Cahil İnsanlarla Çalışmak

Konu sahibi sana hak veriyorum, oturup 7/24 bilim, sanat, edebiyat konuşmayı kastetmediğin aşikar.
Annem babam üniversite mezunu diye, altımdaki arabanın modeli ortalama üzeri diye iş hayatımda şımarık zengin kızı damgası yedim neden çalışıyorsun ki ihtiyacın yok lafına maruz kaldım üstelik bu cümleleri beni yermek adına öyle aşağılayıcı söylüyorlardı ki ben kötü bir şey mi yapıyorum diye düşünmeye başlamıştım. İstifamı istediğim dönemde olayı saldım ve onlar gibi davranmaya başladım giderayak dedikodu ortamında bulundum yapmasam da, ve yalandan sürekli ahlanıp vahlanma numarası yapmaya başlayınca resmen beni aralarına almak için yarıştılar hepsi acınası haldeydi. Şükür ki oradan kurtuldum, ama bu insanlardan her yerde var. Maalesef.
Ama bunda tabiki hayat şartlarının da etkisi var diye düşünüyorum, yani ben iş çıkışı oturup arkadaşlarımla sohbet edebilme imkanına sahibim yada haftasonu sergi , müze gezmeyi seviyorum. Maaşımı gönlümce zevklerime harcayabiliyorum, bir de onlar açısından bakınca hepsi olmasa da bazısı o maaşla bir evi geçindiriyor ve meşgalesi yok evet, eve gidince yemek, çamaşır, bulaşık derken tek sorunu eşi ve eşinin ailesi olabiliyor. Empati yapmaya çalışıyorum sadece.
 
cahil diye görünce bende farklı anladım
bizim iş yerinde her gün siyaset konuşuluyor , belli bir süre sonra oda sıkıyor , şahsen ben sıkıldım
zaten arkadaş toplantıları iş yeri arkadaşları oturup siyaset tarih tartışılıcak alanlar değil bana göre , konuşulunca bazen kavgalar bile çıkabiliyor
 
benim iş arkadaşlarım tarih siyaset konuşuyorda ne oluyor
aramızda kitap okuma yarışı bile var şu kadar kitap okuduk diye hava atıyoruz birbirimize ..
ama söyleyim hepsi cahilin önde gideni , her bilim dalı hakkında bilgileri olsa bile genel kültürleri muazzam olsa bile .
evli bayan makyaj yapamaz gibi lafları var , bir bayan neden makyaj yapar koca tavlamak için diyorlar bunu söyleyen bayanlar üstelik , bana sürekli laf sokuyorlar , evli kadın neden makyaj yapar ki diye alın size kitap okuyon , tarih siyaset tartışan iş arkadaşları ...
 

Size artık bir şey anlatmaya çalışmayacağım, bu size son mesajım, "kim veriyor bu cesareti, bu ne cüret!!"ten öteye geçemiyorsunuz.

Sadece belirtmeden geçemeyeceğim sizin de gördüğüm kadarıyla sık sık bilinçli/bilinçsiz başvurduğunuz bir yöntem olan ad hominem Carl Sagan'ın bahsettiği bir kavramdır, hani şu 9 yaşında okuduğunuz Cosmos'un yazarı.

Bir de son olarak evrim teorisini 11 yaşında okuduysanız en son tekrar bir göz atın derim, çok değişti, hala 11 yaşında değilseniz.
 

Dayanamıyorum bana yazmadınız ama cevap vermek istiyorum.

Ad hominem'i karşılayan Türkçe bir kelime yok. 2 kelime de yok.

Bir de cosmosu 9 yaşında okuduğum için hatırlamamam normal demişsiniz, madem cosmosla ad hominemin alakası yok, neden hatırlamamam normal yazıyorsunuz?

İnternetten araştırmadığınız ithamına da öyle bir karşılık vermişsiniz ki, neyse ben vazgeçtim yazacaklarımdan. Üzülmeyin akşam akşam.

İyi akşamlar dilerim.
 

Türkçe açıklama yapabilir değil mi?
Ayrıca kozmosu okuduğumu iddia ettiğim söylenmiş ben de hatırlamiyor olabilirim çok zaman geçti demek istedim.
Bu konuda iddialı değildim yani.
Ayrıca neden üzüleyim? Güldürmeyin beni yahu üzüldüm tamam siz öyle düşünün.
 
Bilgi ayrıştırıcı mekanizmalarımdan memnun olduğum için beni pek sıkmıyor dedikodu, çok da eğleniyorum, gerçek hayatta bana kayınvalidesiyle olan derdini anlatan kadın, rahatlıyor, ben de rahatlıyorum, bir şey daha öğrendim diye bakıyorum olaya. Sosyal ilişkilerime büyük faydası var bu 3. kişilerden bahsetme halinin, anlatan insanın karakteri hakkında büyük bir gözlem imkanım oluyor, atacağım adımlarımı hesaplıyorum, yanlış anlaşılmaları en aza indiriyorum. Birinin dediği lafı hiç umursamamak veya nedensiz yere sinirlenmek var, bir de *içinden* başına zamanında o olay geldiği için, bu konu hakkında bu şekilde konuşuyorsun ama acını anlıyorum, üstüme alınmıyorum diyerek hayata devam edebilmek, ikisinin arasındaki farkı anlayamazsınız..

İşyeri dedikodusu apayrı bir olay, yapmam, yapana önyargım var. Okuduğum, izlediğim, bildiğim kadarıyla şeklindeki cümlelerle başlamayan ve işle ilgili olmayan bana faydadan çok zarar sağlayabilecek her muhabbet gereksiz, işe ayırabileceğim zamandan çalamam, vicdanen rahat olamam. İşveren nasıl olsa karneme arkadaşlarıyla iyi anlaşmaya not vermeyecek, beni değerlendirecekse tek başıma değerlendirsin ve ne kadar az bilinirsen o kadar tarafsız değerlendiriliyorsun sonuçta.

En güzeli internet o yüzden, öğrenme halinin karşılıklı olduğu paylaşım en güzeli, arkadaşlık sanal/platonik olsa da daha değerli, neyse ki interneti dış güçler icat etti :) hem cahille sohbeti kesmeye bile gerek yok burada, muhatap bile almana gerek yok. Ama gerçekte bu işler değil böyle, zaman zaman tahammül etmek zorunda kalıyorsun beş dakika bile olsa geçersiz olduğu yıllardır bilinen şeyleri, yeni duymuş ve hevesini paylaşana sahte gülümsemem, ukalalıkla anlatana da alaycılığım her zaman mevcut duruma göre, başka türlü susmuyorlar, neden ben halihazırda bildiğimi tekrar tekrar duymak zorunda kalayım ki? O beş dakikayı yeni bir bilgiyle geçirmek varken?

p.s. marx da ağlamıştır bu gece, latin dedeler de.
 
Son düzenleme:


Sayın tesla
Haddinizi aşmayın lütfen.

Bu arada şahsınıza herhangi bir saldırıda bulunmadım. Ne sizi tanırım ne de ne yaptığınızla ilgilenirim.
Sadece tutumunuzu yanlış buldum.
Bilgili insanları çok severim ama kendini beğenmişleri sevmem.
Arada ince bir çizgi var görmeyi bilin.

Evrim teorisi konusunda tartışmaya bile gerek görmüyorum.
Bundan sonra ne yazık ki komplimanlarınıza cevap veremeyeceğim :)
Çünkü on ikiden sonra internetim olmuyor.

Yarın cevap veririm
Tabi eğer konunuz yarına kadar kapatılmazsa :)
 

Hayat şartlarının etkisi olduğuna katılıyorum insanlar hobi edinecek vakit bulamayacak denli hayat meşgalesine düşmüş olabiliyorlar ancak bir şeyler öğrenmeye açık olmamak, dar görüşlülük biraz bunlardan bağımsız bana göre. Günümüzde bilgi ulaşılması kolay ve bedava ama ulaşmak için diğer insanların ne yaptıklarına duyulan merak yok maalesef.
 

Hahah Teslacığımın da sol kulağı baya çınlamıştır sayemde :)
 
Bir de şöyle durumlar oluşuyor

Yaşadığımız deneyimlerden belli şeyler öğreniyoruz ister istemez, öğrenmiyor muyuz?

Yani 10 kere aynı problemi yaşadıysak biriyle, onun çözümü ya aynı hareketi bir daha yapmamaktır, ya aynı kişiye yapmamaktır, ya da o kişiyle görüşmeyi kesmektir.


Cidden insanların dertlerinden, o dertleri çözüm yöntemlerinden, başarısız olsa da denedikleri yöntemlerden inanılmaz şeyler öğreniyorum. Ama inatla aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemenin mantığını anlayamıyorum.

Eşinizden memnun değilsiniz mesela. X'i denediniz olmadı. Bir daha denediniz olmadı. Ya X'ten ya eşinizden vazgeçeceksiniz. 120 kere de anlatsanız derdinizi, insanlar çözüm bulamaz ki.

Sabah akşam, ertesi sabah yine akşam yeniden, sürekli eşinizin denklem olarak aynı sadece örneklem anlamında farklı hareketlerini anlatmanızın ne anlamı var?

Gerçi ben de ne soruyorsam, bence zaten eşini kimse anlatmasın iş ortamında.

Bu da böyle bir anımdır.
 

Evet elbette zaten ben bir kesim adına empati yapabildim sadece. İnsanın içinde varsa bir şekilde kendini geliştiriyor ama malesef toplum olarak dedikoduyu ve başkalarının hayatını merak etme huyumuz var buna ben de dahilim Bir Derdim Var'da vakit geçiriyorum :) Ama bu merak ve ilgi alanlarının dozunu iyi ayarlamak gerek, ayarlamayan gerçekten sevimsiz insanlarla günümüzün çoğunu paylaşarak kendi hayatımızı gerginliğe sürüklüyoruz . Kendi doğrularını mutlak doğruymuş gibi kabul edip bunu empoze eden insanlardan zerre kadar hoşlanmıyorum.
 
Ya bir de inssnlar işyerinde iş arkadaşlarıyla konuşnak zorunda hissediyorlar kendilerini.Ben de zırunda hissediyorum.Yoksa resmi bir ortam oluyır veya olağanın dışında kalmıl oluyorlat.E konuşunca da saçma konuşuluyor özelini açmak zorında kalıyorsun.Sahi iş arkadaşlarıyla ne konuşulur?ilaki özelini açmak zorunda kalıyorsun.
 

Ben de devlet okulunda calisiyorum ve benimle yasit olan sadece bir kisi var 30 ogretmenin icinde. Ben 24yasindayim onlar da ortalama 35 falan. Ve kesinlikle anlasamiyorum. Muhabbet uymuyor. Ozellikle ilk baslarda falan her teneffus hamilelik ve çocuk hastaliklari muhabbetinden gina gelmisti. Ama artik kabullendim bu durumu cunku kendimi soyutlayamam cogunluga uymazsam göz cikigi olmak da var isin ucunda.

Maalesef size tavsiyem kabullenmeniz. Cogu insanin dusunceleri ve ilgi alanlari bu kadar sig iken.
 
Scarlet89 dogru analizler yapmissin. Yasam kalitesi, refahi cok onemli.
Farkli bi yonden bakip guzel tespitler yapmissiniz. Yasam refahi da cok onemli bir faktor burda. Sizinde dediginiz gibi hayatini idame ettirmek icin calisiyor insanlar Turkiye de. Turkiye de yasam sartlari ortadayken acikcasi insanlari elestirmeye dilim varmiyor benim. Asgari ucretle calisip borc odemeye, cocuk buyutmeye calisan, uzun saatler boyunca calisip, geri kalan zamanda anca uyku ihtiyacini gidermeye calisan insan sayisi azimsanmayacak kadar cok Turkiye de. Insan emeginin somuruldugu bir ulkede, bilim, teknoloji, sanat vs de ilerlemeyi beklemek de utopik geliyor bana. Universite mezunu bir ailenin cocuguyla, ilkogretimcvs mezunu bir ailenin cocugunun yasam sartlari, yasam tarzini karsilastiracak olursak, asil farkin orda basladigini goruruz.Sizinle kendimi karsilastirdigimda, benim ailem ilkogretim mezunu bile degiller. Evet cok zorluklarla buyudum. Hayatimda hic sergiye gitmedim. Tiyatroya gitmedim. Muzeye bile lise yillarimda bi kac kere gidebildim. Belki siz ilgi alanlariniz konusunda da egitim aldiniz, almasaniz bile ilgilenebildiniz en azindan. Benim oyle bir imkanim hic olmadi. Sadece kitap okumakla yetinmek zorunda kaldim. Mesela hep piyanist olmak istemistim. Okulda ellerim siranin altinda piyano caliyor gibi yapardim, sira arkadasim bana gulerdi. Yasadigim sehir kucuk bir sehirdi, piyano kursu veren bi yer bile toktu mesela. Hos olsa da oraya para ayirabilir miydim? Hayir malesef. Dedigim gibi cocukluk ve ergenlik yillarimda tek yapabildigim kitap okumakti. (Sadece bu bile toplumdan dislanmaniza sebep oluyor malesef.) Su siralar da psikolojiyle ilgilenebiliyorum.
Hala da hayata tutunma cabasi icerisindeyim. Mesela burda sikca "iki bilim teknoloji dergisi karistirmak"tan bahsedilmis. Ben bu tur dergilere de para ayiracak durumda olmadim hic bi zaman. Is yerine ordan burdan gelen sanayi dergilerini karistirabiliyorum ancak. Dusunuyorum da elimde sadece internet ve tv var imkan olarak. Ha bende bu imkanlari her zaman arastirma yapmak icin kullaniyor muyum? Hayir. Cogunlukla kendi isimle ilgili arastirmalar yapiyorum. Ama ne yalan soylim burda daha cok vakit geciriyorum. Uye oldugum baska forumlar da var ama en cok burda vakit geciriyorum. Dizi de izliyorum. Sorunlarimizdan kacma yolundayiz hep. Bunu da bize diziler, ve bu tur sosyal paylasim alanlari veriyor.
Cok da uzun oldu ama aradaki farki gostermek adina bu karsilastirmayi yaptim. Ben is yerinde is disinda bisey konusma taraftari degilim. Ama tinede ya insanlar tarafindan birseyler paylasmaya cekiliyorsunuz, ya da dislaniyorsunuz. Gercekten calistiginiz yer neresi olursa olsun, gidip iki sohbet edip(dedikodu) biseyler cekistirmiyorsaniz, kesinlikle dislaniyorsunuz. Is den cok entrika pesinde insanlar. Ama yinede kimseye on yargiyla bakmak istemiyorum. Is yerinde dedikodu yapan o insanlar, is disinda atomu parcalamiyorlardir elbette ama belki onlarinda bizim bilmedigimiz farkli ugraslari vardir. Sonucta ben sadece onlarin is yasamini biliyorum. Gerisini bilmiyorum.
 
şuanki işim gayet güzeel muhattap oloma alanı yok ama önceki iş yerim tam fir faciaydı cadıkazanıydı resmen .. benden önce benle ilgili şeyler biliniyordu psikolojim bozulmuştu.. bilgi birikimi ve kültürel konularda fikri olmayan insanlar genlde dedikoduya vuruyorlar.. öğle yemeklerinde didik didik kaçıyorum iş yerindeki kızlardan yok bakıcıları yok evleri birde evli olmayınca hiç sarmıyor.. böyle ruhları sönük tipler saçına tarak değdirmemiş ayyyy bayılazak gibi oluyorum artık bir mazaret uydurdum öğlneleri yemekte telden ingilizce çalışıyorum diyorum ayrı oturuyorum ama belgesel izliyorum .. hem beni bu düzenden uzaklaştırıyor, hem de mutlu ediyor.. inanın ben görmedim ya daha hiç rastlamadım bilgi birikimi gelişmiş muhabbeti sıradan olmayan düzgün kadın ben görmedim .. yanlış yerlerde mi geziyorum acaba?
 

Katılıyorum size. Zaten daha önce de belirttiğim gibi birkaç dakika farkla hep aynı şeyleri yazıyoruz :)

Bence problemlerden biri de insanların dert anlatırken çözüm aramaktan çok karşı saldırıya nasıl geçebilirim psikolojisi. Yani eşi, eltisi, görümcesi her kimse bir kötü söz söylemişse ben ona daha fenasını yapayım da görsün gününü hissiyatıyla mantıktan arınmış duygusal dürtünün esiri olmuş bu davranış gösteriyor ki çoğu kişinin aradığı çözüm değil intikam. Bu nedenle aynı sorunlar defalarca yaşanıyor. Sürekli bunlar üzerine düşünmek, kafayı meşgul edecek başka herhangi bir şey olmaması da ateşi körüklüyor. İstisnai durumlar elbette var, genelleme yapıyorum.

Cehalet mutluluktur sözü uzun vadede yanlış bir önerme, cehalet hayata bütün anlamıyla tesir eden mutsuzluktur :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…