Ben de kulübe ve bu gruba yeni katıldım ne yazık ki. İlk hamileliğimdi, 21. haftaya kadar hiçbir sorun yaşamadan gelmiştim. Bütün kontrollerden mutlu ayrılıyorduk eşimle. Sadece ilk 14 hafta yoğun şekilde bulantı ve kusmalarım olmuştu. Sürekli yanımda annem ve kayınvaldem kalmıştı çünkü mutfağa dahi giremiyordum. Hatta o kadar rahatsızlık vermişti ki, bu hamilelik hiç de insanların abarttığı gibi mükemmel bir şey değilmiş, hayatım kabusa döndü diyordum. Ama doğanın bir harikasıymış, bir lütufmuş bilemedim.
21+1'deyken sabah hafif ağrı vardı karnımda ama bir süredir kabızlık şikayetim olduğu için ondan kaynaklandığını düşündüm. Ama akıntım da normalden daha yoğundu. İş yerindeyken daha da arttı. Rengi ve kokusunda bir gariplik yoktu, sürekli kontrol ediyordum ama sık sık tuvalete gitmeme neden olacak kadar yoğundu. En son artık küçük bir kan pıhtısı geldi, sonra da akıntıya hafif pembelik bulaşmıştı. Karın ağrım da devam edince doktorumu aradım. O bile ihtimal vermedi başta bir şeylerin ters gittiğine. Korkma atlattın kritik dönemi, en güvenli haftalardasın dedi. Ama ben içime doğmuş olacak ki telefonda çok korkuyorum, içim rahat değil diyordum ağlayarak. Doktorum da hemen muayenehanesine çağırdı, yine hâlâ 'hadi için rahat olsun, bir baktır' demişti.
Arkadaşımla hemen gittik, sonrası zaten hayatımın en kötü günüydü. Yolda artık kasıklarım iyice ağrımaya başlamıştı zaten. Önce diğer doktor baktı ultrasonla. Her şey yolunda dedi, hareket ettiğini görebiliyorduk, kalp atışlarını dinletti, yine çok iyiydi, dakikada 163. Gelişimi de çok iyi dedi, kafasını kalbini ölçtü, önden bile gidiyordu. Sonra nolur nolmaz, bir de vajinal ultrasonla bakalım dedi. İşin rengi o zaman değişti. Doktorun surat ifadesi değişti, biraz sıkıntılı bir durumla karşı karşıyayız. Bir sorunumuz varmış, pek basit bir sorun da değil. Hemen doktorunu arıyorum, sana durumu onun anlatması daha iyi olur dedi. Ondan sonra zaten hiç susmadım, bağıra bağıra ağlıyordum, bir yandan da 'bebek gidecek' diyebiliyordum. Öyle ne kadar yattım bilmiyorum, doktorum geldi, tekrar baktı ultrasonla, sonra bana durumu anlattı.
Kötü ihtimallere kulağımı tıkamıştım, öğrenmek bile istememiştim o zamana kadar, öğrenirsem çağırırım başıma gelir diye. Ama işte ne kadar öğrenmek istemesen de başına gelip öğretiveriyor. Buradaki pek çok kişinin de yaşadığı RAHİM AĞZI YETMEZLİĞİ sorunu varmış bende de.
O sırada eşim de gelmişti. Doktor tahtaya çizerek anlattı bize, normalde rahim ağzı sıkı sıkı kapalı olurmuş. Doğum sırasında sancı ve kasılmalarla açılırmış. Ama benim dokum çok esnekmiş, bebek büyüyüp ağırlaşınca taşıyamamış ve rahim ağzım açılmış. Açıklık 2cm'di. Doktorum acil selvikaj yapılacağını, plasentayı bir süngerle içeri doğru itip rahim ağzıma dikiş atılacağını, böylelikle bebeği BELKİ bir süre daha tutabileceklerini ama şansımızın çok düşük, %20 hatta daha da az olduğunu söyledi. Normalde bu aşamada doktorlar pek selvikaja kalkışmadan normal doğum yaptırıyor ama ben şansımı denemek istiyorum, sonra aklımızda kalmasın keşke yapsaydık demeyelim dedi.
Acilen hastaneye gittik, bir süre odada yattıktan sonra ameliyata alındım. Odam doğum koridorunun en sonundaydı. Pembe mavi renkli süslü kapılardan sedyede kaçınılmaz sonu bilerek, ağlayarak geçtim. Anesteziden önce hatırladığım en son şey, doktorumun elini tutup 'nolur uyandığımda iyi bir haber verin' dediğimdi.
Gözlerimi ameliyathanede açtığımda baygın halde hasta bakıcılara sordum önce 'bebeğim duruyor mu' diye. 'Bizim bilgimiz yok, doktorunuz bilgilendirecek' dediler. Belki on kere sordum aynı cevabı aldım. Asansörde hemşireye sordum defalarca, aynı cevabı aldım. Sonra koridorda doktorumu gördüm, 'olmadı' dedi, sonra zaten bağıra bağıra çırpına çırpına ağlıyordum. Kim bilir, o süslü kapılardan çıkıp baktı, acıdı üzüldü bana insanlar.
Sakinleşince ben doktorum olanları anlattı. Zaten hiç selvikaja başlayamamışlar bile. Anestesizi verdiklerinde idrar kesemi boşaltmışlar, zaten suyum çokta gelmiş, idrar kesesi dolu olunca o tutuyormuş, o da boşalınca suyum gelmiş. Bebek yaşayacak durumda değilmiş. Baygın olunca ben zaten göremedim bile bebeği.
O gece hastanede yattım. Ailem ve iş yerinden iki arkadaşım geldi. Kimseyi görmek istemedim, isteyenleri eşim iyi olmadığımı söyleyerek geri çevirdi. Telefonlara hiç çıkmadım, zaten konuşamıyordum bile ağlamaktan.
Bunlar olalı 3 haftayı biraz geçti. İlk hafta acısı çok daha kötüydü, kabullenemedim, sürekli o güne geri döndüm, her şeyi başa dönüp dönüp tekrar yaşadım, doktorun bana haberi verdiği ana gelince yine aynı acıyla ağladım. Gün geçtikçe azalıyor belki acısı ama geçmiyor. İçimdeki boşluk hissi içimi acıtıyor, sanki vücudumda bir parçam eksilmiş gibi hissediyorum. Hâlâ arada elim karnıma gidiyor. Kızımın kıpırtılarını duyamamak çok acı. Geçirdiğim 5 ayım, gelecekteki bir o kadar da zaman için kurduğum hayaller planlar...
Beni şuanda tek iyi edecek şey yeniden hamile kalmak olacak. Yeniden içimde bir can olduğunu hissetmek. Hem sevinç hem korku dolu bir sürecin beni beklediğini iyi biliyorum ama çok istiyorum yeniden hemen olsun. Bitsin bu bekleme süresi bir an önce. Sanki o zaman bu arayı unutup, hiç yaşanmamış, devam ediyormuş her şey gibi hissedeceğim.
Çok uzun yazdım biliyorum. Kimseyi sıkmak istemem, sadece bir çırpıda beni anlayan insanlara yaşadıklarımı anlatmak istedim. Yazarken bir daha yaşadım, ağladım.
Günlerdir forumda bu ve benzer konularda yazılanları okuyorum ağlayarak. İnsan başına gelmesinden korkarak kaçıyor bilmekten ama şimdi görüyorum ki ne kadar zorluk çekenler, belki daha da acısını yaşayanlar var. Bir yandan yalnız olmadığını bilmek iyi geliyor insana, bir yandan da insanların yaşadıklarına da üzülüyorsun kendi acının yanında. Her şeye rağmen terapi gibi.
Bundan sonra ben de buralardayım gibi görünüyor. Pazartesi günü doktor randevum var. Hem kontrol hem de aklımdaki her şeyi soracağım bir seans olacak. Buradan da paylaşımda bulunup kafasında soru işareti olanlara yardımcı olmaya çalışacağım.