Cinsellikte bir problemimiz yok. Hatta oyundan başka istekli olduğu tek şey cinsellik.
Fransızcam olmadığı halde market alışverişine ben gidiyorum. Hatta oturduğumuz yer ıstanbul'da Taksim'in meydanı gibi merkezi bir yer. Cam açık olduğunda dışarı eğlenen insanları duyuyoruz. Hadi çıkalım bizde, en azından evin önündeki cafeye gidip birşeyler içelim diyorum istemiyor. Oyunu bırakamam, deyip bahane buluyor. Oyunu kazanamayınca yumruklarını masaya duvara vuruyor. Oyun aralarında gelip beni öpüyor 1-2 saniyelik ilgi gösterip hemen oyuna geri dönüyor. Gecesi gündüzüne karışmış durumda, gündüzleri uyuyor geceleri oyun oynuyor. Ben uyandığımda eşim yatağa gidiyor, o uyandığında ben yatağa gidiyorum. Pc başında transa geçmiş durumda, telefonu çalsa cevap vermiyor ya da ben seslensem sinirleniyor, cevap vermiyor. Bambaşka bir insan haline geldi, halbuki çok iyi kalpli bir insan.
Dün, oyuna ara verirsen konuşmak istiyorum dedim sert bir ses tonuyla. Korktu, hemen oyunu bırakıp ''söyle aşkım, seni dinliyorum.'' dedi.
Yalnız hissettiğimi, ülkemi ailemi düzenimi bırakıp Fransaya onun için geldiğimi söyledim. Oyun oynamasına karşı olmadığımı, ama benimle zaman geçirmesini, arkadaşlarıyla buluşmasını, sosyal olmamızı, spor yapmamızı söyledim. ''Off yaaa kafana neleri takıp da üzüyorsun kendini.'' dedi. Sonra bir de bana ''Sen bunalıma girdin, psikoloğa götüreyim ister misin?'' dedi sanki onun değil de benim ihtiyacım varmış gibi. Kendisinin oyun bağımlısı olduğunun ve bunun bir hastalık olduğunun farkında değil. Evle, benimle, ailesiyle, arkadaşlarıyla ilgisi tamamen kopmuş durumda. 2 hafta sonra üniversite sınavları var, ders çalıştığı yok.
Evlilik danışmanına gidelim, dedim. ''Bizim danışmana ihtiyacımız yok, birbirimizi seviyoruz, tartışmıyoruzki hiç.'' dedi. Anlamıyor işte, anlamıyor.