dini paylaşım alanı

Hiçlik Ağacı
Bir gün kalbime ışıklı bir nokta düştü.

“Kimsin, nesin ?” dedim.

“Hiçim, ama bana Cemalnur diyorlar” dedi.

“Sen nereden geldin” dedim.

“Çok yüce bir ağacın tohumuyum” dedi.

”O ağacın adı nedir?” dedim.

”Dünya kurulalı beri ona pek çok isimler verdiler ve her isimde başka türlü gördüler” dedi.

“O ağacı ben de görmek istiyorum” dedim.

“O, senin bildiğin ağaçlardan değil. Onu kendi kalbinde yetiştirmen gerek, ancak o zaman görebilirsin” dedi.

“Onu nasıl yetiştirebilirim ?” dedim.

”Ben sana yardım ederim. Hem de değişik isimleriyle tanıtırım taa ki gerçek ismini öğrenene kadar..”dedi.

”Hadi” dedim “Çabuk ol !”..

Sonra o küçücük hiçlik tohumu kalbimin içinde yavaş yavaş açılmaya başladı.Bir gün…

”Gel” dedi “Artık ağaçla tanışmaya gidiyoruz.”

Ve… içimi huzurla dolduran bir güzellikle tanıştırdı.

”İşte Cemal ağacı” dedi. “adına Meşkure de derler.”…

Sonra Cemal ağacından gelen sesi duydum

“Sizin ayaklarınız benim başımın üstünde” diyordu.

“ Aman ya Rabbim ! Bu meğer Azamet ağacıymış da kendini saklıyormuş” dedim.

Ağaç içimden geçenleri okudu ve

“Yok “ dedi “yanılıyorsun ben Hiçlik ağacıyım”…”Gel sana benim içimdeki varlık ağaçlarını göstereyim”…

Kendimi birden ondan farklı ama aynı derecede muhteşem bir başka ağacın önünde buldum.

”Bunun adı ne?”dedim.

”Hepveren gülü “dedi.

“Ona neden böyle demişler ?” dedim.

“Onun tek ismi yok ki “ dedi.” Kimi Nazlı Hoca der, kimileri de ekmek ağacı. Ama kendi içindeki varlıktan maddeten ayrılma zamanı geldiğinde, o son görüş hakkını başkalarına verebilen bir yüceler yücesi olduğu için adına Hepveren gülü dediler”…O sırada Hepveren gülünden bir ses geldi…”Ben Hiçlik ağacıyım”..

Sonra ağaç birden bire değişti..yine güzel, yine azametli…

”Bunun adı ne?” dedim.

”Dile gelen taş” dedi. “Ama ona Samiha da derler”…

”Var ama yok mu gözüküyor ?” dedim.

“Hayır, yok ama var sananlar oluyor” dedi.

“Anlayamadım” dedim.

“Yanmış ama tütmediği için kül olduğunu bilememiş, var sanmışlar” dedi.

İşte o zaman ağaç dile geldi “Ben yokum..Ben yokum..”diyordu.

Gerçi kalbimde biten ağaç, yokluk tohumundan çıkmıştı ama yine de şaşırmıştım, her tanıdığım ağaç “Ben hiçim..Ben yokum” diyordu. Öyle de deseler madem ki ben onları görmüştüm, onları görünür kılan bir varlık ağacı olmalıydı, onu görmek istiyordum.

Sonunda “İşte !”dediler hep bir ağızdan “İşte gerçek varlık ağacı !

“ Bu ağaç Cenan yani Gönül suyuyla, ‘İnsanları seveceksin.Senin içinde tükenmez af, merhamet ve müsamaha hazineleri var. Onun için yalnız insanları değil bütün mahlukatı aynı yorulmaz hız ve aynı tükenmez iştiyakla seveceksin. Sende mevcut cevherleri cömertçe harcamalısın. İnsanları insanlara iştirak ederek, hatalarında ve sevaplarında onlarla bir olarak seveceksin. Doğumları ile çoğalıp ölümleri ile eksilecek kadar onlardan olacaksın.” diyerek büyütüldü. ‘ Ona Kenan Rifai de derler, Aşk ağacı da, kainat ağacı da…Kainatta her neyi görmeyi dilersen onda bulabilirsin. Ama sen onda kendini görmeyi dile, çünkü gerçek yüzün bir onda var !”…

”Bu ne sırlı bir iş !” dedim.

“Evet, çünkü O, HAKİKAT-İ MUHAMMEDİ'dir” dediler.

- Meral Hasırcı
 


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

Hamd o âlemlerin Rabbi,
O Rahmân ve Rahim,
O, din gününün maliki Allah'ın.
Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,
O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların
ve o sapmışların yoluna değil.
ÂMİN, ÂMİN, ÂMİN
 
Adam fısıldadı :
“ Tanrım konuş benimle”
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.

Sonra adam bağırdı :
“Tanrım konuş benimle! “
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.

Adam etrafına bakındı ve
“ Tanrım seni görmeme izin ver “ dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.

Ve adam bağırdı,
“Tanrım bana bir mucize göster! “
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.

Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı,
“ Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu
anlamamı sağla! “
Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü
Ve adama dokundu.

Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı
Ve…yürüyüp gitti!...

(yabancı bir kaynaktan, ama maksadı güzel)
 
Namaz Kılanın Önünden Geçmek Günah mıdır?
Kategori: Fıkıh, Genel, Manşet, Namaz Hocası


SÜTRE ; başkaları tarafından önünden geçilmesine engel olmak için namaz kılan işinin önüne koyduğu şeydir. Önünden geçilmesi muhtemel olan yere namaz kılacak olan kişinin bir zira yani yarım metreye veya daha fazla yükseklikte ve bir parmak kalınlığında bir sütre edinilmesi müstehabtır. Sünnet olan sütreye yakın olmaktır. Sütre tam karşısıya konulmamalı, sağ veya sol kaşa hizalanmalıdır.
Çünkü; Ebu Davud’un Mikdad bin Esved’den rivayetle şöyle demiştir; Rasullullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir ağaç parçasına veya bir direğe doğru namaz kılarken bunları sağ ve sol kaşına hizalardı. Hz. Peygamber bunları tam karşısına almazdı.

SÜTRE NELERDEN OLMALIDIR?
Sütre edinilen şey bir sütun, bir ağaç veya yere dikilmiş bir ağaç parçası gibi yüksekliği olan herhangi bir şey olabilir. Hadîs-i şerîf’te bir ok ile de olsa sütre yapılması emredilmiştir . Sütre olacak nesnenin eni önemli olmayıp, boyu en az yarım metre veya daha fazla olaması gereklidir. Sütre olarak kullanacak hiçbir şey bulunamadığı takdirde ise, namaz kılan ile sütre arası uzak olmamak şartıyla yere serilen seccade önünden geçmeğe mâni olduğu için, sütre yerine de geçer. Yalnız elbise, çanta vs gibi eşyaların sutre olarak konulması durumunda suret olmaması gerekir.

NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇİLMESİ DURUMUNDA GÜNAHA GİREN KİMDİR?

Bu konu dört şekilde inceleye biliriz;
1) Sadece geçen günahkar olur. Geçen kişinin namaz kılanın önünden geçmemesi mümkün olduğu halde, namaz kılan kişi buna hedef olmadıysa geçme günahı sadece geçene aittir.
2) Sadece namaz kılan kişinin günaha girmesidir. Bu da birinci şeklin tam tersidir. Şöyle ki;
Namaz kılan kişi önünden geçilmeye kendini hedef yapmış olup, geçen kişinin oradan geçmek dışında başka bir çaresi yoksa bu durumda günah sadece namaz kılana ait olup geçene ait değildir.
3) Namaz kılmakta olan kişinin önünden geçilmeye hedef olması , fakat geçen kişinin bundan sakınma imkanının bulunması durumudur. Bu durumda ikisi de günahkar olur.
4) Namaz kılanın kişinin önünden geçilmeye hedef olmaması ve buna karşılık geçen kişininde geçmekten kaçınma imkanının bulunmaması durumudur. Bu durumda hiçbiri günahkar olmaz.

SÜTRE İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
Talha bin Ubeydullah (radıyallahu anh) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
‘Biriniz namazda önüne rahlin deve semerinin arkasında ki yaslanılacak ağaç gerisi kadar bir şey edinsin sonra ona doğru namaz kılsın!’ buyurdu.”

| Müslim 499/241, Ebu Davud 685.

Sehl bin Ebi Hasme (r.a) şöyle dedi: “Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem):
‘Her hangi biriniz sütreye doğru namaz kıldığı vakit, ona yaklaşsın, şeytan namazını aleyhine kesmesin!’ buyurdu.”

| Ahmed 16090, Ebu Davud 695.

Kaynak: Hasan bin Ammar ŞürünbülAli, Nur’ul-İzah İlmihali, Ebu Davud, Nesei, İbn Mace, Tirmizi.
 
Çorapsız Namaz Kılmak Caiz midir?
Kategori: Fıkıh, Kadın, Manşet, Namaz Hocası


Dinimizde ibadet ederken bir ölçü ve düzen içerisinde olmalıyız. Her ibadetin bir şekli ve kuralı vardır. Namaza gelince onun da kendine göre yapılması gereken bir hazırlık aşaması ve sonraki aşamaları vardır. Bunu namazın içindeki ve dışındaki farzlar olarak da biliriz. Çorap konusunu namaza hazırlık olan dışındakilerin, setri avret maddesini inceleyerek bakabiliriz.

Setr-i avret; kısacası erkelerde göbek ile diz kapağı arası olup, bayanlarda ise el, yüz ve ayaklar dışındaki bütün vücudu avrettir. Dolasıyla bu kısımlar namazda örtülmesi gereklidir. Ayakların avret olup olmamalarında ihtilaf vardır. Eski zamanlarda bir çok işlerin ayaklarla yapılmasından, fakirlik gibi sebeplerden ve avret sayılması halinde bir çok zorlukla karşılaşılacağından dolayı alimler ayakları avret olarak saymamışlardır. Setr-i avrete dahil edilmeyen kısım ayak tabanı olup topuktan üzerisi setr-i avrete dahildir. Yalnız bu hüküm namaz içerisinde olup, bir bayanın namahrem bi erkek yanında ayaklarını kapatması gerekir.Her ne kadar hüküm böyle ise de günümüzde bahsedilen zorluklar olmayıp, bayanların ayaklarını kapatması daha uygundur.

İbni Âbidin de şöyle geçmektedir; Kadının çıplak ayaklarının namazda veya namahreme göstermek hususunda avret olup olmadığı ihtilaflıdır. Yüz ve avuçlarda ihtilaf yoktur. Elin üstü ihtilaflı olmakla beraber, mutemet kavil açmanın caiz olduğudur. Ayaklarda da ihtilaf vardır. Esah kavle göre avrettir. Zira ayağın üstü gösterilmesi yasak olan ziynet yeridir. “Kadınlar, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar!” Nur Suresi 31. ayet-i kerimesi bunu göstermektedir.

Nitekim, Nesaî ve Ebu Davud şu hadisi rivayet etmişlerdir:

“Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’nin fetih gününde nalınlarını sol yanına koyarak (çıplak ayakla) namaz kıldı.”(bk. Ebu Davud, 89). (Nalın:bir çeşit pabuç, ayakkabı türüdür.)

Yine sahabelerden bazıları “Biz Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hem çıplak ayak hem de nalınları giyerek namaz kıldığını gördük.” demiştir. (Ebu Davud)

Bu hadisten de anlaşıldığı üzere erkeklerin imamlık dahil çorapsız namaz kılması caizdir. Bayanlarda ise bazı alimlere göre mekruh ise de bileklerini örttüğü sürece çorapsız namaz caiz olup, namaz dışında ayaklar avret sayılır.

Kaynak: Diyanet Kur’an-ı Kerim Meali, İbni Abidin Tercemesi, Ebu Davud, Nesai Tercemesi.

Paylaş
 
VAV HARFİ:

Hepinizin bildiği gibi, son günlerde insanlar, anlamı olan takılara yöneldiler. Hz.Fatma'nın Eli, Vav takılar, Şans bileklikleri.. İnsanların ruhaniyete olan bu ilgisi kendini takılarda yada taşlarda da gösteriyor. İnsaoğlunun, gözle görünen gerçeğin ardında ki gerçekliği arayışı yüzyıllardır sürmekte aslında. Ancak Altın Çağa girişimiz ile birlikte (22 Aralık 2012) gözle görülür bir farkındalık oluştu. Moda'da, müzikte, takılarda hatta ev dekorasyonunda bile, insanlar anlamı olan kendilerine huzur getirecek kıyafetlere, eşyalara yada takılara yöneldiler.


Vav harfi ile olan takıların en gözdesi Vav Kolyeler: Peki nedir bu Vav harfinin anlamı? Kuran-ı Kerim'de de geçen vav harfi Vav, İbrani alfabesi'nin ( ו ) ve Ebced hesabına göre Arap alfabesi'nin ( و ) altıncı harfi olup modern Arap alfabesinin yirmiyedinci harfidir.

En önemli anlamı, insanın anne karnındaki duruşunu temsil ediyor, Ana rahmindeki bebek anlamında. Diğer bir özelliği ise, Vav harfi 'Yemin' anlamında, “Sana yöneldim, sana güvendim” anlamındadır. Vav harfini taşıyanların bu yemini ettiğini göstermekte. Vav harfinin anlamı oldukça derin. Arapça'da vav harfi tüm evreni, kainatı Yaratanın tek, yaratılanların ise çok olduğunu simgelemekte.

Vav harfini taşıyanların, sonsuz neşe ve huzur bulacaklarına, iç sıkıntılarından ve rahatsızlıklarından kurtulacağına inanılır. Gücü temsil eden Vav harfini taşıyanların, dokundukları her işte bolluk bereket bulacaklarına inanılıyor.

Evet benim Vav harfi ile ilgili bulduklarım bunlar. Eklemek istedikleriniz varsa, seve seve eklemek ve herkesi bilgilendirmek isterim :) Hepinize, neşe, huzur, sevgi, bolluk ve bereket dolu günler dilerim :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…