Aslında bu nadir görülmesi sebebiyle tıp ve psikoloji dünyasının fikir sahibi olmadığı bir durum değil, aksine sık karşılaştıkları ve endişe verici olmayan bir savunma mekanizması olarak kabul ettikleri bir durum. Hatta bir keresinde ilk randevuda psikiyatristime şikayetlerimi anlatıyordum. İşte çok dalgınım, odaklanamıyorum, kendimi ifade etme konusunda yetersiz hissediyorum vs. vs. hepsi hakkında uzun uzun konuştuk ayrıntılarını dinledi en sonunda bu ardışık hayaller konusundan bahsettim. Bana direk şey dedi. 'Sanki bana bir hayvanat bahçesini gezdiğini anlatıyorsun. Hayvanat bahçesine gittim. Zürafa gördüm. Ayı gördüm. Aslan gördüm. E başka ne görebilirsin orada. Tabiki bir sonraki cümlen kaplan gördüm olacak.

'
Gerçekten de hayal kurmayı bırakmak üzerine bir çaba harcamayıp diğer şikayetlerimi çözme yoluna gittikçe bu arkası yarın dizi senaryosu şeklinde hayaller kurma durumu da kendiliğinden kayboldu.
Neyse sonuç olarak bu durum bir endişe verici bir hastalık değil ya da kötü bir savunma mekanizması olarak kabul edilmiyor. Ama - bu kısım benim şahsi fikrim - aşırı hale geldiğinde hayatındaki eksiklikleri düzeltme konusunda insanı çabasızlaştırabiliyor çünkü çok bir kazanım elde etmeden de hayattan tatmin olmanı sağlıyor. Bu konu üzerinde çalışmak istiyorsan sana özellikle mutlu beyin kitabını öneririm. Serotonin, dopamin, oksitosin ve endorfin hormonlarını bunlara neden ihtiyaç duyduğumuzu, salgılamak için hangi yollara başvurduğumuzu ve yerlerine hangi sağlıklı yöntemleri koyabileceğimizi çok güzel açıklıyor. İkinci önerim de mindfullnes for dummies. Bu kitapta da anda kalmak için güzel egzersizler var. Eğer zihnini istediğin anda istediğin konuya odaklamakta zorlanıyorsan anda kalma egzersizleri kesinlikle bu konuda gelişmeni sağlıyor.