- 6 Ekim 2008
- 40.406
- 5.083
- 448
- 48
- Konu Sahibi akideciknane
-
- #39.561
Oyyy aynı şeyi yaşamıştım yıllar önce bilirim nasıl bir his oldugunuOpu dan çıktım. Doktorum çok üzgün olduğunu söyleyerek tek yumurtanın boş olduğunu söyledi. Iptal. okadar iğne ümit boşa gitti. Para da tabi.
O özlem hic bitmeyecek tabiki umut ta bitmeyecek (bitmemeli)elbette bazen kötü olumsuz hissedebiliriz ama umut hep varCaniimmsiiiinnn yaaa ilk zamanlar daha bi zorrr oluyor cocuuukkkk özlemi alışıyosuuuun belki ama umut hepp varrr yaşam var oldugu sürece, kısmetse gelir hindten yemenden kismet degilse ne gelir eldennn kismettt varsa, bulur evet ona daha cok inaniyorsuuun kuzummm
Opu dan çıktım. Doktorum çok üzgün olduğunu söyleyerek tek yumurtanın boş olduğunu söyledi. Iptal. okadar iğne ümit boşa gitti. Para da tabi.
Caniimmsiiiinnn yaaa ilk zamanlar daha bi zorrr oluyor cocuuukkkk özlemi alışıyosuuuun belki ama umut hepp varrr yaşam var oldugu sürece, kısmetse gelir hindten yemenden kismet degilse ne gelir eldennn kismettt varsa, bulur evet ona daha cok inaniyorsuuun kuzummm
Portakalım, bu hamile kalma çalışmalarını yaptığım süreçten benim çıkardığım tek sonuç o oldu zaten: Kesinlikle teslimiyet şaaaaaarrrttttttt!! Olmama ihtimalini de isyan etmeden kabullenmek şart. O rahatlığa erişemediğin müddetçe stresten olması pek mümkün değil bence.
Benim bilmediğini beyim nerden bilsin:)ya aslında bütün bu yazdıklarının farkındayım ama o negatif ses varya hepsi onun başının altından çıkıyor
Opu dan çıktım. Doktorum çok üzgün olduğunu söyleyerek tek yumurtanın boş olduğunu söyledi. Iptal. okadar iğne ümit boşa gitti. Para da tabi.
Önce teşekkür verdiğin değerli bilgiler için. Koryon biyopsisi bebişin eşinden alınan hücrelerin incelenmesiymiş, kordon biyopsisi daha farklıymış. Amniyosentez daha sonraki haftalarda yapılıyormuş, benim durumum malum yaş 44 olacak ikisinden biri zorunluymuş, değerlendirmeyle ilgili sonuçları aynıymış, sadece koryon biyopsisi 11-14. haftalarda yapıldığı için biran önce sonucu görmek için yaptırmaya karar vermiştim. Bu bilgileri Aydın'daki dr. söylemişti. Çşr. günü ist. olacağım oradaki güvendiğim ve bu tür işlemlere eli yatkın olan dr.un önerisini uygulayacağım. Bir hafta dinlenmede bana uyar. İki gündür kendimi kasmaya başlamıştım, şimdi rahatlamak için bilinçaltıma mesajlar göndereyim.Canım, çok teşekkür ediyorum. Darısı başına olsun diyeyim o zaman.. Umarım sonuçlarımız da istediğimiz gibi çıkar, bu da gelmiş geçmiş olur.
CVS dedikleri işlem galiba kordon biyopsisi.. Niye amniyosentez değil de kordon biyopsisi düşündü ki doktorun? Bildiğim kadarıyla çok yüksek risk beklenen hamilelerde yapıyorlar cvs'i. Ben hastanede cvs yapılacak olanlarla da tanıştım, konuştum, birisinin doğduktan 2 ay sonra kalp hastalığından ölmüş olan bebek öyküsü vardı mesela.. Birisinin engelli çocuğu varmış, bu ikinci hamileliğymiş. Bu gibi çok çok yüksek riskli gebeliklerde düşünülen bir işlem bildiğim kadarıyla. Henüz ikili test bile bakılmamış iken neden CVS siye sordun mu doktoruna?
İşlem olarak çok da farklı değillermiş amniyo ile.. CVS biraz daha acılıymış sanırım anne açısından. Düşük riski için benim doktorum 1 hafta risk sürer demişti ama hekim olan bir arkadaşım ilk 3 gündür düşük riski, 3 gün düşmezse kalır o bebek dedi. Bugün benim 7. günüm bu arada.Rapor konusuna gelince.. Doktorum istirahat ile düşük riskinin hiç bir ilgisi yok ama istersen 1 haftaya kadar rapor verebilirim dedi. Ben de 5 gün rica ettim ve dinlendim. Eğer istersen sana da vereceklerini sanıyorum. Nefesini tut falan demedi doktorum bana.. Sadece ellerim ensemde rahat şekilde yatmamı istedi. Hatta işlem sırasında hemşiresi ile şakalaşıp gülüştüler falan da.. Ben nefes aldım rahat rahat yani. 2-3 dakika kadar sürdü.
Yalnız o iğnenin karnıma hart diye girişi ve rahime geçerkenki ikinci aşaması da biraz acılıydı. Gözünü korkutmak gibi olmasın da.. Ama orada tanıştığım şu 38 yaşındaki hanım hiç acımadı dedi.. Belki benim sinirden zengin bir bölgeme tesadüf etmiş olabilir giriş noktası.
Bu iş biraz kumar gibi, başta parayı gözden çıkarıyoruz, teselli sayılmaz ama; sağlıksız yumurta olup boş gebelik yada düşük durumunda daha çok üzülürdün. Senin ve eşinin sağlığı yerinde olduktan sonra gelecek neler gösterir bilinmez, belki de yakın zamanda organiğin gelebilir. Ümidler seninle olsun, inş. bu safhayı çabuk atlatırsın. Sevgiler.Opu dan çıktım. Doktorum çok üzgün olduğunu söyleyerek tek yumurtanın boş olduğunu söyledi. Iptal. okadar iğne ümit boşa gitti. Para da tabi.
Doktorum a devam ediCem. Bir kez opu olmustum ben. Bir dondurulmus var. Havuz oluyor benim. Bir sonraki adetle devamCanim üzülme desek bile elden bisey gelmiyor malesef insallah iyi bir dr bulup tekrar baslarsın yada dogalından gelsiiin insallah kuzumm
Doktorum a devam ediCem. Bir kez opu olmustum ben. Bir dondurulmus var. Havuz oluyor benim. Bir sonraki adetle devam
Opu dan çıktım. Doktorum çok üzgün olduğunu söyleyerek tek yumurtanın boş olduğunu söyledi. Iptal. okadar iğne ümit boşa gitti. Para da tabi.
Evvett aksama farkmetim portakal cicegi kokusunu aldiiiiimmm demekki baharrr gelmisssÖnce teşekkür verdiğin değerli bilgiler için. Koryon biyopsisi bebişin eşinden alınan hücrelerin incelenmesiymiş, kordon biyopsisi daha farklıymış. Amniyosentez daha sonraki haftalarda yapılıyormuş, benim durumum malum yaş 44 olacak ikisinden biri zorunluymuş, değerlendirmeyle ilgili sonuçları aynıymış, sadece koryon biyopsisi 11-14. haftalarda yapıldığı için biran önce sonucu görmek için yaptırmaya karar vermiştim. Bu bilgileri Aydın'daki dr. söylemişti. Çşr. günü ist. olacağım oradaki güvendiğim ve bu tür işlemlere eli yatkın olan dr.un önerisini uygulayacağım. Bir hafta dinlenmede bana uyar. İki gündür kendimi kasmaya başlamıştım, şimdi rahatlamak için bilinçaltıma mesajlar göndereyim.
Yaradan'ın hayırlısıyla, sağlıklı sıhhatli olarak emanetlerini göndermesini, dilerim.
Burdur'da çalışırken hafta sonları konyaaltına kahvaltıya giderdik, şimdi oralar portakal kokuyordur. Lara'yı ve Muratpaşa'daki kayalıkları pek severim. Anılar canlandı, Cemre'ye öpücükler gönderiyorum teyzesi.
İşte ne zaman ki o ses dinecek.. O zaman bebek gelecek... Aha tühh (türkürdüm) buraya yazıyorum bakk ahahahaha
Eeee gelsin artıkEvvett aksama farkmetim portakal cicegi kokusunu aldiiiiimmm demekki baharrr gelmisss
Ahhh canım biliyozz biliyoz da yinede yiyoz mecbuuur hahhh gıdaklıyacazzz hormona baglı nufus patlamasi olması lazım ama bizde işe yaramadi o başka"Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil"
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..."
Sitene Ekle
Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz. Peki böyle başka bölgeler var mı?
Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O?zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açık.
"İZLEYENLERİN DONA KALDIĞI BİR BELGESEL ÇEKİLDİ AMA TÜRKİYE'DE GÖSTERİLMEDİ"
- Ben izlemedim o filmi...
İzleyemedik, çünkü henüz Türkiye’de gösterilmedi. Kısa versiyonu Marsilya’da bir çevre filmleri festivaline gitti. İzleyenler o kadar etkilenmiş ki, film bittiğinde alkışlayamamışlar, alkışlayacak halleri kalmamış. Deri fabrikalarından çıkan o atık suyun köpükler halinde Ergene’ye bırakılmasını ve bu yüzden ortaya çıkan çevre felaketini öyle bir göstermiş ki film dona kalmışlar... Çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, hepsi hastalarımız zaten bunların. “Hocam” diyor, “15 tane sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de bir 15 tane ölmüştü zaten...” Onbeşer, onbeşer ölüyor hayvanlar. Ama “Aşı reaksiyonu oluştu da ondan” diyorlarmış.
"BAKANLIK 'ÇOK SİGARA İÇİYORLAR, KANSER OLUYORLAR' DİYOR, GERÇEK ÖYLE DEĞİL"
- Kimler diyormuş?
Tarım Bakanlığı yetkilileri! Böyle aşı reaksiyonu oluşmaz. Bunlar bir şeyin üzerini örtme çabaları. Bir aşıda üretim sorunu varsa, zaten o 15 hayvanı değil, çok daha fazlasını etkiler. Bu aşıyla ilgili olan bir durum değil. O çevrede muhtemelen hayvanlar su içerken ya da otlanırken çevreden aldıkları toksinle kaybedildiler. Bir arkadaşımız gitti bölgeye, “Kimse konuşmak istemiyor, korkuyor” diyor. Trakya Üniversitesi’nden öğretim üyesi bir başka arkadaşımız bölgedeki kanserli insanların dokularında ağır metal analizine bakmış, çok yüksek bulmuş... CNN Türk’te yayınlanmış bir canlı yayının bandını izledim. Devletin söylediği şey, “Çok sigara içiyorlar, çok alkol tüketiyorlar, bu kanserler o yüzden.” Halbuki adam anlatıyor, kızı dereye düşmüş, boğulmuş, peşinden gitmiş, girdiği yere kadar bacakları cılk yara. Bu düzeyde bir kirlilik var Ergene’de. Baktığınızda temiz görünüyor ama adamın girdiği yere kadar bacakları ülsere olmuş. Sonuç? Adamın o yaraları iyileşmiyor. Adam yaşıyorsa da şansa yaşıyor. Bu, o bölgede yaşayan diğer insanlar için de geçerli. Bunun öyle sigarayla, alkolle falan kapatılacak bir yanı yok. Bir de oradan ürün geliyor, o ürünün nereye gittiği belli değil.
"PİRİNÇ, AYÇEKİRDEĞİ VE BUĞDAY'DA 2 İLA 8 KAR YÜKSEK KURŞUN ÇIKTI"
- Gelen ürün ne?
Üç ürün geliyor. Pirinç, ayçekirdeği, buğday... Kadmiyum ve kurşun analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Şimdi bu ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bakanlık her ürünü birebir denetleyemez, orada hakkını verelim. Ama şu önemli; ürüne püskürtülerek kullanılan tarım ilaçları herhalükârda çok kullanılmadıkları zaman kabuğun soyulması, hatta meyvenin sebzenin iyi yıkanılmasıyla uzaklaştırılıyor. Sorun ot ilacında. Çünkü ot ilacından meyve ağacı etkilenmiyor ama onu bünyesine alıyor. Biyolojik sistem bunu içinde biriktiriyor. Bu insanda bir tümör oluşumuna da neden olabilir, hayvanların kaybedilmesine de... Bu ot ilacını, glifosatı pek çok ülke vahşi doğaya da atıyor. Ot kontrolü diye. Nedeni bilmiyorum.
"BÜYÜK HASTANELER AÇARAK KANSERİ ÖNLEYEMEZSİNİZ"
- Vahşi doğadan ne istiyorlar?
Hiçbir şekilde anlaşılabilmiş değil. Ormanları ilaçlıyorlar. Niye??Belli değil.
- Herhalde bu zirai ilacı üreten firmalar para kazansınlar diye... Başka bir sebep geliyor mu hocam aklınıza?
Büyük olasılıkla öyle. Doğa bu, sen doğaya müdahale edemezsin. İstersen tarlana müdahale et, ama iş ormana geldiği zaman, “Ben buradan yabani otları temizleyeceğim” diyemezsin. Orası yaban. O şekilde kalmak zorunda. Sen ona müdahale edersen olay çığrından çıkar.
"TARIM İLACINI TAVİSYE EDEN ZİRAAT MÜHENDİSLERİ TARIM İLACI SATIYOR"
- Biz ne korkunç insanlar olduk böyle?
Maalesef biz korkunç bir ırkız. Bakın, tarım ilacını sonuçta kim tavsiye ediyor? Ziraat mühendisi... Bakıyorsunuz ziraat mühendislerinin büyük kısmı, aynı zamanda tarım ilacı bayiliği yapıyor. Duydum ve inanamadım, tarım ilacı satarken çiftçiye, “Kendin için mi kullanacaksın, yoksa satacağın ürün için mi?” diye soruyorlarmış. Böyle insafsızca bir durum var. Aynı anda bayii olan birisi tarım ilacı satışını kontrol edebiliyorsa eğer, tüketimini nasıl denetler? Adam kendi satışını mı baltalayacak? Oradan bir sıkıntı çıkıyor. İkincisi, tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış değil...?Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor. Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor...
"TAVUKLAR O KADAR ETLİ Kİ KEMİKLERİ KIRILIYOR"
- Hiç anlayamadım hocam...
Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?
- Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz?
Haklısınız, son derece vicdansızlık bu. Bir yandan da baktığımızda bunu yapanlar inançlı insanlar...
"HAYVANLAR DEMİR EKSİKLİĞİ YÜZÜNDEN AHIRIN PASLANMIŞ METAL AKSAMLARINI YALIYOR"
- Prof. Kenan Demirkol yaptığımız bir söyleşide, “Normalde inek ne zaman süt verir? Yavruladığı zaman değil mi? Ama üretici için süt o kadar değerli ki, yavru 10 gün sonra annesinden ayrılıyor ve soya sütüyle besleniyor. Ve günlerce anne ve yavru ayrılık nedeniyle ağlıyor” diye anlatmıştı. Biz ne yapıyoruz böyle? Besleneceğiz diye bu kadar acımasız olmamız gerekiyor mu? Burada çok da büyük bir günah var aslında... Bir din adamının çıkıp bence, “Yapmayın, günahtır” demesi lazım. Belki o zaman insanlar düşünmeye başlar...
Diyanet de maalesef ortadan yanıtlar veriyor. Net bir şey söylemiyor. Biliyor musunuz, buzağılara etleri pembe olsun diye demir verilmiyor. Kırmızı et diye yediğin hayvanın eti niye pembe olsun ki? Efendim böylesinin Avrupa’da 100 Euro’ya kadar ederi varmış. Hayvanlar demir eksikliğinden ahırın paslanmış metal aksamlarını yalıyormuş. Böyle bir zihniyet, böyle bir hayvan yetiştirme olabilir mi? Benzer şey, hormon kullanımında var. Buzağılarda hormon kullanıyorlar. 8 aylık dana küçücük olmalı, koskocaman inek kadar oluyor. Gören korkuyor. Ne veriyorlarsa hayvanlara bu hale getiriyorlar. Şimdi bakanlık çıkıp da, “Biz denetliyoruz, şahane üretim yapıyoruz, bol verim alıyoruz” demesin. Hayır, bol verim önemli değil. Sağlıklı verim alabilmeniz önemli.
- Hep rakamlara bakıyoruz değil mi?
Bu Amerika’nın standart hatasıdır. Bizde de öyle olmaya başladı. Üretim artıyor deniyor. Peki karşılığında ne kadar ilaç parası ödüyorsunuz? Bu yüzden en çok kanser vakası Amerika’da görülüyor.
- Bizde de gün geçmiyor ki gencecik bir sanatçı meme kanserine yakalanmasın. Arkadaşlarımın çoğu meme kanseri. Özellikle meme kanserindeki artışın nedeni ne?
Bilinmiyor. Ama çok büyük olasılıkla bu insanlar sağlıklı besleneceğiz diye tavuk yiyorlardır, tavuktan aldıkları birtakım hormonlar var. Biz bu işin hormon kısmını bilmiyoruz. Ama 8 ayda bu kadar büyütebiliyorsa danayı, mutlaka birtakım hormonal manipülasyonlar yapmak zorunda. Ya androjenle yapıyorlar bunu ya başka bir büyüme hormonuyla... Nitekim bir arkadaşımız 25 sene Hollanda’da tarım bakanlığında çalıştı, “Hocam, özellikle Kurban Bayramlarında hormonsuz hayvan yok. Hepsine büyüme hormonu veriyorlar. Hayvanlar şişiyor, pazara gönderiliyor” diyor.
"ARKADAŞIM KIZINA YUMURTA YEDİRMEYİ KESTİ, ÇOCUK SAĞLIĞINA KAVUŞTU"
- Vallahi yüreğim daha fazla kaldırmayacak. Yazmak da lazım ama...
İnsanların canlarının sıkılması gerekiyor, yürekleri kabaracaksa kabaracak biraz, ama gerçekleri öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir örnek. 10 yaşındaki kızının bacaklarında tüylenme sorunu başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa ne yediriyoruz ki böyle oluyor” demişler. Ve geldikleri nokta yumurta olmuş. “Her gün bir yumurta veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti. Ondan sonra organik yumurtaya döndük, bir sorun kalmadı” diyor.
- Yumurtada ne var ki?
Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız. Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.
- O yüzden kız çocukları erken adet görmeye başladı, erkek çocukların göğüsleri büyüyor...
Evet. Korkunç bir gidiş var. Bu memleketin beslenmesinin düzelmesi gerekiyor. Büyük hastaneler açarak kanser vakalarını önleyemeyiz. Erken tanı yöntemlerini geliştirerek önlenebilecek bir şey değil kanser. Beslenmemizin düzelmesi gerekiyor. Yediğimiz yumurtadan hormon alıyoruz, süt zaten süt değil, yoğurt desen öyle... Bir yandan tarım ilacını bol miktarda alıyoruz. Bu şekilde beslenen vücut bir kere böyle beslense bunu karşılar, iki kere beslense yine karşılar, ama tek seçenek bu olduğu zaman hastalık kaçınılmazdır. Kanserler patladı. Batman’dan çiftçi telefon ediyor, altıncı düşüğü yapmış eşi... Kars’tan genç bir köylü telefon ediyor, kanser... Marketten alıyormuş tavuğu, çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden sonra 2.5 milyon köy tavuğu yakılınca ellerinde tavuk kalmadı...
"GİDİŞ İYİ DEĞİL"
- Nasıl öyle bir şey yapabildik? Tavukları canlı canlı toprağa gömdük, yaktık. Bunun günahı bile bize yeter?
İnanılmaz bir hezeyandı o... Bütün tavukları yaktık. Birkaç yıl sonra aynı hezeyan bu kez domuz gribi olarak geri geldi. Ne zaman bu hezeyan bitti? Başbakanımız, “Ben domuz gribi aşısı olmuyorum!” dediği zaman. Sağlık Bakanı’nı kandırıyorlar. Ne oluyormuş? Aşıda Avrupa’ya örnek oluyormuşuz! Hadi canım! Şu anda millette çok ciddi böbrek hasarı var. Çünkü diyaliz merkezlerinin artmasından bunu görebiliyoruz. Bunun en önemli nedeni; doğru beslenmiyor oluşumuz. Yok işte, çok sigara içti de, ortam kötü de... Bunlarla açıklayamazsınız. Çünkü bu tarım ilaçlarının böbrek toksisitesi yaptığı biliniyor. Kesinlikle Başbakan’ın bizzat tarım ve gıda işine de el atması lazım! Yoksa bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil!
Mine Şenocaklı / Vatan
Eeee işaret gelmiş yakındır hadiii bismillah bakayımEeee gelsin artık
Ahhh canım biliyozz biliyoz da yinede yiyoz mecbuuur hahhh gıdaklıyacazzz hormona baglı nufus patlamasi olması lazım ama bizde işe yaramadi o başka
Ayyyy ben eee gelsiini bebek gelsiin diye okuyorum ona yoruyoruuuum bak şu işeEeee işaret gelmiş yakındsen ır hadiii bismillah bakayım
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?