- 18 Kasım 2014
- 2.238
- 5.903
- 168
- Konu Sahibi Duka Tesla
-
- #141
Şöyle bir durum var. Yabancıların dizilerinde yaptıkları esprilerin bile içinde az genel kültür-bilim karışık mesajlar var. Bizim dizilerde de töre, erken yaşta kız evlendirmesi, ihtiraslı aşk bilmem ne. Gide gide televizyondaki diziler Latin dizilerinden daha komplolu olmaya başladı.
Ad hominem ilk kez duydugum bi terimdi. Merak edip baktim da, bu dupeduz turk olmanin bi gostergesiymis megersem. Biz bunu o kadar cok yapariz ki... Hatta yapmadan duramayiz. Belden asagi vurmak deyimi uyuyor bence. Bu kullanilabilir onun yerine.
ben katiliyorum, Turkce'ye son gecen gercekten dogru, guzel ve kullanisli kelime bilgisayardir. Ondan sonra baska nesenelere bulunan kelimeler ya dile yerlesmedi, ya uymadi ya havada kaldi ki, kimse kullanmiyor.
Özel hayat konuşulabilir bence, yani ne bileyim sevgiline bir doğum günü sürprizi yapacaksındır fikir alırsın, çocuğun okula başlayacaktır tavsiye istersin. Bunları garipsemiyorum ancak sadece özel hayat, kim ne giymiş, nereye gitmiş, ne yapmış, ne demiş muhabbetlerine maruz kalmak gerçekten kötü.
Esasında yalnızlığı da seven biri olduğum için aslında muhattap olmamak basit ve acısız bir çözüm yolu ancak bir yerden sonra insanlar nasıl bu kadar boş olabilir diye sinir de oluyorsunuz, cahilliğin bulaşıcılığı sizi ürkütüyor, içiniz sıkılıyor, elde değil :)
Bilgisayar örneği benim de aklıma geldi yazarken :) Bilgisayar başarılı bir geçiş hatta bilgisayarla birlikte gelen donanım, yazılım, komut, geçici bellek, kalıcı bellek gibi kelimeler de kullanılıyor ama son yıllarda böyle Türkçe'ye çevrilip kullanılan kelime ben de hatırlamıyorum.
Teknoloji ile alakasız ama yerleşke var bir de aklıma geldi şimdi.
Medya halki yonlendirdi bence. Tamamen medyanin ac gozlulugu. Turkiyenin durumu ortada. Insanlar yari ac yari tok yasiyor. Medya bu halkin paraya olan zaafini biliyor ve "en iyi is para, guc ve sohret konulu istir" mantigiyla hareket ediyor. Cok eskilere bakiyorum da mesela bizim mahalle, ferhunde hanimlar, perihan abla, sehnaz tango fln. vardi. Simdiki dizilerle ucurum gibi fark var aralarinda. Artik o sicak aile iliskileri iceren diziler kesinlikle tutmuyor. Turk medyasinin disardan yonlendirildigini dusunuyorum. Amac hem yozlasmayi arttirmak hemde paraya para dememek. E boyle olunca da bal tutan parmagini yaladi. Simdi hepsi birbiriyle yarisiyor, her yil sayisiz dizi cekiliyor, bir o kadari 2, 3 bolum sonra bitiriliyor. Ve artik insanlarda alisti bu tur yapimlara. Hep bu tur seyler istiyor. Yani baslangicda halki yonlendiren medyaydi, simdiyse halk medyayi yonlendiriyor.Bizim dizilerde olmazsa olmaz başlıca ögeler; post ağalık düzeni, zengin aşiretimsi aileler, konaklar, hizmetçiler, aşırı saf ve iyi bir kız, sürekli ona kötülük yapmayı planlayan şeytani bir karakter, holding veya toprak sahibi insanlar...Bak cehalet Türk dizilerinde bile var, sürekli insan hayatı ve entrikalar üzerinde dönen konular işleniyor bir tanesinde bu para basan holding ne iş yapar, konumlandığı temel alan nedir, içerisinde kim ne görevde çalışır, ekonomik hamleleri nelerdir, bu değirmenin suyu nereden gelir anlatmıyor. Varsa da ben bilmiyorum.
Düşünüyorum diziler mi Türk halkına göre şekilleniyor yoksa Türk halkı mı izlediği dizilerle uyuşuyor karar veremiyorum.
Yabancı dizilerle ilgili de söylediklerinize katılıyorum -ki yabancı derken elbette Brezilya dizileri değil kastettiğimiz- konunun tümünü kaplamasa bile tarihi karakterlere göndermeler, dini ve siyasi çıkarımlar, iktidara ve topluma yönelik eleştiriler oluyor hep. En azından izlediklerimde var.
Seviye çok yükselmişdüşüreyim biraz, sevgiliye doğum günü hediyesi fikri almak kadar saçma bir isteği az görüyorum günlük hayatta, yahu o senin sevgilin, en çok sen tanımıyor musun onu? Lafa gelince, hayatın, herşeyin, paylaşımın en üst seviyede olduğu veya olması gerektiği bir insan, nasıl bilebilir ki başka bir insan onun daha çok neye mutlu olacağını, sen neresindesin ya bu ilişkinin? Başkasına sorup atıyorum saat almak aynı sünnet çocuğuna saat almak gibi, sevinsin gariban.. Hiç mi dinlemedin bu insanı? Hiç mi konuşmuyorsunuz ya başka insanların sevgililerine ne hediye aldığı ve müthiş sevginiz dışında bir şeyi, neyi sevip neye mutlu olacağının nasıl farkında olmazsın da fikir arayışındasın? Bu kadar mı yokluklar içinde ilişki yaşamaya uğraşıyorsunuz.
elmek - email yerine yerleşebilirdi belki ama olamadıBilgisayar kelimesi de yanlış hatırlamıyor isem yine teknolojik altyapısını sağlayan hocanın ürünüydü, yine teknolojiyi bulan/getiren ismini de koyar durumu var yani.
Hahah sevgiliye doğum günü hediyesini örnek olsun diye yazdım ama aklıma geldi bir şey anlatayım. Ben sevgilimle tanıştıktan 2 gün sonra doğum günü olduğunu öğrendim. Kitap okumayı seviyor diye gidip bir kitap aldım ve laf arasında yazardan bahsettim, sevip sevmediğini sordum. Genel olarak sevdiğini ama yalnızca bir kitabını saçma sapan bulduğunu ve hiç sevmediğini söyledi vee evet o benim aldığım kitaptı, çantamda duruyordu. O sözün üstüne nasıl saklayacağımı, kitabı nerelere koyacağımı bilemedim. Eğer bir arkadaşına sorup fikrini alsaydım muhtemelen bu bilgiye sahip olacaktım :)
Bu arada e-mail yerine e-posta geçti yine fena değil. İsim babası Hacettepe'den bir hocaydı diye biliyorum, Aydın Köksal imiş.
ben katiliyorum, Turkce'ye son gecen gercekten dogru, guzel ve kullanisli kelime bilgisayardir. Ondan sonra baska nesenelere bulunan kelimeler ya dile yerlesmedi, ya uymadi ya havada kaldi ki, kimse kullanmiyor.
İşte bunda suç ne Türkçe ne de sadece tek tek bireyler. Bu her alanda, dilde, teknolojide geri kalmışlığın birincil sebebi koca bir Türk toplumudur. Geçmişi ile, şimdisiyle, ve daha şimdiden belli olan geleceği ile hem de...Katılıyorum size, çok doğru bir bakış açısı yakalamışsınız. Türkiye ve Türkçe o kadar geriden geliyor ki yeni bir buluş ya da kavram dilimize kazandırılmadan zaten yabancı haliyle yerleşiyor. Bir teknolojiyi araştırırken sadece Türkçe kaynaklara bakarsanız zamanın gerisinde kalırsınız.
Bu arada yazarın bahsettiği yabancı kavram ad hominem Türkçe tek ya da iki kelime ile nasıl ifade edilir bilmiyorum. İfade edebilen varsa ben de öğrenmek isterim.
İşte bunda suç ne Türkçe ne de sadece tek tek bireyler. Bu her alanda, dilde, teknolojide geri kalmışlığın birincil sebebi koca bir Türk toplumudur. Geçmişi ile, şimdisiyle, ve daha şimdiden belli olan geleceği ile hem de...
E şimdi ad hominemi karşılayamıyor diye dilimiz yetersiz mi? Bence hayır, olsa olsa bilimden yetersizizdir biz. Klişe gelecek ama iş hep dilin ölmesiyle başlar sevgili arkadaşlarım. İşte buyrun geliyorum diyor bela işte.
Bunu çözmenin yolu da eğitime, bilime destek vermektir ki çağdaş bir ülke olalım. Eğitimsiz, bilinçsiz halkla dünya devlerinin karşısına çıkamazsın ki! Hep denir ya eğitim şart diye evet şart ama tek başına da yeterli değil. Bu adımdan sonra işsizlik sorunu çözülmeli, her anlamda refaha kavuştuktan sonra, eğitimle halkınla, bilim adamınla sen de üretirsin, adını da sen koyarsın.
Ama bu işler Kim in poposu, onun bunun memesi ile olmaz ki, bilinç lazım, biraz idealizm lazım, derdimiz başımızdan aşkın deyip oturursak yerimize, inanın o dertler hiç bitmez katlanarak da geri döner, işin sonunu söylemiyorum bile yani. Ona buna saldıracağımıza, toplumsal bilinç adına iki kelime etti, canımızı sıktı diye diş geçirmeye çalışacağımıza birazcık da iğneyi kendimize bir batırsak, gerisi gelecek aslında.
Düşünelim arkadaşlar, düşünelim, uygulamanın ilk adımıdır.
Şöyle ki dil canlı bir varlıktır. Türkçe yetersiz bir dildir demek hem haksızlık hem yanlış bir söylem olur ancak hergün yeni bir kavramın dahil olduğu günümüz dünyasına adapte olamadığı da bir gerçek. Türkiye'de neredeyse hiçbir üretim olmadığı için, son yıllarda bilim ve teknoloji dünyasına kazandırdığımız hiçbir şey olmadığı için haliyle Türkçe de bu kavramları karşılamak için yetersiz ve geç kalıyor. Dilin bir suçu yok, suç bizde.
Dilimizin eltinin kardeşinin bacanağının görümcesinin kızının hoppalığı derken nasıl bu kadar gelişkin olduğunun farkında olmayıp karşımızdaki insanın söylediğimiz şeyi kapasitesi yüzünden anlamadığı veya karşılık bulamadığı zamanlarda durumu kurtarmak için ettiği boş lafa bir ad bulmaya gerek görmemek aslında, hem okumuş da ne olmuşönce insan kırmamayı öğrensin! Konu hep insan ama dil de bizim gibi işte, canlılığı ordan kaynaklı, başkasının hayatlarının detayı en kolay ahkam kesilebilir şey, biz de yaşadık, yaşıyoruz çünkü. Komşunun kızının mutlu evliliğinin sırrı diye bir şey yok ortada, zaten o kızın annesi kız ergenken mukayet olamıyordu Kızını evlendirdi de rahatladı kadıncağız. Kıza kocana ne yemek yapıyorsun, becerebiliyor musun ev kadınlığını? Daha bir böreğini yemedik diye sıcak davranmaya çalışıyoruz ama suratını asıyor, beğenmiyor demek şimdi bizi ama pişman olacak başına geldiğinde, bilmiyor ki hayatı, kocası aldattığında görücem onu ben, sabredip içine atmazsa bizim gibi, kendi kaybeder.
Üretimden çoğunlukla bunlar çıkınca dil ne yapsın, zamanında okutmamışlar, boş laflarla kandırmışlar işte, en temiz hisleriyle oynanmış, çok acılar çekmiş, şimdi sinirleri bozuk.. Azıcık kafa dinleyemeyecek mi bu dil? Zaten yoruluyor bütün gün hır gürle, biraz itham etsin en çok bildiği şeylerle başkalarını vakit bulursa, siz de hiç halden anlamıyorsunuz, hem herkesler yapıyor neden onun yaptığı yanlış olsun? O da isterdi daha iyi yerlere gelmeyi, akıllı akıllı kelimeleri olsun kullanacak ama şartlar işte bu yaştan sonra olabilecek değil artık bundan sonra ne yaparsa çocukları için, kendinden bir defa geçememişken, ondan geçti artık. Kimya mühendisliği okudu da kendini mahvetti o komşunun oğlu hem, iş bulamadı sürünüyor, domestos var zaten evde, insan biraz aklını kullanır canım, ahhahahha. Dur iyi niyetimden annesine de söyleyeyim bunu kadına da oğluna çeki düzen versin, lafa gelince mangalda kül bırakmıyor, sinir oluyordum da bir şey diyemiyordum ama şimdi görür gününü.
Kendinden başkasının, (bu komşu da olsa böyle, ülke de olsa) aslında tamamen kötü değil, senin benim gibi olduğunu ve kötü bildiğinin aslında her zaman zarar vermediğini anladıkça ve kötü bilinen şeyi yapanın yaptığını savunmak için pes etmediği sürece oturacak her şey. Toplum da, dil de. Helal olsun, çok çalışmışlar zamanında ama mutlular şimdi öğreneyim neler yapmışlar ki acaba bizden farklı? diye düşünüp sonra eyleme geçebilen insanlar fazlalaşsın yeter, gerisi gelir zaten, beklenenden daha geç olsa da mühim değil.
İnsanların ilgi alanlarının farklı olması değil bahsettiğim, başkalarının hayatlarından başka ilgi alanı olmaması. Araştırmacı entel modu da söylemek istediğiniz gibi kötü bir şey değil, entelektüel birikim faydalıdır, edinmeye çalışmanızı tavsiye ederim.
konu sahibi arkadaşın fake olduğunu yazmışlar kendisini tanımıyorum konuyu baştan sona okumadım bu yüzden birşey söyleyemem fakat bu yazdıklarınıza katılıyorum. fakat hayat şartları zorda olsa kimsenin çirkinleşmesine gerek yok. mesela dedikodu olmayan şeyi varmış gibi konuşma hoş olmuyor. insanların değer yargıları para tüm bu yaptıklarını menfaatleri için yapıyorlar sizden menfaatleri olsa sizi yerdikleri hiçbirşeyin önemi kalmaz. mesela benimde maddi sorunlarım var bende borç ödüyorum ama işyerimizdeki diğer arkadaşlarım gibi başkalarının üzerinden prim yapmaya çalışmıyorum işimi düngün yapıp hakettiğim parayı kazanmak istiyorum insanlara bakıyorum da o kadar düşük bedellere karakterlerini satıyorlar şaşıyorum hoş karakterleri varmıydı ki onu da bilmiyorum ya. bu tür şeyler aslında çoğu kişi için önemli değil. bu durumdan bende rahatsız oluyorum ama ne yapılabilir bilmiyorum. mesela ben bu aralar çok bunaldım düşünüyorum ne yapsam çalıştığım şubemi mi değişsem değişsem yenilgiyi kabul etmiş gibi olucam diyorum öbür taraftan çok bunaldım değişiklik bana iyi gelir diyorum öyle ne yapacağımı şaşırdımKonu sahibi sana hak veriyorum, oturup 7/24 bilim, sanat, edebiyat konuşmayı kastetmediğin aşikar.
Annem babam üniversite mezunu diye, altımdaki arabanın modeli ortalama üzeri diye iş hayatımda şımarık zengin kızı damgası yedim neden çalışıyorsun ki ihtiyacın yok lafına maruz kaldım üstelik bu cümleleri beni yermek adına öyle aşağılayıcı söylüyorlardı ki ben kötü bir şey mi yapıyorum diye düşünmeye başlamıştım. İstifamı istediğim dönemde olayı saldım ve onlar gibi davranmaya başladım giderayak dedikodu ortamında bulundum yapmasam da, ve yalandan sürekli ahlanıp vahlanma numarası yapmaya başlayınca resmen beni aralarına almak için yarıştılar hepsi acınası haldeydi. Şükür ki oradan kurtuldum, ama bu insanlardan her yerde var. Maalesef.
Ama bunda tabiki hayat şartlarının da etkisi var diye düşünüyorum, yani ben iş çıkışı oturup arkadaşlarımla sohbet edebilme imkanına sahibim yada haftasonu sergi , müze gezmeyi seviyorum. Maaşımı gönlümce zevklerime harcayabiliyorum, bir de onlar açısından bakınca hepsi olmasa da bazısı o maaşla bir evi geçindiriyor ve meşgalesi yok evet, eve gidince yemek, çamaşır, bulaşık derken tek sorunu eşi ve eşinin ailesi olabiliyor. Empati yapmaya çalışıyorum sadece.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?