- 18 Şubat 2008
- 11.731
- 26.234
- 798
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
-
- #201
Munecim şu nokta tespitlerin beni benden alıyor.geçen de de okumustum bir konuda, pes demiştim.. :)Bir düşün, herkes hayat enerjisini birşeylerden alır, kimi kendini birilerine adayarak, kimi aşka aşık olarak, kimi severek, kimi sevilerek yakalar hayat enerjisini, sevilmeye alışık biri o sevgiyi hissetmezse modu düşebilir gibi geliyor bana, farazi konuşuyorum elbette ama senin bu hallerinin altında mutlaka bir sebep yatıyor, onu bulabilirsen zaten gerisi çorap söküğü gibi gelir sanki, yani umarım.
Estağfurullah had aşmak ne demek çok teşekkür ederim yazdıklarınız için. Mutlu ya da mutsuz olmak insanların kendi tercihi midir gerçekten? Ben pek beceremiyorum mutlu olmayı. Tercih edilebilir bir şey ise ben beceremiyorum demek ki. Ama en azından çok fazla istiyorum mutlu olmayı. Mutsuz ölmek istemiyorum :)
Estağfurullah ne özürü efenim :) söylediğiniz her şey doğru. Kabul ediyorum lakin bunun yöntemi ne onu bilmiyorum. Örneğin bu insanlar bir araya geldiğinde gerilmemek adına ne yapmalıyım. Çünkü bunları doğru bulmam, davranışımı değiştirmek için yeterli olmuyor mesela. Bir şekilde bör yöntem geliştirip sizin gibi sağır olmalıyım. Ben daha çok mirket gibi etrafı gözlüyorum ne olacak diye.
Bu hanfendi hakkında ekşi sözlükte yazılanları bi okuyun derim :) bir de insanları din üzerinden kandırmaya çalışmaları yok mu bu tarz insanların, o yüzden tavsiye ederken dikkat etmekte fayda var
Uyarınız için teşekkür ederim ama ben kendisini oldukça fazla araştırdım. Din üzerinden kandırma işine zaten çok karşıyım. Bu hanım, zaten dinimizde olan şeyleri bize sunuyor, dualar vs bunları kendi uydurmuyor.
Konuyu bölmek istemiyorum, konu sahibi de kusura bakmasın.
Peki en azından kendi çekirdek ailesi ile bir şeyler yapma isteğinin olması gerekmez mi? Eşim, ben ve oğlumuz çıktığında çocuk durmuyor geriliyorum diyerek çıkmak istemiyor. E madem dışarıda durmuyor aile içi sosyalleşelim birine gidelim desem, ben sıkılıyorum ev muhabbetlerinde diyor. Yani onun sosyalleşmesi için istediği tüm şartların yerine getirilmesi gerek. Yaramazlık yapmayan sakin duran bir çocuk olmalı mesela. E o da bizde yok. Elimizde bulunan örnek bu şekil ne yapalım.
Tamam salayım ne istiyorsa onu yapsın, nausl istiyorsa öyle yaşasın diyorum ama demek ki tam manasıyla kabullenmiş olmuyorum ki, bu tür olaylarda öfkem artıyor.
Tamam kızma yahu bana ne evet :) kendi ilişkilerimi mükemmel yönetmek mi. Ay ben gülerim bok gibi benim ilişkiler afedersin :) benim kendime hayrım yok insanlara faydalı olayım diye düşünüyorsam demek ki.
O zaman rahat olmaya çalış. Yapacak başka birşey yok zira bu saatten sonra değişmezler. Arada kalıyorum diye düşünme ,aslına bakarsan hepsinin tavrı birbirini gayet dengeliyor.Ondan eminim zaten. Eşim de annem de inanılmaz rahat insanlar. Önemsiyor olsalar bile bu onlar için sonrasında laf sokup rahatlamak için bir sebep olur sadece. Öyle derinden etkilenmezler.
Sertap Erener'in bir şarkısı vardı pek severdim, "incelikler yüzünden" diye... Bazı insanlar sizin gibi "incelikli" düşünür. Olaylarda detaya kaçmaya meyillidir. Kendimden biliyorum ve az da olsa sizin yaşadığınız sıkıntıları ben de yaşıyorum. Fakat unutmamak gereken bir şey var ki çoğu insan böyle düşünmez, aklına geldiği gibi konuşur. Öncesini sonrasını pek düşünmez ve bu bir yapı, belki kapasite, belki zeka, belki de düşünce alışkanlığı meselesi...(Burada zeki olmadıklarını değil, zekanın farklı alanlarında belki daha iyi burada belki yüzeysel olduklarını düşünüyorum). Kemikleşmiş bir durum olduğundan da maalesef sizin beklentileriniz asla tam olarak karşılanmayacak... O nedenle biraz daha "relax" olmayı öğrenmeli ve insanların söylem ve davranışlarını kendi kişiliğimiz üzerinde baskı olarak algılamamalıyız.Bittabi kimse çıkamadı kendim dahil :) böyle düşününce zaten insanlardan beklentimi minimum düzeyde tuttuğumu fark ediyorum. Ütopik isteklerim yok genel davranışları ile ilgili. Nezaket timsali ebeveynler, incelik saçan bir eş değil beklentim. Dediğim gibi, boş ve yersiz konuşmalar olmasın. Ne bileyim bir düşünsünler en azından "ben bunu neden söyledim" diye. Bunu söylerken karşımdaki insana rezil olur muyum vs.
Beni geren asıl sebep de bu. Hani asgari düzeyde saçmalamamayı başarmak neden bu kadar zor insanlar için.
Sertap Erener'in bir şarkısı vardı pek severdim, "incelikler yüzünden" diye... Bazı insanlar sizin gibi "incelikli" düşünür. Olaylarda detaya kaçmaya meyillidir. Kendimden biliyorum ve az da olsa sizin yaşadığınız sıkıntıları ben de yaşıyorum. Fakat unutmamak gereken bir şey var ki çoğu insan böyle düşünmez, aklına geldiği gibi konuşur. Öncesini sonrasını pek düşünmez ve bu bir yapı, belki kapasite, belki zeka, belki de düşünce alışkanlığı meselesi...(Burada zeki olmadıklarını değil, zekanın farklı alanlarında belki daha iyi burada belki yüzeysel olduklarını düşünüyorum). Kemikleşmiş bir durum olduğundan da maalesef sizin beklentileriniz asla tam olarak karşılanmayacak... O nedenle biraz daha "relax" olmayı öğrenmeli ve insanların söylem ve davranışlarını kendi kişiliğimiz üzerinde baskı olarak algılamamalıyız.
Bir düşün, herkes hayat enerjisini birşeylerden alır, kimi kendini birilerine adayarak, kimi aşka aşık olarak, kimi severek, kimi sevilerek yakalar hayat enerjisini, sevilmeye alışık biri o sevgiyi hissetmezse modu düşebilir gibi geliyor bana, farazi konuşuyorum elbette ama senin bu hallerinin altında mutlaka bir sebep yatıyor, onu bulabilirsen zaten gerisi çorap söküğü gibi gelir sanki, yani umarım.
Herkesi olduğu gibi kabul etmek eşittir huzur ama bunu nasıl yapacağız işte insan orada tıkanıyor.Benim size önerim annenizle ,eşinizle yani samimi olduğunuz kişilerle bu konuyu konuşmanız.Annenize sorun mesela eşim o gün böyle böyle davrandıya ne hissettin ve şu an da ne hissediyorsun aynı şekilde eşinize de sorun annem o gün şöyle davranmıştıya ne hissettin ve o hissin hala devam ediyor mu gibi.Birde onların gözünden ruhundan dinleyin belki sizin kadar etkilenmemislerdir veya pek cok şeyin farkında bile değillerdir.Belki bu size empati konusunda yeni bir bakış açısı kazandırır ve belki de sizin farkındalığınız onlardan daha yüksek olduğu icin gereksiz yere kendinizi yıpratıyorsunuzdur.Olamaz mı?Örnegin ben kardesime gülsün diye bir video göndermiştim sadece gülsün diye ama öyle olmadı meğer o videoyla ben ona neler hissettirmisim bana çok kızmış,keşke bunu yapmasaymışım.Şok oldum.Veya esim biraz soguktur bir sey istersin saatler sonra dikkate alır vs.Bir gün kardesim bir sey istemisti ve ayni sekilde soguk davrandi ve umursamıyormuş gibi saatler sonra yaptı.Çok utanmıştım ve kardesimle bunu paylaşmıştım.Kardesimde bana ama o öyle biri ben onu biliyorum hatta gene erken yaptı sayılır tarzında cevaplar vermisti bana ve etkilenmemisti bile.Ben üzüldüğümle kaldım.Sizde bence biraz sorgulayın bence, belki sizin kadar hassas ve detaylı bakan yoktur..
Konunuzun özeti ve teşhisi bu yorumunuzda sanirim. Sadece faydali olabilecegi dusuncesiyle tahminlerimi yazacagim, yargilama ya da hadsizlik olarak algilamamanizi umarim.
Bahsettiginiz kişilerle ilgili beklentilerinizin minimum oldugunu ifade etmissiniz ama daha çok onlarin kapasitesinin zaten fazlasına yetmeyecegi kabuluyle kötünün iyisini bari yapmayi size borçlu olduklarini düşünüyor gibisiniz. Bu bir aşağılama. Tersinden bakınca yuksekten bakma.
İnsanlar icten ice ovunerek mukemmeliyetcilikten yakinirlar aslında ama mukemmeliyetcilik çok temiz olma, bir işin hakkini verme, hata yapmamak için özen gösterme, çok düşünceli olmak demek değildir. Kendi dahil insanlarin "hata yapma hakki"ni elinden alma, insanlari kusurlariyla kabul etmeme, eksiklere odaklanma, başta kendini ama daha çok diğerlerini bir kalıba sokma, olmadığında suclamak ve stres yasamak demek.
Konunuzda bahsettiğiniz empati de tam anlamıyla empati kavramını karsilamiyor. Sanki iki kişiden birinin incinmesinden çok digerinin eleştirilmemesine odaklı dusunuyorsunuz daha çok. Bu düşüncenin altında gizli bir "diğer insanlari kendine ait algilama" dusuncesi yatıyor olabilir mi? Yani eşinizin hayattaki konumu sizin esiniz olması değil, -adi her ne ise- Ahmet olması. Annenizin hayattaki konumu sizin anneniz olması değil Ayşe olması. Herkes için böyle. Ahmet bir hatayı kendisi için yapar, hayatı müstakil bir hayat cunku. Ve kendisi gerekli görürse utanır ve telafi etmeyi ister. İstemezse de kimsenin o hatalara katlanmanizi bekleme hakkı yoktur. Ortak yaşamınızı sonlandirabilirsiniz. Bu anneniz için de böyle, diğerleri icin de. Size ait kişiler olsalardi evet istediginiz gibi hareket etmeleri gerekirdi. Onlar adına utanmak da sizin en doğal tepkiniz olurdu.
İnsanların bagimsizligini tanimalisiniz. Kisiliklerine saygı duymalisiniz. Kusurlarına da saygı duymalisiniz. Herkesin hayatı kendisi için yaşadığıni ve biricik olduğunu sözle değil davranışlarınızla, düşüncelerinizle kabul etmelisiniz. Elbette hayatinizi aynı evde geçirip ortak sorumluluklar ustlendiginiz birinden talepleriniz olacak. Talebiniz. Hakkiniz değil. Taleplerinizi o kişinin karşılamama özgürlüğü olduğunu unutmadan ifade edip beklentiye girebilirsiniz, kirilabilirsiniz, kusebilirsiniz hepsi çok normal. Fakat herkesin degisime karsi koyma hakkı oldunu bilmelisiniz. İnsanlarin kusurlariyla yaşamaktan rahatsızlık duymuyor olma ihtimallerine saygı duymalisiniz. Çünkü her zaman bu insanları hayatınızdan çıkarma hakkına sahip olacaksiniz. Tıpkı onların da olduğu gibi.
Eşin odun oldugu icin zaten o dogum gununu haketmiyormus. Cunku mutlu olmadi bazi insanlar onemsenmeyi sevmezler bu tarz durumlar onlari utandirir icten ice ben onemsiz biriyim degersiz biriyim zihniyeti yatar. Hatta bazen kaba ve uste cikip kompleksini bastirmaya calisirlar acaba eşinizdekide oyle birsey mi? Siz baya mantikli zeki birisiniz kontrol yeteneginiz gelismis. Belkide biraz bu tarz toplaşmalari daha nadir hale getirip ailenizle ayri esiniz ve kayinvalidelerinizle ayri munasebetler icinde mi olsaniz ki? Annenizin tavirlarida sizi rezil ediyo hissine kapiliyorsunuz cunku. Oda anne iste atsan atilmaz satsan satilmaz:)
Evet, en başta mutluluğun bir seçim olduğunu kabul etmek zordur. Ama bunu kabul edince biraz daha rahatlıyor insan. Kendini de başkalarını da rahat bırakıyor.
Kendimden örnek vermem gerekirse, hayatımdaki insanlara çok kızdığım zamanlar oluyor, onlar adına üzüldüğüm, enerjimi onlar için harcadığım. Sonra şunu kabul ettim, herkesin hayatını berbat etme hakkı vardır. Önemli olan benim onlardan ne kadar etkilendiğim. Eğer ben onlardan etkilenmeyi seçersem, kendi hayatımı kötüleştiririm. Bu çok kolay bir şey değil elbette. Her şey hemen değişmez, ama biraz farkındalık her zaman iyidir.
Mutluluğun bir tercih olup olmadığına gelince, hayatımızdaki güzel şeylere odaklanırsak mutlu oluruz öyle değil mi? Hatta bununla ilgili bir egzersiz var: Her gece yatmadan önce, şükredecek / varlığından mutlu olunan 10 şeyi saymak. Sayı arttırılabilir. Bir yerden sonra "hayatım o kadar da kötü değilmiş" diyor insan.
Bir de elbette hayatı bizden daha kötü insanlar var. Gerçekten hayati şeylerle mücadele eden. Onlar bile mutlu olabiliyorsa, mutluluk bir seçimdir.
Arkadaşın dediğine kesinlikle katılıyorum. Mutlu olmak insanın kendi elinde. Sana bir kaç yöntem önerebilirim terapistlerimden öğrendiğim :)
Öncelikle geçmişte yaşadığın şeyleri geçmişte bırakacaksın. Çok zor hatta bence en zoru bu biliyorum ama geçmişe takılı kalarak yaşamak insanı çok yoruyor ve mutsuz ediyor. Daha sonrasında insanları affedeceksin, onları anlamaya çalışacaksın. Yaptıkları şeylerden hep güzel olanlarını seçeceksin, beyninde yapılan kötülükler yerine iyilikleri düşünüp duracaksın. Ha bu dediklerimi tabii ki senin için önemli olan insanlar için yapacaksın. Annen, baban, kardeşlerin ve tabii ki de eşin için. Eğer eşin için annesi aşırı değerliyle mecburen kv için de...
Ben 7.5 yıldır evliyim. O kadar çok şey yaşadım ki. İlk defa birileri tarafından sevilmedim (eşimin annesi). Herkes tarafından her zaman çok sevilen, değer gören, güzel bulunan bir bayanken eşimin annesi her fırsatta beni yerin dibine soktu. Öz güvenimi o kadar yitirmiştim ki aynaya baktığımda kendimi güzel bile bulmuyordum. Neler etti o kv bana 4 yıl boyunca. Aslında yüzüne bakmasam haklıyım ama sırf eşimin hatrına işte her şey... Son 3.5 yıldır da el üstünde tutuyor, yaptıklarını telafi etmeye çalışıyor ama ben geçmişte yaptıklarında kaldığım için ne mutlu oluyor ne de eşimi mutlu edebiliyordum. Sonra terapiye başlamaya karar verdik, değişti her şey. Mutlu olmayı tekrar başarabildim...
Eşinle alakalı da sana şunu söyleyebilirim, benim eşim de asosyal çünkü... Onun sevdiği aktiviteleri yapmaya çalış. Adam futbol seviyorsa al tuttuğu takımın biletini maça gidin beraber. Yani illa yapmaktan hoşlandığı bir şey vardır. Eğer oğlunla dışarı çıkmaktan keyif almıyorsa ki erkekler maalesef öyle, mızmızlanıp duran bir çocukla dışarı çıkmayı asla istemezler, benim eşim de öyleAyda bir de olsa oğlunu bırak babaannesine beraber bir şeyler yapın. Emin ol bu ikinize de o kadar iyi gelecek ki... Ben artık öyle yapıyorum. Ayda bir gece bırakıyorum oğlumu dayısına ya da babaannesine eşimle beraber dışarı çıkıyoruz. Hem bu birbirinize yakınlaşmanız için de önemli. Anne-baba saati olmalı kesinlikle ayda bir de olsa... İlk başlarda çok huzursuz olacaksın, vicdan azabı çekeceksin oğlunu bıraktığın için ama sonra alışıyorsun, hatta iyi ki de yapmışız böyle bir şey diyorsun :)
Değişmek senin elinde emin ol. Sen değiştiğinde eşin de seninle beraber değişecek bak göreceksin...
ben bu durumu asmak icin ise ortami terk etmekle basladim
öyle küskün tavirli olarak da degil
iki dk yatak odasina attim kendimi
uc dk banyoda oyalandim
bes dk mutfakta oturdum ya da bulasik falan topladim
gormeyince kafaya da takmazsiniz cunku
birlikte oldugunuz iki saat icinde caktirmadan toplamda ufak ufak molalari yarim saat yapip kendinize es verebilirsiniz
cok sinir oldugum biseyse kendi kendime sinirlenip sakinlesip ciktim
gozume takilmasin hir cikmasin diyeyse sarki soyledim ki bu cok ise yarar
duymak istemiyosam dusunmek istemiyosam surekli sarki soylerim
kurban bayraminda esimin ailesi geldiginde mesela kv benim uzerimden prim yapmaya bayildigi icin beni midiklamaya basliyodu. kimseye caktirmadan yatak odasina yatip sakinlesip dinleniyodum.
boyle olunca esim anlayip gelir yanima uzanir sarilir oper. cok sinirliysem sakinlestirir, normal kafa dinlemek istiyosam ya cilvelenip eglendirmeye çalışır ya da sessizce sarilip yatar. sonra beni ikna eder beraber iceri gideriz. ben sen git desem de bensiz gitmez.
sizin eski bi konunuz esinizle ilgiliydi mesela. esinize karsi adim atmistiniz, devami geldi mi acaba. yoksa bu yogunluk ve yorgunlukta halinin altina mi supurdunuz. esinizle aranizdaki durumlari duzeltince en buyuk destekcinin her zaman o oldugunu farkediceksiniz.
bi uyeye yazmissiniz mesela; cok agir seyler yasamissiniz, ust uste çok kayip vermissiniz. peki yaslarini tutabildiniz mi. kendinizi tutup dik durmaya mi calistiniz. bence her zamanki gibi dik durup yasi bile yeterince yasamadiniz.
erkekler genelde cocuk gibi oluyo. benim esim oglum daha bi kac aylikken baslamisti. bu ne zaman buyicek, suna bak annesine yapisiyo, onun yuzunden karimiza da sarilamiyoruz, opemiyoruz, beraber yatamiyoruz.... diyorum 18 yasina gelsin de evden atalim biz bunu basbasa kalalim. o zaman da ben ogluma kiyamam bak çok tatli annesi diye basliyo konusmaya. gunde 4 saat uyuyosam bi saatinden feragat edip esimle ilgilenmeye basladim. beraber vakit geciriyoruz birbirimizle ozlem gideriyoruz. o zamandan beri de cok daha yardimci, guler yuzlu ve anlayisli.
bide sinirlensem de soylenmeyip dedigimi yaptirmanin bi yolunu arayip bi sekilde bulmaya calisiyorum. eskiden esim doluya bosa konusup kendi kendine sinirlenip benden cikarirdi. o kadar zoruma gider o kadae uzulurdum ki evden hic cikmamaya basladim, esime de sana kiriliyorum sen soyle yapiyosun demeyip icime atiyodum, canim istemiyo diyodum. markete bile cikmaz olmustum artik esimle. bakti herkesle disari cikip egleniyorum plan program yapiyorum, onla her cikmamiz olay oluyo kendini baya torpuledi. simdi siz %95 hakli olabilirsiniz disarda kizmakta. ama o soylenmeyi dinlemek o kadar zor ki anlatamam. esiniz hatali olsa da yola getirip soylenmeden sinirlenmeden gidip gelecek bi cozum bulmalisiniz. esinizdeki sıkıntıların cogunun sizi cok ozlemesinden kaynaklandigini dusunuyorum.
yani sizin once gücü birakip gucsuzlukle biraz zaman gecirmeniz sart. esinizle eski zamaninizi yakalamalisiniz. yasayamadiginiz acilari serbest birakip acilarinizi yasayabilmeniz lazim. bi yardim alsaniz hic degilse biraz orda kafa dinlersiniz gibi geliyo bana.
bide bi anne icin bunu duymak hosunuza gitmez tabiki, haddimi asiyo olabilirim cok ozur dileyerek soyluyorum. siz bu kadar buyuk bi cadi cazanini kafanizda kalbinizde hapsetmeye calisiyosunuz ya, ne kadar yansitmasaniz da cocuklar sanki icimizi okuyo gibi hissediyo herseyi. acaba oglunuz da bunu hissettigi icin hircinligi da bu yuzden olabilir mi.
ben kucukken annemin agladigini bi kere gordum. cok sert ve dik dururdu. ona hic bisey anlatip soyleyemezdim. o yaralarini gostermezdi yarasi yok sanip anlamaz beni diye dusunurdum. tabi samimi olmamamizda annemin evlat yetistirmedeki yanlis tutumlari da vardi. ama gercekten anlatacak gucsuz duracak cesaretim olmadi hic aileme karsi. uzuldugum icin gitmek istemesem canim istemiyo diye bilirlerdi. gardinizi indirmeniz en cok oğlunuzla aranizdaki meseleyi çözecek belki de
yine ne bulsam araya sokusturmus gibi olmusum ama bence bunlarin hepsi komplike ayiramadim birbirlerinden
Eşiniz hiç bir şekilde memnun olmayan bir tip gibi duruyor burdan..Bu da sizi çok yoruyor ve geriyor sanırım. Eşinizle bu konuyu konuştunuz mu hiç? Yani siz de insansınız, sosyalleşmek, eşle birlikte birşeyler yapmak evliliğin doğal parçası. Ayrıntılı yazdığınızda size hak verdim.
Çocuğunuz olmadan arada bir yemeğe sinemaya vs gitmek de mi istemez?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?