dini paylaşım alanı


ZİKİR: KALPLERE HAYAT VEREN İKSİR


Aziz Müminler!



Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, müminler hakkında şöyle buyuruyor: “Onlar, kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”1

Okuduğum hadisi şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Rabbini zikreden ile zikretmeyenin durumu, diri ile ölünün durumuna benzer.”2

Kardeşlerim!


Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. Göklerde ve yerde bulunan her şey, âlemlerin yaratıcısı olan Allah’ı, kendilerine özgü bir lisanla tespih ederler. Kerim Kitabımız, bu hakikati şu ifadelerle bize haber verir: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız.”3

Kıymetli Kardeşlerim!


Zikir, Allah’ın birliğini, sonsuz kudretini ve yüceliğini dile getirmek, O’nun nimetlerini tefekkür ve tezekkür etmektir. Zikir, gündelik hayatın ruhlarımızı, kalplerimizi yorgun düşüren çekişmelerinden, meşgalelerinden uzaklaşıp Rabbimizin rızasını aramaktır. Bir duruş, bir diriliştir zikir. Özümüzdeki, sözümüzdeki, gözümüzdeki, hâsılı bütün benliğimizdeki hakkı-hakikati perdeleyen her türlü örtüyü, kaldırmaktır, her türlü gafletten kurtulmaktır. Zikir, bizi Rabbimizden uzaklaştıracak her şeyi kalbimizden söküp atmaktır. Evrendeki varlıkların deruni zikrine gönül, zihin, dil ve beden ile ortak olmaktır zikir; hamd ile Allah’ı tesbih etmek ve O’na gönülden ibadet etmektir. Ve zikir, “Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz”4 niyazıyla Rabbimizin engin rahmetine sığınmaktır.

Kardeşlerim!


Zikir, dil, kalp ve bedenle olur. Dil ile zikir, Allah’ı anmak, O’na yalvarıp yakarmak, hak ve hakikati söylemektir. Kalp ile zikir, Allah’ın varlığı ile ilgili her türlü şüpheden uzaklaşıp O’nun muhabbetiyle hemhal olmaktır. Beden ile zikir ise tüm benliğimizle Allah’ın rızasını aramaktır, varlığımızı ve imkânlarımızı O’nun yolunda seferber etmektir, O’nun emirleri doğrultusunda bir hayat sürmektir.

Kardeşlerim!


Allah’ı zikir, kalpleri sükûnete erdirir, ruhları besler, akılları doğru hedefe ulaştırır. Kula idrak, feraset ve şuur kazandırır. Onu gafletten, karamsarlıktan, umutsuzluktan korur, hayatı anlamlı kılar. İnsan, zikir sayesinde sahipsizlik ve yalnızlık duygusundan uzaklaşır, kendisini her daim muhafaza eden bir sahibinin olduğu bilincine varır. Bizi en güzel şekilde yaratan, başta akıl olmak üzere türlü nimetlerle donatan Rabbimizi zikretmemek, O’nu unutmak, O’nun razı olmayacağı bir hayat yaşamak ne vahim bir gaflettir! Zira Yaratanını kaybeden, O’ndan bîhaber olan, varlık adına ne bulmuştur ki? O’nun rızasına ulaşan, O’na yaraşır bir kul olarak yaşayan neyi kaybetmiştir ki?

Kardeşlerim!


Üzülerek belirtelim ki, dünya meşgalesi, istikbal kaygısı, kimi zaman kalplerimizi ve benliğimizi öylesine kuşatıyor ki; bizleri yaratılış amacımızdan ve Rabbimizin rızasından uzaklaştırıyor. Zaman zaman dillerimiz zikrin tadını, kalplerimiz zikretmenin huzurunu, vicdanlarımız zikirle geçen zamanların bereketini unutuyor. Zikirden mahrum hayatlarımız adeta kurak çöle dönüşüyor. Bazen mutluluğu ve huzuru geçici tutkularda arıyoruz. Bu tutkular, doğru düşünmemize, doğruyu dinlememize ve dillendirmemize adeta perde oluyor. Oysa Yüce Rabbimiz, geçici nimetlere tutkuyla bağlanmama ve kendisini bir an olsun unutmama konusunda bizleri şu ayeti kerime ile uyarıyor: “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”5

Kardeşlerim!

Öyleyse geliniz dilimizle, kalbimizle ve bedenimizle her daim Rabbimizin rızasını arayalım. Allah’ın lütfettiği ömrümüzü zikrin aydınlığında hayırlı ve faydalı işlerle değerlendirelim. Her daim Rabbimize hamd ederek, şükrederek O’nun rızasına ermek için gayret edelim. Rabbimizin bize bahşettiği her bir organımızın, sağlığımızın, her bir imkânımızın, her bir anımızın, nimet olduğu kadar birer emanet olduğunun bilincinde olalım.

Kardeşlerim!


Hutbemi Peygamberimiz (s.a.s)’in şu duası ile bitirmek istiyorum: “Rabbim! Beni sana çokça şükreden, seni çokça zikreden, senin azabından çekinen, sana hakkıyla itaat eden, sadece senin için eğilen, daima sana yalvarıp yönelen bir kişi eyle!


Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 
HER İNSAN ALLAH’IN BİR ÂYETİDİR!


Kardeşlerim!



Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”1

Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir gün tavaf esnasında Kâbe’ye yönelerek şöyle buyurmuştur:


“Ey Kâbe! Sen ne güzelsin. Senin kokun ne güzeldir. Senin azametine ve kutsallığına hayranım. Fakat Allah’a yemin ederim ki, müminin saygınlığı Allah katında senin saygınlığından daha fazladır…”2

Aziz Kardeşlerim!

Hepimiz insan olarak aynı özden, aynı topraktan yaratıldık. Hepimiz beşer olarak aynı babadan, Âdem’den; aynı anneden, Havva’dan geliyoruz. Hepimiz aynı dünyayı, aynı âlemi birlikte paylaşıyoruz. Hepimiz aynı güneşin ısısından, aynı ayın ışığından istifade ediyoruz.


Kardeşlerim!


Hepimiz Âdem’in çocukları olarak Allah nazarında tarağın dişleri gibi eşitiz. Hz. Ali’nin, “Ya hilkatte eşimsin ya dinde kardeşimsin” sözü bu hususu veciz bir şekilde ifade etmiştir. Geleneğimize göre insan, insanın kurdu değil yurdudur. İnsan, insanın umududur, sığınağıdır. Bunun içindir ki; medeniyetimizin insan anlayışı, modern zamanların sözde insan merkezli anlayışından oldukça farklıdır. Yunus Emre’nin ifadesiyle bizler, “Yaratılanı Yaratan’dan ötürü severiz”. Zira her insan Allah’ın bir ayetidir. Her insan Allah’ın bir eseridir.


Aziz Müminler!


Bizim hem insan olmaktan hem de İslam’a inanmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve bir ahlâkı vardır. İnsan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimiz gereği hangi dinden, hangi ırktan, hangi renkten, hangi coğrafyadan olursa olsun her insan saygındır. Bu sebeple insan, insana zulmedemez. İnsan, insana haksızlık edemez. Her insanın canı, kanı, malı, onur ve haysiyeti muhteremdir, mukaddestir, dokunulmazdır. Bizlere bu yüce değerleri öğreten dinimizdir, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.s)’dir. O, Medine-i Münevvere’ye hicret ettiğinde, bütün gayr-i müslimlerle bir sözleşme imzalamıştır. Böylece farklı dinler ve kültürlerin bir arada barış ve huzur içerisinde yaşayabilmelerinin ahlâkî ve hukukî temellerini atmıştır.


Kardeşlerim!


Din-i mübin-i İslâm’dan kaynaklanan kardeşliğimize gelince; bu kardeşlik, soy, sop, dil, bölge ve asabiyet temelinde bir kardeşlik değildir. Hele hele çıkar temelinde bir kardeşlik hiç değildir. Yüce değerler ve yüksek idealler etrafında bir kardeşliktir. İman ve takva ekseninde bir kardeşliktir. İslâm kardeşliğidir. Müslümanlar, aynı bütünün parçalarıdır. Aynı birin yansımalarıdır. Tevhid ile gelen vahdetin temsilcileridir. Müslümanlar, aynı bedenin organları, aynı binanın tuğlaları gibidir. Müslümanlar, birbirlerine hak bağı ile bağlıdır.


Müslüman, Allah’a ve O’nun mesajlarına saygı duyan, Allah’a ta’zimde bulunan ve Allah’ın yarattığı bütün mahlukata şefkat nazarıyla bakan insandır. Müslüman, Müslüman kardeşini en az kendisi kadar değerli ve saygıdeğer görür. Onu hor, hakir ve küçük göremez. Müslüman, kendisi için istediğini kardeşi için de ister. Müslüman güvenilir insandır. Eli ve diliyle zarar vermez; kardeşine zulmetmez, haksızlık etmez, düşmanlık etmez. Müslüman, kardeşine sırt çevirmez; sıkıntılı anında ona destek olur. Müslüman, kardeşinin üzüntüsünü, sevincini paylaşır.



Kardeşlerim!


Bugün Âdem’in çocukları olarak kardeşliğe, merhamete, şefkate, insaf ve vicdana her zamankinden daha fazla muhtacız. Bugün insanlık ailesi olarak yüce değerleri hayatımıza aktarmaya her zamankinden daha fazla muhtacız. Bugün insan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizi yeniden hatırlamaya ve bu doğrultuda birlikte yaşamanın hukukunu ve ahlakını oluşturmaya her zamankinden daha fazla muhtacız.


Bugün İslâm ümmeti olarak İslâm diyarlarını yeniden ilim, hikmet ve marifet yurduna dönüştürmek için çalışmaya ihtiyacımız var. Bugün İslâm coğrafyasında yeniden barış ve esenliği, merhamet ve şefkati, kardeşlik ve dostluğu, hak ve adaleti, ahlak ve fazileti egemen kılmaya ihtiyacımız var. Birliğe, beraberliğe, yardımlaşmaya, dayanışmaya, saygı ve muhabbetle birbirimizi kucaklamaya ihtiyacımız var. İslâm’ın medeniyetler inşa eden eşsiz ilkelerine yeniden sarılmaya ihtiyacımız var. Kur’an-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına, Efendimiz (s.a.s)’in çağlar üstü örnekliğine ihtiyacımız var.



Hutbemi Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisi ile bitirmek istiyorum: “İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır, Âdem ise topraktandır.


Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 
Develerin hayrete düşüren özellikleri
1- "Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? Artık sen, öğüt verip -hatırlat. Sen, yalnızca öğüt verici bir hatırlatıcısın."
(Gaşiye Suresi, 17-21)

2-Tüm varlıkların sahip oldukları özelliklerle kendilerini Yaratan Rabbimiz'in sonsuz gücünü ve ilmini gösterdiklerine hiçbir kuşku yoktur. Allah, Kuran'daki birçok ayette bu gerçeği bildirmekte, Allah'ın her yarattığının bir ayet, yani 'bir delil ve ibret' olduğuna sürekli dikkat çekmektedir.

3-Gaşiye Suresi'nin 17. ayetinde de üzerinde dikkatle düşünülmesi ve ibret alınması gereken bir hayvandan, "deve"den bahsedilmektedir.

4- Deveyi "özel bir canlı" yapan, en ağır şartlardan bile etkilenmeyen vücut yapısıdır. Bu öyle bir vücuttur ki açlık ve susuzluğa günlerce dayanır, günler boyu, sırtında yüzlerce kilo ağırlıkla yol katedebilir.


5- Devenin, ayrıntısını ilerleyen sayfalarda göreceğiniz özellikleri, onun, kurak ortamlar için özel bir yaratılışla var edildiğini ve insanın hizmetine verildiğini göstermektedir. Ve bu da düşünen insanlar için açık bir yaratılış delilidir.

6-"Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır." (Yunus Suresi, 6)

7- AÇLIK VE SUSUZLUĞA OLAĞANÜSTÜ DAYANMA YETENEĞİ:
Deve, 50°C sıcaklıkta 8 gün aç-susuz kalabilir. Bu süre içinde toplam ağırlığının %22'sini kaybeder. İnsan, vücudunda bulunan suyun %12'sini kaybettiğinde ölürken, deve, vücudundaki suyun %40'ını kaybettiği halde ölmez.

8-Devenin susuzluğa dayanıklılığının diğer bir sebebi de, gündüz vücut ısısını 41°C'ye kadar çıkartan bir mekanizmaya sahip olmasıdır. Bu sayede gündüz aşırı çöl sıcağında su kaybını minimum seviyede tutabilmektedir. Soğuk çöl gecelerinde ise vücut ısısını 30°C'ye kadar düşürebilmektedir.

9- MÜKEMMEL SU KULLANIM ÜNİTESİ:
Develer, 10 dakikada ağırlıklarının üçte biri oranında su içerler. Bu miktar kimi zaman 130 litreyi bulabilmektedir.

10-Bunun yanı sıra deve, insana oranla 100 kat daha geniş alanı kaplayan bir burun mukozasına sahiptir. Hayvan, çok büyük ve kıvrımlı burun mukozası sayesinde, havadaki nemin %66'sını tutabilmektedir.

11- Besin deposu hörgüç
Bir yağ yığıntısı şeklindeki hörgüç, Hecin devesinin kıtlık anında periyodik olarak beslenmesini sağlar. Hayvan bu sayede 3 hafta su içmeden yaşayabilir. Bu sırada vücut ağırlığının %33'-ünü kaybeder. Aynı koşullar altında insan, vücut ağırlığının %8'ini kaybeder ve 36 saat içinde vücut suyunu tamamen yitirerek ölür.

12- Isıya karşı yalıtkan kürk
Bu kürk, hayvanın vücudunu sıcağa ve soğuğa karşı koruyan, su kaybını azaltan kalın ve keçeleşmiş tüylerden oluşmuştur. Hecin devesi gündüzleri iç sıcaklığını 41 dereceye kadar çıkararak terlemeyi geciktirir. Böylece su kaybını engellemiş olur.Kalın kürkü sayesinde, Asya'nın, yazın ( ) 50 dereceye varan sıcağına, kışın ise (-) 50 dereceye kadar ulaşan soğuğuna dayanabilir.

13- Kumdan korunan baş
Kirpikleri birbiri içine geçebilen bir sisteme sahiptir. Herhangi bir tehlike anında otomatik olarak kapanırlar. İç içe geçen kirpikler hayvanın gözüne en ufak bir toz tanesinin bile girmesine izin vermezler. Burun ve kulaklar, kum ve tozdan korunması için uzun kıllarla kaplıdır. Uzun boynu yerden 3 metre yükseklikteki yaprakları bile yemesine imkan tanır.

14- Her türlü araziye uygun ayaklar
Ayaklar, esnek bir yastıkla birleşmiş iki parmakla donanmıştır. Hayvanın toprağı daha iyi kavramasını sağlayan bu yapı, yağımsı dört toptan oluşmuştur. Her türlü arazi şartına uygundur. Tırnaklar ayağı herhangi bir çarpışmadan dolayı oluşacak zararlardan korur. Dizler bir boynuz kadar sert ve kalın bir zardan oluşan nasırla kaplıdır. Bu nasırlar hayvan kumlara yattığında onu aşırı sıcak olan zeminden ve yaralanmalardan korur.

15- BESİNLERDEN VE SUDAN MAKSİMUM İSTİFADE:
Hayvanların çoğu böbreklerinde biriken üre kana karıştığı anda zehirlenerek ölürler. Oysa deve, vücudunda oluşan üreyi defalarca karaciğerinden geçirerek, sudan ve besinlerden maksimum derecede istifade edebilmektedir. Devenin kan ve hücre yapısı da, çöl şartlarında uzun süre susuz yaşayabilmesini sağlayabilecek şekildedir. Hücre duvarları, hücrelerinin fazla su kaybetmesini engelleyecek bir yapıdadır. Kan yapısı ise, devenin vücudunda su minimuma indiğinde bile kan akışında bir ağırlaşmaya olanak vermeyecek biçimdedir. Ayrıca kanında, susuzluğa dayanıklılığı artıran albümin enzimi, diğer canlılardan daha fazla miktarda bulunmaktadır. , Devenin bir başka destekleyicisi de hörgücüdür. Hörgüçlerde vücut ağırlığının beşte biri kadar yağ depo edilmiştir. Devede yağın tek bir noktada toplanması, vücudun -yağa bağlı olarak- her yerinde yoğun oranda su atılmasını engeller. Bu da devenin suyu minimum oranda kullanmasına sebep olur. Bir hörgüçlü deve, normalde günde 30-50 kilo besin alabilirken, zor şartlarda günde sadece 2 kg kuru otla bir ay boyunca yaşayabilmektedir. Devenin ağız ve dudak yapısı, ayakkabı köselesini delecek kadar sivri dikenleri bile rahatlıkla yiyebileceği şekildedir. Dört yüzlü midesi ve sindirim sistemi ise önüne çıkan her şeyi öğütebilecek kadar güçlüdür. Normalde yiyecek sınıfına girmeyen kauçuk gibi maddelerden bile istifade etmesini bilir. Kurak ortamlarda bu özelliğin ne kadar değerli olduğu açıktır. Hecin develeri, Orta Asya'nın yüksek yaylalarında -52 derecelik soğuğa karşı dayanabilmektedir.

16- HORTUMLARA VE FIRTINALARA KARŞI ÖNLEM:
Devenin gözleri iki kat kirpiklidir. Kirpikler, kapan gibi iç içe geçerek, gözü şiddetli kum fırtınalarına karşı tam bir korumaya alırlar. Develer ayrıca burun deliklerini de kum girmesini engellemek için kapatabilirler.

17- KAVURUCU SICAĞA VE DONDURUCU SOĞUĞA KARŞI ÖNLEM:
Bütün vücudunu kaplayan sık tüyler çölün yakıcı güneşinin hayvanın derisine ulaşmasına engel olurlar. Bunlar aynı zamanda soğukta da hayvanın ısınmasını sağlarlar. Çöl develeri 70°C'lik sıcaklıktan etkilenmezken, çift hörgüçlü develer sıfırın altında 52 derecelik soğuklarda yaşayabilmektedir. Bu tip develer, 4.000 metrelik yüksek yaylalarda bile hayatlarını sürdürebilmektedirler.

18- KIZGIN KUMLAR İÇİN ÖNLEM:
Bacaklarına oranla son derece büyük olan ayakları da özel olarak "dizayn" edilmiş, hayvan kuma batmadan yürüyebilsin diye genişletilip yayılmıştır. Ayak tabanlarındaki özel kalın deri ise kızgın çöl kumlarına karşı alınmış bir tedbirdir.
Tüm bu bilgilerin ışığında düşünelim: Deve, kendi vücudunu çöl ortamına göre kendisi mi ayarlamıştır? Burun mukozasını kendisi oluşturup, tepesindeki hörgücü o mu meydana getirmiştir? Ya da hortum ve fırtınalara karşı göz ve burun yapısını kendisi mi tasarlamıştır? Kan ve hücre yapısını, devenin kendisi mi 'su harcamama esası' üzerine düzenlemiştir? Vücudundaki tüylerin dokusunu o mu seçmiştir? O mu kendisini "çöl gemisi" ne dönüştürmüştür?
Deve -canlıların tümünde olduğu gibi- elbette ki bunları yapamaz. "Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı?" ayeti, gerçekten de bu olağanüstü hayvanın varoluşunu en iyi biçimde açıklamaktadır. Deve de, diğer bütün varlıklar gibi yaratılmış, özelliklerle bezenmiş ve Allah'ın yaratmadaki üstünlüğünün bir işareti olarak yeryüzüne yerleştirilmiştir. Deve, bu tür üstün fiziksel özelliklerle yaratılırken, insana hizmetle görevlendirilmiştir. İnsan ise, tüm varlık aleminin içindeki buna benzer yaratılış mucizelerini görmek ve tüm varlıkların yaratıcısı olan Allah'ı bilip-tanımakla...

19- Dikenleri Öğüten Sindirim Sistemi
Çöllerin bir özelliği de gıda maddesi bulmanın zorluğudur. Devenin yaratılışı çölde bulunabilecek her gıdadan faydalanabilecek şekilde üstün bir sindirim sistemine sahip olmasıdır. Boynu yüksek ağaçlara uzanabilecek şekilde uzundur. Başka canlıların yiyemediği dal parçaları, hurma çekirdekleri, kalın ve kuru yaprakları afiyetle yerler. Çünkü devenin dili ve yarık dudağı, sivri dikenleri bile çiğneyip yutabilecek şekilde kalın mukozayla kaplıdır. Mide salgıları da, ip, tahta, kağıt gibi aslen gıda maddesi olmayan nesneleri bile eritecek kadar güçlüdür. Develerin mideleri çok sayıda kesecikten oluşur ve buradaki özel bakteriler başka canlıların hazmedemediği selülozu (kağıt, tahta) bile hazmeder. Ayrıca bu kesecikler gıda ve suyun depolanarak azar azar kana karışmasında da etkili olurlar.

20- Sabırlı ve Sadık
Develerin huyları da çok ilginçtir. Sahiplerine karşı sadık ve zor şartlara karşı sabırlı canlılardır. Develerle haşır neşir olan bedeviler, onların katır ve merkep gibi hayvanlara nazaran daha güvenilir olduğunu söylerler. Günlerce susuz kaldıkları halde su başına varınca itişip kakışmazlar, arkadaşlarının su içmesini sabırla beklerler. Sahiplerinden kaçsalar rahatlıkla hayatta kalabilecekleri halde uysallıkla hizmet ederler. Küçük bir çocuk onları çökertmek istese alçak gönüllülükle diz çöküp sırtına bindirirler. Buna mukabil kendilerine kötülük edildiği zaman asla unutmadığı da söylenmektedir. Kısacası develer Allah'ın insanoğlunun istifadesine sunduğu nimetlerin en üstünlerinden biridir.
 
PEYGAMBER EFENDİMİZİN DİLİNDEN DUALAR

1. Allahümme bike esbahnâ ve bike emseynâ ve bike nehyâ ve bike nemûtü ve ileyke’l-masîr.

“Allah’ım! Senin iznin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık. Yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”


2. Allahümme e’ûzü bi rızâke min sehatike ve bi muâfâtike min ‘ukûbetike ve e’ûzü bike minke lâ uhsi senâen ‘aleyke ente kema esneyte ‘ala nefsike.

“Allah’ım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”


3. Allâhümme innî e’ûzü bike min zevâli ni’metike ve tehavvüli ‘âfiyetike ve fücâeti nıkmetike ve cemî’ı sahatike.

“Allah’ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin (nimet ve sağlığın) bozulmasından, ansızın cezalandırmandan ve öfkene sebep olan her şeyden sana sığınırım.”


4. Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-hemmi ve’l-hazeni. Ve e’ûzü bike mine’l-‘aczi vel-keseli. Ve e’ûzü bike minel cübni vel-buhli. Ve e’ûzü bike min ğalebetid-deyni ve kahrir-ricâli.

“Allah’ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve insanların kahrından sana sığınırım.”


5. Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-fakri ve’l-kılleti ve’z-zilleti ve e’ûzü bike min en ezlime ev uzleme.

“Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım; zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım.”


6. Allahümme innî e’ûzü bike en edille ev üdalle,ev ezille ev üzelle ev ezlime ev uzleme ev echele ev yüchele ‘aleyye

“Allah’ım! Dalalete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını) dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım.”


7. Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-cübni ve e’ûzü bike min en uredde ila erzelil ‘umuri ve e’ûzü bike min fitneti’d-dünya ve e’ûzü bike min azabi’l-kabr.

“Allah’ım! Korkaklıktan sana sığınırım. Ömrün en düşük çağının zorluklarından, dünya fitnelerinden ve kabir azabından da sana sığınırım.”


8. Allahümme innî e’ûzü bike min şerri ma ‘amiltu ve min şerri ma lem a’mel.

“Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.”


9. Allahümme innî e’ûzü bike min fitneti’n-nâri ve ‘azabi’n-nari ve min şerri’l-ğına ve’l-fakri.

“Allah’ım! Cehenneme götüren fitneden, Cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.”


10. Allahümme innî e’ûzü bike minel-cû’ı fe-innehû bi’sed-dacî’u ve e’ûzü bike mine’l-hıyâneti fe-innehâ bi’seti’l-bitânetü.”

“Allah’ım! Açlıktan sana sığınırım. Çünkü açlık, ne kötü bir arkadaştır. Hainlikten de sana sığınırım. Çünkü hainlik, ne kötü bir sırdaştır.”


11. Allahümme ‘âfini fi cesedî ve ‘âfinî fî basarî ve’c‘alhü’l vârise minnî lâ ilâhe illâllahu’l- halîmu’l-kerîmu subhâne’llahi rabbi’l-‘arşi’l-‘azîm ve’l-hamdü li’llahi rabbi’l-‘âlemîn.

“Allah’ım! Bedenime sağlık ver, gözüme sağlık ver, sağlığı benim varisim kıl (son nefesime kadar beni sağlıklı eyle). Halîm ve kerîm olan Allah’tan başka ilah yoktur. Ulu arşın sahibi Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur”


12. Allahümme innî es’elükel-hüdâ ve’t-tüka ve’l-‘afafe ve’l-ğınâ.

“Allah’ım! Senden hidayet, takva, (sorumluluk bilinci) iffet ve (gönül) zenginliği isterim.”


13. Allahümmağfirlî ve’rhamnî ve’hdinî ve ‘âfinî ve’r-zuknî

“Allah’ım, beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet nasip eyle, bana âfiyet ve (hayırlı) rızık ver.”


14. Allahümme’nfa’nî bima ‘allemtenî ve ‘allimnî ma yenfeunî ve zidnî ‘ilmen, elhamdülillahi ‘alâ külli hâlin ve e’uzü billahi min hâli ehli’n-nâri.

“Allah’ım! Bana öğrettiğin ilim ile beni faydalandır, bana fayda verecek ilmi öğret ve benim ilmimi artır. Her hâl üzere Allah’a hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allah’a sığınırım.”


15. Allahümme innî e’ûzü bike min ‘ilmin la yenfe’u ve min kalbin lâ yahşe’u, ve min nefsin lâ teşbe’u ve min da’vetin lâ yüstecâbu leha.

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan doymayan nefisten sana sığınırım.”


16. “Ya mukallibel kulûb! Sebbit kalbî ‘alâ dînike.

“Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl.”


17. “…Allahümme âti nefsî takvâha, ve zekkiha ente hayru men zekkaha, ente veliyyuha ve mevlaha.”

“…Allah’ım! Nefsime takvasını (günahlardan sakınma duygusu) ver ve onu (her türlü günahtan) temizle, Sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Onun koruyucusu ve efendisi de sensin..”


18. Allahümme’c’alnî mine’llezîne iza ehsenu ‘s-tebşeru ve iza esâu’stağferû

“Allah’ım! Beni iyilik işledikleri zaman sevinen ve kötülük yaptıkları zaman bağışlanma dileyen kullarından eyle.”


19. Allahümme rahmeteke ercû felâ tekilnî ila nefsî tarfate‘aynin ve aslih lî şe’nî küllehü lâ ilâhe illa ente.

“Ey Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle başbaşa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur.”


20. Allahümme Rabbe’n-nâsi! Ezhibi’l-be’se, veşfihi, ve ente’ş-şâfi. Lâ şifâe illâ şifâüke. kifâen lâ yüğâdiru sekamâ.

“Allah’ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver. kifayı veren ancak sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalık nedir bırakmasın.”


21. Allahümme ahsente ha•kÉ fe ehsin hulukî.

“Allah’ım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir”


22. Allahümme innî e’uzü bike mine’ş-şikaki ve’n-nifaki ve sûi’l-ahlâki.

“Allah’ım! (haktan) ayrılmaktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlâktan sana sığınırım.”


23. Allahümme inneke ‘afüvvün kerîmün tühıbbü’l-‘afve fa’fü ‘annî .

“Allah’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet.”


24. Allahümme’rzuknî hubbeke ve hubbe men yenfeunî hubbuhu ‘indeke.

“Allah’ım! Bana kendi sevgini ve Senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver.”


25. Allahümmekfinî bihalâlike an haramike ve ağninî bifadlike ammen sivâke.

“Allah’ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla (zengin kılarak) Senden başkasına muhtaç etme.”


26. Allahümme eınnî ala zikrike ve şükrike ve husni ibadetike.

“Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.”


27. Allahümme innî eselüke min salihi ma tü’ti’n-nâse mine’l-mali ve’l-ehli ve’l-veledi gayri’d-dâlli vele’l mudilli.

“Allah’ım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil.”


28. Bismillahillezî la yedurru me’a’smihî şeyun filardi vela fi’s-semâi ve hüve’s-semi’u’l-‘alîm.

“Allah’ın adıyla… O’nun adıyla (hareket edildiğinde) yerde ve gökte hiçbir şeyin zararı dokunmaz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”


29. Elhamdü li’llahi’llezî et’amena ve sekana ve ce’alena müslimin.

“Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.”


30. Allahumme eslemtu nefsî ileyke ve veccehtu vechî ileyke ve fevvaztü emrî ileyke ve elce’tu zahrî ileyke rağbeten ve rehbeten ileyke, la melcee ve la mencee minke illa ileyke, Amentu bi kitabikellezi enzelte ve binebiyyikellezi erselte

“Allah’ım! (rahmetini) umarak, (azabından) korkarak kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Senden başka sığınak, senden başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.”


31. Allahümme elif beyne kulubinâ ve aslih zâte beyninâ ve’hdinâ sübüle’sselâmi ve neccinâ mine’z-zulümâti ile’n-nûri ve cennibne’l fevâhişe mâ zahare minhâ ve mâ betane.

“Allah’ım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır.”


32. “Allahümme aslih lî dinî ellezî hüve ‘ismetu emrî, ve aslih lî dünyâye elletî fîhâ meâşî, ve aslih lî ahireti elletî fîhâ meadî, vec ‘alil hayâte ziyâdeten lî fî külli hayrin, vec ‘alil mevte râhaten lî, min külli şerrin”

“Allah’ım! Dinimi güzelce yaşat ki o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle.”


33. Allahümmeğfirlî zenbî küllehü dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve ‘ahirahu ve ‘alâniyetehu ve sırrehu .

“Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü büyüğünü, öncesini sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.”


34. Allahümme innî zalemtu nefsî zulmen kesîran ve lâ yağfiru’z zünûbe illâ ente feğfirlî mağfiraten min ‘indike, verhamnî inneke entel ğafûrur rahim.

Allah’ım! küphesiz ben nefsime çok zulmettim, günahları bağışlayacak olan yalnız Sensin. Öyleyse katından bir af ile beni bağışla. Bana merhamet et, çünkü bağışlaması ve rahmeti çok olan sadece Sensin”



35. Allahümme ente Rabbî, lâ ilâhe illâ ente halaktenî, ve ene ‘abdüke, ve ene alâ ahdike ve va‘dike m’esteta‘tü. Eûzü bike min şerri mâ sana‘tü, ebûü leke bi-ni‘metike aleyye ve ebûü leke bi-zenbî, fağfir lî feinnehû lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente.

“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Gücüm yettiğince (ezelde) sana verdiğim sözümde ve vaadimde durmaktayım.

İşlediğim günahların şerrinden sana sığınırım. Bana lutfettiğin, ni’metlerini i’tirâf ederim, günahımı da i’tirâf ederim. Beni affet çünkü günahları ancak Sen affedersin”


36. Allahümmağfirlî hetîetî ve cehlî, ve isrâfî fî emrî, ve ma ente a’lemu bihî minnî, Allahümmağfirlî ciddî, ve hezlî, ve hataî ve ‘amdî, ve küllü zalike ‘indî, Allahümmağfirlî mâ kaddemtu ve mâ ahhartu, ve mâ esrartu ve mâ a’lentu, vemâ ente a’lemu bihî minnî, entel mukaddimu ve entel muahhir ve ente ‘ala külli şey’in kadîr.

“Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, işimdeki aşırılıkları ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla.Allah’ım, ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle. Bütün bu kusurların hepsi bende vardır.Allah’ım! şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle.Öne geçiren de sen, geride bırakan da Sensin. Senin her şeye gücün yeter.”


37. Allahümmeğsil hatâyâye bimâi’sselci ve’l-beredi ve nakki kalbî mine’l-hatâyâ kemâ nekkayte’sevbe’l-ebyeda mine’d-denesi.

“Allah’ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle. Beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan arındır.


38. Allahümme innî es’eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve’l-amele’l-lezi yübelliğuni hubbeke. Allahummec’al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine’l- mâil bârid.

“Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim.Allah’ım! Senin sevgini, bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.”


39. Allahümme leke sumtü ve ‘alâ rızkıke eftartü

“Allah’ım! Senin rızân için oruç tuttum. Senin rızkınla orucumu açıyorum.”


40. Allahümme ahsin ‘âkıbetena fi’l-umûri küllihâ ve ecirnâ min hızyi’dünyâ ve ‘azâbî’l-âhireti.

“Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahiret azabından bizi koru.”

HANIMLAR BUYRUN HEP BERABER OKUYALIM
 
"Her evin dekorasyona;
Her makinenin yağlanmaya;
Her arabanın bakıma;
Ve her evliliğin de romantizme ihtiyacı vardır!"

Peygamberimizin evliliğinden bir romantizm örneği:

'Hz. Aişe, Peygamberimizle (sav) yeni evlenmişti.

Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini…

Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle (sav) konuşmadan edemedi.

“Ey ALLAH’ın Resulü (sav), beni seviyor musun?”

“Evet, Ya Aişe, tabi seviyorum!”

... Hz. Aişe dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:

“Beni nasıl seviyorsun?”

Peygamberimiz (sav) sevgi şeklini tanımladı eşine:

“Kördüğüm gibi.”

Bu cevap Hz. Aişe’yi çok sevindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.

Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.

Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hz. Aişe sık sık sorardı:

“Ey ALLAH’ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?”

Peygamberimiz (sav), Hz. Aişe’yi memnun eden cevabı verirdi her defasında:

“İlk günkü gibi…”

(İbn Hanbel, Müsned, 6: 210.)'

| Şeyh Hasan Ali
 
C cansu_tr


ALLAH senden razı olsun
iki cihan saadeti nasip eylesin
güzellikler çıksın en beklemediğin zamanda...

ne güzel paylaşmıssın kardeşim ricama icabet etmişsin...
 
-Zorluklara Sabır-
İnsan, ya bela ya afiyet halinde olur. Belaya düştüğü zaman takındığı tavır ise feryat ve şikayettir. Bir kul olarak Allah'ın bağışlamasına sığınması gerekirken -hâşâ- Allah ile hesaplaşmaya kalktığı görülür. Böyle bir kimse, olanların sadece dış yüzünü görür. Bela, sıkıntı sebebiyle Cenâb-ı Hakk'ın onu gafletten uyandırmak istediği hiç aklına gelmez. Asıl Allah Teâlâ bir kulu sevmezse, dünyada ona hep rahatlık verir de ahiret hesabının altından kalkamaz hale gelir.
 
“Estağfirullahel'azîm (el kerim, er rahim) ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyume ve etubü ileyh.”
Anlamı: “Kendisinden başka ilah olmayan, ebedî hayatla diri olan “Hay”, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup, her şeyi ayakta tutan, kâinatı yöneten,”Kayyum” (keremi ve ihsanı bol “Kerim”, merhameti ve bağışlaması bol, esirgeyen “Rahim”) olan Yüce Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.!”
Her namazdan sonra 3 defa ve yatağa girince 3 defa okunmalı.
Günde en az 99 tevbe zikri edilmesi önerilir.


“Rabbiyesir vela tuassir Rabbi temmim bil-hayır”

“Rabbim işimi kolaylaştır, güçleştirme, Rabbim bu işi hayırla tamamla!” Her işe başlamadan önce mutlaka bol bol zikrediniz. Okuyan ve zikreden insanlar faziletini anlata anlata bitiremez.


“Ya Zel-celal vel-ikram”

Anlamı: “Hem azamet sahibi,hem fazlı kerem sahibi Büyüklük, fazl ve kerem sahibi.
Hem yücelik hem de fazl şeref ve kerem sahibi Celal ve Kemal'i mutlak ve hakiki olan.
Her nimet Allah Teala'dan gelir; nimeti yaratan da sevk eden de dağıtan da ancak O'dur. Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir. Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır. Büyüklük ve kerem sahibi.!”


“Hasbiyallahu lailahe illahu aleyhü tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym”

“Allah'a güvendim (bana yeter)ondan başka ilah yoktur, O vardır, ki bende O'na bağlanıp işimi ona bıraktım; O arşın aziym rabbidir.”
En az Sabah ve Akşam 7 şer kere inanarak okunmasının her şeye yeteceği bildirilmiştir.



“ Sübhâna'l-lâhi mil'el mizân ve müntehe'l-ilmi ve meblega'r-rizâ ve zinete'l-ars”

Anlamı: “Mizanin dolusu kadar, ilmin genişliği kadar, Allah'in razi olacagi kadar ve arşın agırlıgı kadar, Allah'i (c.c.) tesbih ederim”
” Bu duayi her sabah ve aksam üç defa okumaya devam etmelidir. Ömrün uzun ve me'sud olmasi, imanla ölmek, kabir azabindan kurtulmak, Sirat köprüsünden hızlı geçmek ve cennete vasil olmaya vesile olur.”



“Allahümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut'imunî ve ente tesgînî ve ente tümîtünî ve ente tuhyînî.”

“Allah'ım sen beni yarattın,sen hidayet ettin,sen doyurursun,sen su verirsin,sen öldürürsün ve sen diriltirsin”


“Hasbinallah Ve Ni'mel Vekil, Ve Ni'mel Mevla, Ve Ni'men Nasir.”

Anlamı:“ Allah Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.”


“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn.”

Yunus (A.S) ın yunus balığının karnında yaptığı zikirdir.Sıkıntılı, zora, dara düştüğünüz anlarda mutlaka devamlı zikredin.Günlük zikirlerinize dahil edin.
Anlamı:“ Senden başka ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum?.”


“ Meleklerin Sevabını Yazmaya Gücünün Yetmediği Tesbihat”
"Senin ümmetinden her kim bu dua kalbinde bulunarak sana kavuşursa mutlaka Cennetler ona aşık olur. Sağındaki ve solundaki Melekler o an "Ey ALLAH'ın velisi (dostu) ! İstediğin kapıdan gir. diye nida ederler"


"Ya Hayyu Ya Kayyum, Ya Zel Celâli Ve'l İkrâm, Allahümme inni eselüke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ebeden, Ya ALLAH, Ya ALLAH, Ya ALLAH Celle Celâlüh" Fazilet : (Bu duayı sabah namazının sünneti ile farzı arasında okuyan imanla ruhunu teslim eder.)


“Bismillâhillezî lâ yedurru measmihi Şey'ün fil'ardi velâ fissemâi ve Hüvessemi'ul Aliym. Bu Duayı Sabah Aksam Okuyana Hıç Bırsey Zarar Veremez Anlamı: "Yüce Allah'in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O'nun mübârek ismiyle hareket edildiği (O'nun ismi söylendiği) vakit, yerde ve gökte hiçbir şey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her şeyi en iyi işiten ve en mükemmel bir şekilde bilendir.."


"Allahümme inniy es-elüke bi enne lekel hamdü la ilahe illa ente ya hannanü,ya mennanü,ya bediy-as semavatı vel ardı ya zel celali vel ikram".

İsmi Azam duası. Enes radıyalahü anh .den rivayet edilen bir hadiste Efendimiz Aleyhisselam adamın birinin dua ederken duasını işitince ona, sen İsmi Azam ile dua ediyorsun.Bu dua ile dua edip okuyan kimsenin mutlaka dilek ve muradı hasıl olur,buyurdu.


* Bismillahi erkike min külli dain yü’zike ve min şerri külli nefsin ev ayni hasidin Allahü yeşfike bismillahi erkike*

Cebrail Aleyhisselam, Resulullah –s.a.v- Efendimizin yanına geldi ve ‘’Ya Muhammed! Hasta mısın?’’ diye sordu. ‘’Evet’’ cevabını alınca Cebrail Aleyhisselam şu duayı okudu:
‘’Allah’ın adıyla. Sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin. Ben Allah’ın adı ile sana dua ediyorum.’’



“Allahümme inni eselükes-sıhhate vel-afiyete vel-emanete ve hüsnel-hulkı verrıdae bilkaderi birahmetike ya Erhamerrahimin”

Anlamı: ‘Ya Rabbi, senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel ahlak ve kaderden razı olmak isiyorum Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!.’’


“Sübbûhun Kuddûsün (Rabbuna ve) Rabbül melâiketi verrûh”

“Allâh-ü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir Meleklerin ve Rûh (Cebrâil)’in Rabbidir” Bu zikir meleklerin yaptığı bir zikir olup, yapılması önerilir.


“Bismillahi, tevekkeltü alellahi, La havle vela kuvvete illa billah”

Evinden çıkarken diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.[Tirmizi]
Manası: Ben Allah'a tevekkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah'ın lütuf ve ihsânıyladır"


“Allahümme musağğıra'l kebir ve mükebbire's sağir! sağğır ma bi “ YÜZDEKİ Yaralar İçin Dua: Anlamı :ey küçüğü büyüten, büyüğü küçülten allahım bendeki bu rahatsızlığı da küçült yok et


Allahümme mâ esbaha bi min nimetin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükür

Şükür zikri Manası: Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabaha (akşama) kadar bizim yanımızda kalması yalnız Sendendir. Senin ortağın yoktur. Sana hamd ve şükrediyoruz.


Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanin ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin

Nazar değene okunacak dua:
[Bu dua her sabah ve akşam üç defa okunup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur.]
Manası: Şeytanların, haşaratın ve kem gözlerin şerrinden Allah’ın kusursuz kelamlarına [âyetlerine yani Kur’ana] sığınırım. [Zira âyetlerinde gizli açık her ilim, her ihsan, her tedbir vardır.]


BUNU DA YENİ DÜZENLEDİM İNŞALLAH BURADAN ESİNLENİP OKUYAN VE OKUMAYA DEVAM EDEN CANIM ARKADAŞLARIM OLUR
 
Evlilikte Kadın ve Erkeğin 15 Hatası
1- Kendilerini cennette zannetmeleri



Belki de kadınların da erkeklerin de en büyük hataları, kendilerini cennette zannetmeleri; evlilik öncesinde boş vaatlerin gerçekleşmesini beklemeleri; izledikleri filmleri gerçek zannedip öyle yaşamayı arzu etmeleridir. Eldeki nimetlerle idare etmesini bilmeyen bir eşle yaşamak gerçekten zordur. Şükretmeyen, erkek olsun kadın olsun zapt edilemez.



2- Birbirlerinin anne babalarına karşı tavırlarını takdir edememeleri


Eşlerin birbirlerinin aile büyüklerine karşı özel durumlarını takdir edememeleri de sonuçları aileyi zorlayan hatalardandır. Bilhassa erkeğin anne ve babasına alakasını kadının takdir edememesi çok kötüdür. Yalnız, erkeğin anne babasının çekeceği yükünü eşine çektirmesi de hakkı değildir. O yükü kendisi çekecektir. Eşini ikna ederek, ona benzer iyiliklerini ispat ederek onu da yanına alması tabii olandır. Saliha bir kadın, değil eşinin anne babasına karşı, bütün mü’minlere karşı merhamet yüklü olmalıdır. Eş de bu güzelliği şükranla karşılamalı, kıymet bilmelidir.

3- Kadınların süslenme ihtiyacı içinde olmamaları


Çok önemli bir sorun, kadınların eşlerine karşı süslenme ve bakım ihtiyacı içinde olmamalarıdır. Arkadaşlarına ve misafirlerine gösterdikleri ihtimamı eşlerine göstermeyerek kendi kuyularını kazmaktadırlar. Bir kadın yaşlanmayla, doğumda ve benzeri şekillerde ortaya çıkan yıpranışını gidermelidir. Hatta aybaşı günlerindeki cazibe düşüklüğünü bile gidermenin yollarına bakmalıdır. Bilhassa çocuk doğurduktan sonra kendisini salan kadınların sorumluluğu vardır. Kimse ‘takva’ ve ‘züht’ gibi kelimelerin arkasına sığınmamalıdır.



4- Geçmişi kapatamamaları


Eşler arasındaki en önemli sorunlardan biri, geçmişi kapatamamaktır. Üzerinden yıllar geçmiş bir tartışmayı mahşer yeri ciddiyetiyle tekrar konuşmak abestir. Hatalarını gömmesini bilmeyenler, bataklıkta yaşamaya mecbur kalırlar.



5- İyilikleri başa kakmaları


İyilikleri başa kakmak, her iki taraf için de ayıplı bir tutumdur. Zamanında verilmiş bir hediyeyi, mesela aile büyüklerinin verdiği bir borcu konuşmak asla İslami değildir. (Bakara, 264) İslami olmayan bir yerde nasıl huzur, bereket olur?

6- Sorun ve sırları başkaları ile paylaşmaları


Evdeki sorunları evin dışındakilere taşıyarak sorunun kökleşmesine neden olmak da bir hatadır. Bir yandan da kul hakkıdır. Bilhassa yatak sırlarının yayılması, gayet çirkin bir hatadır.

7- Eşlerin birinin gelişen sosyal konumunu ve ilmî seviyesini diğerinin takdirde zorlanması da bir hatadır.




8- Herkesin kendi işiyle meşgul olduğu bir anlayış, dünyevi işlerde bir nebze doğru olabilir ama ibadet hayatında eşler birbirilerini yalnız bırakmamalıdırlar. Destek olmayan, iyiliğe teşvik edip kötülüğü uyarmayan hatalıdır.
9- Cinsel tatminsizliğe neden olmak hatadır. Erkek veya kadın, her ikisinin de cinsel ihtiyacı vardır. Birinin kendini düşünüp diğerini yok sayması zulümdür.





10- Erkeğin eşini ev mahkûmu hâline getirmesi ve onu hayattan koparması yanlıştır.


Dünya nimetlerinde kadının da hakkı vardır ve bu hakkı vermek erkeğin görevidir.



11- Kadınlı erkekli karma oturumlara izin vermek, her iki taraf için de tehlikeli bir hatadır.
12- Kadının aşırı kıskançlığı, kendisini de erkeği de yıpratan bir hatadır.





13- Allah'a isyan olan bir işte tarafların birbirine itaati hatadır.
14- Evden çıkışlar için erkeğin izninin gereksiz hâle getirilmesi hatadır.
15- İstişaresizlik, bildiğini yapma anlayışı hatadır.



Aile için bir istişare komisyonu, bir ilim adamı seçilememesi eksikliktir; ilk fırsatta giderilmelidir.



Nureddin Yıldız’ın Aile Davamız isimli eserinden alınmıştır.

Paylaşmak Sünnettir:
 
arkadaşlar ben birşey sormak istiyorumben mesela la ilahe illal diye zikirçekerken birden kendimi farklı bir zikirde buluyorum inne fetahna leke fettah mübina veya la havlevele kuvvete aliyül azim deken buluyorum tekrardan başlamak zorunda kalıyorum bunun için ne yapmamam gerek ve neden böyle oluyor bugün 4tür tekrara başladım
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…