2009 Ekim Anneleri


Tatlım ben genelde kulaktan ölçüyorum ama en doğrusunu makattan ölçüm veriyomuş öyle diyolar ama bi tane kulaktan ölçüm için aldım ben böyle uyurken falan uyandırmıyım die
 
Kandiliniz mübarek olsun cici anneler. 4. ayda ateş olabilir demişti sağlık ocağı ama bizde olmadı. ateşini makattan ölçme çokta tavsiye edilmiyo. Popoya müdahale yasak anlıcan. En iyisi kulak yada koltuk altı. çeşme suyuyla ıslattığın bezi tüm eklem yerlerine koyunca ateşi düşer ama yarım saat beklemek gerekiyo biliyorsun birden ateşi düşürmek iyi değil. Geçmiş olsun canım.
Birde arkadaş sormuş 4 ayda sizin bebeğin hareketleri nedir diye canım benimkide arada kafayı sallıyo çenemize kafa atıyo eskiye göre azaldı bi haftadır yapmıyo. Yere yatırıncada biraz kafayı dikiyo sonra başlıyo yeri yalamaya bende hemen kaldırıyorum. Dişlere gelince elini ağzına götürüp tükürükleri salgılıyo bende arada ellerimi iyice temizleyip parmağımla dişleri kaşıyorum sertleşimeler başladı. kucakta oturuyo kendini ileri atıp inmeye çalışıyo. kol altından tutup yürütüyorum çok seviniyo oturunca huysuzlanıyo. Bıraksam yürüyecek sanki tabi uzun süreli değil az az yapıyoruz. Düz yattığında ise ya birşey sallamam yada güldürmeye çalışmam gerekiyo. tabi bacak hareketleride yapmadan duramıyo.
 

Ay valla hep makattan ölçdük kafamçokkarıştı,baya düşdü ama 37.9 en son..
birazdan yine öölçüp yatıcam artık..çıkmadıysa..bişe olmaz heralde artık dimi CADIARZU
 
Frumda gezinirlen buldum kızlar..
Çok güzel..


“HAYALLER GERÇEK OLMAZ!”

Elime alıp göğsüme yatırdığım şey, topu topu 51 santimetreydi. “ışte” dedim, kendi kendime “Hayal ettiğin şey bu”... Kafasını göğsüme yaslayıp, kımıl kımıl kımıldıyordu. O sırada başka bir faaliyet göstermemişti. Hatta bir süre sonra uyuyunca, kımıldanmaları da sona erdi. “Yaşıyor mu hala?” diye nefesini kontrol etme ihtiyacı duymuştum. Kızım ilk kez göğsümde uyuyordu. Uzun süredir baba olmayı hayal eden bir erkek olarak, hayallerimin gerçek olduğunu hissetmiştim, hatta emindim.


ıtiraf edeyim, sonraları zaman zaman “ben bunu mu hayal ettim be?” dediğim zamanlar da oldu. Örneğin, hayal ettiğim şeyin gazını çıkartması için benim yardımıma da ihtiyacı yoktu (hatta gazı bile yoktu) ... Günde 20 kere altının değişmesi de gerekmiyordu. Hayallerimde uykusuzluktan gözlerimin yanması, neden ağladığını bilmediğin bir yaratığın ciyak ciyak kulaklarımı parçalaması ve benim bu duruma çare bulamamam, gibi bir durum hayallerimin hiç bir köşesinde yer almıyordu.


Mendebur, karımı da elimden almıştı. Ne zaman kafamı çevirsem annesinin memesinde “Cokur cokur” emiyordu... Emmediği zamanlarda ise gazını çıkartmak veya altını değiştirtmek için benim kucağıma geliyordu. Benim görevlerim bittiğinde, tekrar annesinin kucağına geçip, emmeye kaldığı yerden devam ediyordu. Tam karımla baş başa kaldım dediğim anlarda içerden “Haydi hemşerim acıktım!” veya “Altıma yaptım, ilgilenen yok mu?” anlamına gelen ciyaklamalar geliyordu. Eşim de “Hooop!” yavrusunun yanına tabii ki...


Ben, güzel bir ilişki yaşayan karımı ve kızımı dışarıdan seyrediyordum sadece... Ha, bir de onların ayak işlerini görüyordum, biteviye...


Evet anlamıştım artık “yalnızdım”!.. Bu iki kadın birlik olmuş, bana hayatımın kaç bucak olduğunu mahalle mahalle gösteriyorlardı. Baba olmak ne zordu be... “Kurduğun hayale bak, manyak herif” demiştim bir keresinde kendi kendime.


Üstelik bu küçük düşman(!) için kaygılanıyordum da... Kaygılanmak da öyle böyle değildi. Günümün büyük zamanını, onun geleceğini düşünerek, büyüyünce karşılaşacağı badireleri atlatmasını kolaylaştırmak için, baba olarak neler yapmam gerektiğini düşünerek geçiyordu. Daha kızım 1 yaşında bile değildi ve benim onun geleceğine katkılar yapmam gerekiyordu.


Baba olmanın keyifli yanlarını keşfettiğimde daha da acıdım kendime ve tüm babalara... ılk söylediği kelimenin “Baba” olması şeklinde gereksiz zaferlerin keyifleri veya hayatta kimseye yapamayacağım on bin tane şebeklikten sonra aldığım zoraki bir gülümsemeyle duyulan haz mıydı babalığın keyifli yanları yoksa... Allahım!..


HAYALLERıM BU MUYDU YAHU?

Derken kızım iki yaşlarına geldi. Ben bir süredir, her akşam ona masal anlatıyordum. En sevdiği masallar da içinde prenses ve prens olan masallardı. Ve o daima prensesle özdeşleştiriyordu kendisini. Ve bir gün o prensin kim olacağına da karar verdi: Prens bendim...


Bir anda prens olmak insana “Ne oldum?” durumu yaşatıyordu. Kızım beni “Perens” diye çağırıyordu artık. “Baba” dediğinde garipsemeye başlamıştım. Bununla birlikte, o günlere kadar en büyük müttefiği olan eşim de bir anda “Kötü cadı” pozisyonuna geçiş yapmıştı bile... Eee, her masalda bir de kötü karakter olmalı değil mi?


“SENı SEVıYORUM BABACIĞIM!”

Vay be, baba olmak keyifli bir hal almaya başlıyordu galiba...


Birden, değişimler hızlanmaya başladı. Ufak ufak konuşmaların benim monoloğumdan çıkıp, sohbet haline gelmesi... Vizyona giren filmlere bakarken (isterse o hafta 8 Oscarlı bir film vizyona girmiş olsun) eğer bir çizgi film yoksa, canımın sıkılması... Uçurtma uçurmanın veya piknik yapmanın aslında çok da güzel aktiviteler olduğunun hatırlanması... Beraberce giyilecek kıyafetlere karar vermeler... Traş olurken kızımın “köpük operatörü” olarak bana yardım etmesi ve daha sonrasında öpücükleriyle kalite kontrolü yapıp, “Burada kalmış, burası batıyor” şeklinde rapor vermesi vs.vs.vs...

Bu yazı giderek kızımla ilgili yaşadığım güzelliklere doğru kayıyor galiba... Eyvah!.. Şimdi yer sınırlamasının ne kadar da can sıkıcı bir şey olduğunu anladım. Bu kadar kısa bir yerde ben nasıl baba olmanın ne kadar keyifli, ne kadar yeri doldurulamaz, ne kadar da “ne kadar bir şey” olduğunu anlatabilirim...

Kızım şu anda dört yaşında. En az 7-8 aydır haftasonu sabahları elinde çorabı ve hırkasıyla odama gelip, beni uyandırıyor (güne güzel bir başlangıç)... Anneyi uyandırmamaya çalışarak salona geçiyoruz (parmak ucu modu)... O günkü kahvaltıda krep mi omlet mi yemek istediğini söylüyor (lezzet)... O yumurtaları kırıyor ve karıştırma işlerini hallediyor, ben de ateş gereken yerleri hallediyorum. Sofranın hazırlanması tamamen ortak (işbirliği)... Anneyi kaldırıp, hep beraber kahvaltımızı yapıyoruz (iyi koca ve iyi evlat)... Annenin yoğun çalışması gereken bir haftasonu ise toplanması gereken masayı anneye bırakıp dışarı çıkıyoruz (uyanıklık)... Güzel bir tiyatro veya film bulup izliyoruz (sanatsal aktivite)... Karnımız acıkmışsa bir “bolkepçe aşevi” bulup, karnımızı doyuruyoruz (tutumluluk)... Gündüzü bir şekilde sonlandırıp evimize geri geliyoruz (kürkçü dükkanı)... Deliler gibi oyun oynuyoruz (dinlenme)... Annenin yaptığı süper leziz makarnalar eşliğinde, güzel bir çocuk filmi izleyip, koltukta uzanıyoruz (miskinlik)... Kızımın uyku saati geldiğinde odasına geçiyoruz ve ona bir hikaye kitabı okuyorum (edebiyat)... Uyku modundan çıkıp tekrar azma moduna geçme denemelerine, baba olarak karşı koymaya çalışıyorum (otorite denemesi)... En sonunda onu öpüp iyi geceler diliyorum. Ve beni yanaklarımdan öpüp üç kelime söylüyor: “Seni seviyorum babacığım”...


Evet sahiden de hayaller gerçek olmuyormuş. Çünkü, ben böyle güzel bir şeyi hayal etmeye bile cüret edemezdim...


Haluk Baylan
 
selam kızlar ikigündür giremiyom pek geçmiş kandiliniz mubarek olsun hayırlara vesile olsun herkese rabbim herşeyin hayırlısını versin diyip hayırlı cumalar diliyorummm
 
haceeeeeeeeeeerrrrrrr bayıldım canım,hatta itiraf edeyim ağladım.... çok güzelll
 
Ellerine sağlık cnm beğenmekle kalmayıp bayıldımmm vede masa üstüne kopyaladım ki akşam eşimde okusun die
 
süper miş yazı sağol paylaşım için

haceeeeeeeeeeerrrrrrr bayıldım canım,hatta itiraf edeyim ağladım.... çok güzelll
Oyy tatlım ağlama kıyamammm =)) bende ağladım,umarım bütün babalar böyle güzel ilgilenir kuzularla..

çok güzel bi yazı paylaşım için teşekkürler emeğine sağlık

Ellerine sağlık cnm beğenmekle kalmayıp bayıldımmm vede masa üstüne kopyaladım ki akşam eşimde okusun die

Rica ederim kızlar.. okutun eşlere tabiki,bende okutucam akşamopuyorumnanaktan
 
canım çok güzelll bir yazıydıı hem üldüm hem duygulandım eline sağlıkolumunekankayizsmile
 
yaa ama bole yazılar koyuyorsunuz ben aglıyorum bu bebısler bızı cokmu sulak yaptı ne ınsallah bızım babamızda bole dusunur yaa
 
Anne demek;


* Klozette gördüğü ilk kaka için kendisi yapmış kadar rahatlayandır.
* Bir gaz çıkartılmasından dünyanın en mutlu insanı olandır.
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* ışten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Cep telefonu ile televizyonu kumanda etmeye çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Bulaşık makinasından çıkardıklarını buzdolabına yerleştirmeye kalkışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Bazen kafasına huni takıp bağıra bağıra kaçacak kadar gözü dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.
* Bebek şef şarkısı söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* ışten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,”Anne atttaaaaa” sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün “Seni çok iyi anlıyorum tatlım “bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* ışe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak kurbacık,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla,küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreyini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.
 
müthiş bi durum analizi bu bayıldım.annecim telefonlar yüzemezde koptum.alkisalkisalkis.paylaşan arkadaşa teşekkürler.:1hug:
 
Oynatmama az kaldı kızlarrr
Benim kız gündüz uyumuyoooo sürekli karşılıklı konuşalım yada kucağa alınsın istiyoooo deli olcammm işler hep bekliyo şansa yarım saat uyursa ki genelde o kadar uyumuyo malesef koştur koştur iş yapıyorum tabii aceleden de her yerimi bi yere çarpıyorum
Uyuması anca benle yatarsa oluyo ben kalkınca hacı yatmaz gibi kalkıyooo gözleri faltaşı gibi açıyo nerden hissediyosa nerdeyse 7 kiloya yakın çocuğa kanguru alsam mı ki yaww taşır taşır iş yaparım diyorum ama eşim saçmalama belini incitirsin sürekli taşırsan dioo
Nasıl alışcak bu kız yalnız kalmaya birazzz İMDATTTT:uhm:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…