dini paylaşım alanı

Zilzâl sûresi, onu ilk kez keşfettiğim günden beri, bu bakımdan manidar gelir bana. Bilhassa, bütün bir günü uğrunda harcadığımız şu dünyada artık gönül huzuruyla uyku âlemine girmeye hazırlandığımız gece vakti okumaya gayret ettiğim bir sûredir Zilzâl. Kendimden ve Rabbimden gafil olmadığım zamanlarda bu sûreyi kendime tekrarlarken öncelikle düşündüğüm, bu sûreyi gerçekten kavrayacak olsak, dünyanın bizi aldatamayacağıdır. Çünkü, güvendiğimiz, beka yatırımını üzerine yaptığımız yeryüzünün hiç de güvenli ve güvenilir olmadığını bildirir sûre-i Zilzâl.

Bu sûreden öğrendiğimize göre, gün gelecek, yeryüzü deprenecektir. Zaten, zeminin tamamının depreneceği o kıyamet ânına bedel, parça bölük depremler ile el'an bunun nümuneleri sergilenmektedir. Yer sarsılır; yıkar, mahveder, ezip geçer. Beka yatırımının arsası olarak, uygun bir seçim değildir kısacası.

Hem, öyle bir deprem sûretinde deprenir ki, ona yüklediğimiz bütün ağırlıkları dışarı atar. Ne ‘biz gitsek de arkamızda kalacak' dediğimiz malı mülkü arkamızda bırakır; ne de neslimize daimî bir hayat zemini olarak hizmet verir. Üzerine yaptığımız yatırımları ve kendisine yüklediğimiz hesapları reddedip atıverir. Böylece, celâl yüklü bir hal lisanıyla, 'Arzu ettiğiniz bekanın mercii ve zemini ben değilim' der gibidir.

Ve, yeryüzü müthiş bir deprenme ile sarsılıp bütün ağırlıklarını dışarı attığında, havada korkan, suda korkan, lâkin ayağı yere basıyorsa huzur duyan insan şaşırıp kalacaktır. Âdeta, ummadığı birinden ihanet gören ve güvendiği biri tarafından aldatılan birinin şaşkınlığı içinde olacaktır. Gerçi, her an o incecik kabuğunun altında kaynayıp duran cehennem-misâl magma tabakasıyla; üstelik, o tabakanın varlığını bildiren yanar veya sönmüş dağlarıyla veya deprem adlı sarsıntılarıyla yeryüzü bize diyeceğini demiştir durmaksızın. Lâkin, beka arzusunu bir Bâkî-i Zülcelâl'in varlığına imanlı besleyip âhirete imanla doyurmanın bazı vazgeçilmez uzantıları nefsinin hesabına gelmediği için, insan bu arzunun adresini ‘yeryüzü' sûretinde saptırmıştır. Lâkin, yer müthiş bir sarsıntıyla deprenip sarsıldığında, kendi eliyle ördüğü aldanışların kofluğuyla yüzyüze gelip, 'Ne oluyor buna?' şaşkınlığına dûçar olacaktır. Onun anlamadığı ve anlamlandıramadığı bu sarsıntı hengâmında, arz, Rabbinin vahyetmesiyle, haberlerini anlatacaktır. İşte o an, zerre miskâl hayrın ve zerre miskal şerrin karşılığının görüleceği bir günün başlangıcıdır.

Kabiliyetimiz nisbetinde, en azından bu derece anlayabildiğimiz Zilzâl sûresi, işte ‘yerin sarsılması' ekseninde, Kıyameti ve Hesap Gününü anlatır bize. Bilvesile, Bâki-i Zülcelâl'e bedel kendisine sığındığımız yerin, bekanın arsası olarak çürük ve adresi olarak yanlış olduğunu bildirir. Dolayısıyla, bizi, son tahlilde dünyada kalan beka teşebbüsleri yerine, zerre-miskâl hayrın da, zerre-miskâl şerrin de karşılığının görüleceği bir âhiret âlemine yönlendirir.

Bu derslerini hatırda tutabilsek ve her gün Zilzâl sûresiyle yaşamayı bilebilsek, içindeki herşeyin yanında kendisi de fâni olan dünya bizi bu kadar oyalayıp boğar mı; anlamıyorum.

O yüzden de, mü'minâne bir hâl ve gidiş için, bizi Zilzâl sûresini çokça okumaya teşvik eden hadisleri, hayatımıza yansıtmamız gerektiğine inanıyorum.
 
BİR KURAN MUCİZESİ:ÖRÜMCEK
Bütün dillerde olduğu gibi Arapça'da da, kelimelere ‘dişil' ve ‘eril' anlamlar yükleyen ekler vardır. Bu ekler sayesinde cümle içerisinde geçen bir kelimenin, meselâ bir fiilin bir dişiye mi, yoksa bir erkeğe mi ait olduğu belirtilir. Arap dilinde bu anlam yüklemesi, kelimenin sonuna ilâve edilen tek bir ‘t' harfi ile gerçekleştirilir.

Kur'an-ı Kerim'de, Arapça ‘örümcek' anlamına gelen Ankebut adında bir sure vardır. Bu surenin 41. âyetinde, 'Allah'tan başka veli edinenlerin hâli örümceğin durumu gibidir. Örümcek de bir yuva yapar; fakat yuvaların en zayıfı örümceğin yuvasıdır—keşke bilseler!' buyurur Cenab-ı Hak. Bu âyetin Arapça metninde, bir şeyi yapan veya edinen anlamında olan ‘ittehaze' kelimesi ‘ittehazet' şeklinde geçmektedir. Yani kelimenin sonundaki ‘t', fiile, dişil anlam verir. Açıkça anlaşıldığı üzere buradan, yuva yapan örümceğin dişi olduğu sonucu çıkar.

1984 yılında, dünyaca meşhur Alman bilim dergisi Kosmos, örümceklerle ilgili özel bir sayı çıkardı. Bu ilginç sayıda geçen şu satırları okuduğunuzda, eminiz çok şaşıracak ve bir Kur'an mucizesine daha tanık olmaktan dolayı, mutluluk duyacaksınız:

'Bahçe örümceğinin ağ yapma ve yiyecek yakalama kabiliyeti, sadece dişi örümcekler için geçerlidir. Yâni İslâm Peygamberi'nin gizlendiği mağaranın girişindeki yuvayı, dişi bahçe örümceği örmüştür. Erkek bahçe örümceklerinin hayatı üzerinde ise pek fazla bilgimiz yoktur. Sadece ağ yapma (yuva kurma) kabiliyetlerinin olmadığını biliyoruz....
 
canlarım selamlar

bugün yoğun bi gün hastaneee sağlık ocağı ev iş derken anca yazabiliyorum :)

nasılsınız
 

ZİLZAL SÜRESİ
MEALİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, 2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,3- Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman. 4- O gün yer, bütün haberlerini anlatır. 5- Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir. 6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. 7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. 8- Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.
 
aleykümselam canım çok şükür iyiyim senden naber sen nasılsın pardon siz nasılsınız



kuzum elhamdülillah bin şükür Rabb ime ki iyiyiz canım :)

bugün kuzumu görmeye gittik..

önce elini yüzüne kapatmıştı göstermedi
sanırım ''sabah sabah ne rahatsız ediyorsunuz yahu''dedi
sonrada bize kıyamadı ''ee hadi bakalım kıyamıyorum size, ceeee eeee ''dedi..
gösterdi yüzünü :) hatta gülümsedi bizee
bin şükür Rabb ime :)
 

Ne güzel maşaallah, ben bazen süreklilik sağlayamıyorum
 
çok sevindim senin adına canım Rabbim mutluluğunu daim etsin inşallah anneciğine de şifa versin Ya şafi ismiyle inşallah :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…