dini paylaşım alanı

Unutulan Teşekkür

Hastanede olmasına rağmen mutluydu, huzurluydu. Çünkü yeni bir hayat dünyaya getirmişti. Bu yeni hayatı görmeye gelenler elleri boş gelmiyor, beraberinde hediyeler de getiriyordu.

Kimisi elinde çikolatayla, kimi büyük bir çiçek buketiyle, kimi sevimli oyuncaklarla geliyor; kimisi ise adetten olduğu üzere bebeğin yastığına altın iliştiriyordu.

Bebeğe uygun cicili bicili, renkli, allı pullu kıyafetler getirenler de oluyordu.

Her hediye getirene ayrı ayrı teşekkür edip, şükranlarını dile getiriyordu.

Yerde küçük bir oyuncak ayı gördü. "Bu oyuncak ayıyı kim getirdi, niye görmedim bunu getireni" diye söylenerek kendisine kızdı.

Çünkü bu hediyeyi getirene teşekkür etmemişti. "Nasıl böyle bir saygısızlık, nezaketsizlik, şükransızlık" yaparım diye söylendi.

Hastaneye ziyarete gelenleri ve kimin ne hediye getirdiğini tek tek düşünerek buldu. Düşünürken de bunları not ediyordu.

Cem Abi altın taktı, Aylin çikolata getirdi, Okan çiçek getirdi... şeklinde notlar alarak oyuncak ayıyı kimin getirdiğini bulup ona hemen telefon etti.

"Osman Abi kusura bakma ben senin hediyeyi görmemişim, bir teşekkür bile edemedim" dedi.

Aldığı her hediye için teşekkür etmişti, teşekkür etmediği kimse kalmamıştı.

Oysa en büyük teşekkürü, şükrü unutmuş, tüm bu hediyelerin gelmesine sebep olan, o minik yavruyu kendisine hediye olarak gönderen Allah'a teşekkür etmemişti.

Üstelik her gelen Allah bağışlasın, Allah analı babalı büyütsün diyerek, asıl teşekkürü hak edeni işaret ediyordu.

Hastanede ikinci günlerinde bebeklerinde bir hastalık hasıl oldu. Doktorlar aceleyle bebeklerini alıp götürdüler. Koca odada eşiyle ve her birisi için tek tek teşekkür ettiği hediyeleriyle baş başa kaldı.

"Ya yavrumuza bir şey olursa, daha onu doğru düzgün kucaklayamadım bile" diye söylendi. Arkasından da:

"Allah'ım sen yavrumuzu bize bağışla" dedi.

Oysa Allah, yavrusunu zaten kendisine bağışlamış fakat bir teşekkür bir şükür bile alamamıştı.

Bu durumun kendisi de farkına varmıştı.

"Allah'ım bana bir çocuk verdiğin için sana sonsuz şükürler olsun. Ben aldığım her hediye için teşekkür edip, asıl büyük hediyenin sahibini unuttum, beni affet, yavrumuza da şifa ver" diyerek dua etti.

Bu dua kıldığı ilk namazın, ilk duasıydı.

Şifa bulan bebeğini her kucağına alışında bu mucizenin sahibine şöyle teşekkür ediyordu :

"Allah'ım sana şükürler olsun, hem bana bir çocuk verdin, hem de onun vasıtasıyla bana doğru yolu gösterdin."
 
İNCE HASTALIK

Lise yıllarından beri hep aynı hayalle yaşardı ve her seferinde de ulaşılması kolay olduğu halde hayallerini ertelerdi. Kendince önüne yeni hedefler koyar. “Bunu da yaparsam namaza başlayacağım” diye kendini avuturdu.


Hele şu lise bitsin, hele şu üniversiteyi kazanayım, hele şu üniversite bitsin, askerlik bitsin, bir iş bulayım, bir evleneyim, bir çocuğum olsun diye diye namazını hep erteledi.

Şimdi evli ve 10 yaşında bir oğlu var. Namazını ise hala kılmıyor. Eşi de kendisi gibi namazdan yani dertli ama derdine derman olamıyor. İki namazsızın derdi yetmiyormuş gibi bir de yakında ergen olup, namazdan sorumlu olacak bir çocuk katıldı aralarına.

Ama bu dertleriyle ilgilenmek yerine hep başka dertler ediniyorlar kendilerine. Hanımı akşam olduğunda “bütün gün o kadar çok iş yaptım ki, elim ayağım tutmuyor, kolumu kaldıracak halim yok” diye söylenirken en büyük işi yapmadığını aklına bile getirmiyor. Halbuki bu kadar yorulmasına bile gerek kalmadan yapabileceği bir iş, bir görev.

Kendisi ise “bütün gün işyerinde patronu dinlemekten sıkıldım, adam olmadık işler istiyor benden, ama ne yapacaksın, ekmek parası deyip yapmak zorundayım” diye söyleniyor. Patronun dediğini yapıyor, Allah’ın dediğini yapmıyor ve bunu fark edemiyor. Halbuki Allah’ın isteği patronununki gibi ne olmadık bir iş, ne de yorucu bir iş.

Dertleri hep dünyalık. Para kazanalım, ev alalım, araba alalım. Hiç demiyorlar namaz kılalım cenneti kazanalım.

Her ikisi de bu ince hastalıklarının farkına varamıyorlar. Kendisi giderse cumadan cumaya gidiyor, eşi de arada evde dua, mevlüt falan okutur, ramazandan ramazana mukabele falan yapar. Allah ile tüm diyalogları bu kadar.

Ne büyük eksiklik halbuki ama fark edemiyorlar.

Çocukları büyüdü ergen oldu. O da artık kendileri gibi namazdan sorumlu duruma geldi. Bunun farkında bile değiller. Okula gitsin, gelsin, derslerinde başarılı olsun yeter. Okulda başarılı olsun diye dershaneye göndermeler, aman oğlumuzun başına bir şey gelmesin diye üzerine titremeler hepsi bu. Bunun dışında Allah nedir, kimdir anlatan yok.

Çocukları hastalansa hemen telaşlanır, kucakladıkları gibi hastaneye götürürler. Hastalanmasın, iyileşsin isterler. Bunun için ellerinden geleni yaparlar. Kendilerinin ve çocuklarının ince hastalığını göremezler. Çünkü bu kadar ertelemeden sonra kalpteki küçük siyah noktalar birike birike kapkara bir hale bürünmüştür. İnce hastalık iyiden iyiye yayılmıştır.

Çocuklarına koydukları hedeflerin içinde bile Allah ile ilgili bir şey yoktur. Oku, derslerine çalış, sınavlarında başarılı ol, iyi bir üniversiteyi kazan, iyi bir meslek sahibi ol. Hedefleri bunlar. Allah’a iyi bir kul ol diye bir hedefi bırakın, bu yönde bir öğütleri bile yok.

Ki böyle bir öğütte bulunacak durumları da yok. Kendi yapmadıklarını çocuktan istemek de doğru olmazdı hani. Ne yapmalı peki? Anne baba önce kendini düzeltmeli.

Her ev ya cennetin dünyadaki şubesi ya da cehennemin dünyadaki şubesidir.Evlerini cennet şubesi yapmak için kendilerinden başlamalı, kendilerine çeki düzen vermeliler.

Namazlarını sürekli erteleyen baba bir gün şöyle bir söz okur. “Ertelenmiş yaşamdan bir tabut örtüsüdür arda kalan” Bu sözü okur okumaz kendisini ve lise yıllarını düşünür. Arada geçen zaman çok uzundur ama düşününce ne çabuk da geçti der. Ve onca yılı namazsız geçirdiğini düşünerek ürperir. “Çocuğumu da, eşimi de kendimle beraber ateşe sürüklüyorum.” Diye kendi kendine söylenir.

Evini cennetin bir şubesi yapmaya karar verir ve bu yönde adımlar atmaya başlar. Sebepler silsilesi bundan sonra Allah’ın izniyle devam eder. Önce eşi ve sonra da çocuğu kendisine katılır.

Hayatlarında farkına varamadıkları koca bir boşluk dolmuştur. İyiden iyiye yayılmış olan ince hastalıkları artık şifa bulmaya başlamıştır.

Artık sadece aile içindeki değil, aile dışında, toplumda da ince hastalığa yakalanan kişilere hem kendisi, hem eşi, hem de çocuğu şifa olmaya çalışmaktalar. Çünkü bu hastalığın ilacını artık öğrenmişlerdir. Eczanede satılmayan bu ilacın adı ise kuran ve sünnettir.
 
33 ayetel kürsi
33 ihlas
33 fatiha

33 subhanallah ya celil
33 ya Gaffar ya Settar
33 la ilahe illallah
33 elhamdülillah
33 estağfirullah el azim bunlar günlük yaptıklarımız zaten :)

RECEP AYININ 1. GÜNÜ
Subhanallahil Hayyi’l-Kayyûm 100 adet

Üç aylar girince Receb ayından başlayarak Ramazan ayının sonuna kadar şu dua okunmalıdır;
Allahümme barik lena fi Recebe ve Şaban. Ve belliğna Ramazan.
(Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır)
 
dün sanal ortamda bu yazıya denk geldim
siz biliyormuydunuz?

Bilal i Habeşi bir gün bir köşede oturmuş ağlıyordu.. Resulullah (s.a.v) onu gördü ve yanına gelerek : Ya Bilal seni böyle ağlatan sebep nedir? Diye buyurdu.. Hz. Bilal: Benim hiç çocuğum yok. Öldükten sonra arkamdan bir Fatiha okuyacak bir çocuğum olmadı der. Resulullah (s.a.v) bunun üzerine, sen hiç üzülme ya Bilal! Benim ümmetim ezanı her duyduklarında, senin ruhuna bir Fatiha gönderecekler, diye buyurdu.
Cumartesi eilenn bu yazıyı paylaşmıştı öğle ezanında yada namaz kılarken aklınızda bulunsun hanımlar
 

canım Allah hayırlara çıkarsın inşallah
 

canım ellerine sağlık iyi ki hatırlattın
 
Sorma canım benim de nasıl olduysa geçen perşembe aklıma biri geldi. Bekarken karşı komşum olan 85 yaşında bir amca. Ben 3 yıl boyunca, o evde birinin oturduğunu hiç farketmedim, çünkü sürekli şehir dışındaydım ve evin doğalgaz saaati mühürlüydü. Sonra bir gün o amca beni kapıda yakaladı, kızım çok kötüyüm, bana yardım et dedi.

İçeriye girdiğimde karşılaştığım manzarayı hiç bir yürek kaldıramazdı. Ev buz gibiydi, eşya yoktu, yiyecek birşey yoktu, 20 tane kadar küflü ekmek vardı, bir de çiğ soğan patates. "Allahım bu nedir; bu amca neden burada" diye dehşete kapıldım. Meğer amcayı o eve terketmişler; biz ve üst komşu hariç bütün apartmanın haberi var. Amcayı araya tandıkları koyarak huzurevine yatırdık; komşulara ağzımıza geleni saydık; amca da 2 hafta sonra kanserden vefat etti. 40 yaşındaki avukat olmuş ama insan olamamış oğlu ise inanmayacaksınız ama o hafta babasından bir gün önce, tam da o evde intihar etti.

Ölmüşlerime Kuran okumaya hazırlanırken birden "Orhan Amca!!!!" diye kalbimde bi ses yankılandı. Onu unutmuştum. Arkasından okuyacak biri yoktu. Oğlu hem dünyasını hem ahiretini yakmıştı; karısı orta çağda yaşasa cadı diye yakılacak bir tipti; kızı desen hayırsızın biriydi. Çok şükür ki dualarıma bir mazlumu bir kimsesizi de katmıştı Rabbim.
 

canım ayetel kürsi hariç okumaları yaptım öğleden sonra yoğun olacağım eve giderken ayetel kürsiyi okurum inşallah
 
Rabbim herkese hayırlı evlat nasip etsin amcamıza da rahmet eylesin..
Annemde cumartesi bi hasta çocuğa gitti yatağa bağlı eskiden biraz zihinsel ve bedensel engelliymiş okula falan gitmiş ama zamanlar yatağa bağlı kalmış. Annem o günden beri kendine gelemiyor seruma mamayı sıkıp o şekilde yemek yiyor yatağın bi tarafında sidik kesesinden gelen bi hortumla küçük abdestini yapıyor yatağın diğer tarafında ise kalın bağırsakları dışarı da oradan büyük abdestini annesi alıyor . çocuk sanıyordum meğer 28 yaşındaymış aylık 3milyar masrafı oluyormuş bakım parası alıyormuş ama yetmiyor babasıda hasta olduğu halde çalışıyormuş işyerinden bi arkadaşım bi miktar para verdi mama, bez ıslak mendil falan aldı annem cumartesi günü . inşallah kısmet olursa haziranda ben kendim gitmek istiyorum çünkü bu alınan malzemeler 1 yada 1 buçuk ay idare edermiş . he bide küçük bi ayrıntı hasta yatağındayken annesine bir şeyler işaret ediyormuş annemler sormuş ne anlatmak istiyor diye kapıyı size başım açık açtım ve üstümde dardı ya başını kapat etek giy demek istiyor demiş eskiden konuşuyormuş o zamanda hep öyle derdi demiş annemlerde sormuş annen başını kapatıp eteğini mi giysin diye o da başını sallamış ... ne hayatlar var ne imtihanlar var Rabbim herkesin yar ve yardımcısı olsun
 
Bir anne için ne büyük imtihan Hamdolsun bugünümüze; insan utanıyor kendi dertlerinden. İnşallah mazlumların imtihanlarında bizleri az da olsa vesile kılsın Rabbim.
 
Bir anne için ne büyük imtihan Hamdolsun bugünümüze; insan utanıyor kendi dertlerinden. İnşallah mazlumların imtihanlarında bizleri az da olsa vesile kılsın Rabbim.
inşallah canım inşallah ... evet insan utanıyor işte herkesin yaşadığı hayat başka birinin hayali oluyor
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…