eşimle tartıştık :((

Konu sahibi arkadaşım inşallah eşin ve çocugunla mutlulugun her zaman devam eder fakat bu temizlik takıntın devam ettikçe eşinle daha çok tartışmalar çıkar temizlik takıntısı yüzünden yalnızlaşan insanlar oluyor çevresinde hiç kimse kalmıyor bir an önce bir uzmana görün arkadaşım boş ver ev kirlensin.
 
kızlar eşimle bu sabah tartıştık...nedeni benim temizlik takıntılarım .onun her işten geldiğinde çoraplarını çıkarttırmam,kapıda üstünü değiştittirmem,sürekli temizlik yapmam....bunlardan şikayet ediyodu ama bu sabah bu konu tartışmaya döndü.açtı ağzını yumdu gözünü..bıktım senin bu takıntılarından,kaç insan var senin gibi bu dünyada,dişlerimi bile fırçalamamı kontrol eder mi insan,çocuğun ellerini yıkamaktan elleri kılıktan çıktı .bıktım artık resmen delirdin sen kafayı temizlikle bozdun dedi ve kapıyı çekip çıktı :(( dağınıklığa pisliğe tahammül edemiyorum..temizlik yapmaktan zevk alıyorum
size sorum bunlar normal değil mi sizler böyle değil misiniz ben mi çok abartıyorum

benim abimde 5 yıllık evliler çocuk yok daha olsada düşünemiyorum yengem abimede işten gelince artı temizlik yaptırıyor camı silmeden açamıyorlarmış birsürü takıntı halıların üstünde örtü vardır ben abimin evine sadece 1 kere gittim hayırlı olsuna ve gitmiyorum kimseyi istemiyor yengeem ev kirleniyor diye. hastalık çünkü bu abim defalarca belki kavgaları vardır annemler bana duyurmuyor. abim en son 10 gün evini terk etti annemlere yerleşti benim kardeşim bir çay içmeye bile gelemiyor demiş. ben hamileyim bunları bana duyurmuyorlar sonra yengemin ailesi geldi falan en son barıştılar birşekilde ama hayatı kendinede zindan ediyorsun temizlik yapacaksın ama yaptığın temizliğide kimsede görmesin istiyorsun. yengem sürekli mide krizi geçirip hastaneye düşüyor bendede mide sorunu var ama bu çok sinirlenince tutan bişey herşeye bu kadar takması kendinide yedi çok zayıf ben hiç karışmıyorum ama hamile kalsa boşanırlar diye korkuyorum herşeyı abim yapacak ama onu beğenmıycek bunu yapmıycak çalışıyor zorlada olsa hep hayıflanarak hiçbir zaman çalışmaktan memnun olmuyor ama kaç milyarlık ev kredisine girdiler eşyaya göre ev aldılar hep memnuniyetsiz hep isyankar durumda halbuki kendileri ettiler kimse karışmadı ama bir dokunsan bin ah işit amaan canım sıkıldı uzak durmak en ıyısı yanı sizinde etrafınızda kımse kalmaz durum boyle
 
Abartıyor muyum diye mi soruyorsun bir de?
Ne demek kapıda üstünü değiştirtmek dişini fırçaladığını kontrol etmek..
O senin eşin çocuğun değil..Hiçbir erkek bu kadar baskıya gelmez..
Rahat olmaya çalış yok yapamıyorsan da gerçekten bir uzmana görün..
 
bunun hastalıkla ne ilgisi var anlamadım

farkında olmayabilirsiniz ama yaptıklarınız normal değil.hepimiz evimize yorgun argın geliyoruz hiçmi üstümüzü değişmeden söyle bir kanepeye oturmaya hakkımız olmayacak,bırakın dağınık kalsın hayat böyle gitmez,tamam pis gezin demiyorum ama hayatınızı temizlik yüzünden sindan etmeyin.eşinizi birkac hafta rahat bırakın cok zor olacaktır ama hiç bir şeyine karısmayın bakın adam ne kadar mutlu olacak..bırakın dağınık kalsın bazen kirlenmek ve dağıtmak güzeldir:9:
 
Bir dönem ben de el yıkama konusuna takmıştım.
Ne olursa olsun yemekten önce ve sonra eller yıkanmalı.
İşten gelince direkt ellerimi yıkarım, bunu hala da yaparım zaten.
Eşime sürekli "Ellerini yıkadın mı?" diye sorar dururdum.
Ama kızım olduktan sonra eskisi kadar takıntı yapmıyorum.
Rahat olmak zorundasın yoksa insan çok strese giriyor ve geriliyor.

Her insan biraz obsesiftir . Ama dozunu ayarlamak lazım.
Keremce sizinki gerçekten hastalık derecesinde.
Lütfen uzman desteği alın ve bu durumdan kurtulun.
Çünkü eşiniz de çocuğunuz da sosyal çevreniz de bu durumdan olumsuz etkileniyor/etkilenecek.
 
[h=1]Obsesif-Kompulsif Bozukluk[/h]
Kontrol edilemeyen ama sürekli tekrar edilen mantıksız alışkanlıklar ve huylar


Nedir?
Bu psikolojik hastalığa sahip kişiler kontrol edemedikleri ama sürekli tekrar ettikleri alışkanlıklar ve huylar geliştirirler. Çoğu kez bu zararsız ama garip huylar kişinin kafasındaki yoğun karışık duygularını kontrol edebilme ve düzenleme amacı ile başlar. Tekrar eden davranışlar ve düşünceler kişi için büyük bir endişe ve mutsuzluk kaynağı olmaya başladığı zaman ve kişinin normal yaşamını belirgin bir şekilde aksatmaya başladığında hastalık ortaya çıkar. Her ne kadar Obsesif-Kompulsif bozukluğa sahip hastalar sahip oldukları bu düşüncelerin, dürtülerin ve ihtiyaçların hiç bir mantıklı sebebi olmadığını bilseler ve durdurmaya çalışsalar bile kontrolleri olmadığını hissederlerYaygın saplantılar aşağıda verilmiştir
  1. Bulaşıcı hastalıklar ve mikroplardır, kişi tokalaşmak ile hastalık kapmaktan korkar.
  2. Sürekli endişe etmektir, örneğin ocağı açık unutmak, ütüyü üzerinde bırakmak, kapıyı kitlemeyi unutmak gibi.
  3. Aşırı düzen ve temizlik, örneğin kişi her gün evin her tarafının tozlarını alır ve eğer bir yer eksik kalırsa büyük bir sıkıntı ve rahatsızlık yaşar
  4. Zarar verilmesi, örneğin sürekli olarak birisinin çocuğuna zarar vereceğinden korkmak
  5. Seks. Sürekli zihinde belli seks görüntülerinin yer alması sonucu kişinin bu düşüncelerin dışarı yansımasından korkması.
Sürekli olarak bu tür endişe ve korkuları kafasından uzaklaştırmaya, umursamamaya yada bastırmaya çalışırken kişi zorunlu olarak yaptığı alışkanlıklar geliştirir. Hastalık kapmaktan korkan bir kadın ellerini günde yüzlerce defa yıkamaya başlar. İş yerinde seks ile ilgili bir lafın ağzından kaçmasından korkan bir adam sayısız defa 100’den geriye saymaya başlayabilir. Belirtiler stresli zamanlarda daha da kötüleşir.Belirtiler
  1. Sürekli istenmeyen düşüncelerin, görüntülerin, dürtülerin, kuşkuların ve fikirlerin kişinin zihnini meşgul etmesi. Çoğunlukla bu düşüncelerin temizlik, hastalıklar ve mikroplar, güvenlik ve seks ile ilgili olması.
  2. Karşı konulmaz bir şekilde sürekli el yıkamak, saç çekmek, temizlik yapmak, ortalık düzenlemek, kontrol etmek gibi mantığı olmayan davranışları tekrarlamak yada saymak, dua etmek, kelimeleri sessizce tekrar etmek, hesap yapmak gibi zihinsel aktiviteler yapmak
Tedavisiİnsanların kendilerini bu hastalık ile tanımlıyor olması tedavinin çözümünü zorlaştırmaktadır. Tedavinin başarılı olabilmesi için kişinin kökleşmiş davranış şekline, yaklaşımlarına, bakış açılarına, ilişki yapılarına ve kapasitelerine değinilmesi gerekir. Genelde OKB psikoterapi ile çözümlenebilmesine rağmen, uzun zaman içinde yerleşmiş olan bu duygu, düşünce ve davranış alışkanlıklarını değiştirmek yoğun ve sürekli tekrarlanan bir tedavi ve öğrenme süreci gerektirir.Araştırmalar gösteriyor ki tedavi uygulandığı zaman ise hastalığın iyileşme süreci hızlanıyor. Özellikle kişi tedaviye gönüllü olarak geliyorsa, iyileşmek için çaba sarfediyorsa ve problemlerinin sorumluluğunu üstleniyorsa hastalığın iyileşmesi daha hızlı oluyor. Ama diğer tarafta kişi sorunlarının başkalarından yada çevresinden kaynaklandığına inanıyorsa, sorumluluğunu üstlenmeyi reddediyorsa ve problemlerini çözemeyecek kadar güçsüz ve zayıf olduğunu iddia ediyorsa iyileşme süreci biraz daha uzun zaman alıyor.



(Alıntı)
 
[h=5]Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu erken yetişkinlik (Adelesans)'den başlayarak süreklilik gösteren, katı, kusursuzluğa yönelik bir davranış biçimidir. Kusursuzluk ilkesi,[/h][h=5][/h][h=5]bireyin yaşam alanını kapsar. Geliştirdikleri katı standartlara ve beklenti düzeyine bir türlü ulaşamadığı için yapılmakta olan işi de bir türlü bitirilemez. Obsesif Kompulsif kişi kurallara, listelere, düzenliliğe, organizasyona ya da zamanın programlanması gibi konular içinde öylesine kaybolur ki, yapılan iş amacından sapar, ayrıntılar içinde kaybolan kişi esas sorunları göremez. Başkalarının her işi kendi yaptıkları gibi yapmaları konusunda mantık dışı bir inat ya da doğru yapamayacakları inancıyla yapmalarına izin vermemek de ayrı bir özellikleridir. Dinlenme ihtiyacından ve dostlarından yoksun kalma pahasına, kendilerini çalışmaya adarlar, karar vermede zorlanırlar ya ertelerler ya da kaçınırlar. Bazen de düşünceleri iki seçenek arasında gider gelir ve sonuca bir türlü ulaşamazlar. Çevrelerindeki değişikliklerden rahatsız olurlar.

Obsesif Kompulsif kişiler kendilerine özgü bir biçimde aşırı vicdanlıdırlar, toplum ve moral değerlerini katı bir biçimde yorumlarlar. Duygusal yakınlıklarını gösteremezler. Para ve hediye verme konusunda - kişisel çıkarları için değilse - cömert davranmazlar, eskimiş işe yaramaz eşyalarını atmazlar.

Obsesif Kompulsif ebeveynin çocuğu ve geleceğin Obsesif Kompulsif yetişkini dünyayı evinin penceresinden izler. Dışardaki insanlar ve dünya ona tehlikeli bir yer olarak tanıtılmıştır.

En güvenli yer anne babanın yanıdır. Obsesif Kompulsif aile çocukları, ailelerinden uzun yıllar, 30- 40 yaşlara dek ayrılamazlar. Çoğu Obsesif Kompulsif ebeveyn "Eğer ben olmasaydım" tutumlarıyla çocuğun kendilerine borçlu olduğu mesajını sürekli verirler ve bazı durumlarda çocuğun koşulsuz bir bağlılık, hatta hayranlık geliştirmesini sağlarlar. Freud (1935) ve Frenczi (1952) Obsesif Kompulsif kişilerin "İnfantile Omnipotance" (herşeye gücü yeterlilik inancı; gelişimin erken dönemlerinde küçük çocuğun, kendisini dünyanın merkezinde algılaması ve tüm isteklerinin karşılanmasını beklemeye hakkı olduğu sanısı) yaşadığından sözederler. Bu nedenle her şeyi en iyi bildiklerini savunurlar ve kendi düşüncelerine ters gelen düşünceleri acımasızca eleştirirler. Aslında inançlarının ve kurallarının çoğu gerçek bir dayanaktan yoksundur.

Obsesif Kompulsif kişinin bencilliği ebeveyn çocuk rollerinin yer değişimine neden olur. Çocuk ebeveynin kaprislerini karşılayarak kendi çocukluğundan vazgeçmek zorunda kalır. Baskı altında çocuk sonraki yaşamında da kendisini yönetecek baskılar arar. Bulamazsa kendi içinde yaratır ve yaşatır. Bu nedenle tek başına karar veremez, kendisiyle ne yapacağını bilemez, yaşama sevincinden yoksundur, yaşama etkin katılmak yerine, çoğu kez eleştirerek gözler. Yaşayamadıklarını, başkalarının özgürlük isteklerini kışkırtır ve paniğe kapılarak çevresini de baskı altında tutmaya çalışır.

Freud (1908) Obsesif Kompulsif kişilerde aşırı düzenlilik, inatçılık ve cimrilik gibi bazı özelliklerin, çocuklukta kızgınlıklarını ifade etmede güçlük çekmelerinden, ya da inatçılıklarını tuvalet eğitimleri sırasında hoşgörüsüz bir anneyle yaşanmış olan çekişmelerin sonraki yaşamdaki izleri olarak değerlendirmiştir. "Cezalandırılma tehdidi ile özerk büyüyemeyen bu çocuklar, yetişkinlikte ebeveynin davranışını içselleştirerek hoşgörüsüz, cezalandırıcı, duygusal yalıtım, aşırı entellektüellik, karşıt tepki oluşturma, yapma bozma gibi kendine savunma sistemleri geliştirirler" demiştir.

Sonraki yıllarda (Gabbard 1985 Gabbard 1990 - Horowitz) kendine değer verme, bağımlılık eğilimleri ve kızgınlığın denetimi arasındaki ilişkiler, iş ilişkileriyle duygusal ilişkileri arasındaki dengeler gibi daha çok ilişki ağırlıklı tanınmıştır.

Obsesif Kompulsif kişiler benlikleri ile ilgili bir belirsizlik yaşarlar. Çocukluklarında ebeveyn onayı ve sevgisine duydukları ihtiyaç yeterince karşılanmamıştır. Ebeveyn soğuk ve uzak olabilir ya da çocuğa yaşıtlarından daha fazla sevgiye ve onaya gereksinimi vardır.

Obsesif Kompulsifler bağımlılık duygularını ve kızgınlıklarını bilinç düzeyinde fark ettikleri için savunma sistemleri kimseye muhtaç olmama ve kızgınlıklarını katı bir denetim altında tutma ve önlem alma yönündedir.

Gabbard'ın 1990 anlattığı gibi Obsesif Kompulsif kişiler diğer insanlarla yakınlık kurmaktan ürkerler. Böyle bir süreç birine yaslanma yönünde güçlü bir şekilde var olan ama bastırılan isteklerin canlanmasına neden olabilir, bunun sonunda yaşanılacak yakınlık, düş kırıklığı, öfke ve pişmanlık duygularına ve ardından gelen öç alma isteklerine yol açabilir yakınlığa izin vermek, vaktiyle geliştirdikleri yakınlaşma beklentileri sonucu yaşadıkları düş kırıklıkları ve incinmelere karşı geliştirdikleri savunma sistemlerinin çökmesine ve her şeyin "Denetimden çıkmasına neden olur". Bu insanların yakın çevresindeki kişilerde onun fazla denetleyici olmasından yakınırlar. İşleri kendisinden başka kimsenin iyi yapabileceğine inanmadığı için ilişkilerinde sık sık kilitlenmeler ve kesintiler olur.

Diğer insanları bu denli denetleme eğilimi çevresindeki desteğin sağlamlığına ve sürekliliğine inanmamasından kaynaklanır. Bu güvensizlik , çocukluk yıllarının travmatik izlerinden olduğu kadar, Obsesif Kompulsif kişinin denetim altında tuttuğu saldırgan eğilimler ve yoğun yıkıcı isteklerinden de kaynaklanır. Terk edilme ya da saldırgan eğilimlerini yansıtarak kişilerin yıkıcı davranışlarına maruz kalma korkusu yaşarlar. Duyguların denetimden çıkabileceği kaygısı herşeyi "Mantık" yoluyla çözümlemeye çalışmalarına neden olur; gerçek bir değerlendirme olmasada.

Obsesif Kompulsif kusursuz olmak çabasındadırlar. Çocukken yeterince çaba göstermemiş oldukları için değerli bulunmadıkları inancı taşıdıklarından, üstün başarılar kazansalarda gene yeterince çaba göstermemiş olduklarına ve değerli olmadıklarını düşünüp yaşam sevincinden yoksun kalırlar.

Esnek olmayan katı yapıları nedeniyle ayrıntılar üzerinde odaklaşıp bütünü göremezler, esneklikleri "Mantıksız" bularak reddederler ve her işte katı standartları sürdürebilmek için fazla enerji kullanırlar. Yaptıkları herşey, hatta tatil bile eziyet olur. Çoğu önemli işler başarırlar ama seferberlik yaratarak işlerindeki başarılarını sınırlarlar. İyi konuşmacıdırlar ama yazma konusunda kusursuzluk beklentileri nedeniyle kitlenebilirler ve sonuç ortaya koyamayabilirler. Olmakta olanı yaşamak yerine, olması gerekene takılıp yaşam olaylarına katılmazlar. Kendilerinden üstün beklentileri yerine getiremedikleri inancına kapılırlarsa düş kırıklığı yaşayarak depresyona girerler. Özellikle orta (40-50) yaşlarda gençlik ideallerini ve düşlerini gerçekleştirmekte çok geç kaldıklarına inanmaları depresyonu oluşturur.
[/h][h=5]*DSM-IV Tanı Ölçütleri El Kitabından Yararlanılmıştır.[/h][h=5] [/h][h=5]


[/h]
 
Son düzenleme:
[h=1]OBSESYON (TAKINTILAR)[/h]


Benden Bu kadar’ filmini izleyenler bilir. Takıntılı bir kişiyi canlandıran Jack Nicholson kaldırım çizgilerine basmaz, karo taşlarını sayar, bazı şeylere elini bile süremez vs. Bu görüntüler size aşina geliyorsa hiç ‘Aman canım o adam ortayaşlıydı ben daha çok gencim.’ gibi sözlerle avunmaya kalkmayın.Çünkü bu ciddi bir problem ve hiç merak etmeyin, sizin yaşınıza uyarlanmış versiyonları da mevcut: Sınav için eline aldığın kitabın önsüzünü okumadan çalışmaya başlayamamak ve bu işlemi kitabı her eline aldığında yapmak zorunda kalmak mesela. Sağ elini değdirdiğin yere sol elini değdirmeden edememek mesela. Ütüyü fişte unutup unutmadığını 3 kere kontrol etmeden dışarı çıkamamak sözgelimi. Belli özel sayılara sahip olup her işi bunlarla yapmak zorunda hissetmek, duvardaki çerçeve eğikse düzeltilene kadar bir şey yapamamak, arabayla önünden geçtiği dükkan tabelalarını okumadan edememek, plakaların rakamlarını toplamaktan başka şey düşünmeye fırsat bulamamak gibi ‘sürümler’ de mevcut… Sahi, sizinki hangisi?

Yeni çağ, getirdiği modern yaşam tarzları ile beraber zamanı gelince paketten fırlayacak nur topu gibi hastalıklar üretiyor. Takıntılar dediğimiz bu yeni versiyon hastalığın bir numaralı figüranları da doğal olarak en korunmasız durumda olan gençler oluyor.
Zamanın kendisinden beklediği yoğun sorumluluklar, buna karşın birer uçurum misali içsel boşluklar; nereden geldiğini bilinmeyen bir ‘stres’le boğuşmalar ve hiçbir şekilde deşarj olamamalar…. İşte Obsesif kompülsif bozukluğun temel nedenleri. Kimlik bunalımları, anlam arayışları vb. şeylerin ortasında sıkışıp kalan genci dayanılmaz ve esir edici bir psikolojik köşe kapmacaya davet ediyorlar.
Psikoloji literatüründe obsesif-kompülsif bozukluk (OKB) olarak tanımlanan, içsel gerginliğin dışarıya farklı bir yansıma şeklidir takıntılar. Takıntı haline gelen bazı düşüncelerin sürekli zihinde canlanması, kişinin bu düşüncelerden -aynı beyin içinde- farklı bir köşeye kaçması, sonra düşüncenin farklı bir köşeden yeniden saldırması-yeniden kaçmak, yeniden saldırması-yeniden kaçmak, yeniden… Ve zihindeki bu tatsız ama vazgeçmesi de imkânsız kaçma-kovalamaca oyununun başka bir şey düşünemeyecek kadar kişinin hayatına el koyması!
Takıntıların davranışa değdiği nokta: Ritüeller
Zihin, obsesyon dediğimiz bu dayanılmaz takıntı oyununu dışa yansıtma şeklini ise oyunun kendisinden daha tatsız bir şekilde yapmaktadır. Belli davranış ritüellerini (kompülsiyon) yaparsa hayatında her şeyin yolunda gideceğine inandırmıştır kendini. Ve artık olay çığırından çıkmıştır. Söz konusu davranış ritüellerinin obsesyon (takılma) düşüncelerini kişide biraz daha yerleştirir, biraz daha, biraz daha… Elim kirli takıntısı-günde 30 defa el yıkama ritüeli, ya eve hırsız girerse takıntısı-kapının kilidini 7 defa kontrol etme ritüeli, ya bir şeyi unutursam endişesi-ajandaya günde 80 defa bakma ritüeli vb. (Rakamlar vurgu olsun diye abartılmamıştır, gerçektir.)
Üstelik bu ritüelleri yaptığı sürece hayatında bir problem çıkmamasını da (bunlarla kaybedilen saatleri, geç kalmaları, insanların anlamsız bakışlarını problem olarak saymazsanız tabii!) “işte bak ritüellerimi yapıyorum diye hayatımda bir sorun çıkmıyor!” gibi ilginç bir sebep-sonuç ilişkisini de bilinçaltı gizli gizli beyne enjekte etmektedir.

Zamanla olay o kadar trajikomik olur ki; beyin bu sebep-sonuç ilişkisini mikrop kapacağı endişesiyle günde 30 defa el yıkamak gibi nispeten daha “anlamlı” bir bağla bağlama ihtiyacı da duymaz. Kişi, bazen kaldırım çizgilerine basmadığı için kötü bir haber almadığına, bazen de çift sayılarla hareket ettiği için ailesinden birinin ölmediğine inanır hale gelir. Ya da bunları yapmadığı zaman tanımlayamadığı bir huzursuzluk yaşar.
Herkes biraz obsesiftir!
Vurgulanması gereken asıl nokta çoğu kimse; ama az ama çok bir şeylere takılmaktadır. Aşırı titizlik, en doğru karar verebilmek için sıklıkla kararsızlık duyguları içinde boğulma, esnemez katı kuralcılık, mükemmeliyetçilik, sorumluluklara aşırı düşkünlük, fazla detaycılık, eskimiş eşyaları atamamak, vb. Çoğaltabileceğimiz bu örnekler de yine OKB dediğimiz hastalığın zihnimizdeki mini görüntüleridir. Bu davranışlar bizim için kontrol edilemez düzeye varmışsa; artık bizim kişilik arşivimizde duran prensiplerden çok, bizi esir almış gardiyanlar (!) halini alacaklardır. Ve hayatımızı kelimenin tam anlamıyla “çekilmez” kılacaklardır.
Psikiyatrik hastalıklar arasında yer alan ve bazı uzmanlara göre, ‘en acı veren psikiyatrik rahatsızlık’ olarak da ifade edilen takıntı rahatsızlıklarının büyük kısmının sebebi duygusal gerginliklerimizdir. Hayattaki olaylarla bir taraftan dolan bilinçaltı sinir küvetimiz saçma diyebileceğimiz bu tip davranışlarla dışarıya boşalır. “Birikim” adındaki şifreli sözcük, bu psikolojik rahatsızlık için de kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle sorunun kaynağını bilinçte değil, bilinçaltında aramak gerekir. Yaşadığımız her olay çeşitli duyguları sonuç verir ve beynimiz sadece olaylara ait görüntüleri ve sesleri değil, olaylara ait duyguları da kaydeder. Görüntü ve ses kayıtları hafızamızda bir yerde durur; ama duygu kayıtları durmaz, onların yapısı durağan değildir. Eğer duygu negatifse ve yoğunluğu belli bir eşik düzeyini aşmışsa bilinçaltı bu yükten kurtulmaya yönelik bir çaba içine girer; OKB gibi.
Siz istediğiniz kadar “ama bu çok saçma!” diye kendi kendinize telkinler uygulayın, ya da arkadaşınıza çizgilere basmamakla huzursuzluğun ne ilgisi var diye “mantıklı” sorular sorun, bir sonuca varamazsınız. Bunlar sonuçsuz kalmaya mahkûm tedavi adına bir anlam ifade etmeyen çabalardır. Çünkü hasta da saçma olduğunu bilmektedir. Ancak sorun bilinçaltındadır.
Duygusal temizlik gerekli
Bu tip durumlarda yapılması gereken en temel çözüm, sorunun kaynağı olan yaşadığımız olumsuz yaşam olaylarıyla birlikte gelen duygusal birikimi; “saçma” dediğimiz davranışlara yol açmadan dışarıya çıkarabilmektir. Kişinin iç dünyasında var olan bu duygusal birikim ortadan kaldırılmadan sadece obsesyonu kesmek adına uygulanacak yöntemler tatmin edici olmayacaktır. Hastanın bir takıntısı gidecek belki; ama yerine yenileri gelecektir.
İleri düzeye varmamış OKB belirtilerinde psikoterapi desteği almadan kendi başınıza uygulayabileceğiniz mini tedavi yöntemleri de mevcuttur. İleri düzeye varmış OKB’ler içinse psikoterapi desteği almadan çözüm çözüm değil, sadece yer değiştirme olmaktadır.
Kaynak: Uzm.Psk. Erhan Özden
 
erkekler zaten sürekli temizlik olayına maruz kalmaltan şikayet ederler.ben eşimin yanında süpürge bile açamam rahatsız olur.her zaman o yokken hallederim temizlik olaylarını ki sizin takıntı derecesinde ve kesinlikle bir uzmandan yardım almanız gerekiyor.
 
anladık ki bu hastalık evet peki ne zaman doktordan randevu alıyorsun keremce haber bekliyoruz?
 
benim abimde 5 yıllık evliler çocuk yok daha olsada düşünemiyorum yengem abimede işten gelince artı temizlik yaptırıyor camı silmeden açamıyorlarmış birsürü takıntı halıların üstünde örtü vardır ben abimin evine sadece 1 kere gittim hayırlı olsuna ve gitmiyorum kimseyi istemiyor yengeem ev kirleniyor diye. hastalık çünkü bu abim defalarca belki kavgaları vardır annemler bana duyurmuyor. abim en son 10 gün evini terk etti annemlere yerleşti benim kardeşim bir çay içmeye bile gelemiyor demiş. ben hamileyim bunları bana duyurmuyorlar sonra yengemin ailesi geldi falan en son barıştılar birşekilde ama hayatı kendinede zindan ediyorsun temizlik yapacaksın ama yaptığın temizliğide kimsede görmesin istiyorsun. yengem sürekli mide krizi geçirip hastaneye düşüyor bendede mide sorunu var ama bu çok sinirlenince tutan bişey herşeye bu kadar takması kendinide yedi çok zayıf ben hiç karışmıyorum ama hamile kalsa boşanırlar diye korkuyorum herşeyı abim yapacak ama onu beğenmıycek bunu yapmıycak çalışıyor zorlada olsa hep hayıflanarak hiçbir zaman çalışmaktan memnun olmuyor ama kaç milyarlık ev kredisine girdiler eşyaya göre ev aldılar hep memnuniyetsiz hep isyankar durumda halbuki kendileri ettiler kimse karışmadı ama bir dokunsan bin ah işit amaan canım sıkıldı uzak durmak en ıyısı yanı sizinde etrafınızda kımse kalmaz durum boyle

ay benden daha kötüsü de varmış :))
 
vaktiyle bir komşum vardı.saatlerce temizlik yapardı.gündüz evde olmasa akşam gelince gen aynı işleri yapardı.bırakayım ertesi gün yapayım demezdi.biz komşularla vakit geçirirken o hep temizlik yapardı.misafir geleceği zaman temiz evini tekrar temizler,misafirlerin arkasından aynı temizliği tekrar yapardı.o komşuya gitmeye çekindiğimiz gibi onun bize gelmesinden de çekinirdik bahane bulacak diye.çok yalnız kaldı.zamanla kendine uğraşlar buldu,dantel yapmaya başladı derken bir nebze rahatladı ve aramıza katılmaya başladı:34:
 
ne bölümüne gitmem gerek onu bile bilmiyorum...psikiyatri mi psikolog mu
yaşadığım yer küçük bir ilçe terapi anlamında doktor var mı bilmiyorum...

psikiyatriye gitmen lazım keremce
psikiyatrist vardır diye düşünüyorum.
ilaç başlarlar düzenli kullan, iyi oldum diye sakın kesme.
bilişsel davranışçı terapi uygulamak lazım.
takıntılarının üstüne gitmelisin, bırak bişi mi döküldü, hemen temizleme sonra yap.
her gün temizlediğin şeyleri gün aşırı, iki günde üç günde bir yapmaya başla.
böyle böyle.
 
Esınız haklı kızmakta hergun aynı seylerı yasamak sıkar ınsanı pısıkolojık desdek alın bence bu kadarı fazla kımse pıs degıl herkes kendınce temız ama sızınkı bıraz fazla
 
vaktiyle bir komşum vardı.saatlerce temizlik yapardı.gündüz evde olmasa akşam gelince gen aynı işleri yapardı.bırakayım ertesi gün yapayım demezdi.biz komşularla vakit geçirirken o hep temizlik yapardı.misafir geleceği zaman temiz evini tekrar temizler,misafirlerin arkasından aynı temizliği tekrar yapardı.o komşuya gitmeye çekindiğimiz gibi onun bize gelmesinden de çekinirdik bahane bulacak diye.çok yalnız kaldı.zamanla kendine uğraşlar buldu,dantel yapmaya başladı derken bir nebze rahatladı ve aramıza katılmaya başladı:34:

aynı bende öyleyim işte
 
psikiyatriye gitmen lazım keremce
psikiyatrist vardır diye düşünüyorum.
ilaç başlarlar düzenli kullan, iyi oldum diye sakın kesme.
bilişsel davranışçı terapi uygulamak lazım.
takıntılarının üstüne gitmelisin, bırak bişi mi döküldü, hemen temizleme sonra yap.
her gün temizlediğin şeyleri gün aşırı, iki günde üç günde bir yapmaya başla.
böyle böyle.

evet psikiyatri var
 
Canım doktora git tabi ama iş yine senin beyninde bitiyor. Ölümlü dünya bu kadar kaptırma kendini ev işi nankör hep yapıyoruz yine kirleniyo kendini paralama o kadar. Herkez evini temizliyo ama herşey gerektiği ölçüde yapılmalı. Eşin yine sabırlıymış öyle kapıda kıyafet çıkartmalar falan her erkek kabul etmez. Sanki çamuramı yatmış insan kendini kötü hisseder yapma öyle.
 
Hayır, psikoloğa gitmeniz gerekiyor, net olarak eminim.. Direk olarak gitmeyin psikiyatriste, yaşadığınız yer küçükse zaten hemen ilaç verip yollar.
Eğer kişisel bozukluk seviyesindeyse bu takıntı o zaman sizi psikiyatriste yollarlar.
Anlattıklarınız kadarıyla sizinki basit bir takıntı, ilerlememiş.
Can sıkıntısından, güblerinizin aynı geçmesinden kafanızı bu şekilde dağıtma yolunu seçmişsiniz.
Bu yüzden terapi yeterli bile sayılabilir size, buradan göremediğimiz başka birşey yoksa.
Birde muhakkak en kısa zamanda sizi rahatlatan, bir hobi edinmeniz gerekiyor.
 
durumuna üzüldüm ve evime bir bakış attım.anam ben pisim galiba dedim.gerçi şimdi hamilelik de var.
senin için diyebileceğim şey:bir an evvel yardım al.bu yorumum seni üzebilir ama birgün eşin o kadar bunalır, piiiiis pasaklııııı bir kadına meylederse hayatın mahvolur.eşinle otur konuş,çözüm bulmaya çalışacağı vs anlat.o da yardımcı olsun.atlatın bu durumu.:34:
 
Back
X