ASRIN FELAKETİ

mahh

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
11 Nisan 2022
1.205
1.044
25
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.
 
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.
Allahım yar ve yardımcınız olsun dualarımız her an sizinle.
 
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.

Çok geçmiş olsun. Aileniz normalde nasıl geçiniyordu? Yani siz atanıp gidince nasıl yaşayacaklardı?
 
Ev kirasını annemin babası ödüyordu. Annem de haftanın yarısı olacak şekilde çalışıyordu. Çocuklar falan da devlet desteği alıyordu.

Bazı şeyler yavaş yavaş düzene girecek mutlaka. İnşallah atanırsanız kısa bir süre, yani anneniz yeni bir düzen oturtana kadar destek olursunuz. Sonra kendi hayatınızı kurarsınız.
 
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.
Ne dersem boş kalır zor durum anlıyorum ama kendinizi bırakmayın, elbet üzüleceksiniz herkesın bır hayalı vardı ne hayaller kuruluyordu kim bilir ama olmadı şükür olsun ki yasıyorsunuz birseyiniz yok, gerisi zamanla inş olur kardesım dua et için ferahlasın
 
allah yardımcınız olsun. yaşadığına dua et diyemiyorum, bence bunu demek bana düşmez çünkü geride kalanlar da çok zor bir sınavdan geçecek maalesef. moral vermeyi çok isterdim ama oturduğun yerden konuşmak kolay diyeceksiniz, haklısınız. dualarım sizlerle. ölenlere rahmet, geride kalanlara kolaylık için dua ediyorum her gece.
 
Allah yardımcınız olsun . Konularınızı hatırlıyorum . Daha yeni Ege’de şehirler araştırıyordunuz diye aklımda kalmış. Atanmadan mı gittiniz ,hangi ilde yakalandınız depreme ?
 
Allah yardımcınız olsun . Konularınızı hatırlıyorum . Daha yeni Ege’de şehirler araştırıyordunuz diye aklımda kalmış. Atanmadan mı gittiniz ,hangi ilde yakalandınız depreme ?
Annem boşanacağı için ailesine yakın bir yerde, farklı bir ilde ev tuttu. Evin kirasını ailesi daha çok babası ödüyordu. Ama artık kimsenin kimseye yardım edecek hali kalmadı çünkü herkesin evi yıkıldı, dedemin de. İşin kötü yanı tutacak ev de yok. Şehir komple gitti ayakta kalan evler zar zor ayakta kalmış hepsi ağır hasarlı. Ben sınavdan sonra annemin yanına geldim. Henüz atanmamıştım.
 
Annem boşanacağı için ailesine yakın bir yerde, farklı bir ilde ev tuttu. Evin kirasını ailesi daha çok babası ödüyordu. Ama artık kimsenin kimseye yardım edecek hali kalmadı çünkü herkesin evi yıkıldı, dedemin de. İşin kötü yanı tutacak ev de yok. Şehir komple gitti ayakta kalan evler zar zor ayakta kalmış hepsi ağır hasarlı. Ben sınavdan sonra annemin yanına geldim. Henüz atanmamıştım.
İstanbul’a geri dönme şansınız yok mu
 
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.
Sana tek diyebileceğim sarsıntılar durmuşken ev de tam yıkılmamışsa git birikimlerinizi topla. Mal canın yongası. Onları alabilmek seni biraz olsun sakinleştirecektir
 
Gece sarsıntı ile uyandık. Hani deprem anında çöküp belirli bir pozisyon almak gerekiyor ya, sarsıntı şiddeti ona bile müsaade etmedi. İlk saniyelerde direkt güm güm binaların yıkılma sesleri geldi. O kadar şiddetli bir depremdi ki bir duvardan diğer duvara çarpıp durdu bizi, tutunmaya bile olanak tanımadı. "Tamam." dedim. "Bitti. Ömrüm buraya kadarmış."

Deprem durur gibi oldu sonra yeniden başladı. Kaçmak için kapının önüne gittik biraz hafifleyince. Kapının önünde yeniden sarsıntı başladı. Yanımıza hiçbir şey almadan kapının önüne attık kendimizi. Binanın dışında yeniden sarsıntı başladı. Etrafta artık dümdüz olmuş binalar vardı.

Sadece bir gün önce karın içinde kabanlar, atkılar, şapkalar ile kar topu oynarken o gece o karın içinde ince gecelik ile donduk.

O beş on dakika içinde sürekli sarsılmaya devam ettik. Sanki bir beşiğin içerisindeydik. Bitmeyen, bitmeyecek bir deprem gibiydi. Biz şoka girmişken eniştem gelip apar topar arabaya bindirdi bizi. Sonra köye, onların tek katlı evine geldik.

İkinci büyük deprem yaşandı. O an deprem değil de kıyamet vakti geldi sandım. Toprak yarıldı.

Şiddetli kar yağdığı için yollar kapandı, yardımlar şehre giremedi. Küçük çocukların "Açım." diye ağlayışını unutamıyorum.

Şimdi bile sarsıntılar devam ediyor. Binlerce artçı oldu. Merkezin yardım için gençlere ihtiyacı var ama benzin yok, yerimizden farklı bir yere gidip gelemiyoruz.

Biliyorum, binlerce ölü ve yaralı varken şükretmem gerekiyor sadece ama yanıma ne kimliğimi ne bir lira paramı alabildim. Üniversitedeyken çalışıp aldığım altınlar vardı, atanırsam ev düzerim diye saklıyordum, evde kaldı. Annemin bir sürü birikimi vardı gençlik zamanından bu yana biriktirdiği, evde kaldı. Yanımızda bir iç çamaşır bile yok. Ev yıkılmadı ama ağır hasarlıymış, girmeye cesaret edemiyoruz. Akrabalar ara sıra etrafa gidip geliyor ama bizim gitmemize müsaade etmiyorlar kaldıramayız diye, her yer yıkılmış. Şehir hayalet şehre dönmüş, her yer dümdüz. Çok olmadı buraya geleli ama koca bir zulümden kaçıp bu şehre gelmiştik, şehir yok oldu. Canım çok yanıyor.

İstanbul 'dan birkaç ay önce ne şartlar ile ayrıldığımı burada çok yazıp, çok defa kafamı dağıtmak için uğraştım. Babamın tek gecelik eskortları veya metresi tarafından yağmalanmayan eşyalarımı zar zor İstanbul' dan, o evden kaçırmıştım. Atanırsam lazım olur diye her şeyden fazla fazla almıştım. Bir sürü hayalim vardı. Hepsi o evde kaldı. Dediğim gibi nefes alıyorum elbette şükürler olsun. Canım iyi, şükürler olsun. Ama beş kuruşsuz tabiri caizse anadan üryan dışarıda kaldık. Onun bunun evinde ne kadar süre devam edebilir ki? İnsan hep şükür ediyor ama üzülmek de senin elinde değil.

Bir de sürekli "Üzülme, atanırsan aileni alır gidersin." laflarını duyuyorum. İyi ama ben atanmayı ailemden kurtulmak için istiyordum. Yine, bu şartlar altında, ağlamaktan artık gözlerim ağrırken ve beş üstü sarsıntılar devam ederken yani sağ kalıp kalmayacağım bile belli değilken yine birilerinin kaderi benim sırtıma yüklenmeye çalışılıyor. Tam şu zamanda bile.

Kaderden kaçılmaz. Ama bir felaket bitiyor diğeri başlıyor gerçekten üç beş ay oturup bir dinlensem diyorum ama aralıksız bir mücadelem var. Sağım, enkazın altın değilim şimdilik şükürler olsun ama çok yoruldum.
Allah yardımcınız olsun .
 
Yaşadığın çaresizliği çok iyi anlıyorum, bazen kurtulmak istediklerin inadına üzerine kalır, bu bir sınav. Şehirler yeniden kurulup aileler düzene girene kadar böyle devam etmen gerekecek. Ben de kurtulmak için çok çabaladım ama hastalandıklarında yine bende kalıyorlar, her işlerine biz koşuyoruz. Aileden asla tam olarak kurtulamıyorsun.
 
Yaşadığın çaresizliği çok iyi anlıyorum, bazen kurtulmak istediklerin inadına üzerine kalır, bu bir sınav. Şehirler yeniden kurulup aileler düzene girene kadar böyle devam etmen gerekecek. Ben de kurtulmak için çok çabaladım ama hastalandıklarında yine bende kalıyorlar, her işlerine biz koşuyoruz. Aileden asla tam olarak kurtulamıyorsun.
Ortada bir senaryo var. Ben o senaryoyu değiştirmek için çok uğraştım. Ama felaketler oluyor ve her felaket yolun sonunu o senaryoya çıkartıyor. Eve gidebilmem için birinin beni oraya götürmesi lazım çünkü burası neresi onu bile bilmiyorum. Akrabalar gitmeme izin vermiyor. Daha yeni durup dururken beş katlı bir bina yıkıldı çünkü. Büyük depremler ile ağır hasar alan binalar ufacık bir artçıda yıkılıyor.
 
Ortada bir senaryo var. Ben o senaryoyu değiştirmek için çok uğraştım. Ama felaketler oluyor ve her felaket yolun sonunu o senaryoya çıkartıyor. Eve gidebilmem için birinin beni oraya götürmesi lazım çünkü burası neresi onu bile bilmiyorum. Akrabalar gitmeme izin vermiyor. Daha yeni durup dururken beş katlı bir bina yıkıldı çünkü. Büyük depremler ile ağır hasar alan binalar ufacık bir artçıda yıkılıyor.
Usulünce anlatırsan ikna olacaklardır. Her yerde yağma olayları var, her şeyiniz yok olacak. Tek başına gireceğini ve hemen çıkacağını söyle, nasibinde yaşamak varsa o birikime ijtiyacın olduğunu söyle.

Demek ki bu senaryodan kaçışın zor kuzum. Bazen bütün yollar romaya çıkar, kaçamazsın. Elbet sana açılacak doğru bir yol vardır. Şu hengame bitsin hep birlikte ayrıca düşünürüz belki
 
X