her güne başlarken, beyaz bir sayfa açmak isteriz dünü dünde yaşanmış olan canımızı acıtan geçmişi geçmişte bırakıp yarına umutlar ekmek için… oysa sadece kendimizi kandırmakla alakalı sözlerden başka bişey değildir bu…
işte yeni bir gün güneş yeninden doğuyor kuşlar çiçekler insanlar sanki ilk defa merhaba diyor hayata, sanki ben ilk defa, yeniden hoş geldin diyorum sana…
dedim ya sadece kendimizi kandırmalarımızdan ibaret, buna o kadar ihtiyaç duyuyoruz ki her yeni günde yeni bir ben, sen oluyoruz. oysa ben kimseyi kandırmadım şimdiye kadar kendimden başka…
dönüp aynadaki yansımama bakıyorum. o kadar güzelki mağrurlu, mutlu, güçlü sadece öyle görünüyor olmam ne acı diyorum kendime. ne acı içimdeki sızlayan yarayı kimsenin görmemesi gözyaşlarımı silen birinin olmaması…
dışarıya güçlü olmak istemiyorum ki ben hala babamın dizlerinde oyunlar oynattığı annemin saçımı taradığı ağabeylerimin elimden tutup zorla eve götürmeye çalıştıkları o küçük kız olmak istiyorum. dönüpte bir gün birisinin bana oyun oynadığımız günler yok artık bak koca kız oldun bırak artık oyunları büyü demesini istemiyorum ki ve o kişinin sevdiğim olmasını hiç ama hiç istemiyorum…
evet insan düşe kalka büyüyor bu hayatta her düşüşte yeni bir acıyı tadıyor gün geliyor ilk aşk, ilk tokat, belki ilk öpüş, ilk ayrılık, ilk gözyaşı, ilk kucağına verilen bir bebek, ya da sevdiğini kaybetmek her mutluluk her acı büyümek için bir adım işte. hayat sormuyor ki büyümek istiyor musun diye ama büyüyoruz işte…
bak bende büyüdüm, senin istediğin gibi olmasa da büyüdüm. ve artık senin doğrularınla yaşayıp mutsuz olmak yerine sırf arada senden “seni seviyorum” sözünü duymak için yaptığım bütün yanlışlarımla beraber büyüdüm. ve artık kendi yanlışlarımla mutlu olmak için bir daha büyümem gerekiyor. bunun içinde senden vazgeçiyorum. sen bensizde mutlu olmayı bilirsin nasıl olsa, nasıl olsa alışkınsın benim gitmelerime. her yenilgide olduğu gibi bunda da sen masum aşık, bense kıymetini bilmeyen kaçak…
hoşça kal ey geçmişteki sevgili hoşça kal geçmiş dün senağlamasenağlama
işte yeni bir gün güneş yeninden doğuyor kuşlar çiçekler insanlar sanki ilk defa merhaba diyor hayata, sanki ben ilk defa, yeniden hoş geldin diyorum sana…
dedim ya sadece kendimizi kandırmalarımızdan ibaret, buna o kadar ihtiyaç duyuyoruz ki her yeni günde yeni bir ben, sen oluyoruz. oysa ben kimseyi kandırmadım şimdiye kadar kendimden başka…
dönüp aynadaki yansımama bakıyorum. o kadar güzelki mağrurlu, mutlu, güçlü sadece öyle görünüyor olmam ne acı diyorum kendime. ne acı içimdeki sızlayan yarayı kimsenin görmemesi gözyaşlarımı silen birinin olmaması…
dışarıya güçlü olmak istemiyorum ki ben hala babamın dizlerinde oyunlar oynattığı annemin saçımı taradığı ağabeylerimin elimden tutup zorla eve götürmeye çalıştıkları o küçük kız olmak istiyorum. dönüpte bir gün birisinin bana oyun oynadığımız günler yok artık bak koca kız oldun bırak artık oyunları büyü demesini istemiyorum ki ve o kişinin sevdiğim olmasını hiç ama hiç istemiyorum…
evet insan düşe kalka büyüyor bu hayatta her düşüşte yeni bir acıyı tadıyor gün geliyor ilk aşk, ilk tokat, belki ilk öpüş, ilk ayrılık, ilk gözyaşı, ilk kucağına verilen bir bebek, ya da sevdiğini kaybetmek her mutluluk her acı büyümek için bir adım işte. hayat sormuyor ki büyümek istiyor musun diye ama büyüyoruz işte…
bak bende büyüdüm, senin istediğin gibi olmasa da büyüdüm. ve artık senin doğrularınla yaşayıp mutsuz olmak yerine sırf arada senden “seni seviyorum” sözünü duymak için yaptığım bütün yanlışlarımla beraber büyüdüm. ve artık kendi yanlışlarımla mutlu olmak için bir daha büyümem gerekiyor. bunun içinde senden vazgeçiyorum. sen bensizde mutlu olmayı bilirsin nasıl olsa, nasıl olsa alışkınsın benim gitmelerime. her yenilgide olduğu gibi bunda da sen masum aşık, bense kıymetini bilmeyen kaçak…
hoşça kal ey geçmişteki sevgili hoşça kal geçmiş dün senağlamasenağlama