Mantarlar içlerinde klorofil taşımayan canlılardır.
Mantarlar genellikle karanlıkta, nemli ortamlarda ve organik maddelerin bulunduğu her yerde ürerler.
Sıcak ortamları tercih ederler.
Soğukta pek fazla üreyemeseler de onları dondurarak öldürme imkanı yoktur.
Soğukta bir çeşit kış uykusuna yatarlar ve hareketsiz olarak sıcak havaların gelmesini beklerler.
Yapılan bir araştırmaya göre bir çiftlik toprağının 0,5 hektarlık bir alanında yaklaşık olarak birkaç ton canlı bakteri, yaklaşık 1 ton mantar, 100 kg. tek hücreli protozoan hayvanı, yaklaşık 50 kg. maya ve aynı miktarda alg (suyosunu) olduğu hesaplanmıştır.
Bir ormanda bitkileri ve ağaçları çevrelemiş olan yüz ile iki yüz mantar türü bulunmaktadır.
Bu mantarların bir kısmı yerleştiği ağaç gövdesi veya ağaç dalında faaliyet halindedir.
Büyük bir çoğunluğu ise ağaç bir rahatsızlık yaşadığında ya da ağaç çeşitli sebeplerle ölmeye başladığında ağacı “yemek” için hazır bekler.
Mantarların önemli bir özelliği vardır.
Bu canlılar ayrıştırıcıdırlar.
Bunun anlamı şudur: Bu canlılar, doğadaki kompleks organik maddeleri basit organik bileşiklere ve inorganik moleküllere dönüştürürler. Yani diğer canlıların bünyelerine alamadıkları besinleri basit bileşikler şeklinde parçalar ve onlara sunarlar.
Bunu yaparken amaçları kendi yaşam enerjilerini sağlamaktır.
Bunun için kullandıkları yöntem ise oldukça ilginçtir.
Mantarlar, diğer canlılar gibi besinleri yedikten sonra sindirmezler.
Önce sindirir, yani eritir sonra yerler.
Bunun için özel bir enzim salgılar ve yiyecekleri maddeyi parçalara ayırırlar.
Çevrelerindeki herşeyi bu yöntemle rahatlıkla parçalayabilirler, çünkü mantarların vücutları mycelia adı verilen dallara ayrılmış mikroskobik ince tellerden oluşmaktadır.
Besin sindirimi için bu hücreler büyük bir hızla uzarlar.
...