dini paylaşım alanı

benim zafiyetim işte bu nokta
dedikodu yapıyorum illaki,çok konusuyorum cok hata yapıyorum
dedikodu yapmama başlığımı açsak
kadınlar olarak bu konuda birbirimizi daha cok etkilesek


kesinlikle..
dedikodu..
işte..
evde..
komşuda..
vs...

ah bi tutsak dilmizi...
kardeşimizin etini yemesek
 
CA’FER-İ SÂDIK (R.A.) HAZRETLERİNDEN
“Takvâdan daha faziletli azık,

Sükût etmekten daha güzel bir şey,

Cehâletten daha zararlı bir düşman,

Yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.”

“Mümin kardeşinden sana kötülük gelirse; hakkında fenâ bir söz söylerse sakın üzülme:

Şayet onun dediği doğru ise, yaptığının cezası dünyada iken verilmiş, âhirete kalmamış olur.

Eğer dediği gibi değilse, çalışmadan elde ettiğin bir sevab olur.”

“Kötü biriyle arkadaşlık eden belâdan kurtulamaz, kötü yerlere giden töhmet altında kalır, diline sahip olamayan pişman olur.”

“Sahip olduğu malının ve hoşuna giden şeylerin devamlı olmasını isteyen “Mâşâallâh lâ kuvvete illâ billâh” desin.”

“İbâdetler ancak tevbe ile kabul olunur. Zira Allâhü Teâlâ: ‘O tevbekârlar, (ihlâsla) ibâdet edenler…” (Tevbe Sûresi, âyet 112) buyurarak önce tevbeyi sonra ibâdeti zikretmiştir.” Yani evvelâ küfürden, sonra günahlardan ve riyâdan tevbe etmeli; daha sonra ibâdet ile meşgul olmalıdır. Önce İslâm, sonra ibâdet.”

Ca’fer-i Sâdık (r.a.) hazretlerine:

“Allâhü Teâlâ fâizi neden haram kıldı?” diye soruldu.

“İnsanların karşılıksız, menfaatsiz olarak birbirine iyiliği terk etmemeleri için…” diye cevap verdi.
 
BİR MESELE:

ADAK KURBANINDAN KİMLER YİYEBİLİR

Nezir (Adak) kurbanının etini, adayan kimse yiyemeyeceği gibi, hanımı ile usul ve fürûu (babası, anası, dedeleri, evladı ve torunları) da yiyemezler. Bunu fakirlere sadaka olarak dağıtmak gerekir.

Eğer adak etinden yiyecek olurlarsa, yediklerinin kıymetini fakirlere vermek gerekir.
 
Şüphesiz Allah bir kulu sevdiği zaman, Cebrail'i çağırır ve: Ben filanı seviyorum, sen de onu sev diye emreder. Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail semada seslenip: Allah filan kimseyi seviyor, binaenaleyh siz de onu seviniz! der. Artık gök ahalisi de onu severler. Sonra da o kişi için yeryüzünde makbul bir kişi olma durumu meydana getirir.

| Hadis-i Şerif, Buhari, Bed'ül-halk, 3209
 
Emir vermeye alışmayın.
Ben, validenizden su dahi istemem.
Emir vermekle sözün ruhu ölür.
İhbar, emirden daha müessirdir (tesirlidir.)
Misal, "Sigara içme !" demek yerine,
"Benim oğlum sigara içmez değil mi ?" demek gibi.

| Süleyman Hilmi Tunahan
 
üstazın kadına davranışı işte,ne kadar da güzel
 
Allahın ve Şanlı Resulünün selam ve bereketi üzerinize olsun arkadaşlar,

Hamd alemleri Rabbi olan Allah'a olsun, salat ve selam o kutlu Nebi(SAV) efendimize onun A-line ve Ashabına ve geçmiş tüm peygaberlere salih kullara şehitlere olsun ebeda

Sizlere burada zikir ve marifette yaşadıklarımızı paylaşmaya çalışacağız. İnşallah bu sayede sizlerle birlikte yol alarak marifeti ve islamı idrak etmeyi, Allah ve Resulünü sevmenin yolunu anlatmaya çalışacağız.

Öncelikle tanımlama olarak ZİKİR kelimesi anlam olarak insanda ve günümüzde tarikat kavramını çağrıştırıyor. Aslında zikir kelimesi anma hatırlamadır. Kul marifete girdiğinde Cenab-ı Allah ona zikrini ögretir. Ve yaptırır ki bundan sonra yolculuk başlar aşka doğru…

YAŞA ve GÖR iddialı bir kelimedir ve bizim zikri anlatırken en çok kullandığımız kelimedir. Bizler ve bu zikri yapan tüm kardeşlerimiz bir çok güzellikler yaşadılar ve yaşamaya da devam ediyorlar,

Denemekle kaybedecek hiçbişeyiniz yok ama kazanacağınız Allahımızın rızası başta olmak üzere maddi manevi çok şey var..en başta günümüzde en çok eksikliğini hissettiğimiz şey :HUZUR…Üstelik zikir göreceğeniz gibi bildiğiniz aşina olduğunuz tesbihlerdir.



NUR SURESİ 36. “(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;”

Vb birçok Ayette bahsedilen zikir hep namaz olarak algılanmaktadır oysa Rabbimiz bize kendisini anmamızı zikretmemizi bunun kullarına her konuda şifa ve ona yaklaşmanın en etkili yolu olduğunu söylüyor.



» Zikir Nasıl Yapılır?

Hazırlık:

1- Sessiz olmalıdır. (Yüksek sesle değil, kendi duyacağın kadar sesle olmalı...)
2- Yalnız olunmalı... (Burada maksat kalbin Hakk ile beraber olmasıdır.)
3- Kimin huzurunda olduğunu unutmadan, edepli-terbiyeli olunmalı...
4- Mutlaka abdestli olunmalı...
5- Mutlaka şu saatte yapılacak, diye bi saat belirtilmez ama yatarken ve sabah namazın öncesi yada sonraları en uygun zamanlardır... Herkesin uykuda olduğu bir zamanda Rabbimiz “ kulum herkes gaflette iken Beni ve Resulumu andı” der ve zikir sahibini çok sever...

UYGULANMASI: SABAH ve AKŞAM GÜNDE 2 KERE VE HERGÜN YAPILMALI.

1-Bir , besmele söyledikten sonra ;100 kere “ TEVBE ESTAĞFURULLAH” söylemek... (İsterseniz Arabcasını söyleyebilirsiniz)
2-(Besmele söylemeden ) En az 132 kere (Peygamberimize) SALAT-I ŞERİFE söylemek.(Daha fazla sayıda da söyleyebilirsiniz. Sayı sınırı yok.)
3-Salat-ı şerifleri söyleyip , bitirdikten sonra “MUTLAKA” 3 İhlas ve 1 Fatiha okuyup,” Yüce Peygamberimize , akrabalarına ve arkadaşlarına ve salih kullarının ruhlarına" hediye ettim "(Dikkat bağışladım değil Hediye Ettim) denilecek...
4- Bir besmele çekilip , en az 100 kere “ LA İLAHE İLLALLAH “ söylenecek.
***Not : Zikiri bitirdikten sonra 3 ihlas ve 1 Fatiha okunmayacaktır...***


Bu kadar mı ? Evet bu kadar...İster açık olun ister kapalı,ister namaz kılın yada kılmayın (zikre başlayanların çoğu zaten namaza başlıyor ve her ibadetleri kolaylaşıyor)1 aya kalmadan zikrin işe yaradığını gösteren ilk belirtiyi yaşayacaksınız zaten : HUZUR…yeterki aksatmayın.



Zikir esnasında çok ama çok güzel kokular duymaya başlarsınız. Bu kokular Firdevs cennetindeki misk dağından zikreden kula hediye olarak gelir, günde iki kere insanlığın yıldızlarına gönderdiğiniz hediyeler 1 e 100 1e 1000 (sayısını Rabbim bilir) katlanarak size geri gelir, siz bir sultana hediye verdiğinizde sultan kendine yakışanla nasıl mukabele(karşılık) ediyorsa, onlar da mana aleminin sultanları size ilim ve himmet ile o kadar çok hediyeler verecekler ki sonunda sizler biz buna layık mıyız ki bu kadar hediye veriyorlar diye şüpheye düşeceksiniz. Asla şüphe edenlerden olmayınız. Çünkü siz Allahı zikretmekle Kuranda 254 ayete birden uymuş oluyorsunuz. Dolayısı ile kuran sinenizde yaşamaya sizlere ayetlerini bir bir açmaya ve yaşatmaya başlıyor,

Nasıl mı?
Ankebut 69 ; Bizim yolumuzda (nefsi ile) mücadele edenlerin bize gelen yollarını kolaylaştırırız ve onlara yollarımızı gösteririz"

dikkat ediniz yolları gösteriyor ve işi kolaylaştırıyorlar.

Bakara 277 "Onlar asla korkmayacak ve mahsun da olmayacaklar"



DENEYİN YAŞAYIN VE GÖRÜN! ALLAH RIZASINDAN BAŞKA KARDEŞLERİMİZİN DE BİZLERİN YAŞADIĞI GÜZELLİKLERİ YAŞAMASINDAN BAŞKA HİÇBİ İSTEĞİMİZ YOK TARİKAT VS DE DEĞİLİZ,deneyenler zaten bana teşekkür edecekler…soru sormak isteyenler mesaj atabilirler..Allah’a emanet olun mümin kardeşlerim..
 
ALLAH YOLUNDA CİHAD’IN FAZÎLETİ
Ebû Ümâme radıyallâhü anh buyurdu: “Resûlullâh Efendimizle (s.a.v.) beraber bir kıta askerle çıkmıştık.

Bir zât içinde su ve yenilecek bazı yeşilliklerin bitmiş olduğu bir mağara gördü. Kendi kendine orada kalıp dünyayı terk etmeyi düşündü ve bunun için Resûlullâh Efendimizden (s.a.v.) izin istedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ona şöyle buyurdular:

“Muhakkak ben Yahudilerin yahut Hıristiyanların diniyle gönderilmedim. Ve lâkin ben ancak semahat ve suhûlet; kolaylık üzere kurulmuş İslâm dini ile gönderildim. Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki: Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere cihad için Allah yolunda yürüyüş hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.

Sizden birinizin cihad safında bulunması altmış sene -nafile- namaz kılmasından hayırlıdır.” (Ahmed bin Hanbel)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şeriflerinde buyurdular:

“Kim bizzat kendisi gidemez de Allah yolunda cihad için bir nafaka gönderirse gönderdiği her dirheme karşılık ona yedi yüz dirhem sevâbı verilir.

Her kim de Allah yolunda bizzat gaza ederse ve bu yolda (canıyla malıyla) infakta bulunur; yardım ederse, verdiği her bir dirhemi için bire yedi yüz bin dirhem sevâbı verilir. Sonra “Allah dilediğine daha da katlar” meâlindeki (Bakara Sûresi, 261.) âyet-i celîlesini okudular.”(İbn-i Mace)

“Allah yolunda cihâd edenin hâli cihaddan dönünceye kadar gündüzleri devamlı nafile oruç tutan, geceleri de Allâh’ın âyetlerini okuyarak huşû içinde devamlı nafile namaz kılan kimsenin hâli gibidir.” (Müttefekun aleyh)

“Allah yolunda bir gün nöbet tutmak dünya ve içindekilerden hayırlıdır” (Müttefekun aleyh)
 
KÜÇÜKLERE ŞEFKAT BÜYÜKLERE SAYGI VAZİFEMİZ
İslâmiyet bir fazilet ve insaniyet dinidir. İnsanlar birbirine hürmet ve merhamette bulunmalıdır. Hususiyle çocuklarımızı güzel bir terbiye ile yetiştirmek bizler için bir vecibedir. Bizden evvel dünyaya gelmiş, bizleri yetiştirmiş, bizler için birer rehber olmuş büyüklerimize hürmet etmek de bizim için mühim bir vazifedir. Büyüklerine hürmet ve muhabbette bulunmayanlar, küçüklerinden hürmet beklememelidirler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını bilmeyen kimse bizden değildir.” buyurmuşlardır.

Hâli vakti müsait olduğu halde hanımına, muhtaç olan çocuklarına, anasına, babasına bakmayan bir kimse bunların hayatını tehlikeye düşürmüş olur. Böyle vicdansızlık ise şüphe yok ki büyük bir günahtır. Vicdanı olan bir kimse, böyle hareketlerden kaçınmalıdır. Bir aile reisi, ailesinin ihtiyaçlarını imkânları nisbetinde temin etmekle mükelleftir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bir şahsın geçimlerini temin ile mükellef olduğu kimseleri ihmal etmesi, günah olarak yeter.” buyurmuşlardır.

Allâhü Teâlâ İsrâ Sûresi, 24. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur (meâlen): “(Anne ve babanın) İkisine de merhametten tevâzû kanadını indir ve (eğer Müslüman iseler), de ki: Rabbim! İkisine de merhamet buyur (ve benim kalbime onlar için merhamet ver ki onlara) beni küçükken terbiye ettikleri gibi (üzerimdeki haklarına yakışacak şekilde hizmet edeyim).”

Bir Sahâbî Peygamber Efendimize (s.a.v.) şöyle sordu: “Anne ve babama küçüklüğümde bana yaptıkları gibi onların haklarına tam riâyet ederek hizmet ettim. Acaba haklarını ödedim mi?” Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Haklarını edâ edemezsin. Çünkü onlar senin yaşamanı isteyerek sana hizmet ettiler. Sen onların ölümünü bekleyerek hizmet ettin.” buyurdular
 
arkadaşlarım bikaç gündür sizleri ihmal ettim farkındayım ama hep aklımda kalbimdesiniz.:)

en kısa zamanda paylaşımda buluncam inşaallah
 
"Sahip olunacak şeylerin en fazîletlisi,
Zikreden bir dil,
Şükreden bir kalb,
Dininde (ibadetlerini yapmakta ve haramlardan sakınmakta)
Kendisine yardımcı olan mü'min bir hanımdır."

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…