Regl Döneminde Ağda Yapılabilir Mi? Regl dönemi bir kadının bedeninin yenilendiği ve yoğun hormon değişikliklerinin olduğu dönem anlamına gelmektedir. Bu nedenle regl dönemine yakın ve regl döneminde kadınlarda alınan tüyler daha fazla çıkar. Bu dönemin sonlanmasının ardından 2 ya da 3 gün içerisinde kendi dengesine kavuşan bayanlar ağda işlemini yaptırmalıdır. Bu zaman diliminde yapılan çok yararlı olmayacak ve tüy sorununun yenilenmesine bir ay içerisinde iki ya da 3 kere işlemin tekrarlanmasına neden olacaktır. Doğru bir periyotta yaptığınız ağda uygulaması sizin için faydalı olacak kesintisiz en az 3 hafta süren bir rahatlık sağlayacaktır.
Regl Döneminde Ağda Yapılabilir Mi?
Adet dönemi aynı zamanda kadının en duyarlı olduğu bütün vücudun aktif olduğu dönemlerden biridir. Bu dönemde hassaslaşan kadınlar ağda uygulamasına çok fazla ihtiyaçları varsa yapabilir ancak acıyı ve ağrıyı normalden fazla hissedebilirler. Bunun yanı sıra cildinizde tahriş beklediğinizden fazla bir hal de alabilir.
Ve bu dönemde yapılan işlemin bir kötü yanı da tüylerin adet dönemi içinde çıkabilecek olması size 3 hafta süren bu rahatlığı vermemesidir. Hormonların aktif olduğu bu dönemde tüylenme artar ve çeşitli bölgelerde hızlı bir şekilde tüylenme devam eder alsanız da tüyleriniz hormonların etkisiyle yeniden aktif bir şekilde uzayacak anlık bir çözüm haline gelecektir ağda.
Adetiniz bittikten sonra 3 gün bekleyerek gerçekleştireceğiniz işlem daha sağlıklı ve dengesini bulmuş bir vücuda gerçekleştirilecektir.
Regl Döneminde Ağda Yapılabilir Mi?
İstenmeyen Tüylerden Nasıl Kurtuluruz?
İstenmeyen tüyler herkes için büyük bir sorundur. Nedeni kişinin kendine güvenini dahi etkiliyor olması ve görünümü etkilemesidir. Özellikle kadınlarda daha sık olan bu durum güzelliğim simgesi olan ve bakım yaptırmayı seven bayanlar için daha büyük bir sorun olmaktadır. Nedeni ise çözümlerin ya geçici kısa süreli ya da kalıcı olmasıdır. İlk uygulamalarda herkes kolay yöntemlere gitmek istese de zaman içerisinde herkes sir ağdanın uzun süreli olarak sağladığı yarardan faydalanmak istemektedir. Her tür ekonomiye de uygun olan bu yöntem sayesinde kadınlar rahat bir nefes almıştır.
İstenmeyen tüy sorununa çözüm olarak iki yaklaşım vardır. İlki; tüy dökücü kremler ve banyo bıçaklarıdır. Bunlar asla yeterli gelmeyen aynı zamanda kılların köklenmesine neden olan uygulamalar olarak bilinmektedir.
İkincisi ise uzun süreli yöntemlerdir ve bu yöntemlerde içerisinde 2 başlığa ayrılmaktadır.
İlk olarak ele alınacak olan Epilasyon uygulamalarıdır. Bu uygulama epilatör adı verilen üretimin cildinizde birçok cımbızın aynı anda çalışıyor etkisi yaratması ile kılları kökten alması sonucu uzun süre sağladığı istenmeyen tüy çözümüdür. Bunların yanı sıra uzman uygulamaları gerektiren lazer epilasyonlar da başarılı sonuçlar vermektedir.
İkinci olarak ise; Depilasyon uygulamalarıdır. Bunlar ip ile tüylerden kurtulma ağda yöntemleri ve cımbız uygulamaları olarak sıralanabilir ve bu yöntemlerde biraz uğraştırıcı olmasına rağmen son derece etkilidir.
İlk yöntem epilatör uygulaması dışında pahalı bir hal alabilir fakat oldukça uzun vadelidir. Ancak ekonomik ve uzun soluklu çözümler arıyorsanız depilasyon sizin için en ideal yoldur. Başarılı bir uygulama ardından istenmeyen tüylerinize bu yöntemlerle elveda diyebilir ve 3 hafta boyunca pürüzsüz bir cilde sahip olabilirsiniz. Ancak bu uygulamalarda kolay yolu seçmemeli ve kıl köklerinizin güçlenmesine engel olmalısınız.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikiyatrist ve Psikoterapist Dr. Sema Bayçın Aytaçlar, “Cinsel yaşamdaki sorunlar; duygusal yakınlığın, biz olma hissinin ve bağlanma potansiyelinin azalmasına yol açtığı için ilişkiyi olumsuz etkiliyor. İlişkiyi zora sokuyor, vazgeçilmez olmasını azaltıyor” diyor.
Eğer siz de cinsel hayatınızda sorunlar yaşıyorsanız, belki de hata sizde! Erkekler kadar kadınlar da seks esnasında hatalar yapıyor, belki de birçoğu bunun farkına bile varmıyor. Bu hataların oluşma sebebini Sema Bayçın şöyle açıklıyor: “Kadın beyni, işleyişi açısından cinsel eyleme hazırlık ve cinsellik esnasında odaklanmayı bozan uyaranların etkisinde kolay kalıyor. Ayrıca cinselliğin duygusal kısmı, bedensel haz kısmından daha büyük bir yer kaplıyor. Bu da kendi cinselliğine tam sahip çıkamamasına neden oluyor. Buna yanlış bilgi ve tutum eklenince hatalar oluşuyor.”
Peki, kadınlar seks esnasında yaptığı yanlışları nasıl düzeltebilir? Önce hataları bilmek gerekiyor elbette…
Vücudunuzdan utanmayın!
Kısa veya uzun, zayıf ya da şişman… Vücut tipleri kişiden kişiye göre farklılık gösteriyor. Kendini beğenmemek ise kişinin kendine yaptığı kötülüklerin başında geliyor. Çünkü beğenmeme, utancı da beraberinde getiriyor. Kadınlar daha küçük yaşlarda beyinlerine işlenen tabular, ‘evlenmeden olmaz’ gibi kalıplar yüzünden cinsellikten uzaklaşıyor. Sema Bayçın, kadınların kendi vücuduyla barışık olmamasının yetiştirilme sürecinde başladığını söylüyor ve nedenlerini şöyle sıralıyor: Kişiye cinsellikten kaçınmasının öğretilmesi, kadın bedeninin değersizleştirilmesi ve metalaştırılması, ahlaki ve dinsel söylenceler, kadının tek görevinin annelik olduğu yargısı, cinsel istek ve doyumun kadının saflığını bozduğu inancı, kadın için cinselliğin doğal bir dürtü olmadığı fikri. Bu tür ideolojilerle büyüyen bir kadın birçok sorunla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu sorunların başında çıplak kalamama ve kendi bedenine çıplakken bakamama geliyor. Kişi kendini rahat hissetmiyor, vücudunu sergilemekten korkuyor. Örneğin kadınların ışık kapalı bir şekilde seks yapma isteği buradan geliyor. Bu tutum partneri de etkiliyor. Kadın partnerinin ona bakmasını istemiyor, tensel temas konusunda çekingen davranıyor. Eğer sizin de böyle bir sorununuz varsa, vücudunuzdan utanıp hareketlerinizi kısıtlamak yerine kendinizle barışın. Eğer vücudunuz konusunda özgüvenli olursanız utanma duygusunu da kaybedersiniz. Böylece her davranışınızda kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz.
Aşırı tepki göstermeyin
Her gün aynı yerde aynı yemeği yemek… Hayal ederken bile sıkıldınız değil mi! Rutinleşen şeyler zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Bu yüzden yeni şeyler denemeye ve tarzınızı değiştirmeye açık olmalısınız. Özellikle erkekler, konu sekse geldiğinde yeni şeyler denemek istiyorlar. Kadınlar ise durumu yanlış anlıyor ve bunu kendilerine yapılan bir eleştiri olarak kabul ediyorlar. Aksine bu heyecan katmak için yapılan bir değişiklik olarak algılanmalı. Partneriniz yeni şeyler denemek istiyorsa aşırı tepki göstermekten kaçının ve sakince dinleyin. Psikoterapist Dr. Aytaçlar, kişinin yeni şeyler denemek için önce kendisini ikna etmesini gerektiğini söylüyor. Partnere güvenmek, zarar görmeyeceğine inanmak ve birlikte keyif alacaklarını düşünmekle yeniliklere olan bakış açısının değişebileceğini söylüyor.
Doğru zamanı bekleyin
Siz mutluluktan havalara uçarken onun suratı beş karış mı? İşte gerçek hayat böyle! Sizin seks için hazır olmanız partnerinizin de hazır olduğu anlamına gelmiyor. Bu yüzden ‘Erkekler her zaman sekse hazırdır’ algısını unutmanız, partnerinizi anlamaya çalışmanız gerek. Günlük hayatta yaşanan zorluklar stresi de beraberinde getiriyor. Stres ise cinsel hayatı doğrudan etkileyen faktörlerin başında geliyor. Dr. Aytaçlar, “Stres, erkekte dürtü, istek, performans ve haz almada sorun yaratıyor. Cinsel yaşam potansiyelini etkiliyor” diyor. Yani seks yapmak istememesi aslında sizi istemediği anlamına gelmeyebiliyor.
Çok pasif olmayın
Oyunun içindeyken yedek oyuncuymuş gibi davranmayın, biraz harekete geçin. İlişkilerde olduğu gibi sekste de birlik olmak gerekiyor. Uyumlu davranıldığı takdirde alınan zevk de artıyor. Ancak kadınların yaptığı başlıca hatalardan biri seks sırasında pasif kalmak oluyor. Cinsel doyumu partnerin görevi olarak görüyorlar ve sorumluluğu erkeğin omuzlarına yüklüyorlar. Böyle bir durumda erkekler hem zorlanıyor hem de sıkılmaya başlıyor. Pasif bir partner ile ilişki kendi kendine konuşmaya benziyor aslına bakarsanız, bir süre sonra sıkıcı bir hal alabiliyor. Birliktelik arzusunu düşürebiliyor, performansı ve alınan zevki azaltıyor. Kadınların arzulanmayı daha çok önemsedikleri farz edilse de aslında bu erkekler için de önem taşıyor. Partnerden böyle olumlu duygusal bir tepki almak iyi bir motivasyon olabiliyor.
Sorunlarınızı konuşarak halledin
İzlediğiniz tüm romantik komedi filmlerini bir kenara bırakın şimdi, oradaki erkeklerin hayal ürünü olduğunu unutmayın. Erkekler ne yazık ki kadınların akıllarını okuyamıyor, ne düşündüklerini onlar söylemeden anlayamıyor. Bu yüzden yatakta bir sıkıntı yaşıyorsanız, bunu onlara kibar ve anlayışlı bir şekilde izah etmeniz gerekiyor. Çünkü eleştiri yolu tercih edildiğinde diyaloğun sonu tartışmaya varabiliyor. Dr. Aytaçlar; şikayet eder tarzda değil, çözümleyici bir şekilde yapılan konuşmanın daha uygun olacağını söylüyor. Herhangi olumsuz bir sözün beğenilmeme, istenmeme veya suçlanma gibi algılanabileceğini belirtiyor. Bu yüzden konuşma tarzı bu noktada büyük önem taşıyor.
Korkulara takılmayın
Korktuğunuzda kendinizi rahat hissedebiliyor musunuz? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü korkan insan gerginleşir, hareketleri kısıtlanır ve gereğinden fazla düşünmeye başlar. Bunlar da cinsel isteksizliğe neden olur. Örneğin gebe kalma korkusu, evlilik öncesi ilişkilerde bekareti kaybetme korkusu, kadın cinsellik isterse ve bunu gösterirse partnerinin ne düşüneceği… Kadınların bir diğer korkusu da canlarının acıması oluyor. Bunu düşünürken bir türlü rahatlayamıyorlar. Haliyle sağlıklı bir cinsel ilişki de yalan oluyor. Yapılması gerekense, bu korkulardan kurtulmak. Biraz rahatlayın. Seks korkularak yapılacak bir şey değil. Aslına bakarsanız, dünyanın en keyifli şeylerinden biri!
Tüp Bebek Tedavisi Ne Zaman Uygulanmalıdır? Tüp bebek tedavisine ne zaman başvurmak gerekir? Ne zaman tüp bebek tedavisine karar vermek gerekir?
1 ) Tüp bebek tedavisine ne zaman başvurmak gerekir?
Bir sene boyunca düzenli olarak cinsel ilişkide bulunulmuş ancak çocuk sahibi olunamamış ise mutlaka bir uzmana başvurmak gerekmektedir. 35 yaşından küçük kadınlar, bir sene boyunca doğal yollarla gebe kalmayı denemeli, 35 yaşından büyük kadınlar ise 6 ay boyunca doğal yollarla gebe kalmayı denemeli ve gebelik gerçekleşmiyor ise tüp bebek tedavisine başvurmalıdır. Günümüzde her 100 çiftten 15’i kısırlık sorunu yaşamakta ve bu sorunu tüp bebek yöntemleri ile çözebilmektedir.
2) Ne zaman tüp bebek tedavisine karar vermek gerekir?
Kadınlar için;
Kadının 35 yaşından büyük olması ve altı ay süresince düzenli, korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik sağlayamaması durumunda,
Gebe olma şansı yaş ile beraber azaldığı için 40 yaş ve üzeri kadınların 3 ay boyunca düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamaması durumunda,
Kadının yumurtalık rezervlerinin azaldığı durumlarda,
Adetlerin düzensiz bir şekilde yaşandığı durumlarda,
Daha önce geçirilmiş yumurtalık iltihabı (pelvik enflamatuar hastalık) -Daha önceden dış gebelik geçirilmiş olması halinde (ameliyatla tüp alınmış olabilir veya ilaçla tedavi edilmiş olabilir)
Karın alanından cerrahi müdahale söz konusu olduğu durumlarda lezyon ya da enfeksiyon gibi sorunlar meydana gelmiş ise,
Cinsel hastalıklar söz konusu ise,
Çikolata kisti söz konusu ise, zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmak gerekmektedir.
Erkekler için;
Kabakulak hikayesi söz konusu ise spermlerin durumunu incelemek adına,
Testis travması mevcut ise,
İnmemiş testis sorunu söz konusu ise,
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar mevcut ise,
İnmemiş testis operasyonu geçirilmiş ise,
Cinsel yollar ile bulaşan hastalık hikayesinin bulunması halinde,
Kimyasallar veya radyasyonlu ortamlar iş durumunu kapsıyor ise, erkeğin bir uzmana başvurması
Çeşitli durumlarda ise direkt olarak tüp bebek tedavisine başvurmak gerekebilir:
Eşlerden birinde genetik geçişli hastalık varsa,
Hepatit ya da HIV gibi hastalıklar söz konusu ise,
Kanser tedavisi görülecek ise yumurtalar ya da spermler tedaviden önce dondurulmalı ve tedaviden sonra tüp bebek tedavisine başlanmalıdı
Tüp bebek tedavisi, başından sonuna kadar yaklaşık olarak 1 ayda tamamlanır. Bu süre, kısırlık sorununa ve tedavi yöntemine bağlı olarak değişebilir. Tedavinin ilk basamağı anne adayının ilaç kullandığı yaklaşık olarak 15 günü kapsayan süreçtir. Ardından ise yumurtaların toplanması, döllenme ve embriyo transferi aşamaları başlar. Bu süreçlerde 15 günü kapsar. Embriyo transferinden 12 gün sonra ise gebelik testi yapılarak, gebeliğin oluşup oluşmadığı yani tedavinin başarılı olup olmadığı tespit edilir. Tedavinin hiçbir aşamasında anne ya da baba adayının hastanede kalmasına gerek yoktur.
Paleo diyeti kilo aldırır mı? Kilolarından kurtulmak adına patates, süt ürünleri, ekmek ve baklagillerden uzak duruyorsan, senin için pek de iyi haberlerimiz yok. Çünkü Melbourne Üniversitesi bilim insanları, paleo diyetinin zayılatmak bir yana dursun, kilo bile aldırabileceğini belirtiyor.
Paleo diyeti kilo aldırır mı?
Diyabet başlangıcı bulunan aşırı kilolu farelere düşük karbonhidratlı ve de yüksek yağ içeren diyetlerin uygulandığı araştırmada, 9 haftalık bir sürecin sonunda, paleo diyeti uygulayan farelerin insülin seviyelerinin yükseldiği ve vücut ağırlıklarının %15’i kadar daha da kilo aldıkları gözlemlendi. Normal diyetlerine devam etmeleri sağlanan farelerde ise herhangi bir değişiklik gözlemlenmedi.
Bu haberlerden yola çıkarak makarna ve peynire yüklenme kararı almamalısın. Çünkü söz konusu çalışmada ciddi sınırlılıklar bulunuyor. İlk olarak, çalışma hayvanlar üzerinde uygulandı. İkinci olarak da farelerin tam olarak neler ile beslenmiş olduklarını bilmiyoruz. Ama tavuk ızgara ve sebze kavurması ile beslenmediklerinden eminiz.Paleo diyeti kilo aldırır mı?Paleo’nun yaratıcısı Loren Cordain, çalışmanın kriterlerden yoksun olduğunu ve diyet- hastalık arasındaki neden-sonuç ilişkisine dair nesnelliği barındırmadığını belirtiyor. Ona göre fareler üzerinden yola çıkan tek bir çalışma, insanlar üzerine genellenemeyeceği gibi, aynı zamanda da kötü bir bilimdir. Dahası, bazı diğer çalışmalar, paleo diyeti gibi düşük karbonhidratlı ve yüksek yağ oranlı diyetlerin zayıflama konusunda etkili olabileceğini belirtiyor. Hatta bu diyetin, tartıdaki sonuçlar açısından vegan ya da Akdeniz diyetinden daha iyi olduğu da belirtiliyor.
Geçtiğimiz yıl American Journal of Clinical Nutrition‘da yayımlanan bir değerlendirmede de paleo diyetinin kısa vadede tansiyon ve bel çevresi konularında daha verimli sonuçlar yarattığı belirtiliyordu.
Duvardaki Küf Nasıl Temizlenir? Bir mantar çeşidi olan küf, nemli ortamlarda üreyerek çoğalır. Duvarlardaki küf de nemden kaynaklanmaktadır.
Duvarlardaki çatlaklar, tesisattaki sızıntı, evde yalıtım sorunu olması gibi sorunlar küf oluşmasına sebep olabilir. Oluşan küfe müdahale edilmezse yayılarak diğer yerlere de ulaşır. Üstelik duvar küfü insan sağlığını da etikler.
Dolayısıyla küflü duvara hemen müdahale edilmeli ve duvar küften arındırılmalıdır. Küf oluşumunu engellemek zararlı bakterilerle mantar gibi organizmaların oluşumunu durdurmak için önem taşımaktadır. Küflerden, önleyici yöntemler ile kurtulmak mümkün.
Küfün oluştuğu alanları en az ay da bir havalandırın.
Nem, küf oluşumunda büyük rol oynar. Evinizdeki nemi % 45-55 arasında tutun. Nem gidericiler de kullanabilirsiniz.
Evin herhangi bir yerinde yemek artıkları bırakmayın. Bu, küfün yayılımına da sebep olabilir.
Eşyalarını depolarken nem giderici kullanmanız küf oluşumunu engelleyecektir.
Bodrumunuz nemliyse duvarlarını sürekli kontrol edin. Eğer küf kokusu varsa, zemine klorlu kireç serpin, birkaç gün sonra süpürerek temizleyin. Bodrumu havalandırın.
Hiçbir yöntem çözüm olmuyorsa küf öldürücü dezenfektanlar kullanabilirsiniz.
Küf Nasıl Temizlenir?
Daha yeni oluşmaya başlayan küfü kuru bir bez yardımıyla temizleyebilirsiniz. Böylece henüz oluşmaya başladığı için küfün yayılmasını engellemiş olursunuz. Kuru bezle sildikten sonra duvarı bir de çamaşır suyu ile ıslatılmış bezle silerek küf oluşumunu da engelleyebilirsiniz.
Duvardaki küf çok yoğunlaşmış ve yaygınlaşmışsa küfün üzerine doğrudan çamaşır suyu uygulanmalıdır. Boş bir sprey kutusunda çamaşır suyu ile suyu karıştırın. Karışımı küfün üstüne sıkın. Suyun temiz alanlara damlamamasına dikkat edin.
Bu uygulama sırasında odada uzun süre kalmamalı ve odayı iyice havalandırmalısınız. Küf yok olunca duvarı bir de kuru bezle silmelisiniz. Bu uygulamada çamaşır suyu yerine sirke de kullanabilirsiniz.
Küf duvarın boyasına da zarar vermiş olabilir. Bu durumda önce boyayı kazımanız gerekir. Ardından boşlukları duvar macunu ile doldurmalısınız. Sonra izolasyon boyası, ardından astar boya ve son olarak da duvar boyası ile boyayarak işlemi sonlandırmalısınız.
Bu yöntemleri kullanarak duvarınızdaki küfü temizleyebilir ve küf oluşumunu engelleyebilirsiniz.
Diyet yapmadan kilo nasıl verilir? Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, mükemmel bir vücut için yapılması gerekenin yeterli ve doğru beslenmek olduğunu belirtti.
Diyetisyen Serkan Tutar, “Açlık yaşamadan, uzun uzadıya listeler olmadan hatta diyet yapmadan kilo vermenin püf noktaları var” diyerek diyet yapmadan kilo vermenin 13 yolunu şöyle açıkladı:
Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?
“1-Yemekleri yavaş tüketin: Yemek yerken ilk önce yemeğe başladığınız saate bakmalısınız. Ve yemeğinizi ortalama 20 dakikada tüketmelisiniz. Çünkü algılama hızı çok hızlı olan beynimizin tokluk hissini algılaması yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Tempolu yenilen büyük porsiyonlar yerine keyifle yenilen küçük porsiyonları tercih etmeniz ve yavaş yemeniz daha az besin ile tokluk hissini yaşayarak masadan kalkmanızı sağlayacaktır.
2-Geç saatte uyumayın: Geç saatlere kadar oturan bireylerin kilo almaları için iki neden vardır. Birincisi daha geç saatlere kadar oturdukları için atıştırmalara yönelirler ve günlük kalori ihtiyacının üzerine çıkarlar. İkincisi ise yağ yakan hormon olarak adlandırılan ghrelin hormonunun en iyi salgılandığı saat gece 00.00 ile 02.00 arasındadır. Eğer bu saatleri uyumadan ayakta geçirirseniz bu hormonun salgılanma seviyesi ciddi anlamda düşmektedir. Michigan Üniversitesinde yapılan bir çalışmada düzenli uyuyan ve çok geç saatlerde uyumayan bireylerin ortalama %6 civarında kilo kayıpları yaşadıkları gözlemlenmiştir.
3- Akşamları hafif yemekler tercih edin: Özellikle akşam yemeklerinde sebze gibi hafif besinleri tercih etmeniz diyet yapmasanız dahi kilo vermenize yardımcı olacaktır. Yağ içeriği yüksek, soslu yemekleri tercih etmek yerine su ve lif içeriği yüksek kalorisi düşük mevsime uygun sebzeleri tercih etmeniz kilo kayıpları yaşamanızı sağlayacaktır.
4- Her gün çorba için: Öğle veya akşam yemeklerinin bir öğününde yemek öncesi çorba tercih edin. Lif içeriği yüksek sebze çorbaları veya klasik çorbalarımız olan tarhana, mercimek veya ezogelin çorbaları tokluk hissinizin daha çabuk olmasını sağlayacaktır. Özellikle uzun süre aç kaldıktan sonra yiyeceğiniz yemek öncesinde kesinlikle çorba tüketmeli direk olarak ana yemekten başlamamalısınız. Çorbada en önemli husus ise hazır olmaması ve içerisindeki tuz miktarının çok yüksek seviyelerde olmamasıdır.
Diyet yapmadan kilo nasıl verilir?
5-Tam tahılları tercih edin: Günümüzde bir çok ürüne alternatif bulunabilmektedir. Makarna, pirinç ve ekmek çeşitlerinde kepekli olanları (kansızlık probleminiz yok ise) tercih edebilirsiniz. Ayrıca ekmekte tam buğday, tam çavdarlı alternatiflerde yine tercih edilebilir. Bu şekilde hem daha az besin tüketimi yapmış hem de daha uzun süre tokluk hissini hissedebileceksiniz. Ayrıca bu alternatifleri tercih eden kolesterolü yüksek bireylerin kolesterol seviyelerinde zaman içerisinde düşmeler olduğu yapılan araştırmalar ile gösterilmiştir.
6- Kendinizi ödüllendirin: Genel olarak yemekle ödüllendirilen bedenimizi kıyafetle ödüllendirmeyi tercih edin. Kendinize yüksek hedefler koymak yerine daha gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koydukça başarınızın arttığını göreceksiniz.
7-Doğru pizzayı tüketin: Günümüzde fast food besinleri hayatımızdan çıkarmamız neredeyse imkansız hale geldi. Bizde hayatımızdan bu besinleri çıkaramıyorsak daha sağlıklı hale getirmek için uğraşmalıyız. Genellikle bol kalorili olan ve şarküteri malzemeleri ile donatılmış olan pizzalar yerine ince kepek ekmekli, peynirli ve az yağlı olanları tercih edebilirsiniz. Bu şekilde bile günlük kalori alımını 100 kalori civarında düşürmüş olacaksınız.
8- Doğru içecekleri tercih edin: Evinimizde televizyon karşısında bir şeyler içme alışkanlığı hepimizde vardır. Özellikle akşam saatlerinde hareketsiz kaldığımız ve bol kalori aldığımızda kilo alımımızın olduğu görülür. Bunu engellemek için kendi içeceğimizi kendimiz hazırlayabiliriz. Az şeker eklenerek hazırlanmış limonata içerisine nane ve dondurulmuş çilek ekleyerek keyifli bir içecek hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde günde ortalama 450 kalori daha az almış olacak ve bir ay içerisinde alma riskiniz olan 2,5 kilodan kurtulmuş olacaksınız.
9-Doğru bardakları kullanın: Ülkemizde bardak konusunda herhangi bir standart bulunmamaktadır. Hazır içecekleri son zamanlarda daha büyük bardaklarda içmemiz günlük aldığımız kalorinin artmasına neden oldu. Uzun boylu ve sıska bardaklar yerine kısa ve geniş bardakları tercih etmelisiniz. Cornell üniversitesinde yapılan çalışmada meyve suyu, soda, şarap veya diğer içecekleri bu bardak ile tüketmemiz içeceklerden aldığımız kalorinin %25 ile %30 arasında düştüğünü göstermektedir.
10- Yeşil Çay için: Yeşil çay içerisinde bulunan kateşin ile hem metabolizma hızlandırıcı etkisi hem de bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi bulunmaktadır. Yeşil çay bu etkisi ile hem iyi bir içecek alternatifidir hem de kilo vermenize yardımcı olacaktır.
11-Sakız çiğneyin: Atıştırma ihtiyacı hissettiğinizde çiğneyeceğiniz naneli sakızın besine yönelmenizi engellediğini göreceksiniz. Bu alışkanlık ile daha az kalori alacaksınız.
12-Tabaklarınızı küçültün: Bardaklarda olduğu gibi tabak ölçülerimizde farklıdır. Toplum olarak tabağımızdakini bitirme alışkanlığımız olduğu için büyük tabak kullandığımızda tok bile olsak ekstra kalori alımı söz konusudur. Küçük tabak kullanarak günlük alacağınız kaloriyi 200 kalori azaltabilir bir yıl içerisinde bedeninize eklenebilecek 4 kilodan da kurtulabilirsiniz.
13-Her gün ekstra 100 kalori yakın: Her gün fazladan yakacağınız 100 kalori diyet yapmadan bir yıl içinde 5 kilo vermeniz anlamına gelmektedir. Bunu yakabilmek için her gün 1,5 km yürüyüş, 30 dakika ev temizliği veya 10 dakika yavaş tempolu koşu yapabilirsiniz.”
İlişki bitirici laflar… Sevgilinizle yaşadığınız tartışmalardan sonra ağzınızdan çıkan her bir kelime bazen çok tehlikeli olabiliyor. Kelimeler ya ortalığı sakinleştirip karşınızdakini yumuşatmanızı sağlıyor ya da sevgilinizin sizden ciddi anlamda soğumasına neden oluyor. Bu yüzden aşağıda belirttiğimiz birkaç cümleyi kullanmamaya dikkat edin. Olumsuz cevap vermemek adına sarf ettiğimiz bazı cümleler hem gerçek fikrimizi açıkça dile getirmediğimiz için samimi bulunmuyor hem de erkek arkadaşımızı hızla bizden uzaklaştırıyor.
İlişki bitirici laflar
İyi, peki, tamam, fark etmez;
Bu tarz cevaplar vermekten kaçının. Aksi halde antipatik görünmekten öteye geçemezsiniz.Sevgiliniz: “Her şey yolunda mı, iyi misin?” sorusunu sorduğunda ”Evet, iyiyim” yerine,sadece “iyiyim” diyerek erkek arkadaşınızı geçiştirir ancak bir problem olduğunu belli edecek şekilde surat asmaya devam ederseniz bu hiç de hoş karşılanmayacak ve ilişkinize zarar verecektir.
Sıkıntılarınız olduğunu inkar etmek yerine, ona açıkça canınızı sıkan noktaları anlatın. Belki hatasını anlayacak, belki de size destek olmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. İlişkinizde duygularınızı açıkça ortaya koymaktan korkmayın. Dürüstlük size hiçbir şey kaybettirmez.
Olumlu ya da olumsuz tüm fikirlerinizi paylaştığınızda sevgiliniz de sizi içtenlikle dinleyecek ve anlayacaktır. Unutmayın, kendinizi iyi hissetmiyorsanız ve canınız sıkkınsa bunu sevgilinize söylemelisiniz. Emin olun size destek olmak için can atacaktır. Erkekler doğaları gereği koruyucu ve kollayıcıdırlar; bu yüzden size yardım etmekten, ona ihtiyacınız olduğunu bilmekten çok hoşlanırlar.
İlişki bitirici laflar
Size destek olmasını isteyin;
Sevgiliniz;
-Yardım ister misin?
Siz;
-Ben hallederim.
Erkekler doğaları gereği koruyucu ve kollayıcıdırlar; bu yüzden size yardım etmekten, ona ihtiyacınız olduğunu bilmekten çok hoşlanırlar. Kendilerini de genellikle “problem çözücü”olarak gördüklerinden, yardım etme isteğini geri çevirdiğinde buna ciddi anlamda bozulabilirler.
Erkek arkadaşınızın onu ne kadar çok sevdiğinizi ve ona ne kadar güvendiğinizi bilmesini istiyorsanız, dik başlılık etmek yerine ondan gelecek yardımlara açık olun. Fikirlerinizi danışın. Bu, aranızdaki bağı daha da güçlendirecektir. Onu reddetmeniz ilişkinizde bir takım negatif durumlara neden olabilir ve aranız açılabilir. Zaman zaman yardıma ihtiyacınız olmasa bile ondan size destek olmasını isteyin. Bunu zevkle yapacaktır.
Arkadaşlarıyla dışarı çıksın..
Bu isteğine vereceğiniz cevap eğer ”Peki.” olursa ki çoğumuz bu cevabı veriyoruz,bu cevap her zaman tartışmayı başlatan ilk kelime olacaktır. Eğer erkek arkadaşınızın dışarı çıkmasından rahatsız olacaksanız bunu ona söyleyin, detaylarını sorun, haber vermesini isteyin. Ona karşı açık ve net olun. “Peki” cevabını son derece samimiyetsiz bulacaktır. Madem bu duruma öyle yada böyle razı olacaksınız, o zaman daha içten bir cevapla “iyi eğlenceler” dileyebilirsiniz.
Erkekler komplike durumlardan nefret ederler
Cevabınız onu ikilemde bırakmamalı, “yapmalı mıyım, yapmamalı mıyım” diye düşünmek zorunda kalmamalı. Ona size soru yönelttiğinde daima net cevaplar vermeye çalışın. Kadınların hissettiklerini söylemek yerine, erkek arkadaşının duymak istediği cevabı vermesi çoğu ilişkide sorunlara neden olabiliyor. Çünkü sevgiliniz size fikrinizi soruyorsa, düşüncenize değer veriyor demektir ve cevabınızı da ciddiye alacaktır.Ona karşı açık olun ve ilişkinizde araya mesafe koyacak yapmacık, ters cevaplardan kaçının.
Kolesterole karşı diyet listesi… Yüksek kolesterol doğru beslenme düzeni ile kontrol altına alınabiliyor. Uzmanlar, yenilmesi ve yenilmemesi gereken gıdalara dikkat çekiyor.
Kontrol altına alınmadığında ciddi hastalıklara yol açan kolesterole karşı çaresiz değilsiniz. Yüksek kolesterol diyeti ile bu rahatsızlıkla savaşmanın mümkün olduğunu söyleyen uzmanlar, “Burada amaç beslenme düzeni ile kolesterolü kontrol altına almaktır” diyor.
KİLO DA VERDİRİYOR
Kolesterol diyetinde yenebilecek besin listesinin zengin olduğunu ve bu beslenme türünün bir hayat biçimi olarak benimsendiğinde kolesterolün yanı sıra kilo kontrolünün de sağlanabildiğini belirten uzmanlar, mutlaka doktor kontrolünde diyetin uygulanması gerektiğini vurguluyor.
Kolesterole karşı diyet listesi
Kolesterole karşı diyet listesi
YENİLECEK GIDALAR
Yumurtanın beyaz kısmı
Yağsız süt, yoğurt ve peynir
Yağsız ya da az yağlı süt ile yapılmış tatlılar
Tavuk, hindi, ızgara balık
Kurubaklagiller
Meyveler, sebzeler
Haşlanmış, yağ katılmamış patates
Kepekli ekmek, pirinç, bulgur
YASAKLI GIDALAR
Tereyağı ve margarin
Yağlı etler ve şarküteri ürünleri
Kavrulmuş tuzlu kuruyemişler
Yağ deposu olan hamburger, kek, kurabiye, poğaça gibi hamur işleri
Riskli gebelik, annenin gebe kalmadan önceki hayatında yaşadığı sağlık sorunları dolayısıyla söz konusu olabilmektedir. Bunun dışında annedeki mevcut hastalıklar ya da hamilelikten kaynaklanan riskler de gebeliği riskli gebelik kategorisine taşıyabilir. Böyle hamileliklere riskli gebelik veya yüksek riskli gebelik denmektedir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, çeşitli durumlarda hamile anne adayı ile beraber, anne karnındaki bebeğin sağlığını ve hatta hayatını dahi risk altına sokabilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, riskli gebelik uzmanı (perinatolog) tarafından kontrol altında tutulmalıdır.
Riskli gebelikler şeklinde ifade edilen durum, annenin gebelikten önce yaşadığı sorunlarla ilgili olabilmektedir. Annenin yaşadığı bölge ve bu bölgede yaşanmış salgın hastalıklar vs. gibi faktörler, hamilelik dönemi içerisinde risk faktörü oluşturabilir. Genel olarak bir hamileliğin riskli olup olmadığına karar verilebilmesi için, gerekli olan şartlardan bir kısmı aşağıdaki gibidir.
Anne adayının yaşı. Anne adayı 18 yaşın altında olması ile 35 yaşın üstünde olması durumunda
Anne adayının aşırı zayıf ya da çok kilolu olması,
Anne adayının kullandığı antidepresan ve ağır dozajdaki ilaçlar,
Anne adayında gebelik öncesinde de var olan şeker, tansiyon gibi kronik rahatsızlıklar,
Anne ile baba akrabalığı,
Anne adayının alkol ve sigara alışkanlığının bulunması,
Anne adayının önceden düşükle ya da ölümle sonuçlanan gebeliklerinin varlığı,
İlk çocuğun kız olması,
Hamilelik ile birlikte ya da hamilelik başladıktan sonra ortaya çıkan gestasyonel diyabet hastalığı,
Çoğul gebelikler,
Hamilelik dönemi ile başlayan ve uzun süren vajinal akıntılar ile kanamalar
Bu gibi belirtiler söz konusu olduğunda zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmak gerekmektedir.
Riskli gebelik nedir?
3 ) Hangi gebelikler risklidir, anne ve bebeği hangi tehlikeler bekler?
İleri yaş hamilelikleri (35 yaş üzeri),
ikiz ve üçüz gibi çoğul hamilelikler,
daha önce yaşanan hamileliklerde bebek ve anneyi alakadar eden ve ciddi sağlık riski taşıyan sorunlar (fetal gelişme geriliği, erken doğum, doğumdan sonra ve doğum sırasında bebek ölümleri vb.),
annede hipertansiyon, kalp ve böbrek hastalıklarının var olması,
doğum öncesinde görülen kanama,
düşük tehlikesi,
preeklampsi (gebelik zehirlenmesi),
tiroit hastalığı,
hamilelikte suyun erken gelmesi, riskli hamileliği de beraberinde getirir.
Riskli gebeliklerde, bebeği anne karnında ya da doğumda kaybetme, doğum anomalisi gibi riskler söz konusudur. Bunun dışında annede ise zehirlenme, rahim içerisinde kapılan mikroplar, psikolojik travma gibi önemli durumlar söz konusu olabilir.
4 ) Riskli gebelik takibini kimler yapar?
“Yüksek riskli hamilelik takibi” sırasında hastayı tek bir hekimin izlemesi yetersizdir. Bu sebeple de farklı branşlardan uzmanlar, beraber karar vererek hastayı takip eder. Ekip içerisinde kadın doğum uzmanı başta olmak üzere, dahiliye uzmanı, endokrinoloji uzmanı, diyetisyen, fizik tedavi ve göz doktoru da yer almaktadır.
5 ) Riskli hamileliklerde suyun aniden gelmesinin nedenleri nelerdir?
Zarın aniden yırtılması ve suyun erken gelmesine yol açan duruma sebep olan faktörler bilinmemektedir. Fakat kesinin yırtılması ile ilgili olarak en net görüşlerden biri, rahim ve zar arasında meydana gelen enfeksiyonlardır. Oluşan bu enfeksiyonlar, zarda belirledikleri bir alanı zayıflatmaya başlar. Bu aşamadan sonra da yırtılma meydana gelir. Bu durumun meydana gelmemesi için anne adayının durumda meydana gelen en ufak değişiklikleri bile doktoruna haber vermesi gerekmektedir. Zarın yırtılması halinde, kesin olmamasına rağmen ortak görüşün savunulduğu bir diğer nokta ise, çoğul gebelik ya da amniyon sıvısının normalden daha fazla artması ile amniyon zarına yapılan baskının artması, ardından da zarın bu baskının yapıldığı yerden yırtılmasıdır. Zarın yırtılmasının ardından, amniyon sıvısı vajinal akıntı yolu ile dışarı atılır.
6 ) Riskli hamileliklerde, suyun erken gelmesinin tehlikesi var mıdır?
Amniyon kesesi yani bebeğin içinde yüzdüğü suyun yapısının bozulması ardından oluşabilecek 2 durum söz konusudur. Bunlardan biri, rahim ve vajinanın arasında yer alarak zarın yırtılmasın ayol açan mikroorganizmaların, açılan alandan bebeğe doğru gitmesi ve bebeğin sağlığının riske edilmesidir. İkincisi ise rahim kasılmalarının yol açtığı zarın patlaması ile birlikte kasılmaların başlaması ve erken doğum riskidir.