Ben eskiden bu konuda daha farklı düşünüyordum.. Ama yaşadıklarım, gözlemlediklerim fikrimi değiştirdi..
Aldatan kocayı affetmeye çalışmak, aklına geldikçe gözyaşı dökmek, sürekli kendi içinde bir mücadele içinde olmak demek.. Ve bu da hergün yüzlerce sinir hücresinin ölmesi demek.. Sinir hücresi de yenilenmiyor malum..
Yani adam yuvasını, ilişkisini düşünmeyecek, adrenalin ve tutku peşinde koşacak.. O mutlu olacak.. Sonra enselenince "ah gülüm,vah gülüm, affet kulun köpeğin olayım" diyecek.. Ben onu affetmeye kendimi zorlaya zorlaya kanser olacağım, pışşıık..
Ayrıca uzmanlar, aldatanın muhakkak tekrar aldatacağını, çünkü aldatmanın bir ruh hali değil, bir kişilik bozukluğu olduğunu söylüyor.. O kişilik bozukluğu kimi insanda sürekli ön plandadır, kimi insanda da belki bazı etkenler sonucunda ortaya çıkar. Ama neticede o insanda vardır bu özellik.
Bir uzman diyor ki, "Aldatan erkeği affetmeyin, bu durumda sadık bir erkek olma ihtimali olabilir. Tabi bunun yararını o erkeğin bir sonraki ilişkisi görür."..
Ayrıca eskiden "çocuklarım için sürdürüyorum" diyen kadınlara hak verirdim, şimdi ona da toleransım yok..
Aldatılan kadın eski huzuruyla, mutlulukla kocasını-yuvasını sevemiyor, bunu gözlemledim. O evden hırgür eksik olmuyor. E çocuklara bu durum zarar vermiyor mu. Herkes kiminle mutluysa onunla yaşasın, en güzeli.. Bir çocuk babasını her akşam görmekle tatmin olacak diye bir kural yok..
Bunlar benim düşüncelerim..