- 16 Temmuz 2025
- 107
- 59
- 13
- 31
- Konu Sahibi aralikpapatyasi
- #1
Bazen gerçekten düşünüyorum…
Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.
Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.
Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?