dini paylaşım alanı

Bebek istediğim için hap almıyorum bazı dönemlerde. Ağrı kesici düşüklere neden oluyor Yoksa 10 dakikada keserdi. Ya Ganiyy Ya Şafi ....yARDIM et Rabbim çok acizim şu anda.
minoset en düşük gramını içebilirsin kuzum benimde migrenim vardı doktorum minoset içebilirsin demişti.. am ahamile kaldıktan sonra çok şükür hiç migren ağrısı yaşamadım
 
Parça parça kesilsen de , yakılsan da Allah'a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme . Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse, Allah'ın koruması ondan uzaklaşmıştır. Hz. Muhammed (SAV)
 
İslam Büyükleri Serisi: 4 Madde İle İmam Rabbani Hazretleri Kuddise Sirruh
{total}<\/strong>shares<\/small>"}" style="box-sizing: border-box; -webkit-tap-highlight-color: transparent; -webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; text-align: center; display: inline-block; margin-right: 15px;">118SHARES

Share on TwitterShare on Facebook
NİSAN 28, 20160 LİKE 116


Bismillahirrahmanirrahim. Velhamdulillahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.Esselamu Aleyküm. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar:

“Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.”

(Ebu Davud, Melahim, 1.)

Bir çok İslâm alimi diyor ki hadiste yer alan (men yüceddidü) sözünden maksat bir zatdır. Ve Allah’û Teâlâ her yüz sene başında salih ve alim bir kimseyi müslümanların dinini tazelemek için gönderir. Bu müceddidlerden alimlerin görüş ve kabulüyle ikinci bin yılın müceddidi (yenileyicisi) büyük alim ve veli İmam-ı Rabbani Hazretleri kuddise sirruh hakkında haddimiz olmayarak biraz bilgi vereceğiz inşaAllah.Salihlerin anılması rahmet vesilesidir…

1-Hayatı

İsmi, Ahmed bin Abdülehad bin Zeynel’abidin’dir. Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü’l-Berekat’dır. 1563 (H.971) senesinde Hindistan’ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu.

İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbani, Rabbani alim demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kamil, olgun alim demektir. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı “Müceddid-i elf-i sani”, ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, “Sıla” ismi verilmiştir.

2-İlmi

İmam Rabbani Hazretleri kuddise sirruh gelmiş geçmiş en büyük alimlerdendir. İlk tahsiline babasından rahmetullahi aleyhders alarak başladı. Daha sonra zamanın en büyük alimi Mevlana Kemaleddin Keşmiri’den rahmetullahi aleyh ve en meşhur alimlerden Allah hepsinden razı olsun ilim öğrendi. Kadı Behlul-i Bedahşani’den rahmetullahi aleyh ; hadis, tefsir ve bazı usul ilimlerinde icazet, diploma aldı. On yedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, bütün ilimlerden icazet aldı. Tahsili sırasında, Kadiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki feyz ve lezzeti babasından aldı. Babası hayatta iken, talebelere ilim öğretmeye başladı. Bu sırada; Risalet-üt-Tehliliyye, Redd-i Revafid, İsbat-ün-Nübüvve adlı eserlerini yazdı. Edebiyata çok meraklı olup, fesahatı ve belagatı, sür’at-i intikali, zekasının şiddeti herkesi hayrette bırakıyordu.
İmam Rabbani Hazretleri kuddise sirruh ilim ve edep öğretmeye başladı ve ünü her yere yayıldı. Talebelerine Beydavi Tefsiri, Sahih-i Buhari, Mişkat-i Mesabih, Avarif-ül-Me’arif, Üsul-i Pezdevi, Hidaye ve Şerh-i Mevakıf gibi bazı din kitaplarını ders olarak mükemmel bir şekilde okuturdu. Ömrünün son zamanlarında dahi talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı emreder, buna çok önem verirdi. Kendisi büyük veli ve alimler yetiştirmiş büyük insanları irşad etmiştir. Fıkıhta da üstün bir bilgiye sahipti, ilmi her meseleye hemen cevap verecek derecedeydi.

3-Mücadelesi

İslam’ın sapık görüşlerle sarıldığı, insanların bidatlere daldığı bir zamanda Ehl-i Sünnet inancını en güzel şekilde müdafaa etmiştir. İmam Rabbani hazretleri kuddise sirruh benzeri az yetişen müstesna bir alim ve mürşid-i kamildir. İnsanlar dinden uzaklaştırdığında Allah-u Teala celle celaluh Hazreti Muhammed’in aleyhissalatu vesselam dinini yenilemek için onun gibi müstesna bir alim ve veliyi insanlara nasip etti. Sapık fırkalarla büyük bir mücadele yaparak görüşlerini çürüttü. Doğru inancı Hakkı batıla üstün kıldı. Din düşmanlarının korkunç saldırıları onun vasıtasıyla durdu. İnsanları sünnete bağlılığa ve gafletten uyanmaya sevk etti. Bu büyük alim ve velinin hayatını ayrıntılarıyla öğrenmek her müslümana faydalı olacaktır.

4-Vefatı

İmam-ı Rabbani Hazretleri kuddise sirruh 1615 (H.1024) senesinde, elli üç yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; “Benim ömrüm ve hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu ilham ile bana bildirdiler.”buyurdu. Ve buna çok sevindi. Çünkü Peygamber Efendimiz’e aleyhissalatu vesselam vefat yaşında da uymuş olacaktı. Vefatı 1624 (H.1034) senesi, Safer ayının yirmi sekizi, kuşluk vakti vaki oldu. Ruhlarına bir Fatiha-ı Şerif ve üç İhlas-ı Şerif okuyalım inşaAllah. Velhamdulillahi rabbil alemin. Vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.Esselamu Aleyküm.

Paylaşmak Sünnettir:
 
NİHAT HATİPOĞLU
Kutlu nebi, kutlu yolculuk: MİRAÇ

Miraç kandilini salı günü kutlayacağız. Hayırlar getirmesini Yüce Rabbimizden dileriz.
Miraç'ı şöyle özetleyebiliriz: Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliğinin 11'inci yılının ortasıdır; 'hüzün yılı' adıyla da anılan bir yıl oldu. Zira bu yıl Peygamberimiz için Mekke'deki baskı ve zulmün dışında üzüntülü günler de eklenmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu yıl amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice'yi peş peşe kaybetmiştir. Erkek çocukları birbiri ardınca vefat etti. Baskı, üzüntü, tehdit günden güne arttı. Gözlerin Sema'dan bir haber beklediği bir aralıktır.

Taif'teki kırgınlık
Hz. Resul bir çıkış yolu bulmak umuduylayanında Hz. Zeyd'le beraber Taif'e gitti. Taif'teİslam'ı anlatarak İslam'ın yayılması için yeni birzemin arayışına girdi. Ama burada da şiddetli birdüşmanlıkla karşılaştı. Taifliler İslam'ı kabullenmekistemedikleri gibi bir de Efendimiz'i (s.a.v.) taşatuttular. O'nu ve yol arkadaşını Taif'i kalbi kırıkşekilde terk etmeye zorladılar.

Gel ey gönlü kırık Peygamberim
İnsanlar tarafından bağırlarına basılmayan şereflielçi Yüce Rabbin davetiyle ferahladı. Bir geceMekke'de iken yanına gelen Hz. Cebrail (a.s.) göklerdenve ötesinden beklendiğini haber verdi.
Burak denilen bir binek hayvanı Mekke'de Efendimize arz edildi. Hz. Resul bu hayvana bindi ve Mekke ile Kudüs arasındaki yolculuk başladı. Kudüs'te Hz. Peygamber (s.a.v.) diğer bütün peygamberlerin ruhaniyetlerine imamlık yaparak namaz kıldırdı.
Sonra Kudüs ile Sema (Miraç, yükseliş) arasındaki yolculuk başladı. Bu aşamada efendimiz 7 kat semayı ve oradaki peygamberleri gördü. Sidretül Münteha denilen beşeri varlığın son çizgisine kadar geldi. Orada kaderi yazan kalemlerin sesini duydu. Sidre'nin yanında Cennetül Meva'ya yanaştı. Orada artık irade ne Cebrail'deydi ve ne de O'ndaydı. Ona 'gel' dendi. Yürüdü. Ufku bürüyen bürüdü. Tarifsiz bir nur kapladı her yanı.
Yürü devran senindir
Yürü Kâbe kavseyn senindir
Yürü me zağal beseru senindir
Yürü ins ve cin senindir
Yürü Cennetül Me'va senindir
Yürüdü de. Artık nereye bastığının ne kıymeti vardı ki? Orada O'na söylenen söylendi. Emredilen emredildi. Orada beş vakit namaz emredildi. Kelime-i şahadet getiren ümmetin ebedi azapta kalmayacağı müjdesi verildi.
Ve sonra dönüş başladı. Dönüş yolunda cennet ve cehennem O'na gösterildi. Geldiği gibi Mekke'ye götürüldü.

Dünya ağyar ve lakin O yar ise
Allah yar ise
dünya ağyar olsa ne olur ki! Nitekim Miraç'tan sonra bütün kapılar açıldı. Kırık gönül ferah buldu. Medine kapıları açtı.
***

MİRAÇ BÜYÜKBİR MUCİZEDİR

Miraç'ı rüya ile yorumlayanlar veya Miraç sadece ruh ile oldu diyenler tamamen delilden yoksun boş iddia sahipleridir. Miraç'ı anlamlı kılan, Mekke'de müşriklerin sert karşılık vermesini tetikleyen şey; Miraç'ın ruh ve bedenle olmuş olmasıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) vücudu ve ruhu ile beraber (Kuran buna "kul=insan, varlık" (İsra,1) kelimesini kullanıyor) Kudüs'e ve oradan da göğe yükseltilmiştir. Yoksa her gün herkes rüyada veya ruhu Miraç'a da, göğe de yükselebilir. Halbuki Mekke'yi altüst eden şey, Efendimizin vücuduyla semaya yükseltilmesiydi. Miraç'ı inkâr edenler maalesef kör bir inkârın hastalığına yakalanmış ve küçücük akıllarını vahyin önüne alan kişilerdir.
***

MİRAÇ ZAMAN VEZEMİNİ AŞMAKTIR

Miraç bir kabuldür. Ve bir çağrıdır. Çağrıyı yapan Yüce Rabbimizdir. Misafir ise Hz. Resul'dür. Onun için de ayette "Ayetlerimizi göstermek için kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürüten Allah (bütün eksikliklerden uzaktır) sübhandır." (İsra, 1) buyurulur.
Talep Yüce Rab'den. Bu ise yolculuğun kadrini, şerefini yüceltiyor. Miraç; Yüce Rabbin, Resulünün hayatına nasıl müdahale ettiğini gösteriyor. Efendimiz aldığı emirleri ileten, açıklayan, uygulatan bir şerefli elçidir. Onun içindir ki, eliyle, gözüyle, diliyle ve bütün hayatıyla korunmuş el-Emin'dir.
Miraç'ı zaman ve zemin üstü bir kabulle anlamak lazım. Berzah -kabir- âlemi nasıl müthiş bir ibretle önümüzde ise Miraç da böyle ibretle önümüzdedir.
***

MİRAÇ'TA SUNULANÜÇ BARDAK

Peygamber Efendimize, Mescid-i Aksa'da birinde süt, birinde şerbet ve diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi. Takdim esnasında, "Eğer suyu alırsa, kendisi de ümmeti de ihtiyaçsız ve kanaatkâr olur. Şerbeti alırsa, kendisi de ümmeti de mahrumiyete düçar olur. Şayet sütü alırsa, kendisi de ümmeti de doğruyu bulur!" diye bir ses işitti.
Resul-i Ekrem, süt bardağını alıp içti. Bunun üzerine Cebrail, "Ya Muhammed!" dedi. "Sen, fıtri ve tabii olanı seçtin. Sen de, ümmetin de doğru yola iletildiniz."
***

SEMAVATA YÜKSELME VE PEYGAMBERLERLE GÖRÜŞME

Beytü'l Makdis'te yüksek makamlara çıkmak için miraç merdiveni kuruldu. Peygamber Efendimiz, bu merdivene Cebrail'le (a.s.) birlikte bindirildi ve birlikte yükseldiler. Nihayet dünya semasına vardılar. Hz. Cebrail, gök kapısını çaldı:
"Kim o?" denildi.
"Cibril'im!"
"Yanındaki kim?" diye soruldu.
"Muhammed" dedi.
"Ona gelsin diye haber gönderildi mi?" denildi.
Cebrail (a.s.), "Evet, gönderildi" dedi.
Bundan sonra gök kapısı açıldı ve dünya semasının üstüne çıktılar.
Resul-i Ekrem Efendimiz, orada oturan bir zat gördü. Sağ ve sol yanında birtakım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Resul-i Ekrem Efendimize, "Hoş geldin, safa geldin, Salih peygamber, Salih oğul!" dedi.
Peygamber Efendimiz, Cebrail'e, "Bu kim?" diye sordu.
Hz. Cebrail, "Bu, senin baban Adem'dir. Şu sağındaki solundaki karartılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik, solundakiler cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca da ağlar!" cevabını verdi.
Buradan ikinci semaya yükseldiler. Gök kapısı açıldı ve Resul-i Kibriya Efendimiz, orada Hz. Yahya ve Hz. İsa ile karşılaştı.
Hz. Cebrail, "Bu gördüklerin, Yahya ile İsa'dır. Onlara selam ver" dedi. Selamlaştılar ve onlar Peygamber Efendimize, "Hoş geldin, safa geldin Salih peygamber, Salih kardeş" dediler.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Cebrail'le birlikte aynı hal üzere üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Harun, altıncı katta Hz.
Musa ve yedinci katta da Hz. İbrahim'le (a.s.) görüştü. Onların hepsi de kendisine "hoş geldin" dediler ve miracını tebrik ettiler.
***

SİDRE-İ MÜNTEHA'DA

Cebrail (a.s.), yedinci kat semadan Resul-i Ekrem Efendimizi alıp yükseklere çıkardı. Daha sonra Efendimizin karşısına Sidre-i Münteha denilen Yüce Makam açıldı. Cebrail, "İşte bu, Sidre-i Münteha'dır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı.
Efendimiz, Sidre-i Münteha'dan dört nehrin aktığını gördü. Ayrıca Peygamber Efendimiz, burada Cebrail'i bir kere daha asli şekil ve suretinde gördü. Daha önce de, kendilerine risalet vazifesi verildiği sırada onu Mekke'nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü. Bu görünüş ikinci görünüştü.
Resul-i Kibriya Efendimiz, daha sonra, yanında Cebrail olmadığı halde, Kab-ı Kavseyn'le isimlendirilen makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Yüce Rabbin sohbeti ve cemaliyle müşerref oldu.
 
Kizlar bir konuda fikrini almak istiyorum.
Du ederken turkce edince daha icten ettigimi dusunuyorum. Arapca da kelimeleri siraliyorum ama ne soyledigimi anlamiyorum. Bu yuzden dualarin bazen turkcelerini okuyorum.

Yanlis mi yapiyorum ??
 
Kizlar bir konuda fikrini almak istiyorum.
Du ederken turkce edince daha icten ettigimi dusunuyorum. Arapca da kelimeleri siraliyorum ama ne soyledigimi anlamiyorum. Bu yuzden dualarin bazen turkcelerini okuyorum.

Yanlis mi yapiyorum ??
namaz kılarken türkçe okumuyorsan sorun yok bence.
 
Kizlar bir konuda fikrini almak istiyorum.
Du ederken turkce edince daha icten ettigimi dusunuyorum. Arapca da kelimeleri siraliyorum ama ne soyledigimi anlamiyorum. Bu yuzden dualarin bazen turkcelerini okuyorum.

Yanlis mi yapiyorum ??


sen dua ederken Allah a dah arahat kendini içini nasıl açıp anlatabiliyorsan öyle yapmalısın bence..

ben de saatlerce konuşurum bazen..ama türkçe hep..
 
Allah kabul etsin canım benimde bugün başım çatlıyor bende de migren başlangıcı var inşallah geçer şiddetlenirse yandım
 
Kizlar bir konuda fikrini almak istiyorum.
Du ederken turkce edince daha icten ettigimi dusunuyorum. Arapca da kelimeleri siraliyorum ama ne soyledigimi anlamiyorum. Bu yuzden dualarin bazen turkcelerini okuyorum.

Yanlis mi yapiyorum ??
Arapça bilseydik her şeyin ne anlama geldiğini bilseydik öyle etmemiz daha güzel olurdu ama sen zaten namazını kıldığında duaları Arapça olarak okuyorsun kendi içinden gelen duaları Türkçe etmen gayet normal herkes öyle yapıyor canım benim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…