Sizi, bir zamanlar sizin durumunuzda olduğum için çok iyi anlayabilirim. Bölümümün hem sıralama, hem de akademik başarı açısından en iyi üniversitesinden mezun olup küçücük bir şehirde çalışmaya başladım on küsur sene önce. Burada pub'ı geçtim, kafe konsepti yoktu, her yer çay bahçesi. İnternetten alış verişin yaygın olmadığı yıllardan bahsediyorum, şişman olduğum için popoma giyecek don bile bulamıyordum.

Üstüne üstlük çalıştığım kurumda ve birimde kimseyle anlaşamıyordum, herkes bana zorba geliyordu. Majör depresyon, distimik bozukluk ve tükenmişlik sendromunun alasını yaşadım. Terapiye başladım ve şu farkındalığı kazandım:
Mutluluk içimizde! 
Beni zorbaladıklarını düşündüğüm üstlerimin çoğu aslında kötü bir üslupla beklentilerini ve eleştirilerini dile getiriyorlarmış. "Beni anlamıyorlar" dediğim iş arkadaşlarımı aslında ben anlamak için çaba sarf etmiyormuşum. Şehir küçük evet, ama ben burada kendi mutluluk alanımı yaratabilirmişim. Kendi mutluluğumu kendim yarattım da, ne zaman şikayet etmeyi bırakıp çözüm odaklı (ya da en azından nötr) yaklaştım, hem işimle hem de insanlarla aram düzeldi. Şu an çok iyi ve huzurlu bir hayatım var bu küçük şehirde.
Kardeşim de biraz sizin gibi. Üniversite okuduğu büyük şehirde mutsuzdu, o şehir onun için çok ruhsuz, kimliksiz ve soğuk bir şehirdi, üstelik okulu da berbattı. Mezun oldu, "ruhu ve kimliği olan, sıcak bir şehir"de, "çok köklü" olarak tabir ettiği bir üniversitede yüksek lisansa başladı. Ama ne şehir ne de insanlar beklediği gibi çıkmadı, hiçbir dönem arkadaşı onu anlamıyor, hiçbir hocası ona akademik olarak bir şey katmıyordu. Daha büyük bir ile çalışmaya gitti, orada da alt/üst hiçbir meslektaşından memnun değil, herkes onun kötülüğünü düşünüyor, herkes onun kuyusunu kazıyor, üstelik şehir de çok kaotik ve yorucu. Şehrin kaotikliğine katılıyorum ama "kuyumu kazıyorlar" dediği şey, termin tarihi gelen işi aksatmasının üstlere aktarılması, "kötülüğümü istiyorlar" dediği şey de "X bey, bu form yanlış, güncel formları bulup doldurun" denmesi gibi şeyler. Zaten çok uzun olduğu için yarım bıraktığı/atıldığı 3 tane
daha yüksek lisans macerasını anlatmıyorum. Yine zaten çok uzattığım için, konuyla ilgili verebileceğim iki üç örneği daha yazmıyorum.

Kısaca, 10 sene bir yerde mutsuz olmak ve alışamamak için çok uzun bir süre, ayrıca "hep ama hep" kötü insanlarla karşılaşmanız da istatistiksel olarak çok olası değil. Kendi içinizde bir şeyleri değiştirmeye başlamadığınız sürece tüm galaksiler aynı hizaya gelse de, karmik yaşam merkezinizin tam göbeğine taşınmış olsanız da, binlerce ritüel yapsanız da mutlu hissetmeniz olası değil.
Bu roman gibi cevabı okurken bozulan gözleriniz için özrü bir borç bilirim.