dini paylaşım alanı

Buz Gibi Havalarda Sıcacık 4 Amel
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">528SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
OCAK 18, 20160 LİKE 542
1.İhtiyaç Sahibi İnsanları Gözetin!



Kıştan en çok etkilenenler ihtiyaç sahipleri. Unutmamalıyız ki bizlerin malında fakirin, ihtiyaç sahibinin hakkı var. Budanan ağaç misali bizde malımızdan, eşyamızdan fedakarlık yaparak ihtiyaç sahiplerini gözetmeliyiz. Son günlerde sokaklar ısınsın projesiyle gördüğümüz, giymediğimiz kışlık kıyafetlerin asıldığı stantlara uğrayabilirsiniz, çevrenizde yoksa siz başlatabilirsiniz. Muhtarlık önü, işlek bir cadde kenarı, bir park çevresi bu stant için uygun olabilir. Güvenilir vakıf ve kuruluşların telefondan mesaj yolu ile ortalama 5 TL karşılığında topladığı yardımlara katılabilirsiniz, internet sitelerinden bu bağışların nasıl yapılacağını rahatlıkla öğrenebilirsiniz.



2.Hayvanları da Unutmayalım!


Kışın yiyecek bulmakta zorlanan hayvanlar için kapımızın önüne veya başka müsait bir alana bir kap su biraz yiyecek koyabiliriz. Ekmek parçaları, artık yemekler(çürümemiş, kokuşmamış, temiz) çöpe gideceğine bir hayvanı doyurmalı. “Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere (bütün canlılara) merhamet edin ki, göktekiler de (Allah ve melekler) size merhamet etsin” (Hadis-i Şerif; Tirmizî, Birr 16)

3.Gündüzler Kısa ya Hani...

Günler kısa olunca öğlen, ikindi, akşam namazlarının vakitleri oldukça dar ama yine de vaktin dar olması bu namazların farz olduğu gerçeğini değiştirmiyor yani bunlarda hesaba dahil. Bile bile namazı kaçırmazsınız zaten de olur da birazdan kalkarım dersiniz vakit geçiverir dikkatli olmak gerekir. Ezan okunur okunmaz kılamazsanız bile vakti sürekli kontrol etmelisiniz ki namaz kaçmasın!
Hazır gündüzler kısayken oruç tutmakta hem çok kolay hemde çok güzel olur değil mi? Borcunuz varsa onları tutmanın tam zamanı yoksa Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin de yaptığı gibi pazartesi perşembe günleri oruç tutabilirsiniz. “Ameller Allah Teâlâ’ya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben, amelimin oruçlu olduğum halde arz edilmesini severim.” (Tirmizî, Savm 44)
Sular soğuk ama abdest sıcacık… Çok üşüdüğünüzde sobaya ya da kalorifer peteğine doğru koşun ve Allah’ın rızasını hatırlayın


4.Aile sohbetleri

Gündüzlerin kısa oluşunu fırsata çevirdiğimize göre gecelerin uzun oluşunu da sıcak bir çay eşliğinde aile sohbetleri ile taçlandırabiliriz. Biz sizin için inceledik televizyonda ailece izlenecek hiçbir şey yok en iyisi televizyonu kapatıp bir anınızı, güzel bir sahabe hikayesini çocuklarınız ile paylaşabilir, onlarla kitap okuyabilir, güzel bir oyun oynayabilirsiniz. Cemaatle yatsı namazı da güzel fikir .


Paylaşmak Sünnettir:
 
http://suffagah.com/esiniz-icin-suslenmeyi-biraktiniz-mi-saad-tasleem


ALTYAZI:

EŞİNİZ İÇİN SÜSLENMEYİ BIRAKTINIZ MI?

İNSANLARIN İLİŞKİLERİNDE ÇOK FAZLA RAHATA ALIŞIYORLAR.
BİRBİRLERİ İÇİN DİKKAT ETMEYİ BIRAKIYORLAR.

NASIL GİYİNDİKLERİ, NASIL GÖRÜNDÜKLERİ, BAŞBAŞA KALMA DURUMLARI BUNUN BİR PARÇASI.

ÖZELLİKLE BALAYI SAFHASINDAN SONRA, İLİŞKİDE İLERLEYİNCE,
O ŞEKİLDE GİTMEK KOLAY GELİYOR.

EŞİMİZİN BİZİM ÜZERİMİZDEKİ BİR HAKKI DA ONLAR İÇİN GİYİNMEK VE GÜZEL GÖRÜNMEKTİR.

BU ŞEKİLDE ONLARI MEMNUN EDERİZ, BİZE BAKMALARI VE ETRAFIMIZDA OLMALARI HOŞLARINA GİDER.

SUBHANALLAH, SAHABEDEN İBN ABBAS’A (RADIYALLAHU ANH) SORDUKLARINDA DEMİŞTİ Kİ:

HANIMIM İÇİN SÜSLENMEKTEN HOŞLANIYORUM,
ONUN BENİM İÇİN SÜSLENMESİNDEN HOŞLANDIĞIM GİBİ.

YANİ, SİZ NASIL EŞİNİZ YAPINCA HOŞLANIYORSANIZ,
AYNI ŞEKİLDE YAPMAKTAN DA HOŞLANMALISINIZ.

SUBHANALLAH, BAZEN İNSANLAR İLİŞKİLERİNDE PROBLEM YAŞAYINCA,

SADECE GÜZEL GÖRÜNMEK İÇİN ÇABA SARFETMEK, HOŞ GİYİNMEK VE KENDİNE DİKKAT ETMEK,

İLİŞKİYİ OLUMLU BİR DOĞRULTUYA YÖNELTMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENDİR.

SUBHANALLAH, ASLINDA BİR İNSANI NE KADAR ÇOK SEVİYORSANIZ, O KADAR NASIL GÖRÜNDÜĞÜNÜZE DİKKAT ETMELİSİNİZ.

BİR İNSANA NE KADAR YAKINSANIZ, BİR İLİŞKİ NE KADAR UZUN SÜREDİR DEVAM EDİYORSA,

EŞİNİZE GÜZEL GÖRÜNMEK İÇİN ÇOK DAHA FAZLA ÇABALIYOR OLMALISINIZ.

VE ALLAH (SUBHANAHU VE TEALA) EN DOĞRUSUNU BİLİR.

İNŞAALLAH BİR DAHAKİ SEFERE KADAR,
ESSELAMU ALEYKUM VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATUHU

Paylaşmak Sünnettir:
 
hayırlı sabahlar arkadaşlar ...
bereketli huzurlu sağlıklı bol şükürlü haftalar olsun inşaallah...
 
Kendi Yardım Sistemimi Nasıl Kurarım?
Hepimiz çevremiz için bir şeyler yapmak isteriz. Bir müslüman olarak çevremizden, insanlar sorumlu olduğumuzu biliriz ve çabalarız. Özellikle de ihtiyaç sahiplerini gözetmek bizi biz yapan en mühim görevlerimizdendir. Ancak genel olarak bunu nasıl yapacağımız hakkında sürekli tereddütlerimiz vardır. Nereden başlamalı, kime yardım etmeli, nasıl yardım etmeli…

Aslında tüm bu sorulara kolay cevaplarınız var. Siz gerçekten çevrenize yardım etmek istiyor musunuz? O halde size yol gösterici bir önerimiz var. Buyurun;

1. Adım: Muhtarınızla iletişime geçin


Yardım için herkes kendi çevresini ele alsa, inanılmaz bir yol alırız. Tabii dünyanın ve ülkemizin genel sorunlarıyla da ilgilenmeliyiz. Ama biz bunu zaten bir kuruluş ile gönüllü yaptığınızı varsayarak, daha küçük parçalar üzerine duruyoruz. Bu nedenle herkes önce kendi mahallesini ele almalı. Mahalle yetkilisi olan muhtar ile ilk kez de olsa tanışma vakti geldi. Gidin ve mahallenizdeki ihtiyaç sahiplerinin durumunu öğrenin. Ne gibi aileler var ve mahallenize yapılan yardımlar neler? Düzenli bir yardım var mı, yoksa Ramazan’da mı çalınıyor bu kapılar? Bunları derince konuşun. Ardından ihtiyaç aciliyeti ve durumun kötülüğüne göre bir liste hazırlayın. Mesela bir aile var, durumu en acil olan. Adresini ve genel durumunu, ihtiyaçlarını listelemeyi unutmayın. Bunları yaparak ilk adımı tamamladınız.





2. Adım: Etrafınıza durumu anlatın


İnanın çevresindeki hatta yan evdeki komşusunun durumunu bilmeyen tek insan siz değilsiniz. Bu nedenle etrafınıza bu durumu anlatın ve küçük yardımlar isteyin. Mesela teyzenize bir evi anlatın ve ‘pirince ihtiyaçları varmış sen bir paket pirinç alabilir misin’ deyin. Kimse bir paketi geri çevirmez. Genel olarak çevirmez yani ama kimsenin yardım etmediği zamanlar da olacaktır. Üzülmeyin, gerçekten çalışın. Allah elbet onlara rızkını bir yerden verecektir. Siz sadece vesile olan olmak için gayret gösterin. Böylece etrafınızı da sadakaya alıştırmış olursunuz. Durumu daha iyi olanlardan daha büyük şeyler isteyin. Mesela yemin kefareti verecek insanları bunlara yönlendirin. Ya da oruç parası ya da vefat eden yakını için hayır yapmak isteyen insanlara bu fırsatları sunun.

Bir de yardım kuruluşlarına bu adresleri götürün. Listeye almalarını isteyin. Bizzat kontrol etmek isteyebilirler. Olsun etsinler. Sonuç olarak yardım gelir inşallah.

Muhatara da zengin mahalle sakinlerinden destek almak, projeler yapmak için başvurabilirsiniz. Böylece mahalle sakinleri için çalışmış ve etrafınız derdi ile hemhal olmuş olursunuz biizniAllah.



İşte size 2 adımda muhteşem bir Müslüman alışkanlığı. Bunu yapmak zor değil, ama bereketi inşallah çok olacaktır. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir husus da şudur ki, listeyi sürekli güncellemeniz gerekir. Kime ne verdiğinizi kaydetmeniz gerekir, durumu iyileşenleri kaydetmeniz gerektiği gibi yeni ihtiyaç sahiplerini de listeye eklemelisiniz.

Allah rızası için çıktığınız bu yolda, Rabbimiz hizmetinizi, azminizi ve çabanızı kabul etsin.

Paylaşmak Sünnettir:
 
Babam Pornografi Bağımlısı!

Mekteb-i Suffa mail adresine, pornografi bağımlısı babasının kendi ruh dünyasını ne hâle getirdiğini anlatan bir hanım kardeşimizden gelen mail:

”…Anlarım depreşti, tam depreşmek de denilemez aslında benimkisine. Geçen arkadaşımla dertleşirken kucağımda ağlaması beni geçmişime bir yolculuğa çıkardı.

Benim babam o kadar iyi bir baba ki o kadar iyi bir insan ki görsen içine alasın gelir, diyordu hıçkırarak. Üzerine ne yapacağını bilememezlik çökmüş, üstüne üstlük yaşadıkları hayatının her alanına aksetmişti.

Ben de hatırlıyorum erkek kardeşim gözleri yaşlı yaşlı gelip babamın porno izlediğini söylemişti. Önce algılayamadım, küçüktüm ‘Nasıl olur?’ dedim.. Üstüne toz konduramadığım babam! Hayatımın adamı… Söylediği her kelime benim için inci olan babam… Sonra takip etmeye başladım, tabi ki deştikce gerçek açığa çıktı, kalbim nefretle doldu, oturup kimseye anlatamadığım, hıçkırıklara bile boğulamayıp gözlerimden sessiz sessiz süzülen yaşları hatırlıyorum. Bir yandan sessiz çığlıklarım, bir yandan bilip de hiç kimseye söyleyememek ve insanın kendi kendini yiyip bitirmesi… Yıkılan güvenim… Küçüktüm, sonraları babamın dediği hiç bir kelime umrumda olmadı, önemsememeye başladım. Nasıl olurdu ki o bana öğüt verebilirdi? Nasıl olur da ‘Yapma yapma’ diyip kendisi yapardı? Hakkı yoktu buna! Değeri gözümde ne kadar küçülmüştü. Ya kalbim? Nefretle doluydu. Oysa onun günahıydı niçin beni bu kadar ilgilendiriyordu, diye düşünmeden edemiyorum.

Sonra kucağımda ağlayan arkadaşıma döndüm ‘Annem..’ diyordu ‘Ona söyleyemem, ne yapar bu yaştan sonra? İnsanlara söylemeye utanıyorum, kaç yaşında adam…’ diyordu. Sonra kendisine döndü, evlenmek istediği insan onu bırakmıştı. ‘Benden adam olmaz’ dedi ‘Ben hiç kimseye güvenemiyorum, bununla büyüdüm hep, üzerimden atamıyorum. İnsanın babası, hayatta en güvendiği adam! Babam da yaparsa kim yapmaz ki, diyorum.’ dedi. Yine hıçkırıyordu hâlâ hıçkırıyor. Sessizliği içinde kendisini yiyip bitiriyor…

Ne uzun oldu değil mi? Etrafıma bakıyorum kaç aile yıkılıyor? Kaç kız daha küçücükken kurduğu hayalleri suya atıyor.
Müslüman aileleri düşündüm, bu durumun bu ailelerde ne kadar da yaygınlaştığını, gelecek nesilleri düşündüm İslam toplumu kurmaya çalıştığımız. Üstüne üstlük önümüze normalleştirilmiş porsiyonlar şeklinde sunulan haramlar…

Niyetim babalara seslenmek, baba adaylarına… bilmem anlatabildim mi? Elbet annelere de seslenen olur… Gelin kardeşlerim yıkmaya çalıştıkları ailelerimizi yeniden inşa edelim, izin vermeyelim ne olur… Ne olur direnelim, evet, hepimiz hata yapabiliriz ama direnelim. İzin vermeyelim, toplumun temelini oluşturan ailelerimizi yıkmalarına izin vermeyelim. Zor, ama imkansız değil.

Bana ne mi oldu ?

Anlatayım; beni ilgilendirmeyenden kaçmaya çalıştım, görebileceğim yerden uzaklaştım, yoktur diye düşündüm. Bendeki sevme duygusunu her ne kadar pasifleştirse bile ona olan kinimi sildim. Ne olursa olsun babam! dedim, gözlerine sevgiyle bakmaya çalıştım. Ne mi oldu? Onun acziyetine acıdım (bir babanın kızının gözünde bu hale gelmesini bir düşünün). Tabi büyüdüm, bu arada annemden çok ona acımaya başladım ama geçti, elhamdulillah yıllarımı aldı ama geçti…

Tabi bir de erkek kardeşim var gözleri dolu dolu olan, onun üzerinde ne tarz bir etki oluşturduğu hakkında hiç bir fikrim yok…

Hâ diğer mevzu mu ?

Diyorum ki: Rabbim kendisine güvendiğim değil sana güvendiğim için kendisine güvenecegim kişiyi çıkar karşıma…”


 
Çocuğum Nasıl Hasan el Benna Olur?
Sitemizi takip eden pek çok kardeşimizin anımsayacağı gibi, sürekli çocuklarımıza doğru rol modeller vermeliyiz, kahramanları o şu bu olmamalı, İslami öncüler, liderler olmalı diyoruz. Peki bu öncülerden Hasan el Benna’yı çocuğumuza nasıl anlatacağız ve nasıl uygulamaya geçeceğiz. İşte ‘Çocuklar İçin İslami Kahramanlar’ dizisinden ilk adım Hasan el Benna ve çocuklarımız…

1. Adım: Önce ebeveynler tanıyacak




Kimse bilmediği şeyi öğretemez veya aktaramaz. Yüreğine işlememiş hiçbir kelam karşıya tesir etmez. Demek ki ilk adım olarak öğrenmemiz, hissetmemiz ve hayatımıza yerleştirmemiz lazım. Yoksa sigarayı fosur fosur içip, ‘yavrum sigara içme’ demekle çocuk eğitimi olmaz kardeşler. Hasan el Benna’yı tanımak için kendi hatıralarını okuyabiliriz, adına yazılan kitapları okuyabiliriz, sitemizde bulunan listelerimizi okuyabiliriz.

 
2. Adım: Çocuklara anlatmak




“Önce güçlü bedeni, sağlam ahlakı, derin tefekkürü olan, çalışmaya ve kazanmaya muktedir, akidesi pürüzsüz, ibadetine düşkün, nefsi ile mücadele edebilen, vaktine titiz, işleri düzenli, topluma ve devletine yararlı Müslüman yetiştireceğiz.” diyor Hasan el Benna. Öyleyse sadece Hasan el Benna anlatmak yetmez. Çocukları her alanda dengeli beslemek lazım. Zira biz denge ümmetiyiz. İslam nedir, iman nedir, ümmet nedir bilmeyen çocuk Hasan el Benna’yı kavrayamayız. Bu nedenle en başından itibaren çocuğumuz bu kavramlar ve yaşantı içine doğmalıdır. Her akşam anlatılan kıssalar ile, Peygamberimiz ile, küçük soru cevaplar ile bir zemin oturttuktan sonra sıra Hasan el Benna’ya gelir. Çocuklar için o Hasan amca olabilir, böylece özümserler ve yakın hissederler. Onlar için oluşturduğumuz bir görsel kitabımız olabilir. Oradan yavaş yavaş onu tanıtmaya başlarız.

“Bak yavrum bu Hasan amcan.

– Nasıl yani, babamın kardeşi mi (ya da senin kardeşin mi baba)?

– Hayır yavrum, biz Müslümanlar aynı dine inandığımız için kardeşiz. O yüzden o benim öz olmasa da kardeşim sayılır, senin de amcan. Senin Hasan amcan çok büyük bir Müslümandı. Ülkesinde insanlar Müslümanlara kötü davranırlarken, o herkese yardım etti. Kimsenin kötü bir şey yapmasını istemiyordu. Biri Allah’ın izin vermediği yani haram bir iş yapacak olsa, Hasan amcan çok üzülüyordu ve ona yardım etmek istiyordu. Çünkü Allah kullarının yani bizim, izin verdiği şeyleri yapmamızı sever. İşte Hasan amcan da din kardeşlerinin yani diğer Müslümanların böyle kötü şeyler yapmasından üzüntü duyuyordu ve bir şeyler yapmaya karar verdi. Hem de bunu düşündüğünde henüz çocuktu. Düşünsene senin kadar.

– Peki ne yaptı baba/anne?

– Hemen arkadaşlarının yanına gitti. Bir cemiyet yani grup oluşturdular. Kendilerine ‘’Haramların işlenmesini önleme cemiyeti’adını verdiler. Adından da anlayabileceğin gibi insanların haramı yani Allah’ın izin vermediği şeyleri yapmalarını önleyeceklerdi. Sence bunu yapabilmişler midir?



– Bunu başarmak için şöyle bir karar aldılar. Gün içerisinde onlar oyun oynarken,okula giderken, dışarıda, evde.. yani her yerde, herhangi biri, haram bir şey yapacak olursa onu tespit edeceklerdi. Sonra sence ne yapmışlardır? Mesela gidip direk yüzüne söyleseler, o kişi kendini nasıl hisseder?



– Elbette kötü hisseder, belki kızar değil mi? O yüzden onlar da öyle yapmadılar. Böyle birini görünce hemen cemiyeti topladılar. O kişiye kendilerini belli etmeden güzel dilli bir mektup yazdılar ve kimseye fark ettirmeden ona ulaştırdılar. Böylece o kişi kimden geldiğini bilmediği bu mektubu okuyunca belki de hatasını anlayıp tövbe etti. Tabii sonucunu bilmiyoruz. Çünkü biz elimizden geleni yaparız ama sonucunu yani taktiri Allah bilir. Buna biz ne diyorduk?

– Tevekkül etmek.

– Aferin. İşte böylece tüm çocukluğu boyunca hem okudu, hem oyun oynadı, hem ilim öğrendi, hem de etrafıyla böyle ilgilendi. Ne kadar güzel şeyler yapmış değil mi Hasan amcan? Sevdin mi Hasan amcanı?

– ….

[ Neden böyle bir hikaye?

Çünkü çocuklar yakın gördükleri insanları daha çabuk benimserler ve onların davranışlarını daha çok kabul ederler. Bu yüzden Hasan el Benna, Hasan amca. Araya sıkıştırılmış soru cevaplar hem çocuğun tepkisini ölçer, hem daha önce öğrendiklerini pekiştirme fırsatı sunar, hem de ilişkilendirme yapmasını sağlar. Modern olarak empati, aslında hemhal olmak anlamına gelen birini yerine koyma aşamaları, çocuğa durumun hissiyatını kavratır. Cemiyeti kendi çevresinde, oyun oynadığı çocuklarla kurması, çocuğun gözünde bu işi kolaylaştırır. Hayatını devam ettirirken ekstra bu cemiyeti sürdürmesi ise endişeleri ortadan kaldırır. Tevekkül eğitimi ise başarısızlığın sonucundaki yıkıntıyı önler.]

Eğer çocuk bu hikayeyi hissederse, sizden haramları öğrenmek isteyecektir ve gözleme başlayacaktır. Çünkü çocuklar güzeldir ve kimsenin üzülmesini istemezler.

Peki çocuklarımız biraz daha büyükse, mesela ortaokul lise gibi, o zaman nasıl bir Hasan el Benna?

İşte o zaman da temeli atılmışsa bu çocuğun, artık sahneye çıkma zamanı gelmiş demektir. Meydanlar onu bekler. Hasan el Benna, biraz daha büyüyünce ne yapıyordu, meydana çıkıyordu. O halde bizler dünyanın fitnesi olan evlat korkusuna kapılıp tereddüt etmeyerek, meydanlar için hazırladığımız çocuklara oraya göğüs gere gere göndereceğiz. Cihada uğurlar gibi uğurlayacağız. Çünkü bu çocuğumuzun ve kısmen de bizim cihadımızdır.

Erkek evlatlarımız internet cafeleri kendine mekan edinmeli. Buralar beyni uyuşturulmuş ve bir çoğu ev baskından buraya sığınmış olan masum yavrucaklarla dolu. Saf ve temiz olarak gelen bir evlat bile aylar sonra kendine ne olduğunu anlayamıyor. Çünkü ahir zamanın en büyük zilletinin içine düşmüş.Eğer din anlatılacaksa, evvela buralardan başlanmalı. Çünkü camiye gelen zaten ipi tutmuş, mühim olan düşmekte olana el uzatmaktır.

Kız evlatlarımız nereye gidebilir sizce? Bugün genç kızları biz nerelerde kaybediyoruz? Açık olsun, kapalı olsun fark etmez, kuaför, moda evleri ve mağazalar bizim gelecek umudumuzun karanlık batağı olmadı mı? Öyleyse genç kızlarımız burada cihad edebilirler, kendilerini gösterebilirler. Saçına tutsak olmuş bir nesil kurtaramaz bizi. Bize cihada er yetiştirecek saliha kadınlar lazım. Bize İslamı yaşayacak ve yaşatacak hanımlar lazım. Bu da sohbete gelen kızlarla konuşmakla değil, hayata saçlarından tutunan kızlara Kuran uzatmakla olur inşaAllah.

Ancak tekrar vurgu yapmakta fayda var ki, meydana çıkacak çocuğumuzun temeli sağlam olmalıdır. Zira meydana uğurladığımız evladımızı kaybetmek istemeyiz. O yüzden bu konuya dikkat etmek gerekir.
 
3. Adım: Haram nedir?




Çocuklara yaş seviyesine göre anlatılacak bu konu en temel haliyle, Allah’ın yapmamıza izin vermediği, yaptığımızda mutlu olmadığı, yapmadığımızda ise bizi daha çok sevdiği durumlardır. Haramları çocuklarınıza liste yapıp söylemektense, gün içerisinde aktarmak, yaşanan olay üzerine ifade etmek daha etkili olacaktır. Mesela bir durum söyleyip etrafta bunu gözlemlemesini sağlamak daha çabuk sonuç verir. Mesela ilk etapta ezan okununca namaz hareketliliği göstermeyen kişileri gözlemleyebilir.
 
4. Dava bilinci




Hasan el Benna’yı dava şuurundan ayrı düşünmek imkansızdır. Onu davasız anlatmak, tanımlamak da mümkün değil. O halde çocuğumuza davamızı da anlatmalıyız. Biz ne istiyoruz, niye istiyoruz, nasıl istiyoruz?

Hasan amca bunun için ne yapmıştı? Niye bazı insanlara kızıyoruz, karşı duruyoruz da bazılarına muhabbet besliyoruz.

Çocuğumuza neden İsrail karşısındayız, bunu anlatmazsak; Kudüs neden bizim derdimiz bunu asla hissettiremeyiz. Ve akabinde Hasan amcası da aklında bir anı kalır. Öyleyse eğitim saatlik olmaz. Her an eğitim fırsatıdır, değerlendirmelidir. Bir fotoğraf, bir soru, bir isim…
 
5. Nasıl biri?




Çağımızın en büyük sorunu yozlaşmaktır. Köhneleşmiş bir Müslümanlık anlayışı… İşte buna karşı koymak için çocuğumuza kim gibi olmayacağımızı anlatmaktan çok, kim gibi olmamız gerektiğini vermeliyiz. Her cümle mühim. Bu cümlelerin olumsuzlukları kafada yankılanırken, çocuğun dünyasında gerçeğe yer kalmayabiliyor. O halde Hasan amcasının kişilik özelliklerini, yapısını, neler yaptığını, vaktini nasıl geçirdiğini, çocukluğunu, gençliğini de bilmek evlatlarımız hakkıdır. Hem bu bilgiler yol gösterici niteliktedir. Kendini böyle geliştirmek için neler yapmıştır? Bu cemiyetin ardından ne yapmıştır? Bu kadar büyük bir grup ile İslamın sancağını nasıl göğüslemiştir? İşte tüm bunlar için sizin iyice öğrenmeniz şart kardeşlerim. Hasan el Benna’nın hayatını da, İslam’ı da… Ümit nedir, ümitsizlik neden yoktur, çocuk nasıl eğitilir, çocuğa sorumluluk nasıl verilir…? Ve cihad.. Çocuğumuza cihad nedir, nasıl yapılır, kime karşıdır.? Bunları verebilirsek ve anlattıklarımızın uygulama kısmında arkasında duran anne babalar olursak, gelecek vallahi de bu minik ellerin ışığında büyür de büyür…

Öyle ya, çocuklar için seçtiğimiz bu önder şöyle diyor;

“Gayemiz Allah, önderimiz Rasulullah, anayasamız Kur’an, yolumuz Cihad, en büyük arzumuz Allah yolunda şehit olmaktır.”

Şehitliği arzulayan evlatlara sahip olmak,

ve bu evlatları dualarıyla destekleyen ebeveynler olabilmek arzusuyla…
 
Çocuklarda Mahremiyet Refleksini Kazandıracak 11 Yöntem
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">59SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
OCAK 25, 20160 LİKE 45


Çocukların kendi bedenlerine yönelecek tehlikelerden kurtulabilmeleri ve korunabilmeleri için verilmesi gereken bir mahremiyet eğitimi vardır. Bu aynı zamanda ‘ utanma- haya’ duygusu olarak da isimlendirilir.

İki duygu durumu vardır ki bunların işleyişi çok enteresandır. Bunlardan biri utanma diğeri ‘mahcubiyet’tir. Bu iki his kişiliğin koruyucu kalkanıdır. Kişi toplum tarafından kınanan, sosyal yaşamda anormal bulunan davranışlardan, ‘utanma’ duygusu sayesinde kaçınarak sosyal yaşam düzeninin sürekliliğini sağlar.

Birçok anne-baba çocuğunun bir başkası tarafından taciz edilmesinden korkar; oysa bir o kadar korkulacak bir diğer davranış da kişinin kendi çocuğunun tacizcisi olmasıdır. Utanma duygusunu yitirmiş bir çocuk, tacizkar davranışlarda bulunmaktan rahatsızlık duymaz. İnternette birçok kişinin görmeye çekindiği resimlere ve görüntülere bakmak, utanma hissini kaybetmiş çocukların kolayca adım atacağı bir davranıştır.

Böyle durumlarda yetişkinler genellikle çocuğu cezalandırarak sorunu çözmeye çalışsa da bu oldukça yanlış bir yöntemdir. Zira çocuk cezalandırıldıkça, utanma duygusundan hızla uzaklaşır, kendisini cezalandırana duyduğu kin ve öfkeye sarılır, kötü hisleri daha da baskın hale gelir. Baskı, zorlama, ceza ve şiddet, problemi çözmek yerine daha da derinleştirir.

Bu durum ancak çocuğun duygu dünyasının yeniden canlandırılması, geçmiş yıllarda kapattığı duygularının yeniden açılması ve yetişkinin ona ‘değerlilik’ hissi kazandırmasıyla ortadan kalkar. Çocuk ne kadar utanç içeren davranışlar sergilese de yetişkin ona tebessümle bakmalı, sevgi göstermeli, onu olduğu haliyle kabul etmeli, çocuğun bütün olumsuz davranışlarına karşı mütebessim bir sabır içinde bıkmadan, tükenmeden şefkat göstermelidir ki çocuğun duygu dünyası uyanabilsin.

Mahcubiyet hissi de utanma duygusu gibi diğer duygulardan çok farklıdır. Mahcubiyet bireyin kendini büyük görmemesi, yücelik hissetmemesi, insan olmanın getirdiği ortak paydada kalabilmesi için oldukça özel bir histir. Kişi bu his sayesinde tevazu sahibi olur. Ancak mahcubiyet hissi de utanma hissi gibidir. Her insanda doğuştan var olan bu duygu, kişi mahcup edildikçe yok olmaya, görünürlüğünü kaybetmeye başlar. Mahcup edilen, mahcubiyet hissini yitirir.





Bu bilincin oluşturulmasından ebeveynler sorumludur. Çocukların bedenleriyle ilgili tasarruflarda, onlardan onay almaları gerekir. Anne altını ıslatmış oğlunun-kızının pantolonunu öfkeyle çıkartmamalı, çocuğun onurunu kırmamalı, aksine sabırlı davranmalıdır. Çocuğun vücuduna bir şey yapacağında ondan izin alınması gerektiğini gösterircesine, ‘Altını ıslatmışsın, değiştireyim istersen’ tavrıyla yaklaşmalıdır.



Ebeveynler, çocuklarının auralarının oluştuğu 4-5 yaşından sonra onları öperken, ‘seni öpebilir miyim?’diye müsaade istemelidirler. Bu davranış, ‘bedenim bana aittir’ bilincinin oluşmasında oldukça etkilidir.



Çocuklar 4 yaşından itibaren, vücutlarının belli bölgelerine temas edilmesinden rahatsız olmaya başlamalıdır. Çocuk, eş dost ve akraba tarafından cinsel organına dokunularak, öpülerek, vurularak sevilmemelidir. Bu tür davranışların, çocukta oluşturulmaya çalışılan ‘dokunulması yasak yerlerim’ refleksine önemli ölçüde zarar vereceği unutulmamalıdır.

4. Fiziksel Baskıya Direnme Gücü




Küçük yaşlardaki çocuklar kendi güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini, büyüklerin gücünü keşfettikçe anlar. Ebeveyn, oğlunu-kızını severken büyük ve orantısız güç gösterilerinden dikkatle sakınmalıdırlar. Aksine, kendisine karşı herhangi bir güç gösterisinde bulunulduğunda direnme ve karşılık vermenin işe yarayacağı bilincini edindirmelidir. Bunun için de çocuğun kaçma becerisini geliştirecek saklambaç, mendil kapmaca, yakalamaca, ebelemece, köşe kapmaca gibi oyunlar oynanabilir. Bu oyunlar çocuğa belli beceriler kazandıracaktır.





Özellikle 4 yaşından itibaren çocuk,ev içinde veya ev dışında çırılçıplak bulunmamalı, giysilerini kendisinin giyip çıkarmasına izin verilmelidir. Böylece, kendi çıplaklığına karşıbilinçsizce bir alışkanlık kazanır ve buna bağlı olarak refleks geliştirir. Başkalarının yanında kendini çıplak görmeye alışkın olmayan çocuk, giysilerinin birileri tarafından çıkarılmasından büyük rahatsızlık duyar.



4 yaşından sonra ebeveyn de tamamen çıplak halde çocukla aynı anda banyoda bulunmamalı ve birlikte yıkanmamalıdır. Ayrıca, çocuklar 4 yaşından itibaren banyo yaparken üzerlerinde külot bulunmalıdır. Böylece çocuklar, genital bölgelerinin görülmemesi gerektiğini pratikte uygulayarak da öğrenir. Çocuğun, özellikle 7 yaşından sonra da genital bölgelerinin her ne sebeple olursa olsun bir başkası tarafından görülmemesi gerekir.



Her ne sebeple olursa olsun, 4 yaşına girmiş bir çocuğa tuvaletin özel bir mekan olduğu, tuvalet ihtiyacı gideren birinin başkaları tarafından görülmesinin doğru olmayacağı öğretilmelidir.

Çocuğun tuvalette, birileriyle beraber bulunması, kendisi için ileride hayati önem taşıyan temel daranış refleksinin gelişmesini engeller. Çocuk genital bölgelerinin görülmesinden rahatsız olmamaya, kendisini tuvaletteyken gören birine karşı tepki vermemeye asla alışmamalıdır.



Çocuk, kendi bedenini izleyen birinden rahatsız olmalıdır. Kötü bakışlara anne-babalar engel olamaz, ama çocuklarına refleks kazandırarak onların bunun üstesinden gelmesini sağlayabilirler. ‘ soyunma ve giyinmede yalnızlık’ ilkesini kazandırmak için 4 yaşından itibaren çocuklar ortalık yerde çıplak halde dolaşmamayı öğrenmelidir.



Anne için çocuk ne kadar büyürse büyüsün, çocuktur. O yüzden ebeveynler, oğlunun-kızının odasına girerken, ondan izin alınması gerektiğini düşünmeyebilir. Ancak, 4 yaşından itibaren, ‘izin verirsem kabul edilirsin’ ilkesi adım adım hayata geçirilmelidir. 7 yaşından sonra artık çocuktan izin almadan onun özel dünyasına adım atılmaması gerekir.

10.Akraba-Çevre Farkındalığı




Bir çocuğun çevresinde kendisi için tehlike olabilecek kişileri kavrayabilmesi –bir başka deyişle sosyal tehlikenin farkına varabilmesi- en erken 7-9 yaş döneminde başlar. Hatta bir çocuk, yetişkinlerin oluşturabileceği tehlikenin büyüklüğünü ancak 14-15 yaşlarında ya da ergenlik döneminde kavrayabilir. Çocuğun kendi amcası dışındaki yetişkinlere ‘amca’diye hitap etmesi değil, o kişinin yanına ‘amca’ kelimesi kullanılması tarif edilmelidir. Örneğin, ‘ bakkal amca’ veya ‘ bakkal abi’ ya da ‘Ahmet amca’ gibi..

Bunun yanı sıra çocuğun kendi amcasına ise sadece ‘amca’ diye hitap etmesi, bu iki yetişkinin çocuk dünyasındaki algısını değiştirecktir.





Yapılan araştırmalar gösteriyor ki zarara uğratılmış çocukların tamamına yakını, yetişkinlere güvendiği için suistimale uğruyor. Çocuğun daha ilk yaşlarından itibaren, ‘biz’ sınırı içindeki bu kişilerle (baba, anne, amca, dayı) iletişimi özellikle arttıracak imkanlar aranmalıdır. Dayı ile görüşmeye özel önem verilmeli, amcayı ziyaret büyük önem taşımalıdır. Çocuğun dede ve ninesiyle olan ilişkisi asla zayıflatılmamalıdır. Bu kişilerle küçük aile kavgaları nedeniyle aile bağları asla zedelenmemelidir. Bu kişilerin çocuk terbiyesinde emniyet sigortası rolü üstlendiği asla unutulmamalıdır.

Bununla birlikte kardeşler 7 yaşından itibaren ayrı odalara geçmelidir. Kız ve erkek çocuklar aynı odada en çok 7 yaşına kadar kalabilirler.

Kaynak: Adem Güneş / Mahremiyet Eğitimi
 
5 Madde İle Gençleri Flörte İten Sebepler Ve Çözümleri

Çağımızın hele ki gençlerimizin en büyük sorunlarından birisi de flörttür. Evvela neden İslam flörte karşı bunu iyice anlamaya çalışalım. Flört kavramı İslam’da yoktur. Çünkü flört; birbirine helal olmayan kadın ve erkeğin birbiriyle haşır neşir olması, el ele gezmesi tozması vs gibi hareketlerin tümüdür. Günah olan, haram olan ve kişiyi zinaya sürükleyebilen fiillerdir bunlar. Tabi ki bu fiillerin İslam’da yeri yoktur. Biliriz ki yedi büyük günahtan birisi de zinadır. Nasıl ki zinanın haram olduğunu biliyorsak; zinaya sürükleyen davranışların da haram olduğunu bilmeliyiz. Çünkü bir müslümanın hayatının ölçüsü Allah’ın bildirdiği ölçüdür. Bir kişi ile münasebette bulunduğumuzda hareketlerimizin ve sözlerimizin Kur’ana uygun olup olmadığını düşünelim ve uyduğu ölçüde hareket etmeye çalışalım. Allah’ın razı olduğu bir kul gibi yaşayabilmek için Kur’ana ve sünnete uymalıyız. Bu sebeple flörtten uzak durmalıyız. Fakat bunları bilmemize rağmen yine de bir gaflete düşebiliriz. Biz de bu yazımızda; günümüzde ve yaşadığımız toplumda bizi bu gaflete sürükleyebilecek bazı sebepleri çözümleri ile 5 madde halinde ele aldık, faydalı olur İnşaAllah.


1. Aile Faktörü


Aile; sorunun temelini oluşturmaktadır aslında. Hani hep deriz ya; ‘her şey ailede başlar’. Gerçekten de öyledir. Doğduğumuz gün itibari ile anne-baba tarafından büyütülmeye ve şekil almaya başlarız. Bireyin yetişmesinde aileden aldığı eğitimin önemini bugün psikoloji de açıklamıştır. Anne-baba çocuklar için aynı zamanda rol modeldir. Hepimiz küçükken anne babamıza benzemeye çalışmadık mı? onlar gibi olmak istemedik mi? kılık kıyafetlerine özenmedik mi? Bu bakımdan ebeveynlerin hal ve hareketleri çok önemlidir. Bir müslüman gibi yaşamaya çalışan ebeveynler çocuklarını yetiştirirken de aynı hassasiyeti sağlamaya çalışırlar. Bu bilinçte yetişen çocuklar zamanı geldiğinde farz olan ibadetlerini yerine getirmesi gerektiğini bildiği gibi haram ve günahlardan uzak durması gerektiğini de bilir. Gençliğini Allah’ın razı olacağı şekilde geçirmeye çalışır. Fakat bu temeli sağlamayan ailelerde yetişen gençler; haramı, günahı ayırtmaksızın yaşayıp ‘Aman bir daha mı dünyaya geleceğiz?’ felsefesi ile hayatlarını sürdürürler. Çünkü bu gençler ‘Ben yaşamadım kızım yaşasın’, ‘Erkektir yapar’ diyen anne ve babaların yetiştirdiği nesillerdir. Flörtün haram olduğunu uzak durması gerektiğini tebliğ etmeyen anne ve babalar; ‘Aman daha lisede canım bunun daha üniversitesi var. Ohoo o zamana kadar biter gider. Üniversiteli oldu artık normal yani o da gezecek, tanıyacak onun da hakkı var. Ne var canım birlikte yaşasınlar, yarın evlenince zorlanmazlar.’ diyerek haramı ektiler yetişecek tohumlara…






2. Okul ve Arkadaş Etkisi


Bu ikiliyi birlikte ele almak daha açıklayıcı olacak. Okul hayatı hele ki üniversite yılları, insanın hayatında ki dönemler arasında en unutulmazı ve en önemli geçiş dönemidir. Okul hayatında aldığınız kararlar ve edindiğiniz dostlar ile hayatınıza devam ederiz genelde. Bu bakımdan seçtiğimiz yol ve yol arkadaşları da önemlidir. Yıllarca çalışıp çabaladınız ve sonunda emeklerinizin karşılığında bir fakülteye yerleştiniz. Bundan sonra özgürlük adı altında yapılan haram ve günah tüm fillere merhaba demek zorunda değiliz=) Amacımız ilmimizi alıp, bunu hayatımızın geri kalanında hayırlı işlerde kullanabilmek. Bu amaçla gitmiş olsak dahi nefsimiz bizi asla yalnız bırakmayacaktır. Üniversite de her arkadaş grubunda bir tane uzun yıllardır flörtü olan, bir tane de arayış içinde olan biri vardır muhakkak. Eğer bu ikisinden biri değilseniz ikisinden de uzak durun=) Uzun yıllar flörtü olan sonunda evleneceği garantisiyle bakarak bu günahı kendince mübahlaştırır. Arayışta olan arkadaşımız fazla sosyal ve hızlıdır. Hemen hemen her sohbette yeni biri ile tanıştığından bahseder ve bir önceki çoktan unutulmuştur. Zaten her fakülte hatta her bölümden tanıdığı kişiler vardır. Tüm parti ve organizasyonlara katılır ve sürekli sizi de davet eder. Biraz sosyalleş, hep ders çalış nereye kadar? Bu yıllar bir daha geri gelmeyecek, hem kaç yaşına geldin artık bir sevgilin olsun vs… Geri gelmeyecek olan bu yılları haram olan yollarda harcayarak günahları toplama kardeşim. Bu iki yol da bizi helale götürmez. Çünkü haram yoldan helal daireye girilmez.






3. Dizi Aşkı


Diziler artık hayatımızı öyle bir ele geçirmiş ki adeta karakterler ile yaşıyoruz. Türk dizileri ile ilgili yazımızı okuduysanız eğer bunu daha iyi anlarsınız. Televizyonlarda yayınlanan dizilerin büyük bir çoğunluğunda helal, haram, günah gibi kavramlar yok. Genelde öğrenciler arasında değişken aşklar, eşlerini aldatanlar, insan öldürenler, haram daireden para kazanlar vb. gibi İslam’dan uzak konular ele alınıyor. Bir de öyle masum anlatılıyor ki o zina dolu aşk dizileri; ‘Ayyyy inşaAllah barışırlar.’ diyerek işlenen günahı unutup bir de dua etmeye başlıyoruz. Evlerde anne babaların gözünü kırpmadan izlediği bu filmler, gençlerimizin helali olamayan biriyle günaha girmesinin sebeplerinden biridir. Zinayı bu kadar meşru kılan dizileri izleyenlerin flörtü haram olarak görmemesi çok normal tabi. Yeri geliyor gerçek ile diziyi ayırt edemiyoruz. Ekranlarda ki hayatlara özeniyoruz ve furyanın içerisinde zamanla tükenip gidiyoruz.. Farkında olmadan televizyonlar aracılığıyla evlerimize haramı bizler davet ediyoruz aslında. Sonra da hayatlarda Öykü ile Ayaz arıyoruz. Hz. Ali ve Hz. Fatıma (radıyallahü anha) gibi bir eş aramaz olduk…






4. Sosyal Medya Sevdası


Herkesin dilinde artık sosyal medya. Bir gün tweet atmadan, Instagramda resim paylaşmadan geçirirsek adeta bir yanımız eksik. Artık olayın bağımlılık boyutunu tartışmaya lüzum yok. Madem ki bu kadar hayatımızın içindeler en azından bizlere faydalı olacak şekilde kullanmaya dikkat edelim. Hiç tanımadığımız, görmediğimiz insanlarla birebir muhabbetlere girip chat kurbanıolmak için değildir sosyal medya. Sürekli duyuyoruz insanların internetten tanıştığı kişilerden dolayı yaşadığı üzücü olayları. Popüler bir kültür haline geldi sosyal medya üzerinden arkadaşlık. O beni takip etmeye başladı, ben onun tweetini kalpledim, o da benim tweetimi retweetledi derken dm den mesaj geldi ve sanal flörte merhaba. Bir de bu insanlar lafa geldiğinde bu devirde babama bile kefil olmam diyen insanlar. Nasıl oluyor da hiç tanımadıkları insanlara bu kadar güvenip mahremini bile paylaşabiliyorlar! Sosyal medyada aşk olmaz, evlilik olmaz, eş olmaz. Bu amaçla da kullanılmaz. Kullanmayı bilirsek bir faydadır sosyal medya. Misal; bugün bu yazıyı okumana bir vesiledir. Hatta okuduktan sonra bir hatadan, günahtan uzak durmana ve bunu başkalarına da anlatıp onları da uzak tutmana vesiledir sosyal medya.






5. İbadetlerin Eksikliği ve İman Zayıflığı


Şimdi de yukarıda ki 4 maddenin asıl sebebini anlayalım. Bizi flörte iten bu sebeplere neden düşüyoruz? Acaba ibadetlerimizde ki zayıflık olabilir mi? Vaktimizi bu dünya için o kadar çok harcıyoruz ki ahireti düşünemeden yaşar olmuşuz. Vaktimizi bize bu vakti veren Allah Teala’ya şükrederek, bildirdiklerini anlayıp ve uygulamaya çalışıp ibadet ederek geçirirsek haramı da helali de biliriz. İbadetlerini aksatmadan imanlı bir şekilde yapan, kalan vakitlerini ilmini arttırmak için harcayan, Kur’anı okuyup anlamaya çalışan, hadislerin yolunda ayrılmayan, salih ameller işleyen bir genç; flört diye bir kavramı hayatına sokar mı? İmanlı bir genç nasibini günde yüzlerce kişinin resimlerine baktığı bir sosyal medya hesabında bir eğlence mekanında yahut bir partide arar mı? Kardeşlerim; Allah’ın emir ve yasaklarına sıkı sıkıya tutunursak şeytanın oyunlarına düşmekten de ve nefsimizin kölesi olmaktan da kurtuluruz. Şimdi düşünelim ve bir gözden geçirelim hayatımızın ne kadarını Allah rızası için harcıyoruz? Ne kadarını bu dünyaya feda ediyoruz…







Paylaşmak Sünnettir:
 
İslam Büyükleri Serisi: Hazreti Muaviye Radıyallahu Anh

Bismillahirrahmanirrahim. Velhamdulilahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bu yazımızda sizlere büyük bir sahabi olan Hz. Muaviye radıyallahu anh hakkında bilgi vereceğiz inşaAllah.

1-Müslüman Oluşu

Hz. Muaviye radıyallahu anh ashabtan Hz. Ebu Sufyan radıyallahu anh ve Hz. Hind radıyallahu anha’nın çocuğudur. Kendisi Mekke’nin Fethinden önce müslüman olmuş fakat bunu gizlemiştir. Ayrıca kız kardeşi Hazreti Ümmü Habibe radıyallahu anhaannemiz Efendimiz’in aleyhissalatu vesselam eşlerinden olduğundan, Efendimiz aleyhissalatu vesselam ile akrabalığı vardır.

2-İslam’a Hizmetleri

Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman –Allah onlardan razı olsun– zamanında valilik yapmıştır. Halifelik görevi de yapmıştır. İslam’ın yayılmasında büyük hizmetleri vardır. Sicistan, Sudan, Afganistan, Buhara, Hindistan’ın kuzey kısmı, Tunus kendi zamanında alındı. Kıbrıs Bizans’tan kurtarıldı. Kudüs geri alandı. Yine zamanında, İstanbul kuşatıldı; her sene yüklü vergi vermek şartıyla kuşatma kaldırıldı.
Ayrıca Hz. Muaviye radıyallahu anh Efendimiz’in aleyhissalatu vesselam vahy katiplerindendir. Hz. Muaviye radıyallahu anhHuneyn gazâsında Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem önünde babası ile birlikte kahramanca çarpıştı. Tebük gazvesine katıldı. Vedâ Haccında bulundu.

3- Hz. Muaviye Radıyallahu Anh Hakkında Ehl-i Sünnet’in Görüşü

Rasulullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyuruyor:
“Bir kimse sahabeyi severse beni sevdiği için sever. Onlara buğz eden dahi bana buğzundan dolayı buğz eder.”
[Suyuti,Camiül Sağir Cilt II,s,552]
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir müdd’e hatta yarım müdd’e bedel olmaz.”
[Müslim, Fedailu’s-Sahabe 221, (2540).]
Bu Hadis ne kadar açık bir şekilde Sahabe Efendilerimiz’e rıdvanallahu teala aleyhim ecmain dil uzatmayı yasaklıyor ve Onların üstün ihlası ile bir ölçü sadakalarına bizim uhud dağı kadar vereceğimiz altının bedel olamayacağı belirtiliyor. Sahabe rıdvanallahu teala aleyhim ecmain arasında bazı hususlarda ihtilaf olabilir. Nitekim Hz. Ali radıyallahu anh ve Hz. Muaviye radıyallahu anh arasında sıffin savaşı olmuştur. Ulemanın görüşü bu konularda iki tarafa da kesinlikle kötü bir şey söylememektir. İki büyük Sahabi de müctehiddir ve içtihad etmiştir. İkisine de sevap vardır, niyetleri Allah rızasıdır. Hz. Ali radıyallahu anh Efendimiz çok büyük bir sahabidir başımızın tacıdır. Hz. Muaviye radıyallahu anh Efendimiz de Rasulullah Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın vahy katibidir, İslam’a büyük hizmetler yapmış fetihlerde bulunmuştur. Efendimiz aleyhissalatu vesselam Hz. Muaviye radıyallahu anh için çok güzel dualar etmiştir. Hz. Muaviye radıyallahu anh da dahil olmak üzere hiçbir sahabe hakkında, yaptıklarından dolayı itham ve suizan edilemez. Bu, hem Hz. Peygamberin salalllahu aleyhi ve sellem hadisleri ile ve hem de Ehl-i sünnet alimlerinin ittifakı ile caiz değildir ve yapanlara lanet edilmiştir. Bu konu hakkında bazı bilgiler aktaracak olursak:
İmam-ı a’zam hazretleri rahimehullah,
“Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız.” buyurdu. İmam-ı Şafii ve Ömer bin Abdülaziz de radıyallahu anhum, Eshab-ı kiram rıdvanallahu teala aleyhim ecmain arasındaki savaşlar hakkında,“Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!” buyurdu.
[M. Rabbani c.2, m.96]
İmam-ı Gazali hazretleri kuddise sirruh da

“Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur.” buyurdu.
İbni Hacer-i Mekki hazretleri rahimehullah buyuruyor ki: “Abdullah ibni Abbas buyuruyor ki: Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize geldi ‘Ya Resulallah! Muaviye’yi sana tavsiye ederim. Kur’an-ı kerimi yazdırmakta ona emniyet et, güven.’ dedi. Yine aynı sayfada yazıyor ki, “Resul-i ekrem, bir gün mübarek zevcesi Ümm-i Habibe’nin odasına geldi. O esnada Hazret-i Muaviye başını, kız kardeşi Ümm-i Habibe’nin kucağına koymuş uyuyordu. Resul-i ekrem bu hâli görünce, Ya Habibe! Kardeşini bu kadar çok mu seviyorsun? buyurdu. O da evet deyince, Peygamberimiz buyurdu ki, Onu Allah ve Resulü de seviyor.”
[Tathir-ül-cenân s. 27]
İmam-ı Malik’in rahimehullah ictihadına göre,
Hazret-i Muaviye dalalette idi diye kötüleyenin katline fetva verdiği birçok kitaplarda yazılıdır.
[Mesela Eshab-ı Kiram, Ö. N. Bilmen s. 84]
Ebussuud Efendi rahimehullah,
Muaviye’ye lanet eden kimseye tazir-i beliğ ve hapis lazım olduğu fetvasını vermiştir.
[488. Mesele sayfa 112]
“Ehli Sünnet’in itikadı, bütün
sahabeler için onların adaletini isbat ile onları temize çıkarmaktır.
Ali ve Muaviye hazretleri arasında cereyan eden hadise tamamem içtihadi bir konudur. Bu kesinlikle ne nefsani istek ne şehvani bir adım ne de Hazreti Muaviye tarafından Hazreti Ali’nin hilafetine karşı bir tutumuydu.”

(İmam Murtada ez-Zebidi, İthef es-Sedetel Muttakiyn, Şerh İhya Ulum ed-Din, Sahife 431)
Tevbe Sûresi 100. Ayet meali: “(İslâm’a hizmette) öne geçen Muhacirler ve Ensâr ile iyilikte onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da O’ndan razı olmuşlardır. (Allah,) onlara alt tarafından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler hazırladı. Bu en büyük kurtuluş (ve saadet)tir.”
Sahabe Efendilerimize rıdvanallahu teala aleyhim ecmain karşı herkesin haddini bilmesi gerekir. Velhamdulilahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Paylaşmak Sünnettir:


#suffagah
 
Ben yoruldum haya gelme üstüme,

Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,

Gözümden gönlümden düşen düşene,

Bu öksüz başıma göz dağı verme.

Gözümden gönlümden düşen düşene,

Bu öksüz başıma göz dağı verme.

Ben yanıldım hayat vurma yüzüme

Yol verdim sevdanın en delisine,

O yüzden ömrümden giden gidene,

Şu yalnız başımı eğdirme benim.

O yüzden ömrümden giden gidene,

Şu yalnız başımı eğdirme benim.

Ben pişmanım hayat sorguya çekme,

Dilersen infaz et kar etmez dilime,

Sözlerim ağırdır dokunur kalbe,

Şu suskun ağzımı açtırma benim.

Sözlerim ağırdır dokunur kalbe,

Şu suskun ağzımı açtırma benim.
 
Çocuğunuzu Okumaya Teşvik Etmenin 13 Yolu
Kur’an vahyi indirildiği zaman ilk gelen emir‘OKU’ emridir. Bu durum okumanın bilgi toplamak ve çevremizdeki dünyayı anlamak adına ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu bize göstermektedir.



Çocukları okumak için motive etmek her ebeveyn için bazen mücadeleyi gerektirir ve hayal kırıklığına yol açabilir. Her anne-baba çocuğunun okumasını ve iyi bir şekilde yetişmesini ister. Araştırmalar gösteriyor ki okumaktan zevk alan ve okumaya istekli olarak fazla vakit ayıran çocukların okuma ve yazma kabiliyetleri da iyi, kelime hazinelerinin daha geniş ve genel kültür seviyeleri daha yüksektir.

Çocukların okumayı sevmemesi için çok fazla neden vardır. Tam da büyüme çağlarında bu kadar oyalayıcı ve yarıştırıcı faaliyetler varken çocuğunuzu nasıl memnuniyetle okuması için teşvik etmeye devam edebilirsiniz? Endişelenmeyin! Küçük okuyucularınıza okumayı sevdirecek olan şu 13 yöntemi okumaya devam edin..

1.Rol Model Olun -Önce Kendiniz Okuyun




Örnekler oluşturmak çocuklar için hayati önem taşır. Çünkü, eğer siz kendiniz okumuyorsanız kendi çocuğunuzun okumasını nasıl bekleyebilirsiniz ki? Çocuğunuzun sizi okumaktan zevk alırken görmesine izin verin. Çok zaman geçmeden hevesli bir okuyucuya sahip olacaksınız. Unutmayın ki, çocuklar sık sık ebeveynlerinin davranışlarını taklit eder.

2.Onunla Bir Kütüphane Macerasına Atılın




Kütüphane yolculukları planlayın ve çocuğunuzun ilgi duyacağı bir kitap seçenek listesi oluşturun. Bilim adamları, komutanlar, sultanlar, doktorlar, alimler, öğretmenler , sahabeler gibi örnek şahsiyetlerden oluşan ya da bilim, doğa, tarih, coğrafya, kültür ve islamla alakalı basit ve kolay anlaşılır hikaye kitaplarından oluşan bir yelpaze önlerine koyup bu kitapların içinden istediklerini seçmelerini isteyin. Belki onlar sevdikleri veya olmak istedikleri karakteri seçeceklerdir kim bilir.

Bırakın yolculukları başlasın. Fakat izin verin çocuğunuz seçsin. Eğer bu macera başarıya ulaşırsa, onlar için kütüphane kartı edinin.

3.Kitaplar, Kitaplar ve Kitaplar




Etrafınızı kitaplarla doldurmaya çalışın. Onları evde, arabada, gününüz nerede geçiyorsa orada ulaşabilecek yerlerde bulundurun.

4.Çocuklarınıza Okuyun




Günlük okuma saatleri düzenleyin. Ve evet ne kadar meşgul olursanız olun eğer ciddiyseniz vakit ayırmak zorundasınız. Bu vakit uyumadan önce, yolculuk sırasında ya da öğle yemeğinden sonra olabilir. Okumak fiili gününüzün içine oturtulmalı. Onu ilginç ve eğlenceli hale getirin, bu ikisini de yapabilirsiniz! Büyük çocuklar için dönüşümlü bir şekilde sevdikleri kitabın bir parçasını okutmayı deneyin.

5.Geniş Bir Yelpazeniz Olsun



Eğitim olsun kurgu olsun hatta çizgi roman olsun geniş kapsamlı seçeneklerin bulunması ve seçebileceğin değişik türlerin bulunması bu eğlencenin bir parçasıdır.Fakat en önemlisi çocuklarınızın seveceği kitapları bulun. Hayvanlarla mı ilgileniyorlar? Bu kitapları okumasına izin verin! Kurgusal veya kurgusal olmayan fark etmez onlardan hoşlarına giden kitapları okumalarını isteyin; onları mutsuz edecek kitapları değil.

Çocuklar kitaplarında resimler olmasına bayılırlar, rengarenk resimleri olan kitaplara sahip olmak onların dikkatlerini çeker ve onlarda daha çok okuma isteği oluşturur. Fakat şu çok önemli ki bu resimler çocuğu okunacak hikayeden alıp götürmemeli ya da hikaye kendi kendini anlatmamalı.
 
6.Sesli Kitapları Dinleyin




Eğer okuma konusunda kendinize güveniniz yoksa paniğe gerek yok, devam edin ne olursa olsun çocuğunuz sizin çabalarınızdan keyif alıyor olacaktır. Çocuğunuzun kullanabileceği ve sevdiği kitabı okuduğu esnada takip edebileceği sesli kitapları deneyebilirsiniz.

Kitap kurduysanız bile, sesli kitapları teşvik edin. Çocuğunuz hikayenin dışında canlanan kitaplara ilgi duyabilirler.

7.Kitap Kulübü




Kendinize beraber vakit geçirecek başka bir anne-baba veya okuma kulübü bulun ve çocuklarınızı bir araya getirin. Beraber vakit geçirin buluşmak için bir yer belirleyin ve yanınızda basit kitaplar getirin. Çocuklarınız adım adım okuyabileceklerdir, sırayla sesli bir şekilde okutun ya da sesli kitapta hep beraber dinleyin. Okuma fiili özel olmamalı herkes için eğlenceli ve kabul edilebilir olmalı.

8.Özendirin




Çocuğunuzla bir program oluşturun ve okunmuş olan tüm kitaplar için ödül teklif edin.
İşinizi göreni bulun. ‘ikram kitabı’ programını düşünün. Onlara bir hedef belirleyin ve ulaştıkları zaman onları mükafatlandırın. Onlarla birlikte yemeğe çıkın ya da film izleyin ya da oyuncak alın sonra hedefi yükseltin ki küçük okuyucunuz büyümeye devam etsin.

9.Teknoloji Yok Günü




Haftada bir gün belirleyin ve bugünde TV, bilgisayar, tablet, internet ve video oyunlarını yasaklayın. Ve o günü ‘Doğal Yaşam Günü’ veya başka herhangi orijinal isimlerle isimlendirin. Bu süreç içerisinde keşfedeceği yeni yollar bulmasına izin verin.

10.Zorlamayın




Tıpkı yemek gibi zorla okuma yaptırmayın. Eğer zorla yaptırırsanız, okumayı hep kötü hatıralarla anımsayacak. Planlarınızda sabırlı ve sürekli olun. Bazı insanlar okuyucudur bazıları değildir. Çocuğunuzun doğru zamanda sevdiği kitabı okumasına fırsat verin. Bu iş olacak sadece teşvik etmeye devam edin.

11.Onun Hakkında Konuşun




Okuma öncesinde, okuma esnasında ve okuma sonrasında sorular sormak çocukların okuduğu kitapla bağının kuvvetlenmesine ve okumaya yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Çocuğunuzun bulunduğu yaş aralığına göre değişir, hikaye veya kitap her ne okuyorsa, okuduğu şey hakkında konuşmaya onu teşvik edin.

12.Kitapları Canlandırın




Evinizde bir bölge seçin ve orayı kitapların canlandığı bir mekan haline getirin. Çocuğunuzun odasındaki herhangi bir köşe de olabilir, bu alanı avantajlı bir şekilde kullanın.
Kitaptan karakterler seçin. Okumak bir piyese dönüşsün ve hikayeler şimdi sayfaların dışında ve canlı. Okumayı yapabildiğiniz kadar ilgi çekici hale getirmeye çalışın.

13.Yarışmalara Katılın


Yarışmalar çocukların yazma ve okuma kabiliyetlerini geliştimeleri için harika yollardır. Çocuğunuzu (500 kelimelik) kısa hikaye yarışmasına dahil edin ve bırakın hayal gücü onu ele geçirsin.


Paylaşmak Sünnettir:
 
Hanımını Kaybeden Bir Adamın Tüm Erkeklere Tavsiyesi





Humans of Pakistan sıradan Pakistanlı insanların hayat hikayelerini paylaşan bir Facebook sayfası. 27 yıllık evlilik yaşamı sonrası eşini kaybeden bu bey, kendi hikâyesini anlatırken tüm dünyadaki evli erkeklere bazı tavsiyelerde bulunuyor.

”Evliliğimiz 27 yıl ve 2 ay sürdü. Hastaydı. Jinekolog onun hayatını kurtarmak için elinden geleni yapıyordu. Fakat vakti gelmişti. Onunla birlikte iken fark etmemiştim ama gittiğinde tüm dünyam yıkıldı. Eşler kavga eder, her gün tartışır. Ben kendi akrabam olan erkeklerden hanımlarına çok kötü davrananlara şahit oldum. Ama ben yapmadım. Onu çok sevdim! Ne insanlık ne de dinimiz, erkeklere hanımlarına karşı kötü davranma hakkı veriyor.

Kur’an-ı Kerim’de de buyrulduğu gibi ‘Erkekler kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar’. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de para kazanan kadının çocuğuna yaptığı harcamaların çocuğuna bir sadaka olduğunu, çocuğunu emzirdiği takdirde eşinden onu yetiştirme ücretini dahi talep edebileceğini buyuruyor. Hâl böyle iken erkekler nasıl kadınlardan üstün olduğuna inanabilir ve onlara kötü davranabilir? Buna hakkımız yok. Yalnızım ama biliyorum ki eşim ahirette benimle birlikte olacak. Umuyorum ki benden râzıdır, her nerede ise. Ona elimden gelen en güzel şekilde davranmaya çalıştım. Onsuz çok yalnız hissediyorum.

Beyler, hanımlarınıza iyi davranın. Ona ne kadar bağlı olduğunuzu, yokluğunda onu ne kadar özleyeceğinizi bilmiyorsunuz. Bugün ona bir kraliçe gibi davranın, hâlen imkânınız varken!”

Paylaşmak Sünnettir:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…