Kız evimizin adresini, benim kurumu, numaramı her şeyi biliyordu. İşe onu hayatımızdan uzaklaştırarak başlamamız lazımdı. Numaraları değiştiremezdik. Onunki şirket hattıydı. Hoş değiştirsek de şirketten öğrenirdi bir şekilde. İşten çıkamıyordu sözleşmesi ve maddi yaptırımı vardı. Tek çıkar yol kızın defolup gitmesiydi. Bir şekilde onu işten çıkarmam lazımdı.
Önce kurumdaki güvenliğe bilgi verdim. Resmini gösterdim. Bu gelirse almayın sakın dedim. Kız eşimi bırakıp beni tacize başlamıştı. Kadınlığıma laf ediyor, hakaret ediyor, ağlıyor sızlıyordu. Eşimi rahat bırakmıyordu işyerinde. Savcılığa vermek de istemiyordum. Hem bütün aile duyacak hem de kız rezillik yapacak diye korkuyordum. Olayı kimse duymadan halletmem lazımdı. Kızı uyardım tehdit ettim, hakaret ettim. İşten kovdurdum oralı bile olmadı.
Bu şekilde aylar geçti. Ramazan bayramına kadar geldik. Evde huzur kalmamıştı. Hergün kavga gürültü birbirimize giriyorduk. İkimiz de yorulup, sarılıp ağlıyorduk çaresizliğimize. Gözümde uyku kalmamıştı. Kızın bizi taciz ettiğini bildiğim halde tavşan uykusuna geçmiştim. Ya eşimi ikna ederse, ya kandırırsa diye içim içimi yiyordu. Sabaha kadar uyanıp yanıma bakıyordum, yanımda değil de tuvalete girdiyse vay haline, kıyamet kopuyordu sabaha kadar.
Ramazan bayramından önce, arefe günü eczaneden uyku hapı aldım. Dermanım kalmamıştı artık. Ayaklarım beni taşımıyordu. Uyumam gerekiyordu. Eve gittim, eşim yoktu, iki tane uyku hapı alıp uyudum. Eşim geldi ama ben gözümü açamıyordum. Biraz kendime gelir gibi oldum. Yemek yedik. Sonra bi hap daha alıp tekrar uyudum. Çok korkuyordum uyanmaktan. Bir ara gözlerimi açtım yoktu yanımda. Evin bütün odalarını gezdim yoktu… Kafayı mı yiyorum acaba diye düşündüm. Ayakkabısı kapıdaydı, arabanın anahtarı yerindeydi. Bütün ayakkabıları ordaydı ama eşim yoktu. Dışarı çıktım. İlerde telefonla konuşuyordu. Sessizce ilerledim. Tek duyduğum “çok yoruldum, çok yıprandım, yapıştı yakama huzur vermiyor. Eve de yansıyor bu halim sürekli kavga ediyoruz, işe zaten gitmek istemiyorum. Kafayı yemek üzereyim” diyordu.
Delirdim bunları duyunca. Ne hakkı vardı ki şikayet etmeye. Ben çekiyordum. Ben aldatılmıştım. Herşey onun suçuydu işte. Arkasını döndü ve göz göze geldik. Eve doğru koştum içeri girdim. Uyku hapını aldım elime hepsini yuttum. İçeri girince anladı hapları yuttuğumu kusturdu beni. Bir süre sonra uykuya daldım.
Kendime geldiğimde annemlerin evindeydim. Bayramın son günüydü. Ben oraya nasıl gittim. Neler oldu. Kim ne konuştu hiç birşey hatırlamıyorum. Ben sabah uyanmayınca eşim beni hastaneye götürmüş. Doktor muayene etmiş. Uyuyacak rahat bırakın, bizim yapabileceğimiz bir şey yok zaten kusmuş diye göndermiş bizi. Korkudan annemi aramış oraya gitmişiz. Annem beni o halde görünce kriz geçirmiş tabi. Benim elim kolum mosmor, emrenin boynu çizik savaştan çıkmış gibiyiz. Beni dövdüğünü düşünmüşler ama işin aslı öyle değildi. Son zamanlarda birbirimizi hırpalar olmuştuk. Ben ona saldırıyordum, o da beni tutuyordu. Tüm bunlar o zaman yaşanmıştı.
Ben ara ara uyanıp her şeyi anlatmışım. Eşime seni istemiyorum diye bağırmışım. Babam da kovmuş haliyle evden. Uyandığımda zihnim bomboştu. Sonradan oturdu parçalar. Kız kardeşim haber vermiş eşime uyandı diye. Geldi. “Ben dayanamıyorum artık dedim. Senin beni şuanda aldatmadığını biliyorum ama bu duruma daha fazla tahammül edemem. Yoruldum. Bu şekilde yaşama mümkün değil. Ben boşanıcam. Git dedim.” Gitmedi. “Nolur boşanmayalım. İşten çıkarım sözleşme falan umrumda değil. Hatları değiştirelim. Evden taşınalım. Yalvarırım bırakma beni. Sadece sen ol yanımda ben başka hiçbirşey istemiyorum dedi”. “Yapamam dedim. Yoruldum.” ”Olmaz seni bırakmıyorum.