ben çocukluğumdan beri çokk yetenekli olduğumu düşünmüştüm birçok alanda, spor, müzik,tiyatro, dans, edebiyat, zaman içinde hepsini deneme şansım oldu,
8 yaşından koşma (800 metre koşuyordum)ile başlayan spor hayatım voleybol ile 25 ime kadar sürdü. 1-2 sene kadar para bile kazandım voleyboldan ama yok öyle muhtesem bir halim, üniversite ile yürümeğince bırakıp okul takımında devam ettim. itü kaptanı olduum sene oldukça başarısız olunca takım, fakülte takımında 1-2 sene daha takılıp bıraktım okul bitince de.
tiyatro çoook komikti. lise 1 i kadıköy kız lisesinde okudum. okulun tiyatro klubu çok havali idi. tutturdum ben çok yetenekliğim ille alırım bir rol diye. taktım 3-4 arkadaşımı peşime seçmelere gittik. normalde 1. sınıflar mümkünatı yok rol alamıyorlarmış, dışardan gelen gerçek bir yönetmenimiz vardı, çok eğlendik seçmelerde ama 200 kişi vardı neredeyse. neyse elbette seçildim. 10 kişiden biriydim hatta yılsonuna yetisecek oyundan rol bile kaptım okumalar sırasında eski üyeler arasında olay oldu . ama neyaptıımmmm ilk prova da sahne de donup kaldım. zavallı adamın ilk yanılışı idi heralde. lisede çırpınışlarım sürdü ama o zamanlarda kaldı tiyatro maceram.
neyseki müzik kısa sürdü orta2. sınıfta ön şan sınavına girdim. yokkkkk dedi hocam senin zahmet etmene gerek yok. berbatsının kibarcası. olsuuunnn hala muhtesem bir kulağım olduunu düşünürüm.
edebiyat... oohhhh bak onu çok severim cokta uğraştım. 0rta okulda ilk romanıma başladım, roman yazmanın sabrının s sine sahip olmamın imkansızlığı ile pes edip hikayeler yazdım, baktım hikayelerde uzun, kısa düz yazılara geçtim, şiirle bitirdim liseyi. ama ünüversitede orhan pamuk marquez falan derken baktım yazdıklarım harika "ben yazar olmalıyım bırakıp şu okulu" diye düşünürken beni dersinde kitap okurken yakalayan mukavemet hocam odasına çağırdı. muhteşem yetenğimi anlatınca "bak kızım dedi sınıf arkadaşım olan orhanın sen tırnağı olamazsın, senin öyle bir alt yapının olması mümkün değil bir kere taşralı bir memur çocuğusun nişantaşılı aristokrat bir aileye sahip değilsin boşuna yorma kendini dedi. bağlantıyı hala kuramasamda birden yazılarımdaki o gökuşağı soldu, soldu. 2 cümleyi bir araya getirmeyeli yıllar yıllar oldu.
veeee dans. dansa yeteneğimin elbette müzik kulağı ve spor alt yapımdan kaynaklandığına karar verip yine arayışa bşladım ne yapayım diye üniversitede, bir arkadaşımın "ben gs üniversitesine kursa gidiyorum" demesi ile atladım ben de gelicem, gittim de bayaaa öğrenmeye çalıştım modern dans benim gizli kalmış cevherimdi çıkarmanın tam zamanı idi nede olsa. ilk kurs harikaydı. parça parça hareketler gösterdi hoca yaptım bende, 40 kadar kızız. 2. günde aynen parçaları yapıyorum mükemelim. sonunda hoca hareketleri birleştiriyoruz değince zurnam yine notayı kaçırdı. 39 kız tıkır tıkır yapıyor ben resmen 1. le 2. bile bağlayamıyorum ki 10 hareket var belki. sonunda hoca gelip ya mutlucum sen zorlamasan kendini buralara kadar dedi o derece.
işte böyle arkadaşlarrrrr, hala bazen beni ordan oraya sürükleyen henüz dışarıya çıkaramadıım bir cevherim bir hazinem olduunu düşündüğüm oluyor, keşfetmem gerekiyor zamanı var yalnızca.
sonra geçmişime bakıp ne iyi yapmışım diyorum her içimde olanı deneyerek, aklımda kalmadı hiçbiri, gülümsiyerek geçmişimin sevimli maceralarını bağrıma basıyorum.