Anneniz; hayatınızın geldiği noktayı, eşinizin sizin hayatınızdaki yerini — eşiniz ve çocuğunuzun babası olduğunu — ve aslında kendisinin bu düzene sonradan katılan bir insan olduğunu bilmeden mi geldi evinize?
Evinize gelmeden önce, orada kendi düzeniyle yaşayan, yetişin iki insan ve bir bebekten oluşan bir çekirdek ailenin olduğunu bilmiyor muydu?
Anneniz, kayınvalide ile yaşamanın, bir damat için ne anlama geldiğini, ucundan da olsa kavrayamayacak akılda bir insan mıdır ?
Anneniz, tüm bunları bilerek geldi. İlk başta ihtimamlı idi. Zamanla şımardı. Hepsi bu.
Özellikle belli bir yaştan sonra; hayatını dolduramamış, hayatın içinde kendine ait hevesleri, hayalleri, amaçları kalmamış kadınlar… Kendi hayatı olmayınca, çocuğunun ilişkisini onunla birlikte yaşamaya kalkıyor. Adeta o ilişkinin üçüncü ayağına dönüşüyor.
Annenizde de olan bu.
Küçük çocuklu bir evde mutfağın dağınıklığından rahatsız olduysa bir insan, sessizce gider toplar.
“Bu ne hal?!” diye çıkışmaz. Herşeyden önce, üç kişinin ikisi ses çıkarmıyorsa, belli ki kendisinin biraz esnemesi gerekir, belli ki diğer iki yetişkin en azından razı o dağınıklığa.
Benzer şekilde, ortadaki karpuz çekirdeklerini sorun etmez, alıverir geçer.
Niyet halis ise, hareket biçimi budur.
Ama bir ilişkinin ortasına çöküp, ilişkinin ve hayatın nasıl yaşanacağı dikte ettirmek gibi, kendi mutsuzluklarınızı size unutturacak bir yok bulmuşsanız, tavrınız farklı olur tabii.
Annenizin "bu ne hal, kaldırın bunları burdan!!!" şeklindeki ifadesi; bir evin, bir mutfağın, evdeki tüm kuralların kendisine ait olduğu, o evdeki kızını da hâlâ eğitiyor olduğu yıllarda kaldı... Üst sınır bu.
O sınır aşıldığında bu artık müdahale bile değil, hadsizlik.
Ev arkadaşı olsanız, böyle üslup, sizi ev arkadaşlığından attırır.
Başta kendim, çevremdeki tüm kız evlâdı olan arkadaşlarıma söylediklerimi, sizin annenize de söyleyeyim buradan :
Kızınız sizin malınız değildir.
Damadınız da malınızı ' size göre' uygunsuz kullanan bir “kullanıcı” değildir.
"Anneyim ben!" diyerek damadınız ve kızınıza ait ilişkinin nasıl yaşanacağına dair kendinizi hakem ilan edemezsiniz.
Bu hiçbir annenin haddi değildir.
Anne olmayı kötüye kullanmaktır, had bilmemektir, sınır aşmaktır.
Evlatlarımızın ilişkilerinde bazı şeyleri izlerken içimiz sızlayabilir. Kendi penceremizden bakınca, bazen yutkunmakta zorlanabiliriz.
Ama bu, müdahale hakkı vermez.
Hoyrat, üstten, hadsiz üslup zaten annelikle ilgili bir şey değil.
Anne olup, evlâdının mutluluğunu, huzurunu gözetmek böyle bir şey değil.
Yok efendim uyku saatleri şöyleymiş, karpuz kabuğu böyleymiş…
Daha sessizce karpuz kabuğunu çöpe atabilme olgunluğuna erişememiş bir insanın, kendini haklılık/haksızlık terazisinin sahibi ilan etmesi bana abesle iştigal gelir — kusura bakılmasın.
Ben de yetişkin ve sevdiği insanla aynı evde yaşayan bir kız evlât annesiyim.
Ne söylediğimi bilerek yazıyorum.
Yetişkin bir insanın hayatına müdahale, öncelikle talep varsa ve onda da ancak had bilerek olabilir.
Bir anne o evde bir şey görüp üzülebilir ama, kendi varlığıyla ilişkinin üçüncü ayağı gibi davranamaz.
Bakın size somut örneklerle konuşayım : Benim kızımın nişanlısıyla yaşadığı evin, nişanlısının annesiyle mesafesi yürüyerek 3 dakika. Sadece 3 dakika. Buna rağmen, kadın iki gün önceden haber yolluyor. Öbür gün uygunsanız bir kahveye geleyim. Niye iki gün ? Bir gün önceden yolladı, benim kıza az gelmiş, geriliyormuş, ortalığı yeterince ayarlayamıyormuş. Halbuki doğulu aile bunlar; - tabiri sevdiğm için kullanıyorum, kötü niyetim yok - hakiki bir ördek ailesi gibi yaşıyorlar, iç içe dip dibe, her zaman, habersiz, teklifsiz beraber.... Peki kadın niye katlanıyor ? Oğlunu seviyor çünkü, gerçekten seviyor, oğlunun kızımla mutlu olduğunu görüyor, benim kızın - muhtemelen ona göre- "kaprislerine" katlanıyor. Annelik esasen fedakârlık ya, alın size fedakârlık. Kezâ benzer şekilde ben de kızımın ezildiğini, haksız muamele edildiğini, gerektiği gibi değer görmediğini düşünüyorum. Ağzımı açtım mı ? Asla . Kızıma yalnızken 'fikir aşılamaya' kalktım mı ? Asla. Duyduklarıma yorum yaptım mı ? Asla. Çünkü, herşeyden önce "bana göre" öyle. Belli ki, o çiftin ritmine göre öyle değil. O zaman gık demeden oturacağım, çünkü onlar yetişkin, çünkü benim kızım ben değil, benim doğrularım benim kızımın da doğruları olmak zorunda değil.
Anneniz yalnızca kendi kızı için değil, kızının hayatına giren herkes adına da “doğruyu” belirleme ve müdahale etme hakkını kendisinde görüyor.
Anneniz, anneliğin mutlak haklarını kullanmakta mahir, ama mutlak fedakârlıklara gelince, belli ki bir tek bağımlı oğlu yararlanıyor onlardan...
Bence anneniz ne haklı ne de bu davranışların ortaya çıkardığı sıkıntılara sessiz kalmak doğru.
Beni evden attılar diyormuş. Bu lâfların altındaki bencilliğin farkında olun lütfen. Bu lâfların sizin evinizin ortasına bomba gibi düşeceğini bildiği halde, bu lâfları böyle fütursuzca edebilmekteki - anne - olmaya zerre uymayan kötücüllüğü görün lütfen.