Uzman Dr. Orhan Karaca: ‘Eğer çift birbirinin düşüncelerini yeterince bilmiyorsa ve detaylar konuşulmadan düğüne doğru bir gidiş olduysa düğüne dair aşamalar gerçekleştikçe fikir ayrılıkları başlar.’

İyi bir kişiyle evlenmek, iyi bir evlilik yapmak birçok insanın hayali olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, bu hayal hem müstakbel eş için hem de evlilik süreci için kurulacağını belirtti. Evlenmeye karar vermiş çiftlerin evlilik öncesinde birbirlerini çok iyi bir şekilde tanıması gerektiğinin önemli vurgulayan Orhan Karaca, “ Kimi düğüne dair her şeyin mükemmel olmasını beklerken kimi de düğüne sadece bir tören olarak bakar.” dedi.
Uzman Dr. Orhan Karaca, “Eğer çift birbirinin düşüncelerini yeterince bilmiyorsa ve detaylar konuşulmadan düğüne doğru bir gidiş olduysa düğüne dair aşamalar gerçekleştikçe fikir ayrılıkları başlar. Her iki taraf da başta konuşması gerekenleri son aşamada konuşmak zorunda kaldığı için zaman kısıtlılığının verdiği baskıyla diğerini ikna etmeye çalışır. Bazen ailelerin hayalleri de işe karışır ve çift arasındaki gerilim gittikçe artar. Yeterli iletişim kurulmadığı için bu sürece gelindiği çoğu zaman göz ardı edilir ve çift birbirini değişmekle suçlar. Aslında kişi müstakbel eşinin düşüncelerini öğrenmemiş, varsaymıştır. Varsayımlarının gerçekleşmemesi kişide hayal kırıklığı oluşturur. Eğer ciddi düzeyde harcama da yapıldıysa bu da baskı oluşturur ve iletişim kopma safhasına gelebilir. Bu yaşanan iletişim bozukluğu sadece törene dair yaşanmaz. Benzer şekilde kültürel ve dini unsurlar üzerine fikir ayrılıkları, eşin ailesi ile birlikte yaşamak zorunda kalma, evlilik sonrası rollerde beklentinin karşılanmaması, iş yaşamı ve ekonomik bağımsızlığından vazgeçmek zorunda kalma, eşin kıskançlığı nedeniyle o ana kadar içinde olduğu sosyal çevresinden uzak bir yaşam tarzını onaylamak zorunda kalma da çift arasındaki gerilimi tırmandıran konulara örnek olarak gösterilebilir.” şeklinde konuştu.

BUNLAR HANGİ SEBEPLERDEN KAYNAKLANMAKTADIR?
Evlilik öncesinde çiftler arasındaki sorunların sebeplerini tek tek sıralayan Orhan Karaca, sözlerine şöyle devam etti.” Evlilik öncesinde çiftin birbirini tanıma fırsatı bulamaması, hayata bakış açısı ve beklentiler arasında ciddi farkların oluşu, alışık oldukları sosyoekonomik ve sosyokültürel düzey farklılığının belirgin oluşu, ebeveynlerin sürece müdahaleci tutumları, bireylerin psikolojik sorunlarının yoğun oluşu ve karşı karşıya kalınan problemleri çözmede problem çözme becerilerinin eksik oluşu çiftin arasında sorun yaşanmasına neden olabilmektedir. Ayrıca tahmin, yaşanan bir olumsuzluğu diğer alanlara da genelleyerek varsayımlarda bulunma, küçümseme, karamsarlık, endişe, yok sayma, asgari saygı düzeyinin korunmayışı, tolerans eksikliği, yaşanan sorunları bir kişiye mal etme, fedakârlık yaptığına ancak buna değer verilmediği yönündeki düşünceler, diğer kişilerin de bu olumsuzluklara sahip olması ve süreçte etkin rol oynamaları da çift arasındaki sorun çıkmasına, eğer varsa derinleşmesine neden olabilir.”

ÇİFTLER BU SORUNLARI NASIL ÇÖZEBİLİR?
Çiftlerin arasındaki sorunları öncelikle empati yaparak yani müstakbel eşinin ne yaşadığını hissetmeye çalışmalı, onun düşüncelerini dinlemeli ve kendini onun yerine koyarak aşabileceğini ifade eden Karaca, “ Empati karşılıklı yapıldığında iletişim sorunları kısa sürede çözülebilir. Bunun dışında kişiler öz eleştiri de yapabilmeli ve bir takım hatalarında ısrar etmemelidirler. Hatayı fark edip düzeltmenin bir erdem olduğunu unutmamalıdırlar. Müstakbel eşin yaptığı özeleştiriye galibiyet kazanmış edasıyla yaklaşmamalı, kendisini anlamaya çalıştığı ve bunda başarılı olduğunu gördüğü için teşekkür etmelidir. Ailelerin kendileriyle ilgili hayallerini bilen çift bunu müstakbel eşiyle paylaşmalı, bu konuda ondan yardım istemeli, ailelerin karşı karşıya gelmesinin önüne geçilmelidir. Zira bazı ailelerde nezaket konusunda yeteneksiz yıkıcı tutum sergileyen kişiler olabilir.“dedi.

EVLİLİK TERAPİSTİNDEN DESTEK ALMAK GEREKİR Mİ?
Karaca, “Evlilik terapistlerinin kendi düşünceleriyle taraflardan birini ikna etmeye çalışacağı ön yargısı maalesef yaygındır. Çiftler iletişim bozukluğu yaşandığında haklı olduklarını, bir başkasının fikrine ihtiyaç duymadığını söyleyerek çoğu zaman terapiste gelmeyi kabul etmezler.Halbuki terapistin görevi çifte ne yapacağını söylemek değildir. Aralarında kendilerinin farkında olmadıkları iletişim sorunlarını tespit etmek, birbirlerini anlamalarını sağlamak, sorunlarını konuşarak çözebilecekleri bir süreç başlatmaktır. Çift terapistine başvurmak için belli bir zaman yoktur. Evli çiftler başvurabildiği gibi evlenmek üzere olanlar da başvurabilirler. Amaç sağlıklı iletişimin sağlanması ve çiftin kendi dinamikleriyle kendi sorunlarını çözebilecekleri noktaya gelmeleridir. Hatta evlenme aşamasında olan kişilerin başvurduğunda daha olumlu sonuçlar alınabilir. Zira yeni başlayan bir ilişkiyi yapılandırmaya çalışmak bozulmuş bir ilişkiyi düzeltmekten daha kolaydır.”