Blog

  • Baharatlı soğan tarifi

    Baharatlı soğan tarifi

    Baharatlı soğan tarifi …. Soğan halkası sevenler baharatlı soğan halkası tarifini de denemeliler afiyet olsun…

    Malzemeler:

    Yarım kilo soğan
    yarım bardak yağ
    4 cay kasığı toz kırmızı biber
    2 cay kasığı sirke 2 cay kaşığı toz seker
    2 diş sarımsak
    1 yesil dolma biber
    1 tutam tarçın(istege bagli)

    Yapılışı:

    Soğanları dilimleyin. Yeşil biberi ve sarımsakları doğrayın. Orta ateşte soğanları kızarana kadar yani kahverengileşene kadar kızartın. Üzerine kırmızı biberi yeşil biberi ve sarımsakları ilave edip 3 dakika orta ateşte pişirin. Son olarak sirke seker ve tarçınını da ilave edip 2 dakika daha ama bu sefer düşük ısıda pişirin. afiyet olsun.

    Srilanka mutfağına ait bu kolay ve ucuz yemek diger sebze yemekleri ile ya da fırınlanmış tavuk ile garnitür olarak servis yapılabilir.

  • Sağlıklı kilo vermenin yolları

    Sağlıklı kilo vermenin yolları

    Kilo vermeyi aklınızdan geçirdiğiniz yani düşündüğünüz zaman birden işe koyulmak zor olabilir. Öncelikle sağlıklı bir şekilde kilo verme çabasında alışkanlıklarınızı değiştirirken bu çabanın size getireceği avantaj ve dezavantajları kendinize sormak yararlı olacaktır. Avantajlar ağır basarsa ilerlemeniz kolaylaşabilir.

    Sağlıklı kilo vermenin yolları

    1.yol: 

    Fiziksel Aktivite

    Avantajlar

    □ Beni daha sağlıklı yapar.

    □ Ciddi sağlık sorunlarına yakalanma riskimi düşürür.

    □ Eğlencelidir.

    □ Bana kendimle baş başa olacak bir zaman sağlar.

    □ Başkalarıyla zaman geçirmemi sağlar.

    □ Bana daha fazla enerji verir.

    □ Rahatlamamı sağlar.

    □ Sağlıklı bir kiloda kalmamı sağlar.

    □ Başkalarının gözünde örnek alınacak kişi olmamı sağlar.

    Dezavantajlar

    □ Çok zaman alıyor.

    □ Çok sıkıcıdır.

    □ Yorgun hissettirir.

    □ Çok zordur.

    □ Pahalıdır.

    □ Beni içine kapanık hale getirir.

    □ Pek beceremediğim bir iştir.

    □ Nasıl yapıldığını bilmediğim bir şeydir.

    □ Tek başıma yapması güç bir şeydir.

    □ Benden daha sağlıklı ve fit insanlara göredir.

    Sağlıklı Besinler

    Avantajlar

    □ Daha enerjik hissetmeme yardım ediyor.

    □ Beni daha sağlıklı yapar.

    □ Sağlık problemleri yaşama riskimi düşürür.

    □ Kilo vermeme yardımcı olur.

    □ Sağlıklı bir kiloda kalmamı sağlar.

    □ Kendimle gurur duymamı sağlar.

    □ Keşfetmesi eğlencelidir.

    □ Arkadaşlarım ve ailem için bir örnek teşkil eder.

    □ Lezzetlidir

    Dezavatajlar

    □ Çok pahalı

    □ Tatları güzel değildir

    □ Sevdiğim yemeklerden vazgeçmek demektir

    □ İş ya da aile ortamından kopmama sebep olur

    □ Hazırlaması kafa karıştırıcı şeylerdir

    □ Bulup satın alması zor ürünlerdir

    □ Benim için pek kolay ulaşılabilir değildir

    □ Çok ciddi irade gerektirir

    □ Önemsizdir

    Size uygun olan ifadeleri işaretleyin.

    2. yol:

    Eğer kilo vermenin getirdiği avantajlar dezavantajlardan fazlaysa kilo vermek için hazır olma aşamasına geçebilirsiniz.

    Eğer kilo vermek için yaptığınız değişimin dezavantajları fazlaysa sorun yok. Unutmayın, kendi hızınıza göre ilerlemek en doğrusudur. Kilo verirken değişimin getirdiği sorunları çözmeye odaklanın. Çözümleriniz mükemmel olmak zorunda değil. Ancak ne kadar zor olursa olsun engelleri aşmanın bir yolu olduğuna inanmalısınız.

    Kilo verirken fiziksel aktivitenin ya da sağlıklı beslenmenin faydalarını kişisel hayatınızla ilişkilendirin. Mesela kan basıncınızın biraz yüksek olduğunu ve birinci derece akrabalarınızda kalp hastalığı olduğunu düşünün. Bu durumda sizde kalp hastalığı oluşma riski yüksek olur. Sağlıklı beslenmenin ve aktif olmanın kalp hastalığına yakalanmada bir hayat sürmenizi sağlayabilmesini düşünmek bunları yapmanızı kolaylaştırabilir. Çünkü kilo verme yolundaki çabalarınız anlam bulacaktır.

    İkinci evre hazırlık evresindeyseniz harekete geçmenize ramak kaldı demektir. Kilo vermek için atacağınız adım küçük bir adım olabilir. Küçük adımlar büyük değişimlerin işaretidir. Kendinizi değişime hazırlarken kilo verme çabasında;

    Kendinize zaman ayırın.

    Arkadaşlarınızdan ve ailenizden destek isteyin.

    Bir plan geliştirin.

    Küçük hedefler ve ödüller belirleyin.

    Kilo verirken değişikliklerinizi not edin. Bir besin günlüğü, fiziksel aktivite kaydı tutun. Duygu ve düşüncelerinizi, ne hissettiğinizi yazın.

    3. yol:

    Hedefinize ulaşmak için verdiğiniz emeğin sonuçlarını aldığınız evredir. Kilo vermek için değiştirdiğiniz alışkanlıklara sadık kaldığınız, başarısızlıkların üstesinden geldiğiniz, çalışkanlığınız karşılığında kendinizi ödüllendirdiğiniz dönemdir. Bu dönemde gelişiminizi yazıya dökmek çok önemlidir. Hataları yakalamanızı, odaklanmanızı ve yaptıklarınızı hatırlamayı sağlayacaktır. Günlük tutmak, kilo verirken hedefe ulaşmaya ne kadar yaklaştığınızı görmede çok iyi yoldur.

    Kilo verirken engelleri aşmak için farklı yollar bulun. Mesela, eğer işten sonra fiziksel aktivite yapamayacağınızı biliyorsanız öğlen yürüyüşe çıkın ya da sabah internetten, cd’den egzersiz videosu açın. Güne egzersizle başlayın. Televizyon karşısında farkında olmadan bir şeyler atıştırıyorsanız, bunun yerine kendinize sıcak bir bitki çayı hazırlamayı deneyin.

    Eylem aşamasında motive kalmak için kendinize küçük ödüller belirleyin. Yeni bir kitap, yeni bir spor eşyası, sevdiğiniz bir sinema ya da tiyatro bileti almak gibi.

    4. yol:

    Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite hayatınızın bir parçası olmuştur. Programınıza çeşitlilik katarak, kararlı motivasyonunuzu artırabilirsiniz.

    Kilo verme çabasında beklenmeyen durumlar karşınıza çıkabilir. Kötü hava koşulları, sakatlanma, zaman darlığı gibi durumlarda bile aktiviteler düşünün. Dışarıda yemeniz gerektiğinde, yolculuğa çıktığınızda bile sağlıklı beslenmenin yollarını bulun. Mesela yola giderken sağlıklı atıştırmalıklar hazırlayı ya da yemek yerken yemeğinizi arkadaşınızla paylaşın.

    Hedeflerinizi gözden geçirin, hedeflerinizi büyütün. Kendinize meydan okuyun.

  • Daha Hacimli Kirpikler İçin 4 Adım!

    Daha Hacimli Kirpikler İçin 4 Adım!

    Kirpiklerinizin daha hacimli ve güzel görünmesi için bilmeniz gereken 4 maskara hilesini yazdık.

    Eğer hacimli bir kirpikleriniz yoksa istediğiniz kadar makyaj yapsanız da o güzelliği uğraşmayı ortaya koymayacaktır. Her kadının en büyük hayalidir dolgun kirpikler. Aksi düşünülemez bile. Saatlerce uğraştığınız göz makyajınızı kirpiklerinizin cılızlığı bozuyorsa 4 adımda hacimli kirpiklere ulaşın.

    Hacimli kirpikler için 4 makyaj hilesi:

    ZİKZAK HAREKETLER UYGULAYIN

    Bu uygulamada öncelikle maskarayı kirpiklerinin dibinden ucuna doğru uygulamalısın. Ve bu hareketi yaparken zikzak biçimde olmalı. Böylece maskaranız sadece kirpiklerinin ucunda kalmamış olacak ve kirpiklerinize dolgunluk katacak.  Bu uygulama ilk seferde olmayabilir ama ikinci kez geç geçtiğinde maskara kirpiklerine eşit şekilde dağılacaktır.

    Woman applying mascara on eyelashes

    TOPAKLANMA OLUŞUMUNU ENGELLEYİN

    Topaklanmanın en temel nedeni üst üste uygulanan maskaradır.  Topaklanma problemini ortadan kaldırmak kötü görüntüyü yaşamamak için yanınızda mutlaka temiz bir fırça bulundurun. Maskaranı sürdükten sonra bu temiz fırçayla üzerinden tarayarak geçin. Böylece kirpiklerinizde topaklanmış görüntü ortadan kalkacaktır. Bir maskaranın ömrü 6 ay kadardır. 6 aydan sonra maskaranızdan hayır beklemeyin. Yeni bir maskara almanın zamanı gelmiş demektir.

    alargar-duracion-del-maquillaje-4

    FIRÇA SEÇİMİNİZ ÖNEMLİ

    Hacimli kirpiklerin olmazsa olmazı fırça seçimidir. Kirpik yapınıza göre ideal olan maskarayı seçmelisiniz. Aksi halde kirpikleriniz hacimli görünmez. Eğer hacimli kirpiklere sahip olmak istiyorsanız en ideal maskara modeli kısa ve tombul olandır. Bu maskarayı kirpiklerinize uyguladığınızda daha dolgun görünecektir.

    ALT KİRPİKLERİ UNUTMAYIN

    Doğru seçtiğiniz maskarayı alt kirpiklerinize uyguladınız ama alt kirpiklerini es mi geçtiniz. Bu yöntem tamamen yanlış. Yani kirpiklerin hacimli görünmesini engeller. Göz makyajını ve üst kirpiklerinizi hacimli gösteren detay alt kirpiklerinize uyguladığınız işlemde gizlidir. Alt kirpiklerin için de uygulama yapmalısın. İnce uçlu ve plastik fırçalar tercih edebilirsin.  Alt kirpiklerinize tek kat uygulama yeterli olacaktır.

     

  • Sütlü un helvası tarifi

    Sütlü un helvası tarifi

    Sütlü un helvası tarifi

    Malzemeler;
    2 su bardağı süt
    1,5 su bardağı toz şeker
    2 su bardağı un
    250 gram tereyağı

    Püf noktası: Kıvamlı ve koyu renkli bir un helvası hazırlamak için; 40-45 dakikalık pişirme süresini dikkate alın.

    Sütlü un helvası tarifi
    Sütlü un helvası tarifi

    HAZIRLANIŞI

    *Toz şekeri küçük bir karıştırma kabına alın. Soğuk süt ilavesiyle karıştırıp şeker taneleri tamamen eriyene kadar karıştırın.

    *Ayrı bir tencereye aldığınız tereyağını kısık ateşte eritin. Unu ekleyip kısık ateşte renk alana kadar kavurun.

    *Kavrulan una sütlü şerbet ekleyip karıştırarak sütü çekmesini sağlayın. Toparlanıp helva kıvamına geldiğinde ocaktan alın.

    *Suda ıslattığınız dondurma kepçesiyle şekil verdiğiniz sütlü un helvasını servis tabaklarına alın.

    Afiyet olsun..

     

    Kaynak: Facebook.com / Sütlütatlılar

  • Evlilikte nasıl kavga ediyorsunuz?

    Evlilikte nasıl kavga ediyorsunuz?

    Sizin Çatışma Stiliniz Hangisi?

    Çift problemlerinin büyük bir çoğunluğunu çiftler arasındaki farklılıklar sonucu ortaya çıkan çatışmalar oluşturur. Bu farklılıkların kaynağı eşlerin hedeflerinde, inançlarında, fikirlerinde ve davranışlarındaki farklılıklardır. Tabi ki iki insanın farklı düşünmesi her zaman çatışmaya yol açmaz. Çatışmaya yol açan kritik faktör eşlerden birinin arzusunun veya davranışının diğerine engel olması ya da onu değiştirmeye çalışmasıdır.

    Bir çiftin algısı, düşünceleri, değerleri ve duyguları çatışmanın konusundan bağımsız olarak çiftin nasıl tartıştığını ve tartışmanın sonucunu şekillendirir. Kısacası çiftin çatışma stili ya da yaklaşımı çatışmanın yapıcı ya da yıkıcı olup olmayacağını belirler.

    Çiftlerin Çatışmasında 4 Farklı Stil

    John Gottman’ın (1994) çiftlerle yaptığı kapsamlı araştırmaya göre mutlu ve sağlıklı ilişkilerde çiftlerin çatışma esnasında gösterdiği 3 farklı problem çözme yaklaşımı var. Bu yaklaşıma göre çiftler Tutkulular, Onaylayanlar ve Çatışmadan Kaçınanlar olarak değişiyor. Bu stillerin hepsi uzun ve sağlıklı ilişkilerde görülüyor. Dördüncü stil “Düşmanca yaklaşanlar” ise genellikle sağlıklı ilişkilerde görünmeyen ve çifti boşanmaya götüren bir yaklaşım. Şimdi bunların özelliklerini görelim. Bakalım sizin eşinizle çatışma stiliniz bunlardan hangisi?

    Tutkulular

    Tutkulu stilde olan çiftler için çatışma bir anda patlar ve o an kendilerini saflarına ayrılmış bir kavganın ortasında bulurlar. Ancak bu çatışmayı onarma ve telafi etme konusunda da kavgada oldukları kadar iyidirler. Bu çiftler sık ve gerçekten tutku ile kavga ederler.

    Kavgaları volkanik bir patlamaya benzemesine rağmen, çatışma sırasında bile zekice espriler yapar ve birbirlerine olan ilgi ve beğenilerini gösterirler. Hatalarını telafi etmek yani gönül almak için epeyce uğraşırlar. Bu tartışmalar onların sıcak ve sevgi dolu ilişkisinin küçük bir parçasıdır. Bu tartışmaların asla fiziksel şiddet içermediğini de belirtmeden geçmeyelim.

    Burada tutku ve çatışma iyi bir ilişkiye yol açmaktadır. Sık ve tutkulu tartışmalarına rağmen bu çiftler aralarındaki farklılıklarla baş ederler.
    Bu çiftler birbirlerini eşit görürler. Biri diğerinden daha üstün değildir. Kişisel farklılıklarını ve kendilerini ifade etmeye ihtiyaç duyarlar. Birbirlerinin pozitif ve negatif duygularına açık oldukları gibi ilişkileri de mutlu ve heyecan vericidir.

    Onaylayanlar

    Bu çiftler oldukça nazik kavga ederler. Çatışma sırasında oldukça sakindirler ve sanki bir problem üzerinde beraber çalışan iki iş arkadaşı gibidirler. Birbirlerine gösterdikleri karşılıklı saygı, tartışmanın miktarını ve düzeyini sınırlar.

    Çok ateşli konularda bile önem verdikleri şey iletişim ve uzlaşmadır. Bunu birbirlerinin bakış açısını anlamaya çalışarak yani empati kurarak yaparlar. En ateşli konularda bile ilgi, sakinlik ve kendilerini kontrol etme becerisi gösterirler.

    Onaylayan çiftler de birbirlerini etkilemeye ve ikna etmeye çalışır ve en sonunda mutlaka ortak bir nokta bulurlar. Çatışma sırasında karşı tarafın fikrine katılmayabilirler ancak değer verdiklerini mutlaka gösterirler. Çatışmada, eşlerinin duygularını önemsediklerini ve dikkate aldıklarını belirtirler.

    Çatışmadan Kaçınanlar

    Çatışmadan kaçınan çiftler nadiren tartışırlar. Çatışmanın ortaya çıkaracağı zıtlık ve farklılıkla yüzleşmek istemezler. Tartışırken çok dikkatlidirler birbirlerine açık olarak öfkelerini göstermelerinin onlara bir şey kazandırmayacağını düşünürler.

    Bu çiftler anlaşmazlıkları konusunda hemfikirdir. Farklılıklarını nadiren gündeme getirir bu konuların bir çıkmaza girmesine izin vermezler. Ortak özelliklerinin ve ortak değerlerinin farklılıklarından daha fazla olduğuna inanırlar. Dolayısıyla bu farklılıkları önemsemez ya da kolayca kabul ederler.

    Çatışmadan kaçınan çiftlerin anlaşmazlık yaşadıkları bir konu söz konusu olduğunda genellikle eşlerden biri bunu kendi başına çözmeye çalışır ya da yaşadıkları bu problemi kendi akışına bırakarak problemin hallolmasını dilerler.

    Çatışma Stiliniz Her Ne Olursa Olsun!

    İlişkide çatışma stiliniz her ne olursa olsun araştırmalar, çatışma sırasında yaşanan olumlu şeylerin olumsuz şeylerden daha fazla olduğunda sağlıklı ve mutlu evliliğe ulaşabileceğinizi gösteriyor. Örneğin eşinizle bir çatışma yaşıyorsunuz olumlu ne olur diye düşünelim: Eşinizin sizinle aynı fikirde olmadığını nazik bir şekilde belirtmesi, konu ile ilgili bir espri yaparak ortamı yumuşatması, sizin fikrinizi ilgi ile dinlemesi olumlu davranışlardır. Bağırarak ve sizi eleştirerek cümleye başlaması, asla sizi dinlememesi ve sizi aşağılaması olumsuz davranışlardır. İşte çatışma stiliniz ne olursa olsun mutlu ve uzun süreli ilişkilerde çatışma sırasındaki olumlu etkileşimlerin olumsuzlara oranı 5/1 ise; yani çatışma sırasında 5 olumlu 1 olumsuz etkileşim yaşanıyorsa ne kadar sık çatışırsanız çatışın ya da çatışmadan kaçınan bir stile sahip olun evliliğiniz bozulmayacak demektir.

    Son olarak bu oranların darmadağın olduğu ve çoğunlukla kötü giden ilişkilerde gördüğümüz çatışmada “Düşmanca yaklaşım’ stilini de bir görelim.

    Düşmanca Yaklaşanlar

    Düşmanca yaklaşım stiline sahip çiftler de çok sık ve ateşli tartışmalara girerler. Çatışmaları kaotik ve zarar vericidir. Onlar tartışırken hakaret, küçümseme, alaycı ve aşağılayıcı espriler havada uçuşur. 5/1 oranını asla tutturamazlar. Tıpkı çatışmaları gibi ilişkilerinde de olumsuzluklar olumlu durumlardan daha fazladır.

    Düşmanca yaklaşım stiline sahip çiftlerin tartışmaları fazlasıyla bizim mahşerin 4 atlısı dediğimiz eleştiri, aşağılama, savunma ve duvar örme davranışları ile karakterize olmuştur. İletişimleri sağlıksızdır. Birbirlerinin söylediklerini dinlemezler ve bu çatışmalar ilişkilerini olumsuz etkiler.

    Çatışma sırasında tutkulu, onaylayan ya da çatışmadan kaçınan çiftler. Hepsi birbirinden son derece farklıdır. Fakat çatışma sırasındaki olumlu ve olumsuz davranışları arasındaki oran 5/1 olduğu sürece ilişkileri mutlu mesut devam eder.

    Tutkulu çiftler bu dengeyi eşlerine karşı gösterdikleri ilgi ve espri anlayışı ile kurarlar. Çatışmadan kaçınanlar ise bunun tam tersine duygularını ifşa etmezler. Ancak çatışma ile baş etmek için olumsuz duygulara sahip değildirler. Onaylayanlar ise kendilerini kontrol etme becerisine sahiptirler ve birbirlerinin duygularını önemserler.

    Bu çiftler için 5/1 oranı önemli iken düşmanca yaklaşan çiftler için bu geçerli değildir. Çatışmadaki aşağılayıcı yaklaşımları ile pozitif negatif dengesini kurma konusunda başarısız olurlar.

    Uzm. Psk. Emel DENİZCİ tarafından yazılmıştır.

  • Anne baba tutumları

    Anne baba tutumları

    Kişilik gelişimi yaşam boyu süren, genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak şekillenen bir olgu olsa da,çocukluk dönemi kişiliğin gelişmesi ve şekillenmesi açısından çok önemlidir. Erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımız 0-6 yaş arasındaki dönem çocukların çevreleri ile etkileşimlerinden en çok etkilendiği, kişiliklerinin büyük ölçüde şekillendiği dönemdir.Bu dönemde çocuk, sosyal bir birey olmayı öğrenirken, kişilik oluşumu açısından gerekli olan özdeşimi model alarak yapar. Çocuğun özdeşim kurmak için seçmiş olduğu model genellikle anne babasıdır, bu nedenle ebeveynlerin çocuğa karşı tutumunun yanı sıra kendi aralarındaki iletişimleri de çocuğun sağlıklı kişilik gelişimi açısından önemli bir etkendir.

    Anne babanın çocukla nasıl iletişim kurduğu, sevginin nasıl ifade edildiği, çocuğun aile içinde bir birey olarak kabul edilip edilmediği, eğitimde kullanılan disiplin yöntemleri anne baba tutumlarını belirleyicidir. Bu tutumları şekillendiren pek çok etken vardır; anne babanın yetiştikleri aile ortamı, eğitim seviyeleri, genç yada geç yaşta anne baba olmaları, yaşam olaylarının aile üzerindeki etkileri, çocuğun dünyaya geliş zamanındaki ailenin içinde bulunduğu durum, çocuğun istenip istenmemesi, ailenin içinde bulunduğu kültürel faktörler gibi.

    Çocuğun anne babasından aldığı iki temel şey vardır; sevgi ve eğitim. Her ikisinin de yetersiz veya aşırı olduğu durumlarda çocukta olumsuz davranışlar gözlemlenebilir. Sağlıklı bir birey anne babasından sevgi ve eğitimi dengeli bir şekilde alarak gelişir. Ailelerin sevgi ve eğitim ( disiplin) konusundaki aşırılığı veya yetersizliği çocukta sağlıksız psikososyal gelişim özellikleri görülmesine neden olabilmektedir. Aşırı sevgi gösteren ebeveynlerde çocuğa karşı aşırı kollayıcı, koruyucu tutum, çocuğun bir birey olarak özerklik gelişimini olumsuz yönde etkilemekte ve çocuğu anne babaya karşı bağımlı hale getirmektedir. Yetersiz sevgi gören çocukta ise, sevgi ve güven eksikliğinden yoksun olarak daha ciddi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Eğitim konusunda ise, sıkı disiplin tutumu içindeki aileler çocuğa yaşından fazla sorumluluk yüklemekte, katı kurallar koyma ve ceza yöntemi olarak sıklıkla dayağa başvurmaktadır. Gevşek eğitim tutumu sergileyen ailelerde ise çocuğun her yaptığı hoşgörü ile karşılanır. Bunların yanı sıra tutarsız anne baba tutumu vardır ve bu ailelerde ne zaman nasıl bir disiplin tutumu sergileneceği belli değildir, çocuğa karşı tutumun zamanla tutarsız farklı olabileceği gibi, anne babanın çocuğa yaklaşımı konusunda tutarsızlık, eşler arasında farklılık da söz konusu olabilmektedir.

    Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumları

    Bu tutumu sergileyen anne babalarda çocuğa karşı sevgi aşırıdır ve disiplin yok denecek kadar azdır. Ebeveynler çocuğun her istediğini anında yaparlar ve çocuğa karşı aşırı koruyucu, kollayıcı tutum gösterirler, çocuğa karşı denetim ve sınırlama yoktur ve otorite sağlayamazlar. Genellikle bu tutuma sahip ailelerin tek çocuklu, geç yaşta ve zorluklarla çocuk sahibi olmuş, ilk çocuğunu kaybetmiş veya kendi ailesinden yeterli sevgi görememiş katı kurallarla yetişmiş aileler olduğu gözlemlenmektedir. Bu tarz aile içinde yetişen çocuklarda özgüven eksikliği ve anne babaya bağımlılık görülmektedir. Gevsek disiplinle yetişen bu çocuklar genellikle okul dönemine geldiklerinde karşılaştıkları kurallar karşısında hayal kırıklığına uğramaktadırlar ve aile dışındaki sosyal çevrede ilişkilerde başarısızlık yaşamaktadırlar. Çocukluğundan beri benmerkezci yaşayan birey, erişkinlik döneminde sosyal norm ve toplumsal ahlaki değerlere uygun davranma konusunda kendisini değiştiremez. Çocuk belli bir disiplin anlayışı ile kendisine doğru ve yanlışın gösterilmediği, sorumluluk almadığı bir ortamda yetiştiği için erişkinlik yaşamında da sorumluluk taşımayan, doyumsuz, dürtülerini kontrol edemeyen birey haline gelebilir.

    Mükemmelliyetçi Anne Baba Tutumları

    Bu ailelerin tutumları aşırı sevgi ve sıkı disiplin şeklindedir. Anne baba bir yandan aşırı koruyucu ve kollayıcı tutum içerisindeyken diğer yandan çocuktan yaşının üzerinde bir davranış örüntüsü beklemektedir. Bu tarz aileler daha çok eğitim ve sosyokültürel düzeyi yüksek ailelerdir ve çocuklarını kendileri belirlediği bir kalıba göre yetiştirmek isterler. Çocuğun bir birey olarak gelişimi, kendi tercih ve davranışları aile tarafından desteklenmez. Bu tutumdaki anne babalar çocuğunu olduğu gibi kabul etmezler, her alanda çocuğun kapasitesini zorlayıp, yanlış yapmasını kabul edemezler. Bu tarz ailede yetişen çocuklar genellikle yanlış yapmaktan korkan, kendine güveni olmayan birey haline gelirler. Anne baba sevgiyi genellikle başarı beklentisi ile sundukları için çocuğa göre sevginin koşulu başarıdır ve başarısızlığı anne babasının sevgisini kaybettirecek bir tehtit olarak algılar, bu durumda yoğun anksiyete gözlemlenebilir.Kendi doğal içgüdüleri ve ailesinin kendisinden beklentileri arasında sıkışıp kaldıkları için, çok fazla çelişki yaşarlar.Bu çocukların ileride nevrotik olma ihtimalleri çok yüksektir

    Otoriter ve Reddedici Anne Baba Tutumları

    Bu tutumu sergileyen ailelerde çocuğa karşı sevgi ve şefkat yoktur ve eğitim konusunda sıkı bir disiplin vardır. Genellikle çocuk hata yaptığında dayak ve şiddet olarak çocukta cezalandırma yoluna gidilir. Anne babada otorite hakimdir ve çocuğa söz hakkı tanınmaz bu durumda çocuk anne ve babası ile ilişkisini korkuya dayalı geliştirir. Bu korku hissinden dolayı çocuklar genelde anne babaya karşı uysal, dürüst görünür fakat içten içe nefret,öfke,düşmanlık hissine kapılabilirler. Öfke duygularını cezalandırılma korkusu ile dışa vuramadıklarından genelde kendilerine yöneltirler ve bu nedenle bu çocuklarda antisosyal davranışlar,saldırganlık sık görülebilmektedir. Bu tutumla yetişen çocuklar kaygılı, güvensiz,suç işlemeye meyilli, insan ilişkilerinde başarısız ve tutarsız kişilik geliştirebilir. Genellikle karşı çıkma ve saldırganlık ile kendilerini kabul ettirmek isterler, sevgiden uzak bir ortamda yetiştirildikleri için sevgiyi öğrenemez ve kendi çevrelerindekiler sevgi gösteremezler.

    İlgisiz ve Kayıtsız Anne Baba Tutumları

    Bu ailelerde çocuk başıboş bırakılmakta ve neredeyse çocuğun temel ihtiyaçları dışında çocukla hiç ilgilenilmediği gözlemlenmektedir. Disiplinsizlik söz konusudur ve bunun nedeni ilgisizliktir. Bu tutum daha çok sosyoekonomik düzeyi düşük ,çok çocuklu ,ve her iki ebeveynin de yoğun çalıştığı ailelerde görülmektedir. Bu tip ailelerde çocuk, fiziksel ve duygusal yalnızlık içindedir ve anne baba çocuk arasında iletişim kopukluğu vardır. Bu tutumla yetiştirilen çocukların genellikle pasif ve donuk oldukları görülür. Anne ve babasını kendisine model alamadığı için dışarıdan bir modelle ve çoğunlukla da olumsuz bir modelle özdeşim yapması olasıdır ve zararlı alışkanlıklar edinmeye meyillidir. Aile içinde ilgi göremeyen çocuk, dikkat çekmek için çevresine zarar verici davranışlar sergileyebilir. Sözlü iletişimin yetersizliğinden dolayı dil gelişiminde gecikme yada konuşma bozuklukları ortaya çıkabilir.

    Tutarsız Anne Baba Tutumları

    Bu tarz ailelerde genellikle anne babanın o anki psikolojik durumu ile ilintili olarak çocuğa karşı sergilenen tutum değişkenlik gösterir. Anne babalar kimi zaman bir davranışı olumlu karşılarken, kimi zaman cezalandırabilirler. Bu durumda çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda çelişki yaşamaktadır ve dolayısı ile ne zaman nerede ne yapacaklarını bilemezler.Farklı zamanlarda gösterilen tutarsız tutumun yanı sıra, anne ve babanın birbirlerinden farklı tutum içerisinde olmaları da tutarsız anne baba tutumları içerisine girer. Anne ve babanın farklı disiplin anlayışı geliştirmesi sonucunda anne için doğru olan bir şey baba için yanlış olabilir. Bu tarz durumlarda anne ve baba mutlaka aynı görüşe sahip olmalı, biri davranışı olumlu görüp diğeri ceza uygulamamalıdır. Çocuk davranışını onaylayan ebeveyne yakın hissederken diğerine karşı öfke duyabilir bu da aile içinde kutuplaşmalara neden olur.Tutarsız tutum sergilenen çocuklar çevrelerine karşı güvensiz, şüpheci ve kararsız bir kişilik yapısı geliştirebilirler.

    Olumlu ve Sağlıklı Aile Tutumu

    Olumlu ve sağlıklı aile tutumu sevgiyi ve eğitimdeki disiplini dengeli bir şekilde barındıran ve çocuğun temel ihtiyaçlarını en olumlu şekilde karşılayan tutumdur. Tutarlı, esnek, ceza kadar ödülü de barındıran disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretir. Disiplin yeteri kadar ve çocuğun yaşına, içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerine uygun olmalıdır ve anne babalar çocuklarına disiplin verirken aynı zamanda sevgi ve hoşgörüyü yeterli düzeyde göstermelidir. Olumlu davranışlar desteklenerek ödülle pekiştirilmeli, olumsuz istenmeyen davranışlara yönelik cezalar da çocuğun özüne değil, davranışına yönelik olmalıdır. Sevgi ve disiplini dengeli bir şekilde çocuğuna yansıtan ailelerde, çocuk kendi benliğini tanıma, kendini geliştirme imkanı bulur. Doğruları ve yanlışları ile kendisinin değerli olduğunu, kabul gördüğünü mesaj olarak algılayan çocuk, yapıcı,yaratıcı, özgüveni yüksek, sosyal ilişkilerinde başarılı ve davranışlarının sorumluluğunu alabilen bir kişilik geliştirir.

    Psikolog Aslı Acar

  • Neden sürekli acıkıyorum?

    Neden sürekli acıkıyorum?

    Açlık hissinin en belirgin nedeni bir sonraki öğün saatine yaklaşıyor olmanız olsa bile, bu hissin nedenleri birkaç değişik durum yüzünden de oluşabilir. Düzenli bir şekilde yemek yiyor ve hala açlık hissinizin kaybolmadığını veya sık sık acıktığınızı hissediyor iseniz, vücudunuz ihtiyaç dışında daha fazla yiyebilmek için size sinyaller yolluyor olabilir.

    Eğer diyetiniz organik yiyecekler, tam tahıllar, yada tüm renkleri kapsayacak meyve ve sebzeleri içermiyorsa, elbette açlığınızın nedeni bu olabilir. Çünkü vücudunuz tok hissetmek için vitamin, mineral, protein ve sağlıklı yağlara ihtiyaç duyar.

    DUYGUSAL AÇLIK

    Birçok kişi için yemek yemek duygusal bir faaliyet kabul edilir. Bazıları bunu stres, üzüntü, öfke ve sinirlilik durumlarına cevaben yapar. Yemek yemek başlangıçta bu duyguları yatıştırıyor gibi görünebilirken, en derinde çözümün bu olmadığını hepimiz çok iyi bilmekteyizdir.

    Eğer duygusal açlığa sahip olduğunu düşünen biriyseniz, yeme dürtüsü oluştuğunda ne hissettiğinizin bir günlüğünü oluşturarak, duygularınız ve yeme arasındaki bağlantının derinlerine inmenize yardımcı olabilirsiniz. Eğer kendi davranış biçimlerinizin farkına varırsanız, duygusal açlık atakları geldiğinde abur cuburlara saldırmak yerine stresi hafifletmek için meditasyon dersleri almak gibi asıl meselenin çözümüne yönelik adımlar atabilirsiniz.

    Uyku Eksikliği

    Açlık ataklarının bir diğer nedeni ise yeterli uyku almamaktır. Yeterli miktarda uyku elde etmediğiniz zaman, vücut açlığı tetikleyen bir hormon olan ghrelin’i yüksek seviyelerde üretmeye başlar. Uyku eksikliği aynı zamanda şekerli ve tuzlu atıştırmalıklara yönelmek gibi yeme isteklerini harekete geçirmekle bağlantılıdır.

    Su Kaybı

    Bazı kişiler açlık hissini susuzluk hissiyle karıştırarak hata yapar. Her gün 8 ile 10 bardak su içtiğinizden emin olmalısınız. Çünkü su kaybı yaşamanız, açlık hissinizin artmasına neden olabilir. Su dışındaki içeceklerin su kaybını artırma eğilimi olmasından dolayı, eğer gün içinde kahve, çay ve meyve suyu gibi içecekleri fazlaca tüketiyorsanız, daha fazla su içerek bunu telefi etmelisiniz

    Asitli İçecekler

    Asitli içecekleri sürekli tüketiyorsanız, en iyi yol onlardan vazgeçmektir. Asitli içecekler daha fazla yeme isteği oluşturmayı sağlayacak şekilde vücudun tokluk mekanizmasını etkileyecek çeşitli maddeleri içerir, mesela yüksek fruktoz miktarına sahip mısır şurubu gibi. Tüm bunların yanında aynı zamanda yüksek su kaybı yaşatacak etkiye sahiptir. Asitli içeceklerin diyet olanları hiçbir şekilde daha iyi bir çözüm değildir çünkü yapay tatlandırıcılar da aynı şekilde aç hissetmenizi sağlar.

    Gluten İntoleransı

    Normal bir şekilde besleniyor olmanıza rağmen yine de ani açlık sancılarıyla baş ediyorsanız bunun nedeni gluten hassasiyeti, hatta tanısı konmamış çölyak hastalığına sahip olmanız olabilir. Gluten bazı bireylerde, besinlerin emilimini engelleyerek vücut fonksiyonlarının çalışması için ihtiyacı olanı alamamasına neden olur. Açlık ataklarının gluten hassasiyeti semptomlarıyla bağlantılı olabileceği belgelenmiştir.

    Parazitler veya Hormonal Dengesizlikler

    Eğer besleyici özellikte bir diyet uyguluyor, yukarıdaki faktörlerin dışında kalıyor ve hala açlık atakları yaşıyorsanız, doyumsuz açlık belirtilerine neden olabilecek parazitler ve hormonal dengesizliklere sahip olup olmadığınızı anlamak ve bu durumu ekarte etmek için bir sağlık profesyoneline görünmelisiniz. Mideniz size bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir.

    Dyt. Eliza GÖZÜYILMAZ tarafından yazılmıştır.

  • Dana iliği ile saç bakımı

    Dana iliği ile saç bakımı

    Dana iliği saç uzatır mı dana iliği gerçekden işe yarıyor mu? Muhteşem saçlara sahip olmak isteyenler dikkat! Kimyasal işlem görmüş, yıpranmış saçları canlandırmanın yolu dana iliğinden geçiyor! Bu ilginç maskenin evde yapabileceğini söyleyen saç uzmanı Rıdvan Bayar ve Selim Coşkun, şu tarifi veriyor: 2 SAAT BEKLETİN
    “Kasaptan alınan dana iliği bir kapla suyun üzerine koyulup buharıyla eritilir. Bakım kremleri karıştırılıp yumuşatılır. Saç diplerinden başlayarak uçlarına doğru masajla sürülür. 2 saat bekledikten sonra saç şampuanla yıkanır. Saçın ihtiyacı olan her şey ilik bakımı ile yüklendiği için ayda 1 kez yapılması yeterlidir. İlik bakımı herkesin rahatlıkla yapabileceği, güvenli ve mucizevi sonuç veren bakım yöntemidir. Öte yandan saçları her gün yıkamak zarar verir. Saç kremi her saç için gerekir. Doğru krem alınmalı, saç dibini beslemek gerekir.”

    Sığır iliği ile kafamdan saç fışkırıyor kızlar… Tıklayın!

     

    Kaynak: takvim.com.tr

  • Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala!

    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala!

    KIŞIN kasvetinden kurtulup baharın neşesini yaşamak için beslenmeye dikkat etmek gerekiyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir, şu günlerde hemen herkesin yakındığı bahar yorgunluğuyla mücadele eden besinleri ve yapılması gerekenlerle ilgili merak edilenleri şöyle anlatıyor…

    ENERJİMİZ NASIL ARTAR?
    Eğer kişi kendisini bir anda yorgun hissediyorsa direkt olarak kana karışacak bir şey yemesi lazım. Mesela limonata ya da muz. Limonatanın içinde şeker ve limon vardır ve direkt kana karışır. Çikolata da kana karıştığı için kısa süreli bir enerji verir. Uzun vadede kendimizi yorgun hissetmek istemiyorsak kompleks karbonhidratlar, tam buğday ekmeği, kepekli makarna, bulgur pilavı, bakliyatlar yemeliyiz.

    KAN ŞEKERİNİ DEN GELEYİN
    Bunun için öncelikle posa içeriği yüksek besinler tüketmeliyiz. Mesela bulgur pilavı. Beyaz ekmek, makarna, pirinç gibi besinleri önermiyoruz. Bunun yerine esmer pirinç, kepekli makarna, baklagillerin tüketilmesinde fayda vardır.

    NE TÜR YİYECEKLER YORGUNLUĞU TETİKLER?
    Eğer bir kişi karbonhidrattan düşük çok yağlı ve çok proteinli şeyler yiyorsa doğal olarak vücutta çok fazla enerji üretilmez. Mesela bir insan sürekli et yiyorsa o insanın vücudu çok fazla enerji üretmez ve yorgunluğa yol açar. Kızartma türü yiyecekler de aynı şekilde.

    KAHVE YORGUNLUĞA İYİ GELİR Mİ ?
    Kahvede bildiğiniz gibi kafein denilen bir madde var ve bu madde kesinlikle dikkat açıcı ve enerji oluşumunu hızlandırıcı bir şeydir. O yüzden yorgunluğu unutturmaz ama geçici olarak kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağlar.

    ZAYIFLAMA DİYETİ YORGUNLUĞA NEDEN OLUR MU?
    Kesinlikle olur. Özellikle de bilinçsiz yapılan diyetlerde. Düşük kalori, yetersiz vitamin, yetersiz sıvı alan kişilerde kesinlikle yorgunluk olur. Demir eksikliği anemisi yaşanır.

    ŞEKER ENERJİ VERİR Mİ ?
    Verir ancak kısa süreli. Bu şekerli yiyeceklere bal, pekmez de dahil. Kompleks karbonhidratlar tavsiye ediyoruz.

    ZİNDE BİR VÜCUT İÇİN ÖRNEK MÖNÜ
    Kahvaltı:
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Şekersiz açık çay (biraz limon damlatılabilir)
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 1 dilim yağsız beyaz peynir
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 1 adet haşlanmış yumurta (haftada 3-4 gün)
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Söğüş domates, biber, salatalık
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 2 dilim tam buğday ekmeği

    Ara öğünler:
    Meyve, ayran ve galeta veya kuru kayısı ve ceviz ikilisi (mesela 4 kuru kayısı-3 ceviz)

    Öğlen:
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Izgara et yanında bol salata (haftada 2 gün kırmızı, diğer günler beyaz et olabilir)
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Ayran, yoğurt ya da cacık
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Tam buğday ekmeği, baklagil yemeği ya da bulgur pilavı

    Akşam :
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Sebze yemeği
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Salata
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Yoğurt
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 1 Buğday ekmeği, bulgur pilavı ya da baklagil.

    YORGUNLUĞUN SONU DEPRESYON
    Mevsim değişikliği insan biyoritmini olumsuz etkiliyor. Baharda havadaki elektrik yükü artıyor. Negatif yüklü iyonlar yorgunluk, halsizlik ve gerginliklere neden oluyor. Bahar yorgunluğunun ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Uzun süren bahar yorgunluğu tedavi edilmezse kronik depresyona neden olabilir” diye uyarıyor. Yorgunluğun bazı hastalıkları gölgelediğini söyleyen Dr. Atasoyu, “Kansızlık, tümörler, tiroit hastalıkları, fibromiyalji, depresyon gibi sebepler yorgunluk için araştırılması gereken sorunlardır” diyor.

    ALTTA YATAN NEDENLER …
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13Beslenme bozuklukları.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 YETERLİ vitamin alınmaması.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 TEMBEL bir yaşam biçimi.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 TİROİT düzensizlikleri. Bu bezin az çalışması yorgunluk belirtilerini artırıyor. Böyle durumlarda hafıza zayıflaması, uyku eğilimi, adale ağrıları normalden fazla görülüyor.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 BİRÇOK enfeksiyon hastalığı yorgunluk belirtilerini artırıyor.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 TANSİYON, kalp, alerji, nezle ve bazı ağrı kesici ilaçların kullanımı.
    Çikolata-limonata 4 halsizliği kovala! | 13 TANSİYONDA oynama, kan şekeri düşmeleri, stresli iş ortamı da yorgunluğa yol açar.

    Hülya BALCI

    Kaynak: takvim.com.tr

  • Baş Dönmenizin Nedeni Bu Olabilir!

    Baş Dönmenizin Nedeni Bu Olabilir!

    Uzmanlar baş dönmenizin nedenini eklemlerinizin olabileceğini açıkladı.

    Vücudun dengesi olan uzuvlarınızdan gelen sinyal baş dönmenizin nedeni olabilir. Sosyal yaşamınızı derinden etkileyen baş dönmesi sorunu bir hastalıktan öte başka bir hastalığın belirtisi olabilir. Baş dönmesine neden olan en sık eklem rahatsızlıkları:

    -Boyun ağrısı

    -Boyun kireçlenmesi

    -Boyun düzleşmesi

    -Boyun fıtıkları

    Bu saydıklarımız sırt ve ense ağrılarının yanı sıra baş dönmesinin en sık nedenlerindendir.  Baş dönmesinin diğer adı yani Vertigo rahatsızlığı kişinin hayatını olumsuz etkilemektedir.

    1455870782923

    Peki boyunla ilgili hangi hareketler boyun ağrısına neden oluyor?

    -Ağır kaldırmak

    -Yanlış yastık seçimi

    -Yanlık yatak seçimi

    -Uzun süre başın öne eğik durması

    Yukarıda saydığımız bu nedenler boyun ağrılarına neden olan en sık rastlanan nedenlerdir. Boyun fıtığı hastalarına uygulanan “elle tedavi” yöntemi ile hastada %98’ oranında ameliyatsız iyileşme söz konusu olabiliyor.

    Klasik bir batı tıbbı tedavisi olan manipülasyon yöntemi olan “elle tedavi” yönteminde hastanın boynuna bastırma, döndürme ve germe işlemleri uygulanmaktadır. Ancak bu uygulama güvenilir sağlık merkezlerinde yaptırılmalıdır.

    Rahatsız olan kişi kesinlikle hastane dışı kurumda bu hareketleri uygulatmamalıdır. Yanlış uygulama tedavi yerine tamir edilemeyecek boyun rahatsızlıklarına hatta omurilik zedelenmelerine kadar varan hasarlar oluşturabilir.

    Adet Düzensizliklerinin Nedeni Neler?