• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ben anne değil,sanki bir acil durum merkeziyim. Peki ne yapmalıyım?

Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Cocuga birimiz bakıyorsa diğeri ev işi yapıyor. Yemek düzeni en kolay olanları bizim evde . Altını ben değiştirdim. Ben uyuttum. Ama kızım bende olmak istediği için. Ben yokken uyuyor babasında. Banyoyu ikimiz yaptırıyoruz.Bir de ne demek çık dışarı. Benimle bu sekilde konuşamaz eşim. Ben de onunla. Birşey de yokken ortada. Çok biliyorsa yapsın. Çok iyi babaysa sorumlulukları paylassın. Haklısınız
 
Sağolsun fiziki olarak varlığını hissettiriyor onun haricinde rica minnet istediğim şeyleri lütfediyor yapıyor..
Lütfederek yapsın bosverin yeter ki yapsın. Yapa yapa alışır ve zamanla onun da görevi olur, kanıksar. Sürece dahil edin, yapamadığınız şeyleri de bırakın yapmayın (çocuk bakımını tenzih ediyorum ancak onun haricinde yemek, temizlik vb. hepsini üzerinize almayın, o yapmıyorsa siz de yapmayın)
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Sorun eşinizde sizde değil
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Anne gibi babalar olsa da genelde durum böyle.Fakat eşinizin çık odadan oy kızım falan demesi hoş değil aksine sizin yıprandığınızı görüp sen içeri geç hayatım bir sakinleş demeliydi.Hep derim ki anneyi yoran çocuk değil anneyi yoran eşin ilgisizliği,görülmemek
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Hayatı ve çocuk bakımını paylaşarak tabiki. Ev işlerinde biri yemek yaptıysa öbürü toplar mutfağı siler çay koyar, çocuk bakımındada aynı şekilde, birde kimin heyheyleri önce geldiyse diğeri onu havalandırır😄
Mesela geçen bana geldiler eşim çık bi hava al kahve iç dedi gittim bi kitap kafeye arkadaşta çağarmadım 1 saat kahve kitap yaptım iki mağaza dolandım geldim modum değişti, eve gelincede pizza film yaptık bitti gitti bu tarz alanlar açmaya çalışıyoruz.
Birde şunu fark ettim tükendiğin cinnet geçirdiğin boğulduğun kısma gelmeden bunları yapmak gerek eğer o eşiği geçtiysen tekrar toparlanmak çok zor
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Güzel zamanlarda ortaya çıkıp çocuğa iki agucuk yapmak kolaydır.Sizin bütün zorlukları göğüslediğinizi görmezden gelip artık dayanamadığınız,kendinize hakim olamadığınız zamandaki hareketlerinizi yargılıyor eşiniz.Sizin yerinizde olsam sağlam bir cinnet geçirirdim.
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Çözüm basit o çok dışarı diyen adamla rolleri değişecek siniz. Bırakın bakalım baksın . Sorumluluğu biz yukleniyoruz bı b.k varmış gibi. Verin sorumlulugun yarısını eşinize. Madde madde yazın. Bebeği hep siz uyutuyorsaniz hep bonyonve kıyafet işini eşiniz yapacak mesela. Gece siz uyaniyorsaniz bebeğe akşam yemeklerini o hazırlayacak. Gibi gibi
 
Bazen gerçekten düşünüyorum…

Bir evde anne olmak neden otomatik olarak tüm zor anların sahibi olmak demek?
Kim verdi bize bu görevi?
Kim yazdı bütün krizleri bizim üstümüze?
Kızımın altını değiştiren benim, yemeğini yediren benim, uyutan yine benim.
Ağladığında, çırpındığında, kendini yerlere attığında—tüm fırtınaları göğüsleyen hep ben.
Ve tüm bunların yanında…Çalışıyorum.
Ve işimin devamı için almam gereken bir lisans var.
Sınava hazırlanıyorum, zaman yetmiyor, baskı üzerimde…
Tamamlayamazsam işim riske girecek.
Bu stres bile tek başına yeterken, bir de evdeki yükü taşıyorum.
Dün kızımı yıkadım.
Banyo sonrası giydirirken kıyamet kopardı.
Ben sakin kalmaya çalışıyorum ama içimdeki tüm sabır rezervi tükenmiş artık.
Tam o sırada eşim duştan çıktı, koşup geldi ve:
“Gel kızım, gel, oy birtanem benim oy…”
Sanki ben kötü bir şey yapıyordum da o gelip kahraman gibi “kurtardı.”
Sonra bana döndü ve “Çık odadan.” Dedi.
O an içimde bir şey kırıldı.
Kırılmakla kalmadı, içimde biriken bütün yorgunluk dışarı döküldü.
Evet, bazen sinirleniyorum.
Bazen sabrım kalmıyor.
Ama bu beni kötü bir anne yapmaz.
Bu sadece… tükenmiş olduğumu gösterir.
Gerçek şu ki:
Ben 7/24 bu yükün altındayım.
O ise sadece işin eğlenceli kısmına yetiştiğinde “iyi baba” rolü parlıyor.
Güzel anlar, gülücükler, dışarıda gezmeler…
Sanki çocuk sadece eğlenceli bir oyuncak.
Evin tüm fırtınalı havasını soluyan benken, o güneş açınca beliriyor.
Bazen gerçekten adaletsizlik gibi geliyor bu düzen.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?
Tüm bu yorgunluğun yanında bana sürekli “sakin ol” denmesi.
Sakin olamıyorum çünkü yorgunum.
Sakin olamıyorum çünkü yalnız hissediyorum.
Sakin olamıyorum çünkü her şey bende düğümleniyor.
Ve işte burada kafam karışıyor.
Çalışıyorum, lisans sınavım var, zaman daralıyor, ev yükü ağır…
Bir yerden sonra gerçekten neyi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum.

Sahi siz bu yükü nasıl taşıyorsunuz?
Bosanmis bir anneyim, 4 ve 2 yasinda evlatlarim var, haftanin 2 bazen 3 gunu babalari geliyor ve cocuklara bakiyor, ben bazen cikip dolasiyorum bazen ailece vakit geciriyoruz.

Siz hali hazirda evli ve ayni evi paylasan insanlar olarak, kocaniza gorev vereceksiniz, her isi ustlenmeyeceksiniz, bazende kendinize vakit ayirip tum sorumlulugu babaya devredeceksiniz.

Bizim mesela hastane islerimiz cok oluyor, hastaneye mutlaka beraber gidiyoruz. Niye kan aldirirken surekli onlari zaptetmeye calisip kotu figure donusen ben olayim ki? Niye mesela babasida kotu figure donusemesin?

Butun sorumluluklari ustlenirseniz goreviniz haline gelir, bu cocuk bakimindada ayni baska seylerdede, bu kadar verici olmayin, cunku siz dustugunuz zaman tek duyacağınız yanit "yapmasaydin" olacak.
 
Off varya konuyu ve yorumları okudukça kocama kuruluyorum 😁 normalde iş yapar genelde mutfağı ve evi o toplar bebek şuan küçük olduğu için bana yapışık ama bugün hem işi yoğundu geç geldi, sonra hastaydı dra gitti falan yemeğini anca yedi de ilacı içti ama burda okudukca erkeklere gıcık oluyorum ve şuan adam biraz dinlenmeye geçti ben de bebeği uyutuyorum, adama mutfağı topla diye mesaj atmamak için zor tutuyorum kendimi
 
Valla ne olursa olsun yarı yarıya iş paylaşımı olmuyor bence ama ustunuzden ne kadar sorumluluk atarsanız kardır, evdeki bazı işler ve çocuğun bazı işleri rutin olarak eşinizin olsun,benim eşim de Bebek bakımında çok yoktur oyun oynatır ama bakım konusu bende nedense, ben bakarken o ev işlerini yapar,temziligie de kadın geliyor, bir de 1. Sınıf çocuğum var yetişmek mümkün değil...bazen bebeği bırakıp dışarı çıktığımda bebeği alıp annesine gidiyor eşim ya da onu çağırıyor önceden kızardım öyle yapıyor diye artık aldırmıyorum banane, kaynanam da iyi biridir yardım eder, artık bazen ben de kaynanamı çağırıyor veya ona götürüyorum, oğlundan öğrendim 😁😁 okul açılınca çocuğun ödevlerini eşim yaptırır diye konuştuk ama baktık onu bekleyince akşam oluyor ve yetişmiyor ödevler yoruluyor, o sebeple ödevler de o gelmeden bitiyor, Allah'tan çocuğum kendi yapıyor ama kontrolü çantasının takibi falan ben de, herşey istemsiz annelere kalıyor callahi
 
Yanlış anlamayın ama bu kadar bu kadar derin düşünmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Bahsettiğiniz şeylerin en temel nedeni insan doğası, bilişsel yapısı ve çevre etkisidir. Doğada da yavrular anneyi otorite olarak görür ve güven hissini onunla sağlar, ondan öğrenir. İnsan beyni daha büyük olduğu için bu durum insan yavrularında uzun sürer, ayrıca kültürel olarak anne şefkati normlarla oluşturulmuştur. Bugün gerçekten kadınların büyük bir kısmında annelik içgüdüseldir ve kültürle yeri sağlamlaştırılmıştır. Annesinden heybetli erkekler bile bir tehlikeden kaçmak isterken refleksle anne derler, yetişkin olup korkup annesini arayan 40 yaş üstü kadın vardır. Bunun sebebi bilinçsizce anneyi hala güven açısından otorite olarak görmeleridir. Sizin bunalmışlığınızı anlıyorum, siz de bir insansınız her konuda uzman olamazsınız. Hiçbirimiz mükemmel değiliz anne olarak fakat bu bakış açısı sizi rahatlatır diye yazmak istedim.
Kocanız konusunda çok üzgünüm. Çok düşüncesiz bir adam.
 
ay bırakın bakalım çocuğun banyosunu kendisi takip etsin, karnı acıktığında sağlıklı yemeğini yapıp kendisi doyursun, oyununu beraber oynasın biraz da siz duştan koşup ağlayan çocuğu kucaklayıp "çık dışarı" diyen taraf olun. bi b*ktan haberi olmadan en iyisini yaptığını zanneden erkeklere müstehak gerçekten yalnız başına ebeveynlik nasıl olur tattırmak. verin çocuğun eline adamın en sevdiği giysilerini eşyalarını, al çocuğum bunla oyna deyin çocuk o eşyaların içinden geçsin eşiniz gelip sinirlenince "aman çocuk istedi işte ağlatsa mıydım yani" deyin. bırakın çocuk ortalığı dağıtsın kirletsin toplamayın kızarsa dönüp yine "çocuğu mu ağlatacağım bunun için rahatsız olan toplar, ben rahatsız olmuyorum" deyin. çocuk banyoya diretirse yıkamayın ellemeyin ona da laf eder mutlaka "aman çocuğu zorla yıkayıp ağlatacak mıyım rahatsız olan yolunu bulup yıkar, ben rahatsız olmuyorum" deyin. bırakın ya, çocuk profesörü ya, bırakın yapsın babalığını bakalım kaç gün dayanıyor.
 
Benim eşim çocukla uğraşmaktan bıktığı için ikinci çocuk istemiyor 🤣🤣🤣 kendisi 5 kardeşe sahip halbuki 🤣
 
Bu arada yazmamissjniz ama belli kj siz çocukla uğraşırken o da yemek temizlik yapıyor bence makul bir iş bölümü
Eğer öyle değilse çalışan biri olarak evde beden sözünüzün geçmediğini oturup düşünün
 
Yapmayın. Yani? Yaparken biliniyor annelik zor. Ne sandınız? Paldır küldür doğurun anam hemen evlenen herkes ilk sene hamile kalıyor. Sonra vay anam zor vs. Yapmayın zorsa.
 
bu eşe çok kuruldum affınıza sığınarak. östrojeni ben salgılıyorum, analık sağduyusu evrimsel olarak doğuştan bir şekilde kodlarımda benle beraber geliyor, hayatında regl nedir, doğumda kadın vücudu nasıl annelik hissine uyarlanacak şekilde hormon salgılar bilmeyen herifin biri gelip benden daha iyi analık yapabileceğini zannediyor. ilerde bunu yaşasam giderim bir paket ped hediye ederim hareketleriyle benden daha iyi kadın olduğunu iddia ettiği için.
 
Valla ben cocuklara kiziyorum. Yeri geliyor cinnet gecirttiriyorlar bana. Cocuklarla beraber esim de hizzaya geciyor. Ne haddine gelip de bana cik disari diyecek.
Benim ikizlerim var ve calisiyorum. Esim de iste erkek kafasiyla evde yapabildigini yapiyor.
Bu noktaya gelebilmek icin kavgalarimiz da oldu evde. Beni elestirmeye kalkti bir kac sefer, buyur kendin yap dedim.
Benim sayemde cocuklar bir cok seyi yapiyorlar. Kendisinin evin icerisinde otoritesi yok, banyodan bile cikartamiyor.
Cunku cocuklar manipulative varliklar. Zayifligi sezdikleri an iliklerinize kadar somururler. Bir oyle bir boyle degilim bir sey hayirsa hayirdir. Yere atip kriz gecirmeli aglamalari da oldu. Karistirtmadim esimi, gec kenara dedim. Agzini acamadi. Simdi 2.5 yasindalar, hayiri biliyorlar, bir yerden gitmemiz gerektigi zaman kriz yasamadan gidebiliyoruz. Sokakta yanimdan rahatca yuruyorlar.
Yemek yenildiginde masaya oturmalari gerektigini biliyorlar. Esime kalsaydi ne disiplin ne duzen olurdu evin icinde. ortaligi bok gotururdu.
Azicik kendinize guvenin. Cocuk dedigin lider ister. Kriz anlarinda ne yaptigini bilen insan ister. Kriz anlarinda size guvenecegini bilmek ister. Hayirinizin hayir oldugunu, banyo yapilmasi gerekiyorsa banyo yapilacagini oyle ve ya boyle bilmesi lazim. KRiz yasarsiniz, birakin krizini yasasin bir iki dk hic iletisime gecmeyin. Sonrasinda hafif sakinleyince konusun cocugunuzla. Banyo yapmamiz lazim bak boyle olmaz diye.
Bu noktada esiniz ortama girip sizin otoritenizi bozarsa, onu da hizzaya cekmeniz gerekiyor. Bu is iki gunluk bir is degil ileride cok daha buyuk sorunlara yol acar.
Benim cocuklar krese ilk basladiklarinda, ogretmenleri, esimi her gun kenara cekip konusuyordu. Evin kurallari var ve anladigim kadariyla kurallari bozmaya kalkan kisi sizsiniz, kendinize ceki duzen verin diye. Kadin herkesi gozlemlemis bir de esimi cozmus onu cekiyordu kenara. Bu isi de kibar kibar yapiyordu. Tam bir alfa tam bir lider. O zaman anladim ben de nasil davranmam gerektigini.
 
Ben artık böyle adamlarla evlenen kadınlara kızıyorum ya

Adam bu, böyle, değişmeyecek. Böylelerine eş olmamak, bunları baba yapmamak lazım. İşkence mi yapacaksınız boşanmakla mı tehdit edeceksiniz ne yapacaksınız ki nasıl adam olacak?
 
Back
X