"Canberk" torunumun adıydı..
Adına kuracağım bu sitede dostlarımızla paylaşacaktık sevinçlerimizi..
Büyümesini izleyecektik birlikte, mesafeler olsa da aramızda..
Yollar ırak olmayacaktı.. ilk agu değişini ilk seslerini ilk resimlerini koyacaktım…
Ve büyümesini izleyecektim burada akrabalar dostlarla.. Büyüdüğünde de canberk kendini izleyecekti.. Hayallerimiz vardı pembe mavi..sevinçlerimiz vardı uçurtmalar kadar kıvrak salınan..
Beklemek zordu dünyaya gelişini.. Sabırsızdık hepimiz.. Seviyorduk onu..
Konuşuyorduk anacığının karnındayken daha.. Bu sitenin kuruluş nedeni var elbette..
Amacı değişse de.. 19 temmuz 2006 da o da sabırsızlanmış dünyaya gelmek için..
oysa daha 30 hafta 3 günlüktü.. yani yedibuçuk aylık kadardı.. zamanı vardı daha..
Bekleyemedi dokuz ayını doldurmayı.. her şey yolundaydı halbuki.. tüm tetkikler iyi gidiyor doktoru gidişattan memnundu.. ama sabırsızlanmış besbelli dünyaya gelmek için..
19 temmuz 2006 çarşamba günü saat 19:00 da tam akşam ezanı okunurken sezeryan ameliyatı ile hayata gözlerini açtı.. “ne yapalım..” dedik.. “aceleci imiş bebeğimiz..” dedik.. 45 cm. boyunda ve 1260 gr. Ağırlığında minik ama, pembe yanaklı, kapkara upuzun saçlı sağlıklı görünen bir bebekti..
Yenidoğan ünitesine gittiğinde doktorlar / hemşireler oradaki diğer bebeklere göre tosuncuk diyorlardı.. orada 950 gramlık bebekler vardı genelde.. Umutluyduk.. artık 30 haftalık bebeklerin yaşaması normaldi.. dünya 26 haftalık bebeği yaşatma çabasındaydı.. Anne olmuştu benim bebeğim, kızım yavrum..Anne olmuştu artık.. İnanamıyordum.. Anneanne olmuştum.. Nine olmuştum işte ya.. Mutluyduk.. Sezeryandan çıktığında kızım doğal olarak halsizdi.. ertesi gün ayağa kalktı.. yürüyüşünü yaptı.. Bebeğine süt vermesi söylendi doktorlarca.. günlerden perşembeydi.. Bebeğine süt verdi.. Çok mutluyduk.. Hayatımda ilk defa insanların içinde ağlamıştım sevinçten.. Damadım denizci.. Uzaklardaydı oğlu sabırsızlandığında.. Çoook çokk uzaklardaydı.. İtalya açıklarında gemisi seferdeydi.
Oğluna doğmadan önce söz vermişti ona yazdığı mektubunda.. Hayata gözlerini açtığında yanında olacaktı.. O an olamadı ama ilk limanda inerek uçakla döndü.. Ve oğlunun yanında olmayı başardı ilk günlerinde.. Her şey iyi gidiyordu.. Doğumun üçüncü gününe gelmiştik.. Üçüncü günün sabahı saat 11:00 de yenidoğan ünitesinde torunumu görmeye gitmiştim.. ve aynı gün kızım ameliyat yerindeki ağrılardan şikayet etmeye başlamıştı.. doktorlar kızıma “sonuçta ameliyat geçirdiğini ve bu ağrıların normal “ olacağını söyleyerek ağrı kesici verdiler.. aynı gün saat 11:00 de ise bebeğimiz de fenalaştı.. yenidoğan doktorları bebeğe kan verilmesi gerektiğini söyleyerek kan istediler.. babası hemen verdi kanını.. onca denizleri aşıp oğluna kanını vermeye gelmiş meğer.. yavrumuz 3 gün yaşadı..
kısacık üç gün.. upuzun üç gün.. 22 temmuz 2006 Cumartesi günü tam ikindi ezanı okunurken vefat etti.. aynı anlarda kızım da giderek artan ağrılarından yakınmaya başladı..
aynı gün hastahanede kalamayacağını söyleyen kızımı izinli olarak eve çıkardık.
Kötü bir gece geçirdi.. Bir yanda artan ağrıları (doktorlar bu ağrıların normal olduğunu söylüyorlardı..!)
Öte yanda yavrusunu kaybetmiş bir ananın kavrulan yüreği avuntu bilmiyordu.. Pazar günü pansumana götürdük.. Ama ameliyat dikişi etrafında bir gariplik vardı.. Cildi doğal değildi.. Pansumanı yapan doktora gösterip ne olduğunu sordum. Ve ağrılarının azalacağına artışını..
Ameliyat dikişi etrafındaki izlerin doğum çatlağı olduğunu ağrılarınsa birkaç güne kadar geçeceğini söyledi.. ve o doğum çatlağı dediği yerin üzerini de pansumala kapattı..
Doktora güveniyorduk ve daha önce bir sezeryan tecrübemiz yoktu.. Ağrı kesicilerini verdi eve döndük..
Yine aynı gün bebeğimizi minik kabrine yerleştirdik.. Üzgündük.. Hayır üzülmek denmez buna.. Bir başka acıydı bu… Bir yanda evlat acısı çeken ve ağrılar içinde kızım.. Bir tarafta ben ..
Evladımın, evladı için döktüğü her damla gözyaşı yüreğimde ayrı bir yara açan ben.. Şaşırmıştım..
3 günlükken kaybettiğimiz bebeğimize mi yanaydım.. acılar içinde kıvranan ama doktorların sezeryan sonrası doğal dediği duruma mı.. anlayamıyordum.. aynı gün gece oldu kızımın sesi feryada dönüştüğünde dayanamayıp pansumanla kapattıkları dikiş üstündeki ikinci kısmın bandajını açtım..
Aman Allahım.. Bir kabustu o anlar Karabasandı.. En uzun gece hayatımda o geceydi.. Ambulans yok diyor tıp fakültesi.. Özel ambulans servisleri hastayı evden alamazlarmış.. 3. katta olan daireden aşağı inecekmiş hasta mümkün mü kıpırdatmak..? parmak ucuyla tenine saçının teline dokunulmuyor..
sabah oldu nihayet.. ve bin bir güçlükle kızımı hastahaneye ulaştırabildik.. Tanrım.. Ve doktor başında yalnızca adını sesleniyor.. O an sanırsam çıldırdım.. Kendi sesimi kendim tanıyamıyordum.. Kızım ölüyordu.. torunumdan sonra kızımı da kaybediyordum.. Dudakları morarmaya başlamıştı.. Sarı röfleli doktor hanım hala başında adını sesliyordu.. Bağırmamla birlikte ve dudaklarını göstermemle ancak harekete geçen bayan dünya güzeli süslü doktor tansiyonunu ölçtü..5 / 7.. Sesime doçent geldi.. ..[kızımın doktoru ve sezeryanını yapan] Yaraya bakar bakmaz panikle benden de fazla bağırarak servisi harekete geçirdi.. Kızımı yoğun bakıma aldılar Artık göremiyordum bile Nesi olduğunu sorduğumda aldığım yanıt yalnızca “enfeksiyon” ve durumu nasıl soruma ise aldığım cevap “ genel durumu iyi”
Nasıl iyi olurdu..? Kollarımda görmüştüm.. O tıp fakültesi okumuş doktor olamamıştı ama ben anneydim.. Tersliğin farkındaydım artık iyicene Ama yoğun bakım sırdı.. kızımın nesi olduğunu o gün öğrenemedim.. Aynı hastahaneden bir doktor rica ile yoğun bakıma girdi ve kızımın dosyasından konan teşhisi okudu ve bana söyledi.. hiç duymadığım bişe.. nekrotizan faciit.. Günlerden pazartesi olmuştu tabii.. Hemen araştırmaya başladım.. Doktorlara sorduğumda yüzleri bir garip şekil alıp, gözlerini kaçırarak enfeksiyon dediler Yani hala bir şey öğrenemiyordum bu lanet enfeksiyon hakkında..
Necrotizan faciit neydi? Tedavisi nasıl olmalıydı..? Kimse bir kelime söylemiyordu.. ilk yardım.. internet.. Google.. Aradım.. O kadar az bilgi vardı ki.. ama ilk veride şok oldum.. ölümden beterdi çektiğim acı.. Ve bu bilgilerin ne kadar doğru olduğundan bile emin değildim İşte o andan sonra üzülme zamanı değildi.. Yavrum ameliyathanede kapmıştı bu mereti.. illa ki tedavisi olmalıydı.. Dostlarım sağolsunlar.. Dostlarımın dostları iyi ki vardılar.. Olayı tam olarak öğrendim ve tedavi şeklini de.. Sonra bu öğrendiklerimi hastahaneye uygulatabilme savaşı başladı.. Kızım yoğun bakımda.. göremiyorum.. Morale ihtiyacı var.. Çok şeyler yaptım.. Kızımı hayata bağlı tutabilmek için.. Açıklayamayacağım şekilde görüştüm kızımla.. Eşi görüştü.. Her anımızı onunla yürek yüreğe geçirdik..
Uzaktan da olsa, görmeden de olsa duygu yoğunluğumuzdan varlığımızı ve beklendiğini unutturmadık.. Mektuplar yazdık ona dışardan.. ulaştırdık bir şekilde.. Salı günü ilk ameliyatını oldu nekrotizan faciit için.. Bu bakteri oksijensiz ortamda hızla üreyerek dokuların ölmesine neden oluyor.. yani bir ganren türü.. Kısaca seyri şöyle nekrotizan faciit’ in.. Kaptığının ilk günü hiçbir şey hissetmiyor hasta..
İkinci ve üçüncü günlerde hafif başlayarak giderek artan ağrılar.. Dördüncü ve beşinci günlerde ağrı dorukta.. dayanılmaz acılar.. Kan zehirlenmesi.. kanda düşmeler.. Altıncı günde müdahale edilmemişse zaten ağrılar giderek azalıyor ve yedinci günde artık hasta ağrı hissetmiyor..
Doktorlarsa o zaman “ bak ameliyat ağrısydı geçti” diyorlar hasta ve hasta yakınlarına.. En azından bana öyle demeye başlamışlardı.. Sekizci veya en fazla dokuzuncu günde ise hasta ölüyor ve ölüm raporuna enfeksiyona bağlı kalp yetmezliği..ameliyathane sendromu vb. şeyler yazılıyor..(biz bu savaşı verirken bu şekilde kaybedilen bir hasta ve hasta yakınını tanıdım) Yani hasta yakını ne olayın gelişimi hakkında,ne de nedeni hakkında bilgilendirilmiyor.. hele tedavi hakkında hiç bilgi verilmiyor…
Tedavisi ise ameliyatla yayıldığı yerlerden kazınıp hiperoksijen uygulanması.. 48 saatte bir operasyona girdi.. ilk ameliyatta hiperoksijen uygulanmamış.. kıyametler kopardım.. Dost Proflar aradılar sordular hastayı.. 2. ve 3. operasyonlarda hiperoksijen uygulandı.. Genel cerrahi den 1 prof. 3 asistan ele almışlardı artık.. Karnında 60 dikiş vardı artık kızımın.. Ama Sonunda mucize gerçekleşmişti.. Kızım hayattaydı.. Allahım bana bir torun acısı yaşattı..üstüne bir de evlat acısı yaşatmayı reva görmedi.. Bu genceceik 3 asistan.. Öylesine özverili uğraştılar ki.. 4 Ağustos 2006 son ameliyatla dikişleri atıldı.. Ameliyat sonrası pansumanları ve dikişlerin iyileşmesi 3 aya yakın zaman aldı.. Bu 3 asistana minnet borcum var.. Tüm dualarımda onlar da var.. www.canberk.us şimdi bu sağlık sitesinde bilgilendirme ve kaynak olarak ben gibi çare arayanlara ilk yolu açabilecek bir şeyler yapmak üzere tasarlanmaktadır.. genç bir dostumun bu gün dediği gibi.. “tecrübe her zaman paylaşılmaya değer” tecrübelerimizi sizinle paylaşmak ve sizin tecrübelerinizden yararlanmak için buradayız.. bilgi paylaşıldıkça çoğalır.. acılar paylaşıldıkça azalır inancını taşıyorum.... Biz yüreğimizin yarısını kaybettik.. Sorumsuzluk, ihmal, dikkatsizlik, umursamazlık, nemelazımcılıkla gelen facilara “kader” diyemiyorum.. Bunlara “kader” diyemeyenlerle birlikte olmak için için buradayız.. Forumda yazan doktorlarımıza da bu emekleri ve bilgilendirmeleri için teşekkürü bir borç biliyorum.. Yapmakta oldukları işin bilinmeyen bir yerde bilinmeyen bir arayana rehber olacağı kesindir.. Sevgiyle dost olunuz.. Canberk’ in anneannesi
Not : Hastahanedeki dosyanın aslı elimizde. Ancak hiçbir şey yapamadık.
Ne yapabileceğimizi bilmediğimizden sustuk.
33 yaşındaki genç bir kadın karnında 80 dikişle eşine karşı ezik psikolojik çöküntü içinde.. ama buna neden olanlar keyifle hayatlarını sürdürüyorlar..
Adına kuracağım bu sitede dostlarımızla paylaşacaktık sevinçlerimizi..
Büyümesini izleyecektik birlikte, mesafeler olsa da aramızda..
Yollar ırak olmayacaktı.. ilk agu değişini ilk seslerini ilk resimlerini koyacaktım…
Ve büyümesini izleyecektim burada akrabalar dostlarla.. Büyüdüğünde de canberk kendini izleyecekti.. Hayallerimiz vardı pembe mavi..sevinçlerimiz vardı uçurtmalar kadar kıvrak salınan..
Beklemek zordu dünyaya gelişini.. Sabırsızdık hepimiz.. Seviyorduk onu..
Konuşuyorduk anacığının karnındayken daha.. Bu sitenin kuruluş nedeni var elbette..
Amacı değişse de.. 19 temmuz 2006 da o da sabırsızlanmış dünyaya gelmek için..
oysa daha 30 hafta 3 günlüktü.. yani yedibuçuk aylık kadardı.. zamanı vardı daha..
Bekleyemedi dokuz ayını doldurmayı.. her şey yolundaydı halbuki.. tüm tetkikler iyi gidiyor doktoru gidişattan memnundu.. ama sabırsızlanmış besbelli dünyaya gelmek için..
19 temmuz 2006 çarşamba günü saat 19:00 da tam akşam ezanı okunurken sezeryan ameliyatı ile hayata gözlerini açtı.. “ne yapalım..” dedik.. “aceleci imiş bebeğimiz..” dedik.. 45 cm. boyunda ve 1260 gr. Ağırlığında minik ama, pembe yanaklı, kapkara upuzun saçlı sağlıklı görünen bir bebekti..
Yenidoğan ünitesine gittiğinde doktorlar / hemşireler oradaki diğer bebeklere göre tosuncuk diyorlardı.. orada 950 gramlık bebekler vardı genelde.. Umutluyduk.. artık 30 haftalık bebeklerin yaşaması normaldi.. dünya 26 haftalık bebeği yaşatma çabasındaydı.. Anne olmuştu benim bebeğim, kızım yavrum..Anne olmuştu artık.. İnanamıyordum.. Anneanne olmuştum.. Nine olmuştum işte ya.. Mutluyduk.. Sezeryandan çıktığında kızım doğal olarak halsizdi.. ertesi gün ayağa kalktı.. yürüyüşünü yaptı.. Bebeğine süt vermesi söylendi doktorlarca.. günlerden perşembeydi.. Bebeğine süt verdi.. Çok mutluyduk.. Hayatımda ilk defa insanların içinde ağlamıştım sevinçten.. Damadım denizci.. Uzaklardaydı oğlu sabırsızlandığında.. Çoook çokk uzaklardaydı.. İtalya açıklarında gemisi seferdeydi.
Oğluna doğmadan önce söz vermişti ona yazdığı mektubunda.. Hayata gözlerini açtığında yanında olacaktı.. O an olamadı ama ilk limanda inerek uçakla döndü.. Ve oğlunun yanında olmayı başardı ilk günlerinde.. Her şey iyi gidiyordu.. Doğumun üçüncü gününe gelmiştik.. Üçüncü günün sabahı saat 11:00 de yenidoğan ünitesinde torunumu görmeye gitmiştim.. ve aynı gün kızım ameliyat yerindeki ağrılardan şikayet etmeye başlamıştı.. doktorlar kızıma “sonuçta ameliyat geçirdiğini ve bu ağrıların normal “ olacağını söyleyerek ağrı kesici verdiler.. aynı gün saat 11:00 de ise bebeğimiz de fenalaştı.. yenidoğan doktorları bebeğe kan verilmesi gerektiğini söyleyerek kan istediler.. babası hemen verdi kanını.. onca denizleri aşıp oğluna kanını vermeye gelmiş meğer.. yavrumuz 3 gün yaşadı..
kısacık üç gün.. upuzun üç gün.. 22 temmuz 2006 Cumartesi günü tam ikindi ezanı okunurken vefat etti.. aynı anlarda kızım da giderek artan ağrılarından yakınmaya başladı..
aynı gün hastahanede kalamayacağını söyleyen kızımı izinli olarak eve çıkardık.
Kötü bir gece geçirdi.. Bir yanda artan ağrıları (doktorlar bu ağrıların normal olduğunu söylüyorlardı..!)
Öte yanda yavrusunu kaybetmiş bir ananın kavrulan yüreği avuntu bilmiyordu.. Pazar günü pansumana götürdük.. Ama ameliyat dikişi etrafında bir gariplik vardı.. Cildi doğal değildi.. Pansumanı yapan doktora gösterip ne olduğunu sordum. Ve ağrılarının azalacağına artışını..
Ameliyat dikişi etrafındaki izlerin doğum çatlağı olduğunu ağrılarınsa birkaç güne kadar geçeceğini söyledi.. ve o doğum çatlağı dediği yerin üzerini de pansumala kapattı..
Doktora güveniyorduk ve daha önce bir sezeryan tecrübemiz yoktu.. Ağrı kesicilerini verdi eve döndük..
Yine aynı gün bebeğimizi minik kabrine yerleştirdik.. Üzgündük.. Hayır üzülmek denmez buna.. Bir başka acıydı bu… Bir yanda evlat acısı çeken ve ağrılar içinde kızım.. Bir tarafta ben ..
Evladımın, evladı için döktüğü her damla gözyaşı yüreğimde ayrı bir yara açan ben.. Şaşırmıştım..
3 günlükken kaybettiğimiz bebeğimize mi yanaydım.. acılar içinde kıvranan ama doktorların sezeryan sonrası doğal dediği duruma mı.. anlayamıyordum.. aynı gün gece oldu kızımın sesi feryada dönüştüğünde dayanamayıp pansumanla kapattıkları dikiş üstündeki ikinci kısmın bandajını açtım..
Aman Allahım.. Bir kabustu o anlar Karabasandı.. En uzun gece hayatımda o geceydi.. Ambulans yok diyor tıp fakültesi.. Özel ambulans servisleri hastayı evden alamazlarmış.. 3. katta olan daireden aşağı inecekmiş hasta mümkün mü kıpırdatmak..? parmak ucuyla tenine saçının teline dokunulmuyor..
sabah oldu nihayet.. ve bin bir güçlükle kızımı hastahaneye ulaştırabildik.. Tanrım.. Ve doktor başında yalnızca adını sesleniyor.. O an sanırsam çıldırdım.. Kendi sesimi kendim tanıyamıyordum.. Kızım ölüyordu.. torunumdan sonra kızımı da kaybediyordum.. Dudakları morarmaya başlamıştı.. Sarı röfleli doktor hanım hala başında adını sesliyordu.. Bağırmamla birlikte ve dudaklarını göstermemle ancak harekete geçen bayan dünya güzeli süslü doktor tansiyonunu ölçtü..5 / 7.. Sesime doçent geldi.. ..[kızımın doktoru ve sezeryanını yapan] Yaraya bakar bakmaz panikle benden de fazla bağırarak servisi harekete geçirdi.. Kızımı yoğun bakıma aldılar Artık göremiyordum bile Nesi olduğunu sorduğumda aldığım yanıt yalnızca “enfeksiyon” ve durumu nasıl soruma ise aldığım cevap “ genel durumu iyi”
Nasıl iyi olurdu..? Kollarımda görmüştüm.. O tıp fakültesi okumuş doktor olamamıştı ama ben anneydim.. Tersliğin farkındaydım artık iyicene Ama yoğun bakım sırdı.. kızımın nesi olduğunu o gün öğrenemedim.. Aynı hastahaneden bir doktor rica ile yoğun bakıma girdi ve kızımın dosyasından konan teşhisi okudu ve bana söyledi.. hiç duymadığım bişe.. nekrotizan faciit.. Günlerden pazartesi olmuştu tabii.. Hemen araştırmaya başladım.. Doktorlara sorduğumda yüzleri bir garip şekil alıp, gözlerini kaçırarak enfeksiyon dediler Yani hala bir şey öğrenemiyordum bu lanet enfeksiyon hakkında..
Necrotizan faciit neydi? Tedavisi nasıl olmalıydı..? Kimse bir kelime söylemiyordu.. ilk yardım.. internet.. Google.. Aradım.. O kadar az bilgi vardı ki.. ama ilk veride şok oldum.. ölümden beterdi çektiğim acı.. Ve bu bilgilerin ne kadar doğru olduğundan bile emin değildim İşte o andan sonra üzülme zamanı değildi.. Yavrum ameliyathanede kapmıştı bu mereti.. illa ki tedavisi olmalıydı.. Dostlarım sağolsunlar.. Dostlarımın dostları iyi ki vardılar.. Olayı tam olarak öğrendim ve tedavi şeklini de.. Sonra bu öğrendiklerimi hastahaneye uygulatabilme savaşı başladı.. Kızım yoğun bakımda.. göremiyorum.. Morale ihtiyacı var.. Çok şeyler yaptım.. Kızımı hayata bağlı tutabilmek için.. Açıklayamayacağım şekilde görüştüm kızımla.. Eşi görüştü.. Her anımızı onunla yürek yüreğe geçirdik..
Uzaktan da olsa, görmeden de olsa duygu yoğunluğumuzdan varlığımızı ve beklendiğini unutturmadık.. Mektuplar yazdık ona dışardan.. ulaştırdık bir şekilde.. Salı günü ilk ameliyatını oldu nekrotizan faciit için.. Bu bakteri oksijensiz ortamda hızla üreyerek dokuların ölmesine neden oluyor.. yani bir ganren türü.. Kısaca seyri şöyle nekrotizan faciit’ in.. Kaptığının ilk günü hiçbir şey hissetmiyor hasta..
İkinci ve üçüncü günlerde hafif başlayarak giderek artan ağrılar.. Dördüncü ve beşinci günlerde ağrı dorukta.. dayanılmaz acılar.. Kan zehirlenmesi.. kanda düşmeler.. Altıncı günde müdahale edilmemişse zaten ağrılar giderek azalıyor ve yedinci günde artık hasta ağrı hissetmiyor..
Doktorlarsa o zaman “ bak ameliyat ağrısydı geçti” diyorlar hasta ve hasta yakınlarına.. En azından bana öyle demeye başlamışlardı.. Sekizci veya en fazla dokuzuncu günde ise hasta ölüyor ve ölüm raporuna enfeksiyona bağlı kalp yetmezliği..ameliyathane sendromu vb. şeyler yazılıyor..(biz bu savaşı verirken bu şekilde kaybedilen bir hasta ve hasta yakınını tanıdım) Yani hasta yakını ne olayın gelişimi hakkında,ne de nedeni hakkında bilgilendirilmiyor.. hele tedavi hakkında hiç bilgi verilmiyor…
Tedavisi ise ameliyatla yayıldığı yerlerden kazınıp hiperoksijen uygulanması.. 48 saatte bir operasyona girdi.. ilk ameliyatta hiperoksijen uygulanmamış.. kıyametler kopardım.. Dost Proflar aradılar sordular hastayı.. 2. ve 3. operasyonlarda hiperoksijen uygulandı.. Genel cerrahi den 1 prof. 3 asistan ele almışlardı artık.. Karnında 60 dikiş vardı artık kızımın.. Ama Sonunda mucize gerçekleşmişti.. Kızım hayattaydı.. Allahım bana bir torun acısı yaşattı..üstüne bir de evlat acısı yaşatmayı reva görmedi.. Bu genceceik 3 asistan.. Öylesine özverili uğraştılar ki.. 4 Ağustos 2006 son ameliyatla dikişleri atıldı.. Ameliyat sonrası pansumanları ve dikişlerin iyileşmesi 3 aya yakın zaman aldı.. Bu 3 asistana minnet borcum var.. Tüm dualarımda onlar da var.. www.canberk.us şimdi bu sağlık sitesinde bilgilendirme ve kaynak olarak ben gibi çare arayanlara ilk yolu açabilecek bir şeyler yapmak üzere tasarlanmaktadır.. genç bir dostumun bu gün dediği gibi.. “tecrübe her zaman paylaşılmaya değer” tecrübelerimizi sizinle paylaşmak ve sizin tecrübelerinizden yararlanmak için buradayız.. bilgi paylaşıldıkça çoğalır.. acılar paylaşıldıkça azalır inancını taşıyorum.... Biz yüreğimizin yarısını kaybettik.. Sorumsuzluk, ihmal, dikkatsizlik, umursamazlık, nemelazımcılıkla gelen facilara “kader” diyemiyorum.. Bunlara “kader” diyemeyenlerle birlikte olmak için için buradayız.. Forumda yazan doktorlarımıza da bu emekleri ve bilgilendirmeleri için teşekkürü bir borç biliyorum.. Yapmakta oldukları işin bilinmeyen bir yerde bilinmeyen bir arayana rehber olacağı kesindir.. Sevgiyle dost olunuz.. Canberk’ in anneannesi
Not : Hastahanedeki dosyanın aslı elimizde. Ancak hiçbir şey yapamadık.
Ne yapabileceğimizi bilmediğimizden sustuk.
33 yaşındaki genç bir kadın karnında 80 dikişle eşine karşı ezik psikolojik çöküntü içinde.. ama buna neden olanlar keyifle hayatlarını sürdürüyorlar..