- 2 Mart 2009
- 2.322
- 7
- 356
Şişman manifesto bloğu sahibi Demet Hanımdan alıntıdır...kızlar mutlaka okuyun...
Kıssadan Hisse
Bir fırtına binlerce deniz yıldızının karaya vurmasına sebep olur. Sabah güneşi yükseldiğinde binlercesinin öleceği kesindir. Kumsalda yürüyen bir adam bu üzücü tabloya bakar ve yakaladığı her deniz yıldızını okyanusa geri atan bir çocuk fark eder. Adam çocuğa doğru yürür, elini omzuna koyar ve “evlat tüm deniz yıldızlarını kurtaramazsın, ölecekler en nihayetinde, bir iki tane kurtarmanın ne önemi var?” der. “Benim için önemi var” diye haykırır çocuk! “Benim için önemi var!” (It matters to this one!)
Ben bundan 4-5 sene önce, başıma gelenleri kaldıramazken ve kaldıramadıklarımın altında ezilirken yardımı sürekli dışarıda arıyordum. Beyaz atlı prensler mi beklemedim, bana hayatın gizini fısıldayacak sensei’ler mi? Benim gözüm yolda kaldıkça onların gelmesi gecikti. Ha bugün ha yarın derken, materyalize olan, gerçeğe dönüşen “hayatımın ağır gelenleri” üzerime kilo olarak eklendikçe eklendi. Ne ağlamak, ne sızlanmak, ne de birgün uyandığımda mucizevi bir şekilde zayıflayacağımı ummak fayda etti. Hayatım göz göre göre ellerimin arasından kayıyordu ve kimse kılını kıpırdatmıyordu. Şişmanlık çok boyutlu bir sorun; bunun toplumu var (hele ki burası TR ise), ailesi var, arkadaş çevresi var, iş hayatı var, psikolojisi var, sağlık boyutu var. Varoğluvar.
Haaa dedim bir gün! Ben kimsenin “işi, mesaisi” değilim. O kadar üzdü ki bu beni! Çünkü ben kendimi biliyorum, insanların hayatlarına nasıl müdahil olduğumu, çoğu zaman onları sırtlanıp, yürümeleri gereken yolları yürütmeye çalıştığımı biliyorum. Her ne kadar bunu yapmak imkansızsa da yine de bu niyete sahip olduğumu biliyorum. Ama aynısının bana yapıldığını söyleyemeyeceğim. Size de yapılmayacak. Herkesin kalbinde bu kadar kas yok. Bir yerde bırakacaklar peşinizi, siz vücutlaşmış bir inançsızlık olacaksınız birileri için. “Gene mi rejime başladın, bu sefer ne zaman bırakacaksın” bile diyecekler. Ben sadece sorumluluk almaya karar verdim! Aldım! Demet’in hayatı sadece demeti ilgilendirir ve ancak demet kendi için bir şeyler yapabilir!
Evet, hepimiz tekme yiyoruz. Benim kıçımdaki ayak izlerini görseniz şaşırabilirsiniz bu niceliğe! Ve yine evet, hepimize korkunç şeyler oluyor. Yüzünüze yumruk yediğinizde gücünüzü toparlamanız biraz zaman alıyor. Üzücü şeyleri yok sayamayız, elbette oturup onlar için üzüleceğiz. Ama yeteri kadar! Ölçüsüyle, miktarıyla! Şimdi ben diyorum ki; gel arkadaşım, kötü şeyler olduğunda bu sefer başkalarını suçlamak yerine “harekete geçenlerin elit grubuna katıl!” Yaratılırken içine konmuş gücü açığa çıkar. Kimseye değil kendine inan. Beni inandıklarım hep yarı yolda bıraktığından mıdır nedir, artık ancak kendi dediğime inanabiliyorum.
Sizin kim olduğunuzun, ne bildiğinizin, ne bilmediğinizin, sağlığınızın ne durumda olduğunun, mutlu olup olmadığınızın aslında pek de kimsenin umurunda olmadığını bir kez olsun kabul edin! Eğer ben rejimi bıraksam ve tüm kiloları geri alsam cidden çok önemi olur mu sizin için? Biliyorum bu siteyi gerçekten severek takip ediyorsunuz, beni bağrınıza basıyorsunuz, destekliyorsunuz ve moral veriyorsunuz. Ama düşünün bir kere, hadi diyelim her şeyin ucunu bıraktım, kendimi koyverdim yine, benim düşüşümün bir başkasının hayatında ne kadar önemi olabilir? Çok az… Belki bir telefon, bir mesaj ya da bir mail… Sonrası “sen bilirsin Demetcim…” Sessizlik. Ama benim için önemi var. Bu ciğerlere soluk alıp veren benim. Bu hayat ancak ben varsam var. Sizin için de aynısı geçerli. Kilo verdiğiniz zaman tebrik ederim, alkışlarım, moraliniz bozulduğunda ya da motivasyonunuz düştüğünde “hadi devam “ derim. Ama sizin yürümeniz gereken yolun ne kadarını sizin adınıza yürüyebilirim? Ya da bir başkası benim yürümem gereken yolun ne kadarını benim adım adıma yürüyebilir? Elvan, misal, dese ki bana “rejimi bıraktım, sigaraya tekrar başladım” evet, üzülürüm… Ama ne kadar üzülebilirim? Birbirimiz için ne kadar üzülebiliyoruz? Herkes eninde sonunda kendiyle meşgul değil mi? Herkes kendi hayatını yaşıyor, benim hayatım yolunda… Bana ne kadarı dokunabilir Elvan’ın başaramadıklarının? Kulağa ne kadar acımasız geliyor değil mi “bana ne” denmesi? Ama öyle, bana ne, ona ne, kime ne?
Kontrolü eline almak istiyorsan, al hadi! Kim tutuyor? Ne tutuyor? Bir şeye başlamak istiyorsan başla hadi! Ben bu kiloyu böyle verdim. Bunu yapmış olmam beni kimseden daha “iyi, becerikli ya da iradeli” yapmaz, yapmadı, yapmayacak. Sadece şunun göstergesidir buraya kadar gelmem; “Demet en sonunda romantizmi bıraktı, ayaklarının üzerine kalktı, kendi sorumluluğunu ellerine aldı.” Çünkü Demet kim olduğu gerçeğine hep inandı!
Bilerek isteyerek alıntı yaptım bikaç sayfa ilerlesinde bikaç kişi azla okusun.Demeti bende takip ediyorum bu topicte yazıldığından beri.Bazı yemek felsefeleri bana uymasada maneviyatı ve yaşadıkları ,kendini nasıl terbiye ettiği kısımlar beni mest ediyor.Bende diyorum bende yapabilirim.inş yapıcam .çoğu gitti azı kaldı ..
ki demet 50 kg vermesine karşın bizim durumumuzda nerdeyse .Biz ondan daha şanslıyız çünki biz biraz daha erken uyandık. umarım bidaha derin uykulara dalmayız . boshayallersmile
yağmurgözlüm çökeleki ıspanağı sormuşsun şöyle açıklayım sana...c.tesi gelecek misfirlerin için kocana geçen hafta c.tesi taze yufka aldırırsın...c.tesi temilikle boğuştuğundan onları sarıp dolaba koymak pazar gününe kalır..pazar tüm gün yayılıp akşam da tiyatroya gidince yapamazsın..p.tesi iş çıkışı ıspanaklı börek harcını hazırlarsın:ıspanak+soğan+çökelek+z.yağı..sonra tam börekleri sarmaya başlarsın ki amanın o da ne yufka bölünüyor..ee bu misafirlere çıkarılmaz malum yeni gelin evi göremeye geliyolar iyi ahçı nihale kötü laf gelsin istemez..hemen çark edilir..
-kocacımmmmmm yarın mesaiye kalacaksın ya o nednele sana börek yapıyorum..
--aa canım neden zahmet ediyorsun uğraşma...hem sen onları misafirlere için yapmayacak mıydın(uyanık adam)
-evet canım ya öyleydi ama içim elvermedi yarın gee yarılarına kadar sen oralarda sayım yapacaksın aralarda atıştırırsın diye düşündüm hem sen misafirlerden değerli misin canım noolucak onlara ayru yaparım..canım benim (babababa bu kadın milletindne korkulur valla)
neyse o kötü yufkalarla tek tek sararak değil de ortaya karışık börek pişirilir..kocaya sarılır konulur..
artan iç kavrulmaya bırakılır..yemek yapmaktan bir haber koca bunları yaparken yanaşır:
-napıyorsun canım..??
-senin böreklerini hallettim canım şimdi de kendime diyet yemeği pişiriyorum..(ekstra yemek yapıyor süsü verilir olay mahalline)
-içindeki beyaz şeyler ne peki canım?
-canım şimdi ben diyetteyim ya sadece ıspanak yeterli olmuyor protein de olması gerek ben de düşündüm düşündüm kıyma yerine daha az kalorili çökeleği tercih ettim hem daha hafif..soğanla da zenginleştirdim..nasıl görünüyor?
-böyle dğeişik şeyleri nerden bulur nerden öğrenirsin ben anlamıyorum ki..güzel görünüyor..ellerine sağlık canım..
-ve sana mutlulukla,ne becerikli ,pratik karım var düşüncesiyle bakan bir koca..
işte tarif bu canımcım yağmurgözlüm:))
Hahhahayy Nihal sen arada bize butür derslerde ver .sende bayağı bi inci varmış yaa..