- Konu Sahibi samyelipoyraz
-
- #81
Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile getiremeyendir sanirim. Benim fikrim.bu
Kızışmış burası, dün duygusal bi anımda başlığı açtım.. öncelikle şunu belirteyim evladı bana bakacak olarak görmüyorum öyle de bişey demedim, benim bahsettiğim uzaklaşma, sevgi, ilgi.. bahsettiğim duygular bunlardı... beklentilik yük olmak deildi kastettiğim...
ayrıca 50 yaşından itibaren onlarla yaşayayım gibi bir sonuca nereden vardınız onu anlayamadım... ben 50 yaşında bile her gün biyerleri ağrıyo, 70 80 90 düşünemiyorum anlamında söyledim....
bilmiyorum ben dün çok duygusaldım böyle hissettim yazdım. bi çok insanın neden abartı tepkiler verdiğini anlamıyorum demiycem anlıyorum.. hep böyle olur zaten eleştirmek kınamak duyguları rencide etmek... aşırı hoşgörüsüzlükten kaynaklanıyor. anlıyorum hayat şartları herkesi zaman zaman böyle saldırgan yapıyor. insanlık hali olağan karşılıyorum...
Bikaç arkadaşımızda benim kayınvalidem bendemi kalıyor diye düşünmüş.. Allah zorluk vermesin yalnız bırakmasın annem içinde kayınvalidem içinde yalnız mutsuz olucaklarsa buyursunlar evlatlarıyız el değil... mutsuz hergün ağlayarak evlerinde yalnız kalacaklarına bende kalsınlar... ben gireceğim sevaba, hoş edeceğim gönle bakarım bir imaları yeter bunun için... benim düşüncem budur
yazılanlar ışığında şimdiden çooooooook çalışıp bi apartman almalıyım heralde diye düşündüm ben oturacağım oğlumla gelinim oturacak gelinimiz saksıda yetişmediğinden ve ondaki ana babada benim kadar kıymetli olduğundan bi dairede onlara, kardeşleri de düşünmek lazım, apartman olmazsa büyükçe bi ev alıp kızlı erkekli yaşamalıyız
ya da arkadaşlar mantıklı olup evlatlarımızın sahibi olmadığımızı onların bize Allahın bi lütfu bi emaneti olduğunu, günü gelince kendi yuvalarını hayatlarını kuracaklarını ki evlenmek zorunda da değiller kabullenmeliyiz, yetiştireceğimiz evlatları vatana millete hayırlı merhametli bireyler olarak yetiştirirsek onlar zaten bizi ararda sorarda gelirde giderde, lakin bunun da sınırı olur iş var güç var çoluk var çocuk var ben eşimin işi dolayısıyla ailemden 1100 km uzaktayım annem şeker hastası babamda 53 yaşında eşimi bırakıp gideyim mi yanlarına napayım, hayat böyle gerektirdi ve burdayım ilerdede çocuklarıma nasıl kapılar açılır bilemem belki yurtdışına giderler, bana baksın sigortam olsun diye doğurmıcam bu çocuğu onu biliyorum
Bende annemden uzaktayım. Erkek kardeşim de var onunla kalıyor. Zaten maddi durumu ayrı ev açmaya müsait olmadığından evlenince birlikte oturacaklar. Annem bana da gelecek orada da kalacak. Aynı evde cümbür cemaat yaşamak değil ama evler yakın olabilir yemeğini yaparsın temizliğini yaparsın göz kulak olursun. Zaten sizin aileniz için şu an bakılması gerektirecek bir durum yok teyzem şeker hastası 57-58 yaşında üst katta gelini var zaten kızı yok oğulları var biri yurtdışında biri başka şehirde biri daha evli değil yanında olanda üst katta mecbur gelin eline bakacak şu an baklavasında açar hamuruna evinin temizliğini de yapar bizim tartıştığımız yapamayacak duruma geldiği zaman ne yaparsınız. Gelin ben bakamam deyip huzurevine mi gönderecek. Kaynanasının evinde kalıyor kocası babasını işinden ekmek yiyor evindeki her eşyası teyzem tarafından özenle alıdı ne istese en iyisi ama o da diyor bakmazlar bakacak birini bulurum diye çok gururludur. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım anneniz yaşlandı babanız Allah geçinden versin vefat etti ya da tam tersi eli ayağı tutmuyor yemeğini yapamıyor başkasına muhtaç yani anne ben uzaktayım eşimi de düşünmem lazım diyerek huzurevi teklifi mi yaparsınız. Sadece meraktan soruyorum. Kimse sigorta diye doğurmaz doğuran var onları bende desteklemiyorum. Ben yaparım kaynanama da anneme de kendi çocuğum yapar mı yapmaz mı ben bilemem aynen veririm parasını baktırırım kendime. Tek söze tahammülüm olmaz çünkü. Hayat böyle gerektirdi demek bana göre değil sadece. Ekmeğim yurtdışında olsa neyse ama aynı ülkede ben şahsen bırakmam kendi evimde de olmasa yakınıma alırım.
öyle bi durumda annemi yanıma alırım, eşimede kendi ailesinin alt katı üst katı ya da aynı daire nasılsa o şekilde oturmayı teklif ederim, çünkü eşimin -ki asla öyle biri değildir ben derimde o gene demez ama- ilerde vay annen bizimle kalıyo diye laga luga yapmasına dayanamam belki söylenebilecek bi söz için cümbür cemaat oturmayı ben teklif ederim, kafamda böyle bile adillik eşitlik anlayışı var ben gelinlik vs bakmaya annemle gitmeyi çok istemiştim ama kaynanamı yanımda istemediğimden ve eşime benimki gelsin seninki dursun diyemeyeceğimden ikisinide istemiyorum sizi demiştim, ayrıca huzurevine niye bu kadar taktın anlamadım
Ben kendi görüşümü dünde söylemiştim bana göre huzurevi yalnızlıktır şimdi başka yazıda yazdım işte bu yüzden huzurevlerini soğuk buluyorum önceden huzurevi yokmuş ki zamanın şartlarına göre talepten yapılmış böyle bir şey söz konusu bile olmazmış. Dediğim gibi bu benim şahsi görüşüm vay sen nasıl huzurevine bırakırsın vicdansın hayırsız tühh demeye hakkım asla olamaz. Kimsenin olamaz. Eşit davranılmalı elbette her iki tarafa da. Ben kendi annem açısından söylüyorum huzurevine bıraksam eyvallah der sen mutlu ol der ama gel de içine sor iki günde biter gider. Öldükten sonra keşke demek istemiyorum.
Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile getiremeyendir sanirim. Benim fikrim.bu
Şimdi çocuk büyütüyoruz hayatımızın merkezine koyuyoruz. Rabbim sağlık versin bize ve evlatlarımıza (Amin)
İlerde nolucaz yaşlanınca nolucaz.. şimdi bile kimse evinde istemiyor kv-kp.. çocuklarımızın ailelerini huzursuz edicez. evlerimizde tek başımıza mı oturucaz. ya da illaki huzur evine mi gidicez. oğullarımızın kızlarımızın evlendikten sonra bizle ilgilenmesi için illa yatalakmı olmamız lazım illa muhtaçmı olmamız lazım. düşünsenizde büyütüp emek verdiğiniz canınız ciğeriniz evlatlarınız el gibi nadiren sizinle görüşücek,yanında bile istemeyecek ev ev üstüne olmaz diyerek...
ya bi gariplik var bu durumda sanki... ki 50 yaş bile olsa vücut rahatsızlıklarının başaldığı yaştır, her gün biyerleri ağrıyo o yaşlardaki insanları o yaşlarda biz napıcaz yalnız mı geçiricez geri kalan ömrümüzü. haftanın bikaç günü -o da en iyi ihtimalle- görürüz evlatlarımızı
bikaç noktayı yanlış anlaşılmadan ötürü düzelmek istiyorum. burda bahsettiğim bana baksınlar beklentisi deil kesinlikle(öyle olsa 10 çocuk falan yapardım heralde), sevgi ilgi görme anlamında söylüyorum.. bir ikincisi 50 yaşta bile ağrıları oluyo hergün diyince 50 yaşında yanlarına gidicem gibi bi sonuç çıkmasın . yani 50 sinde böyleyse 70- 80-90 yaşlarında nasıl yalnız kalacaklar anlamında. tabi bizde..
Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile sanirim. Benim fikrim.bu
50 yaşındayım...eşim sağ olduğu müddetçe sırtım yere gelmez ama insanlar çift çift gitmiyorlar maalesef.....eşimden geri kalırsam işim zor çünkü geceleri yalnız kalamama gibi bir takıntım var....köpek alırım falan diyorum ama onun da temizliği zor...titiz bir insanım...çocukları da rahatsız etmek istemem....geriye kaldı kaliteli bir huzurevi...oradada yalnız tek odada kalmaya korkarım gerçi...ayy benim işim zor vallahi...nerden gördüm ben bu konuyu:18::18::18:
Paylaşıldı mı bilemiyorum ama bu konu ile ilgili
Can Dündar'ın çok güzel bir yazısı var.
Bu yazı erkek evlatlar üzerine,
fakat hem de erkek hem de kız evlatlarımız için düşünmeliyiz ...
ANA İLE OĞUL
Katılır mısınız bilmem; derler ki: Erkek kadınla hiç değişmeyeceğini umarak evlenir; kadınsa erkeği eninde sonunda değiştirebileceğini umarak...
Sonuç, her ikisi için de hayal kırıklığıdır:
Kadın çabuk değişir; erkek hiç değişmez.
Ve kadın, arzuladığı erkeği oğlunda büyütmeye çalışır.
İlginç bir tez bu...
Dikkatli okunduğunda bir paradoks kendini ele veriyor:
Tez doğruysa o değişmeyen erkekleri de her kadın kendi eliyle yetiştiriyor demektir.
Neden olmuyor?
Sanırım cevap, ana-oğul ilişkisinin karmaşasında saklı...
Cloeen Sellin Bir Fincan Huzur kitabında (Arkadaş, 2010) Anneler ve oğulları için yazılmış öyküler var.
Birçok öyküde, bahsettiğim sorunun tezahürleri yazılmış.
Çoğu anne, oğlunu istediği kalıba dökemediğinden dertli...
Barbara Marshak, sık rastlanan bir ergen tavrını işlemiş:
6. sınıfı bitiren oğlu, okula giderken onu yanında istemiyormuş. Servise bindirirken, Yanımda durma diye bağırmış bir gün...
Annesi az öteye gidince Biraz daha uzaklaş anne diye seslenmiş.
Epey uzaktan izlediğinde de Anne eve dön diye kızmış.
Marshak, aynı yaşta kendisinin de annesinin okula gelmesinden duyduğu utancı hatırlıyor.
Öyküsünün adı:
Şimdi biraz mesafe gerek.
Bir başka mesafe öyküsü Jeannette Valentinedan...
Oğlunun mezuniyet törenini anlatıyor.
Dekan, velileri selamladıktan sonra öğrencilere dönüp Mezunlar lütfen ayağa kalkın diye bağırıyor.
Mezunlar ayaklanıyor.
Şimdi dönüp velilerinize bakın diyor Dekan...
Oğullar, yüzünü arka sıralardaki velilere doğru dönüyor.
Dekan diyor ki:
Beyler, şu an sizi büyütenlerin huzurundasınız. Onlar sizi ilk günden itibaren sevgi ve anlayışla destekledi. Şimdi onlara, önünüzdeki yeni hayata hazır olduğunuzu söylemenizi istiyorum. Lütfen benden sonra tekrarlayın.
Ben... diyor Dekan...
Mezunlar Ben... diye tekrarlıyor.
Şimdi isminizi söyleyin!
Herkes ismini söylüyor.
Benim için yaptığın fedakârlıklara müteşekkirim.
Hep bir ağızdan tekrarlıyor mezunlar...
Benimle gurur duyacaksın.
Ama istediğin gibi biri olabilmem için...
Velilerin merakla beklediği son cümle can yakıcı:
...lütfen beni bırak!
Sonra Dekan velileri ayağa kaldırıyor. Onlara oğullarının yüzüne karşı Seninle gurur duyuyorum dedirtiyor. Ve aynı cümleyi tersten okuyor:
...ve istediğin gibi biri olabilmen için...
...seni resmen...
...bırakıyorum.
Veliler gözyaşları içinde tekrarlıyor.
Bir oğlun yuvadan kanatlanış töreni adeta...
Erkekte arzuladığı değişimi başaramayan kimi kadınlar, onu oğullarında yaratmak ister.
Ama bu hırs, oğulların Ben ayrı bir varlığım direncine toslar.
Ve çoğu zaman, istenenin tam tersi sonuç verir.
Erkek çocuk, annesine direnerek büyür.
Anne ısrar ederse, o direnç, oğlanda karaktere dönüşür.
Ve erkekte değişim ümidini çaresizce gelin devralır.
Bu kısır döngünün kırılabilmesi, oğulların kendi ayakları üzerinde durabilmesi, değişebilmesi için biraz mesafe şarttır.
Maharet, Lütfen beni bırak diye haykırmadan, onu koltuğunun altından uçurabilmek, kanatlandırabilmektir.
Sağlam karakterler, biraz da bunu başarabilmiş annelerin eseridir.
CAN DÜNDAR
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?