Blog

  • Çocuklar Yazın Neden Hastalanır?

    Çocuklar Yazın Neden Hastalanır?

    Hemen hemen herkes enfeksiyonların kışın olduğunu, havaların soğumasıyla birlikte üşütme ve mikropların yaygınlaştığını düşünür. Yani bir şeyler ters gittiğinde, sağlıkla alakalı bir sorun olduğunda bunu doğadan biliriz.

    Gerçekten de havalar soğudunda, okulda, kreşte veya kapalı olan ortamlarda virüsler daha kolay yayıldığı için çocuklarımız daha sık hastalanır. Kış aylarında çocuklarımızın sık hastalanmasına alışmış olabiliriz. Bazen hastalık daha çabuk atlatılırken bazen daha uzun ve yorucu olabilir. Peki yazın neden hastalanır çocuklarımız? Yaz aylarında çocuklarımızın daha sağlıklı olabilmesi için alabileceğimiz önlemler var mıdır?

    Çocuklar yazın neden hastalanır?

    Yazın havalar sıcak olmasına rağmen çocuklarda, öksürük, yüksek ateş, boğaz ağrısı görülür. Her hastalık üşütmeden kaynaklı olmayabilir. Virüsten veya başka bir çocuktan mikrop kapılması sonucu oluşmaz. Havalar sıcak olduğunda, bademcik enfeksiyonu virüslerden değil bakterilerden meydana gelir. Bu bakteriler vücudumuzda her zaman bulunan hali hazırda bekleyen bakterilerdir.

    İnsan vücudunun ağız ve boğaz yolunda milyonlarca bakteri bulunur. Bu bakterilerden bazıları zararlı ve bazıları da zararlı değil ve hatta aksine hastalık önleyicilerdir. Bu faydalı ve zararlı bakteriler arasındaki denge korunduğu sürece herhangi bir sorun olmaz. Fakat dost bakteriler herhangi bir şekilde zarar görür ve denge bozulursa, işte o zaman hastalık yaratanlar faaliyete geçer.

    Zararlı ve faydalı bakterilerin arasındaki dengeyi bozan en önemli faktör ise reflüdür. Sık hasta olan çocuklarda ve bebeklerde reflü daha fazladır.

    Reflü nedir?

    Reflü mide asidinin bir şekilde ağıza geri dönmesidir. Bu asit zararlı bakterilerden çok yararlı bakterilere zarar veriyor. Yararlı bakterilerin reflü nedeniyle azalması sonucu da zararlı bakteriler hastalıklara sebep oluyor. Bu nedenle çocuklarımızı reflüye sebep olacak gıdalardan uzak tutmalıyız.

    Rüflüye neden olan gıdalar nelerdir?

    Kafein içeren kakaolu gıdalar, dondurma, hamburger, patates kızartması, buzlu içecekler, gazlı içecekler, soğan ve sarımsak reflüye sebep olur.  Özellikle çikolata çok miktarda tüketildiğinde yemek borusu ile mide arasındaki kapağın gevşemesine ve mide asidinin ağız yoluna çıkmasına neden olur. Aşırı miktarda tüketilmese bile çikolata içeriğindeki kafeinden dolayı reflüye neden olan bir gıdadır. Gazlı içecekler ise özellikle yemekle birlikte tüketildiği zaman zaten artmış olan mide içi basıncını, içerdiği basınçlı gazın mide içinde serbest kalması ile daha da arttırır. Artmış olan bu basınç da mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını kolaylaştırır.

    Çocuklarımızı reflüden korumak için nasıl beslemeliyiz?

    Çocuklarımızı reflüden korumak için fırında pişen, az yağlı az baharatlı basit meyve ve sebzelerle beslemeliyiz. Dondurmanın paketli ve çikolatalı olanı yerine meyveli olanını tercih etmeliyiz. Yemekten hemen sonra havuza girmek gibi fiziksel aktivitelerden uzak tutmalıyız. Yemek saatlerine sadık kalmalıyız. Özellikle yatmadan önceki iki üç saat içerisinde yemek yememesini sağlamalıyız. Yemekten sonraki yaklaşık bir saat fazla fiziksel aktivite yapmadan sakin kalmasını sağlamalıyız.

    Siz sağlıklı olursanız çocuğunuz da sağlıklı olur.

    Çocuğunuz için çikolatalı dondurmadan uzak durmak zor olacaktır elbette. Fakat her zaman söylediğimiz gibi çocuğunuza doğru bir alışkanlık kazandırmak istiyorsanız işe kendinizden başlamalısınız. Siz ne yapıyorsanız çocuğunuz da onu yapar. Siz sağlıklı beslenmeye dikkat ederseniz çocuğunuzda sizi örnek olarak daha sağlıklı beslenmeye istekli olacaktır.

    Kaynak: sevgilibebek.com

  • Küvet tasarımları

    Küvet tasarımları

    Bu 10 küvet tasarımı görmeden banyonuzu seçmeyin. Yaratıcı küvet tasarımları

    kuvet_modelleri (1) kuvet_modelleri (2) kuvet_modelleri (3) kuvet_modelleri (4) kuvet_modelleri (5) kuvet_modelleri (6) kuvet_modelleri (7) kuvet_modelleri (8) kuvet_modelleri (9) kuvet_modelleri (10)

    Milliyet/Mola

  • Doğal yöntemlerle cilt bakımı

    Doğal yöntemlerle cilt bakımı

    Güzellik merkezlerine gidemediğiniz zamanlarda ve en iyi kremler pahalı olduğu için evde kendinizde doğal yöntemlerle cilt bakımı yapabilirsiniz. Akşam’da yer alan habere göre cildiniz için doğal olarak hazırladığınız maskelerden daha tazeleyici bir şey olamaz.

    Doğal yöntemlerle cilt bakımı

    Sadece estetik açıdan değil sağlığımız açısından da cildimizin temizlik ve bakımına özen göstermek, yaşımız ilerledikçe oluşan kırışıklık ve nemsizlik gibi problemlerin önlenmesi amacıyla bugün birçok tarifi sizlerle paylaşmak istedim. Evde hazırlayacağınız bütün maskelerin tahta bir kaşıkla karıştırılacağı ve hiç bir şekilde metal kaşık değmeyeceğini önemle hatırlatmak isterim. cam ya da porselen bir kapta hazırlamanız bütün malzemeleri daha sağlıklı olacaktır. Öncelikle cilt bakımı yapabilmeniz için hangi cilt tipine sahip olduğunuzu bilmeniz gerekir.

    * Cildiniz pul pul dökülüyorsa cildiniz kuru
    * Cildiniz üzerinde büyük gözenekler varsa cildiniz parlak ve yağlı
    * Cildinizin alın, burun ve çene bölgeniz yağlı; yanak bölgesi kuru ise cilt tipiniz karma demektir.
    Bütün bunların dışında bakım ürünleri ve kozmetik ürünler kullandığınızda yüzünüzde yanma, kaşınma gibi etkiler varsa cildiniz hassastır.

    Temizleme sütleri

    Yağlı ciltler için: 1 ölçü çiğ süt, 1 ölçü buğday ya da yulaf kepeği… Cilt bu karışımla temizlenir.
    Kuru Cilt Temizleme Sütü: 1 Fincan çiğ süt, 1 fincan gül suyuyla karıştırılır. Buzdolabında 1 hafta saklanabilir.
    Karma Cilt Temizleme Sütü: 1 küçük salatalık, 1 çay fincanı sıcak süte ince rendeyle  rendelenir. Soğuyunca süzülür ve kullanılmaya hazır hale gelir.

    Tonikler

    2 tutam ıhlamur, 1 su bardağı kaynamış suda 15 dakika bekletilir. Süzülür ve kullanılır. Cilt kuruysa içine bir miktar gliserin ilave edilir. Gliserinin nem tutma özelliği vardır. Doğal tonikler hazırlandıktan 1 hafta sonra mutlaka tüketilmelidir.

    Maskeler

    Havuç Maskesi
    Havuç, rendenin ince tarafı ile rendelenir. İçine 1 tatlı kaşığı yoğurt ilave edilir. 15 dakika yüzde bekletilir ve ılık suyla yüzden alınır. Etkisi, kırışıklık önleyici, cildi takviye eder.

    Cilt Bakımı için Tıklayınız!!

  • Tarçın yağı ile göbek eritme

    Tarçın yağı ile göbek eritme

    Günde 6 Damlası ile Göbeğinizi Eriten Yağ Tarçın yağı… Karın bölgesindeki yağlar en yaygın sağlık problemlerinden biridir. Bu sorun kadınları daha fazla etkilese de erkeklerde de görülebilir ve cerrahi müdahale gerekebilir.

    Tarçın yağı ile göbek eritme

    Fakat eğer günlük alışkanlıklarınızı ve beslenme düzeninizi ihmal ederseniz, göbek çevresi bu durumdan en çok etkilenen bölge olacaktır çünkü bu bölgede yağın birikmesi çok kolaydır.

    Kilo vermek hiç kolay değildir ve sürekli bir efor gerektirmektedir; özellikle de eğer karın bölgesindeki yağları hedef almışsanız.

    Şanslıyız ki, yağ aldırma gibi zahmetli ve ekstrem işlere girmeden bu yağlardan kurtulmanın çeşitli yolları vardır.

    Sizi doğal yollardan ince tutacak ve bu esnada da vücudunuzu çeşitli hastalıklardan koruyacak bir alternatif, en basit doğal içeriklerle evde hazırlayabildiğiniz bu güçlü yağdır. Öğrenmeye hazır mısınız?

    Kilo vermek ve karnı düzleştirmek için tarçın yağı

    Bu yağ çeşitli hastalıkları önlemek ve genel sağlığınızı düzeltmek için senelerdir alternatif bir tedavi olarak kullanılmaktadır.

    İlk başta tıbbi amaçlarla kullanılmıştır, fakat daha sonra aynı zamanda özellikle karın bölgesinde yağ yakıcı özelliği olduğu da keşfedilmiştir.

    Popülerliği, kilo kaybına olan güçlü faydası sayesinde bütün dünyada yayılmıştır. Aynı zamanda toksinleri elimine eder, sağlığınızı kötü etkileyebilecek bakterileri ve kimyasalları uzaklaştırır.

    Diğer faydaları da bahsetmeye değerdir; beyin ve hafıza fonksiyonlarını güçlendirme yeteneği vardır ve ayrıca bağışıklık sistemine de iyi gelir.

    Bütün bunlara ek olarak, tarçın yağı diyabet veya yüksek kan şekeri seviyesine sahip olan insanlar için idealdir çünkü bu yağ kan şekerini düşürme ve dengelemeye yardımcı olur.

    Bütün bu faydaları ve kolay hazırlanışı sayesinde, tarçın yağını karın bölgenizdeki yağları daha çok yakmak için beslenme düzeninize ve egzersiz rutininize bir tamamlayıcı olarak eklemenizi öneriyoruz.

    tarcin_yagi_gobek_Eritme

    Bu yağ yakıcı yağı nasıl hazırlarsınız?

    Çok ucuz olduğu için, bunu sık hazırlamamak için hiçbir bahaneniz yok.

    İçindekiler

    • 1 bardak zeytinyağı
    • 6 adet çubuk tarçın
    • 1 adet cam kavanoz ve kapağı

    Hazırlanışı

    1. Adım 1. Küçük cam kavanozu tarçın çubukları ile doldurun.
    2. Adım 2. Çubukların üzerine zeytinyağını dökün ve çubukların tamamen batırıldığından emin olun.
    3. Adım 3. Bu kavanozu evinizdeki serin bir yere koyun ve 3 hafta boyunca bekletin, ara sıra karıştırın.
    4. Adım 4. Önerilen 3 hafta geçtikten sonra, yağı başka bir kaba bir tülbent yardımı ile veya benzer bir materyal kullanarak süzün ve soğuk ve kuru bir yerde saklayın.

    Kullanılışı

    Bu yağın bütün faydalarından yararlanmak için, gün içinde yediğiniz her öğüne bu yağdan 2 damla eklemelisiniz. Bu az miktardaki yağ, kilo vermenizi destekleyecektir.

    Bu önerilen miktarı aşmamalısınız, çünkü aşmanız durumunda negatif yan etkilerine maruz kalabilirsiniz. Ayrıca, tarçın yağını kullanmaya başlamadan önce aşağıdaki yan etkileri de okumalısınız.

    tarcin_yagi

    Tarçın yağının yan etkileri

    • Bu tedavinin bir çok faydası varken ve kilo vermenize yardımcı olurken, bazı durumlarda görülebilecek yan etkilerini de göz ardı etmeyin.
    • Kolitten veya gastritten muzdarip kişiler bu yağı ölçülü bir şekilde kullanmalıdır, çünkü tarçın yağı kilo vermeye iyi gelirken, sindirim sistemine zararlı olabilir.
    • Eğer mide ülseriniz varsa, bu yağı kullanırken alkollü içecekler tüketmekten kaçınmalısınız, çünkü bunlar da midenin ve bağırsakların rahatsız olmasına sebep olur. 
    • Hamile kadınlar veya hamile kalmayı planlayan kadınlar da bu yağı kullanırken alkol tüketmemelidirler, çünkü pelvis ve rahim bölgesindeki kan akışını yoğunlaştırır; bu da hamileliği tehdit eder.
    • Herhangi bir çeşitteki kalp hastalığı olan insanlar bu yağı doktor kontrolünde kullanmalıdır ve küçük miktarlara bağlı kalmalıdır çünkü tarçın kalp atış hızını yükseltebilir.
    • Tarçın yağının ve tarçının uzun süre kullanımı sağlığınız için zararlı olabilir. Eğer zehirlilik seviyesine ulaşırsanız bu kusmaya ve böbreklerin rahatsızlanmasına yol açabilir.

    Kaynak: sagligabiradim.com

  • Büyük numara ayakkabı !

    Büyük numara ayakkabı !

    Büyük numara kadın ve erkek ayakkabısı bulmak artık sorun değil !

    Müşteri memnuniyetini sağlamak, sadık müşteriler kazanmak ve bunların sürekliliğini sağlamak çok zor ve uzun bir süreçtir.

    Araştırmalar yapmak, bunların sonuçlarını değerlendirmek, iletişim kanalları açmak, mevcut kanalları geliştirmek, müşteriyi dinlemek vs vs..

    Ancak, insanüstü gayretler göstermeden, müşterilerinizle iletişim kurmakla ilgili birkaç önemli noktaya dikkat etmek bile mevcut müşteri memnuniyet seviyesini gözle görülür bir şekilde arttıracaktır.

     

    Bu yazıda müşteri memnuniyetine çok güzel bir yaşanmış olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

    Başarılı projeler ihtiyaçlardan doğar. Bizim de ihtiyacımız büyük numara rugan bir ayakkabıydı. Hemen başvurumuzu yaptığımız Google ile araştırmaya başladık. Aratılan kelime büyük numara rugan ayakkabı. Herkesin yaptığı gibi karşımıza ilk çıkan linki tıkladık. Karşımıza iriadam.com sitesi geldi. Her zaman ilk baştaki linkler doğru sonuçlar vermeyebilir fakat bu sefer siteye girdiğimizde doğru siteye ulaştığımızı gördük. Tabii sadece bu yerli değildi bizim için. Sitede verilen bilgilerin doğruluğu müşteri memnuniyeti için de en önemli etkendir.

    Hemen kendileri ile temasa geçtik, ne istediğimizi açık açık ifade ettik.

    Satıcı tarafında her ne kadar çok sorumluluk olsa da müşteri tarafında da sorumluluk fazladır. Zira ne istediğini bilmeyen müşteri ciddi sıkıntılı müşteridir. Memnuniyetini üst düzeyde tutmak isteyen firmalar için mutlaka tüm ayrıntılar öğrenilmelidir. Öncelik satış değil müşteriyi memnun etmek olmalıdır. En kolay olanı ürün satmak zor olanı bunun devamını getirebilmektir.

    Bize 3-4 adet ürün tavsiyesinde bulunuldu. Bunun tedarik süreci süresi paylaşıldı, hemen siparişimizi verdik. Ürünümüzün ne kadar sürede elimizde olacağı, eğer büyüklük küçüklük konusunda sıkıntı olursa ara numaraların da yapılabileceği bilgisi verildi. Bir müşteri başka ne isteyebilir ki ?

    Her şeyi tam hallettik derken aynı ayakkabı modelinin oğlum için küçük numarasına ihtiyacımız oldu. İriadam.com sitesinde büyük numara ayakkabı vardı ama ya küçük numara ayakkabı var mıydı ?  İsmi iriadam.com ve sitede verilen mesaj XXL, XXXL vb büyük numara mesajı. Kişiye özel ayakkabı yaptıkları için şansımı denemek istedim. Bingo siteye girince küçük numara da imal ettiklerini gördüm. Bu bölümde bir eleştiri yapmak gerekli akıldı kalan iriadam imajının yanında her numaraya özel ayakkabı imal ettiklerinin mesajı biraz geri planda kalmış. Bunu da önce çıkartırlarsa müşteri memnuniyeti yanın da müşteri portföyünün oldukça genişleyeceği kesin.

    Oğlumun ayakkabısı ellerinde olduğu için akşamüzeri verilen sipariş ertesi sabah elimde benimki de yeniden yapıldığı için 5 iş günü içinde elimde oldu. Hızlı kargo ve ambalajlarında ki özel markalarının basılı olduğu kutu müşterinin kendisini özel hissetmesini ve firmanın da bu konuda ne kadar özenli olduğunu gösterdi bizlere. 

    Sorunsuz yaptığımız bu 2 alışveriş için iriadam.com sitesine teşekkür ederiz.

    Müşteriniz İriadam Kazen

    Müşteri memnuniyetinin sürekliliği ve artması için firmalara birkaç naçizane öneri ;

    Müşterilerinizle Düzenli Olarak Temas Kurun 
    Belirli periyotlar da müşterilerinize ürünleriniz, fiyatlarınız vb konularda bilgiler verin, yeni çıkan ürünlerinizi duyurun, sektördeki gelişmeler ile ilgili bilgiler sunun. Bunun yanı sıra, müşterilerin doğum günleri, şirketlerinin kuruluş yıl dönümleri gibi özel durumlarda onların yanında olduğunuzu hissettirin.

    Bu bilgilendirmeler müşterilerinizi rahatsız edici düzeyde olmamalıdır. Müşteriniz bu konuda sizden talepte bulunursa yapılmalıdır. Sürekli gelen sms veya e-postalar müşteri kaybına yol açabilir.  

    Memnun Olup Olmadıklarını Sürekli Takip Edin 
    Belirli periyotlarda yapacağınız araştırmaların yanı sıra, müşteriler sizden bir ürün aldıktan birkaç gün sonra onlara telefon, mail vb bir yolla ulaşarak aldıkları ürün ve hizmet ile ilgili memnuniyetlerini sorun. Kısaca onlara değer verdiğinizi hissettirin.

    Müşterilerinizi Tanıyın 
    Müşterilerinizi ilk alışverişlerinden sonra mutlaka hatırlayın, onları kendilerini tanıtmak zorunda bırakmayın. Sizin firmanızda özel olduğunu hisseden müşterileriniz, size karşı daha samimi, daha bonkör ve daha ilgili olacaklardır..

    Müşterilerinize Teşekkürünüzü İfade Edin 
    Müşterilerinize vereceğiniz küçük hediyeler onları hem mutlu edecek hem de size olan bağlılıklarını arttıracaktır..

    Müşteri Şikayetlerine Karşı Duyarlı Olun 
    Müşteri şikayetlerini ciddiye alın ve bunu müşterilerinize hissettirin. Şikayetlere mümkün olan en hızlı şekilde cevap verin. Eğer sorunu kısa sürede çözemeyecekseniz bile müşterilerinize bu konuda da sık sık bilgi verin. Müşteriler, sorunların çözümünün zaman almasını anlayışla karşılayabilirler, ancak kendilerine değer verilmemesini asla..

    Çözüm Ortaklarınıza Dikkat Edin
    çözüm ortaklarınızın, tedarikçilerinizin de müşterilerinize karşı sizin kadar duyarlı olmasını sağlayan. Sizin için iş yapan firmaların performansını, müşterileriniz sizin performansınız olarak algılayacaktır.

     

    iriadam.com hakkında ;

    i­riadam.com­  yola çıkış hedefi ; piyasada bul­unmayan özel ayakkabı numaralarının bulunmasını sağlamak ve çözüm ortağı olmak.

    Erkek ayakkabı­sında büyük numaralar (45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52) ve küçük numaralar (36,­ 37, 38, 39) erk­ek ayakkabıları özel üretilmektedir. Tüm üretimler tamamen el yapımıdır.

    Kadın ayakkabılarında ki bü­yük numara bulamama sorununa el atarak 41­ 42 43 numaralarda bayan ayakkabısının üretim ve satışı.

    ­Tabi söz konusu olan büyük numara olunca ­kişiye özel imalat yapmak ve çözüm üretme­k de misyonumuz haline geldi.

    ­Erkek bayan ayırt etmeden kişiye özel çöz­ümlerde üretmekteyiz.

    ­Erkek ayakkabısında 850 nin üstünde renk ­ve modele sahibiz.

    Kadın grubunda ise 250 renk ve modelle hi­zmet vermekteyiz.

    ­Bir çok ünlü markaya da normal numaralarda­ üretim yapmakta ve aynı kalite model zenginliğini büyük numara ayakkabı giyen müş­terilerimize sunmaktayız.

    ­Büyük ve küçük numara bay bayan ayakkabı ­sektorunde kalıte ve model zenginliği ve ­satış sonrası hizmet kapsamında sektorumu­zde tek olduğumuzu gönül rahatlığı ile sö­yeyebiliriz.

  • Safiye ve Faik Alo ile İKİNCİ BAHARINI YAŞIYOR

    Safiye ve Faik Alo ile İKİNCİ BAHARINI YAŞIYOR

    Safiye ve Faik Alo ile İKİNCİ BAHARINI YAŞIYOR | 1

    Bir evi çekip çevirmek bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji istiyor. Alışveriş, yemek, temizlik ve tabii ki çamaşır! Çamaşır yıkarken karşılaşılan sorunlar sadece, ufak lekeler değil.

    PEKİ YA BUNLAR NE OLACAK?

     

    camasir-makinesiİÇİNDE NE İŞLER DÖNER O MAKİNENİN!

    Banyodan bir ses gelir. Tak tak tak! Çamaşır makinesinin içinde bir yabancı, döner durur. O bozuk para kimin cebinde girmiştir yasak bölgeye? Kimse üstlenmez : ) Siz de program bitene kadar hortuma kaçmasın diye dua eder beklersiniz. Hayat zor.

    camasirsepetimendilCEPTE MENDİL KALDI, SİLKELEME ZAMANI!

    Ah o mendili unutmayı alışkanlık haline getirirler. Tabi silkelemek de size düşer. Bir de yerleri süpürün tamamdır.

    coraplarTEK ÇORAPLARI SAKLASAK MI SAKLAMASAK MI?

    Çift girer, tek çıkar o çoraplar. Gizemini kimse çözemez. O teki kayıp çoraplar atsan atılmaz, saklasan saklanmaz. Atsan teki bulunur, saklasan öbür tekini Müge Anlı gelse bulamaz. En iyisi çorap hiç almayın.

    dortSABAHA KURUR MU TELAŞI

    Yarın eşinizin önemli bir toplantısı vardır ve o gömleğini giyecektir. Ya da çocuğunuzun okul pantolonu haftanın ilk günü için gereklidir ve son gün istemiştir yıkanmasını. İşte o zaman alır sizi bir “Yarına kurur mu” telaşı. Anne olmak zor zanaat.

    utuBUNLARI KİM ÜTÜLEYECEK?

    Çamaşırları makineye koydunuz. Çoluk çocuk duşunu alacak ve son çamaşırları da makineye yerleştirince makineyi çalıştıracaksınız. Fakat bazı ev sakinleri makineye öyle bir son vuruş yapmış ki makineyi sağ olsunlar ağzına kadar doldurmuşlar!.. Dünyayı yıkayacaklarını umdukları makineyi çalıştırdınız. El mahkum. Peki şimdi bunlara kaç ütü lazım?

    kadintshirtBÜTÜN ÇAMAŞIRLAR PEMBE OLDU!

    Renkli ve beyazlar için ayrı çamaşır sepetiniz var. Ancak çamaşır sepetinin ikisini de bir görenler var evde. Beyazları makineye attınız. Yıkandılar ve çamaşırları çıkardınız! Tüm çamaşırlar pembe bir bluz yüzünden pembe! Eşinizin gömlekleri, iç çamaşırları pembe! Bakalım beğenecek mi : )))

    SİZ TÜM BUNLARIN ÜSTESİNDEN GELİRKEN, ÖN İŞLEMİ HAYATINIZDAN ÇIKARAN, GÜÇLENDİRİLMİŞ FORMULÜ İLE ZAHMETSİZ VE ZAMANINIZI ÇALMAYAN

    ALO KAR ÇİÇEĞİ TOZ DETERJAN’I

    HAYATINIZA KATMAYA NE DERSİNİZ?

    safiye-faik

    ALO’YA İZİN VERİN Kİ SAFİYE VE FAİK ÇİFTİ GİBİ HAYATINIZ DEĞİŞSİN. SOSYAL MEDYADA FOTOĞRAF PAYLAŞMAK İÇİN STÜDYODA FOTOĞRAF ÇEKİLMEYİN : ))

    ALO’NUN DEĞİŞEN ÜRÜN FORMÜLÜ VE YENİLENEN PAKETİ İLE ‘ZAMANIN’ KIYMETİNİ BİLENLERDEN OLUN.

    saat

    HEM %100 ALO BEYAZLIĞI SAYESİNDE ÇAMAŞIRLARINIZI GURURLA ASIN HEM DE SEVDİKLERİNİZE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN!

    100% ALO BEYAZLIĞI SAYESİNDE SAFİYE VE FAİK’İN ERTELENMEYEN PLANLARINA TANIKLIK EDİN!

    Satın Al

    https://youtube.com/watch?v=Rj1BHOaLrZQ

  • Ramazan sofralarının diyet yemeği Abdigör köftesi

    Ramazan sofralarının diyet yemeği Abdigör köftesi

    Osmanlı Devleti’nin Doğubayazıt Sancakbeyi İshak Paşa’nın babası Çolak Abdi Paşa için pişirilen “Abdigör köftesi” Anadolu’nun en eski diyet yemeği olarak biliniyor.
    Osmanlı Devleti’nin Doğubayazıt Sancakbeyi İshak Paşa’nın babası Çolak Abdi Paşa için pişirilen ve Anadolu’nun en eski diyet yemeği olarak bilinen “Abdigör köftesi” ramazan süresince sofraların vazgeçilmez yemekleri arasında yer alıyor.
    Midesindeki rahatsızlık nedeniyle çok sevdiği halde et yemekleri yiyemeyen Çolak Abdi Paşa için 400 yıl önce pişirilen Abdigör köftesi, Anadolu’nun en eski diyet yemeği olarak biliniyor.
    Genç sığırın sağ arka but kısmından yapılan köfte için hazırlanan yağsız et, taşın üzerinde tahta tokmakla iki saat dövülerek hamur kıvamına getiriliyor. İçine soğan ve tuz eklenerek hazırlanan köfteler, avuç arasında portakal büyüklüğünde hazırlanarak haşlanıyor. Köfte, daha sonra içine nişastası az olan pirinç katılarak pişirildikten sonra servis ediliyor.
    Doğubayazıt ilçesinde aşçılık yapan Ahmet Dursun yaptığı açıklamada, Abdigör köftesinin yörede en meşhur ve tarihi geçmişi olan en güzel yemek olduğunu söyledi.
  • Meme Kanserli Kadınlar Hastalıklarını Gizliyor

    Meme Kanserli Kadınlar Hastalıklarını Gizliyor

    Pfizer Onkoloji ve European School of Oncology (ESO) tarafından yapılan global inceleme, metastatik meme kanserli kadınların toplum tarafından damgalandığını ortaya çıkardı. Dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta dernekleri, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler tarafından nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanarak çalışmanın sonuçları Avrupa Meme Kanseri Konferansı’nda (EBCC) sunuldu. Türkiye’nin de dahil olduğu çalışmanın sonuçları hakkında görüş belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Gelecek Başkan Prof. Dr. Mahmut Gümüş eğitimle birlikte kanser bilinci yükselse de, ileri evre meme kanseri konusundaki toplumsal bilincin halen yetersiz olduğunu vurguladı.

     Metastatik Meme Kanserinde (mMK) Global Durum: Amsterdam’da düzenlenen 10. Avrupa Meme Kanseri Konferansı’nda (EBCC) 2005 – 2015 yıllarını kapsayan bir meme kanseri analizinin sonuçları “On Yıllık Rapor” adıyla sunuldu. Analiz, dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta dernekleri, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler tarafından nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanarak yapıldı. Raporda metastatik meme kanseriyle (mMK) ilgili yanlış bilinenlerin yanı sıra, hastaların hissettiği yalnızlık ve çaresizliğin derecesi de ortaya konuldu.[1] Rapor sonuçlarından yola çıkarak ileri evre meme kanseri ve Türkiye konulu bir değerlendirme yapan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Gelecek Başkan Prof. Dr. Mahmut Gümüş, sosyoekonomik düzeyle, kanser bilincinin de arttığını belirtti. “Eğitimin buna çok fazla katkısı var. Fakat son 10 yıla baktığımızda eskisi kadar bir fark kalmadı ve artık insanlar sağlığa daha kolay ulaşıyorlar. Tedaviler konusundaki bilinç düzeyleri daha yüksek. Bu durum, hastaların doktora daha rahat başvurmalarını ve korkularının azalmasını sağlayarak daha pozitif bir etki yaratıyor.”

    Toplumun yüzde 24 ila 59’u, hastaların koruyucu önlemleri dikkate almadığını düşünüyor

    Raporda, tam anlamıyla tedavi edilemeyen meme kanserinin yol açtığı sosyal sorunların ölçüleri de vurgulanıyor. Beş Avrupa ülkesi genelinde insanların %22 ila 42’si (Fransa %22, İngiltere %24, Almanya %27, Polonya %33, Türkiye %422) metastatik meme kanseri hastalarının, hastalığı yalnızca hekimleriyle konuşmaları gerektiğini düşünüyor.1 Bu sosyal damgalanma çoğu zaman hastalık hakkındaki yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türkiye’deki meme kanseri hastalarının hastalıklarını gizlemesi konusunda şunları söyledi: Türkiye’de meme kanserli kadınlar hastalıklarını bir süre gizleyebiliyorlar ve bunun en büyük nedeni hastalık korkusu. Sosyal konum kaynaklı bir gizleme değil bu. Ama kanseri kendisine yakıştıramama ve korku duyma nedeniyle bazı hastalar hastalıklarını gizleyebiliyor.

    Erken teşhis sağlayan tarama yöntemlerine erişim kolaylaştırılmalı

    Ankete katılanların %24 ila 59’u metastatik meme kanseri hastalarının koruyucu önlemleri dikkate almadıklarına ve hastalıklarından bir şekilde sorumlu olduklarına inanıyor.2 Ankete katılan Avrupa ülkelerinin çoğunda katılımcıların en az yarısı (Fransa %45, İngiltere %60, Almanya %59, Polonya %68, Türkiye %692) erken teşhis ve tedavinin hastalığın ilerlemesini önleyebildiğine2 ve %48 ila 76’sı (Fransa %48, İngiltere %52, Almanya %55, Polonya %61, Türkiye %762) meme kanserinin tamamen tedavi edilebileceğine inanıyor.1 Prof. Dr. Mahmut Gümüş’ün bu konudaki görüşleri şöyle: “Meme kanseri mamografi gibi, kendi kendine muayene gibi tarama metotlarıyla erken evrede üstesinden gelinebilecek bir hastalık. Bu dolaylı olarak toplumun da sorumluluğudur. Hem sağlıkçılar, hem de bu konuda bilinçli insanlar olarak bu taramaları yapabilmek için gerekli imkanları, gerekli olanakları, teçhizatı toplumun hizmetine sunmalıyız.” 

    “İleri evre meme kanseri” ve “metastatik meme kanseri” terimleri pek bilinmiyor

    Kamuoyunun meme kanseriyle ilgili bilgisi çoğu zaman erken evre meme kanserli hastaların hayatta kalma öykülerine dayanıyor. Bu hikâyeler meme kanserinin çoğu insanın bildiği bir hastalık olmasını sağlıyor.1 Öte yandan, rapor “ileri evre meme kanseri” veya “metastatik meme kanseri” teriminin daha az bilindiğini gösteriyor.1 Prof. Dr. Mahmut Gümüş, metastazın kelime olarak bilindiğini ancak ileri evre kanser ve erken evre kanser arasındaki farkların çok fazla bilinmediğini belirtti ve şunları söyledi: “İleri evre ya da metastatik meme kanserini, hastalığın bulunduğu organdan çıkıp başka bir organa gitmiş olması olarak tanımlıyoruz. Henüz halkımızın bu konudaki bilinç düzeyi çok yüksek değil. Genelde algılarında sadece tek tip bir hastalık var ‘meme kanseri’”.

    Metastatik meme kanseri hastalarının kaliteli hayat sürmesi çok önemli

    Metastatik meme kanseri hastaları hayatlarının geri kalanında tedavi almaya devam ediyorlar ve çoğu zaman hastalar ve hekimler tarafından bakım sürecindeki en büyük motivasyon kaynağı yaşam kalitesi olarak gösteriliyor. Onkologlar, hemşireler ve meme kanseri liderleri arasında (Almanya, İtalya, Portekiz ve İsveç dahil dokuz ülkede) yapılan bir ankette katılımcıların %79’u, metastatik meme kanseri hastalarında yaşam kalitesini ve psikolojik desteği, medikal tedavi ihtiyaçlarından daha önemli görüyor.2 Prof. Dr. Mahmut Gümüş’ün bu konudaki görüşleri şöyle: “İleri evre meme kanserinde yaşam süresi henüz erken evre kadar uzun olmasa da özellikle son yıllarda geliştirilen tedavilerle eskisine göre daha uzun süreli bir yaşam süresi sağlamak mümkün. Bu da yaşam kalitesi açısından hastalara bir takım önerilerde bulunup yaşamlarını daha da kaliteli hale getirmeyi mümkün ve gerekli kılıyor. Öncelikle tedavi süreçleri ve sonuçları konusunda onları bilgilendirmek gerekir ki, umutları kaybolmasın. Onun dışında yine aile ve sosyal çevre desteği hem hastalığın iyi seyretmesini hem onların daha mutlu olmasını sağlayacaktır. Bunun dışında özellikle günlük faaliyetler, beslenme, psikolojik destek ve cinsellik gibi konularda doktorlarımızın hastalarıyla konuşup, bu noktalardaki bir takım korkuları veya yanlış bilgileri gidermesi gerekiyor. Bu konuları hastalar ile mümkün olduğunca konuşmaya çalışıp, kendilerini aydınlatıp bu gibi konularda doğru bilgiye ulaşmalarını sağlamamız önemli.”

    Uzmanlara göre meme kanserine bağlı ölümler 2030’a kadar %43 artacak

    Global Durum Raporu, metastatik meme kanseriyle yaşayan kadınların bakım ve destek ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla dayanışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor. Halk sağlığı uzmanları dünya genelinde meme kanseriyle ilişkili ölümlerin sayısının 2030’a kadar %43 artacağını öngörüyor[2]. Prof. Dr. Mahmut Gümüş bu öngörüyü Türkiye özelinde şöyle değerlendirdi: “Özellikle Türkiye için, hem meme kanseri ile ilgili olarak hem de genel kanser türleriyle ilgili olarak böyle bir tahmin gerçekçi. Türkiye genç bir nüfusa sahip ve genç nüfusa sahip olmasına rağmen bir yaşlanma süreci yaşıyor. Ortalama yaş arttıkça kanser sıklığı da artacak. Rapordaki rakamlara göre Türkiye’de biraz daha çarpıcı sonuçlar bekleniyor. Çünkü Avrupa’da halihazırda bir yaşlı nüfus var. Ama Türkiye yaşlanan bir nüfusa sahip. Kanser genç yaşlarda da görülebilmesine rağmen, daha çok ileri yaşlarda görülüyor. Türkiye’de şu anda genç nüfusun fazla olması nedeniyle, kanser sıklığı daha az. Ancak zaman geçtikçe ileri yaşlarda görülen kanser vakaları artacak, bunun da temel nedeni yaşlanma.”

    meme_kanseri

    Global On Yıllık Rapor Hakkında:

    Pfizer tarafından European School of Oncology (ESO) ile işbirliği içerisinde geliştirilen Metastatik Meme Kanserinde (mMK) Global Durum: 2005 – 2015 On Yıllık Rapor’da hasta bakımı, geniş meme kanseri ortamı ve bilimsel gelişmelerle ilerlemeler açısından mMK’nın durumu değerlendirilmektedir. Analiz, yeni yaptırılan ve dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta savunucusu gruplar, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler nezdinde nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanmaktadır. Analize 14 ülkede 14.315 yetişkin (mMK hastaları ve hasta olmayanlar) üzerinde global popülasyon algısını araştıran birinci anket de dahildir. Ankete Avrupa’da İngiltere, Fransa, Almanya, Polonya ve Türkiye katılmıştır. Ayrıca ikincil analizler yapılmış ve geçtiğimiz on yılda global mMK ortamını belirlemek üzere hâlihazırdaki meme kanseri kaynaklarıyla önceden yayınlanmış 3.000’den fazla makale ve abstrakt incelenmiştir. Bu rapor geçtiğimiz on yılda global ileri ve metastatik meme kanseri ortamının en geniş kapsamlı incelemesini oluşturmaktadır ve mMK topluluğundaki disiplinlerarası liderlerden oluşan global bir yönlendirme komitesinin rehberliğinde hazırlanmıştır. Rapor hakkında metodoloji de dahil daha fazla bilgi için: www.BreastCancerVision.com.

     Metastatik meme kanseri (mMK) hakkında

    MMK kanserin memeden kemikler, akciğerler, karaciğer ve beyin de dahil, vücudun diğer kesimlerine yayılmasıyla ortaya çıkar.5 Dünya genelinde her yıl her evreden tahmini 1,7 milyon yeni meme kanseri olgusuna tanı konmaktadır.6 Gelişmiş ülkelerde erken evre meme kanseri tanısı alan kadınların %20-30’unda mMK’ya ilerleme görülür ve bu sayı daha az gelişmiş ülkelerde çok daha yüksek olabilir.7,8

    Pfizer Onkoloji hakkında

    Pfizer Onkoloji dünya genelinde hastaların durumunu iyileştirmek için yenilikçi tedavi seçeneklerinin keşfini, araştırılmasını ve geliştirilmesini taahhüt etmektedir. Biyolojik ürünlerden ve küçük moleküllerden oluşan güçlü araştırma programımız sektördeki en sağlam programlardan biridir ve geniş bir dizi kanser genelindeki hastalar için en iyi bilimsel atılımları belirleyip klinik uygulamaya dönüştürmek için hassas bir odaklanmayla çalışılmaktadır. Pfizer Onkoloji araştırmacılar, işbirliği içinde çalışan araştırma grupları, hükümetler ve ruhsat sahibi iş ortaklarıyla birlikte çığır açan ilaçlarla kanseri iyileştirmek veya kontrol altına almak, her hasta için doğru zamanda doğru ilacı vermek için çalışmaktadır. Daha fazla bilgi için: www.pfizer.com

    European School of Oncology hakkında
    European School of Oncology’nin (ESO) misyonu Avrupa genelinde kanser hastaları için tedavi ve bakım standartlarının iyileştirilmesine yardımcı olmak, eğitim yoluyla kanserden ölümlerin sayısını azaltmaya katkıda bulunmak ve erken tanı, optimal tedavi, bütünsel hasta bakımını sağlamaktır. ESO hakkında daha fazla bilgi için: www.eso.net

    [1]General Population Survey. Sponsored by Pfizer Oncology. July 2015

    [2]World Health Organization. Projections of mortality and causes of death, 2015 and 2030. Updated July 2013  http://www.who.int/healthinfo/global_burden_disease/projections/en/. Accessed February 2016

    3World Health Organization. Projections of mortality and causes of death, 2015 and 2030. Updated July 2013  http://www.who.int/healthinfo/global_burden_disease/projections/en/. Accessed February 2016

    4Cardoso F, et al. 1st international consensus guidelines for advanced breast cancer (ABC1). Breast 2012; 21:242-252.

    5American Cancer Society. Detailed Guide: Breast Cancer. Available at: http://www.cancer.org/acs/groups/cid/documents/webcontent/003090-pdf.pdf. Last accessed: February 2016.

    6 World Cancer Research Fund International. Breast Cancer Statistics. Available at: http://www.wcrf.org/int/cancer-facts-figures/data-specific-cancers/breast-cancer-statistics. Last accessed: 9 February 2016.

    7 O’Shaughnessy J. Extending Survival with Chemotherapy in Metastatic Breast Cancer. The Oncologist. 2005;10(suppl 3):20–29.

    8Metastatic Breast Cancer Network. 13 Facts about Metastatic Breast Cancer. 2014.

     

  • Hamilelikte ne kadar su içmeliyiz?

    Hamilelikte ne kadar su içmeliyiz?

    Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Op.Dr. Nilgün Avşar Benzer, gebelik dönemini yaz aylarında geçiren anne adaylarına günde en az 3 litre yani 15 bardak sıvı tüketmelerini önerdi.

    Memorial Kayseri Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op.Dr. Nilgün Avşar Benzer, hamileliğin ilk ve son 3 ayı, yaz ayına denk gelen anne adaylarının sorunlarının arttığını vurguladı. Op.Dr. Nilgün Avşar Benzer, şöyle dedi:

    “Hamileliğin ilk 3 ayındaki anne adaylarında, ayak tabanı ve avuç içinde yanma, farklı alerjik sorunlar, bulantı ve kusma, halsizlik, nefes darlığı ve uykusuzluk gibi şikayetler görülmektedir. Kokulara karşı hassasiyetin arttığı yaz döneminde kadınlar, kendilerini yorgun, halsiz ve iştahsız hissettikleri için beslenme konusunda da sorun yaşayabilmektedir. Öte yandan, gebeliğin son 3 ayında alınan aşırı kilolar ve vücuttaki ödemler ise hareket kabiliyetini engelleyerek; nefes darlığı, çarpıntı, uykusuzluk ve halsizliğe neden olabilmektedir.”

    “Günde 15 bardak su için”

    Benzer ayrıca, Gebeliğe bağlı olarak kan akışındaki hızlanma ve hormonlardaki değişimin sonucunda vücut sıcaklığı artmaktadır. Hem havanın aşırı sıcak olması, hem de anne adaylarının kendilerini devamlı olarak daha sıcak hissetmeleri bir süre sonra sağlık sorununa dönüşebilmektedir. Gebelerin, sıcaktan vücutlarını koruyabilmeleri için bol sıvı tüketmeleri gerekmektedir. Günde en az 3 litre yani 15 bardak sıvı tüketmek bu dönemin daha rahat geçmesini sağlayabilmektedir” diye konuştu.

    “Yaza uygun beslenin”

    Güne hafif bir kahvaltı ile başlanmasının önemli olduğunu kaydeden Op.Dr. Nilgün Avşar Benzer, şöyle devam etti:
    “Ara öğünlerde sağlıklı atıştırmalıklar tercih edilmelidir. Yaz akşamları aşırı kalorili ve ağır gıdalar yerine daha hafif ve hazmı kolay besinleri tüketilmelidir. Ağır şerbetli tatlıların tüketilmesi uygun değildir, bebeğin de sağlığı için hafif sütlü tatlılar ve yaz meyveleri seçilmelidir.”

    “Hafif egzersizler yapın”

    Hamilelere egzersiz yapmalarını öneren Benzer, önerilerini şöyle sürdürdü:
    “Gebeliğin ilk aylarını yaşayan kadınların ağır kokulu ortamlardan uzak durmaları, katı ve yağsız gıdalar tüketmeleri önerilir. Sabahları uyandıktan hemen sonra galeta veya tuzlu kraker tüketmeleri mide asidini bir miktar azalttığı için sabah yaşanan bulantıları azaltır. Gebeliğin son aylarını yaz mevsiminde yaşayan kadınların aldığı 15-20 kilo; bel, kalça, bacak ve eklemleri yormaktadır. Doğumun daha rahat olabilmesi ve daha fazla kilo alımını engellemek için hafif düzenli ve egzersizlerin aksatılmaması gerekir. Bu aylarda sabah saatlerinde bol sıvı tüketilmesi, günün rahat geçmesini sağlayacaktır. Gebelikte çok sık olarak görülen idrar yolu enfeksiyonları, kabızlık, hemoroid (basur) gibi sorunlar ile erken doğum veya düşük tehdidi, oligohidroamnios (bebeğin amnion suyunun normalden azlığı), rahim içi gelişme azlığı gibi pek çok sorunda tüketilen sıvının hayati önemi vardır. Vücudun susuz kalması sonucunda ortaya çıkan rahimdeki kasılmalar, erken doğuma neden olabilir. Ancak sık idrara çıkarttığı için vücutta sıvı kaybına yol açan kahve ve kola gibi kafein içeren içeceklerden uzak durulması gerekir. İçerdiği tuz nedeniyle vücutta şişliği artırdığı bilinen gazlı içecekler ise bu dönemde tüketilmemelidir.”

    “Sıcak havalardan kendinizi koruyun”

    Hamilelerin sıcak havalara dikkat etmesi gerektiğini belirten Op.Dr. Benzer, yaz aylarında daha fazla olan ultraviole ışınların anne adayı ve bebeğine zarar vereceği için güneşlenilmemesini isterken, ” Sıcak günlerde dışarı çıkmanız gerekiyorsa kesinlikle güneş kremi (40-50 faktör) ve şapka kullanın. Aşırı sıcaklarda kaplıca, hamam ve sauna gibi ortamları kullanmayın. Fırsat buldukça yüzün. Ancak aşırı kirli havuzlardan ve denizden uzak durun. Yazın yatmadan önce ılık bir duş alınması vücudu rahatlatacaktır” dedi.

    Kaynak: cnnturk.com/saglik

  • Anne ve babamın boşanması beni ne kadar etkiler?

    Anne ve babamın boşanması beni ne kadar etkiler?

    Bazen annenizin babanızın boşanıyor olmasını en yakın arkadaşlarınızla bile paylaşmak istemezsiniz. Çok fazla boşanma hikayesi duymuş, arkalarında bıraktıkları çocuklarına üzülmüş ve anneyle babayı boşandıklarından dolayı zayıflıklarına yenilmiş aciz insanlar olarak görmüş olabilirsiniz. Çocuklar genelde kendilerine ihanet edilmiş hisseder, duygusal ve fiziksel bazı rahatsızlıkların aileyi bu sona hazırladığını düşünür. Aile içinde ne kadar kavga dövüş olsa da, artık iş hayatına atılmış yetişkin bireyler olarak, anne ve babanız artık birlikte olamayacaklarını söylediklerinde şok yaşayabilirsiniz. Anne ve babasının genç yaşta boşanmasına tanık bir çocuğun yaşadıklarından farklı olarak, yuvadan uçtuysanız böyle bir süreci daha kolay atlatmanız beklenir aslında. Annesi ve babası boşanan yetişkin çocukların sayısı giderek artıyor. Yani 18 yaş üstündeki daha çok kişi, ailesinin boşandığına tanık olmaya başladı.

    Etrafınızdakiler, boşanma haberlerini olgunlukla karşılamanızı ve hayatınıza devam etmenizi bekliyor. Uzmanlar da buna şahit. Kendilerine gelen danışanların yaşadıklarından ve anlattıklarından yola çıkarak, sizden iyi olmanızın beklendiği çünkü kendinizi ifade edecek yetide olduğunuzun düşünüldüğüne tanık olmuşlar. Tabii ki üzgün ve sinirli olabilirsiniz, kafanız karışabilir ama bu, içinizdeki ‘bir şeyleri kaybetmiş’ olma hüznünün önüne geçemiyor. Hâlâ duygusal olarak annenize babanıza bağlıysanız, en az beş yaşındaki bir çocuk kadar dünyanızın yıkıldığını düşünebilirsiniz. Ayaklarınız yere daha sağlam basıyor olsa bile, yine de kuvvetli şekilde durumdan etkilenebilirsiniz. Yani onlar ayrıldığında, siz de içinizde o sızıyı hissedersiniz. Çünkü, güvende, yıkılmaz ve sağlam olduğunu düşündüğünüz o duvar yıkılmıştır artık.

    anne_baba_bosanmasi

    Artık “yuva” denilen yer yok

    22 yaşındaki Rana için de bu tarz bir kayıp çok yıpratıcı olmuş. Başka şehirde üniversiteye gidiyor olması, ailesiyle çok fazla görüşmemesi için ona bahane yaratmış ve kendine farklı hayat kurmuş: “Kendime bambaşka bir yuva yarattım. Yeni evlerinde ikisi de bana oda ayırmadı. Yani onlara gittiğimde adeta misafirim” diye yaşadıklarını anlatıyor. Annesiyle babası çocuklarının vesayeti konusunda savaşmamış olsa da bu, en basit konularda bile zorluk yaşamadıkları anlamına gelmiyor. Her boşanmış ailenin çocuğu gibi Rana kendisini anne ve babası arasında kalmış hissediyor. En zoru da yılbaşı geceleri oluyormuş. İkisi arasında ayrılık yaratmamak adına, onları kendi yaşadığı şehre çağırmaya başlamış. Bu yüzden kendisini onların çocukları gibi hissetmektense, onların ebeveynleri gibi hissetmeye başlamış.

    Babasal sorunlar

    İnternette boşanma esnasında çocuklarla ve yetişkinlerle nasıl iletişim kurmalı şeklinde konular üzerine kitaplar, gençler üzerinde boşanmanın etkileri ile ilgili araştırmalar bulabilirsiniz. Çok yakın zamanda Avustralya’da bir vakfın yaptığı araştırma, boşanmış ebeveynlerin 20 yaş üzerindeki çocuklarına odaklandı. Sonuçlar oldukça ilgi çekici. Bu gruptaki kadınların büyük çoğunluğu 33 yaşına geldiğinde büyük ihtimalle boşanmış oluyor. Yine Merve’nin durumuna dönersek; annesiyle babasının boşanmasının ardından kendilerini ebeveyn olarak görmeyi bıraktıklarını söylüyor.

    Bu da, sadece ilişkiler ya da belli kişilerle kendisini eşleştirmemesi gerektiğini ona öğretmiş. Bu sayede birini kaybettiğinde yine ayakları üzerinde durabileceğini düşünmüş. Şu hayatta sadece tek doğru yok; herkesin farklı görüş açıları var. Bu da, çoğu boşanan ailenin çocuğunun vardığı sonuç gibi, Merve’yi daha gerçekçi yapmış. Artık anlamlı ve devamlılığı olan ilişkiler kurmaya meyilli olduğunu söylüyor. Yetişkinler olarak, anne babamızın hâlâ bir çift olduğunu, birbirlerini sevdiklerini ve birbirlerine destek olduklarını görmek ve bilmek istiyoruz. Bunu deneyimlemediğimizde ebeveynlerimizin ilişkisinin değeri konusunda kafamızda soru işaretleri oluşuyor ve bir ilişkide kendimizi nasıl gördüğünüz dahi değişiyor. Annesi ve babası arasında kalan yetişkinler, taraflardan birine destek olmaya çalışırken kendi ilişkilerini hatta evliliklerini de tehlikeye sokabiliyor. Çünkü bazı durumlarda taraflardan biri, tek başına ne yapacağını bilemediğinden, çocuğunun evine yerleşiyor. Örneğin Merve, babasıyla daha çok zaman geçirmek zorunda kaldığından kendisini garip hissetmeye başlamış. Aile tablosunda artık annesi olmadığından dolayı, babasıyla ilişkisi de zedelenmiş. Çünkü babası yalnız başına olmanın ne anlama geldiğini bilmiyormuş: “benimle annem aracılığıyla konuşmaya o kadar alışmış ki, şimdi benimle nasıl iletişim kuracağını bilemiyor. Evi arardım, annemle konuşurdum ve babam telefona gelmeden benim hakkımda her şeyi öğrenirdi. Yani onlar boşanana kadar babamla çok fazla baş başa kalmamıştım. Şimdi benle ve kardeşimle nasıl sohbet başlatacağını bile bilmiyor.” Yani Merve ve babası iletişim kurmanın yöntemlerini yeniden oluşturmaya başlıyor.

    Facebook etkisi

    En zoru da anne ve babanın varlıklarını koruduğu Facebook üzerinde paylaştıklarını düzene sokmak. Çünkü belki anneniz, belki de babanız yeni bir ilişkiye yelken açıyor, sizi de onunla tanıştırıyor ve birlikte fotoğraf çektiriyorsunuz. O andan itibaren Facebook üzerinden paylaştıklarınız konusunda dikkatli olmanız gerekiyor. Sosyal medya araçları boşanmanın getirdiği drama tuz, biber oluyor. Bazen taraflardan biri Facebook duvarını duygusal alıntılarla doldurarak tepkisini ortaya koyuyor. O zaman diğer taraf, çocuğunu arayarak “Bak annen/baban ne yazmış yine” diyerek sizi arada bırakıyor. Her yazının alt mesajı olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. İçini dökmek istiyorsa, bunun yerinin Facebook olmadığı aşikar. Boşanan anne-babanızın kurduğu yeni hayat da sizi etkiliyor. Feyza şöyle anlatıyor: “Babamla boşanmadan önce annem torunuyla birebir ilgilenen çok iyi bir anneanneydi. İkinci çocuğum olduğunda çok ilgilenmedi çünkü yeni bir erkekle yeni hayatına başlamıştı.

    Onun desteğine her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı ama o ortalarda yoktu. Şimdilerde yeni ailesiyle zaman geçirmekten daha çok hoşlanıyor ve ben çok kıskanıyorum.” Kendinizi aileniz tarafından ihanete uğramış hissederken, anne ya da babanızın yeni ilişkisini nasıl tolere edebilirsiniz? Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın: Boşanmanın ardından sadece annenizin, babanızın ilişkisi değil; sizinle de ilişkileri etkileniyor. Ne olduğunu kabullenmeniz için biraz zaman geçmesini beklemelisiniz. Anne ya da babanızın yeni ilişkisiyle barışık olmanızın yolu, onların ilişkisinin sonlanmasını anlamanız ve bunu kabullenmenizden geçiyor. Herkes mutlu olmayı hak ediyor ama aileye yeni birilerini kabul ettirmek zorla değil, dikkatli adımlarla gerçekleştirilmeli.

    Kaybın ötesinde

    Aniden boşanmış bir ailenin çocuğu haline geldiğinizde yetişkin olmanın getirdiği bazı faydalar da yok değil. Bir ailenin nasıl yıkıldığına dair detayları bilmek, bunun altında yatan nedenleri anlayacak kadar olgun olmak gibi faydalar sayabiliriz. İlişkilerin karmaşıklığını anlayabilecek empatiyi oluşturabiliyor, kendi ilişkinizde zorlu dönemeçlerden geçerken öğrendiklerinizi hatırlayabiliyorsunuz. Herkesin kendi hikayesi olduğunu kabulleniyorsunuz. İlişkide sadece ikiniz varken o ilişkiyi sonlandırmak yeterince zorken, bir de çocuklar varken bunun ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. Kendi ilişkiniz içinde sesinizi yükseltmeyi, hakkınızı aramayı öğreniyorsunuz ve anne babanızın evlilikleri içinde düştükleri hatalara düşmemeyi kenara not ediyorsunuz.

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com