Buyrun...Terapi Grubumuz :))

farkında mısınız bilmiyorum hepimizde sevgi ve aşkın yanında yoğun bir şefkat duygusu da var, benimkinin de babası küçük yaşta ailesini terk etmiş ardından da vefat etmişti. ağlardı başlarda beni bırakma diye, bir de sen terk edersen kaldıramam derdi, başlarda korkardım çok karanlık gelirdi hayata bakışı buna rağmen bırakıp gidemedim, gitmek istediğimde de hep durdurdu beni gözyaşları ile. aradığı / istediği tek şey sevgiydi, annesiyle arası kötüydü, kardeşleri ondan kopuktu, hiç kimsenin onu sevmediğini, ben eğer onu seversem yaşamak için bir nedeni olacağını söyler Allah'ın beni karşısına bir mucize olarak çıkardığından söz ederdi. ben de sevdim işte, ailesi bile ilgilenmezken onunla işinden doktoruna, psikolojik sorunlarından yiyip içtiğine dek ilgilendim, merak ettim hastalandığında koştum kısacası anne şefkatiyle yaklaştım ve terk etti. 1.5 yıl varlığıma şükreden adam bir günde biz mutsuz oluruz, huzur arıyorum, sen bana güvenmiyorsun diyerek gitti... sanırım onların aradığı aşk değil yaralarını saracak biriydi ve sevilip o yaralar da iyileşince tamamlandıklarını düşünüp yeni sulara yelken açmayı uygun gördüler. sevgiyi aşkı da geçtim emeğime karşılık yaptığı çok büyük bir nankörlük gibi geliyor. kendisini terk eden babasından nefret ederken ve onun gibi olmamaya yeminler ederken aynı onun gibi sevgiyi, aşkı, bir ömür sürecek bir mutluluğu elinin tersiyle itti, sadece facebookta birkaç kadına yazabilme uğruna... yine duygularını sömürecek ne kadar yalnız ve aciz olduğunu anlatıp şefkat göreceği insanları bulabilmek uğruna... benimki özelinde konuşursam eğer sanırım hayattan intikam alma yöntemiydi bu da, belki de herkes onu terk ederken, terk etmenin hazzını yaşamak istedi, belki de o sevgiyle varolmayan özgüveni çarpık bir biçimde gelişip kendine hayranlığa ve egosunun tavan yapmasına neden oldu. tek söyleyebildiğim şu noktada iyilikten maraz doğarmış. ne kadar acı ki hep şuna inanırdım bir insanın yaraları varsa, sevgi açlığı çekiyorsa sevildiğinde o sevginin de kıymetini en iyi o bilir, yanılmışım...
 
farkında mısınız bilmiyorum hepimizde sevgi ve aşkın yanında yoğun bir şefkat duygusu da var, benimkinin de babası küçük yaşta ailesini terk etmiş ardından da vefat etmişti. ağlardı başlarda beni bırakma diye, bir de sen terk edersen kaldıramam derdi, başlarda korkardım çok karanlık gelirdi hayata bakışı buna rağmen bırakıp gidemedim, gitmek istediğimde de hep durdurdu beni gözyaşları ile. aradığı / istediği tek şey sevgiydi, annesiyle arası kötüydü, kardeşleri ondan kopuktu, hiç kimsenin onu sevmediğini, ben eğer onu seversem yaşamak için bir nedeni olacağını söyler Allah'ın beni karşısına bir mucize olarak çıkardığından söz ederdi. ben de sevdim işte, ailesi bile ilgilenmezken onunla işinden doktoruna, psikolojik sorunlarından yiyip içtiğine dek ilgilendim, merak ettim hastalandığında koştum kısacası anne şefkatiyle yaklaştım ve terk etti. 1.5 yıl varlığıma şükreden adam bir günde biz mutsuz oluruz, huzur arıyorum, sen bana güvenmiyorsun diyerek gitti... sanırım onların aradığı aşk değil yaralarını saracak biriydi ve sevilip o yaralar da iyileşince tamamlandıklarını düşünüp yeni sulara yelken açmayı uygun gördüler. sevgiyi aşkı da geçtim emeğime karşılık yaptığı çok büyük bir nankörlük gibi geliyor. kendisini terk eden babasından nefret ederken ve onun gibi olmamaya yeminler ederken aynı onun gibi sevgiyi, aşkı, bir ömür sürecek bir mutluluğu elinin tersiyle itti, sadece facebookta birkaç kadına yazabilme uğruna... yine duygularını sömürecek ne kadar yalnız ve aciz olduğunu anlatıp şefkat göreceği insanları bulabilmek uğruna... benimki özelinde konuşursam eğer sanırım hayattan intikam alma yöntemiydi bu da, belki de herkes onu terk ederken, terk etmenin hazzını yaşamak istedi, belki de o sevgiyle varolmayan özgüveni çarpık bir biçimde gelişip kendine hayranlığa ve egosunun tavan yapmasına neden oldu. tek söyleyebildiğim şu noktada iyilikten maraz doğarmış. ne kadar acı ki hep şuna inanırdım bir insanın yaraları varsa, sevgi açlığı çekiyorsa sevildiğinde o sevginin de kıymetini en iyi o bilir, yanılmışım...
Yerden göğe kadar haklısın.Keşke bu gerçekleri bu kadar canımız yanmadan anlayabilseydik.Biz Onlara kıyamadıkça Onlar bize kıydılar ve çok doğru bir tespit kimisi terk ederek geçmişten intikamını aldı senin örneğindeki gibi,kimi de zulmederek intikam aldı bende olduğu gibi.Sanırım bilinçaltı bir kıskançlık bile olabilir,sanki bizler sağlıklı ailede büyümenin suçlusuymuşuz gibi bedel ödüyoruz.Merhametle şefkatle yetiştirilmişiz,kıyamıyoruz.Aman diyene kılıç kaldıramıyoruz.Sonra ne oluyor,kaybediyoruz.Ama görünürde,perdenin bilinmeyen yüzünde neler olacak bilemiyoruz...Ki ben buradaki engin yürekli tüm kadınların,bir gün buraya gelip en büyük mutluluklarının o karanlıklardan sonra geldiğini anlatacaklarına inanıyorum...
 
kızlar buhranlardayım, geçmiyo geçmiyo geçmiyo
oturduğum yerde oturamıyorum içim kuduruyo resmen
fırtınalar kopuyoooooooo
Allah yardımcın olsun.İmkan varsa bi ılık duş al,bi dua oku kendini rahatlatmaya çalış lütfen...
 
Allah yardımcın olsun.İmkan varsa bi ılık duş al,bi dua oku kendini rahatlatmaya çalış lütfen...

evet öyle yapacağım birazdan
bu günler geçecek ve bu yaşadıklarımızı allah görüyor , onun adaleti var
zor geçiyo bazen kimseye anlatamıyosun bunu , herkes yeter artık daha aynı konu mu diyo gözleriyle
iyiki varsınız kızlar :kkk:
 
evet öyle yapacağım birazdan
bu günler geçecek ve bu yaşadıklarımızı allah görüyor , onun adaleti var
zor geçiyo bazen kimseye anlatamıyosun bunu , herkes yeter artık daha aynı konu mu diyo gözleriyle
iyiki varsınız kızlar :kkk:



üzülme demek kolay biliyorum... bende yasadim birdaha yasamak aslaaa istemem.. ama eden bulur!!
 
Son düzenleme:
Konunu şimdi okudum canım.Zerre şüphen olmasın ki yaptıklarını ödüyorlar.Kalpler Allah'ın eviymiş,kıran-yıkan-yağmalayan iflah olur mu hiç...

sizin sözleriniz o kadar rahatlatıyorki içimi
fazlası değil ben ne çektiysem aynısını yaşasın üzülsün yerlerin dibini onlar da görsün
 
Konunu şimdi okudum canım.Zerre şüphen olmasın ki yaptıklarını ödüyorlar.Kalpler Allah'ın eviymiş,kıran-yıkan-yağmalayan iflah olur mu hiç...

sizin sözleriniz o kadar rahatlatıyorki içimi
fazlası değil ben ne çektiysem aynısını yaşasın üzülsün yerlerin dibini onlar da görsün
 
17 yasindayken birisinin ahini fena aldim :18: bir genc adamin o 27 yasdindaydi aramizda 10 yas vardi beni seviyordu ama ciddi anlamda ya cok sevildim ama cocuk kafam anlamadim.. onu sevmedigim halde umutlandirdim cünkü ilgi görmek hosuma gitmisti.. sevgili olmadik ama mesafede koymadim.. hep üzdüm.. aglattm.. sanirim onun acisini cektim ben.. halen ara ara gelir aklima..
 

ne olacak peki bundan sonra? seni en hassas noktandan yakaladı. onu nasıl sevdiğini de biliyor. bu görüşmeden sonra daha da bırakmaz peşini. kendimi yerine koyuyorum hikayelerimiz de çok benzediği için, bu şekilde bir dönüş ruhuma çok iyi gelirdi, bütün içimin zehiri akar giderdi, ne kadar beklemişliğim özlemişliğim yıpranmışlığım varsa hepsi bir anda biterdi, onu böyle karşımda görmek, beni bırakma demesi, ama ya sonra? sana bir şey diyeyim mi, ben de bir kez duydum bu cümleyi ondan. beni bırakma. beni çok yaralayan , bizi bitirme noktasına getiren bir davranışından sonra ilk kez gerçekten ayrılma kararı aldığımda karşımda ağladı. sağolsun, bir kez ağladı benim için! ne kadar içtendi o an bilmiyorum, ama inandım. inanmak istedim. saçlarından öptüm onu. ben de ona hep söylerdim, seni çocuğum gibi seviyorum diye. hep saçlarından öperdim saçlarını okşardım. ellerimle yemek yedirirdim kalabalıklarda dahi olsak. ona birşey olacak diye hep ödüm kopardı. neyse.. sonuçta döndüm. sonra ne oldu, öncekinden daha da kötü. hiçbir şey iyiye gitmedi.
ilgisizliği sevgisizliği iliklerime kadar hissettim. gitmek istediğimde izin vermeyen, sevmiyorsan söyle diye haykırdıığımda seviyorum diyen ama gözümün içine bakmayan artık beni gözden çıkarmış bir insandı sonlara doğru. biten bir şey yeninden başlamıyormuş bunu öğrendim. iyi düşün. nasıl içinin kavrulduğunu tahmin ediyorum. ama lütfen iyi düşün.


Kizlar hepimiz birbirimize neden bukadar benziyoruz ???
BU yazdiklarini ben yazmis olabilirdim
Aylardir ilgisiz sevgisiz, uzak soguk,
ama sorsan seviyor, sadece kafasi karisik, yada sorunlari var,
ama gözden cikarmis aslinda..
of nebileyim ya aptallar, bizi cok ariyacaklar ben bundan eminim !


Nevcim neler olmus öyle ???
Kapina gelmis resmen,
oturmus konusmussunuz aslinda iyi olmus, simdi biraz kafan karisik ama sonra rahatliyacaksin emin ol
bende öyleydim,
ayrildim, bütün baglari kopardim,
ve 1bucuk-2 ay komple sessizlik vardi, citi cikmadi, haber almadik birbirimizden,
sonra bir aradi, benim dünyam batti sanki yeniden,
ne oldugumu nerden geldigimi sasirdim, hayatimin shokunu gecirdim cünkü beklemiyordum,
o an kafam öyle karisiiktiki, ne yazacagimi bilmiyordum ne diyecegimi bilmiyordum, nasildim? bilmiyordum,
o an sorsan adimi söyliyemezdim o derece tuhaflasmistim aptallasmistim,
ama sonradan daha iyi oldum,
artik sokaga cikarken saga sola bakmaktan kurtulmustum, karsimami cikacak diye arabalarini görürüm diye etrafa bakmaktan kurtuldum,
otobüse binerken, bizim gölün kenarindan gecerken (hep orda otururduk) otobusun sol tarafina geceyimde orayi görmiyeyim, bakmiyayim diye yer secmekten kurtuldum,
kafamdaki deli sorulardan kurtuldum,
cok sükür daha iyiyim artik,
insallah hepiniz iyi olursunuz, sende nevcim,
dön diyemem sana, cok zor seyler yasadin ve güvenini cok sarsti, konunu iyi biliyorum,
sans da ver diyemem, bu senin gönlünün ve mantiginin bilecegi is,
iyice herseyi tart ölc bic,
ama herseyden önemlisi, sevgisinden emin olmalisin,
eger birgün gercekten sevgisinden emin olursan, iste ozaman birakmassin
ama emin olmak hic mümkün olacakmi onuda bilmiyorum tabi..

neyse kizlar size bu sarkiyi armagan etmek istiyorum, neseniz yerine gelsin :) biraz bizi anlatiyor


Selim Gülgören - Tarihe Gömdüm (2012 Orjinal) - YouTube
 
Saat 12.13. Telefonuma bir mesaj düşüyor: “Sana bir mail yolladım.”

Yazımı yazarken çalan telefon, gelen mesaj birkaç saat ilgimi çekmez ama bu mesaj öyle bir arkadaşımdan geliyor ki...
Üstelik öyle mail’le filan uğraşmaz, patır patır söyleyiverir içinde biriktirdiği her şeyi.
Beş yaşında bir kız çocuğunun neşesiyle altmışında bir yaşlı kadının görmüş geçirmişliği ile yaşar hep. Görmüş, geçirmiştir çünkü.
Sürgünde bir babanın özlemi ve merakıyla büyümek ve daha on dokuz yaşındayken anneyi toprağa vermek kolay değildir zira...

“Ben yıkılsaydım anneannem ölürdü” diyerek “hayattaki tek varlığım anneannem” diye dik durabilmek, “onun evladı gitti, benim annem” düşüncesiyle cesur kalmayı öğrenmek zor iş...

Diyordu ki sevgili arkadaşım mektubunda...

Sana bir şarkı söylemek isterdim, “şekeri seviyorum” yazılı bir tişört giyip... Oysa bu sabah bir anneye ihtiyacım var. Göğsümün ortasına kanlı bir dövme yaptım; “acıyı seviyorum” yazıyor... Dün gece ve bu sabah yürekleri hafiflesin diye insanların, gidiyorum sevdiğim adamın yüreğinden. Dizlerim titriyordu uzun zamandır. Kırdım ayak bileklerimi... Tanrı başka kadınlara ortalama sevdalar hediye etti. Bize bu ortalama sevdaların mutsuz erkeklerini sevmek düştü. Kara, mutsuz bir ağaç ne bilsin bahar olmayı, çaputlarla bezenmeyi... O ağacı sökmesinler diye kökünden, bulut olmaya karar verdim. Üstünde ağlayıp, yeşil dallar açtıracağım sandım. Oysa gücü yok sevdiğimin, çok korkuyor. Elleri terliyor... Kıyamadım anneciğim... Bu sabah seni düşünerek uyandım, bu sabah sen benim annem ol, olur mu? Koca gözlerim ağlıyor. Cemal Süreya’nın yürüdüğü bir Moda sokağında bir kız çocuğu ağıtlar yakıyor yani kendi dilinde... Ben acıyı sevmem biliyor musun? Mutlu olmayı çok isterdim... “Sinema, aşk ve sen” diye bitirdim son mesajı... Alınterimden ayırmak istemiyorum onu... “Bırak kanatların olayım” demiştim, yüksekten korkuyormuş, ne bileyim... Ben anladım ki gerçekten sevmişim anne. Ama şimdi gitme vakti... Annenin tahtı kızının bahtı olurmuş... Ben yine gidebilme ihtimali olan bir adamı sevdim... “Kelebek oldum ben” demiştim. Bu sabah öldü kelebekler... Kurutup papatyalarla beraber, kirpiklerimin ucuna astım kelebeklerimi... Bir oğlum olursa adı belli artık... Kanatları olan, özgür bir çocuk olacak. Güzel resimler bekliyor bizi, güzel hikâyeler... Canı sağolsun herkesin... Bir türkü diyorki: “Her akşam aynı hüzün/ yol gözler iki gözüm/dış kapıda beklerim/ avcum içinde yüzüm...
Sen gelmezsin bir türlü/nice dertleri çektim/ bu başka türlü...
Yar sevmedim üstüne/bilmedim bana kastın ne/bu hayat senin diye/ beni üzdün niye/ unutamam seni yar
Bugünün yarını var/beraber mutlu geçen günlerimiz var...” Türküler söylendikçe, bir ana kızına sarıldıkça, yağmur yağdıkça Leyla olmaya gönüllüyüm. Bana bıraktığı kalbi avuç içlerimde. Allah’a avuç içimde bir kalp ile dua ediyorum artık... Bil ki bu kız çocuğu yürek yarası ile çok güzel yollara yürüyecek ve sen yanımda olacaksın hep... Günaydın bu sabahımın annesi...




Bir yıl önce olsaydı; beş, hatta on yıl önce bambaşka şeyler düşündürürdü arkadaşımın iç kanaması bana...

“Bırak gitsin, sevmek tek kişilik” derdim. “Aşk zaten hastalıklı bir hal” derdim. “Sen sevdikçe büyürsün, kadınlar hep daha cesur” derdim. “Kimi sevdiğin önemli değil, önemli olan sevme becerin” derdim.

Ama artık biliyorum ki, artık öğretildim ki “kimi sevdiğin” önemliymiş.

Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış bebeğim. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış...

Sen de “bağışlama” artık, ne olur.

Güzel midir bilmiyorum ama şu anda çekmekten mutlu olduğun o aşk acısı geçecek biliyorsun. Ve bu yaz biz seninle Boğaz’dan geçen gemilere bakarken “gidenleri” sayacağız birer birer... Hoş gör beni, mektubuna buradan yanıt verdim ama öyle aynı ki her şey...

Ama gör şunu Allah aşkına; sen de sevilmek için geldin dünyaya, sevme hakkın buraya kadar, artık yeter!

İclal AYDIN
 
Son düzenleme:
Back
X