- 7 Aralık 2018
- 7.438
- 19.080
- 248
- 28
- Konu Sahibi uzgunbiri34
-
- #41
Yani ben doktorum gerçekten vizyonlu doktor oranı %22 falandır herhalde.Ben hastanede çalışıyorum, yakın olduğumuz 3,5 doktor var valla hiçbiri de kalitenin, klaslığın yanından geçmez.biri hayattan bezmiş, neredeyse sürüne sürüne yürüyen suratsız, tatsız bir adam, biri koca göbekli, durmadan sırıtıp duran bir, diğeri de öyle düz biri işte.demem o ki o işler biraz da içinde olacak.eğitim tabi ki fark eder ama tıp, mühendislik falan o kadar fark etmiyor bence.belli bir seviyeden sonra tiyniyete, kapasiteye kalıyor iş.
Okuduğu okula inanmıyor olusunuza. Ve evet bakire değilim, evlenmeyi düşünmüyorum o kadar evlilik teklifi ve vaatlere rağmen.
YTÜ mezunu flörtüm bakire olmayan kadınlara "patlak" diyordu. O yüzden eğitimli erkekler bekaret konuşmaz olayına pek katılamadım. Bazısı çok obsesif oluyor. Hatta yüksek eğitimli olma sebepleri bile bu obsesif yapıdan kaynaklanıyor. Ben evlenmesem bile 35 yaşıma geldiğimde 25 yaşında bir kadınla beraber olabilirim falan diyordu. Çok değişik bir kafa yapısı vardı. İzlediği diziler, filmler dinlediği müzikler hep 10/10 ama kafa yapısı böyle.
Dış görünüşüne çok takıntılıydı. Benim boyum 10 cm kısa olsa kızlar benle görüşmezdi diyordu. Çok yakışıklıydı ama bir tuhaftı. Metroda giderken biri ona baktıysa hemen bana sebebini soruyordu. Sence neden baktı ki diye. Toplumsal imaja çok önem veriyordu. 1 ay falan zor tahammül ettim. Okulmuş mokulmuş bir yere kadar. Denklik önemli ama her iyi okuldan mezun olan olgun olacak diye bir şey yok. Bazısının abuk sabuk yüksek standartları oluyor. Bekaret de bunlardan biri. Öyle dini bir takıntı değil. Mesela bahsettiğim flörtüm ateistti. Adamın tek derdi birinin ilki olmak. Böyle standart koymuş kafasına yoksa içi rahat etmiyor.
Bi de her eşyasının yeri sabitti. En ufak kıpırdatsam fark ediyordu. Ezberlemiş mi ne yapmış manyak. Yazarken içim daraldı. Eğlenceli komikti kafası da çalışıyordu ama ömür geçmez.
Yaşın genç kendi ayakların üzerinde duruyorsun ne güzel kimseye eyvallahin yok zamana bırak kafaya takma evliligi doğru biri çıkacaktır insaAllahSelam herkese,
Sene başından beri bitirmeye çalıştığım çok toksik bir ilişkim vardı. Sözlüydük. Ocak ayında ayrıldım aslında, ama sonra ne yaptı etti süreç maalesef nisana kadar uzadı.
Şuan çok mutluyum, huzurluyum. Aslında kurtulduğum günden beri öyleyim. Başlarda aşırı derecede bir özgüvensizlik hissediyordum, fakat özgürlük çok iyi geldi, şu anda da bir daha kimseyle olmak istemeyeceğim gibi hissediyorum.
Neyse durum şu, 29 yaşına geliyorum artık. Mühendisim ben, Boğaziçi mezunuyum. Senelerdir hem çalışıyorum, hem doktora yapıyorum. Bu profilin erkekleri sinek ilacı sıkılmış sivrisinek gibi kaçırdığını fark ettim.
Napacağım ben? Türk erkeklerinden umudu kesmek üzereyim. Potansiyel olarak kendisinden çok para kazanan ve bakire olmayan bir kadınla Türk erkeklerinin %99u beraber olmak istemez gibi gözlemliyorum. Ben de zaten yapamam, özellikle en son yaşadıklarımdan sonra birine güvenmem zaten çok zor.
Ben aile kurmayı çok istemiştim. En büyük hayalimdi. Ama şuan olmayabileceğini kabullenmeye başladım.. Benzer süreçlerden geçenler var mıydı, nişan atıp, sonraları birilerine yine güvenebilen?
Biraz sohbet etmek istedim sizlerle, mesajlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim
Ha birde ben 34 evlendim aman yaş geçiyor şu bu saçma sapan işler eşim iyi biri lakin evde olduğunda telefonla oynar yada kahveye gider gezmek şu bu iki üç ayda bir olursa olur oğlum var onunla vakit geçiriyorum bir kayınvalide gile giderim değişiklik olsun diye parka çıkıp kadınlarla otururum hayatın bundan ibaret ne bileyim evlilik doğru insanla seni düşünen insanla elbette güzeldir ama evlisiin ve tek başına bırakılıyorsun bu kötü işteYaşın genç kendi ayakların üzerinde duruyorsun ne güzel kimseye eyvallahin yok zamana bırak kafaya takma evliligi doğru biri çıkacaktır insaAllah
Sözlüydük. Ocak ayında ayrıldım aslında, ama sonra ne yaptı etti süreç maalesef nisana kadar uzadı.
Ben aile kurmayı çok istemiştim. En büyük hayalimdi. Ama şuan olmayabileceğini kabullenmeye başladım..
Herkesin yaşantısı farklı evlenmeden bir sey yasamamak istemesi yaşaması kadar normal ama eğitimi ve mesleği yüzünden kendinden uzak durulduğunu zannetmesi anormal. Ya da olumsuz bir kaç girişimden dolayı kendini kapatmış çevresindeki fırsatları görmüyorAnkara’da okudum ben de çevremde genişti yurtta kaldığım için Ankara, gazi ve hacettepeli çok arkadaşım oldu. Bırak odtü Boğaziçi’ni saydığım normal okullarda da böyle düşünen kimse yoktu. Bekaret diye sayıklayan görmedim ve dediğin gibi çevremde bakire evlenen arkadaşım da yoktu. Dert eden de/
Boğaziçi değil de sanki yeni açılan bir ilçe okulundan bahsediyor sanki.
Manipülasyona uğramayla da bu kafaya ulaşamaz bence.
Boğaziçi mezunu mühendisim diyince herkes inanıyor ya bir tıbba inandıramadık
İnanmak zorunda değilsiniz. Eski konularıma da bakın, keyfime yazmıyorum, burada gerçekten çok güzel tavsiyeler veren destek olan insanlar var, onlara kendimi anlatmak için yazıyorum. Sizin inanmanız yada inanmamanız inanın umrumda bile değil :)Asla inanmıyorum okuduğunuz okulaBenim bütün ortamım en az sizin gibilerden oluşuyor. Hiçbirinin kocası da ne zekasından ne maaşından korktu. Bekaret ise mevzubahis bile olamaz çünkü bakire olarak evlenen tek kişi bile tanımıyorum.
Okula neden takıldığınızı anlamadım. Bakış açım değişti zaten, bahsettiğim şey o. İstemiyorum artık, yalnız olmaktan memnunum ama bir yandan da hep böyle kalmaktan kimseye güvenememekten korkuyorum.mayis haziran temmuz
alt tarafi uc ay erkeksiz kalmissin hemen karalar bağlamışsın .
bogazicili gencecik muhendise yakisan bir bakis acisi mi bu?
liseli gibi gidip geldiniz mi hic mi bogazici vizyonu elde etmediniz?
siz yasamaya mutlu olmaya uretmeye odaklanin, ask sizi bulursa bulur.
turk olmaz avrupali olur amerikali olur ya da beyni gecen yuzyilda kalmamis, hayatindaki insanin parlamasindan mutlu olacak bir erkek denk gelir yani neden olmasin? hayatin ne getirecegi belli mi olur?
Yok kız ben inanıyorum yanlış anladın. Ben de çocuk doktoruyum ama inanmak istemiyorlar.İnanmak zorunda değilsiniz. Eski konularıma da bakın, keyfime yazmıyorum, burada gerçekten çok güzel tavsiyeler veren destek olan insanlar var, onlara kendimi anlatmak için yazıyorum. Sizin inanmanız yada inanmamanız inanın umrumda bile değil :)
Herkesin yaşantısı farklı evlenmeden bir sey yasamamak istemesi yaşaması kadar normal ama eğitimi ve mesleği yüzünden kendinden uzak durulduğunu zannetmesi anormal. Ya da olumsuz bir kaç girişimden dolayı kendini kapatmış çevresindeki fırsatları görmüyor
Teşekkürler, evet benzer deneyimlerden bahsediyorum tam olarak. Okul adını duyup inanmayanlar nerede yaşıyor bilmiyorum. Çok eğitimli olsa da Türk erkeklerinin bir çoğunun tuhaf saplantıları var. Umarım hepimizin karşısına iyi insanlar çıkarYTÜ mezunu flörtüm bakire olmayan kadınlara "patlak" diyordu. O yüzden eğitimli erkekler bekaret konuşmaz olayına pek katılamadım. Bazısı çok obsesif oluyor. Hatta yüksek eğitimli olma sebepleri bile bu obsesif yapıdan kaynaklanıyor. Ben evlenmesem bile 35 yaşıma geldiğimde 25 yaşında bir kadınla beraber olabilirim falan diyordu. Çok değişik bir kafa yapısı vardı. İzlediği diziler, filmler dinlediği müzikler hep 10/10 ama kafa yapısı böyle.
Dış görünüşüne çok takıntılıydı. Benim boyum 10 cm kısa olsa kızlar benle görüşmezdi diyordu. Çok yakışıklıydı ama bir tuhaftı. Metroda giderken biri ona baktıysa hemen bana sebebini soruyordu. Sence neden baktı ki diye. Toplumsal imaja çok önem veriyordu. 1 ay falan zor tahammül ettim. Okulmuş mokulmuş bir yere kadar. Denklik önemli ama her iyi okuldan mezun olan olgun olacak diye bir şey yok. Bazısının abuk sabuk yüksek standartları oluyor. Bekaret de bunlardan biri. Öyle dini bir takıntı değil. Mesela bahsettiğim flörtüm ateistti. Adamın tek derdi birinin ilki olmak. Böyle standart koymuş kafasına yoksa içi rahat etmiyor.
Bi de her eşyasının yeri sabitti. En ufak kıpırdatsam fark ediyordu. Ezberlemiş mi ne yapmış manyak. Yazarken içim daraldı. Eğlenceli komikti kafası da çalışıyordu ama ömür geçmez.
Ya inanmasınlar burada zaten anonim yazıyoruz kime neyi kanıtlama çabamız olacak ki? Boşverip geçmek en iyisiYok kız ben inanıyorum yanlış anladın. Ben de çocuk doktoruyum ama inanmak istemiyorlar.
Evet tam olarak böyle. Bunun maalesef farkındayım, enerjim inanılmaz düşük, özgüvensizim. Özellikle son ilişkimde yaşadıklarım aslında acayip bir öz saygı eksikliğine neden oldu bende. Neden daha önce bitiremedim, neden bunları yaşadım diye üzülüyorum ister istemez. Terapi aldım bir süre, ama çok faydasını görmedim. Kendimi sevmeyi öğrenmek zorundayımÇok özür diliyorum ama bu okullarda okuyup bu zihniyette düşüncelere dalmak bile kendinize ihanet ya !
29 yaşındasın diye yok bekaretmiş yok güçlü kadın istemiyormuş düşüncesine bile kapılmamalıydınız. Yahu siz seçilen değil seçen olacaksınız ! Sizinle birlikte olan her gün " Allah ' ım hangi sevabın mukafatı" Diye şükür namazı kılmalı. Enerjiniz o kadar düşük ki kalitesiz erkekleri çekiyorsunuz.
Çünkü bogazici mezunu bir insanin hayati tasrada gecmis, baska dunya gormemis kizlar gibi "ya kocasiz kalirsam" endisesi duymasi, "erkeklerin %99u kendilerinden gucsuz kadin ister" cümlesini kurmasi falan beni üzdü yaOkula neden takıldığınızı anlamadım. Bakış açım değişti zaten, bahsettiğim şey o. İstemiyorum artık, yalnız olmaktan memnunum ama bir yandan da hep böyle kalmaktan kimseye güvenememekten korkuyorum.
Çok çok teşekkür ederim. Evet, haklısınız sanırım. Onun dedikleri, onunla yaşadıklarım o kadar işlemiş ki beynime, hayatı öyle görmeye başladım. Dediğinizi yapmaya çalışacağım. Yazmak ve sonra üzerine düşünmek iyi olabilir.Herkes eğitimli bir kadın olarak bekareti bu kadar sorun etmenize kızmış (yanlış anlaşılmasın, diğer üyelere bunun bırakın sorun, konu bile olmaması gerektiğine katılıyorum.) Ancak çıktığınız ilişkiyi düşününce şu cümleleri kurmanız şaşırtıcı gelmedi.
Foruma ilk katıldığınızda açtığınız konudan hatırlıyorum sizi. Hatta zaman zaman "ne yaptı acaba?" diye düşündüğüm üyelerdensiniz.
Sözlüm dediğiniz şeref yoksunu mahluktan ayrıldığınızı duyduğuma hem şaşırdım hem de sevindim. Beklemiyordum açıkçası.
Maruz kaldığınız manipülasyondan sonra ayrılma gücünü bulduğunuz için sizi tebrik ederim.
Tam da bu nedenle kurduğunuz cümlelere kızmıyorum, çünkü hala yaşağıdığınız uzun süreli psikolojik istismarın etkisinde olduğunuzu düşünüyorum. Siz de kafanızda kurduğunuz cümleleri durup bir an dinleyecek olursanız aslında konuşanın siz değil terkettiğiniz o mahlukat olduğunu anlayacaksınız.
Nisanda ayrıldım demişsiniz. Her ne kadar rahatladım, mutluyum, hafifledim deseniz de 4 ay aldığınız yaraların iyileşmesi için çok az bir süre. Bence bu düşünceler aklınıza geldiğinde madde madde bir kağıda yazmayı deneyin. Sözlünüzün sizin kişiliğini yok etmek için kurduğu cümlelerin aynıları ("Hırslı, erkekten başarılı olmayı marifet sayan üstelik bakire bile olmayan senin gibi birini benden başka kim ister ki! Beni bırakırsan ömür boyu yanlız kalırsın!!!" ) olduğunu göreceksiniz.
Manipülasyan, gaslighting kişinin belleğini yavaş yavaş çürüten, kurtulması çok zor bir istismar şekli ne yazık ki. Siz ilk adımı atmışsınız. Bunun için kendinizi tebrik edin ve kendinize iyileşme fırsatı verin derim. Bunun için de işe önce kendinizi sevmekten başlayın. Gerisi kendiliğinden gelir.
Bu arada teşekkür ederim, yumuşak bir tonda sevgiyle yazdığınız için. İnsanları yaşadıklarını bilmeden yargılamak çok kolay. Siz ve birkaç kişi daha sayesinde yine diyorum iyi ki içimi döktüm ama sanırım bir daha yapmayacağım. Buradaki yorumlar ağır geldi. Yine de yorum yapan herkese teşekkürler.Herkes eğitimli bir kadın olarak bekareti bu kadar sorun etmenize kızmış (yanlış anlaşılmasın, diğer üyelere bunun bırakın sorun, konu bile olmaması gerektiğine katılıyorum.) Ancak çıktığınız ilişkiyi düşününce şu cümleleri kurmanız şaşırtıcı gelmedi.
Foruma ilk katıldığınızda açtığınız konudan hatırlıyorum sizi. Hatta zaman zaman "ne yaptı acaba?" diye düşündüğüm üyelerdensiniz.
Sözlüm dediğiniz şeref yoksunu mahluktan ayrıldığınızı duyduğuma hem şaşırdım hem de sevindim. Beklemiyordum açıkçası.
Maruz kaldığınız manipülasyondan sonra ayrılma gücünü bulduğunuz için sizi tebrik ederim.
Tam da bu nedenle kurduğunuz cümlelere kızmıyorum, çünkü hala yaşağıdığınız uzun süreli psikolojik istismarın etkisinde olduğunuzu düşünüyorum. Siz de kafanızda kurduğunuz cümleleri durup bir an dinleyecek olursanız aslında konuşanın siz değil terkettiğiniz o mahlukat olduğunu anlayacaksınız.
Nisanda ayrıldım demişsiniz. Her ne kadar rahatladım, mutluyum, hafifledim deseniz de 4 ay aldığınız yaraların iyileşmesi için çok az bir süre. Bence bu düşünceler aklınıza geldiğinde madde madde bir kağıda yazmayı deneyin. Sözlünüzün sizin kişiliğini yok etmek için kurduğu cümlelerin aynıları ("Hırslı, erkekten başarılı olmayı marifet sayan üstelik bakire bile olmayan senin gibi birini benden başka kim ister ki! Beni bırakırsan ömür boyu yanlız kalırsın!!!" ) olduğunu göreceksiniz.
Manipülasyan, gaslighting kişinin belleğini yavaş yavaş çürüten, kurtulması çok zor bir istismar şekli ne yazık ki. Siz ilk adımı atmışsınız. Bunun için kendinizi tebrik edin ve kendinize iyileşme fırsatı verin derim. Bunun için de işe önce kendinizi sevmekten başlayın. Gerisi kendiliğinden gelir.
Bahsettiğim şeyi anlayan birkaç kişiden birisiniz. Uzun uzun açıkladığınız için çok ama çok teşekkür ederim, sağolunKadınlarda eğitim seviyesi ve zeka arttıkça potansiyel eş adayı sayısında ciddi bir azalma yaşanıyor zira zirvedeki kadın için başarılı, güçlü yani bize denk diyebileceğimiz azınlıktaki o erkekler bile genelde kendilerinden birkaç basamak altta bir kadın istiyor. Zeki kadının toplumda tehlike olarak görülmesi ciddi bir problem. Bu yalnızca eğitim seviyesiyle de alakalı değil, kendini iyi ifade edebilen hakkını savunabilen, belli bir kültür seviyesindeki kadın "kafa ütüler bu ya" diyerek eleniyor hâlbuki esas sebep bilinçaltındaki "ben bu kadına yetemem" korkusu ve aşağılık kompleksi.
Geçen gün bir sohbette erkek hâkim bir arkadaşım: "ben şahsen meslekten birini ya da çok akıllı kadını istemem, biz kadın hâkim savcılar kadar güç zehirlenmesi yaşamıyoruz. Benim için en önemli kriter güzellik. Meslek olarak da öğretmen olsa iyi olur ya da hiç çalışmasın evde çocuklara baksın huzur versin ben eve bakarım." dedi mesela.
Hepsi böyle mi? Tabii ki hayır ama geneli böyle. Çok eğitimli adam bile toplumda asırlardır süregelmiş o ataerkil düşüncelerden bir parçayı illa ki genetiğinde taşıyor. Bir yanı "kadın dediğin çok akıllı olmaz ki idare edebilesin" diye fısıldıyor.
Kadındaki zekayı, eğitim seviyesini tehdit olarak görmeyen ona saygı duyan hatta bunu çekici bulan erkekler de var ama toplumda bu kadar bilinçli, sağlıklı yetiştirilmiş erkek sayısı çok az ve geneli de kapılmış. Denk gelmek zor, biraz da nasip işi bu işler. Kendinizi hiç üzmeyin, bu sizinle alakalı bir sorun değil. Potansiyel eş adayı seçeneğiniz az. Eğitimlisini bulsan huyu bozuk çıkıyor, huyu iyi olsa ailesi arızalı çıkıyor. Erkekte dört dörtlük diye bir şey bence yok. Hep bir tarafları tolere etmek lazım. Ee eğitimli, ayakları üzerinde duran kadın çok değil 25'ten sonra zaten fikirleri de oturmaya başladığı için kimseye eyvallahı olmuyor, bu saygısızlıkları çekmiyor. Çekmemeli de zaten.
Bence akışa bırakın, insanız fıtratımız gereği aile kurmak çocuk sahibi olmak istiyoruz ve kadınlar olarak duygusal durumumuz da stabil olmadığı için bu istekler bazen umutsuzlukla birleşip korku veriyor. Geç mi kalıyorum, hiç mutlu olamayacak mıyım hissi hayatı zehir ediyor. Toplumsal baskı da cabası. Hiç umurumda olmaz elalemin ne dediği diyoruz ama o elalem her zaman 3. kişiler olmuyor. Bizim iç sesimiz oluyor, evet çok akıllı mantıklı biri olsak bile zira belli bir kültürün toplumsal yapının içine doğduk:) Kendimizi tamamen izole etmek mümkün değil. Bir de evet evlilik, aşk diye bir şey bu hayatta var lakin illa bizi bulmak zorunda mı? Değil. Olursa olur, olmazsa da dünyanın sonu değil biraz bakış açısını değiştirmek lazım.
Bir psikoloğun konuşmasından notlar almışım, hoşuma gitmişti. Faydası olacağını düşünüyorum.
"30 yaş hayatın sonu değil çok genç bir yaş daha yeni başlıyorsunuz. Kimse de hayatınızın fırsatı ya sa son şansınız değil. İçinize sinmeyen bir şeyler varsa içinizin bir bildiği vardır. İçinizdeki sese güvenin "Sen kimseyi beğenmiyorsun, yalnız kalacaksın ilerde bunu da bulamayacaksın, yaşın geçiyor" sözlerini vesveselerini duymayın. Toplumsal baskı esas isteklerinizi susturmaya çalışır. İçinizdeki ne istediğini bilen, bazen memnuniyetsiz olan o ses sizi yalnızlığa sürüklemeye çalışmıyor, hakkı olanı istiyor. Doğruya yönlendirmeye çalışıyor yeter ki acele etmeyin. Yalnızlıktan korkmayın, korku insana en büyük hataları yaptırır. İçsel tereddütünüz ufak mevzularla kendini gösterir. Bıyığını sevmedim, dişi yamuk, ses tonu şöyle konuşması böyle dersiniz. Farkında olmadan hissettiğiniz o esas eksikliği tanımlayamadığınız için mazeret bulursunuz çünkü çevreniz sizden açıklama bekler. Nesini beğenmiyorsun? diye sorar karşınızdakini koşulsuz kabul etmek zorunda olan müşkül bir vaziyetteymişsiniz gibi.
Mesele ruhsal uyumun olmamasıdır. İlişkiler söz konusu olduğunda her şeyi mantıkla açıklayamazsınız. Biri vardır her şeyi düzgün gözükür, kibardır mantıklıdır ama konuşurken için daralır zaman geçmez. Bu bir rezonans eksikliğidir. Bazen de biriyle ilk tanışmadan itibaren her şey su gibi akar bu da duygusal rezonansın varlığına işaret eder. Rezonansın fiziksel çekimle ilgisi yoktur, derin bağ kurmakla ilgilidir. Ruhumuz bu bağın özlemini çeker. Bu bağ da bizim için "makul" görünen herkesle kurulmaz. Herkesin ilişkisi var bende ne sıkıntı var da olmuyor yürümüyor dediğiniz yerde hatalarınız varsa elbette dikkat edin fakat çoğu ilişki de özenilecek ve sağlıklı dinamikler üzerine kurulu, hayalinizdeki yahut size gösterildiği gibi değil. Bunun bilincinde olun"
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?