Biz nolucaz yaşlanınca ya :(

Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile getiremeyendir sanirim. Benim fikrim.bu
 
Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile getiremeyendir sanirim. Benim fikrim.bu

Onu diyenlerden biri benim.
Nasıl bir genelleme bu.
Dile getiremeyenmiş.
Kimden korkacağım çekineceğim de böyle diyeceğim.
Hiç aklıma gelmedi böyle bişey yapmak.
Kişinin fikri neyse zikri de o derler.
Bu yöntemi bilmem ben.
 
yazılanlar ışığında şimdiden çooooooook çalışıp bi apartman almalıyım heralde diye düşündüm ben oturacağım oğlumla gelinim oturacak gelinimiz saksıda yetişmediğinden ve ondaki ana babada benim kadar kıymetli olduğundan bi dairede onlara, kardeşleri de düşünmek lazım, apartman olmazsa büyükçe bi ev alıp kızlı erkekli yaşamalıyız
ya da arkadaşlar mantıklı olup evlatlarımızın sahibi olmadığımızı onların bize Allahın bi lütfu bi emaneti olduğunu, günü gelince kendi yuvalarını hayatlarını kuracaklarını ki evlenmek zorunda da değiller kabullenmeliyiz, yetiştireceğimiz evlatları vatana millete hayırlı merhametli bireyler olarak yetiştirirsek onlar zaten bizi ararda sorarda gelirde giderde, lakin bunun da sınırı olur iş var güç var çoluk var çocuk var ben eşimin işi dolayısıyla ailemden 1100 km uzaktayım annem şeker hastası babamda 53 yaşında eşimi bırakıp gideyim mi yanlarına napayım, hayat böyle gerektirdi ve burdayım ilerdede çocuklarıma nasıl kapılar açılır bilemem belki yurtdışına giderler, bana baksın sigortam olsun diye doğurmıcam bu çocuğu onu biliyorum
 

ben sizin gibi düşünüyorum muhtemelen annem yaşlarındasınız . kalabalık bi aileyiz ne annem ne kayınvalidem bu yaşları yalnız geçirmiyor hep beraber mümkün olduğunca onların yanındayım bazen eli ayağı oluyorum annelerimin ve onlarda evlatlarıyla torunlarıyla beraber yani biz çok mutluyuz umarım yaşlanınca eşimle torunlarımızı sever evlatlarımızla güzel akşam yemekleri yeriz....
 

Bende annemden uzaktayım. Erkek kardeşim de var onunla kalıyor. Zaten maddi durumu ayrı ev açmaya müsait olmadığından evlenince birlikte oturacaklar. Annem bana da gelecek orada da kalacak. Aynı evde cümbür cemaat yaşamak değil ama evler yakın olabilir yemeğini yaparsın temizliğini yaparsın göz kulak olursun. Zaten sizin aileniz için şu an bakılması gerektirecek bir durum yok teyzem şeker hastası 57-58 yaşında üst katta gelini var zaten kızı yok oğulları var biri yurtdışında biri başka şehirde biri daha evli değil yanında olanda üst katta mecbur gelin eline bakacak şu an baklavasında açar hamuruna evinin temizliğini de yapar bizim tartıştığımız yapamayacak duruma geldiği zaman ne yaparsınız. Gelin ben bakamam deyip huzurevine mi gönderecek. Kaynanasının evinde kalıyor kocası babasını işinden ekmek yiyor evindeki her eşyası teyzem tarafından özenle alıdı ne istese en iyisi ama o da diyor bakmazlar bakacak birini bulurum diye çok gururludur. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım anneniz yaşlandı babanız Allah geçinden versin vefat etti ya da tam tersi eli ayağı tutmuyor yemeğini yapamıyor başkasına muhtaç yani anne ben uzaktayım eşimi de düşünmem lazım diyerek huzurevi teklifi mi yaparsınız. Sadece meraktan soruyorum. Kimse sigorta diye doğurmaz doğuran var onları bende desteklemiyorum. Ben yaparım kaynanama da anneme de kendi çocuğum yapar mı yapmaz mı ben bilemem aynen veririm parasını baktırırım kendime. Tek söze tahammülüm olmaz çünkü. Hayat böyle gerektirdi demek bana göre değil sadece. Ekmeğim yurtdışında olsa neyse ama aynı ülkede ben şahsen bırakmam kendi evimde de olmasa yakınıma alırım.
 

öyle bi durumda annemi yanıma alırım, eşimede kendi ailesinin alt katı üst katı ya da aynı daire nasılsa o şekilde oturmayı teklif ederim, çünkü eşimin -ki asla öyle biri değildir ben derimde o gene demez ama- ilerde vay annen bizimle kalıyo diye laga luga yapmasına dayanamam belki söylenebilecek bi söz için cümbür cemaat oturmayı ben teklif ederim, kafamda böyle bile adillik eşitlik anlayışı var ben gelinlik vs bakmaya annemle gitmeyi çok istemiştim ama kaynanamı yanımda istemediğimden ve eşime benimki gelsin seninki dursun diyemeyeceğimden ikisinide istemiyorum sizi demiştim, ayrıca huzurevine niye bu kadar taktın anlamadım
 
Yani şöyle düşünün tabii ki teminat olarak yapılmamalı çocuk bana bakar diye ama o insan canından can katmış size yememiş yedirmiş, belki giymemiş giydirmiş, uykusuz kalmış, hasta olunca sabahlara kadar başında beklemiş. İyiliğin sağlığın için yetiştirmek için kendi hayatından vazgeçmiş büyümesi, okula gitmesi, dersleri, sınavları ,dertleri, evlenmesi vs. her anında yanında olmuş. Zaten evlendikten sonra da yada üniversiteye gitmeye başladığında onda hastalıklar baş göstermeye başlamış gençlik gitmiş. Sonra ben koca alıcam, ya da eşim kendine eş alacak biz artık ayrı bir aileyiz diyecek ki buna da eyvallah elbette ayrı bir aile olmak lazım. Anne romatizmaydı, kireçlenmeydi, şekerdi, ilaçlardı derken en ufak işini yapamaz hale gelecek tıpkı biz bebekken birşey yapamadığımız gibi yaşlanınca insanlar bebeklik haline geri dönerler. Ama yürümem için elimden tutan, ağzımdan tek kelime duymak için taklalar atan, neden yürümedi konuşmadı diye dertlenen annemi babamı ama benim kendi hayatım var hayat böyle gerektirdi deyip huzurevine göndericem gözümden uzağa başkalarına emanet edicem beni 10 dk komşuya bırakamayan annemin hizmetini başkasının görmesine göz yumucam. İşim gücüm öyle çok olacak ki toplantılar, ev, çocuk annemi haftada bir belki görücem görmücem o da halini hatrını sorup gidicem zamanım yok dicem annem ne diyecek sen mutlu ol da yavrum önemli değil diyecek gerçekten öyle düşünecek ama içindede ayrı fırtınalar kopacak. Bir de olaya bu açıdan bakmanızı rica edicem belkide son nefesini bir yabancının kollarında verecek. Çok duygusal girdim olaya belki ama benim görüşüm bu kimseyi de kınadığım yok. Herkesin hayat tarzı kendine.
 

Ben kendi görüşümü dünde söylemiştim bana göre huzurevi yalnızlıktır şimdi başka yazıda yazdım işte bu yüzden huzurevlerini soğuk buluyorum önceden huzurevi yokmuş ki zamanın şartlarına göre talepten yapılmış böyle bir şey söz konusu bile olmazmış. Dediğim gibi bu benim şahsi görüşüm vay sen nasıl huzurevine bırakırsın vicdansın hayırsız tühh demeye hakkım asla olamaz. Kimsenin olamaz. Eşit davranılmalı elbette her iki tarafa da. Ben kendi annem açısından söylüyorum huzurevine bıraksam eyvallah der sen mutlu ol der ama gel de içine sor iki günde biter gider. Öldükten sonra keşke demek istemiyorum.
 

canım kimsenin kimseyi huzurevine falan bıraktığı yok bende sana bi örnek vereyim benim babannem gayette sağlıklı olmasına rağmen tembelliğinden yıllardır annemin başına kalma sevdalısı, tembel olduğunu babam der yani gençliğini biliyorum ben onun diye, şimdide eli ayağı tutuyo babamada inşallah ölün gelir diye evlerden uğurlayan bi kadın, napsın annem ayy yaşlı diyip birlikte mi otursun çok pembe tablolar çiziyosun ama kaynanasından kayınpederinden sıkıntı çeken hiçbi gelinde gelsin bakayım demez, iş oraya gelirse herkes eşinden boşansın herkes kendi ailesine baksın o zaman bu da bi çözüm, herkes o kadar ılımlı olsa burda bu kadar kaynana konusu olmaz
 
50 yaşındayım...eşim sağ olduğu müddetçe sırtım yere gelmez ama insanlar çift çift gitmiyorlar maalesef.....eşimden geri kalırsam işim zor çünkü geceleri yalnız kalamama gibi bir takıntım var....köpek alırım falan diyorum ama onun da temizliği zor...titiz bir insanım...çocukları da rahatsız etmek istemem....geriye kaldı kaliteli bir huzurevi...oradada yalnız tek odada kalmaya korkarım gerçi...ayy benim işim zor vallahi...nerden gördüm ben bu konuyu:18::18::18:
 

Evladım bana baksın dünyaya getirmedim,onunda bir hayatı ailesi olacak ileride.
Bir laf vardır.
Ne ekersen onu biçersin diye.
Herkes yerini bilecek ki,sorun yaşanmasın ileride.
 
henüz bir evladım yok ama oluncada evladımdan bana bakmasını beklemem
elden ayaktan düşmeden de vefat etmek isterim
eşimden geri kalmak ta istemem

ama bu demek değilki elden ayaktan düşen büyüklerimize bakmayacağım her ne kadar sevmesem bile allah rızası için bakarım kim olursa olsun mıymıy olmayan yaşlıları çok seviyorum ama sürekli şikayet edenlerden ise tam tersi
tabi bunu benim gözüme sokaraktan beni bak beni bak diye yapmayacaksa
 
Ayrica ben huzur evine giderim diyen kendi annesinin yada kvsinin de huzur evine gitmesini isteyen ama dile sanirim. Benim fikrim.bu

o zaman fikrinizi değiştirmek için çok da geç değil, sonuçta öğrenmenin yaşı yok.. kaldı ki biz de "çocuklarının yanına gitmek isteyenler, aslında gelinlerine dünyayı dar etmek isteyen, oğullarını paylaşamayan, kaynana ruhlu tipler" diyebilir miyiz o zaman? kaldı ki istesek dile getiririz, burada kimse cadı avcılığı yapmıyor değil mi?
 

gençken yalnızlık zor değilde yaşlanınca zordur muhakkak ne diyeyim inşallah şöyle bol torunlu dinç bir yaşlılık geçiririzde sorun olmaz :))))
 
Bizim toplumda çocuk yaşlılık günlerinin teminatı olarak görülüyor.

Altlı üstlü beraber oturma mevzusu da bu yüzden ortaya çıkmış bence.
 
Paylaşıldı mı bilemiyorum ama bu konu ile ilgili
Can Dündar'ın çok güzel bir yazısı var.
Bu yazı erkek evlatlar üzerine,
fakat hem de erkek hem de kız evlatlarımız için düşünmeliyiz ...


ANA İLE OĞUL
Katılır mısınız bilmem; derler ki: “Erkek kadınla hiç değişmeyeceğini umarak evlenir; kadınsa erkeği eninde sonunda değiştirebileceğini umarak...
Sonuç, her ikisi için de hayal kırıklığıdır:
Kadın çabuk değişir; erkek hiç değişmez.
Ve kadın, arzuladığı erkeği oğlunda büyütmeye çalışır.”
İlginç bir tez bu...
Dikkatli okunduğunda bir paradoks kendini ele veriyor:
Tez doğruysa o değişmeyen erkekleri de her kadın kendi eliyle yetiştiriyor demektir.
Neden olmuyor?
Sanırım cevap, ana-oğul ilişkisinin karmaşasında saklı...
Cloeen Sell’in Bir Fincan Huzur” kitabında (Arkadaş, 2010) “Anneler ve oğulları için yazılmış öyküler” var.
Birçok öyküde, bahsettiğim sorunun tezahürleri yazılmış.
Çoğu anne, oğlunu istediği kalıba dökemediğinden dertli...
Barbara Marshak, sık rastlanan bir ergen tavrını işlemiş:
6. sınıfı bitiren oğlu, okula giderken onu yanında istemiyormuş. Servise bindirirken, “Yanımda durma” diye bağırmış bir gün...
Annesi az öteye gidince “Biraz daha uzaklaş anne” diye seslenmiş.
Epey uzaktan izlediğinde de “Anne eve dön” diye kızmış.
Marshak, aynı yaşta kendisinin de annesinin okula gelmesinden duyduğu utancı hatırlıyor.
Öyküsünün adı:
“Şimdi biraz mesafe gerek.”
Bir başka “mesafe” öyküsü Jeannette Valentine’dan...
Oğlunun mezuniyet törenini anlatıyor.
Dekan, velileri selamladıktan sonra öğrencilere dönüp “Mezunlar lütfen ayağa kalkın” diye bağırıyor.
Mezunlar ayaklanıyor.
“Şimdi dönüp velilerinize bakın” diyor Dekan...
Oğullar, yüzünü arka sıralardaki velilere doğru dönüyor.
Dekan diyor ki:
“Beyler, şu an sizi büyütenlerin huzurundasınız. Onlar sizi ilk günden itibaren sevgi ve anlayışla destekledi. Şimdi onlara, önünüzdeki yeni hayata hazır olduğunuzu söylemenizi istiyorum. Lütfen benden sonra tekrarlayın.”
“Ben...” diyor Dekan...
Mezunlar “Ben...” diye tekrarlıyor.
“Şimdi isminizi söyleyin!”
Herkes ismini söylüyor.
“Benim için yaptığın fedakârlıklara müteşekkirim.”
Hep bir ağızdan tekrarlıyor mezunlar...
“Benimle gurur duyacaksın.”
“Ama istediğin gibi biri olabilmem için...”
Velilerin merakla beklediği son cümle can yakıcı:
“...lütfen beni bırak!”
Sonra Dekan velileri ayağa kaldırıyor. Onlara oğullarının yüzüne karşı “Seninle gurur duyuyorum” dedirtiyor. Ve aynı cümleyi tersten okuyor:
“...ve istediğin gibi biri olabilmen için...”
“...seni resmen...
“...bırakıyorum.”
Veliler gözyaşları içinde tekrarlıyor.
Bir oğlun yuvadan kanatlanış töreni adeta...
Erkekte arzuladığı değişimi başaramayan kimi kadınlar, onu oğullarında yaratmak ister.
Ama bu hırs, oğulların “Ben ayrı bir varlığım” direncine toslar.
Ve çoğu zaman, istenenin tam tersi sonuç verir.
Erkek çocuk, annesine direnerek büyür.
Anne ısrar ederse, o direnç, oğlanda karaktere dönüşür.
Ve erkekte değişim ümidini çaresizce gelin devralır.
Bu kısır döngünün kırılabilmesi, oğulların kendi ayakları üzerinde durabilmesi, değişebilmesi için “biraz mesafe” şarttır.
Maharet, “Lütfen beni bırak” diye haykırmadan, onu koltuğunun altından uçurabilmek, kanatlandırabilmektir.
Sağlam karakterler, biraz da bunu başarabilmiş annelerin eseridir.
CAN DÜNDAR
 
Son düzenleme:

Kesinlikle çok güzel bir yazı ve sonuna kadar katılıyorum. Yurtdışında 18 yaşına geldimi aile çocuklarına karışmıyor çoğu işlerde çalışıyor, arkadaş çevreleri özgürlükleri farklı ve özgüvenleri de elbette müthiş. Neden Avrupalılar daha iyi yerlere geliyor çünkü kendinden emin kendinin bilincinde. Bu çok farklı, yaşlanınca aileye bakmak çok farklı. Benim annem çok otoriterdi fazlasıyla. Bne kardeşime bakıcılık yaptım çoğu zaman, arkasaşlarım gezer ben evde otururdum zaten öyle tek başıma ya da arkadaşlarımla gezme çağım gelmeden 5. sınıfa giderken annem babam ayrıldı daha da beter oldu. Gençliğimi hiç yaşayamadım arkadaşlarımla cafeye gidip muhabbet edemedim hem maddi sorunlar hem anemin babamın başımızda olmayışından dolayı çevreden korkusu alt kata inerken bile çalışan annemi arardım. Ha gezemezmiydin annemde gizli elbet yapardım ama yapmadım. İstanbul gibi yerde en yakın yerleri, araçla nasıl gidileceğini bile bilmezdim. Özgüvenim yoktu. Çok sıkılıyordum annem tarafından çalışmaya başlayınca da aynı şekilde oldu ama birazcık rahattım o nedenle yaşlanınca anneme kaynanama kayınpederime bakarım diyorum. Ama evladıma özgüvenini kazanması için elimden geleni yaparım kendi kanatlarıyla uçması için çünkü zorluğunu yaşadım. En küçüklüğünden itibaren önce oyuncaklarını sonra kıyafetlerini kendi seçmesi özgürlüğü tanırım, kendini geliştirmesi için heryeri boyamasına da izin veririm, kötü not aldığında dövmek bağırmak yerine konuşurum, sosyal çevresi olması için herşeyi yaparım belki şehir dışında okuıyacak belki yurtdışında ben hep gurur duyarım bana bakacak mı diye asla düşünmem bakarsa bakar bakmazsa eşimle yettiğimizde yemedik mi eşim erken mi gitti ya bir kadın tutar ya emekli maaşımı verir huzurevinde kalırım. Çocuğuma psikolojik baskı yapmam eblat büyütte hayrını gör filancanın çocuğu annesini huzurevine göndermiş, vay işte sen bana bakacak mısın büyüyünce, şimdi ben sana bakıyorum bakalım büyünce sen ne olucan asla demem. Sırf bu nedenle bakmasını istemem kızımda olsa oğlumda ama ben bakarım aileme o başka isteerek bakarım vicdanen bakarım. Kimseye emanet edemeyeceğimden bakarım annem mecbur bıraktığından değil.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…