Birazdan yapacağım açıklamalar lütfen sözlüğe geçsin! Çünkü evreka! Kafama düştü, buldum, sindirdim, test ettim, onayladım.
Buyrun TDK sözlük ; Anne : Çocuğu olan kadın, valide, kocakarı, mader, nene, aba.
Sevgili ve de çok muhterem Türk Dil Kurumu. Sana saygım sonsuzdur. Bilmediğim kelimelerin ışıklı yolusun sen. Ama bildiklerime baktıkça seni tekrar yazmak istiyor canım. Belki de iki gündür ateşini düşürmeye çalıştığım, her öksürüğünün benim ciğerimi parçaladığı bir çocuğum olmasındandır bu tepkim. Ama o kocakarı kelimesi kanıma dokundu, rahat rahat yazabiliyorsan rahat rahat da iadesini kabul edebilirsin diye düşünüyor, saygılarımla iade ediyorum. Bilmediğim konuda başımın üstünde yerin var ama bildiğim konuda ukalalık etmek istiyorum zira anne olmak, çocuğu olmaktan başka bir durumdur. Buyrun naçizane, bu da benim anne açıklamam;
Anne : Önceliği cüce kıvamında birine veya birilerine vererek iki veya daha çok kişilik düşünebilmeyi becerebilen evrimleşmiş, komik ve tuhaf dişli.
“Dişi demek istedin herhalde, yanlış yazmışsın” diyenler yanılmakta, kelime yazdığım gibi okunmakta, okunduğu gibi yazılmakta ve yaşanıldığı sürece kanıtlanmaktadır. Çünkü anne bir tek çocuğuna yenik düşen kahramandır. Diğer kalan herşeyi çocuğu uğruna tırmalar, mahveder anne. Anne dişlidir, çocuğuna zarar vermeye çalışana son derece tehlikelidir. Öyle anneler melektir kelimeleri hoş, güzel, coşturucu olabilir. Ama çocuğuna dokunanı yakar anne, hiç meleğe benzemez o anlarda. Ateşle yaklaşılmamalı hatta mümkünse çevresinden uzaklaşılmalıdır.
Şu iki kişilik düşünme meselesini de açalım. Anne uzun kısa farketmez, bir yola çıkarken önce çocuğunun mesanesini düşünür. Tuvalete girelim, diye seslenir. Evet anne iki kişinin istese de beraber yapamayacağı şeyler için bile yapalım, edelim diye biten son derece anlamsız cümleler kurabilen kadındır. Anne çocuğunun termometresidir. Kendinin üşüyüp üşümeyeceğini tartamasa da, çocuğunun üşüyüp üşümeyeceğini bilir. Güneşin alnında elinde hırkayla dolaşır. Anne ne yiyeceğim diyen değil ne yedireceğim diyendir. Oscar da verseler, çocuğu hastaysa ödülü reddedendir anne. Ödül sağlıklı küçücük bir gülümseme, normal kıvamda bir kaka, otuzyediyi gösteren bir derecedir ona göre.
Anne çocuğu mikrop almasın, steril ortamda büyüsün diye yerleri kazırcasına silecek kadar titizlenip, daha sonra çocuğunun bezi ile bir buket çiçekmiş gibi bir ilişkiye girebilen insan türüdür. Kapıda mikrop kıran bilumum antibakteriyeller ile misafir karşılayan ama elinde mendille çocuğunun mikrobunun peşinde koşan bir canlıdır.
Garip sesler çıkarabilen, komik suratlar yapabilen, acı ilaçları, tuhaf besin karışımlarını lezzetliymiş gibi ağzına atıp hmmm sesi çıkarabilen evrimleşmiş bir garip cinstir. Bir ensenin ne kadar güzel kokabileceğini bilen, acıtmadan ısırabilen, üfleyince geçirebilen, öpünce unutturan dünya üzerindeki tek canlıdır. Uçaktaki anons ne derse desin, oksijen maskesini ilk olarak kime takacağını bilendir anne. Göze alabilendir anne...
Tuhaftır annelik işte böyle. Sayfalarca yazsam bitmez. Öyle her doğuran, her çocuğu olan anne olmaz. Olur da, işte o TDK nın dediği gibi olur. O da anne kelimesinin değil içini doldurmak, üstünü bile kapatmaz. Kısa gelir, yanlış olur, ayıp eder. Bir elimde sirkeli su, bir elimde ilaç kaşığı olan bendenize de isyan edecek birşeyler çıkar...
Ceyno Gür TOKEL