tr

  • Karışık Tek Besin Diyeti

    Karışık Tek Besin Diyeti

    5 günde 3 kiloya kadar vermek için bir tek gıda diyeti
    Hedef: 5 günde ortalama 2-3 kilo.
    Günlük kalori: 500 – 900 Kcal

    Diyetimde belli bir noktaya gelip dayandım ve malesef tartılar artık bir gram bile oynamıyor. Konuyla ilgili görüş aldığım diyet uzmanları böyle durumlarda “Tek Gıda Diyeti”, “Tek Besin Diyeti” veya “Tek Gıda Rejimi” olarak adlandırılan tip diyetleri uygulamamı önerdi.

    Bu tarz diyetler aslında son derece sağlıksız ve sadece bir kereye mahsus olarak uygulanması öneriliyor. O da ancak belli durumlarda. İnternette araştırınca Tek Gıda Diyeti’nin tek bir diyet olmayıp, çeşitli yaklaşımları olduğunu öğrendim. Bunların en belli başlı olanları ekmek diyeti, meyve ve sebze diyeti, çorba diyeti ve karışık tek gıda diyeti. Her bir diyet içinden internetten bulduklarım birbine çok benzer olduğundan aralarından bir tanesini olduğu gibi yazıyorum.

    Başarılar!

    EKMEK DİYETİ .
    Bu rejim tek gıda diyet grubuna giren ve en fazla 3 gün süreyle yapılması tavsiye olunan bir diyettir. Yeniden başlamak için aradan en az 4 günlük bir süre geçmesi gerekir.

    3 gün boyunca günde 10-12 dilim kızarmış ekmek yenilen bu diyette ekmeklere çok az tereyağı sürebilirsiniz.

    Tek bıçak hareketi ile sürülebildiği kadar 10-12 dilim ekmek gün boyunca istendikçe de yenebilir ancak öğün düzenine uyulması daha doğru olur. Ancak aralarda da sayıyı aşmamak kaydıyla yiyebilirsiniz. Tek gıda rejimi olduğu için sağlık açısından sakıncalı bir diyet olup bir kereden fazla uygulanmaması kuvvetle önerilir.

    Bu diyette istediğiniz kadar şekersiz çay veya kahve içebilirsiniz. Ayrıca bol su içmenizi ve akşam 7’den sonra bir şey yememenizi öneririm.

    Bu diyetin günlük mönüleri:
    3 GÜN boyunca yapılması önerilen bu diyetin günlük mönüsü aşağıdaki gibidir:

    Sabah: 2-3 dilim ekmek.
    Öğle: 3-4 dilim ekmek.
    Akşam: 3-4 dilim ekmek.

    İyi diyetler!

    MEYVE ve SEBZE DİYETİ .
    Hedef: Bir haftada 3-4 kilo.
    Günlük kalori: 1000 Kcal

    Bu diyet “tek gıda rejimi” adı verilen diyetlerden olup, hergün, en az 4 bardak soda ya da su tüketilmesi tavsiye edilir. Yemeklerinize, çesitli bitki ve baharatlar ile, tuz, acı biber ve sirke ekleyebilirsiniz. En fazla 7 gün uygulanmalıdır

    Bu diyetin günlük mönüleri:

    1. GÜN
    Muz hariç gün boyunca istediğiniz kadar meyve

    2.GÜN
    Gün boyunca sadece istediğiniz kadar sebze yemeği patates hariç

    3.GÜN
    İstediğiniz kadar meyve ve sebze yemeği patates ve muz hariç

    4.GÜN
    5 muz, 5 bardak süt

    5.GÜN
    Haşlanmış sebze, ızgarada pişmiş bir parça biftek, tavuk veya balık

    6.GÜN
    2 parça ızgara biftek , çiğ sebze, havuç, kereviz, domates, lahana vs

    7.GÜN
    Haşlanmış sebze, ızgarada pişmiş bir parça biftek, tavuk veya balık

    İyi diyetler!

    ÇORBA DİYETİ .

    Öncelikle tek tip bir çorba diyeti olmadığını belirtmem lazım. Değişik çorba diyetlerini de sizlerle paylaşıyor olacağım. Ama burada genel olarak çorba diyetlerinin uygulanması için aşağıda bir liste önerim var. Soğan Çorbası Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti gibi dilediğiniz kalorisi düşük fakat besleyici değeri mümkün olduğunca yüksek bir çorba seçip bu diyeti o çorbayı kullanarak uygulayabilirsiniz.

    Bu arada, içindeki katkı maddelerinden dolayı hazır çorbaların çorba diyeti için pek de işe yaramayacağını söylemem lazım. İçeriğini sizin belirlediğiniz herhangi bir sebze çorbası bu diyet için yeterlidir.

    Aşağıdaki mönüyü veriyor olmama rağmen aslında beyaz peynir gibi bütün ekstralardan vazgeçip gün içinde istediğiniz kadar çorba içebilirsiniz. Şekersiz olmak koşuluyla çay ve kahve serbest. Tabi tüm diğer diyetlerde olduğu gibi akşam yediden sonra bir şey yemiyor ve gün boyunca bol su içiyoruz.

    Bu diyetin günlük mönüleri:

    1.GÜN
    Sabah : Sabah: 50 gr. beyaz peynir, çay şekersiz
    Öğle : İstenildiği kadar meyve + çorba
    Akşam : İstenildiği kadar meyve + çorba

    2.GÜN
    Sabah : İstenildiği kadar meyve + çorba
    Öğle : İstenildiği kadar meyve + çorba
    Akşam : İstenildiği kadar et + çorba

    3.GÜN
    Sabah : İstenildiği kadar meyve + çorba
    Öğle : İstenildiği kadar meyve + çorba
    Akşam : Pirinç lapası, meyve muz, üzüm hariç + çorba

    İyi diyetler!

    KARIŞIK TEK GIDA DİYETİ .

    Tüm tek gıda diyetleri içerisinde bu diyet bence diğerlerinden çok daha sağlıklı. Tabi ki tek gıda diyetleri genel olarak uygulanmaması gereken, uygulanırsa da ancak belli koşullarda tercih edilen diyetler. Bu diyetin diğer tek gıda diyetlerinden farkı, gün içinde hep aynı şeyi yiyiyor olsak bile her gün bu tercihimizi değiştirme üzerine kurulu. Sizler kendi diyetinizi kendiniz yaratabilirsiniz ama benim önerim aşağıda.

    Bu arada dilediğinizce çay ve kahvenin, tabi ki şekersiz olmak üzere, serbest olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı? Ve gene tüm diğer diyetlerimizde olduğu gibi akşam 7’den sonra yemiyoruz.

    Bu diyetin günlük mönüleri:

    1. GÜN
    Muz gibi çok yüksek kalorili meyveler hariç, dilediğiniz kadar meyve.

    2. GÜN
    Dilediğiniz kadar çiğ sebze. Tabi ki bu güne özel patates gibi nişastalı sebzelerden uzak duruyoruz.

    3. GÜN
    Dilediğiniz kadar haşlanmış patates. Çok az tuz ve bol yağsız yoğurtla tatlandırabilirsiniz ama diyetisyenlerin önerisi sadece papatese sadık kalmanız.

    4. GÜN
    Seçtiğiniz, evde yapılmış sebze çorbası. Gene dilediğiniz kadar.

    5. GÜN
    Her öğün ızgara et. Tercihen yağsız tavuk göğsü.

    İyi diyetler!

    İlgili konular ;
    Karatay Diyeti Deneyimlerimiz – Canan Karatay
    Dukan Diyeti
    Anti Selülit Diyeti
    Atkins Diyeti
    Akdeniz Diyeti
    İsveç Diyeti
    Glisemik indeks Diyeti nedir?
    Hipotiroid Diyeti
    Bikini Diyeti
    Simit Diyeti, Simit Kaç Kalori
    Fast Food Diyeti Listesi

  • Çocuklarda Bitki Çaylarına Dikkat!

    Çocuklarda Bitki Çaylarına Dikkat!

    Uzmanlara göre çocuklarda bitki çayı tüketimi konusunda dikkat edilmesi gereken noktalar var

    Son yıllarda çocuklarda bitki çayı tüketimi hızla artıyor. Çoğu anne-baba çocuğu huysuzlandığında, uyumadığında ve gaz problemleri olduğunda hemen bitki çayı vermeyi tercih ediyor. Bitki çaylarının zararsız olduğu düşünülüyor ancak bilinçli tüketilmediğinde çocukta bazı yan etkiler görülebiliyor.  Uzmanlar bitki çaylarının bilinçsizce çocuklara verilmesi konusunda anneleri uyarıyor.

    Doğadaki doğal ve bitkisel olan her şey zararsız değildir. Kültürümüz bitki çaylarının zararsız olduğu kanısındadır. Bu nedenle çocuklara sık sık verilmekte. Bu son derece tehlikelidir. Çoğu bitki ilaç yapımında kullanılsa dahi çocuklarda ciddi yan etkilerine sahip.

    'Su' yerine 'bitki çayı' tercih edenler dikkat!

    İşte çocuğunuza bitki çayı hazırlarken dikkat etmeniz gerekenler:

    -Çocuğunuza verdiğiniz bitki çayını doktora danışmadan asla vermeyin.

    -Açıkta satılan bitki çaylarını çocuklarınıza vermemenizde fayda var. Eczanelerde satılanları doktora danıştıktan sonra güvenle çocuklarınıza verebilirsiniz.

    -Çocuğunuz için hazırladığınız bitki çaylarına şeker aromaları vb. şeyler eklemeyin.

    -Bebeğiniz eğer 6 aydan küçükse kesinlikle bitki çayı vermeyiniz. Bu döneme kadar sadece anne sütü ile beslenmelidir.

    -6 ayını doldurmamış bebeklere gaz sancısına iyi gelse bile asla rezene ve anason gibi bitki çayları vermeyiniz.

    -Bitki çayları bebeğe 6 aydan sonra ancak doktora danışılarak verilmelidir. Bebeğinizin bitki çaylarına karşı alerjisi olduğunda istemediğiniz yan etkilere neden olabilir.

    -Çocuklara vereceğiniz bitki çaylarını kaynatmayın. Aynı zamanda uzun süre kullanmayın.

    -Çocuğunuza verdiğiniz bitki çayını ilaç niyetine verdiğinizi unutmayın ve doktorunuzun söylediği ölçünün dışına çıkmayın.

     

  • Yüz Kızarıklığı Tedavisi İçin Maske Tarifi

    Yüz Kızarıklığı Tedavisi İçin Maske Tarifi

    Yüz kızarması genetik, alerji, utanma, gebelik gibi çeşitli nedenlerde kaynaklanabilen yüz bölgesi özellikle yanaklarda meydana gelen al al görüntüdür.Yüz kızarmasına bitkisel çözüm maske tarifi makalemizde bu derdinize deva olabilecek doğal formüle yer verdik.Yüz kızarıklığı tedavisi için  psikoterapi, lazer, ilaç  vb pek çok yöntem vardır, bunlardan biri de doğal maskelerdir. İşte size önerebileceğimiz bir maske.
    Not: şayet cildiniz çok hassassa ve bu maskeyi uyguladıktan sonra kabarma, kızarma vs bir tepki görürseniz maskeyi yüzünüzde bekletmeden hemen su ile yıkayın!

    Yüz kızarıklığı nedenleri nelerdir?
    *Sıcak hava, acılı ve baharatlı yiyecekker tüketmek, ani soğuk yahut sıcak hava değişimi, yüksek ısıdaki suyla banyo yapmak gibi sebepler

    *Kadınlarda menopoz, regl ve hamilelik gibi hormonal değişimlerin olduğu durumlar.

    *Rosacea yani gül hastalığı gibi cilt rahatsızlıkları

    *Genetik, anneniz, anneanneniz yahut babanenizde yani üst kuşaklarda yüzde kızarma sorunu varsa, sizde de görülebilir.

    *Stres ve kaygı durumunda da bazı kişilerde yüzde kızarma meydana gelebilir.

    *Alerji! yediğiniz bir gıda yahut havadaki bulunan çeşitli maddeler de sizde alerji yapıp yüzünüzde kızarıklığa yol açabilir.yuz_kızarikligi_1

    Yüz kızarması nasıl geçer?
    *Çok sıcak yahut çok soğuk havalarda dışarda dolaşmayın, şayet dışarı çıkmanız gerekirse yaz kış güneş koruyucu krem kullanın.

    *Yüz kızarmanız stres ve heyecan kaynaklıysa bundan kurtulmak yine sizin elinizde! spor yapın, sevdiğiniz kişilerle görüşün, hobi edinin ve stresten kurtulun!

    *Alerjiniz varsa tedavi olun, alerji yüzdeki kızarıklığın en önemli nedenlerindendir.

    *Bir dermatoloğa görünüp, sizin için uygun olan kremi kullanın.yuz_kızarikligi_2

    Malzemeler
    Salatalık
    Kurutulmuş papatya
    Süt
    Aleo vera jel

    Yapılışı
    Salatalıkları küçük küçük dilimleyip blenderdan yahut robottan geçirin.
    1 bardak sütü kaseye dökün.
    İçine robottan geçirip, püre haline getirdiğiniz salatalıktan 5 yemek kaşığı katın.
    Çiçekçiden 1 yaprak aloe vera bitkisi alın. Uzunlamasına kesip, içindeki jeli çıkarın ve 1 tatlı kaşığı aloe vera jeli karışıma ekleyin.
    1 tatlı kaşığı kuru papatyayı da ilave edip, iyice karıştırın.
    İçine makyaj pamuğu yahut normal pamuk sokup cildinizde kızarıklık olan yerlere sürün.
    Karışımı buzdolabında 4-5 gün muhafaza edebilirsiniz.

    [youtube id=”xzpFd8sFFf4″ width=”600″ height=”350″]

    İlgili konular

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

     

  • Kaç yaş arayla kaç çocuk olmalı?

    Kaç yaş arayla kaç çocuk olmalı?

    Ailelerin kaç çocuk sahibi olmaları gerektiği ve çocuklar arasında yaş farkının belirlenmesi tamamıyla annenin doğurma veya doğurmama özgürlüğünün önceliğinde aile bireylerine bağlıdır.

    Çocuk sayısının belirlenmesi konusunda devletlerin de politik müdahaleleri olabilmektedir. Örneğin, cumhuriyetimizin ilk yıllarında altı çocuk sahibi olan kadınların para veya madalya ile ödüllendirilmesinin yanı sıra, 1923’ten 1950’ye kadar “bekârlık vergisi” gündeme gelmiştir. Bunun aksi durumu ise şu andaki Çin hükümetinin nüfus artışını engelleyici politikalarında görülebilir.

    Bu denli annenin doğurma hürriyetinin en önemli unsur olduğu doğum fenomeninde devletin veya diğer erklerin tasarrufunun olması tartışmaya ne kadar açıksa, ailelerin kaç yaş arayla kaç çocuğa sahip olmaları da o kadar tartışmaya açıktır. Burada ailelerin öncelikli tercihi yaş farkının az olduğu arka arkaya doğumlar olabilmektedir. Böylelikle aile, hayatlarından çocuk yetiştirmek için daha az zaman harcarlar. Bu durum, özellikle de annenin yeniden çalışma veya sosyal yaşantısına geri dönmesi açısından önem teşkil eder. Buna ek olarak da çocuklar birlikte büyürken birbirilerine daha arkadaşça yaklaşabilirler. Ancak buradaki en önemli unsur, annenin ikinci doğuma karar vermeden önce bedeninin yeni bir çocukla paylaşılmasına hazır olup olmadığıdır. Bunun için en az iki yıllık bir sürecin gerekliliğinin yanı sıra, ilgili uzman hekimin kontrolünde de güvenli bir anne-çocuk sağlığı elde edilir.

    Öte yandan, dil gelişiminin ve benlik kavramının henüz oluşmaya başladığı yaşta olan büyük çocuğun yaşam ortamına yeni doğanın gelmesi tüm bu gelişimlerde bir engelleyici etki yaratabilir. Aynı zamanda ailelerin küçük çocuklarının sorumluluğunun kendileri ve büyük çocukla aralarında paylaşmaları, henüz zayıf olan omuzları üzerinde ağır bir yük yaratır. En basit örnekle, önce doğmuş olan çocuk, annelik, babalık, abilik, ablalık, bakıcılık gibi misyonları taşımak zorunda kalır ve bundan aile bireylerine karşı tepkiler gerçekleştirebilir. Bu tepkilere örnek olarak, kıskançlık, ilgi çekme davranışları (farazi hastalıklar, sosyal davranışlarda yıkıcılık, ebeveyn ile yoğun temasa girme vb.) olabilmektedir.

    kac_cocuk

    Yaş aralığının fazla olduğu zamanlarda bu tür davranışlarda daha sık karşılaşılabilir. Örneğin, ilk çocukla ikinci çocuk arasında yedi yaş fark olduğunu düşünürsek, çocuk yedi yıl boyunca tek çocuk olarak yetişmiş ve ailenin tüm odağı kendisi olmuştur. Ardından gelecek olan çocuğun varlığı, ilk çocuğun kurduğu otoriteyi ve ilgi yoğunluğunu kardeşiyle bölüşmek zorunda bırakacaktır. Burada yaşanacak sorunlar kaçınılmazdır, ancak bu muhtemel sorunların en sağlıklı ve güven içinde geçirilmesi anne ve babanın çocuklarına olan yaklaşımlarıyla aşılabilmektedir. Büyük çocuğun kendi çekirdek ailesinden aldığı ilgi ve sevgiye ek olarak geniş ailesinden de (anneanne, dede, amca vs.) aldığı duygusal yoğunluğun bölünmesi, çocukta yeni aile şartlarına uyum konusunda zorluk yaşatabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra, her çocukta böyle bir şeylerin görünmesi şartı yoktur.

    Unutulmamalıdır ki, çocuklar ve bireyle bir fabrikadan çıkmış sanayi ürünleri değillerdir. Şartlar her ne olursa olsun, yaşanan sorunların veya yaşam dinamiklerinin sirayeti bireyden bireye, çocuktan çocuğa değişmektedir. Araştırmalar ve alan pratikleri gösteriyor ki büyük çocuklar sık sık kardeş isteme eğilimindedirler. Bu onların yalnızlıklarıyla mücadelelerine, sorumluluk alma becerilerinin gelişmesine ve paylaşma davranışlarını pekiştirmelerine yardımcı olacaktır. Çocuk gelişimindeki bu gri alanın muğlak kalmasının en büyük sebeplerinden biri öznel bir varlık olarak insanın karmaşık yapıya sahip olmasıyla birlikte, aile olarak adlandırılan öznel varlıkların bir arada oluşturduğu ilişkiler dinamizminin göreceli ve değişken olmasıdır. Christensen (1977), ana babanın taleplerinin ve beklentilerinin ne kadar doyurulup doyurulmadığı ve çocuk yetiştirme konusunda ne kadar yetenekli olduklarıyla ilişkilidir demektedir.

    Bu süreç içinde ise kişinin çocuğundaki değişimleri en iyi gözlemleme yolu, ebeveynlerin kendi çocukluklarına bakmaları ve kendilerini çocuklarının yerine koymaları olacaktır. Bu basit pratik, uzmanlarla yaptığınız çalışmalarla birlikte çocuklarınızı anlamanızda ve en uygun çözüme ulaşmanızda yardımcı olacaktır.

    Uzm. Psk. Alkım SEVEN

  • Vajinismus tedavisi gerçekten mümkün mü?

    Vajinismus tedavisi gerçekten mümkün mü?

    Vajinismus tedavisi, diğer cinsel işlev bozuklukları arasından bakıldığında en çok yüz güldürücü sonuçları veren ve başarı oranı en yüksek olan tedavi gurubudur. Öncelikle, vajinismusun tedavi edilebilir geçici bir rahatsızlık olduğunu bilmenizde fayda var. Vajinismuslu kadınlar, tedavide tam bir iyileşme gösterecekleri için de şanslıdırlar. Öyleki bu kişiler tedavi sonrası da vajinismus sorunlarının üstesinden gelmekle de kalmıyor; keyifli, mutlu, sağlıklı bir cinsel yaşantının içine de adım atmış oluyorlar. Vajinismus tedavisinin olabilitesine inanmanız, tedavinin büyük bir kısmını yani %51’ini başarıyla geçmeniz demektir. Ayrıca, vajinismus cinsel terapisinde genellikle hiçbir cerrahi müdahale ve diğer girişimsel müdahaleleri uygulamak gerekmez. Kadının tedavi süreci boyunca herhangi bir ilaç kullanması da istenmemektedir. Bizim üzerinde durduğumuz konu, kişinin vajinismus olmasını gerektirecek ne tür yaşantıların olduğu ve o kişi üzerinde neden bu kadar büyük bir etki yarattığı konusundaki meraklar ve araştırmalar olacaktır. Bu yüzden de tedavi planlaması her vajinismuslu kadına özel ve bireysel olacaktır. Bu konuda maalesef hala bazı yanlış tedavi tekniklerinin ve yöntemlerinin kullanılıyor olması, vajinismuslu hastaların bu tür tekniklerden haberdar olması ve doğal olarak bazı kadınların bu durumdan korkmasına, endişelenmesine ve mantığına aykırı gelmesine bağlı olarak tedavi alma girişimini de ne yazık ki geciktiriyor bu insanların.
    Yapılması gereken tek şey kadının iyi bir rehber olacak cinsel terapist bulması, her şeyi açıkça anlatması ve en önemlisi de iyileşme arzusunun olmasıdır. Kadın bunu yapmayı başardığı takdirde, cinsel terapistinin ona önereceği aşk oyunları adı verilen egzersizlerle, kendi kendini tedavi etmesi mümkün olacaktır. Vajinismus tedavisinde hiçbir baskı ve zorlama yoktur. Çiftin tedaviye birlikte gelmesi yaşanan cinsel sorunu tek tarafın sorunu, kusuru değil de çiftin sorunu olarak görmesi, ve bu süreçte erkeğin eşinin yanında olması ona destek olması, sözleriyle eylemleriyle eşine sadık olması ona gerekli güvenli ortamı sağlaması ve onun korkularına saygı duyması tedaviyi daha da verimli kılacak ve tedavi sürecini jet hızına çıkaracaktır.

    Vajinismus ertelenecek, geçiştirilecek, aksatılacak ”ha bugün ha yarın olur” diye beklenecek bir rahatsızlık değildir. Vajinismuslu kadınlarının bir çoğunun yaptığı hatadır bu aslında. Sizler erteledikçe; kaygılarınız, olumsuz düşünce içerikleriniz, başaramama korkunuz, performans anksiyeteniz her geçen gün artacaktır. Üzerine gitmediğiniz korkularınız her geçen gün sizi daha fazla esir almaya meyilli olacaktır. Bu durumla biran önce yüzleşip korkularınızı büyütmeden tedavi olmanızı öneririm. İnsanın doğası gereği belirsizlikler ve bilinmezlikler karşısında korku geliştirir. Her insanın belirsizlik ve bilinmezliklere verdiği tepki farklıdır, kimileri donar kalır, kimileri eyleme geçer, kimileri ise kaçar. Donup kalan, bu durumu görmezden gelmeye çalışıp kaçan bireylerdenseniz, bu durum size kısa vade de belki anlık bir rahatlık hissi verebilir ama uzun vade de pişmanlıklarla dolu bir yaşamın sizi bekleyeceğini sizlere hatırlatmak isterim. Lütfen eyleme geçiniz ve sandığınız gibi korkunç olmayan, aslında aşılması gereken basit o küçük tepecikleri gözünüzde nasıl büyük dağlara dönüştürdüğünüzü fark ediniz. Başlangıç için sadece birazcık cesaret, gerisi kendiliğinden gelecektir emin olun.
    Vajinismus, vajinanın bir kusuru, eksikliği ya da hastalığı değildir. Vajinismus yüreğin ve çoğu zaman da beynin bir kusurudur.
    Vajinismus kader değildir, alın yazısı değildir, tedavisi %100 olan geçici bir rahatsızlıktır buna emin olabilirsiniz.

    Ahmet Sevran Polat
    Uzman Klinik Psikolog & Cinsel Terapist

  • Erken yaşta yabancı dil öğrenimi

    Erken yaşta yabancı dil öğrenimi

    Erken yaşta yabancı dil öğrenimi zihni geliştiriyor. Dil gelişimi, yenidoğan dönemi ile başlar. Bebeğin ağlamak için çıkardığı sesler bile anne için yol gösterici olur. Bebekler 3 aylık olduktan sonra tek seslilerden oluşan aa, ee sesleriyle uyaranlara tepki verir. Büyüme devam ettikçe dil gelişimi de ilerleyecektir. Bebek yaşta temelleri atılan dil gelişiminin sağlıklı olması için aileler doğumdan kısa bir süre sonra bebeğiyle konuşmalı, yabancı dil gelişimi için hazırlıklara başlamalıdır.

    Bebek yaşta konuşmaya başlayın

    Bebeğin ağız-dudak hareketleri ve nefesini düzenlemesi ile dil gelişimi başlar. İlk 3 ay tamamlandıktan sonra tek sesli heceler, 6 aylık olduktan sonra dört farklı ses çıkarabilir ve adıyla çağrıldığında anında tepki verir. 7. ayda dikkat çekmek için ses çıkarmaya, el hareketlerine başvurur ya da bağırır. 8. ayda tanıdık bazı sözcüklere tepki verir. 6-9. aylar arasında tek heceli (ba-ma) sözcükler çıkar; 7-8.aylarda aynı heceyi tekrarlar (ba-ba-ba; ma-ma-ma) çocuğun çevresindekilerin kelimeleri anlamlandırdığı, sözel uyaranlarla karşılık verdiği durumlarda dil gelişimi hızlanır.

    Dil gelişimini pekiştirmek için…

    12. ayda çocuk ‘hayır’ demek için kafasını sallar ve cümleler yerine tek tek kelimeler kullanabilir. Örneğin; ‘atta’ kelimesiyle dışarı çıkıp gezmeyi ifade eder. Çocuk nesnelerle sözcükleri birleştirmeyi öğrenir. İlk başta bir kelimeyi genelleyerek farklı kişi ya da nesneler için kullanabilir. Örneğin ‘dede’ kelimesini tüm yaşlı insanlara genelleyebilir ya da annesininkine benzer bir çantayı ‘anne’ diyerek genelleyebilir. Ebeveynlerinin ve etrafındakilerin onunla konuşması ve sözcükleri pekiştirmesi dil gelişimini hızlandırır.

    Kelime telaffuzlarında ısrarcı olmayın

    Büyük resimli kitaplardan çocuğa hayvanlar, nesneler tanıtılabilir. Böylece çocuk görsel olarak resmi görür ve sözel olarak anlamlandırmaya çalışır. Çocuk konuşmaya çalıştığında her kelimeyi ağzından almak, konuşması için onu beklememek çocuğun konuşmaya olan gereksinimini azaltır; çocuk konuşmaz çünkü nasıl olsa ebeveynleri onu anlıyordur. Bir kelimeyi söylemesi için aşırı ısrar etme ya da tümüyle çocuğu kendi haline bırakma da olumsuz davranışlardır.

    3 yaşta yabancı dil eğitimi başlamalı

    Yabancı dil eğitimi için 3 yaş sınır olarak kabul edilebilir. 3 yaş ve civarı, öğrendiği dili etkin bir şekilde kullanamasa da 4 yaş ve sonrası için temeller iyi atılmış olur. Bu nedenle 3 yaş itibariyle çocuğun yanında yabancı dilde konuşmak, ilerleyen dönemde yatkınlığını artıracak ve konuşmaya başlaması da o kadar kolay olacaktır.

    Erken yaşta yabancı dil eğitimi için geç kalan aileler endişelenmemeli

    Yabancı dildeki kelimelerin ezgisel bir şekilde ifade edilmesi erken yaşta yabancı dil öğrenimini oldukça kolaylaştırmaktadır. Yabancı dilde söylenen ninni ya da şarkılar, öğrenilen kelimelerin hafızalara kaydedilmesini sağlar. Erken yaşta yabancı dil eğitimine başlayamayan aileler ise endişelenmemelidir. Dil öğrenme yetkinliği ilerleyen yaşlarda da devam eder. 5 yaşında anaokuluna başlayan bir çocuk, eğer yabancı dil eğitimi alıyorsa daha önce dil eğitimi alan arkadaşlarıyla arasındaki farkı kısa sürede kapatacaktır.

    Ailede birden fazla dilde konuşulması dil gelişimini olumsuz etkileyebiliyor

    Dil gelişiminde çocukla bebek gibi konuşmak, çocuğun nesneleri yanlış isimlendirmesine neden olur. Ayrıca bebeksileşme ve bebek gibi davranımlar çocuğun bireysel gelişimine de ket vurabilir. Dil, damak yapısı ile ilgili fizyolojik problemler, işitme-görme algısında sorunlar, zeka geriliği, otizm gibi bozuklukların dil gelişimini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Ayrıca erken dönem anne-bebek ilişkisindeki yoksunluklar, çocuk büyümeye başladığında aile içerisinde birden fazla dilin konuşulması dil gelişimini geciktiren faktörlerdendir.

    Erken yaşta yabancı dil öğrenme zihni geliştiriyor

    Çocuklara bir dili ne kadar erken öğrenmeye başlarsa karar alma, problem çözme gibi kognitif yetenekleri de o kadar hızlı gelişir. 0-2 yaş arasındaki süreçte çocuk maruz kaldığı iki-üç dili öğrenebilmektedir. Erken yaşta yabancı dil öğrenimi çocukta zihinsel kıvraklık, zihinsel esneklik, dinleme yetisi ve hassasiyetini geliştirmektedir. Çocuğun ana dilini anlama yeteneği gelişir ve iletişimi güçlenir.

    Çocuk birden fazla dil konuşabiliyorsa…

    Yabancı dilini ifade edip geliştirebileceği okul seçmek gerekir.

    Yaz tatilinde iletişimin, öz güvenin, yabancı dilinin gelişmesi için yurt dışında yaşına uygun süreli yaz okulu, yaz kamplarına gönderilebilir.

    Yabancı dilini unutmaması için evde konuşmak, birlikte o dile ait bir program izlemek, o dile ait kitap okumak önemlidir.

    Dil bilgisi çok gelişmiş diye sadece dil alanına değil, tüm alanlardaki becerilerinin gelişmesine olanak sağlanmalıdır.

    Sözel olarak kendisini ifade edebileceği etkinliklerle desteklenmelidir.

    Uzm. Psk. Özge Merve TÜRK tarafından yazılmıştır.