Gdo(genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)

herbaryum

Guru
Anneler Kulübü
Kayıtlı Üye
21 Kasım 2007
476
2
SİZCE GDO LU ÜRÜNLER ÜRETİLMELİMİ? BU AÇLIĞIN ÇÖZÜMÜ MÜ?





Salatanıza doğradığınız domatesin, domates dışında genlere de sahip olabileceğini hiç düşündünüz mü? Örneğin balık genine... Sadece domates yediğinizi düşünürken, aslında balık geni aktarılmış, gen mühendisleri tarafından yaratılmış, yepyeni bir ürün tüketiyor olabilirsiniz.

Balık ve domates genleri arasındaki ilgiyi kuramadıysanız eğer, GDO yani genetiği değiştirilmiş organizmaların ne anlama geldiğini de bilmiyorsunuz demektir. Oysa GDO lu ürünler market raflarında ve mutfaklarımızdaki yerini çoktan almış durumda. Bugün dünyanın hemen her yerinde, GDO lara yönelik ciddi tartışmalar sürüyor. Yeşil devrim olarak da adlandırılan bu süreci savunan ABD gibi ülkeler, GDO ların dünya açlığını önlemenin tek yolu olduğunu savunuyoR

Yasal prosedür yaşanan gelişmeleri aynı hızda takip edemese de, ülkemizde de genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların ekimi, satışı ve ithali konuları, GDO lu tohum ithal eden ve üretme talebinde bulunan şirketlerin, tarım bakanlığının, GDO ya hayır diyen sivil toplum kuruluşlarının ve akademisyenlerin gündeminde.

GDO lu tarımın yüzde 99 u ABD de Genetik teknolojisi her geçen gün hızla ilerlemeye devam ediyor. İnsan kopyalamanın bile mümkün olabileceğini bildiğimiz bir dönemde, canlı organizmalara, kendi doğasında bulunmayan başka bir karakter kazandırma yoluyla, farklı bir organizma elde etmek, pek çok insan tarafından normal karşılanabiliyor.

Biyoteknolojik yöntemlerle, kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara genel olarak GDO ya da "transgenik ürünler" adı veriliyor.

GDO lu ürünlerin başında mısır, patates, soya, buğday, pamuk, domates, pirinç ve bazı balık türleri geliyor. Şu ana kadar, dünyada ekili alanların 67 milyon hektardan fazlasında GDO lu tarım yapılmış.

GDO açlığa çözüm mü? ABD başta olmak üzere, GDO lu tarımın yaygınlaşmasını destekleyen ülkeler ve GDO lu tohum üretimi yapan uluslararası şirketler, transgenik tarımın dünyanın hızla artan nüfusunun açlık problemine çözüm olacağı gerekçesiyle savunuyor.

Yeşil devrim olarak da adlandırılan bu süreci savunan ABD Başkanı George W. Bush "Dünyanın çok büyük bir kısmı açtır. Genetik olarak değiştirilmiş bitkiler; yüksek verimli, hastalıklara dayanıklı üretimi doğururlar. Dolayısıyla dünyanın açlığını önlemenin tek yolu, genetik olarak değiştirilmiş organizmaların üretimini gerçekleştirmektir" sözleriyle, geleneksel tarımın olumsuzluklarına karşı, genetik tarımı destekliyor.

GDO lu tohum üreten şirketlerse, genetik yapısıyla oynanarak oluşturulan yeni tohumların, her türlü böcek ve ot ilacına karşı dirençli hale getirildiğini, bu şekilde tarımda verimlilik artışı sağlanacağını söylüyorlar.

Çoğu çevrebilimci ise, üçüncü dünya ülkelerindeki açlık sorunun, üretim potansiyelindeki eksikliklerden değil, üretimin dağıtımının adil olmayışından kaynaklandığını vurguluyor. GDO ya karşı dünya çapında örgütlenen sivil toplum kuruluşları da, GDO nun açlığa çözüm olmadığı, aksine doğal yaşamın çok uluslu şirketlerce patent altına alınarak, güney ülkelerinin ve tarım nüfusunun sömürüye açık hale getirildiğini savunuyor.

Frankeştayn gıdaların sağlığa zararı var mı? Farklı gen türlerinin karıştırılması yoluyla elde edilen yeni organizmalar, GDO karşıtlarınca, "frankeştayn gıda" olarak tanımlanıyor.

GDO lar konusundaki en yoğun tartışmalardan biri de, genetik teknolojiyle üretilen gıdaların, insan sağlığı üzerindeki etkileri. Üretici firmalar bu konuda çok net konuşmasalar da, GDO karşıtları, GDO nun insan sağlığını tehdit ettiğine dair üç temel tez ortaya koyuyor:

Bunların başında, GDO lu gıdaların, antibiyotiğe karşı önceden dirençli olarak geliştirilmiş olması geliyor. Gen teknolojisi sürecinde, her hangi bir canlı organizmanın içine, bir başka canlının gen yapısına yerleştirilme sürecinde, o genin korunması için antibiyotik kullanılıyor. Dolayısıyla, zincirdeki son halka olan insan, bunu yediği zaman ister istemez antibiyotik almış oluyor. Böylece, sonradan bir hastalıkla karşılaşan bünye, antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanmış oluyor.

Farklı organizmaların genlerinin birbirine eklendiği süreçte, alerjik etkiler de ortaya çıkabiliyor. Örneğin, fındığa karşı bir alerjisi olan bir metabolizma, farkında olmadan fındık geni aktarılmış patates yediği bir durumda, bünye alerjik reaksiyon gösteriyor.

GDO lu ürünlerin hemen hemen yüzde 70ine yakını, kuraklığa ve böceğe dayanıklılık sağlanması amacıyla, böcek ilacı içerdiğini belirten GDO karşıtları, böcek zehri aktarılmış bir mısırı yiyen bünyede toksik etkiler ortaya çıkabileceğini söylüyor. GDO savunucuları, GDO nun insan sağılığına yaptığı olumsuz etkileri kabul etmiyorlar ancak, kesinlikle zararsızdır gibi net bir ifade kullanmaktan da kaçınıyorlar.
 
GDO yasa taslağı bekliyor 800 ürün soframıza giriyor

Genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili yasa olmadığı için ithalat denetimi yapılamayan Türkiye`de bisküviden pudinge, bebek mamasından gofrete 800 ürünün GDO`lu olduğu söyleniyor.

Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO ) Türkiye `nin gündemine girememiş olsa da, sofralarımıza giriyor. GDO `lu ürünlerin ithalatını düzenlemeyi amaçlayan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı yıllardır yasalaşamadı. Bu yasa boşluğu nedeniyle, Türkiye `ye giren pamuk , soya, kanola ve mısırlarda GDO denetimi yapılamıyor. Oysa, Avrupa Birliği (AB ) insan sağlığına etkileri bilimsel olarak kanıtlanamadığı için GDO `lu tohum ve ürünlerin ithalatına sıkı denetim uygulamakla yetinmeyerek, bu ürünlere `GDO `ludur` etiketi koymayı zorunlu hale getirdi.

Beyanyeterli!
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın , Türkiye `de kapıların GDO `ya açık olduğunu söyleyerek, şunları dile getirdi: `GDO `lu üretimin yüzde 99`unu ABD , Arjantin , Kanada ve Çin yapıyor. Türkiye , GDO `lu üretimin yüzde 90`ından fazlasını oluşturan 4 ana üründe, yani pamuk, soya, kanola ve mısırda ithalat yapıyor. İthalatın yapıldığı ülkeler de ABD ve Arjantin . Türkiye `de ithalatçı bir firma `ithal ettiğim hammaddede GDO yok` derse bu beyan yeterli sayılıyor. Türkiye `ye 2003`te 1.8 milyon ton mısır, 900 bin ton soya girdi. 2005`te bu rakam 1.2 milyon tona çıktı. Bunlar ABD ve Arjantin `den geldi. Bugün mısırdan ve soyadan üretilen 800 çeşit GDO barındıran ürün tüketici sofrasına giriyor. Bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolata ve gofret gibi pekçok gıda ürününde GDO olmasına rağmen, tüketicinin bundan haberi olmuyor.` Yıllardır yasalaşmayı bekleyen Ulusal Biyogüvenlik Kanunu Taslağı`na göre, GDO ile ilgili tüm faaliyetlerde bitki, hayvan, insan sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması esas alınacak. GDO `lu ürünler içeren bebek mamaları yasaklanacak, bu tür ürünler organik tarım alanlarına da belirli bir mesafeden sonra giremeyecek. GDO `lu ürünün üretimi, ihracı, ithali, satışı gibi konularda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tek yetkili kabul ediliyortatlicadiarzu
 
:uhm:

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı , kamuoyunda tartışılan genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar (GDO ) ürünlerin marketlerde satışına etiketleme zorunluluğu getiri-yor . Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak ilgili kuruluşların görüşüne açılan Biyogüvenlik Yasa Tasarısı GDO `lu ürünler ile ilgili yasal boşlukları da dolduruyor. Modern bi-yoteknoloji kullanılarak elde edilen GDO ve ürünleri ile ilgili faaliyetleri düzenlemek, denetlemek, izlemek ve izsürebilmek amacıyla hazırlanan yasa tasarısında Birleşmiş Milletler Cartagena Biyogüvenlik Protokolü de dikkate alındı. `GDO ve ürünlerinin bebek mamalarında kullanımları, bu tür ürünleri içeren bebek mamalarının ithalatı ve ülke içinde dağıtımı yasaktır` denilen tasarıda GDO `lu ürünlerin bebek mamalarında kullanımına ilişkin yasaklar ve cezalar getirildi. Tasarıda ayrıca GDO ve ürünlerinin üretimi için izin verilirken, organik tarımın yapıldığı alanlar ile biyolojik çeşitliliğin korunduğu bölgelerde GDO üretiminin yapılmasına yasak getiriliyor. GDO `lar ve ürünlerinin güvenli muamelesi görebilmesi için, kamunun eğitimi, doğru bilgilendirilmesi ve kamu bilincinin oluşturulması amaçlayan Tasarıda, tüketicilerin eğitilmeleri için bir takım programlar yürütülmesi öngörülüyor. Tasarıda, GDO `lu ürünlerin çevreye serbest bırakma amacıyla piyasaya sürme şartlarına da düzenleme getirildi. Buna göre, her GDO `lu ürünün ithalatı için ayrı ayrı başvuru gerekirken, ürünlerin kullanımdan önce biyolojik çeşitlilik, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığı üzerindeki muhtemel riskleri teker tekar değerlendirmeye alınacak. Risk değerlendirmesinde laboratuar, sera ve tarla testlerini içeren alan dene-meleri ile gıda analizleri, toksisie ve alerji testlerinin yanında gerekli görülen diğer testlerin yapılması da zorunlu hale getirilecek. Tasarıda yer alan gıda, yem, işleme ve tüketim amacıyla piyasa sürme konularını içeren dördüncü bölümünde ise, GDO `lu ürün ithal etmek isteyen kişi ya da kuruşular önce Tarım Bakanlığı yetkili birimlerine başvuru yaparak kullanım amacı, belgeleme ve etiketleme şarları ile amba-lajlama, taşıma, muhafaza, nakil şartlarını belgeleyecek. Daha sonra yetkili birim tarafından laboratuar analizlerinde geçecek olan GDO `lu ürün, belirtilen ve yasalara uygun şartlarda olması durumunda nerede ve nasıl tüketileceği raporlanarak ülkeye giri-şine izin verilecek. :uhm:
 
Bakanlık `GDO`yu buldu

Tarım Bakanlığı , Ankara `da marketlerden rastgele aldığı 100 domatesten 5`inin Genetiği Değiştirilmiş Organizma olduğunu belirledi

Orta Doğu Teknik Üniversitesi `nin (ODTÜ ) domates ile mısırda, antibiyotiğe direnç gösteren bakteri geninin olduğunu ortaya koyan araştırmadan sonra :1no2:Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı harekete geçti. Ankara `dan çeşitli marketlerden alınan 100 domates numunesini laboratuvarlarında incelediklerini ve 5`inde gen bulaşığı tespit ettiklerini açıkladı.

İLK KEZ RASTLADIK

Domateste GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma), çıkmasına şaşırdığını belirten Hasan Ekiz , `Çünkü dünyada transgenik domates yok. Metod hatası yapıp yapmadığımızı tespit etmek için domatesleri ikinci bir teste daha tabi tutacağız` dedi. Piyasada sebzeler üzerinde düzenli olarak GDO kontrolü yaptıklarını ve ilk kez böyle birşeye rastladıklarını belirten Ekiz , `GDO `lu domateslerin yerli mi ithal mi olduğunu bilmiyoruz. Cüzi miktarda da olsa mısır ve soyada da GDO tespit ettik. Kökenlerini bilmiyoruz ama büyük ihtimalle mısır ve soya ithal olabilir` diye konuştu. Ekiz , domateste GDO çıkmasının iki şeyi gösterdiğini ifade ederek, `Ya gerçekten ülkemize kaçak tohum girişi sözkonusu olabilir ya da biz metod hatası yapmışızdır` yanıtını verdi. Ekiz , metod hatasından neyi kasettiğini ise, `Çünkü bakteri geninden bahsediyoruz. Herhangi bir sebzenin üzerine bulaşmış bakteri de olabilir bu. Materyal temiz değilse, yanlış sonuç da çıkabilir. Bu sonuçların doğrulanması gerekir` diye açıkladı.

CEZA GELİYOR

Domateste GDO tespitinin kesinleşmesinin ardından bu ürünü üreten ya da ithal eden firmalara ceza vereceklerini açıklayan Ekiz , `Her numunenin bizim stoklarımızda DNA örneği var. Dolayısıyla GDO `lu çıkan domatesler hangi firmaya ait bunu tespit edebileceğiz. Ve o firmalara ceza uygulanacak` diye konuştu. Ekiz , sonuçların kamuoyuna da duyurulacağını açıkladı. Biyogüvenlik Yasa Tasarısı `nın hazır olduğunu söyleyen Ekiz , `Tasarıda özellikle GDO `lu ürünlerin bebek mamalarında kullanılmaması şartını getiriyoruz` dedi.

GDO `ya Hayır Platformu sözcülerinden Arca Atay ise, `Bakanlık sonunda bazı talepleri yerine getirmeye, bu araştırmaları yapmaya ve kamuoyuna açıklamaya başladı. Bu Türkiye için sevindirici` dedi. GDO tehlikesinin basında yer almasının kamuoyu oluşmasına neden olduğunu ifade eden Ekiz , `Bakanlık da bu tepkiler sonucunda bu talepleri yerine getirmeye başladı` dedi. ODTÜ `nün yaptığı araştırmada ise marketlerden rastgele alınan 28 domatesten 22`sinde bu bakteri genine rastlandığını açıklamıştı. :1no2:
(hasan ekiz bakanlık müsteşarıdır)
 
hiç kimsenin yorumu yok
herhalde balıklı domates yemeye rağzıyız :KK43:(((((((((
 
canım ben GDO lara belirli koşullar çerçevesinde olumlu bakıyorum.onun dışında kesinlikle karşıyım. gdo lar tıp alanında oldukça başarılı buluşlara imza atmaktadır ve bu sayede bir çok kanser veya diğer hastalıklara çözüm bulunmuştur. karşı olduğum yanı ise gıdalara uygulanmasıdır. çünkü bir bitkiden diğerine yararlı genler aktarılırken bu yeni oluşan genlerin ilerde hangi genetik şifrelere kodlanacağı henüz hiçbir şekilde bilinmemektedir.
 
yani ilerde çok farklı yeni türler veya farklı özellik taşıyan yeni canlılar ortaya çıkabilir. ve bu canlılar çok tehlikeli özellikler taşıyabilirde
 
Bunların başında, GDO lu gıdaların, antibiyotiğe karşı önceden dirençli olarak geliştirilmiş olması geliyor. Gen teknolojisi sürecinde, her hangi bir canlı organizmanın içine, bir başka canlının gen yapısına yerleştirilme sürecinde, o genin korunması için antibiyotik kullanılıyor. Dolayısıyla, zincirdeki son halka olan insan, bunu yediği zaman ister istemez antibiyotik almış oluyor. Böylece, sonradan bir hastalıkla karşılaşan bünye, antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanmış oluyor.

Farklı organizmaların genlerinin birbirine eklendiği süreçte, alerjik etkiler de ortaya çıkabiliyor. Örneğin, fındığa karşı bir alerjisi olan bir metabolizma, farkında olmadan fındık geni aktarılmış patates yediği bir durumda, bünye alerjik reaksiyon gösteriyor.

GDO lu ürünlerin hemen hemen yüzde 70ine yakını, kuraklığa ve böceğe dayanıklılık sağlanması amacıyla, böcek ilacı içerdiğini belirten GDO karşıtları, böcek zehri aktarılmış bir mısırı yiyen bünyede toksik etkiler ortaya çıkabileceğini söylüyor. GDO savunucuları, GDO nun insan sağılığına yaptığı olumsuz etkileri kabul etmiyorlar ancak, kesinlikle zararsızdır gibi net bir ifade kullanmaktan da kaçınıyorlar

İnsanoğlu kendi felaketini hazırlıyor.Konu harika arkadaşım.a.s
 


Farklı organizmaların genlerinin birbirine eklendiği süreçte, alerjik etkiler de ortaya çıkabiliyor. Örneğin, fındığa karşı bir alerjisi olan bir metabolizma, farkında olmadan fındık geni aktarılmış patates yediği bir durumda, bünye alerjik reaksiyon gösteriyor.


İnsanoğlu kendi felaketini hazırlıyor.Konu harika arkadaşım.a.s


örneğin 1996 yılında, Brezilya kestanesinden ve fındığından soya fasulyesine aktarılan geni içeren ürünler, alerji yapması nedeniyle, marketlerden toplatılmıştır.
 
özellikle böceklere karşı direnç oluşturmada aktarılan genlerin meydana getirdiği toksinlerin uzun dönemde insan sağlığına olan etkilerine ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. GDO’lu ve normal patateslerle beslenen iki grup farede yapılan çalışmada; normal patateslerle beslenenlerde hiç bir sorun olmamasına karşın, GDO’lu ürünlerle beslenenlerin sindirim sistemlerinde önemli zararlar belirlenmiştir.
 
Potansiyel Kanserojenlik: GDO’lu bitkilerin doğrudan ve dolaylı olarak kanserojen etkisinin olabileceği birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir. Özellikle, herbisitlere dayanıklı GDO’lu pamuk, soya, mısır ve kolza çeşitlerinde kullanılan bazı kimyasal maddelerin doğrudan kanser yapıcı oldukları bilinmektedir. Öte yandan, sindirim sisteminde tam olarak sindirilmeden dolaşım sistemine geçerek kan hücreleri aracılığı ile normal genoma katılabilen yabancı DNA parçalarının da hastalıklarda etkili olma ihtimali söz konusudur.

 
Potansiyel Kanserojenlik: GDO’lu bitkilerin doğrudan ve dolaylı olarak kanserojen etkisinin olabileceği birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir. Özellikle, herbisitlere dayanıklı GDO’lu pamuk, soya, mısır ve kolza çeşitlerinde kullanılan bazı kimyasal maddelerin doğrudan kanser yapıcı oldukları bilinmektedir. Öte yandan, sindirim sisteminde tam olarak sindirilmeden dolaşım sistemine geçerek kan hücreleri aracılığı ile normal genoma katılabilen yabancı DNA parçalarının da hastalıklarda etkili olma ihtimali söz konusudur.

ya canım herbisit konusunıu anlamadım
biz herbisiti yabancı ot ıslahında kullanırız Kötü Kazen
herbisitler uygulandığında herbisite toleranslı transgenik bitkiler dışındaki tüm bitkiler ölmektedir. Üretici firmalar, bu herbisitlerin uygun dozlarda uygulandıklarında; toprakta hızla parçalandıklarını, taban suyuna karışmadıklarını, hedef or ganizmalar dışındaki diğer organizmalara zarar vermediklerini ve bitkinin insan ve hayvanlar tarafından tüketilen kısımlarında herhangi bir kalıntı bırakmadıklarını söylemekteler a.s
sen herbisitin zararından mı bahsettin yoksa gdo lu ürünün kendisinden mi :uhm:
 
X