Yok ben yengecim , kocam ikizler
Yok ben yengecim , kocam ikizler
Bence değiller, ateş gibiler. Akrep, koç, boğa vb olabilirler.
Ben kovayım ve yükselenim ikizler.
Konu içinde hala düşünüyorum ve aşka kendimi salmadığımı da fark ediyorum. Biz aşıksak bile, savunma mekanizmalarımız üzerinden aşık gibiyiz sanki, pür aşk değil.
Gülmek, tiye almak bir gard, terslemek de bir gard.
ben aşık değilim ki..
bunca seneden sonra ne aşkı:))
hala seviyorum ama o ayrı..
Ahhaa bilemiycim o kadarini ama yengecle balik en duygusal burclardiree benim koca da yengeç ben mi bulaştırdım acaba romantiksizliği
Ben de değilim gibi geliyor da bi umut işte bozmasana ya
Bak bence de dogru cevap bugetir kulağını bizde eksik olan tutku. aramızda kalsın:))
Koç burcuyum, eşim de romantik hayalperest balık :))
Milana22
O zaman benim de içim geçmiş, bizim de evlilik öncesi arkadaşlık süreci var zaten, ömrüm kadar tanışıyoruz. :/ Arada bi kalp çarpıntısı ile kapmış beni, şimdi yine stabil.
Dün uyumuyor olsaydı, şu konudan sonra hemen gözünün içine bakacaktım deneyecektim, sabah da unutmuşum uyku mahmuruBu akşam deneyeceğim ondan sonra emin olacağım ama Idrakyollariiltihabi nin tarifine yakın bizde durumlar. "Ne bakıyon? Noldu yine? Niye öyle bakıyon varsa derdin söyle" olayına dönüp oradan mini bir tartışma bile çıkabilir, "Aşkla bak bi" desem, dalgaya alıp gözünü şaşı yaparak aha demesi daha büyük ihtimal geliyor düşününce. Biz çok mu kankeyto olduk acaba? :/
Gencecik çağımda içim geçmiş oyh.
Ahahjsjs ben gaza gelip denedim bugün mirim. Baktım uzun uzun ve bana "popom ağırıyor la niye acaba" dedi. Ben de sinirlenip "aaa sen hetero değil miydin bebişim" dedim. Sonra kızdı tabi ne ima ediyorum diye. Bir şey ima etmedim ne münasebet. Yok yani olmuyor bizden geçmiş.
Konuyu kaynatıp geyiğe sardırmayayım diye çıkmıştım ama sen de yazıncaNooption ın dediği noktaya dair de yazmak istedim. Tutku konusuna. Evlenmeden ve daha doğrusu çocuktan önce diyeyim, o hissi de yoğun yaşamamışım gibi. Açık etmek hoş olmaz, sadece şu kadarını söyleyeyim, bende bu durum tensellikten, tensel çekimden öte gitmiyor. Ruh kısmına çok uğramıyor.
Gözler denilince takılmam, kendimi sorgulamam da biraz bundan oldu, ben ciddi ciddi adamın gözünün içine hiç bakmamışım ya da baktımsa da unutmuşum, unutulacak kadarmış yoğunluğu yani.
Çok kafam karıştı, bir öyle gibi bir böyle gibi.
Şimdi aşkın tanımı herkese göre değişiyor kısmına katılıyorum çünkü görecelidir illaki ama bir yandan diyorum aşk çağlar boyu aşktı ve insanlar aşkı anlatırken kah Leyla-Mecnun oldu, kah "Romeo ile Juliet", yani ne kültür farkı işledi ne çağ, aşk şiirleri hep birbirine benzedi durdu. Demek ki bu duygu herkeste çok da farklı ortaya çıkmıyor bir noktada.
Burada da diyorum - ya ben aşık değilim, ya da aşka kendimi bırakmayı bilmiyorum-... Sende de böyle mi İdrak? Biz aşık olmaktan kaçan tipler de olabilir miyiz ki? Bir gard mı bu, yoksa bize bu gardı düşürtmeli miydi zaten aşkın kendisi? Ya da neden bu bakışı deneyip görmeyi istiyoruz?
Ya çok derinlere daldım neyse. Adam gelince "Aşkla bak içimi bi titret" diyeyim bakayım ne olacak, o da belki gardlı belki tutku yok onda beni de söndürdü ya da tam tersi. Amaan bilemedim :/ Hayırlısı be gülüm'e bağladım burada :))
Ben bu konuda tahmin ettiğinden de fazla düşündüm ve sıkıntının tam da bu olduğuna kanaat ettim. Zira aşık insanlar çok da fazla sorgulamıyorlar durumu. Düşünmüyorlar üzerinde. Senin gard diye tanımladığın duruma Ben kontrol dürtüsü diyorum. Temelde birçok sebebi olabilir bunun. Bende zuhur eden şekli, acı çekmekten zayıf düşmekten, savunmasız olmaktan korkma hali. Dolayısıyla hiç platonik aşık olmadım mesela. Teklif ya da his, hep öteki taraftan geldi ilk olarak. Sevildiğimden emin olunca sevmeye başladım. Sevgimi göstermeye ya da.
Ben hiçbir zaman tutkulu aşık olamayacağımı biliyorum mesela. Korunma kalkanım buna müsaade etmiyor. Hayatın her alanında olduğu gibi burada da bana engel oluyor. Şimdilerde en azından var olan hisleri sözel olarak dile getirme konusunda kendimi törpülemeye gayret ediyorum. Ancak biliyorum ki kendimi asla tam manasıyla serbest bırakmayacağım.
Şu noktaya gelene dek defalarca sorguladım eşime olan hislerimi. Acaba aşık olmadım mı, acaba sevmiyor muyum, acaba beğenmiyor muyum içten içe diye. Lakin sorun bende. Tabi ki evlilik özellikle çocuktan sonra aşkla yürütülen bir ilişki olmaktan çıkıyor ama dediğin gibi çocuktan önce de tutku saçmıyordum etrafa. Belki de olduğumuz gibi kabul Etmeliyiz kendimizi. Bu herifler bizim bu halimize aşık oldu en nihayetinde :) gerçi benim adam geçenlerde zorla ağzından aldığım şu cümleyi sarf etti. "en son ne zaman sevgiyle sarıldın bana? En son ne zaman kadınların çoğunda olan işveyi gördüm sende?" bir afalladım tabi. Kabul, zorla söylettim bunları. Madem eleştirilmekten ve beklentilerden sıkıldın, bir zahmet ot beyinli gibi davranmaktan vazgeçip benden ne istediğini söyle diyerek çok üstüne gittim. Bunlar çıktı karşıma.
Haklı mı, haklı. Ancak şu konuda haksız. En başından beri böyleydim. Demek ki artarak devam etmiş odunluğum. Velhasılı bizim gibi insanlar tutkulu aşık olamaz. Ben bunu anladım.
Eskileri unutmak zordur; ama eskilerin yerine yenilerini koyarak onu aşabilirsin.
Sana eskiden takılı kaldığım bir anı anlatayım;
Ben ömrümde iki kez aşık oldum kuzum.
"İlkinde öldüm, dirilmem, daha da aşık olmam" dedim, dünyayı yıktım, ne canlar yaktım; benden hoşlanan-bana aşık olan kim var kim yok tartmaya, süzmeye, ne istediğimi anlamama yardımcı oldu.
İkinci aşk ise ilkinden gelişmiş halde geldi. Kalbim çarptı ve ilk aşktan çok daha güzel bir aşktı; evlendik, bir çocuğumuz var. Tüm bu süreçte yaşadıklarım da gerek hüznü, gerek acısı ile bana "Üretme" olarak geri döndü.
İlk aşkımı şarkılarda buldum, şiirlere döktüm, hiciv şiirleri, aşk şiirleri, tasavvuf şiirleri, şiirler... Beni edebi yönden geliştirdi; kendi kendimi deştikçe, acıdıkça yazdım çıkardım içimden.
Ne zaman ki "Satmışım dünyanın anasını" dedim çıktım, o noktadan sonra gönlüm geçti; sonra eşimle görüştük, ona ısındı...
Eşim de mutluluktan resimler çizdiren bir aşkı getirdi bana.
Bak :
Bir düş ile delindim de düştüm bedenden,
Heceydi,
Daha da geceydi.
Sızdı içeri;
Köprü köprü geçti adım’ı,
Sanki benim adımı.
Tanıdıktı bu zaman, bu yanılgı,
Lakin kulağımda işitilmemiş küpeler asılı.
Nasıl da kaybettim asılı?
Kopyadan kopya; kopya kopyadan basılı.
Yarın dünden hesaplı, dünden yasaklı şimdi…
Sanki bir karbon kağıdında taşırım eceli,
Kendimi bildim bileli.
…
Sevdim gönülden de düştüm bedenden,
Seherinde portakali bir düşten,
Uyandığımda geceydi.
Daha da mecalsiz bir heceydi,
Kayıp bir "Sen"di,
Aşk…
…
Sayfalarda arasam yarını,
“Sen” diye okusam canımı.
Okudukça "Ben" olsa kitaplar.
Ama kopyalar…
Kopya zamanlar,
Kopya insanlar,
Kopya kucaklar,
Kopya “Aşk”…
Sanki bir bana uzak,
Sanki bir bana tuzak,
Sanki bir bana,
Kopya çekmek yasak!
…
Bir “Sen” yitirdim de düştüm bedenden,
Hecele,
Daha da gecele içimde.
Sızdın içeri,
Geçtin teni de.
Bilmezsin sen,
Sende hangi kopya “Ben”,
Bir bende kaç “Sen” secdem?
Oku canım’ı canımdan,
Tutma kollarımdan, gideceksen.
Geç ardıma sen de iteceksen.
Kopya çekeceksen,
Aşk aşk hecele,
Aşk aşk gecele bende…
Oku Can’ı canımdan tek nefeste,
Dudaklarım bahsederse birden,
Portakali bir düşten,
Sen de uyan gel…
…
Bir “Sen” yitirdim sevdim de gönülden,
Bir düş ile delindim de düştüm bedenden,
Seherinde portakali bir düşten,
Uyandığımda geceydi.
Bildim bileli tek heceydi;
“Sen” diye kayıp bir “Ben”di,
Aşk…
Öldüm, bittim, tükendim, takıldım dediğin yerden başlarsın; bunu unutma.
Bunu bana sadece "Hislerim" yazdırdı, sonra o kişinin kim olduğunun da bir önemi kalmadı.
Aşmak mı istiyorsun; kendini aş. Acıyı al, yeteneğin ne yöndeyse onunla yoğur (Yabancı dil mi, Şiir mi, şarkı mı, resim mi, spor salonunda fit bir vücut mu, yeni bir yemek tarifi mi vs vs) yap, kendini geliştirmek için kullan, eserini kutla ve üstüne çarpıyı bas. Limandan ayrıl ki açıklarda yeni güzellikleri gör sonra da :) İyi ki eşimle evlenmişim. İyi ki... İlk seçeneği erken işaretlesem, benim ömür kayardı kuvvetle muhtemel.
Hayırlısını iste, bırak.
İdrak bende bu kadar net değil maalesef ondan arada kaldım buradaki yorumları okudukça, dönüşüyorum, eskiyi siliyorum, kaybediyorum gibi de. Galiba bizim cephede sorun eşimde de bende de, ikimiz de kankeyto olduk, gönlümüz geçti, öldü.
Bak sana ultra çelişki oluşturacak eski bir aşk yorumumu göstereyim (Ben aşk şiiri yazardım ama gözden sözden değil, yazmak için, o hissi tanımak için yazardım diyorum, kendimi mükemmel mi kandırdım yoksa bir şeylere küstüm ve unutmaya mı bıraktım eşim yüzünden, zilyon tane soru oluştu kafamda, kendi kendimi aşka ikna edip mi evlendim ki? Çünkü bu ruh yok, bu yoğunluk kafamdakinden ibaret, tensel kalmış yoğun değilmiş demek ki yetmemiş)
Ben kendimi kandırmışım gibi geldi burada yazılanları okuyunca, hep bir akıtma-gard mekanizmam olmuş ve eşim de buna katkı sağlamış gibi gün geçtikçe, bunu hangimiz tetikledik bilmiyorum ama. Ruhsal olarak, sanat yönünde tatmin olmuş, kurgulanmış, kendi kurgum içinde yaşadığım için hiçkimsenin gözüne yüzüne bakmak ihtiyacı hissetmemiş, kişiye ise sadece tensel tutku ile bakmışım diyorum. İlginç. Anlatamadım tam ama anladın diye umuyorum. Malzemede kalmış gibi işte tam anlatamadım. Hastalığımın etkisi var bence bunda bi de. Ay çok karışık, bunu net anlamam lazım kendimde rahat edemicem yoksa :)))
internette ne sözler vaaaar ne sözler.. kopyala yapıştır yapmıştır..o sözler insanı bir öküze aşık eder belkide bir hayali birine ..aslında sen o kişiye değil o sözlere aşık olmuşsun o kişide bahane olmuş..Arkadaşlar. İnternetten tamamen tesadüf birisi ile tanıştım. Sağlıkla ilgili paylaşım yapılan bir grupta..masumane başladı. Benden 20 yaş küçük. Bende o kadar büyük bir boşlukda yaşıyormuşum ki sözlerine, yorumlarına, zekasına kendimi kaptırdım. Bir haftanın sonunda fotoğraf istedi. Önce ben gönderdim. Beni beğendiğini söyledi. Kalpler uçurdu falan. Ama o fotoğraf gönderince ben şoka girdim. O kadar toy ve çocuksu duruyorki.o yorumların sahibi bu mu dedim. Ona kibarca çok genç bulduğumu söyleyip engel koydum. Ama yazışmamız aklımdan çıkmıyor. Beni benden almışdı. Beni tanıyanlar nasıl bir öküzle evli olduğumu bilir. Yazıştığımı gizleme gerreği bile duymadım, o kadar ki eşimle aramda bir şey kalmadı. Kedilerimle gidecek bir yer bulamadığım için onunla kalıyorum. Bana bir akıl verin, kızlar. Ben yazışmaları aklımdan çıkartamıyorum. Engeli kaldırmak istiyorum fotoğrafı aklıma geliyor. Bu kadar çelişmek zorundamıydı. Of Allahım ya
Sonunda banlattin kendini.. ben boşuna mı konudan ciktimBen zaten böyle bir insan görmedim
Kadın bakire senelerin evli barklı çocuk sahibi kadınlarına seks dersi veriyor
Ne güldüm ya
İdrak bende bu kadar net değil maalesef ondan arada kaldım buradaki yorumları okudukça, dönüşüyorum, eskiyi siliyorum, kaybediyorum gibi de. Galiba bizim cephede sorun eşimde de bende de, ikimiz de kankeyto olduk, gönlümüz geçti, öldü.
Bak sana ultra çelişki oluşturacak eski bir aşk yorumumu göstereyim (Ben aşk şiiri yazardım ama gözden sözden değil, yazmak için, o hissi tanımak için yazardım diyorum, kendimi mükemmel mi kandırdım yoksa bir şeylere küstüm ve unutmaya mı bıraktım eşim yüzünden, zilyon tane soru oluştu kafamda, kendi kendimi aşka ikna edip mi evlendim ki? Çünkü bu ruh yok, bu yoğunluk kafamdakinden ibaret, tensel kalmış yoğun değilmiş demek ki yetmemiş)
Ben kendimi kandırmışım gibi geldi burada yazılanları okuyunca, hep bir akıtma-gard mekanizmam olmuş ve eşim de buna katkı sağlamış gibi gün geçtikçe, bunu hangimiz tetikledik bilmiyorum ama. Ruhsal olarak, sanat yönünde tatmin olmuş, kurgulanmış, kendi kurgum içinde yaşadığım için hiçkimsenin gözüne yüzüne bakmak ihtiyacı hissetmemiş, kişiye ise sadece tensel tutku ile bakmışım diyorum. İlginç. Anlatamadım tam ama anladın diye umuyorum. Malzemede kalmış gibi işte tam anlatamadım. Hastalığımın etkisi var bence bunda bi de. Ay çok karışık, bunu net anlamam lazım kendimde rahat edemicem yoksa :)))
Konuyu kaynatıp geyiğe sardırmayayım diye çıkmıştım ama sen de yazıncaNooption ın dediği noktaya dair de yazmak istedim. Tutku konusuna. Evlenmeden ve daha doğrusu çocuktan önce diyeyim, o hissi de yoğun yaşamamışım gibi. Açık etmek hoş olmaz, sadece şu kadarını söyleyeyim, bende bu durum tensellikten, tensel çekimden öte gitmiyor. Ruh kısmına çok uğramıyor.
Gözler denilince takılmam, kendimi sorgulamam da biraz bundan oldu, ben ciddi ciddi adamın gözünün içine hiç bakmamışım ya da baktımsa da unutmuşum, unutulacak kadarmış yoğunluğu yani.
Çok kafam karıştı, bir öyle gibi bir böyle gibi.
Şimdi aşkın tanımı herkese göre değişiyor kısmına katılıyorum çünkü görecelidir illaki ama bir yandan diyorum aşk çağlar boyu aşktı ve insanlar aşkı anlatırken kah Leyla-Mecnun oldu, kah "Romeo ile Juliet", yani ne kültür farkı işledi ne çağ, aşk şiirleri hep birbirine benzedi durdu. Demek ki bu duygu herkeste çok da farklı ortaya çıkmıyor bir noktada.
Burada da diyorum - ya ben aşık değilim, ya da aşka kendimi bırakmayı bilmiyorum-... Sende de böyle mi İdrak? Biz aşık olmaktan kaçan tipler de olabilir miyiz ki? Bir gard mı bu, yoksa bize bu gardı düşürtmeli miydi zaten aşkın kendisi? Ya da neden bu bakışı deneyip görmeyi istiyoruz?
Ya çok derinlere daldım neyse. Adam gelince "Aşkla bak içimi bi titret" diyeyim bakayım ne olacak, o da belki gardlı belki tutku yok onda beni de söndürdü ya da tam tersi. Amaan bilemedim :/ Hayırlısı be gülüm'e bağladım burada :))
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?