Çeyiz hazırlığı ve fikir paylaşımlarımız (Sohbet bölümü)

vefa lisesinde Fransızca öğretmeni olarak görev yapan Ahmet Rıfkı,otuz yaşlarında
aynı semtte bulunan evlerinde annesiyle oturuyorudu.her vatan evladı gibi dayanamayıp
görevini bırakıp çanakkaleye savaşa gitme kararını almıştır.evine geldi,annesine durumu
kısaca anlattı.
mahallenin bakkalı selahattin adil beye uğradı.
-selahattin amca anamı iaşesiz bırakma,düşman hançerini çanakkale bağrına saplanmış
onu çıkarmaya gidiyorum.dönüşte borcumu öderim.

DÜşman 19 aralık günü Arıburnu ve Anafatralar bölgesini gizlice terk etmişti.bu sırada
düşmanın döşediği mayınlar birliklerimize bir hayli zayiat vermişti.işte bu mayınlardan
bir taneside Ahmet Rıfkı'ya isabet etti.19 aralık günü saat 8.20 sularında şehitlik mertebesine
ulaştı.

Ahmet Rıfkı'nın önce mektupları kesildi.sonra şehitlik haberi ulaştı istanbula...

Ahmet Rıfkı'NIN annesi ayşe hanım evden çıkmış bakkadan içeri giriyordu.

-selahattin adil efendi biliyorsun oğlumun şehitlik künyesi bu sabah geldi.
üzerinden çıkan parasını,eşyasını ve ikramiyesini bir heyet gertirdi.istedimki oğlum borçlu yatmasın
yaklaşık 7 aydır senden veresiye alıyorum.utanır oldum ne yapalım Allah'ın takdiri!yap hesabını al
hakkını..
ayşe hanım hesap kitap bilmediğinden komşusu gülşah hanımla gelmiştir.
gülşah hanım veresiye defterini önüne alır.deftere dikkatle baktı!gözleri buğulandı;
defterin sayfaları üzerine yazılmış kırmızı renkli sırt sırta dizilmiş arapça harfleri
okuyamaz olmuştu.gözlerindeki buğulu hal birden bire yaşlara dönüştü.

ayşe hanım şaşrımıştı.olay neydiki gülşah ağlıyordu.gülşah hanım eliyle veresiye defterini gösteriyordu
satırda şunlar yazıyordu:
"BU HESAP AHMET RIFKININ KANIYLA ÖDENMıŞTıR VESSELAM"

selahattin efendi müşterilere döndü:
"biz devlet değiliz.devlet kadar güçlü olamayabiliriz.ama devletin erişemeyeceği noktalara,
bizlerin ulaşması gerekir.Ahmet Rıfkı vatan uğruna can verdi.buna karşılık bir kaç parça mal vermekten
çekinecekmiyiz?helal olsun...hiç olmazsa allah katında bizlere şefaatçi olur dedi...selahattin
adil efendi ahillik terbiyesi almış gerçek bir esnaftı..
 
Hadise ben askerdeyken oldu.Bir deniz astsubayı ile birlikte jeep içerisinde çanakkale'nin
Kirtepe köyüne gidecektik.Bir akşam üstü karargahtan çıktık.Kirtepe köyü yakınlatında yolda
giderken,jeepin farları karşıma acayip bir müfreze çıkardı.Nasıl heyecanlandım,nasıl frene
bastım,bende bilmiyorum.
araba zınk diye durunca,astsubayım neredeyse camdan fırlayacaktı,döndü bana biraz sertçe
sordu:
-Ne var neden durdun?
Elim ayağım tir tir titriyordu.dedimki:
-Komutanım,siz görmüyormusunuz?Önümüzden tüfekli,teçhizatlı bir manga asker,yolu
bölmüş gidiyor,Bakınız ,hemen ileride...

Bu askerlerin kıyafetleri şimdiki gibi değildi.Ben kim olduğunu ne olduğunu
anlamadığım için aptallaşmışken,astsubayım gözlerini ovuşturup yerinden kalktı,oturdu ve
mırıldandı:
-Çanakkale harbideki askerlerin kıyafetleri bu...
Başlarında fes var;hepsi poturlu.
-Sizde gördünüzmü komutanım?
-Görmezmiyim?Nizami adımla karşıya geçiyorlar.Biz rüya görmüyoruz değilmi?
-Hayır komutanım.Görevdeyiz ve Kirtepe köyüne gidiyoruz.
-Ama ben hayal gördüğümü sanmıyorum.Sende görüyormusun?
-Görüyorum komutanım,görüyorum.Nedir bu böyle?

Hiçbir şey söylemeden müfreze geçene kadar bekledik.yolun karşısına geçip ağaçlık arazide
bir sis bulutu gibi kayboldular.ikimizde donduk kaldık.jeepi hareket ettirip ilerlemeye başladık.
ama ikimizinde benzi kül gibi.Kirtepe köyüne vvardığımızda bizim şoke olmuş halimizi gören
kahveden yaşlı bir amca,yarı muzip gülerek halimizi hatrımızı sordu:
-Ne o komutanım,nöbet mangasınamı rastgeldiniz yoksa?
-şey,evet...Nedir bu?anlatırmısınız?

-sizdemi gördünüz yoksa?
ihtiyar adam:
-ah komutanım,ah, diye başladı söze ve şöyle devam etti.
bu manga çanakkale savaşında nöbet tutan bir mangadır.fransızlar bu bir manga askeri şehit
etmişler o zaman.ama o şehit manganın askerleri,ne hikmettir bilinmez her akşam
güneş battıktan sonra görevini yerine getirmek için gidiyormuş gibi uzaklardan gelirler,
yolu karşıdan karşıya geçerler ormanın içine yürüyüp kaybolurlar...
nöbet mangası onlar...
 
Ezine-Geyikli bucağından Halil Helvacı anlatıyor...

--------------------------------------------------------------------------------

"1892 doğumluyum.çanakkalede 3 sene boyunca bulundum.27.alaydaydım.
Üç sene Seddülbahir ve Arıburnunda çarpıştım.Bir keresinde
3 gün süngü harbi yaptık düşmanla.Üç günün sonunda 7 kişi kalmışız.
Sonra bize onar er verdiler,çavuş olmuştuk.Birgün Arıburnu'nda
mevzilerden düşmana doğru ateş ediyoruz.Çekiyorum tetiği.çekiyorum..
çekiyorum...Tüfek patlamıyor,ateş almıyor.Tüfek bozuldu herhalde ,dedim.
bir arkadaş varıd yanımda.Ona dedim:
-Bak hele benim tüfek bozulmuş,ateşlemiyor.
Arkadaş bi baktı benden yana.
-ne bozulmuşu,senin parmak gitmiş,dedi.
Ben o zaman acısını duydum işte.Cız etti içim.Bir kurşun gelmiş,tetiğiçektiğim parmağı
alıp götürmüş orta yerinden...
 
of kıslar çok kötüyüm eve gidip yatmak istiyorum yaaaa

canım karnık agrıyor çok ya ühühühühü :1no2:

geçmiş olsun kuzum rezene çayı adaçayı içsen bana pek iyi gelri o dönemlerde
sevgi bizde burda kızları beklıyoruz:dilcikar:

hayatım nedenkı
işlerımı çok yoksa ben gelmedende mı fazla konuşulmyordu

çünkü hayatım milleti gmaile çağırıyor burasıda boş kalıyor :dilcikar:
 
Sunay Akın`dan tarihi bir alıntı. Kul Mehmet yabancısı olduğu ülkede kendine bir iş bulamayınca kendi işini kurmaya karar verir. Yaptığı tek tekerlekli arabayı kırmızı ve beyaz renklere boyar. Yüreğindeki memleket özlemini dindirememiş olacak ki, bir de ay yıldızlı bayrak asar önüne. Bir kenarına “Türk dondurması” yazılı arabası ile sokakları gezmeye koyulur. Bir yandan da Türkçe olarak “Kaymaklıı” diye bağırmaktadır.

Kasap Abdullah Bey de, Kul Mehmet gibi Avustralya`nın Silver City kentinde yaşamaktadır. Bu ikisini biraraya getiren, Osmanlı`nın ıngiltere`ye savaş ilan etmesidir. Bu iki kafadar savaş çıkınca ülkelerine dönmek ister ancak yolların kapalı oluşu bahanesi ile geri çevrilirler.

1915 yılının ilk günü, Anzaklar`ın Çanakkale`ye çıkarma yapmalarından yaklaşık dört ay önce, hınca hınç dolu bir tren Broken Hills Boğazı`na geldiğinde, makinist yolun bir araba ile kesilmiş olduğunu görerek yavaşlar. Arabanın üstündeki ayyıldızlı bayrağın ne anlama geldiğini düşünürken bir kurşun yağmuru başlar karşı tepeden. Makinist treni geriye doğru hareket ettirirken vagonlardan insan iniltileri yükselmektedir. Olay yerine gelen polis açılan ateşin şiddetinden tepede en az bir bölük asker olduğunu düşünüp eyalet kuvvetlerini yardıma çağırsa da bir sonuç alınamaz ve askeri birlikler yardıma koşar sonunda. Nihayetinde tepe düşer ve anzak askerleri Kasap Abdullah Bey ile Dondurmacı Mehmet`i on metre ara ile cansız yatarken bulurlar. Sıkı sıkıya sarıldıkları boş tüfekleri zor alınır ellerinden. “Diğerleri kaçmış” denilerek büyük bir arama başlatılır bölgede. Avustralya ordusu, iki insan tarafindan durdurulduğuna inanamaz bir türlü ve bu iki Türk`ün arkasında Almanların olacağı düşünülüp, bölgedeki göçmen Alman dernekleri basılıp yağma edilir ancak bir sonuca varılamaz…

Dondurmacı Kul Mehmet ve kasap Abdullah Bey`in, Çanakkale hezimetinin habercisi olan direnişi “Resmi Avustralya Harp Tarihi”ne “Broken Hill Savaşı” adıyla yazılır! ..

Ruhları şad olsun…
 

ay ece çok etkiledin beni ya tüylerim diken diken oldu walla
 
ıNSANLIK DERSı

Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
"Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
- Niçin öldürmek istediğin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
"Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.ıstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün". Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler..."


Fransız Generali BRIDGES
Çanakkale Savaşları komutanı.
 
kıs ece nısanlanınca sen dugunu nasıl beklıycen nasıl zamn gecmıyomus
valla benım cıcın durumlar kotu cunku ıstedıgım gıbı zayıflayamadım ve dugunler kapıdaeyvahedigeldismileeyvahedigeldismile
 
sevgi nişanı düşünmedim canım ya
bugün böyle bi ağırlık var sanki satin üzerinde ilerleyemiyor bi türlü zaman
saatlardir bişeylerle uğraşıyorum yok öğlen bile olmadı daha
bi taraftan zamanın hızlı geçmemesi güzel ama
 
kızlar çanakkale mahşeri kitabını okumanızı tavsiye ederim ben okurken resmen ağladım okadar etkilendim ki anlatamm
 
Yaparım ben
sen bnm kankamıniye cok merak edıyon hehe


olumunekankayizsmile


KIZ VALLA İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ SONUNDA...
ŞAMAR OĞLANINA DÖNDÜ..
opuyorumnanaktan


TAÇIN BORNOZ TAKIMI..
BENDE ALIYIMMI ALMAYAYIMMI TEREDDÜTTE KALMIŞTIM.
AMA BEN İKİSİNİDE KOYU RENK ALACAĞIM.
BİRAZ DAHA BEKLİYİM AMA YENİ YENİ BORNOZLAR ÇI
KIYOR...
 
nıhalcımm hayırlı olsun
pekı nasıl gumburtuye gıttı tekas
heyecanalndınmı
nasıldı


nıhalım ıyı günlerde kullan cnm
altın fıyatları nasıldı
en son 102 lıraydı çeyrekakannehir

ervam hayatım densem h geldınız


nihal canım hayırlı olsun aldıklarınız

hepinize teşekkürler..
asltın fıyatları gramı 65 tl
ceyrek 100

ervas dun konusuldu cnm ekım buyuk ıhtımal :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…