Uff, hangi Asya dizisini izlesem oradaki başrol erkeğe takıntılı oluyorum, playfull kiss'in başrol oyuncusuna o kadar takıntılıydım ki, sırf ona benziyor tarzı diye uzun süre burda bi cocuğa da takmıştım kafayı.Şimdi de Star Trek'te ki Mr. Spock karakterine aşığım resmen. Hangi oyuncunun oynadığı onemli değil, ne zaman Mr.Spock'ı izlesem kalbim küt küt atıyor ve yüzümde salak, engelleyemediğim bir gülümseme beliriyor. Çekik göz ve sivri kulakları çekici mi buluyorum nedir..-ki bende 19 yaşında (aslında 20 de çaktırmayalım :) ) bir üniversite öğrencisiyim.
Gelelim, neden böyle takıntılar ediniyoruz? Sorunun dizilerde yaratılan- özellikle Kore dizilerinde- karakterlerin, şarkıcıların ya da ünlü diyebileceğimiz herhangi kişilerin genç kızların hayali şeklinde kamuoyuna tanıtılması olduğunu düşünüyorum.. İçimizdeki duygu boşluğunu, hayallerimizin adamını öyle dolduruyoruz. Aslında o adammı değil, o görünüşteki hayali karakterlerimize takıntılıyız. Bizi hayal kırıklığına uğratacak herhangibir davranısında ya da bu özelliklere sahip, içimizdeki bu boşluğu dolduracak kişiler bulduğumuzda geçeceğini düşünüyorum.
Dipnot: Bir zamanlar Enrique Iglesias için ölüyordum resmen (gecen seneye kadar) Hayallerimde olana adam bu, böyle bir insanlar birlikte olacağım diyordum Fakat gecen sene konserde bir kameramanın makinesine tekme attığını gördükten sonra, adamın klibini bile izlemiyorum, o kadar.Çünkü hayalimdeki tüm imajını bir anda yıkmıştı
