dini paylaşım alanı

canım bana mı soruyorsun_?
 


maaşaallah ne güzel yapmışsın yüreğine sağlık
 
Evet evet sana soruyorum canımcım


söyle genel bir toparlanmam gerek...
bundan 3-4 sen önce zikir listem vardı ve günlük min. 30 dk sürüyordu sabah namazından sonra ypıyordum pek güzel oluyor ruhum ferahlıyordu...

o listemi kaybettim..

ezberimde bi kaç tansei var ama sıralaması sayıları hepsi uçtu zihnimden
 
anladım canım benim bende de bi kaç tane var sana atarım onları
 
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması. - Abdülkadir Geylani
 
Müslümanın Müslüman Üzerindeki 5 Hakkı


Şöyle bir düşünelim.. Bitmeyecek sandığımız ortalama yedi onluk ömrümüz sona erdi. Yüz yıllarca berzah aleminde ağırlandık ve nihayet ihtiyar olduğu kadar yorgun da olan “Dünya” nın da sonu geldi. Allah’ın (Subhanehu Ve Teala) hak vaadi olan kıyamet gerçekleşti. Mizan, Sırat Köprüsü, sonsuz nimetlerle dolu Cennet, sonsuz azap için yaratılan Cehennem, Rablerinden gelecek emir ve talimatları bekleyen memur melekler, un ufak olmuş kemiklerinden dirilen Ademoğulları, İsrailoğulları, yüz yirmi dört bin peygamber ve ümmetleri, tüm ehl-i kitap, ahiret gününü yalanlayan münkirler, putperestler, ateşperestler, budistler, ateistler, deistler, hindular, Firavun, Nemrut, Ebu Leheb, Ebu Cehil ve dünya sahnesinde rol almış tüm dönem zalimleri, cinler, haklarını aldıktan sonra toprak olmayı bekleyen hayvanlar ve varlığından bile habersiz olduğumuz tüm alemler gözlerin dikilip kaldığı hesap günü için hazır.
Ve elbette biz de gençliğimizin, güzelliğimizin, sağlığımızın, afiyetimizin, zamanımızın, malımızın, ilmimizin saymakla sonunu getiremeyeceğimiz türlü türlü dünya ikram ve nimetlerinin, tüm an ve amellerimizin zerresiyle hesabını vermek üzere, hesabı çabuk gören Alemlerin Rabbi’ nin huzurundayız.

Sıramız geldi. O ana kadar cennete mi cehenneme mi gideceğimiz tam bir muamma ve dehşet içinde akıbetimizi bekliyoruz. Mizanda amellerimiz tartıldı, salih amellerimiz küçük bir farkla önde ve “Girin cennete siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluklar içinde” (Zuhruf 70), “Oraya eminler olarak selâm ile giriveriniz.” (Hicr 46), “Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!” (Ali İmran 133) ayetlerini duymak, cennetle müjdelenen müttakilerden olmak ve kendimizi sonsuz nimetlere bırakmak istiyoruz.

İşte tam, Zül Celali Vel İkram’ ın bize ikram ettiği, altından süt ırmaklarının, bal ırmaklarının aktığı cennetlere koşarken bir sesin: “Bu kulundan davacıyım Ya Rabbi, üzerinde hakkım var! ” diyerek bizi durdurmasını istemiyorsak, müslümanın müslüman üzerindeki şu beş hakkını iyi biliyor ve riayet ediyor olmamız gerekmekte sevgili kardeşlerimiz.


1) Selam Verdiğinde Selamını Almak

Selam vermek, verenden eksiltmeden alana kazandıran bir sadaka, müminler arasındaki muhabbet ve bağlılığı perçinleyen sosyal sünnetlerimizden biridir. Verildiğinde sünnet gerçekleşir, alındığında ise farz. Tüm bunların yanı sıra birbirlerine selam verip alan müminlerin Allah’ı zikretmiş olmaları da salih amel açısından ayrı bir getiridir. Nefis afetlerimizden biri olan “kibir” i törpüleyebilmek için de uygulanabilirliği kolay yöntemlerden biridir “selamlaşmak”. Adını Allah’ın (Azze Ve Celle) en güzel isimlerinden biri olan “Es-Selam” dan alan bu güzel sünnetimizde; verilen selamı ya aynıyla yada daha iyisiyle karşılamak müslümanın müslüman kardeşi üzerindeki haklarından yalnızca birisidir.
“Siz bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selamı aynen iade edin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. ” (Nisa 86)
Nefsim elinde olana yemin olsun ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Selamı aranızda yayın” (Hadis-i Şerif, Müslim, 54)



2) Davete Çağırdığında Davetine Katılmak


İslamiyet sosyal ilişkilere son derece önem veren bir dindir. Namazı cemaatle kılmak, sıla-i rahim dediğimiz akraba ziyareti, hasta ziyareti, komşu hakları ve komşuluk paylaşımları, müminlerin arasındaki sevgi ve kardeşliği pekiştirmeye yarayan hediyeleşme sünneti, bayramlarımız, cenaze törenlerimiz, selamlaşmamız, musafaha yapmamız, sosyal düzen ve eşitliği sağlamaya aracı olan zekat ve kurban ibadetimiz, dünyanın dört bir yanından gelen müminlerle yapılan hac ve tavaf gibi birçok ibadetimiz İslamiyet’in sosyal yönüne örnek verebileceklerimizden yalnızca birkaçı. Peygamber Efendimiz’ in(Sallallahu Aleyhi Vessellem) kuvvetli sünnetlerinden biri de davet edildiği yere icabet etmesiydi. O zengin fakir, ergin çocuk, büyük küçük hiçbir daveti küçümsemez, imkanları nispetinde hepsine iştirak etmeye çalışırdı. Öyle ki “Müslümanın Müslüman kardeşi üzerindeki hakkı” sayılabilecek ve davet sahibinin ricası üzerine nafile orucun bile bozulmasında bir beisin bulunmayacağı ölçüde önem atfettiği sünnetlerinden biri olarak günümüze kadar geldi. Kıyamette çokluğumuzla övüneceğini söylediği biz ümmetinin de, Şeriata aykırı bir durumun bulunmadığı her davete şartlarımız ve zamanımız ölçüsünce icabet etmemiz gerekmekte sevgili kardeşlerimiz.

“Biriniz bir düğün yemeğine davet edilirse, böyle bir davete icabet etsin.” Hadis- Şerif (Müslim, Nikâh, 97-98).
“Her kim davete icabet eylemez ise gerçekten o Allah’a ve Rasûlü’ne isyan etmiş olur. Oruçlu olsa bile icabet eder ve duada bulunur. Eğer oruçlu değilse yer ve dua eder. Eğer (özürsüz) yemez ise günahkâr olur ve cefa etmiş bulunur.” (Müslim, Nikâh, 110)

3) Hapşırdığında Yerhamukallah Demek


İslam dini birbirlerine iyiliği emreden kötülükten nehyedenlerin, birbirlerine hayrı ve hakkı tavsiye edenlerin, hayır duasında bulunanların dinidir.
Efendimiz’ in de (Sallallahu Aleyhi Vessellem) buyurduğu üzere;

“Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş olmaz.”

(İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/113.)

Ayrıca melekler biz mümin kardeşimize ne dua edersek “Allah sana on mislini versin” şeklinde dualarımızı bize iade ediyorlar. Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere İslam Ahlakı müminlerin birbirlerine sürekli fayda sağlamasını, birbirleriyle dost olmasını ve birbirlerine zincirleme iyilikte bulunmalarını gerektirir. Hapşırdığında “Elhamdülillah” diyen din kardeşimize “Yerhamukallah” yani “Allah sana rahmet etsin” diyerek hayır duasında bulunmak din kardeşimize karşı vazifemizdir. Hapşıran kişi de yine karşılık olarak “Yehdina ve yehdikumullah” yani, “Allah bize ve size hidayet versin” diyerek mümin kardeşine hayır duasında bulunabilir. Bu silsileden amaç; Müslümanlar arasında hamdı, şükrü, duayı yaygınlaştırmak ve canlı tutmaktır. Her müminin ağzı din kardeşi için temizdir ve mümin mümine bu temiz ağızlarla dua etmelidir.

“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, Zikir 86)
“Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87, 88)


4) Hastalandığı Zaman Ziyaretine Gitmek

Müminlere karşı en önemli görevlerimizden biri de hasta ziyareti. Akrabalarımızın, komşularımızın, arkadaşlarımızın, sevdiklerimizin sıhhat ve afiyetleriyle ilgilenmek onları önemsediğimizin en büyük alametidir. Hastalandıkları zaman yanlarında olduğumuzu hissettirebilmek, onlara bu sıkıntılı zamanlarda destek olup moral vermek, şifaları için El-Şafi’ den yardım istemek, duacıları olmak Müslüman kardeşlerimize boynumuzun borcudur. Unutmayalım ki merhamet etmezsek, merhamet göremeyiz. Aynı duruma düştüğümüzde sevdiklerimizi etrafımızda görmek istiyorsak sağlığımızda bu güzel sünnetimize sıkı sıkı sarılmalıyız.

“Kim bir hastayı akşam vakti ziyaret ederse onunla mutlaka yetmiş bin melek çıkar ve sabaha kadar onun için istiğfarda bulunur, Ona cennette bir bahçe hazırlanır. Kim de hastaya sabahleyin giderse, onunla birlikte yetmiş bin melek çıkar, akşam oluncaya kadar ona istiğfarda bulunur, Ona cennette bir bahçe hazırlanır.” (Ebu Davud, Cenaiz 7 (3098)

Yahudilerden bir çocuk Resulullah’ a (Sallahu Aleyhi Vessellem) hizmet ediyordu. Bir gün hastalandı. Resulullah (Sallahu Aleyhi Vessellem) onun ziyaretine geldi. Baş ucunda oturdu ve “Müslüman ol” buyurdu. Çocuk yanında durmakta olan babasına baktı. Babası da “Ebu-l Kasım’a itaat et!” diye emretti. Çocuk derhal müslüman oldu. Resulullah (Sallalahu Aleyhi Vessellem) oradan ayrıldığı vakit şöyle diyordu: “Onu benim vesilemle ateşten kurtaran Allah’a hamdolsun.” (Buhari, İlm 39)

Allah birine “ben hastalandım beni ziyarete gelmedin” buyurur. O kimse, “Yarabbi seni nasıl ziyarete geleceğimi bilmiyorum” deyince de “Falanca Müslüman hastalandığında ziyaret etseydin, beni bulurdun” buyurur. (Müslim Birr 43)
“Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!” (Buhârî, Cihâd 171)



5) Öldüğü Zaman Cenazesine Katılmak


İşte Müslüman kardeşimize karşı son vazifemiz. Gerçek dünyasına doğru uzun bir yolculuğa çıktığında onu uğurlamak, tekrar dirileceği günü beklemek üzere onu toprağa iade etmek.
Her ne kadar cenaze namazı farz-ı kifaye olsa da, sevdiğimiz insanların dünya üzerindeki son günlerinde onların yanında olmak , onları berzah alemine uğurlamak din kardeşliği hakkıdır. Üzerlerindeki hakkımızı helal ettiğimizi duymaları adına bizi orada görmek istediklerini unutmamalı ve bu konuda gereken hassasiyeti göstermeliyiz. Hem ibret nazarıyla bakabilme hem de mükellefiyetin düşmesi açısından Müslüman kardeşlerimizin cenazelerine azami ölçüde katılmaya gayret etmeliyiz. Ayrıca kardeşimizi sorgu sualde yalnız bırakmamak adına Bakara Suresini okuyabilecek bir süre kadar başında beklemek, affı ve sorgu sualin kolaylığı için istiğfar ve duada bulunmakta İslam kardeşliği adına yerine getireceğimiz son görevlerimizdendir.

“Bir müslüman ölür, cenaze namazına Allah’a şirk koşmayan kırk kişi katılırsa, Allah bunların onun hakkındaki şefaatini mutlaka kabul eder.” (Müslim Cenaiz 59, 948)

“Bir müslüman ölür ve üzerine müslümanlardan üç saf namaz kılarsa, Allah şefaati mutlaka vacib kılar.” Hadis ravisi Malik (R.A) “Cenazeye katılanlar az olursa, bu hadis sebebiyle cemaati üç safa taksim ederdi.” (Ebu Davud Cenaiz 43, 3166)

Allah-u Teala ve Tekaddes Hazretleri, son nefesimizi kabzetmeden önce kendisine ve kullarına olan tüm hakların ve borçların iadesini nasip etsin.

Fi Emanillah
 
Bismillah

رَّبِّ زِدْنِى عِلْمًا
“Rabbim! İlmimi artır.”


1- Niyet
Eğer niyetiniz sırf Allah için değilse, zamanınız ve çabalarınız boşa gidecektir. Sadece mükafatlardan mahrum kalmayacak, günah çizgisinde tehlikeli bir sınıra geleceksiniz. Bu yüzde bu MÜHİM bir meseledir. Niyetiniz ile ilgili şüpheye düşerseniz endişelenmeyin, bu sizin mümin olduğunuza kanıttır. Umutsuz olmayın, neşelenin ve halis bir niyetle Rabbinizin önünde itaat ve tevazu ile eğilerek secdelerinize devam edin.

2- Dua
En önemli silahınız ve Allah ile olan bağlantınızdır. Herhangi bir masrafı yoktur, bu yüzden cimri olmayın. Kullanın, çekinmeyin. Sürekli ve ısrarlı isteklerimizden bıkmayacak bir tek Allah vardır. O’na yönelmemizden hoşnut olur ve kendisine açılan elleri boş çevirmekten hayâ eder. (Tirmizi) Her şeyin bir âdâbı olduğu gibi, duanın da vardır. Gafletle edilen dua kabul edilmez. (Tirmizi) Dua ederken dikkatinizi verin ve samimi olun.

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (40/Mü’min-60)

3- Hedef/Plan
Planlı olmayı başaramayanlar, başarısızlığı planlamışlardır. Planlamanın önemi hakkında ne kadar konuşursak konuşalım, az kalır. Bu yüzden, hedeflerinizi belirleyin (gerçekçi ve tutarlı olmalı), bir yere yazın ve bunları hayata geçirin.

4- Ne Zaman Ezberlemeli?
Ezber yapmak için en uygun vakit fecirdir. (Fecir vakti, güneş doğmadan önce ufukta tatlı bir aydınlığın başladığı vakittir.) O’nun, sabah namazına fecrin namazı değil ‘fecrin Kur’an’ı’ demesi size ne anlatıyor?

إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا

“…Çünkü fecrin Kur’ân’ı şahitlidir.” (17/İsra-78)

5- Uyku
Sünnete uyun ve mükafatınızı alın. Şöyle ki, erken uyanıp, uyuklamadan ezberlemeye niyet edin. Çoğumuz fecir vaktinde ezber yapmayı bırakın, gözlerimizi açık bile tutamıyoruz. Bu yüzden, erken uyuyun ve erken uyanın. Sonuçlarını görecek ve hedefe daha da yakınlaşacaksınız. İnşaAllah. Garantilidir!

6- Sistem: En Önemlisi!
Abdestinizi alın.

Kur’an dinleme ve ezberleme uygulamaları kullanın.

(Öneri uygulamalar: Android İçinİOS İçin)

1- Tek seferde bir ayet dinleyin. Dinlerken ayeti parmağınızla takip ederek okuyun. Birlikte okuyor hale gelinceye kadar tekrarlayın, aceleci olmayın. (Seviyenize bağlıdır. Ayetin uzunluğuna ve kelimelerin zorluğuna bağlı olarak ben hala 5-15 kez dinliyorum.) Böylece, kelimeleri yanlış söyleyerek ezberlememiş olursunuz.


2- Sesi kapatın ve kendi kendinize, hâlâ parmaklarınızla takip ederek okuyun. (10-20 kez)

3- Gözlerinizi kapatıp okuyun. 1 ve 2. adımları tamamladıysanız, ayeti gözünüzde canlandırırsınız. (Bu büyülü bir şey değildir. Beyniniz Mushafın görüntüsünü çoktan kaydetmiştir.) Bu şekilde ayeti 10-20 kez veya daha fazla tekrar edin.

4- Artık ayeti bitirdiniz. Aynı adımları 2. ayet için tekrarlayın.

5-Şimdi 1. ve 2. ayetleri birleştirin ve 5 kez tekrarlayın.

6- Bunu dersiniz bitene kadar tekrarlayın. Eğer bu yöntemle çalışırsanız, Allah’ın izniyle, ezberleyeceğinizin ve asla unutmayacağınızın (tamamen) garantisini verebilirim.

☆ Mushaf ☆

Kur’an’ı okurken ve ezberlerken hep aynı Mushafı kullanın. Bu şekilde kafanızı farklı Mushafların farklı yazı tipleriyle karıştırmamış olursunuz. Bunun için renkli ve tecvidli Mushafı öneriyorum, her şey içinde olduğu için işiniz kolaylaşacaktır. (Bayanlar özel günlerinde internet üzerinden kullanabilirler.) Tecvidli Kuran’ı burdan inceleyebilirsiniz.

Kur’an’ı Sudeysi’den dinleyerek büyüdük, ama onunla ezberlemedik. Sesi kıyamda, teravihte kaydedildiği için tecvid kuralları net değildir.

Önerilerim;
Şeyh Abdullah al-Matrood
Al-Husary
Sa’ad Al-Gamdi
Minşevi
Ebu Bekir eş-Şatıri

Site Editörünün Notu: Mescidi Nebevi’deki ezber halkalarında tecvid ve mahreç için Şeyh İbrahim el-Akhdar dinletiliyor. Ezber için kesinlikle tavsiye ederim. İndirmek için tıklayın.

☆ Sesli Okuyun! ☆

Eğer sessizce veya fısıldayarak okursanız, inanın bir yere varamazsınız. Olası hataları düzeltebilmek için kendinizi duymanız gerekir. (Bağırmayın, mâkul olun.)

☆ Tecvid ☆

Tecvid çok önemlidir. Kur’an tecvid ile okunmalıdır çünkü Kur’an, tecvid ile vahyolmuştur. Tecvid, güzel bir sese sahip olmak demek değildir, her harf ve kelimeyi doğru çıkarmaktır. Örnek olarak, eğer koyu şiveli iki insan varsa (Hindistan ve Nijerya olabilir) ve doğru şekilde tecvid öğrendilerse, arapça anadili olan biriyle aynı anda okusalar bile vallahi ayırt edemezsiniz. Kur’an tecvidsiz Kur’an değildir! Tecvid, Kur’an okuma bilimidir ve arapça bilmeyenlere Kur’an’ı öğrenmeleri için yazılmış kurallardır.

İnternet üzerinden tavsiye Tecvid Dersleri:
Fatih Çollak – Kuran Öğreniyorum Serisi
Hayri Ünal İle Tecvid Dersleri – İlamTV

☆ Benim için yararlı olan şey neydi? ☆

Kelime kelime çeviri.

Kur’an’daki kelimelerin %98 ini internet sitesinden kendi kendime öğrendim. Elhamdulillah.

Tavsiye türkçe site: kuranharitasi.com

☆ Tefsir ☆

Elinizde bulunan bir Tefsir kitabı daha yararlı olacaktır. İnternet üzerinden de ezberlediğiniz surenin tefsirine bakabilirsiniz.

İbn Kesir Tefsiri: Okumak için tıklayın.

☆ Öğretmen/Hoca ☆

Birinin sizin ezberinizi dinlemesine ve düzeltmesine ihtiyacınız olacaktır. Bu; bir hoca, arkadaşlarınızdan biri veya ebeveynleriniz olabilir. Kur’an bilen sizden küçük bir akrabanız varsa, utanmayın ve sizi dinlemesini isteyin. Benim 11 yaşındaki erkek kardeşim beni zaman zaman dinler. Bilmeleri sizi dinlemeleri için yeterlidir.

☆ Tekrar edin ☆

Önceki ezberlerinizi gözden geçirin. Akşam namazından sonra veya hatta namazınızda tekrar edin. Ezberde tekrar etmek çok önemlidir.

Ebû Mûsa radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şu Kur’an’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Kur’an’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır. “
Hadis-i Şerif Meali, Kaynak: Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân 23; Müslim, Müsâfirîn 231.

☆ Kıyam ☆

“Allah Azze ve Celle, gecenin üçte birlik vakti geçene dek her gece dünya semasına iner ve (devamla): “Kim Bana dua ederse, onun duasına icabet edeyim? Her kimde Benden isterse, ona vereyim? Ve kim de istiğfar istiyorsa onu da mağfiret edeyim?” diye buyurur. Bu durum sabahın aydınlanmasına kadar da devam eder.” (Sahih Müslim ve Buhari)

Derler ki, bir şeyi çok istediğinde eğer gece Allah’a dua etmek için kalkmıyorsan, gerçekten istemiyorsun demektir. Allah bizlere ne istediğimizi soruyor ama biz rahat uykumuzdayken istemeye tenezzül etmiyoruz. Fecirden yarım saat önce kalkın ve Allah’a her isteğinizi söyleyin. O yakınınızdadır ve mutlaka cevap verecektir.

☆ Kur’an arkadaşı/Kur’an yardımlaşma grubu ☆

Sizi destekleyecek ve motive edecek birilerini bulun. Rekabetçi olun ve yarışın: kardeşinizle, arkadaşınızla, anne babanızla veya eşinizle… Sağlıklı bir rekabet olsun.

أُوْلَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ

“İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.”(23/Mü’minun-61)

Allah’ım, Kur’an’ı kalplerimizin baharı, göğsümüzün nuru, hüzünlerimizin ve sıkıntılarımızın gidericisi kıl. Amin…

“Kur’an-ı Kerim arkadaş gibidir… Arkadaşlığınız uzadıkça onun sırlarını daha çok öğrenirsiniz, o sırlarını birkaç dakika oturup sonra giden birine açmaz…’’ Şeyh Muhammad al-Awaji

Bu yazı “The Ideal Muslimah” sitesinden alınarak Genç Müslümanlar ekibi tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
 
Oğlum! Gönül genişliği ve kalp temizliği istiyorsan insanların söylediklerine kulak asma, sözlerine aldırma. Bilmez misin ki onlar Yaratıcılarından bile hoşnut değiller, senden hiç hoşnut olurlar mı?

Abdülkadir Geylânî/El-Fethü'r-Rabbani
 


İMANI HAYAT KILABİLMEK



Aziz Kardeşlerim!



Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.s)’e bir gün, “İman nedir?” diye soruldu. Efendimiz, “İman, seni dünyada mesut kılacak bir ahlaktır. Allah’ın haram kıldıklarından uzaklaştıracak bir takvadır. Cahillerin yapıp ettiklerinden uzak tutacak vakur bir duruştur.”1 şeklinde cevap verdi.


Bu cevabıyla Efendimiz, insanı insan kılan ahlakın, takvanın, izzet ve şerefin, onurlu bir hayatın, imanın önemli bir yansıması olduğunu çağlar ötesinden dile getiriyordu. Rahmet Peygamberinin bu cevabı, yaratılışımızın hikmeti ve varoluşumuzun gayesini de gayet veciz bir şekilde özetliyordu.


Kardeşlerim!


İman, tevhide sımsıkı sarılmaktır. İman, Rabbimizin rızasına ve ebedi kurtuluşa erebilmenin temel esasıdır.2 İman, Allah’ın varlığına ve birliğine, O’nun peygamberlerine, meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna gönülden inanmaktır. Kalbin Allah’a sadakat ve teslimiyetidir iman. Bu sadakat ve teslimiyetin düşüncemizde, özümüzde, sözümüzde, davranışlarımızda, hâsılı hayatımızın bütün kesitlerinde tezahür etmesidir. Bu itibarla iman, sadece bir gönül tasdiki ve dil ikrarı değildir; aynı zamanda bir eylemdir, bir hayattır.

Aziz Müminler!


Hayatının her kesitinde bizlere en güzel örnek ve rehber olan Peygamberimiz (s.a.s), kısa sürede şirkin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, hayasızlığın yerine iffeti yerleştirmiştir. Kin, nefret ve husumetin yerine şefkat, merhamet ve kardeşliği ikame etmiştir. Efendimiz, her şart ve durumda Rabbimize, kendimize, çevremize ve birbirimize karşı sadakati, samimiyeti ve ahde vefayı gözetmemizi istemiştir. Özümüz ve sözümüzle doğruluktan ayrılmamayı, her hâlükârda hak ve hakikatin yanında olmayı öğütlemiştir.


Kutlu Nebi (s.a.s), “Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe kâmil manada iman etmiş olamazsınız.”3 sözüyle imanı, kardeşimizi gözetmek, onun sevinç ve kederini paylaşmak, dahası “ben” i “biz” kılmak diye tanımlamıştır. “İman etmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız.”4 sözüyle de, imanın müminleri sevmek, onlara değer vermek ve değer bilmek olduğunu haber vermiştir.


Kardeşlerim!


Mümin, imanının bir gereği olarak Allah ve Resûlü’nün emir ve yasaklarına riayet eder. O bilir ki, imanı diri tutan, salih amel ve güzel ahlaktır. Rahmet Peygamberi tarafından “elinden ve dilinden emin olunan kişi” şeklinde tarif edilen mümin, her daim istikamet üzere olur, emanete asla ihanet etmez. Elini harama alet edemez, hiçbir canlıya zarar veremez, zulmedemez. Kin, nefret ve düşmanlıkla gönlünü harap edemez. Hiçbir dünyevi çıkar için dilini yalanla kirletemez. Bakışlarını harama yöneltemez, ayaklarını harama yönlendiremez. “Utanmadıktan sonra dilediğini yap.”5 nebevi öğretisini kendisine rehber edinen bir mümin, ahlakı, fazileti, erdemi ve güzellikleri kuşanır, imanı ile bağdaşmayan söz ve davranışlardan kaçınır.

Kardeşlerim!


Geliniz. Hep birlikte şu soruları sorarak kendi kendimize bir muhasebede bulunalım: Rehberimiz, yol göstericimiz olan Peygamberimiz (s.a.s)’in temsil ettiği ve bize öğrettiği ahlakın neresindeyiz? Samimiyetimiz, merhametimiz, adaletimiz, ahde vefamız, hoşgörümüz, nezaketimiz, sevgi ve saygımız, sabrımız onun bize öğrettiklerine ne kadar benziyor? Eşimize, evladımıza, arkadaşımıza, dostumuza, komşumuza, akrabamıza ne kadar güven verebiliyoruz? Hayatımızda kaç yetim ve öksüzün sevinmesine yardımcı olabildik? Bizler evlerimizde kışı beklerken, barınacak yeri olmayan kardeşimizin derdiyle ne kadar hemhal olabildik, ona ne ölçüde bir katkıda bulunabildik? Nefesimizi alıp verdiğimiz her dem Rabbimizin rızasını ne kadar gözetebiliyoruz ve ona ne kadar yaklaşabiliyoruz?


Kardeşlerim!


İman, ibadet ve ahlak bir bütün halinde hayatın her kesitinde etkin ve belirleyici olmalıdır. İmanımız, hayatımızı, bugünümüzü ve yarınlarımızı diri tutmalıdır. Unutmayalım ki; iman, Allah’ın bize en önemli nimetidir. Ve her nimet bir sorumluluk gerektirir. Yalnızca vicdanlara mahkum edilip gündelik hayata yansımayan, pratiğe dönüşmeyen iman, sahibini sorumluluktan kurtaramayacaktır.


Hutbemi Peygamberimiz (s.a.s)’in şu anlamlı duasıyla bitirmek istiyorum:



“Allah’ım! Beni amellerin ve ahlâkın en güzeline kavuştur. Onların en güzeline ancak sen ulaştırabilirsin. Beni kötü işlerden ve kötü ahlâktan muhafaza et. Bunlardan ancak sen koruyabilirsin.”



Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…