• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Başkaları adına utanmanın da bir sınırı olmalı sanki.

Sizin devreler fena ısınmış.kendinize telkin vermenizi tavsiye ederim.kişiler takıntı olmuş. Zor değişirler.o yüzden siz kendinize yoğunlaşmaya bakın.

Kendimle derdim hiç bitmiyor zaten. Sanmayın ki insanlara takıp kendimi mükemmel görüyorum. Asıl derdim kendimle. Ben de biliyorum bu insanların asla değişmeyeceğini. Ki değişmek zorunda da değiller zaten. Benim kendimi değiştirmem gerek.
 
Gereksiz ve abartıyorsunuz durumları. Akışına bırakın yahu. Yazık canınıza. Eşimde böyle ne yazik ki,ve bu durumdan rahatsızım,eşim televizyondaki insanlar adına bile utanir. Gereksiz.

Ben de utanıyorum tvdeki insanlar adına :) bu yüzden gündüz kuşağına tahammül edemiyorum özellikle. TV açılmıyor evde zaten. Ancak eşim maç izlerse açılıyor.
 
Ya bazı insanlar gerçekten çok düşüncesiz bende eşimden dertliyim bu konuda yani pratik düşünmek empati kurmak varken gidip en olmayacak şekilde düşünmek beynini biraz kullanamamak beni deli ediyor

Gel alnından öpeyim :) benim de isteğim by kadarcık bir çaba aslında. Ama olmayınca olmuyor işte.
 
Aynı semptomları ben de sergiliyorum. Etrafta kimin hangi davranışı yüzünden kimin yüz ifadesi nasıl değişti anında zihnimde fotoğraflayıp bu fotoğraflarla ilgili raporlar hazırlarım adeta.

Geçen annemle görüntülü konuşurken eşim geldi, ben de ‘höğeğööö bak anneeem’ diyerek kapıyı açtım, neden böyle bir hata yaptım bilmiyorum.. eşimin elinde bir kaç posta var, zaten aynı anda birden fazla şeye odaklanamayan bir insan, aaa merhaba diyip zarflara döndü.. annem nasılsın falan diyor benimki yazı o gün keşfedilmişçesine her ay düzenli gelen ve zaten bildiğimiz şeyleri içeren banka döküm ‘zarfını’ inceliyor merakla..

Biri misafirliğe çağırdığında anında kan basıncım yükselir, herkes birbiriyle iletişim kuracak ve tüm bu kombinasyonların düzenli ilerlemesi benim için çok önemli. eşimin doğru yerde doğru şeyi söyleyip mütebessüm bir ifade takınması endişesi zaten stresimin ana kaynağı. Bu arada zaten çok tuhaf şeyler yapan biri değil ama benim sınırlarıma göre fazla ‘doğal’. Uykusu geldiyse uykum var der, yorgunum der bunlar bana acayip ters geliyor. Ailem alıştı ona, iyi niyetli bi insan ve kimse alınmaz. Ben maşallah herkesin yerine alınıp küsüyorum. Sonra yalnız kalınca niye öyle dedin , niye öyle baktın, annem bence alındı, ben sizinkilere öyle mi yapıyorum vb. sonu gelmeyen sorular..

Yemin ediyorum şunu yazarken strese girdim ya bi kötü oldum.

Eşim de öyle. Eylemleri kötü niyetle gerçekleşmiyor ama fazlaca doğal. Mesela annemler otururken "kalacak mısınız anne" "diye sorar. Sorma amacında bir kötülük ya da misafir sevmeme durumu yok. Ancak bana göre misafire kalıp kalmayacağı sorulmaz. Ya da ne zaman gideceği. Örneğin hava çok yağmurlu ise ve trafik varsa eşim yolda sıkıntı yaşamamaları için ne zaman yola çıkmayı düşündüklerini sorar. Ben yerin dibine girerim o anda. Mutfağa çekip "sen ev sahibisin ve böyle sorular sormamalısın. Niyetin ne olursa olsun" derim. Ama değişmez durum. Düşünmeden konuşmaya devam.
 
Tam da sizin mesajınızda yazdığınız gibi ;
“ Herkesin hayatına kimse karışamaz, o şu şekil konuşur “ cidden böyle ama yapacak birşey yok. Yaş ilerledikçe ben de bahsettiğiniz gibi oldum , nasıl yani kendisinden meydana geldiğim anamdan , 23 senedir bir arada yaşadığım kardeşimden bu kadar farklı olabilirim ? Hatta ve hatta kendi yetiştirdiğim çocuk nasıl böyle bambaşka huylar edinebilir ?
Herkesi kendi haline bırakıp arada kendimizi onlara benzetmeden yaşayabilme temennisi ile :)
 
:110::bicak: Yay'lar gamsız mı? İş gereği şehir dışına çıktım arkadaşımın ağlayarak araması annesinin rahatsızlığından bahsetmesiyle beraber sıfır uykusuz apar topar yaşadığım şehre geldim ve yine uykusuzum hep uykusuzum.Arkadaşımla beraber telefon trafiğinde saatlerce stres topu olduktan sonra neyseki ağlaya ağlaya sızdı.Ben hala ayakta.Ve yarın sabahtan tekrar yolculuk. Gamsızlık..
:bicak: Keşke benim olsa :) GAM'lı bir yay'ım.
Benim burc yapım bozuk galiba.Ya da yükselen etkisi sanırsam.Burçlarla fena ilgileniyorum bu sıralar nedense.Her neyse.
Sevgili konu sahibi.Benzer etkiler bende de var.Kontrol altına almak isteme,başkaları adına utanmak gibi duygular.Ama zaman geçtikçe şunu anlıyorum ki.Ne yaparsan yap,ne kadar yırtınırsan yırtın değiştiremiyorsun,değişmiyorlar.
''Başkası adına utanarak ömür geçmez be kızım'' diye diye huniyi kafamdan bir nebze de olsa indirmeyi başarabildim.
Beni en çok yormasından şikayetci olduğum işimin yoğunluğu kurtarıyor bunu anladım.An itibariyle boştayım ya neleri düşünüyorum nelere kafayı takıyorum ama koşturmayla beraber farklı sorunlarla haşır neşir olmaktan bazen kendimi unutuyorum.
Geçmiş konularını biliyorum çocuğunla alakalı stresini..Ama İdrak kesinlikle biraz fiziken biraz kafa olarak yorulabileceğin bir işe yönlensen.
Fiziki anlamda yorulan bir vücut uyumaya dinlenmeye konsantre oluyor.Gün içerisinde canını sıkan durumlar uçuyor gidiyor aklından.O vücudu bir an önce yatağa atmayı düşünüyorsun.
En azından benim için öyle.Ruhunda yaralar var zamanında kusurlu yaşanmış duygulardan dolayı şu an anı,insanları mükemmelleştirmek istiyorsun.Ama vicdani tarafın da ağır bastığı için kendini de suçlayıp çözüm yolları arıyorsun.Sen çok güçlü bir kişiliksin kendini eleştiriyorsun ve asla vazgeçmiyorsun.Düşünmekten,çözüm aramaktan.Ama yoruyor işte. Değil mi?
İçine atmamalısın.Arada sırada patlamalar olsun.Sonuçta onlarla ilgili de bir sürü olumsuz özellikler saymışsın.Onlara sorsan onlar da seninle alakalı olumsuz özellikler sayar.
Bu kısır döngü.Önüne geçemiyorsun işte.Alın yazısı gibi düşünün ve ölüm gibi..
Evliliğinizi bitirmekle alakalı belki bir süre iyi hissedersiniz ama genel anlamda bunun da iyi geleceğini düşünmüyorum.Çünkü sorun yalnızca eşin değil..
Psikolojik anlamda yardım alın cümlesini duymaktan gına gelmiştir.Ona hiç girmeyeyim :)
Bir arkadaşımın hiç yolunda olmayan hayatı için ''ısrarla takmamakta'' olmasına takılıp :) sordum.
''Yahu kızım dedim nedir bunun formülü?''
''işte senin şuanki yaptığını yapmamak..İnsan o kadar mükemmel bir varlık olsaydı savaşlar,cinayetler,katliamlar olmazdı.Hadi geç bakalım önüne geçebiliyor musun? dedi.
Kafası güzel galiba dedim içimden.Bence gayet de güzelmiş.
Yaz yaz bitiremiyorum.Ne çok doludur kimbilir her birimiz..
Huni öneren arkadaşımızın açtığı konuya bakabildin mi İdrak?
Diyorum ki her birimiz başarabiliyorsak çok da zor bir şey değil bence..
Yaparsın..

Ben burçlardan anlamam pek de inanmam. Arkadaş yay gamsız deyince benim de eşim gamsız burçtan mı dedim :)

Ben zaten kendime de yapıyorum bu kötülüğü. Konuşmadan önce kırk kere düşünüp tarttığım halde bazen ben de kırıcı oluyorum, yersiz konuşuyorum. Ama sonrasında bir şekilde telafi ediyorum hatamı. En azından farkında oluyorum. İnsanların çoğu öyle değil. Telafi etmek beri kalsın, hata olarak bile görmüyorlar. Herkes mükemmel, kusursuz...

Çok şey istemiyorum aslında. Yapmadıkları şeyler için hesap sormuyorum. Yaptıkları için biraz olsun empati kurup, karşısındaki insanı düşünsünler istiyorum. Yoksa kimsenin boğazına sarıldığım yok "neden böyle değilsin" diye. Aksine beklentilerim minimum düzeyde. En azından kendi adıma.
 
Ben de ayniyim. Değişmeyi cok istiyorum psikologa da gittim ama yok olmuyor. Inanılmaz hassasım cok geriliyorum kalabalık ortamlarda. Her lafı acayip kafaya takarım. Benim kdr olmasa da esim de öyle o yuzden onun davranışları konusunda cok gerilmiyirum ama ailemin davranışlarını ve beni nasil yiprattiklarini anlatsam aksama kdr yazmam gerekir...cocugum olduğunda ona da aymi seyleri aşılamak istemiyorum çünkü hayat böyle cok zor gerçekten

Eşim çoğunlukla "Ohooo buna mı takıldın" diye tepki veriyor zaten. Oğluma karşı daha dikkatli olmaya çalışıyorum ama geçenlerde "kıyafetim tertemiz olsun" dedi. Lan dedim ben ne aşılamışım bu çocuğa da bu yaşta tertemiz olsun diyor. Zannediyorum o da küçük idrak olma yolunda ilerliyor.
 
Esin doğum gününde senin yaptığın pilavı,çorbayı ...arkasindan cayla pasta yese...ayaklarını uzatıp senle iki sohbet etse daha mutlu olacak bir adam gibi geliyor bana.Atraksiyonu ,hele de senin ailenin yüksek coşkusunu sevdigini pek sanmıyorum.

Ahshjs çok güldüm ailemi tanımlama şekline. Eşimin tanımıdır bu. Yüksek coşku. Tam olarak öyledir ailem. Bana bile fazla geliyor coşkuları. Ben zaten ailemin coşkusuna eşlik etsin demiyorum. Eşimle ilgili durumlar beni de rahatsız ediyor. Her daim bunalımlı, ölüm var ölüm diye gezinen bir tip. Ancak sadece kendi istemediği şeyler için geçerli bu bakış açısı. Sevdiği ve zevk aldığı "çok çok az" olan diğer durumlarda gayet seviyor hayatı. Ruh emici gibidir eşim. Var olan enerjiyi de sömürür hayattan bezmiş halleriyle.
 
Merhaba hatunlar.

Baştan belirteyim uzun uzun anlatacağım derdimi. İki satır yazı okumaya üşenenler için uygun bir konu değil. Sabah sekizden itibaren ayaktaydım, bünyem o kadar yorgun ki umarım zihnimi toparlayıp derdimi en doğru şekilde ifade edebilirim.

Başlıkta yazdığım mevzu derdimdir. Uzun zamandır çözmeye çabaladığım ancak başaramadığım, hayatımın tamamını etkileyen bir sorun bu. Öyle ki artık insan içine çıkmak istemeyecek kıvama geldim. Bugün yaşadıklarımı anlatayım, belki bir yerlerden bir şeyler yakalanır da "sebebi ve çözümü bu" denir.

Bugün eşimin doğum günüydü. Eşimin ailesi doğum günü kutlamaz. Partide coşmaktan bahsetmiyorum iyi ki doğdun bile demezler. Onlar böyle imiş, sorgulamıyor ve kabulleniyorum bu durumu. Benim ailem de aksine özel günlere fazlaca önem verirler. Eşimin ailesinin tutumunu bildikleri için, eşime sürpriz yapıp gelmek istediler. Ben de kendimce hazırlık yaptım. Oğlumla hazırlık yapmak adeta işkenceydi ama başardım. Ailem elinde pasta "iyi ki doğduunn damaaat" naraları ile geldiler. Eşim ailesinin genetiğini gururla taşıdığından olsa gerek adeta bir kalas, efendime söyleyeyim bir ruh emici gibi "aaa anne" dedi. Bu tepki içerisinde; şaşkınlık, mutluluk falan barındırıyor ama kimse anlamıyor. Çünkü nasıl anlasınlar ki.

Birinci utanma, eşim adına: neden daha normal tepkiler veremiyor bu adam. Hayır yani aa anne çok teşekkür ederim ne güzel sürpriz buyurun gelin deyip gülümsemek ne kadar zor olabilir ki? Benim enerjimi sömürüp ruhumu emdiği yetmiyor, insanların heyecanlarını da baltalıyor.

Sonra çay, ikram faslı başladı. Oğlum oradan oraya koştururken kayınvalidem de olağanca doğallığıyla oğlumun ona ne kadar düşkün olduğundan, bir gün görmese ne kadar özlediğinden bahsediyordu. Bir yandan da benim sıpaya "koşma dur düşersin. Gel yemek ye yemek. Ay ne tatlı kurban olurum" gibi söylemlerde bulunuyordu. Zaten annemler henüz kapıdan girerken "ay çoraplarını çıkardı idrak çorap yok mu çorap" diye yırtınıyordu. Çünkü ben annemlere hoş geldin diyene kadar çorapsız bekleyemez. Mazallah çorapsızlıktan nöbet falan geçirir.

İkinci utanma kayınvalidem adına: 65 yaşında kadın toplum içinde nasıl davranması gerektiğini, nerede ne konuşması gerektiğini bilmiyor. Hele hele tavırlara bak. Havan kime olum senin? Hayır yani torununa düşkün olduğunu kime neden ispat etmeye çabalıyorsun? Amaç ne ola ki.

Oturduğumuz iki saat boyunca gerim gerim gerildim. Eşim neden sohbet etmiyor? Oğlum neden kuzenine koala gibi yapışıp çocuğu Taciz ediyor? Abim neden kardeşime manalı manalı bakıp güldü? Kardeşim çok mutsuz görünüyor. Tabi sıkıldı çocuk. Benim kalas koca yine saçma sapan çıkışacak çocuğa. O bunu düşünecek, öteki böyle davranacak vs vs. Beynim yanıyor. Asla salamıyorum kendimi. Herkes adına empati kurup, mümkün olsa herkesin davranışlarını kontrol etmek istiyorum. En azından görgü kurallarına riayet edecek ölçüde davransınlar istiyorum.

Bu durum öylesine kontrol edilemez bir hal aldı ki bende, kalabalık ortamlarda inanılmaz geriliyorum. Kim ne saçmalayacak, kim neye üzülecek, kim nasıl davranacak diye düşünmekten ve kasılmaktan vücudum ağırıyor artık.

Ne kadar açık ve doğru ifade edebildim kendimi bilmiyorum. Yakın zamanda bu olayı yaşadığım için bu örnekleri verdim. Ancak konudaki olaylar kadar basit değil durum. Mesela eşimle bir yere yemeğe gideriz. Garsona neden daha nazik konuşmadı diye gerilirim. Gidip garsona sarılarak "kusura bakma ailesi de böyle patavatsız. Genetik işte naapcan" demek istiyorum. Annemle bir topluluktayken, annemin o muhteşem beyin yakan esprilerine tanık olunca herkese dönüp "gerçekten gülmek zorunda değilsiniz. Ben anlıyorum acınızı" demek istiyorum. Bunun gibi bir sürü örnek sayabilirim size.

Gerçekten, samimiyetle soruyorum. Aman bana ne ki demeyi nasıl başarıyorsunuz. Herkesin adına düşünüp üzülmemeyi nasıl başarıyorsunuz? Ben çok yoruldum bu durumdan. O kadar çok düşünüyorum ki mevzunun sonunda "keşke daha normal davranan biriyle evlenseydim" diyecek duruma geliyorum. Sonra bir de böyle düşündüğüm için üzülüyorum. Manyak mısın kızım adam sen anksiyete atağı geçirme diye kişiliğini mi değiştirsin diyorum.

Anladınız değil mi beni? Anlamadığınız kısımlar varsa sorun cevaplayayım. Bakın mesela bu saat oldu inanılmaz uykusuzum ama uyuyamıyorum. Çünkü bu akşam hiç kimsenin mutlu olmadığını düşünüyorum. Şöyle olsaydı daha iyi olurdu diyerek zamanı geri çevirmek istiyorum. Bir dostumun dediği gibi, incelikler yüzünden mi bunlar, yoksa ben dümdüz deli miyim. Şimdiden teşekkürler.

Başkalarının mutlu olmasını neden bu kadar önemsiyorsunuz? Onlar sizin mutlu olmanızı önemsiyor mu? Onlar mı çok değerli? Sizin mi değeriniz yok?

Siz başkalarını hiç ama hiç düşünmeden, onlardan bağımsız olarak kendi mutluluğunuza, keyfinize odaklansanıza. Oğlunuzun kuzenine koala gibi yapışması gibi, bence siz de bilişsel olarak herkese koala gibi sarılmışsınız. Annenize, oğlunuzun kuzenine, annenizin çevresindekilere, garsona, ona, buna, herkese. Hepsini serbest bırakın, kendi mutluluğunuz ve keyfinize odaklanın.
 
Doğum gününden yola çıkacağım. Adam doğum günü yapmayı sevmiyor ama aileniz metazori ellerinde pastayla çat kapı eve dayanıyor. Böyle kutlamaları sevmeyen adama birde "iyi ki doğdun" naraları atıyorlar. Şimdi, sizin sevmediğiniz bir şey kayınvalideniz tarafından size yapılsa ne tepki verirdiniz? Ben tahmin ediyorum. Siz öncelikle bu tip şeyleri sevmeyen birine böyle bir yaptırıma müsaade etmeyecektiniz. Kaldı ki bende hiç hazzetmem böyle kutlamalardan ve her yapıldığında memnuniyetsizliğimi dile getiririm. Bu konuda eşinize yapılanı haksız gördüm.
Konu bence eşinizin tavırları değil de eşinizin huylarının ailesine çekmiş olması gibi duruyor. Her kötü şeyde aileye kadar uzanmış kötü huyun sebepleri.
Dışarıdaki insanları bilmem ama ailenizin yanında sorun çıkmasını istemiyorsanız, kimsenin istemediği şeyi yapmayın. Eşiniz höt höt biri ise yani hoşlansa da hoşlanmasa da sorun çıkarıyorsa bu konudaki sıkıntınızı söylersiniz. Haa söylediniz adam hala aynı höt hötlükte ise ya bu deveyi güdecek ya bu diyardan gideceksiniz.
Bir abla olarak size tavsiyem, herkesi aynı anda memnun edemezsiniz. Ama herkesin memnuniyetsiz ortamda bulunmalarına engel olabilirsiniz. Biraz insanları kendi haline bırakın. Üzülen üzülsün, kimse üzülmekten ölmez. Bir çok şeyi abarttığınızı düşünüyorum.

Siz ne yapardınız demişsiniz. Cevap vereyim. Öncelikle yapılan şeyin iyi niyetle yapılıp yapılmadığını düşünür ve iyi niyet sezer isem sesimi çıkarmam. Tepki vermem. Sırf ben haz etmiyorum diye insanların incelik göstermesi karşısında kabalık sergilemem. Çünkü dünyanın sonu değil, gelip geçecek bir zaman dilimi diye düşünürüm. Çokça da karşılaştım bu durumlarla. Alttan aldım bir şey de kaybetmedim.

Ben mutfağa girmeyi, hamur işi vs uğraşmayı hiç sevmiyorum. Hani zerre kadar sevmiyorum. Ancak dün eşim için, onun sevdiği gıdaları yaptım. Çünkü evlilik bazen sevmediğin ya da tahammül etmekte zorlandığım eylemlere, karşındakini mesut etme karşılığında katlanmaya mecbur bırakıyor. Elbette bir zorunluluğum yoktu. Tıpkı eşimin inanılmaz sıkıcı olan işyeri muhabbetlerini dinleme ve yorum yapma zorunluluğum olmadığı gibi. Lakin bunları yapıyorum. Kırmamak, hevesini kursağında bırakmamak adına. Haliyle istiyorum ki zaten kırk yılda bir mecbur kaldığı durumlarda en azından benim için nezaket gösterebilsin. İnanın bunu yapmak zor değil. Ben yapıyorum.
 
Ben de doğum günlerini kutlama olayını hiç sevmem hatta sürpriz kutlamalardan nefret ederim. Eşinizin tepkisi için neden bu tepki anlamadım. O an saçma bulmustur hepsi bu. Ayrıca kv de herkes gibi davranış sergilemis tüm kv ler böyledir. Empati yaparsaniz belki esiniz ve cevrenizdekiler sizin davranislariniz için amma saçma tepkileri var diyorlardir.

Mevzu sadece doğum günü değil. Eşim avmde gezmeyi saçma bulur. Tiyatroyu saçma bulur. Tatile gitmeyi saçma bulur. Çoğunluğun keyif aldığı birçok aktiviteyi saçma bulur. Kendi adıma onu olduğu gibi kabul ettim ve beklentimi bitirdim. Ancak benim ona sağladığım bu rahatlığı, bir zahmet kırk yılda bir gerçekleşen durumlar için bozmalı diyorum. Çünkü en nihayetinde mevzu "madem bu denli içe dönük yaşamayı seviyordun neden evlilik gibi hayatını baştan aşağı değiştirecek bir seçim yaptın" sorusuna geliyor.
 
Gel alnından öpeyim :) benim de isteğim by kadarcık bir çaba aslında. Ama olmayınca olmuyor işte.
Geçenlerde kardeşimle eşi bizdeydi yemek yedik oturduk saat 11 “sizi ben mi bırakayım kendiniz mi gidecekseniz” diye soruyo yani hava soğuk bu insanların 2 yaşında çocuğu var bunu düşünemiycek kadar beynin yok mu diyesim geldi :kızgın:
 
Akışına bırak. Evet şu anda senin için zor ama denemeye çalış. Kaç senelik evlisin bilmiyorum ama ailen belki de alışmıstır ve olduğu gb kabul etmiştir. Niye,neden,acaba diye diye depresyona girmiş biri soyluyor bunları:)))

Dört yıllık evliyim maalesef alışamadılar. İmkan versem yerin dibine sokacak birikime sahipler eşimle ilgili :)
 
Aaaaa bu ben, hemde nasil ben biliyor musun? Bir sure sonra yalniz kaldiginda dahi kafanda herkesi bir koseye oturtup onlari konusturmaya basliyorsun.. aksam oldugunda normalin 20 kat fazlasi yorgun, depresif, uzgun olarak yatiyorsun.. herkesi ve her seyi kontrol altina almak istiyorsun, sen olmazsan birileri cok kirilacak, uzulecek, kusecek, sen “keske orada soyle davransaydim simdi bunlar olmazdi” diyeceksin diye onden onlem almaya calisiyorsun.. iste en son “psikolocikman deli” oluyorsun (bayiliyorum bu tabire) doktora gidiyorsun, o da “birak herkes kendini korusun, kirikligini- acisini yasasin.. sen herkesi bu kadar dusunuyorsun da herkes seni bu kadar dusunuyor mu”diyecek, sen mini bir aydinlanma yasasanda tik gibi bir sure daha devam edeceksin.. sonra bir cinnet, cil yavrusu gibi dagilan sikintilar ve mis gibi bir kafa.. siddetle oneririm :)

Ahshsh o insanları olması gerektiği gibi konuşturma durumu bende de var. Sonra delirme idrak deyip susturuyorum beynimi. Sürekli bir diyalog halindeyim kendi içimde. Zihinlerden ırak.

Herkesin bu kadar beni düşünmediğini hatta azıcık bile düşünmediğini biliyorum ama engel olamıyorum kendime yine de.
 
İdrak o sizin belirlediğiniz asgari düzey ve ölçüt.
Sizin 'saçmalama' olarak değerlendirdiğiniz şey başkası için espri olabilir.
İçinde bulunduğunuz durum başkaları adına utanma değil,sorunu doğru tespit edelim.
Siz mükemmeliyetçilikte zirvesiniz ve o mükemmel ölçüye göre davranmayan herkesi kontrol etmek istiyorsunuz.
Bu durumun mutlaka çocukluk yaşantılarınız ve ebeveyn tavırlarınız ile ilgisi var ama o ayrı bir konu.

Ben gerilmenize neden olacak olaylarda ciddi bir durum göremedim açıkcası.
Siz bunlara geriliyorsanız ben 'örtün ki ölem.'

Benim annem iflah olmaz bir mükemmelliyetçi artı narsist,bunu laf olsun diye söylemiyorum, psikoloji eğitimim var ve annemin teşhisi bu.
Daha gençken ve henüz pdr alanında yüksek lisans yapmamışken ben de annemin bazı tavırlarına,eşimle anlaşamayışlarına böyle üzülüp dertlenirdim.Çok arada kaldığım ve ağladığım oldu.
Eee ne de olsa ikisi de mükemmelliyetçi ebeveynle büyüdüğüm için bende de var o mükemmelliyetçilik denen illet,
aksi olsa zaten Freud mezarında ters döner.

Benim eşim de daha içe dönük ve az konuşan bir adamdır,napsın adam yıllardır ben konuşuyorum o dinliyor.Bir de annemle pek anlaşamaz.
Yıllarca onları anlaştıracağım,birbirlerini sevdireceğim diye uğraşıp durdum.
Sonuç; koca bir sıfır.
Ne zaman ki kendimi tanıma,anlama,tepkilerimi anlamlandırma sürecinde aşama kaydettim, karşımdakileri de anladım ve bu çabayı bıraktım.

Annen ve eşin de olsa kimseyi değiştirmek mümkün değil,sevdiklerimizi olduğu gibi, eksikleri,hataları ve kusurlarıyla bir bütün olarak kabul etmemiz lazım.
Evet annemin kişiliği çok zor,beni özellikle bsşkalarının yanında geriyor ama böyle olmayı
o istemedi.
Ailesinin hatalı tutumları,sevgiye ve değer görmeye aç oluşu onun hatası değil ve üstelik her şeye rağmen o benim annem,beni büyüttü, yetiştirdi.

Konuyu çok uzatıp kendi yaşanmışlıklarımla kimseyi sıkmak istemem.
Belli ki sorunlarınızın farkına varıp çözüm için bir arayışa geçmişsiniz.
Size bir kitap tavsiye edeceğim.
Psikolojik Sorunlara Müdahale ve Kendi Kendine Yardım-Doç.Dr.Ali Eryılmaz ki kendisi Hocam olur.
Bu kitaptaki mükemmelliyetçilik başlığı altında yazanlara ve örnek vakayla olan seans dökümlerine odaklanın.
Bir diğer tavsiyem de sizi üzen,geren böyle olay ve durumlar sonrasında yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi,kızgınlıklarınızı yazın.
bunu yaparken kendinizi serbest bırakın, anneniz ve eşiniz dahil olmak üzere kime kızdıysanız, içinizden ne geçiriyorsanız, olduğu gibi her şeyi yazın, bitirdikten sonra tekrar okuyun sonra da yırtıp ya da yakıp o kağıdı yok edin, bu sizi ciddi anlamda rahatlatacak.
Farkındalık,kabullenmişlik ve sevgi dolu zamanlar diliyorum.

Yorumlarınızı çok beğeniyorum. Onu belirteyim önce. Naif, insanı rahatlatan bir üslubunuz var. Tekrar tekrar okudum bu yüzden yazdıklarınızı.

Çocukluğuma hiç inmek istemem travmalar ile dolu o dönem. Aştığımı sansam da bir şekilde karşıma çıkıyor işte. Benim en büyük korkum, şayet bu yaşadığım durum mükemmeliyetçi olmaksa oğlumun hayatını mahvetme ihtimalim. Her ne kadar çocukların eğitimi konusunda rahat düşünen, asla başarılı olma takıntısı olmayan bir zat olsam da buna engel olabileceğimi pek sanmıyorum. Zira yaramaz ve şımarık çocuk yerine anlamayan, mantığa sığmayan hareketler sergileyen çocuk daha çok geriyor beni.

Dün annem doğum gününde "idrak, biz izin versek ve engel olmasak çok farklı yerlerde olabilirdi. Ama kader işte" deyince buz kestim bir anda. 31 yaşındayım ve bu özleştiri için çok geç kaldı. Hayatımı mahvettikten sonra bunları söylemesi beni daha çok sinirlendiriyor. Hala kendini haklı görse inanın daha az üzüleceğim belki de.

Farkındalık kısmı tamam ama kabullenme kısmında ciddi sıkıntılar var bende. Önerinizi dikkate alacağım, kitabı temin edeceğim. Her ne kadar eski kitap kurdu hallerimden eser kalmamış olsa bile, kendime yaptığım en büyük kötülük okumayı bırakmak olsa bile belki bu konuda atacağım adım bile beni iyileştirebilir.
 
Ben burcunuzu merak ettim. Aslan ya da koç musunuz?
Edit: gördüm oğlakmışsınız. O zaman yükseleni sorayım. Bir yerlerden aslan var çünkü:)

Yükselenimi bilmiyorum efenim. Doğum saatine göre belirleniyor galiba doğum saatim belli değil benim :) net hatırlamıyor kadın anam.
 
Back
X