-2009 Mayis Annelerininin Portreleri-


Rica ederim canim.a.s.


Gözlemde benden asagi kalir yanin yok Tubis. Kendi adima konusayim, cok iyi analiz etmissin beni. Iyi mi yoksa kötü mü bilemiyorum, sessizligimden olsa gerek, cok dikkatli, gözlem gücü yüksek biriyim. Bazen görmemem gerekeni görüyor ya da ufacik bir mimik ya da ses tonundan bile hissediyorum karsimdakini. Esim bunu dogaüstü güclere bagliyor bazen sakayla karisik. Hatta Türkiye yasadigimiz yillarda, fal bile baktiriyorlardi bu konuyla hic alakam olmamasina ragmen. Ama zamanla alistim hatta keyif almaya basladim bu isten. Neyse bu detaya saripta ana konudan kopmayalim. Kendini anlatmaya baslamadan önce, bizleri anlatmanda ayrica cok güzel olmus. Ellerin dert görmesin.


Birsen, tüylerim diken diken oldu. Yasam bazilarimizi cok kötü siniyor bazen. Sen sinavlarini yüzakiyla gecmissin simdiye kadar, bundan sonra da gececegine inaniyorum. Cünkü acilarin var sana yol gösterecek olan. Ama dilerim bir daha böyle büyük acilar yasamazsin hic bir zaman.
 
canım haklısın aslında. forumdaki yazılarımdan okuduğun kadarıyla iyi tahlil etmişsin beni. ben hep lise zamanlarımdan beri kendi işini kendi halletmiş biriyim. kız çocuğu olmama rağmen, erkek çocuk gibi büyüdüm. evin ilk çocuğu oluşum, ve babamın güçlü karakterine hayranlığımdan dolayı bende onun gibi güçlü olmak için hep her işimi kendim hallettim. eşim de tam tersi,çok koruyucu bir ailenin ilk çocuğu. hatta 18 günlük askerlik yaptı,oraya giderken bile babası araba ile götürdü!! işte bu sebeplerden dolayı, benim biraz daha baskın olduğum gerçeğinde haklısın.

ağlama konusunda, önceden ben de öyleydim. hatta haklı bile olsam,bir kavga esnasında ağlamaktan kendimi savunamazdım. çok uğraştım bu huyumdan kurtulmak için. ve sanırım da çabalarım boşa çıkmadı. içimde kopan fırtınaları saymazsak,etrafa karşı çok güçlü bir duruşum var.

canım çok sağol:) o senin kendi tatlılığın:)) ama aynı filiz gibi sende çok doğru analiz etmişsin beni. pozitifliğim, inatçılığım, güleryüzüm. arkadaşlarım bir dertleri veya paylaşmak istedikleri her hangi bir durum olduğunda benimle konuşurlar. ve saygıyla dinleyip,çok içten yardımcı olurum. ama ortam olduğunda da senin tabirinle "geyiğin zirvelerine" çıkarım:))


canım,kendini özellikle de kuzularına olan sevgini o kadar güzel ifade etmişsinki, diğer arkadaşların karakterlerini okumama rağmen değerlendirmeden sana bir değinmek istedim. zor bir gençlik,mutlu bir evlilik! Allah daim etsin inşallah!
 
Kizlar gecen korkakligimdan bahsederken, su fare korkumu yenmek icin yazdigim öykü gelmisti aklima. Az önce öykü arsivimi taradim ve konuya degisik bir atraksiyon olsun diye eklemeye karar verdim buraya. Öykü okumaktan keyif alanlara ve korkaklik gibi bir illetle basetmek isteyenlere ithaf ediyorum.

AYKIRI BIR FARE’NIN GÜNLÜGÜNDEN



Burasi terkedilmis bir konak. Birkac ay icinde de yikilacak. Yerine, kocaman bir bina yapilacagi söyleniyor. Umurumda bile degil acikcasi. Nasil olsa burada olmayacagim. Artik yapayalniz ve kimsesizim. Sanki lanetlenmis bu konak. Hic kimse kapisini acmiyor, icinde insan sesi bile duyulmuyor. Oysa eskiden böylemiydi!

Anlatayim:

Ben o zamanlar miniciktim. Ailemle birlikte, tavan arasinin köhneliginde, mütevazi bir yasam kurmustuk. Yasam kalitemiz, oldukca yüksek sayilabilirdi. Diledigimiz herseyi yiyebiliyorduk. Sürekli göcer halde yasamaktan kurtulmus, yerlesik bir yasama gecmistik. Ayrica yedigimiz önümüzde, yemedigimiz ardimizdaydi. Daha ne isteyebilirdik ki!



Ikiz kardesimle birlikte, aksamüzerleri, tavan arasinin catlakliklarindan, ev halkinin mutlulugunu paylasirdik. Bu insanlar, üc nesil bir arada yasayan, köklü bir Balkan ailesiydiler. Onlar da bizim gibi göcebeydi aslinda. Yillar önce göcmüs, bu konagi mesken tutmuslardi.

Evin dedesi ve büyükannesi, sofranin bas kösesine kurulur; yemekleri ilk onlar kasiklarlardi. Sirayla evin gelinlik kizi, büyük ve kücük erkek cocuklari, huriler gibi güzel gelinler ve üc kücük afacan...

Yemekten sonra sarkilar söylenir, oyunlar oynanirdi. Özellikle ‚tombala’ diye bir oyunlari vardi ki; saatlerce bitmek bilmezdi. Ilerleyen saatlerde hepsi tatli bir rehavete kapilir ve sirayla uykunun yolunu tutarlardi. Tabi o zamana kadar, bizimde, acliktan imanimiz gevrerdi...

Annem ve babam önden, biz arkadan, tavan arasindan asagi inerdik. Mutfaktaki artik yemekleri bir güzel yer, karnimizi iyice doyururduk. Ama hemen yukari cikmayi hic istemezdik. Ikiz kardesim ve ben, afacan cocuklarin odasina dalar, onlarin oyuncaklarinin icinde kaybolurduk. Ah ne kadar cok, ne kadar sirin oyuncaklari vardi. Ne kadar da sansliydilar öyle...Onlari icten ice kiskanir, dünyaya bir insan olarak gelmedigim icin hayiflanirdim.

Birgün, evin gelinlik kizina görücüler geldiler. Hali vakti yerinde, köklü bir Istanbul ailesinin tek oglu, bizim Rukiye Hanim’a vurulmus. Yengeleri ve annesi bir güzel süslediler Rukiye’yi. Kizin endami zaten o bicim. Bakmaya doyamadik. Aksami iple ceker olduk...

Tüm gün börekler, sarmalar, et ve sebze yemekleri, limonatalar, tatlilar hazirlandi. Onlar büyük bir keyifle aksam icin hazirlik yaparlarken, biz yukarida sicim sicim terliyorduk. Istahimiz öyle kabarmisti ki, annem bir ara usul usul mutfaga bile gitmeye yeltendi. Babam ona; atesle oynadigini, dikkatli olmazsa; öteki dünyayi boylayacaklarini söyledi ve cok sinirlendi.

Neyseki aksam oldu ve misafirler geldiler. Evde bir curcuna, bir hareketlilik sormayin gitsin. Rukiye’nin yanaklari al al olmus, korkudan neredeyse düsüp bayilacak. Ama sürekli gülümsüyor, göz altindan yavuklusunu süzüyor.

Yavuklusu da yakisikli cocuk hani. Yere bakan, yürek yakan cinsinden. Sesi solugu hic cikmiyor. Anne ve babasinin yaninda oturmus, basi önünde efendi bir aile cocugu pozlarinda. Ama bizim gözümüzden hic kacar mi damat bey, kacin kurasiyiz biz.

Neyseki Rukiye’yi verdiler ve bizim icin asil önemli olan kisma gecildi. Padisah sofrasini kiskandiracak bir sofra donatildi. Afiyetle ve elden birakmadiklari kibarliklariyla, silip süpürdüler sofradakileri…

“Eee hadi gidin artik!” diyordu sürekli annem. Sonunda dayanamadi ve tavan arasindan asagiyi kolacan etmeye gitti yeniden. Is isten gecmisti ve babam zivanadan cikmisti. O da pesinden gitti.

Ah olacak is mi! Rukiye yemekten sonra, süzüle süzüle keyif kahvelerini getirirken, bir ciglik kopardi aniden. Babam annemi kovalarken, ayaklarinin dibinden gecmis…Haliyle evdeki tatli havanin yerine, serin rüzgarlar esti.

Büyük Hanim mahcup bir edayla: “nereden gelmisler bu lanet olasicalar. Kapiyi acik biraktikta, iceri mi girdiler acaba, olacak is degil yani?” diye söylendi.

Büyük Bey: “yarindan tezi yok, temizletmeli bu evi. Hayret ki ne hayret! Su melunlar benim evimde ha...Inanilacak gibi degil dogrusu…”dedi sinirli bir halde.

Evin gergin havasini sezen iri cüsseli dünür bile, lafa karisti. « Efendim konak falan dinler mi bu soyu kuruyasacilar. Her tasin altindan cikiyorlar artik. Istanbul’u fareler basti fareler…”

Kardesimle ben, inanamiyorduk olanlara. Aylardir sessiz sedasiz su konakta yasiyorduk. Hemde izimizi hic belli etmeden. Annem’in bencilligi, herseyi berbat etmisti bir anda. Ne olacakti simdi, bunlar artik bize rahat vermezlerdi. Ne güzel gecinip gidiyorduk oysa...

Baskalari derme-catma gecekondulari zor bela bulurlarken, biz bir konak bulmustuk. Her bir yani betonlasmis Istanbul’da, bizlere gecit yollari daraliyordu gitgide. Kokmus lagimlardan kurtulmustuk sonunda. Ama biz, sabirli varliklar degiliz iste. Bir yerde patlak verecegiz illahi ki…

Eh olacaklar oldu. Akacak kan damarda durmazmis. Büyük ve kücük beyler, misafirlerini yolcular yolculamaz, evi köse bucak aradilar. Hepsinin yüzünden öfke akiyordu. Kadinlar bir yanda birbirine sarilmis, erkekler bir yanda ellerinde süpürgeler ve kürekler dolaniyorlardi. Isin kötüsü, annem ve babam ortalarda görünmüyorlardi. Sanirim bir kösede saklanmislar, ecelleriyle cebellesmeyi bekliyorlardi...

Ilk annemi buldular. Süpürgeyle bogdular. Can cekisirken feryat figan cigliklar yükseldi. Ev halki küfürler ede ede zaferlerini kutlarlarken, bizim yüreklerimiz paramparca olmustu. Babam ortalarda kacisiyor, can pazarindan kurtulacak bir delik ariyordu. Bizde o panik ve üzüntüyle indik asagiya. Evin her yaninda cigliklar yükseliyordu. Adeta bir savas meydaninda gibiydik.

Kardesimi buldular daha sonra. Cayir cayir yanan bir sobanin icine attilar ve korkunc bir sekilde can verdi. Ben salak bir kediyle köse kapmaca oynarken, kendimi sansli hissediyordum. Cünkü bu ahmak, sadece cüssesini sisirmeyi düsünmüs bir obezdi sadece. Ben de ise, Tom ve Jerry’deki, Jerry cevikligi ve zekasi vardi. Iyiki cok miniktim. Kücücük bir delikten sivismis, canimi zor bela kurtarabilmistim. Beni kediden baskasi görmemisti zaten. Kücük delikte yapayalniz kalmistim. Hem kendi kaderime, hemde canimdan cok sevdigim ailemin kaderine agliyordum. Babam sanirim isteyerek teslim oldu. O vahsetten sonra yasayamayacagini düsündü. Belki benim öldügümü de düsündü. Bir kürek darbesiyle, onu da katlettiler.

Yasamak bizler icin cok anlamli. Cünkü her an ölecekmisiz gibi yasiyoruz. Belki de bu nedenle bu kadar arsizlasiyoruz. Ne kadar cok yersek, o kadar sansli hissediyoruz kendimizi. Hem insanlar da öyle degil mi! Cepleri dolu, karinlari doygun oldugunda; cok beyefendiler. Ama birazcik ac kalmaya görsünler, nasilda saldiriyorlar, nasilda efendilikten vazgeciyorlar.

Hem ben insanlari hic anlamiyorum. Lafa gelince, hepsi birer iyilik melegi kesiliyor. Yok efendim, cana kiymak günahmis. Bu dünya kocamanmista, nimetleri tüm mahlukatlara yeter de artarmis. Ama lafla peynir gemisi dönmüyor iste. Siz bize bu kadar büyük bir öfke duyup, gördügünüz her yerde öldürmeye kalkismasaydiniz, belki bizim neslimiz bu kadar arsiz olmaz, böylesine zivanadan cikmazdi. Hem bu dünya da sizin ne kadar yasama hakkiniz varsa, bizimde o kadar var. Siz bizim yasam hakkimizi elimizden alirsaniz, bizde size iste böyle rahat vermeyiz…

“Rahat vermeyiz” diyorum demesine ya, bu sözleri sadece kabaran öfkeme merhem olsun diye diyorum galiba. Oysa, ellerinden aldigimiz rahatin bedelinin, ne kadar aci oldugunu cok iyi biliyorum.



En büyük hayalim, insan neslinin tükenmesi. Cünkü artik onlarla basedilmez oldu. Deliklerden cikamaz olduk onlarin yüzünden. Hem bizi “Jerry, Mickey Mause” diye pazarlayip, sirinligimizi kullaniyorlar; hem de hasbelkader katlediyorlar. Sehirlerde yetisen tüm insan nesillerinin, fare fobisi var. Türlü türlü teraneler üretiyorlar. „Fare fobisi“ymis...Korkular yaratip, korkular pazarliyorlar bu canavarlar...Kurtulus yollarini da, yine kendileri üretiyorlar. Gideceksin doktora. Bir güzel anlatacaksin korkularini. Doktor olan hanim ya da bey, sana sihirli sirlar söyleyecek. Tabi seninde karsiliginda ‚para’ vermen gerekecek. Iki taraf icinde, karli bir alis-veris. Ne kadar da komik bir tablo...

Isin en komigi, konaktaki asilzadeler, ailemi katlettikten sonra bile durulmadilar. Konagi, harac mezat, satiliga cikardilar. Duyduguma göre, yüzlerce insanin yasayacagi, kocaman bir site yapilacakmis bizim sirin konagimiza…

Kendime bir barinak aramam gerektigini biliyorum bilmesine ya, nedense icimden gelmiyor. Sokaklar da avare avare gezmek, daha güzel. Nerede aksam, orada sabah yasamak, buldugunu yemek…

Hem bir eve hirsiz gibi siginsam, onlarin artiklarini yesem ne olacak ki! Günün birinde, birisi beni görecek, cigligi basacak ve katledilecegim. Evet, nasil olsa ölecegim. Hic degilse sokak faresi olarak öleyim. Özgürlügün tadini, daha fazla cikararak. Gördügüm kücük cocuklari, hanim hanimcik kadinlari korkutarak. Irikiyim erkek bozuntularinin ayaklarinin dibinden gecip, fiyakalarini bozarak, onlari tiksindirerek…

Gecenlerde bir okul kantinindeyim. Karnim tok, sirtim pek…Söyle bir kolacan edeyim etrafi dedim. Bizim Rukiye’ye benzeyen bir süs bebegi konusuyor. Konu malumunuz. Yine bizler…

Neymis efendim. O aslinda farelerden hic korkmazmis. Ama tiksinirmis ve görmeye tahammül edemezmis.

„Allah askina söyleyin cocuklar. Yasayan her canlinin bir getirisi, bir anlami var. Yani ben öyle biliyorum. Bu igrenc mahlukatlarin, dogaya ne gibi bir yarari olabilir ki! Hem bizim bilmedigimiz bir yararlari varsa bile, zararlari neden daha cok…”

Iste o an, kan beynime sicradi. Büyük bir hisimla ayaklarinin dibinden gecip, sok etkisi yaratan bir manevra yaptim. Ciglik cigliga bagirdi korkmayan hanimefendi. Yok efendim tiksiniyormus. Yalanci seni...Tiksinen insan, hic ciglik atar mi? Celiskiler yumagi, yalanci süs bebegi. Herkesin madarasi olursun iste böyle. Herkes haline güler. Gerci benim zamanlamam da harikaydi. Yasasin kötülük...

Aslinda ben kötü bir fare degildim. Ama insanlara kötülük yapmadan duramiyorum artik. Kaybedecek hicbirseyim kalmadigi icin mi, yoksa tüm kötülügü onlardan gördügüm icin mi bilemiyorum. Sadece bebekleri ve masumiyetlerini henüz yitirmemis cocuklari sevebiliyorum insan cinsinden. Onlari korkutmaya kiyamiyorum. Hem beni farkettiklerinde, cogu korkmuyor. Sadece tuhaf bir canli görmüs olmanin saskinligini yasiyor ve bana bir anlam kazandirmaya calisiyorlar.

Ne kadar da masumlar. Oysa benim anlamim apacik ortada. Ürkerek, deliklerde ya da tavan aralarinda yasayan ufak bir hayvancik. Insanlarin korktugu, tiksindigi, görmeye tahammül edemedikleri ve zevkle öldürdükleri hayvanciklardan biriyim...

Cogu masum bebekler, neslimin ilerideki düsmani olacaklar. Ama ben onlari yine de seviyorum. Cünkü kötülük tohumunu onlar ekmiyorlar. Onlar, sadece bildikleri, ögrendikleri yoldan yürüyorlar.

Tüm bu cirkefligin icinde, bir cirkefte ben oldugum icin, nasil da aci cekiyorum. Insanlar beni öldürmeden, yok olma vaktim geldi galiba. Hem bizim cennette insan da yoktur belki. Gerci yaptigim kötülükleri düsününce, cehenneme gitme ihtimalim yüksek görünüyor. Ama ziyani yok. Ben nasil olsa bir yolunu bulur, cennete sivisirim. Bosuna ölmek istemiyorum. Ölmenin bile bir anlami olmali öyle degil mi?

Hadi eyvellah dünya ve eyvallah insan düsmanlarim! Alin dünyanizi basiniza calin. Beni de cennette rahat birakin!
 
Ben hayatta hep "zit"liklarin bulusmasini sevdim Ayse'cigim. Esinle bence birbirinizi cok iyi bütünlüyorsunuzdur. Ve senin bakislarin cok keskin, güclü oldugunu belli ediyorsun. Icinde firtinalar kopuyor ama dümenini kimseye kaptirmiyorsun. Bu da cok belli aslinda. Ve en güzel halinde, civil civil, hayat dolu bakislarin. Cok güzel yumusatiyor karakterini. Eger hayat dolu, neseli bir insan olmasaydin, güclülügünün yanina nobranlik hic iyi gitmezdi kanimca
 
teşekkür ederim kıvılcım ,ayşe....

evet kıvılcım hayat bana zor sundu herşeyi o yüzden o zorluktan gelen herşey benim için çok kıymetli
heleki evlatlarım.....annem bu denli hasta olunca aslında güzeller günlerdeki akrabalar yokmuş bunuj gördüm...tek başıma anne oldum ,abla oldum ve ev kadını oldum sabırla annemin iyi olacağını düşündüm
işyerinden çıkarken servis bişey için beklemese derdim...annem bakırköyde yatarken 19.30 odasına girecek ve ben onu 15 dk görmek için sn. sayardım.....

anneme kızgındım aslında,neden bu kadar güçsüz kaldı diye
ama hiç kızamadığımı gördüm .....
bu yüzdendirki hep güçlü kalmayı sağlıklı olmayı istiyorum
ben kuzularımın yanında arkasında olacağım
varlığımı hep hissettireceğim
çünki hayatta hiçbir sevgi anne ile çocuğu arasındaki kadar olmaz
ilaç gibidir anne,
 
topikte yazılarınızı okurken çok heyecanlandım herkesin birbirinden o kadar farklı yaşamı ve yapısı varken belki çoğumuz normalde zor anlaşacakken bu kulüp ve hayatımıza yeni yönler çizen minicik yavrularımız nasılda bizi birleştirip kenetlendirdi.Bu topiğide yeni bir nefes yeni bir heyecan olarak çok beğendim.Filizcim yüreğine sağlık bizi bu duygularda birleştirdiğin için....Zor hayatlar yaşarken zor anlar geçirmişken yada haytımız zaten güzel giderken daha güzel olan yavrularımızla daha da anlamlı yaşarken buda kurduğumuz dostluklar açısından yeni bir tat.bende yazıcam inşallah hepinizi öpüyorum.
Birsencim hayatın sana verdiği zorlukların seni ne kadar güçlü kıldığını ben yazında gördüm
Semracım seninle bazı yerlerde hayatımız yaşadıklarımız bakımından kesişiyor ve seni çok iyi anlıyorum.
........................................................
 
Çok aceleci, telaşlı biriyimdir. ıstediğim şey anında olsun isterim. Babama çekmişim. Eşime göre de biraz inatçıymışım her ne kadar ben kendimi öyle görmesem de.
Çok neşeli bir yapım vardır. Çocuk gibi her şeye gülerim. Eşim bile ne kadar çok gülüyorsun der.
Balık burcu olduğum için çok hayalciyimdir. Burda otururken bile sürekli hayal kurarım. Birisiyle özellikle bu annem,eşim,kardeşim yada arkadaşlarımsa biraz tartışsak aşırı derecede moralim bozulur kafaya çok takarım. Mutlaka anında o işi düzeltmem gerekir. Uykularım kaçar ve hemen ilk adımı mutlaka ben atarım o işi düzeltirim .Yani kimseyle ne olursa olsun küs kalamam. Kin besleyemem. Ve hep ölümü düşünürüm birini kırdıysam küsken hep onun ölmesinde korkarım. Ölümlü dünya sonuçta her adımı buna göre atarım inanınki..
Neşeli olduğum kadar duygusalımdırda. ama beni tanıyanlara sorsanız ceren kim duygusallık kim derler. Ama hep ıçime atarım………..
Bazen arkadaşlarıma anlatırım içimdekileri. Sağolsunlar her zaman dinlerler.Ve sizlere tabi ki canım arkadaşlarım.
Ben 16 yaşında çalışmaya başladım.10 yıldır çalışıyorum ve aileme her zaman destek oldum. hiçbir zaman sorumsuzluk yapmadım.
Üniversitede ihtiyaçtan dolayı hem çalıştım hem okudum. ıkinci Öğretimdi. Millet cafelerde çimlerde oturup gitar çalarken ben koştur koştur 5 te işten çıkıp okula derse yetişirdim. Dersten çıkıp eve gitmem 11 i bulurdu.annem beni duraklarda beklerdi o saatlerde . sonra kalk haydi işe.
Ama şimdi düşününce tatlı sorumluluklarmış bunlar..
Hayata her zaman pozitif baktım. Bazı şeylerden şikayet ediyorsam hemen benden kötüleri düşünüp halime şükrettim.
Sonra annemi çok severim tabi ki herkes annesi sever.Ama annemin kıymetini Berke doğduktan sonra daha da çok anladım. Annem annesiz babasız büyümüş birisidir. Annem doğduktan 6 ay sonra annesi , 3 yaşındayken de babası ölmüş. Anne-Baba sevgisi nedir bilmez. annesinin resmine bile baktığında hiçbirşey hissetmiyor. Çünkü tanımamış ki.
Bir tane resimleri var annem kucağında başka yokkkk…Bizlerden başka hayatta kimsesi yok. Varı yoğu biziz. Dayısının yanında büyümüş. o yüzden annem bizlere çok düşkündür. Hala gidip bu yaşımda bile evimi temizleyen, yemeğimi yapan, balık çok kılçıklıymış dediğimde "ver ben temizlerim" diye temizleyen bir annem var allaha şükür.
Yani benim gerçek annannem ve dedem olmadı. Babamın babasıda ben 3 aylıkken ölmüş. Dede demeyi bile bilmiyorum. Teyzem dayım olmadı .gerçek bir teyzem olsun çok isterdim. Tıpkı birsen gibi bende bi tanecik halamı 15 yaşında kanserden kaybettim. Tam küçük kardeşimin doğum gününden bir hafta önce. Sonra nişanlıyken amcamı kaybettim. Şu günlerimde keşke beni görebilselerdi. Babannemin o günlerini hatırlamak bile istemiyorum. Çok şükür ki babannem hala hayatta ve onu çok seviyorum. Ama 2 evladını kaybetmek onu çok sarstı.
Neyse
Ve Babam…
Babamda bizlere annem den daha fazla düşkün bir insandır. Bizler için ölür. Çok özgür yetiştirdi bizi. Hiçbir şeyimize karışmazdı. Düşkün derken sevgisiyle aşırı düşkündür. Bize her zaman çok güvenmiştir. Telefonda hala bile her konuşma sonrasında kapatırken bile "Seni Seviyorum" diye kapatan bir babaya sahibim. Daha neler neler var ama hangisini anlatayım size…
Ve annemsiz adımını atmaz dışarıya.
Benimde çok şükür mutlu bir evliliğim var. Eşimle evli olduğum için çok şanslı görüyorum kendimi. Eşimi çok çok seviyorum.
Ve tabi oğlumu, biricik sevgilimi. her zaman dediğim gibi sanki o yokken biz yaşamıyormuşuz. Evli değilmişiz . Ve sürekli çalıştığım için onunla ilgilenemediğimi ona yetersiz kaldığımı sevgimi veremediğimi düşünüyorum . Ama başka çarem yok. Artık onsuz bir hayat düşünemiyorum. Her şeyden önce oğlum var. Allahın bizlere sunduğu en büyük hediye anne olmak bence bundan ötesi yok..
 
Kızlar bu şekilde birbirimizi daha yakından tanıa fırsatı bulduğmuz için mutluyum :)

Evt sanırım kağanla ilgili olay gerçekten şu düşük tehlikesi olayından ileri geliyor, hatta şöyle diyim ilk doğduğu günlerde başında nöbet tutuyordum nefes almasını kontrol etmek ve uyusunda kusup tıkanmasını engellemek için, tabi tümüyle uykusuz geçen 2-3 günün sonunda annem tarafından yatağıma postalanıp gece kağandan ayrı yatmak zorunda kaldığım zaman anladım ki biraz fazlaca telaş yapıyormuşum...

sonrasındada eşime dahi çok güvenemedim oğluma bakması konusunda, herşeyini ben yapmak istedim ve en iyisini yapmak... he bu olayda hastanaye gideceğimiz zaman portbebesiyle oğlumu asansörün ve acilin giriş kapısına çarptırması ile başladı neyse şimdilerde kurtulmaya çalışıyorum...

sonrasında başlarda aman 5 hafta emzik emmesin zararlıymış, yok biberon maması vermeyeyim alışmasın vs... gibi sınırları zorayarak geçti, sınırları zorladım diyorum çünkü emzik dediğin olayı bebeğin ağzına verirsin susar... en azından çevremdekilerin çocukları bu şekilde, ama yokkk ilk 5 hafta verilmemeliymişşş eee sonrada tutmadı çocuk, istemedi , ağlaynca susturmak başlı başına olay oldu...

mama yemesin diye biberona alıştırmadım, illede emsin dedim,doktorumda böyle dedi, bebek biberon tanımadığından kullanamaz oldu, suyu bile biberondan içemedi, daha şimdilerde yaklaşık 1 aydır biberonu kullanmasını öğrendide rahat ettim, ama mamayı hala kabul etmiyor, kabul etse işim rahat olucak , dışarı çıktığımda millete görünmeden nerde emzirebilirim kabusu bitecek, tozu suya karıştır gazla gitsin olacak... mesela süt kesilecek korkusu olmadan diyete başlayabilicem sonuçta bir alternatif olacak, ama maalesef doktorlar tarafından öcü gibi gösterilen emzikle biberonun ne kadar masum olduğunu geç öğrendik... bunlarda pişmanlıklarım,

yemek saatleri uyku saatleri düzenli olmalıydı, mutlaka günün belli bir kısmını beraber öpüşüp koklaşarak oyun oynamakla geçirmeliydik vs...
aman üşümesindi, terlemesindi... hasta olmasındı... derken evden çıkamaz olmuştum bi ara...
sonrasında ek besinleri taze mümkünse günlük olmalıydı, mutlaka beslenmeli vitaminsiz kalmamalıydı... vs vs... böyle şeyleri stres yaptım durdum, şimdilerde çok şükür bu takıntılarımın çoğundan kurtuldm diyebilirim, şimdilerde nasıl kendime daha çok vakit ayırabilirim bunun peşindeyim,

sınırlarımı zorluyrum yani, kağanıda alıp geziyorum , rahatlıyorum, o da rahatlıyor, huzursuzsa ağlıyor, amannnn ağlarsa ağlasın sustururum diyip yinede gezeceğmden geri kalmıyorum bunun çk faydasını gördüm, evde dursak daha fena, her yer dağılıyor ve her yere tırmanılıyor peşinden koşmak ayrı bi dava...
en çk o zaman yoruluyorum

amannn ne çok şişirdim kafanızı :))) neyse benden bu kadar şimdilik :))) yazarımı yine
 
ceren canım benin çok duygulandım yazdıklarını okurken.allahım annecine babacına uzun ömür versin.
 

burcu canım kafanızı şişirdim ne demek canım ben burda yazılanları soluksuz okuyorum valla.
canım senin bu yazdıkların çok normal şeyler annelik iç güdüsü işte. seni en iyi biz anlarız inan ki. bebek arabasını hala sürerken bile eşim sürüyorsa ver ben sürüyüm diyorum sanki ona güvenmiyor gibi ama benden daha dikkalidir o. bende senin gibiyim yani.ve böyle yapmaktan nefret ediyorum....

ceren canım benin çok duygulandım yazdıklarını okurken.allahım annecine babacına uzun ömür versin.

sağol tülaycım aminnnn herkesin annesine babasına allah uzun ömür versin canım. şimdi berkeyi kucağıma alıyorumya ona sarılıyorum ya . hemen annem geliyor aklıma ona küçükken karşılıksız sarılan kimse olmamış diye çok kötü oluyorum.
 
sonra kızlar annemin babası ankarada yaşıyormuş o zamanlar dolmuşculuk yaparmış. evlenmiş. sonra gelmiş annemi götürmek için. annemin yanında büyüttüğü dayısı götürme demiş bakamazsın sen çalışıyorsun üvey anne bakmaz demiş. ama annemi zorla almış. sonra orda dayısının dediği gibi bakamamış hep üvey anne dövmüş sonra babası annemi dolmuşta yanında götürüp getirmeye başlamış ve annem bakımsızlıktan hastalanmış. düşünün yani 1-2 yaşında bir çocuk ne işi var dolmuşlarda.
sonra babası geri getirmiş dayısının yanına ve kapıya kedi bırakır gibi bırakıp gitmiş zile bile başmamış ya almazlarsa diye utancından...neyse daha fazla yazamayacam çok kötü oldum gözlerim doldu şu an işyerinde ağlamamak için zor tutuyorum kendimi..
 
filizcim fare hikayene bayildim :) bende bitane örümcek ve bilimum haserat içinmi yazsam acaba :) işe yariyormu? gerci bende onlara sürekli " istediginiz eve girin ama benim eve girmeyin lütfen bak istemeden öldürmek zorunda kaliyorum sizi" diye rica ediyorum ama anlamiyorlar :)

cerencim öncelikle basin sagolsun tatlim..geçmişinde beni en cok annen etkiledi..anne-babasiz büyümek kadar zoru yok gibi :S ama belliki mutlulugu sizinle ve eşinle yakalamiş cok sukur..cok daha mutlu mesut saglikli olsun inşaAllah teyzemiz..sana gelince sen gercekten tahmin ettiğim gibisin..calişkan,içten,güleryüzlü,kirilgan,affedici :) oglusuna karsida kendini yetersiz hissetmeni anlayabiliyorum..ama bunu düşünme..sen onun için çalişiyorsun neticede..he durumun cok iyiyse tabi calişma cocugunla vakit gecir derim..ama hayat böyle degilse elden bişi gelmiyorsa alternatifleri düşünüp bosuna moral bozmanin bi anlami yok..hem bak ne kadar tatli ne kadar sevecen bi anne baban var..onlar bakiyorlar..bunlara bakip mutlu ol..zaten sen mutlu olmayi bilen birisin..bu konuda da kötüyü düşünüp kendini üzme yok yere

birsencim annecigine cok cok gecmiş olsun..gercekten zor şeyler yaşamişsin..annende öyle..babanda öyle..annene kizma..her insan ayni degil..ayni olayi bile yaşasalar cok farkli tepkiler veriyor insanlar..kim isterki öyle bi durumda olmayi..demekki elinde degilmiş ve yasamis bunlari..cok sukurki evlilikte mutlulugu tekrardan yakalamişsin..eşini cok sevdigini gayet iyi biliyoruz bizde :)
 
cerencimya valla içim tuhaf oldu.tabi hepimiz bir sürü şeyler yaşadık.bende hayatımda çok şeyler yaşadım ama buraya yazmakla bitmez.canımmm en azından allah anneni babanla güldürmüş baban kıymetini biliyor seviyor tam terside olabilirdi. (
 

evet canım çokkk şükür gerçekten öyle terside olabilirdi...


merakla senin yorumunu bekledim tubacım. sende insanları çok iyi tanıyorsun. beni de doğru tanımışsın kaydirigubbakcemile5
doğru sonuçta berke için çalışıyorum ve başka çarem yok hemde sosyal açıdan kendimi iyi hissediyorum çoğu zaman. sadece zamanımı oğlumla oynayarak geçiremediğime üzülüyorum.hakkımızda hayırlısı olsun...
annem için söylediklerinide çok tşk ederim..öpüyorum seni canım..opuyorumnanaktan
 
tubişşşşş benide az çok tahmin etmişşsinn aferimmm:)) ama ben ehrkes hakkında tabiki tahminlerde bulunuyorum ama düşüncelerimi dile getirememk gibi bir sıkıntım var o yüzden tahminlerimi yazıya dökemicem.(
 
Ceren canım arkadaşım benim, okurken bunları bildiğim halde ağlıyorum, ( odadakiler bana bakıyor)
Allah gülen, kahkahalar atan hatta kahkaha atmaktan gözlerinden yaşlar gelen konuşamayan Ceren 'in yüzünü hiç soldurmasın ınşallah, hayatında hep güzellikler olsun, küçücük Berke mize Allah sağlıklı,mutlu uzun yıllar nasip etsin. ve o güzel yuvanızda ömür boyu mutlu olun ınşallah.

Canım arkadaşım..
 

ayyy canım benim yaa valla kimseyi ağlatmak için yazmadım bennnn..çok ama çokkkkkkk teşekkür ederim canım arkadaşım. allah kimsenin yuvasının huzurunu bozmasın inşallahh.iyi ki varsınnnn.:Saruboceq:
 

Yasadiklarindan aldigini almis, görecegini görmüssün canim. Cok saglikli, güclü ve mükemmel bir Annesin ve olmaya da devam edeceksin eminim ki!..
Annen icinde cok üzüldüm, tüylerim diken diken oldu okurken. Allah kimseyi öyle gücsüz birakmasin. Simdi durumu nasil?


Rica ederim Esra'cigim, böyle bir baslik gerekiyordu, burada kurdugumuz bu icten dostluk adina...Senide senden dinlemek keyif verecek ayrica...Birde kücük mucizelerimiz var tabi. Onlar olmazsa, biz yoktuk öyle degil mi?kaydirigubbakcemile3


Duygularim aldi götürdü beni Ceren. Yasam hikayelerimizde hep bir kesisme noktasi var. Annen'e öyle icim parcalandi ki! Allah kimseyi öksüz-yetim birakmasin. Anneannem'de 2 yasindayken annesi ölmüs, üvey anne elinde büyümüs. Öyle hüzünlü bir hikayesi var ki! Su anda 80 yasinda hala aglar göremedigi annesi icin. Bir resmini bulsunlar kütükte diye, yalvarirmis cocuklarina eskiden. Ama maalesef bulamamislar, yangin cikmis bir tarihte ve tüm kayitlar yanmis...Anlatirim onun hikayesinide belki birgün...
Seninle cok sohbetimiz olmadi, ben gec kesfettim burayi ve gündüz saatlerinde cok aktif olamiyorum maalesef. Ama yazdiklarini genellikle okudum, kipir kipir, merakli, kaprisleri olmayan, sicacik bir insansin bence. Ayrica hemseri sayiriliriz az-bucuk. Hayatimda bir kere gidipte büyülendigim memleketime yakinsin. Sivas'li benim Anne-babam. Gerci pek ilgileri kalmamis ama birgün mutlaka yeniden gidecegim köyüme...


Burcu canim, kendini sinamak ve dogruyu bulmak gibi güzel bir özelligin var sanirim. Dedigim dedik, caldigim düdük demiyorsun yani. Birde annelik konusunda bir sürü deneyimin oldu artik, bir daha anne oldugunda bebegin cok sansli olur. Ayrica burada yazilanlari keyifli okuyorum ben, kendi adima söyleyeyim, bir cirpida okudum yazdiklarini ve hic kafam sismedi.


Üvey anneligin hakkini veren üvey annelerin, insan olduguna inanmiyorum ben. Onlar insan müsveddeleri...


Bende cok ise yaradi Tuba, artik kahverengi rengine gicik olmuyorum "fare" cagristirdigi icin mesela. Ya da televizyonda gördügümde zorlansamda bakabiliyorum sekline semaline. Adi gectiginde, mevzusunu dinleyebiliyorum. Yani korkumun kademesini birkac derece düsürdü bu hikaye yazma isi.
Sende bir tane yaz bence, acayip desarj oluyor insan. Ayrica okuyarak yenmek istersen, Kafka'nin "Degisim" diye bir kitabi var. Tamda bu konuyla ilgili, kesinlikle tavsiye ederim.ohaoldumsmile
 
cerencim tatlımsın benim yazdıklarını okurken gözlerim doldu inan Allah anne babana sağlık sıhhat versin sanada helal olsun sorumluluklarını hiç unutmamışsın küçük yaşta hayata atılmana rağmen ben seni yüzyüze görüşmesekte tanıdığım için çok mutluyum
annen ve baban çok şanslıki senin gibi bir evlada sahip:)))
 

Filizim ben senin annanneni çok iyi anlıyorum inanki annemden bildiğim için. çok acı gerçekten. bizlere baksana hala annemizin kanatları altındayız ama onlar hiçbir zaman kimsenin kanadının altına girememişler gerçekten çok üzücü.
evet kaprissiz biriyimdir. kimseyi kıskanmam.herkesin hayatı kendinedir.teşekkür ederim yazdıkların için.
birgün yolun düşerse mutlaka beklerim, seninlede tanışmayı çok isterim canım..opuyorumnanaktan
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…