2010 Şubat Anneleri Paylaşım Alanı

Zeynep açtınmı buluşma topigini?
ben hipodromu falan hiç bilmiyorum ya
olmadı esrayla buluşup birlikte geliriz belki
 
Kızlar eşim hergün Doruk'u alıyor 1-2 saatligine ben rahat edim diye dışarı çıkarıyor bensiz. mahalleden geçerken bugün yaşlı bir teyze laf atmış Doruk'a "sen ne şanslı bebeksin hergün baban seni gezdiriyor" diye... çok hoşuma gitti yaaa.. :)
Bende düşünüyordum. Gören diyordur "bu kadar kücük bebegi annesi nasıl salmış dışarıya" diye eleştirenler oluyordur kesin diye.
 

Saol Fatoscum valla bende özledim canim pek denk gelemiyoruz bu siralar
Arasimi öp bizden annesi
 
oh oh oh valla kıskanıyom şaka maka değil bende istiyorum yav...bana ne bana ne:umursamaz::umursamaz: izmirdede bi pofidi vardı kayboldu gitti bide serapçım bizde git gel yapalım bari...

valla Fatoş kıskandırıyorlar bizi bacım biz de buluşalımolumunekankayizsmile


Ben gelicem canım Burdur' a 2-3 hafta içinde gelirim kapına şaşırırsın vallahikaydirigubbakcemile3
 
havva o nasıl soz kızz gelcen tabııı :)
zeynepcım olabılır esra da sıslıde oturuyor beraber gelırsınız rahat olur hem ıkınız ıcınde...
 
Kızlar Ayşe Armanın bugünkü roportajı. cok güzel. devamıda olacka sanırım. onuda buraya kopyalayacağım.
Bu bölüm 1;
Anneler! Çocuğunuza sevgiyle dokunun... Onu içinize sokun...


Anneler! Bu röportaj sizin şerefinize! 5 dakikanızı ayırın, okuyun. Nevi şahsına münhasır bir profesörle karşı karşıyayız. “Yarım Kalan Hayatlar 4” için, Prima’nın dokunma konulu sergisinde sahne röpü gerçekleş-tirdim onunla. Ve “Oleyyy, oleyyy!” dedirten şeyler anlattı bana. Tanışmasay-mışım, eksik kalırmışım...


* Sabiha Paktuna Keskin... Siz tam olarak nesiniz?
Bir şeyi sonuna kadar öğrenmek isteyen biriyim. Hem çocuk doktoruyum hem nörolog. ıki diplomam var yani. Aslında matematik okumak istedim, gerçekleştiremeyince, “Madem öyle, nöroloji okuyayım” dedim. Çünkü beyin de bir matematik. Ama beni sadece nöroloji de kesmedi. Noröpsikiyatriyle de ilgilendim.
* Normal bir çocuk doktoru yerine, çocuğumu size getirsem bana ne faydası olur?
Ben çocuk davranışlarını anında görüyorum. ‘Bu çocuk bunu neden yapıyor, bu davranışının altında ne yatıyor’ küt diye söyleyebiliyorum.
* Normal çocuk doktoru bunu yapamaz mı?
Hayır. Ben aynı zamanda çocuk doktoru yetiştiren bir fakültede öğretim üyesiyim. Ne çocuk doktorluğu ne de nörolojinin kitaplarında bu soruların cevabı var. Ben aradığımı nöropsikiyatri kitaplarında buldum. Ve davranış bilimi okudum. Aynı zamanda obsesif biriyim, bu da mükemmeliyetçi olmamdan kaynaklanıyor. Bana bir ansiklopedi ver, A’dan Z’ye bitiririm, bitirmezsem rahat edemem. Normal dışı bir durum ama ben böyleyim.
* Kocanız size nasıl tahammül ediyor?
(Gülüyor) 28 seneden sonra alıştı! Ya da “Gördüm deli, dön geri!” gibi bir tutum içine girdi. Çok mutluyuz bu arada. En büyük üzüntümüz, artık kavga edemiyoruz! Ah ah eskiden ne güzel kavgalar ederdik, şimdi birbirimizi özlüyoruz, o yüzden kavga yok.
* Sizinki nedir: Çocukların beynini de merak etmek mi?
Evet öyle. Zihin okumayı seviyorum. Bugün, internete olan bağımlılığımızın altında da, diğerlerinin zihnini okumaktan kaçmanın yattığını düşünüyorum. ınternet karşısında kişi, ne öğretmenini ne arkadaşını tanıyor. Başka birinin zihnini çözmesi gerekmiyor.
* Kendi zihnini çözmeye çalışıyordur belki...
Beyin, şu üç şeyi yapmak üzere kodlanmıştır: Gerçeği algılamak, kendini algılamak ve diğerlerini algılamak. Ve zannettiğimizin aksine, insan homo sapiens’ten değil, sapiens sapiens’ten gelişmiştir. Yani ‘farkında olduğunun farkına varmak’... Şöyle izah edeyim: Her kurt köpeğini evcilleştiremezsiniz, ancak sizin bakışlarınızı takip eden köpeği evcilleştirebilirsiniz. Bir balinayı eğitebilirsiniz ama evcilleştiremezsiniz. Çünkü o sizin beyninizi takip edemez. Ben diğer beyinleri takip etmekten keyif alıyorum. Hele çocuksa. Çok mu konuştum, susayım mı?
* Hayır hayır, müthişsiniz! ılgi ve şaşkınlıkla dinliyorum. Sizin gibi kaç tane var bu ülkede?
Bilmiyorum, ilgilenmiyorum, ben sadece kendimle uğraşıyorum. Kendimi methetmek için de anlatmıyorum bunları. Özel bir insan olduğumu da söylemiyorum. Ben böyleyim, biraz farklı.
* Siz Robert Kolej’de okurken de mi farklıydınız?
Tabii tabii, her şeyi merak eden bir çocuktum.
* O okulda öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Amerikan eğitimi çocuğu kalıba sokmaz. Yapmamız gereken de budur: “Soru sormasına izin ver. Serbest bırak ve izle. Asla şekle sokma.”
* Siz çok güçlü bir kişiliksiniz, maniple eden bir anne olmadınız mı?
Hayır, sadece çok seven bir anne oldum. Çok dokundum, hep dokundum. Bu serginin açılışına gelmeyi kabul etmemin nedeni de, teması: “Dokunmak”. Dokunmamın hayattaki en önemli şeylerden biri olduğuna inanıyorum. Eğer beni buraya çağırmasalardı, beni bir gün bir elektrik direğine çıkmış, “Dokunmak çok önemlidir!” diye bağırırken bulacaklarına eminim!
* Tamam çocuğa müdahale etmemek gerekiyor ama ben mesela boyama yaparken Alya’ya “Keşke dışarı taşırmasan...” filan dediğimi fark ediyorum. Yapmamam mı lazım?
Evet, yapmamak gerekiyor. O sizi gözler ve öyle öğrenir. Öğüt, geçerli değildir. Geçerli olsaydı 120 bin yıldır buradayız, 120 bin yılda, bütün insanlığın mum olmuş olması lazımdı.
* Peki, sınırı nerede çekeceğim? Korkunç kıyafetlerle dışarı çıkmak istiyor bazen...
Bırakın çıksın. Siz de çocuğunuzu takip edin, davranışlarını izleyin. Bir filin doğumunu izlediniz mi? Müthiştir. O kocaman fil, yavrusunu ayağa kaldırdıktan sonra yürür, ama bir bebek fil nasıl yürüyebilecekse öyle. Ve bebeğinin kendisini taklit etmesini sağlar.

ışe giderken kızıma çakıltaşı bırakıyordum

* Mutlu bir çocuk büyütmenin olmazsa olmaz şartları neler?
0-3 yaşı söyleyeyim mi? Tek bir kelime: Emniyet. Çocuk, kendini güvende hissetmeli. 0-3 yaşın oyuncağını söyleyeyim mi? Mimikleriniz ve jestleriniz: “Neredeymiş benim bebeğim? Gel babası gel, bir, biir, biiir...” Bu tür sevgi sözcükleri sarf etmek. Ve dokunmak çok önemli. Bebek, 10 buçukuncu günden itibaren anne karnında sıvılara dokunarak kendi motor sistemini geliştirir. Orada dokunma duygusunu hissedemiyorsa, gelişemez.
* Hamileyken de babanın annenin karnına dokunmasını hisseder mi?
Tabii tabii...
* Peki, bir çocuğa hiç dokunulmazsa ne olur?
Fena olur. Sevgiyle dokunulan çocuğun zihni gelişir, etrafı açılır. Zekanın ve zihnin gelişmesi için kitabi bilgi değil, inceleme ve araştırma kabiliyetini öğretmek gerekir. Bu da dokunmakla, sevgiyle sağlanır.
* Bir çocuğa gereğinden fazla dokunmak zarar verir mi? Hani sürekli anne-çocuk yapış yapış...
Çok güzel bir şey bu. Ama tabii dikkat etmek lazım çocuğu sıkabilir de. Oğlum kız arkadaşıyla geldiğinde, ona çok dokunmamam lazım.
* ıdeal olanı ne?
ıçinizden geldiği gibi davranmak.
* ıçime sokmak istiyorsam çocuğumu...
Sokun...
* Çalışmıyorsak, çocuğumuza sürekli dokunabilme şansımız var. Ama çalışıyorsak...
Ben kadın çalışmalı diyorum. Çünkü bizler de kendi üretken dönemimizi yaşamalıyız. Benim beynimin içi durdurulamaz, bunu tabii ki yaşayacağım, tabii ki çalışacağım, kendimi gerçekleştireceğim ama çocuğuma da dokunacağım. Ben mesela işe giderken kızıma bir çakıltaşı bırakırdım her sabah. “Bu benim” derdim, “Beni temsil ediyor”. Çünkü onu beraber bulmuştuk, kimseye göstermiyorduk, aramızda bir sırdı, cebine koyuyordum. Geldiğimde ilk iş, kızım taşı gösteriyordu, “Bak burada, hiç yanımdan ayırmadım”. Oğlumla da bir bağ çubuğumuz vardı. Aslında bu doğada da var, çocuk battaniye emiyor, annesinin tülbentini emiyor. Orada bir duyu daha var, özellikle de 0-3 yaşta çok önemli: Koku. Kokunuzla kalın. Bazen çocuklarımız bir oyuncaklarına bağımlı olur, o oyuncağı yıkamaya, temizlemeye çalışırız. Yapmayın, onu kokusuyla, dokusuyla bırakın.
Bu dünyayı
çaktırmadan kadınlar
yönetiyor
* Biz yokken bakıcı ya da ona bakan kişi daha çok “dokunan” oluyor. O zaman “anne” o mu oluyor?
Biraz öyle maalesef. Yıkayan, temizleyen, besleyen ve uyutan çok önemli. Ben 0-3 bebeklerinin ailelerine “Aynı odada uyuyunuz” derim. Ama seks yine devam etmeli. Cinsellik için başka odalara taşınınız.
* Bazen şöyle örneklere rastlıyorum, kendi işinin patronu, 2 yaşından sonra da devam etse çok bir şey kaçırmayacak. Ama ne oluyor, çocuk 3 aylıkken bırakıp, haldır haldır işe gidiyor. Bu doğru mu, değil mi?
Bu tür şeylerin doğrusu yanlışı yok. O, onun üretken beyninin sonucudur. Hem gidebilir hem evde kalabilir. Ben de yaşadım böyle bir şeyi. Kızım 3 yaşındayken Amerika’ya gittim, 4 yaşına kadar yoktum. Tam bir yıl. Ama bir sürü dokunmatik şeyler bıraktım.
* Offff bir yıl çok uzun bir süre...
Evet ama mecburdum gitmeye. Babası sağ olsun, her şeyiyle ilgilendi. Ben de daha önce anlattığım gibi beni temsil eden objeler bıraktım. Giderken farkında olmadan demişim ki: “Senin saçlarının uzadığını göremeyeceğim!” Ve çocuk, bir yıl boyunca saçını kestirmemiş. Keselim demişler, ciyak ciyak bağırmış: “Annem gelmeden asla!” Tabii ki çok sancılı tarafları var ama yapılabiliyor.
* Bir gün derse ki, “Sen beni bir yıl bıraktın”...
Bugünler için derim. Çocuk da canlı ama anne de canlı. Anne de kendini gerçekleştirmek zorunda, çocuk da. Bunları yapacak ama aynı zamanda yavrusuna en az zarar vermenin yollarını da arayacak. Kadın olmak zor ama çok güzel bir şey. Ve ben bu dünyayı kadınların yönettiğine eminim. Fakat burada ince bir şey var tabii, erkekler de dahil her şeyi biz yönetiyoruz ama çaktırmıyoruz.
 
valla Fatoş kıskandırıyorlar bizi bacım biz de buluşalımolumunekankayizsmile



Ben gelicem canım Burdur' a 2-3 hafta içinde gelirim kapına şaşırırsın vallahikaydirigubbakcemile3
aa ne demek aşkolsun ya buyur gel tabiki
burdurda ne işin var
bn burdurun ilçesindeyim 1 saaat arası var
Nurucm ne edİyon bacım...

iyyim canım sn nasılsın
dün görmemişim kusuruma bakmaa.s.
 
günaydın
yazıyı okurken kızım da oyun halısında elini emiyordu, (biyerde de kendini güvende hissetmek için elini emer diye okumuştum) nasıl vicdan azabı çektim mafoldumben hemen kucağıma aldım meleğimi evlat yetiştirmek zor zanaat
gülşahı çok merak ediyorum bu sırada
 
GÜNAYDINNN



Kızlar ilk anneler günümüz. Özel bir planı olan varmı? :)

Yok canım Annem için özel bir planım var.bu akşam börek yapıcam.ablam erken kalkıp kahvaltı hazırlayacak bende 11 gibi annemlere gidicem ailece güzel bir kahvaltı olacak. Duru Adına anneme çiçek siparişi verdim.kesin çok hoşuna gidecek.

Kızlar Ayşe Armanın bugünkü roportajı. cok güzel. devamıda olacka sanırım. onuda buraya kopyalayacağım.
Bu bölüm 1;
Anneler! Çocuğunuza sevgiyle dokunun... Onu içinize sokun...


.

dün gazetede okumuştum bayılıyorum bu kadına bazen hee bu işte diyeceğim sorular soruyor.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…