Blog

  • 2014 Sokakta ne moda?

    2014 Sokakta ne moda?

    Konsept moda olunca artık neredeyse tüm internet siteleri ve bloglar “Sokak Modası”na özel bir bölüm ayırıyor.

    Konsept moda olunca artık neredeyse tüm internet siteleri ve bloglar “ 2014 Sokak Modası”na özel bir bölüm ayırıyor.

    Birçok tasarımcının bizlerden etkilendiği, bizim de onlardan etkilenerek ilham aldığımız bir gerçek. Bu yüzden özellikle yurt dışında uzun süredir popüler olan “2014 Sokak Modası” görüntüleri artık bizim ülkemizde de gündemde. Özellikle moda haftalarında birçok kadın ve erkek sokak modası objektifine poz verebilmek için stil konusunda yarışıyorlar.

    Bu moda sokakta her gördüğümüz kişi için geçerli değil tabii ki. Kıyafetleri kombinleyebilmek kolay değildir, modaya herkes uyabilir ama stil yaratmak farklıdır. Bu bir klişe belki ama gerçekten doğru! Herkesin farklı bir tarzı ve zevki vardır ama stiller değişse de ortak dil “iyi” olabilmek, her tarz için geçerli bir kuraldır.

    Eğer ilham almak isterseniz modaya ilgisi olan biri olarak beğendiğim bazı stilleri sizler için bir araya getirdim.

    2014 Sokakta ne moda?
    2014 Sokakta ne moda?

    sokak_modasi_2014 (1) sokak_modasi_2014 (2) sokak_modasi_2014 (3) sokak_modasi_2014 (4) sokak_modasi_2014 (5) sokak_modasi_2014 (6) sokak_modasi_2014 (7) sokak_modasi_2014 (8)

    2014 Sokakta ne moda?
    2014 Sokakta ne moda?
    2014 Sokakta ne moda?
    2014 Sokakta ne moda?

    2014_sokak_modasi (2) 2014_sokak_modasi (4) 2014_sokak_modasi (5) 2014_sokak_modasi (6) 2014_sokak_modasi (7) 2014_sokak_modasi (8) 2014_sokak_modasi (9) 2014_sokak_modasi (10) 2014_sokak_modasi (11)

  • Aşk kurabiyesi tarifi

    Aşk kurabiyesi tarifi

    Aşk kurabiyesi nasıl yapılır? Aşk kurabiyesi malzemeleri nelerdir ? Aşk kurabiyesi tarifi..

    Malzemeleri:
    1 adet yumurta
    200gr buzdolabından henüz çıkmış tereyağı
    1 su bardağı pudra şekeri
    4-5 su bardağı kadar un
    1 su bardağı çok ince dövülmüş badem
    Vede kalp şeklinde kalıplar

    Aşk kurabiyesi Yapılışı:Dolaptan çıkarttığımız tereyağını bir bıçak yardımıyla ufak ufak kesiyoruz.Ardından unumuzu bu yağa yediriyoruz. Eğer mutfak robotunuzun hamur karıştırma bıçağı varsa, robotu kullanmanızı öneririm.Un ile yağ iyice karıştıktan sonra 1 yumurtayı içine kırıyoruz ve sırasıyla pudra şekeri ve bademi hamura yediriyoruz.Tezgaha yapışmayacak kıvama gelene kadar un ekliyoruz.Hamuru en az yarım saat buzdolabında dinlendirdikten sonra dışarı alıyoruz.Tezgahımızın üzerine büyükçe bir parça yağlı kağıt yayıyoruz.

    Hamuru elimizle biraz incelttikten sonra üzerine yine yağlı kağıt koyarak merdane yardımıyla yarım cm kalınlığında açıyoruz.Ardından hamurumuzu kalıplarımızla şekillendirip,yine yağlı kağıtla kapladığımız fırın tepsimize yerleştiriyoruz.Önceden 180◦C ısıttığımız fırında yaklaşık 15 dakika pişiriyoruz.Kurabiyeler soğuduktan sonra süslemeye geçiyoruz.Un ve yağın bu şekilde buluşması kurabiyenizin ağızda dağılmasını sağlayacaktır.Kalp kurabiyelerinizi üstüste koyarak aralarına istediğiniz türde çikolata sürüp en üstte kalan kurabiyenin üzerinede pudra şekeri serperek servis yapabilirsiniz..

  • Miyom Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

    Miyom Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

    Her dört kadından birinde hayatının bir döneminde ortaya çıkan miyomlar, kadınlarda en sık görülen sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bunlar, rahim dokusundan kaynaklanan ve rahim şeklinin dışına taşan iyi huylu kitlelerdir.

    Miyomların ortaya çıkmasında genetik yatkınlığın önem taşıdığı bilinmektedir. Hastaların çoğunda birden fazla miyomun olduğu görülür. Östrojen, miyomların büyümesine neden olduğu için özellikle üreme çağında, hamilelik döneminde büyüdükleri gözlenmektedir. Menopoz döneminde ise eğer hasta hormon ilacı kullanmıyorsa genellikle küçülmektedir.

    Miyomlar, rahimdeki yerleşimlerine göre de farklılaşır ve rahim içi astar dokuya doğru büyüyebildikleri gibi rahim içi kas dokusunda da yer alabilir. Ayrıca, rahim dışına doğru büyüyen miyomlar ve saplı miyomlar da kadınlarda görülebilir. Bunun dışında yumurtalık bölgesinde gelişen miyomlar da olabilmektedir.

    Belirtileri nelerdir?

    Miyomların büyük çoğunluğu belirti vermeyip herhangi bir şikayet yaratmayabilir. Bununla birlikte miyomlarla ilgili en sık rastlanan şikayet ise düzensiz kanamalar olmaktadır. Ayrıca, hamilelikte olduğu gibi alt karın bölgesinde olan bir kitle ağrı ve bası hissi ortaya çıkabilmektedir. Bu durum idrar kapasitesini azaltarak sık tuvalete çıkma ihtiyacı yaratabilmektedir. Yine miyomu olan kadınlarda düzensiz kanamalara bağlı olarak demir eksikliği anemisi de gelişebilmektedir. Dolayısıyla da halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı gibi sorunların da yine miyomlara bağlı olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Hamileliklerde ise büyük yer kaplayan miyomların bası yaparak kanama, erken doğum sebebi olmaları mümkündür.

    Rahim içi astar dokuya doğru büyüyen miyomlar kısırlık ve düşüklere sebep olabilmektedir.

    Miyomların teşhisi jinekolojik muayene sırasında olabileceği ancak tanıyı ultrasonla koymak mümkün olabilmektedir.

    Hangi miyomlar alınmalıdır?

    Hangi miyomların alınması gerektiği kadının şikayetlerine ve neden olduğu sonuçlara göre belirlenir. Eğer miyomun çapı 5 santim veya daha büyükse veya miyom büyümeye devam ediyorsa ve aynı zamanda şikayetler hayat hayat kalitesini bozuyor ve yukarıda belirtilen hastalıklara neden oluyorsa tedavi gerektirir. Ancak herhangi bir şikayetin ya da büyümenin olmadığı durumlarda altı ayda bir jinekolojik takip ve ultrason muayenesi yeterli olacaktır.

    Miyomlar ne zaman ameliyat edilmeli?

    Kadın açısından miyomlar sıkıntı bir durum yaratmaya başladığında büyüme devam ediyorsa, ciddi bir baskı oluşturuyor ve şiddetli kanamalar yaşanıyorsa, gebeliğe engel oluyorsa ya da düşüklere sebep olabilecek durumlar söz konusu ise miyomlar tedavi gerektirir. Ameliyat açık cerrahi ya da laparoskopi veya histeroskopi yoluyla yapılır. Rahim içi astar dokuya doğru büyüyen miyomlar histeroskopi tekniği ile vajinadan girilerek alınır.

    Miyom ameliyatlarında hangi yöntemler kullanılır?

    Bugün birçok büyük merkezde miyom ameliyatları ağırlıklı olarak laparoskopik yolla yapılmaktadır. Miyomlar bu yöntemde karın hiç açılmadan göbek çukurundan girilerek (laparoskopi) ameliyat edilir. Ve eskiden sorun oluşturan büyük ya da çok sayıda miyomlar dahi deneyim ve teknik altyapı olanaklarının gelişmesiyle birlikte kapalı yöntemle ameliyat edilebilmektedir.

    Eğer hasta menopozda veya menopoza yakın bir dönemdeyse rahmin tümünün alınması söz konusu iken henüz doğurganlığını tamamlamamış veya rahmini kaybetmek istemeyen hastada sadece miyom veya miyomların alınması mümkündür.

    Özellikle büyük miyomlarda laparoskapik ameliyat ciddi bir deneyim gerektirir. Ancak bununla birlikte işlemen bu yolla yapılması hastaya önemle kazanımlar sağlar. Bunlar; karın kesisi olmadığı için estetik bir kaygı duyulmaz, ağrı ve kanama riski açık cerrahiye göre daha az olur. Komplikasyon riskinin düşük olması dolayısıyla da sosyal ve gündelik hayata çok daha hızlı bir geri dönüş yaşanabiliyor.

    Miyomların ameliyatsız tedavisi mümkün müdür?

    Evet, böyle bir yöntem mevcut. Magnet rezonans (MR) rehberliğinde ses dalgalarının fokuslanması (high-intensity focused ultrasound guided by magnetic resonance (MR-HIFU) işlemi binlerce hastada başarı ile uygulanmıştır. Narkoz ve ameliyat gerektirmeyen bu yöntem her dört miyom hastasından ancak biri için uygun olabiliyor. Başarılı sonuçlara ulaşabilmek için vakaların mutlaka doğru seçilmiş olması gerekir.

  • En çok kaç kez sezaryen doğum yapılabilir?

    En çok kaç kez sezaryen doğum yapılabilir?

    “En çok kaç kere sezaryen ile doğum yapabilirim?” ya da “Kaçıncı sezaryenden sonra riskler artar?” gibi soruların yanıtları özellikle ilk doğumunu bu yöntemle yapmış anne adayları tarafından merak edilir. Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu’ndan merak edilen bu soruların yanıtlarını aldık.

    Konuyla ilgili kesin ve net bir sayı yoktur ancak kadın doğum uzmanları tarafından kanıksanmış olan görüş, üçten sonraki sezaryenlerin risk oluşturabileceği şeklindedir. Bunun sebebi ise yapılan her ameliyatta kişinin karnının içindeki yapışıklıklar daha fazla artmaya başlar ve bu artan yapışıklıklar bir sonraki ameliyat için güçlük yaratabilir. Bunun yanında yapılan sezaryen sayısı çoğaldıkça, bebeğin eşinin aşağıya yerleşmesi (plasenta previa) olasılığında ve bebeğin eşinin rahime yapışma (plasenta akreata) olasılığında bir yükseliş gözlenmektedir. Bu artışlar belirli risklere sebep olur. Ancak bu risklerin oluşma ihtimali ilk üç ameliyatta yoktur. İlk üç sezaryenden sonrası bu sebeple riskli sayılabilir. Her ameliyat bir risk taşır, sezaryen de bir ameliyattır ve operasyon gereği risk taşır.
    Çok sayıda yapılan sezaryenin yol açtığı riskler

    Yapılan sezaryen sayısı ile bağlantılı olarak aşağıdaki komplikasyon oranlarında artış gözlenir:

    Mesane, barsak ve üreter yaralanması söz konusu olabilir.
    Annenin yoğun bakım gereksinimi artar.
    Sezaryen ile yapılan doğum sayısı fazlalaştıkça rahim içinde yapışıklık oluşma ihtimali artar, plesenta doğum kanalına konumlanabilir ve doğum kanalı kapanabilir.
    Sezaryen doğum sayısı arttıkça rahimde gerçekleşen kesi miktarı da artar. Diğer ameliyatlarda olduğu gibi sezaryende de bazı risklerin gerçekleşebilme ihtimali bulunur.

    Kaç kez sezaryen yapılabilir?

    Sezaryen ile doğum yapan anne adayları için en yaygın olarak sözü geçen görüşlerden biri de 3 defadan fazla sezaryen ile doğum yapılamayacağıdır. Ancak bu yanlış bir bilgidir. Üçten fazla sezaryen yapılabileceğinin ancak bunun riskler taşıdığının bilinmesi gerekir. Sezaryen ile üçten fazla yapılan doğumların tehlikeli olduğuna dair görüşler de bulunmaktadır. Sezaryen ile yapılan doğumlarda anne adaylarının karın içi yapışıklıkları gün geçtikçe artış gösterir ve risk taşıyan, zorlayıcı durumlar oluşur.

    Bir anne için sezaryen ile doğum, 2 – 3 defadan fazla yapılması önerilen bir durum değildir. Fakat bu, üçten fazla sezaryen doğum yapılamaz manasına gelmez. Üç defadan fazla sezaryen ile doğum yapılması mümkündür. Fakat her doğum için risk artış göstermektedir. Üç defadan fazla gerçekleştirilen sezaryen doğumlarda anne ve bebek, risk faktörü ile karşılaşabilir. Bu sebeple çok gerekli durumlar haricinde sezaryen doğum gerçekleştirilmemesi önerilir.
    Sezaryen ardından vajinal doğum yapabilmek için gerekli şartlar

    Anne adayı sezaryen ile doğumun ardından normal yolla doğum konusunda da bilinçlendirilmelidir. Anne adayının pelvis yapısı muhakkak normal doğum için uygun olmalıdır, yani anne adayının rahminde bir çatı darlığı bulunmamalıdır. Bebeğin kilosu, duruşu ve geliş şekli de normal doğum için uygun olmalıdır ki normal doğum gerçekleşebilsin. Yani sezaryeni gerektirecek ek bir durum söz konusu olmamalıdır.

    Anne adayının rahminde şekil bozukluğu ya da önceki doğumlarında rahmin yırtılması gibi bir durum mevcut ise sezaryen yapılması gerekebilir. Rahimden daha önce myom çıkarılması yani myomektomi ameliyat geçmişi bulunmamalıdır. Anne adayı daha önceden yatay kesili bir ya da en fazla iki sezaryen geçirmiş olmalıdır.

    Hangi durumlarda sezaryen sonrası vajinal doğum uygulanması sakıncalıdır?

    Daha önce dikey (klasik) kesiyle sezaryen öyküsü
    Rahmin doğum eyleminde açılması (rüptür) öyküsü
    Daha önce çeşitli nedenlerle rahime yapılmış cerrahi işlemlerde derin kesiler yapılmış olması
    Mevcut gebelikte normal doğumu zorlaştıracak etkenlerin varlığı (iri bebek, makat, yan geliş vb.)
    Daha önceki sezaryen nedeninin devam etmesi (dar çatı vb.)

    hürriyetaile

  • Sivilce kabusu

    Sivilce kabusu

    Ergenlik çağında gençlerin ve ebeveynlerin korkulu rüyası sivilceler alınacak bazı önlemlerle önlenebilir.

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Şekerli gıdalar sivilce etkisini arttırır. Dozunda tüketilmeli” uyarısını yaptı.Yağ bezi ve kıl follikülü hastalığı olan sivilceler ağırlıklı olarak ergenlik çağında görülüyor.

    Toplumların yüzde 80’inde görüldüğünü ifade eden Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Çoğunlukla 14 – 20 yaş aralığında ortaya çıkar. Anatomik olarak yağ bezi, kıl gövdesi ve kökü birleşik bir birim şeklindedir bu sebeple ünitenin bir bölümündeki sorun dolaylı olarak diğer bölümünü de etkiler” dedi.

    Akne oluşumunun nedenleri

    Akne oluşumun pek çok nedeninin olduğunu ifade eden Dr. Nilhan Atsü,”Bu faktörler arasında, ergenlik, yumurtalık ve böbrek üstü bezi hormon hastalıkları gibi hormonal faktörlerin yanı sıra genetik faktörler, yapısal faktörler olan deri tipi, kişisel faktörler olan temizlik ve kozmetik bakım alışkanlıkları, çevresel faktörler olan güneş, iklim koşulları, deniz seviyesinden yükseklik, nem oranı, endüstriyel atıklara bağlı çevre kirliliği ve yanlış beslenme alışkanlıkları sayılabilir” dedi.

    Aileleri ergenlik döneminde bazı belirtilere karşı uyaran Atsü, ”Ergenliğe girişle hormonal faaliyetin neticesinde deride yağ salgısı artışı, saç derisinde koku değişikliği, yüzde hafif siyah noktaların belirmesi gibi başlangıç belirtilerinde ailelerin bir dermatoloğa başvurularak muayene ve şiddet tayini ile ilgili öneri almalarını tavsiye ederim. Sorun henüz kozmetik seviyedeyken dermatolog görüşü ile aknenin tıbbi şiddete dönüşmesi engellenebilir” dedi.

    İşte yapılması gerekenler

    -Deri tipine uygun temizleyicilerle cildin düzenli olarak sabah akşam temizlenmeli.

    -Yağ nem dengesini korumaya yönelik, gözenek tıkanması oluşturmayacak yağsız tıbbi kozmetik nemlendiriciler ile cilt nemlendirilmeli.

    -Gün içerisinde saça uygulanan şekillendiriciler yüze uzun süre temas sonucu sivilceye neden olabileceği unutulmamalı.

    -Yoğun olarak güneş ışınlarına da maruz kalmak sivilceyi tetikleyen bir diğer neden olduğundan abartılı güneşlenmekten korunmalı.

    -Kızlar kapatıcı makyajlardan kaçınmalı ve makyajlı uyumamalı.

    Önleminizi erkenden alın

    Erken dönemde dermatolog danışmanlığı ile tedbir alınmasına ve harfiyen uygulanmasına rağmen sivilce şiddeti arttığında neler yapılması gerektiği konusunda bilgi veren bilgi veren Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilhan Atsü, ”Sivilceler tıbbi boyuta ulaşırsa yine ilk olarak başvuracağımız merci bir dermatoloji uzmanı olmalıdır. Dermatoloğunuzun düzenleyeceği tedavi, sorunun şiddetine, hasta özelliklerine ve mevsime göre değişecektir. Klinik koşullarda dermatolog gözetiminde seanslar halinde uygulanan klasik cilt bakımı, fiziksel ve kimyasal peeling bazen tek başına yeterli olabileceği gibi bazen de reçeteli tıbbi tedavi eklenebilir. Hafif ve orta şiddette aknede dıştan, orta ve ciddi şiddette aknede ise dıştan ve ağızdan tedaviler uygulanır. Takip ve kontrol en önemli husus olup hastanın dermatoloğuyla işbirliği içerisinde kontrolleri aksatmadan tedavisini sahiplenmesi ve sürdürmesi, sabırsız olmaması gerekir” şeklinde konuştu.

    Beslenme şekli de önemli

    Atsü beslenme şekline de dikkat çekerek, ”Akne oluşumu yağlı gıda tüketimi ile ilişkilendirildi yıllar yılı ve hala halk arasında bu şekilde anılır. Günümüzde daha ziyade glisemik endeksi yüksek, hızlı kana karışıp kan şekerini hızlıca yükselten gıdaların tüketimi ile oluştuğunu artık çok net biliyoruz. Bundan dolayı tatlı ve şekerli gıdaların tamamından uzak durmamız gerekir, uzak duramıyorsak dozunda tüketmemiz gerekir” uyarısında bulundu.

  • Çalışırken şişmanlamayın

    Çalışırken şişmanlamayın

    İşte size hem sağlığınızı hem de ideal kilonuzu koruyacak birkaç öneri…

    Her sabah işyeri servisi, toplu taşıma araçlarıyla ya da kendi aracıyla işe gidenler plaza ya da ofislerde yaşamlarını sıkıştırır. Bu tekdüzelik ve spora vakit ayıramamak neticesinde de kilo almak kaçınılmaz olur. Hem kilo almanızı engellemek hem de sağlıklı yaşam için size faydalı tavsiyeler…

    – Asansör kullanıyorsanız, ofisinizin bulunduğu kattan birkaç kat önce inin ve merdivenleri kullanın.

    – Eğer işiniz masa başında ise her yarım saat bir kalkıp ofiste biraz yürüyün.

    -Öğün atlamamaya çalışın. İşyerinde nitelikli ve abartmadan yiyin. Aralarda acıkırsanız taze meyve gibi sağlıklı atıştırmalar yapın.

    – Bol meyve ve sebze tüketin. Yanınızda salatalık getirin. Günde en az beş porsiyon tüketin. Bir porsiyon, iki-üç kaşık sebze, bir adet meyve (mesela bir muz) veya iki-üç adet küçük boy meyve (örneğin erik), bir küçük kase meyve salatası veya bir bardak taze sıkılmış meyve suyuna denktir. Bunlar fazla kalori yükü yapmadan sizi tok tutar.

    – Daha az hayvansal (doymuş) yağ tüketin. İşyerinde her gün farklı bir et cinsi seçin.

    – Ne kadar alkol tükettiğinize dikkat edin. İçki çok kalorilidir ve şişmanlatıcı yiyeceklere karşı iştahı artırır.

    – Bol bol su için. Günlük hedefiniz altı-sekiz bardak olsun. En fazla 12 bardak için. Yağsız veya yarım yağlı süt, az yağlı yoğurt ve az yağlı peynir gibi düşük yağ içeren günlük ürünleri tercih edin. Bitkisel çay tüketiminde özellikle rezene ve zencefili seçin.

    – Düzenli olarak balık yiyin. Haftada en az bir kez yağlı balık (örneğin somon, sardalye, konserve ton) tüketmeye özen gösterin.

  • 2014 Duvar Raf Modelleri

    2014 Duvar Raf Modelleri

    Dekoratif raf modellerini hazır bir şekil de satın alabileceğiniz gibi hayalgücünüzü de kullanarak istediğiniz şekli çizip yada tarif edip güvendiğiniz işinin ehli bir mobilya ustasına da yaptırabilirsiniz.

    2014 Duvar Raf Modelleri

    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri
    2014 Duvar Raf Modelleri

    2014_duvar_raf_modelleri (1) 2014_duvar_raf_modelleri (4) 2014_duvar_raf_modelleri (9) 2014_duvar_raf_modelleri (10) 2014_duvar_raf_modelleri (11) 2014_duvar_raf_modelleri (12) 2014_duvar_raf_modelleri (13) 2014_duvar_raf_modelleri (14) 2014_duvar_raf_modelleri (15)

  • Evlilik anlaşması nasıl yapılır?

    Evlilik anlaşması nasıl yapılır?

    Evlilik sözleşmesi nedir? Evlenmeden önce mi sonra mı yapılır? Hangi mallar üzerinde eşin hakkı olur?

    Hiç kimse boşanacağını hayal ederek evlenmez elbette. Ancak hayat şartları bazen insanları istemedikleri noktaya getirebilir. İşte o zaman, malların paylaşımı konusu büyük bir soruna dönüşebilir. Bu noktaya gelindiğinde sorun yaşanmaması için yasalar “evlilik anlaşması” çözümünü üretmiş eşler için.

    Evlilik anlaşması nedir?

    Çiftler, evlenmeden önce, sonra ya da nikah esnasında bir mal rejimi sözleşmesi yaparak edinilmiş mallara katılma, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimlerini benimseyerek sözleşme yapabilirler.

    Mal rejimi sözleşmesi şekle tabidir. Noterden imzaların tasdikli olması ya da sözleşmenin bizzat noter tarafından düzenlenmesi gerekir. Tam nikah sırasında yazılı olarak eşler, “biz şu mal rejimini benimsedik” diye bir belge ibraz edebilirler. Gerek noterde yapılsın gerek nikah sırasında evlenme memuruna sunulsun, mutlaka tarafların imzalarını içermesi gerekir sözleşmenin.

    Edinilmiş mallara katılma rejiminin benimsenmesi, Türkiye’de, evli kadının durumunu iyileştirme amacını güder.

    Evlilik anlaşması nasıl yapılır?

    Evlenmeden önce ya da sonra ve nikah sırasında yapılabilir. Nikah sonrasında yapılan evlilik anlaşması için eşlerin birlikte yazılı ve imzalı belge sunmaları yeterlidir. Bunun dışında yapılan mal rejimi sözleşmesi için noter iki şekilde devreye girer:

    1- Taraflar imzaladıkları belgeyi notere götürürler ve noter sadece imzaları onaylar.
    2- Noter kendisi mal rejimi sözleşmesini düzenler. Tarafların kendi önüne geldiğini ve bulunduğu beyanları bizzat kendi kaleme alarak altını imzalar ve taraflara imzalatır.

    Evliler hangi mal rejimini seçeceklerine nasıl karar vermeli?

    Evlenecek ya da evlenmiş olanlar, yasal mal rejiminin dışına çıkmak istiyorlarsa, ciddi olarak düşünmeliler. En kolay seçim “mal ayrılığı sözleşmesi”dir. Eşler, birbirinden bağımsız olarak, mallar üzerinde bütün haklarını kullanabilir hale gelirler bu sözleşmeyle.

    Hangi mal rejiminin seçileceğine ilişkin olarak iyi bir hukukçuya başvurmak gerekir. Aile hukukuna özel ilgisi olan hukukçudan danışma almak iyi olur. Çünkü mal rejiminin tasfiyesi gündeme geldiğinde oldukça büyük sorunlarla karşılaşılabilir.

    Hangi mallar edinilmiş mal olarak kabul edilir?

    Edinilmiş mal hakkında kanunda geçen bir tanım vardır: “Eşlerin bedelini ödeyerek ya da emekleri karşılığında elde ettikleri mal varlıksal değer.” Dolayısıyla bedelini ödeyip aldığınız herhangi bir taşınır taşınmaz mal, hisse senedi, menkul kıymet ve çalışmanızın karşılığı olan maaşınızla edinilmiş mallar bu kapsama girer.

    Kişisel mallarınız, diğer eşe karşı hiçbir yükümlülüğünüzün olmadığı mal varlıksal değerlerin getirileri de kural olarak edinilmiş maldır. Örneğin, miras olarak kalan bankadaki para kişisel maldır ve eşin bu para üzerinde herhangi bir hak iddia etmesi mümkün değildir. Ama o paranın faizleri edinilmiş mal sayılır ve eşin o getiri üzerinde alacak hakkı vardır.

    Hangi mallar edinilmiş mal olarak kabul edilmez?

    “Edinilmiş mallara katılma” dediğimiz yasla mal rejiminde, edinilmiş mallar dışında “kişisel mallar” da vardır. Kişisel mallar, kural olarak, herhangi bir karşılık ödenmeden elde edilmiş olan mallardır. İlaveten manevi tazminat türü de kişisel mallardan sayılır.

    Eşlerin bu tür mallar üzerinde herhangi bir alacak hakkı söz konusu değildir. Miras yoluyla kalanlar, piyango ikramiyesi, bağış yoluyla elde edilmiş para kişisel maldır, edinilmiş mal değildir.

    Eşlerin kişisel giyimleri, süs eşyaları gibi kişisel eşyalarının edinilmiş mal olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

  • Evliliğinize zarar veren davranışlar…

    Evliliğinize zarar veren davranışlar…

    Kadınlar bazen ilişkilerine zarar vereceğini bilmeden, hatta ilişkilerinin güçleneceğini düşünerek yanlış davranışlar sergileyebiliyor. Zarar görmüş pek çok evlilik, hep bu ilişki için iyi olacağı düşünülen davranışlardan etkileniyor. Şimdi gerçeklerle yüzleşme zamanı!

    Ona kral gibi davranmak

    O ne yaparsa yapsın siz içinize atmaya, kırgınlığınızı ya da kızgınlığınızı ona yansıtmamaya devam ettikçe aslında ilişkiniz yıpranır.

    Eşiniz sizi gerçekten incitecek ya da kızdıracak bir şey yaptığında, kızgınlığınızı ya da kırgınlığınızı o anda ona açıklamazsanız, bunu yapmaya devam edecektir. Erkekler kadınların sabır sınırlarını test ederler. Sınırı aştıklarında sizden aldıkları tepkiyi ölçer ve bundan sonraki adımlarını ona göre atarlar.

    Öte yandan fikrinizi ve ne hissettiğinizi ona anlatarak kendinize olan güveninizi göstermiş olursunuz. Bu da aslında erkekler tarafından bir şikayet olarak değil, özgüveni sergilemek olarak algılanır ve sizi çekici bulmasını sağlar.

    Kendine bakmamak

    Birçok kadın, erkeklerin her koşulda rahat olan kadınları tercih ettiğine inanıyor. Oysa bu tamamen doğru değil. Evet, erkekler kendilerini duygusal açıdan fazla zorlamayan, rahat davranan ve kendilerini rahat bırakan kadınlardan hoşlanırlar, ama bu düşünce dış görünüş için geçerli değil.

    Evliliğin ilerleyen yıllarında eşinizin yanında kendinizi daha rahat hissetmeye başlamanız çok doğal ama üstünüze başınıza biraz dikkat etmelisiniz. Çünkü erkekler en ufak değişiklikleri bile hemen fark edebilirler. Aslına bakarsanız en salaş görünümlü, en rahat erkekler bile görselliğe çok önem verirler. İyisi mi o büyükanne külotlarınızı bir köşeye bırakın, duşunuzu alıp vücudunuza mis gibi kokan bir losyon sürün ve tıpkı ilişkinizin ilk zamanlarındaki gibi güzel görünebilmek için vakit harcayın.

    Her zaman dürüst olmak

    Bazen beyaz yalan söylemek gerekebilir. Ne de olsa eşiniz her zaman gerçeklerle baş etmeyi başaramayabilir. Dürüstlük sağlıklı ilişkilerin temel taşlarından biri olsa da, bazen gerçekleri itiraf etmeniz ilişkinize güvensizlik duygusunu ve kızgınlığı bulaştıracaksa beyaz yalan sizin için iyi bir politika olabilir. Elbette büyük yalanlardan söz etmiyoruz. Bunlar ciddi sıkıntılara neden olabilir. Sadece ikinizin de huzurunu bozmayacak küçük yalancıklar…

    Diyelim ki aileniz aslında eşinizi hiç beğenmiyor. Eşiniz, ilişkinizin ilk zamanlarında ailenizin onun hakkında ne düşündüğünü sordu. Dürüst olmak zorunda değilsiniz. “Ailem, benim hayatımla ilgili pek yorum yapmaz” deyip çok fazla ayrıntıya girmeden konuyu kapatmalısınız. Zira detaya girmek sonradan eşinizin yalanınızı ortaya çıkarmasına fırsat yaratabilir. Suçluluk hissetmenize hiç gerek yok. İlişkinizin huzuru için yapıyorsunuz bunu.

  • Susam yağı ile saç uzatma

    Susam yağı ile saç uzatma

    Saç uzatmak, iyi bir bakım ile çok daha kolay olabilir. Susam yağının saça faydaları, hiç de azımsanacak gibi değildir ve saç uzatmak konusunda sizler için çok yararlı olacaktır. Susam yağı saça nasıl kullanılır?

    Susam yağı saç bakımında badem, fındık ve çam terebentin yağları ile birlikte kullanılabilir. Saç diplerine masaj yaparak kullanılır. Fakat bu gün biz sizlere, susam yağı ile saç uzatmak konusunda farklı bir tarif vereceğiz..

    Susam Yağı İle Saç Uzatma

    Susam Yağı İle Saç Bakımında Kullanılacak Malzemeler:

    • 1/2 soyulmuş avakado,
    • 2 adet bıldırcın yumurtası,
    • 1 çorba kaşığı susam yağı.

    Soyulmuş avokadoyu iyice ezin. İçine bıldırcın yumurtası ve susam yağını koyup karıştırın. Saç diplerinize masaj yaparak uygulayın. Streç filmle sarıp 2 saat bekletin. Ardından saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın. Haftada 1 defa uygulayın.

    Önemli Hatırlatmalar

    Saçlarınızı yıkarken, susam yağının zemine dökülmesi ile zemini kayganlaştıracağı unutulmamalıdır. 10 yaşından küçük çocuklarda dahili ve harici kullanımı sakıncalıdır.

    Susam Yağı Saç Çıkarır Mı Nasıl Sürülür?