dini paylaşım alanı

5 Maddede Duaların Kabulü İçin Ne Yapılmalı?
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">1.8kSHARES

Share on TwitterShare on Facebook
NİSAN 24, 20156 LİKES 9,334


İnsan hayatının her döneminde dua etmeli. Üzüntüde, sıkıntıda, hastalıkta, şifada, mutlulukta, huzurda her daim dua edip şükretmeli. Fakat günümüzde dua; sadece dara düşünce, sıkıntıda edilmeye başladı. İyi günümüzde halimiz keyfimiz yerindeyken halimize şükredip dua etmeyi unutuyoruz. Bazende yanlış dua ediyoruz. Nasıl dua etmeli, nelere dikkat edilmeli bu yazımızda sizin için maddeler halinde ele aldık.

1. Duaya Nasıl Başlamalıyız


Öncelikle abdest alıp yönümüzü kıbleye dönelim. Elhamdülillahi Rabbi’l-alemin diyerek Allah’a hamd-ü senâda bulunup, efendimizesallallahu aleyhi ve sellem salâtu selam getirdikten sonra edeceğimiz duanın kabulüne inanarak duaya başlamalıyız. Yine salât selamla getirip amin diyerek duayı bitirmeliyiz.




2. Duada Israrcı Olmalıyız


Bir şeyi sadece bir kez Allah’tan isteyerek biran önce gerçekleşmesini bekleyemeyiz. Hiç durmadan ısrarla olacağına inanarak yürekten istemeliyiz. Sabırla beklemeliyiz. Bir kez istedim Allah’ tan ve istediğim olmadı diye asla dua etmekten vazgeçmemeliyiz. Allah dua edip yalvaran kullarının isteklerini karşılıksız bırakmaz. Yeter ki sabırla ve ısrarla tüm kalbimizle Allah’ tan isteyelim. ” Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mu’min 60. Ayet)




3. Hayırlısını Yalnızca Allah Bilir


Bizler dua ederiz Allahu Teâlâdan isteriz. Fakat Allah bize hakkımızda hayırlı olanı verir. İstediğimiz eğer hayrımıza değilse Allah bu isteğimizi gerçekleştirmez ama hayırlı olan asıl istememiz gerekeni bizlere verir. Bazende dualarımız ahirette karşılık bulur. ” Dua edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, yahut ahirette mükafatını bulur.” (Deylemî)




4. Duanın Kabul Gördüğü Vakitlerde Dua Etmeli


Hadislerde geçtiği gibi bazı vakitler vardır, duanın kabulü için elverişli zamanlar; gecenin son üçte birlik kısmı, farz namazlarından sonra, secde esnasında, ezan okunduğunda ve kamet arasında, yağmur yağdığı zaman, hac ve umre ziyaretinde, yalnız Allah’ ın bizi gördüğü tenha yerlerde, gözlerimiz iman ile yaşlanırken dua etmekte fayda vardır. Duanın kabul edileceği 9 vakit yazımızı da okumayı unutmayınız =)




5. Dua Edeyim Derken Günaha Düşmeyin


Son madde de en çok düştüğümüz yanlışa değinelim. “O kadar dua ettim istediğim bir türlü olmadı.” cümlesi sıkça duyduğumuz cümleler arasında artık. İnsanların belkide farkında olmadan düştüğü günahlardan biride budur. Kişinin ettiği duaya yürekten inanmaması ve buna bağlı olarak Allah’ ın takdirine karşı gelmesidir. Her işte olduğu gibi niyetimizi edip Allah’ a tevekkül etmeliyiz. Sonuç ne olursa olsun bizim hayrımızadır. ” Ben duanın kabul edilmemesi kaygısını taşımam. İçimde dua etme isteğinin olmaması kaygısını taşırım.”( Hz. Ömer r.a)









Paylaşmak Sünnettir:
 
Güzel Bir Hikaye “Kız İsteme”

Bir kız isteme olayında, kızın babası erkek tarafına söyle der :
-Efendi benim kızı isteyen çok sizin neyiniz var neyiniz yok ?

Delikanlı girer söze :
-Rahim ve Rahman olan Allah aç bırakmaz kendisini zikredeni. O Alim dir. Günaha düştüğümüzde ve pişman olduğumuzda Gaffarlığını gösterir.
Gece çalıştığım yere El Hafiz der öyle girerim.
Neyiniz var diyeceksiniz. Hiçbir şeyim yok Çünkü O dur Malik-ül Mülk.
Ya paran biter de karanlıkta kalırsanız diyeceksiniz, En Nur deriz aydınlanır Beytimiz.
Kızımı asla bırakmayacaksın derseniz, söz veremem Çünkü kullar değil, Haliktir Baki olan.
Varsın kimse sevmesin bizi Vedud kafidir.
Kızım senden bir şey gizlerse ne yaparsın demenize gerek yok. Yüreği el veriyorsa istediğini yapsın Rabbim Başirdir es Sehid dir. Her şeyi bilir.
Yani kısacası bir Rabbim var birde rabbimin en sevgilisi (s.a.v)
Benimde kızınızdan isteklerim var. Nur süresi 31. Ayeti yaşayacak. Edepli olacak. El Haya-ül Minel imandir çünkü.
Beni sevecek, ölene kadar ellerimi bırakmayacak.
Benim uykum ağırdır. Sabah namazına kalktığında beni gerekirse vura vura uyandıracak.

Baba girer söze :
-İyisin hoşsun, peki başınızı sokacak bir eviniz var mı?

Delikanlı cevap verir :
-Yok dersem kızınızı vermeyecek misiniz ?

Baba :
-Hayır evlat, ben ev yaptıracağım yeter ki sen kızımı al..
 
Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:
– Hangi kumaştan sattın?
– Şu kumaştan efendim.
– Metresini kaça verdin?
– On akçeye.
– Nasıl olur?” diye hayret etti,
– Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.

– Ne demekti hakkını helâl et?

Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:

– Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?

– Ben, dedi tüccar, bir Müslüman’ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.

Kral,

– İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm’ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya’nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: “Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir.” Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.
 
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ فِي خَلَاءٍ لَا يَرَاهُ إِلَّا اللهُ وَالْمَلَائِكَةُ كُتِبَ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ. (كر)“Allâhü Teâlâ’dan ve meleklerden başka hiç kimsenin görmediği yerde iki rek’at namaz kılan kimseye cehennem ateşinden kurtuluş berâtı yazılır.” (Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)
 
ALLÂH İÇİN SEVMEK VE ALLÂH İÇİN BUĞZETMEK
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bir kimsenin -din- kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz.”

Din kardeşi ile üç günden fazla küsmenin caiz olmaması dünya işleri için darıldığı zamandır. Amma âhiret işleri için dargınlık böyle değildir. Bir kardeşiyle, bid’at işlediği için yahut onu edeblendirmek maksadıyla görüşmemek caiz, hatta müstehabdır. Zira Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek İslâm’ın yüce ahlâkındandır. Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:

“En faziletli amel, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”

“Muhakkak ben Arş-ı A‘lâ’nın etrâfında nurdan minberler gördüm. O minberlerin üzerlerinde oturanların elbiseleri nur, yüzleri nur idi. Onlar peygamber değildi. Lâkin peygamberler ve şehîdler bile onlara gıbta ediyorlardı.”

“Yâ Resûlallâh, onları bize bildirir misin?”

“Onlar, Allah için birbirlerini sevenler, Allah için düşmanlık edenler, Allah için bir araya toplanıp oturanlardır.”

Hak Teâlâ, Hazret-i Mûsâ aleyhisselama: “Yâ Mûsâ, hiç benim için bir amel işledin mi?” diye vahyetti.

“İlâhî, senin rızan için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, seni zikrettim.” dedi. Allâhü Teâlâ:

“Muhakkak namaz senin için burhândır, oruç cehenneme karşı kalkandır, sadaka mahşerde gölgedir, zikir ise nurdur. Benim için hangi ameli işledin.” buyurdu.

“Yâ Rabbi, senin için olan ameli bana öğret.” Allâhü Teâlâ: “Yâ Mûsâ, hiç benim dostuma dostluk ettin mi? Hiç benim düşmanıma düşmanlık ettin mi?” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Tebûk gazâsından geri kalmış olan üç sahâbîsi: Ka‘b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye ve Mürâre bin Rebî‘ (r. anhüm) ile affolununcaya kadar görüşmedi ve Ashâbına da onlarla elli gün görüşmemeyi emretti.

Bir kimsenin din kardeşiyle görüşmeyi terk etmesi, ancak Allâh için olursa caizdir. Yani Allâh’ın emrini yapmaması veya Allâh’a isyan etmesi halinde itaat ve tevbe edinceye kadar darılır, alakayı keser. (Berîka)
 
Bir Yabancı Tarafından “Dünyanın En Nazik İnsanı” Diye Tanımlanan Müslüman Adam
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">566SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
ARALIK 13, 20150 LİKE 679


Verity Jones Bedford, İngiltere’de yaşayan engelli bir anne, bir şeylerin satıldığı ve takas edildiği bir Facebook grubunda insanlara ona çocuk bezi yollayabilecek olan var mı diye soruyor.



“Yardım edin!! Bu zor bir iş ama biriniz bana 4 numara veya 4’ten daha büyük paket satılık bez yollayabilir mi? Anında paypalla ya da havale ile ödeyebileceğim? Cüzdanımı kaybettim şuan yeni bir kart çıkmasını bekliyorum. Ve engelli olduğum içim çıkıp birinden de alamıyorum. Kızım son bezini kullanıyor şuan. Ne gerekiyorsa ödemekten mutlu olurum!!”

Zor bir durumdaydı, hesap kartının da içinde olduğu cüzdanını kaybetmişti ve kızı son bezini kullanıyordu. Üstüne, evinde hiç nakit para yoktu ve engelli oluşu dışarı çıkıp birisinden almasına izin vermiyordu.
Bir sonuç çıkacağını beklemiyordu ve kızının hiç bezi yokken tuvaletini yapmaması umuduyla o manzarayla karşı karşıya kaldı.

Bir saat sonra, Tarık Hüseyin isimli bir adam yorum bıraktı:



“Verity, bende yok ama hiç kimse geri dönmezse bana haber ver, ben satın alıp sana yollayacağım.”

Verity Tarık’la bağlantı sağladı ve Tarık sözünü tutarak ona bezleri ulaştırdı. Çok mutlu olan kadın, şöyle bir yorum bıraktı.



“Evet, şuan harika hissediyorum. Tarık, dünyanın en nazik insanı, bana ücretini almadan bir paket bez yolladı. Bir yabancının bunu yapması ne kadar harika ve hoş bir şey.”

Verity ayrıca şu yorumu ekledi:

“Çok duygulandığımı söylemeye utanıyorum :)”

Tarık’ın bu hareketi karşısında etkilenenler, onun hakkında şöyle yorumlar yazdılar:

“Bu günüme anlam kattı, bu dünyada hala iyi insanların olduğunu bilmek çok güzel.”

“Ne kadar hoş bir insan.”

“Sen bir yıldızsın. Kocaman bir kalp ile böyle jestler yapıldığını görmek bana bu dünyada hala ümit olduğunu hissettirdi.”

“Vay canına, normalde böyle birşey yapılmaz ama bu gösteriyor ki dünyada hala tamamen yabancı birine yardım edip geri dönüşte hiçbir şey talep etmeyecek harika insanlar var.”

“Hürmetler Tarık, son zamanlarda yaşanan dengesizliklerin yanında, sen bir centilmensin.”

“Gözlerimden yaş getirdi! Böylesine nazik bir hareket!

“Ne kadar hoş bir şey yapmışsın Tarık, teşekkürler, insanlığa olan inancımı yeniden sağladı.”

Son olarak Tarık bu mesajlara söyle cevap verdi:



“Güzel mesajları için herkese teşekkürler, sıkıntı içinde olan bir anneye yardım etmek benim için bir onurdu.”

Aferin Tarık!

Paylaşmak Sünnettir:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…