İnceldiği yerden kopmalar, kop kop 300 500

Vallahi okudum.
Direk şu geldi aklıma 'ben bile yoruldum arkadaş'.
Ama diğer taraftan diyorum ki çocuğunuza bakarak; 'Ne kadar aptalca şeylerden tartışıyoruz. Asıl hedefimiz onun mutluluğu geleceği olmalı aslında. Sadece karı koca değil anne babayız. Biz böyle kedi köpek gibi didişirken o neler hissediyor acaba?' diye sormalı..

Eleştiri çekemem diyorsunuz ama siz sütten çıkma ak kaşık değilsiniz ki. Bakın şimdiden eşinize karşı önyargılı davranarak bu belki de 'son çıkışa' girmesek de olur tarzı yaklaşıyorsunuz. Tek taraflı çabayla olmaz evlilik. Çocuğunuz için ayakta tutmaya sizin de sonuna kadar çabalamanız lazım. Öncekiler sayılmaz eşinizin dediği gibi baştan başlayın..
 
Son düzenleme:
Cocuk sonrasi iliskinin dinamigi degisiyor, eskisi gibi olcaz derken buyuk beklentiye girmeyin cunku olmuyor.
Biraz akisa biraksaniz, esinizin salmisligi hos olmayanilir ama sizinde heyecan cinsellik muhabbet vs bunlarin ilk gunku gibi olmasini beklemeniz de gercekci degil.
Daha iki gun once bi kizla tanistim, esi senelerce -8 sene- buyuk askla sevmis yazdigi siirleri kitap olarak bastirmis ve cocuk olduktan sonra inanilmaz degismis ve kizlari 1 yasina girdiginde evi terkedip gitmis adam.
8 aydir kizini gormeyen bi haydut, bn ordayken kucuk kiz baba diye agliyordu icim yandi kavruldu..
Demem o ki esiniz iyi bir baba be size saygili bi es ise biktirmayin, en asik erkek bosandiktan sonra evladini aylarca gormemeye katlaniyor,cocugunuz var ve siz liseli asiklar degilsiniz, bundan sonrada olmayacaksiniz.
Ne ayni kalmis ki iliski ayni kalsin.
Esiniz bi 5 sene sonra daha farkli bi adam olacak, sizde oyle.
Biraz daha sakin..
Merhametli mi esiniz?
Kotu gun dostu olduguna emin misiniz?
Eger merametliyse biraz dizginleyin kendinizi cunku bu zamanda merhametlisini bulmak zor.. yakisikli parali libidolu bulursunuz da merhametli kolay bulunur mu bilmem.
 
Yokuspokus Yokuspokus canm yemin ederim cok etkilendim ne sabr varmis sende ne diycegimi bilemiyorum Allah yardmcin olsun baskada bsy diyemicem cok uzuldum cunku
 
Gangsta bence eşin senin damarına basmayı seviyor. Seni de seviyor, sen de onu seviyorsun gibime geliyor. Çocukluk arkadaşıyız demişsin bence kavgalarınızın uzamasında bunun da etkisi vardır. Seni kaybetme korkusunu hissetmiş bence böyle devam ettir, süslen püslen dışarılara falan da çık arkadaşlarınla :KK70: evde işe elini sürme ama itici de olma, eşinle diyaloğu da kesme umudunu kaybetmesin. İnşallah birlikte mutlu olursunuz, bebeniz de varmış bak.
 
Taa zamanlar önce "Belamı istiyorum" demiştim, sanırım duam kabul oldu :/
Selam bu arada, nasıl gidiyor hayat? Ben bu ara fena bozuğum. Gerçi birkaç güne nazaran toparladım ya, fenadan daha az fena bir hal sanırım.

Yazsam mı yazmasam mı düşündüm de, hani yerden yere vurulacak, eleştiri kaldıracak halim de pek yok; ama yine de yazacağım, burada dursun, belki seneler sonra baktığımda "Yav ne biçim günlerdi, biz bu günden çıktıysak, bundan da çıkarız" derim bir başka derdim için. Ya da başka şeyler derim, nasıl da bitti gitti filan gibisinden, bilmiyorum artık. Geleceğe mektup gibi olsun. Uzun olacak, baştan belirteyim.

Çok açmayacağım, altı 4 senelik bir birikimle dolu, bu kadarını söyleyeyim; değerlendirecek olursanız bu noktayı atlamayın, aniden bu hale gelinmedi ve üzeri de oldukça kapalı kalacak, birkaç olay haricinde diğerlerini anlatmayacağım, yorgunum. Artı, zaman karışık gelebilir, bazen iyi olundu, bazen kötü olundu, ama toplamda dağdan yuvarlanan taş gibiydik; altına ala ala büyüyüp giden, aşağı doğru. Hızı artan, daha öfkeli, daha dönülemez hale gelen bir şey... Öyle işte yani anlayın; küs-barışık hallerin ardında tam manasıyla bir çözüme ulaşılamadığı için daha saçma durumlara gelinen, kopmaların arttığı, sevgiden, muhabbetten tüketen bir şey.

Son basit tartışmamız günü gününe ne zaman başladı bilmiyorum ama çocuğun doğum günü alış-verişi sırasında birbirimize yeniden bilenmeye başladık. Zaten aylardır dolup duruyorduk, tatile gittik iyi gelsin diye; gittik geldik aynı tas aynı hamam. Tatil boyu iki arkadaş gibi takıldık, o aktivite bu etkinlik derken sanki sadist koçu tarafından koşu bandına zincirlenmiş kurbanlar gibi, bacaklarımızın üzerinde duramayacak kadar yorgun döndük eve; bkunu çıkardık, birbirimizleydik ama değildik de... İnsanlar dinlenmeye gidiyor, biz kopmalara gitmişiz kendi başımıza buyruk; bir romantik an dahi paylaşmadan, atv üzerinde, yok bilmem ne safaride tamamladık geldik tatili... Kanka gibi, ölümüne kankalar... :işsiz:

Eve döndüğümüz günden itibaren aramızdaki uzaklık arttı; libidom kulaklarımdan fışkıracak ama adamdan adım yok. Biz bu konuyu aştık sanırdım; inat ettimdi, kendisi tıpış tıpış gelene kadar teklif yok dedimdi ve işliyordu da ufaktan; yoluna koymuştuk. Ama koymamışız. Gittikçe kötüleşti, nerede çocuktan öncesi zaman, nerede sonrasında yaşananlar... Aramızdaki uyum bozuldu, heyecan tükendi, nicelik de nitelik de sıfırlandı, bu da sonun başlangıcı oldu. Bizi birlikte tutan şeylerden birisi olan cinsellik, bitti.

Sinirim, inadım, kırgınlığım sevgimden yemeye başladı. Biz güya çocukluk arkadaşıyız bir de, konuşacak ne çok şeyimiz var, ama sustuk. Adam akıllı konuşmayalı sanırım 3-4 ay oldu. Ancak tartışmalar sonrası toparlarken, uzattığımız elleri tutmak için konuştuk, konuşmadan sayılırsa. Göz temasını keseli ise daha uzun zaman oldu... Belki bir sene... Birbirimizin yüzüne, gözünün içine baktığımız anlar, bitti.

Buralara çok girmeyeceğim; sadece şu kadarı net ki başlatan ben değilim.

"Çocuk sonrası çiftlerin mutlu evliliği bozulur mu yav? Nasıl başladıysa öyle gider, mutluysan, çocukla daha mutlu olursun." derdim; bu düşüncenin istisnası olduk. Çocuk sonrası fitil ateşlendi; sanki evliliğimizden geri saymaya başladık. Şunu belirteyim ki kadınlığımdan ödün vermedim tüm bu "Annelik" sürecinde, yani oradan gelinip çözülecek bir sorun değil, hatta gittim sarışın oldum çeşit olsun diye; aldığım 30 kilonun 25ini verdim ve devam ediyorum ve daha nicesi...

Aynı dönemde eşim 15 kilo aldı, 5 kilo verdi belki o kadar; giyimi değişmeye başlamıştı, onu düzeltti bari, çok uğraştım. Vs... Sanki ben doğurmadım adam doğurdu yani öyle bir şey işte özetle.
Konuştum açık açık, dinledi de neresine dinledi... Söyledim de, kendim de uğraştım... Her yönüyle irdeledim, "Başkası mı var"a kadar... Yok. Somut hiçbir sebep yok, başka kadın yok, fiziksel sorun yok, bakımsızlığım yok, yok oğlu yok... Uzun hikaye valla, çook uzun hikaye.

Yoruldum, tüm bu süreçte öyle böyle değil, baya tükendim. Kendimi ayağa kaldırdım adam indi, adamı düzelttim ben düştüm, pişman oldu, özür diledi, "Tekrar baştan" dedik... 2. haftayı görmeden tas-hamam olayı yeniden. Sanırım 23462386 kez aynı özrü dinledim, aynı sözleri duydum şu son bir sene içinde... Artık son 2-3 ayda "Konuşmaya gerek yok" a bağladım. Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı; bizi bir arada tutan şeyleri gün ve gün kaybettik, o sadece baba oldu, bir süre sonra ben de sadece anne... Tek ortak noktamız evladımız kaldı "Anne-baba" olarak. "İttir et, bununla da geçer ömür be" dedim, ama "Kadın"lığıma ağır geldi; uzaklaşmayı perçinleyen şey de burada başladı yani aramızdaki bağı incelten kişi eşim iken, kopacağımız yere götüren tren de ben oldum. Bu hale getirdi... Bilmem kaç haftalar sonra istedi, reddettim. Sonra yine ret, bir ret daha... Kendimin bu kadar dayanacağını bile bilmezdim. Sonra bir gerçekle yüzleşmem gerekti: Gerçekten istemiyordum.

Kalp çok acayip bir şey, sevginin tükendiğinin sinyallerini verdi, bunu dile getirdim; sanırım bize bir şey olmaz sandı. O kadar emindi ikimizden, belki ben de emindim ne bileyim. Bizim evlilik yıkılmaz, bir iki sallansa da bir şey olmaz derdim. Oldu.

Alış-veriş sırasında güya şakalaşıyordu ve bana bağırdı. Dandik plastik bir tabak için.
Açmayacağım...
Ses etmedim. İlginçtir ki tepki vermedim, daha fazla rezil olmayalım diye belki de.

Eve geldik, birkaç sipariş vardı; almayı unuttu. Ailesini ilgilendiren önemli şeyleri 3298472385. unutuşu. 38496234. söz verişi ve yine aynı şeyi yapışı...
Açmayacağım.
"Not mu alıyorsun, telefonuna alarm mı kuruyorsun, parmağına ip mi bağlıyorsun artık hatırla be, bize, bana dair bir şeyi de önemse!" diye bağırdım.

Birkaç şey daha üzerine...
Ve 4-5 şey daha...

En son birbirimize avazımız çıktığı kadar bağırarak kavga ediyorduk. Sonra "Ne yapıyorum?" dedim, "Yalnız kalalım, git başımdan daha kırıcı olmadan" dedim. Gece böyle geçti. Tek lokma yemeden yattı zıbardı...
Ben de dünyaları yedim ve geceyi gündüz ettim.

Sabah kahvemi yaptım, sigaramı yaktım; başımda inanılmaz bir ağrı, gözüm yanıyor. Geldi dibime "Günaydın!" diyor. Dümdüz bir ses, bir görev. Hiçbir şey söylemedim. Ve papağan gibi başladı "Günaydın, günaydın, günaydın... Günaydın diyorum, günaydın, günaydın" ... "Tamam! Günaydın!" dedim. Sabrının sınırında insana yapılmaz bu...

Sonrasında son kalan eksikler için liste istiyor, listeyi yapıyorum bir yandan da düşünüyorum "Allahım ya ben yarın nasıl -Mutluyuz, süperiz- rolü yapacağım bu halde diye, çok gücüme gitti... Yüzümü gülümseme halinde tutmam gerektiğini düşündükçe, çok daha iğrenç hissettirdi.

10 kere aynı soruyu sordu, açıkladım, ettim yok. "Ne istiyorsan alalım" deyip istediğimi söyleyince "Ne gerek var buna?"'ya döndü yine ve yine...
"Tamam o zaman alma" dedim. "Alma demiyorum, alalım da ne gerek var" diyor hala. "Şunun şunun için gerekli" diyorum. "Onu şöyle de yapabilirsin" diyor, "Tamam alma o zaman öyle yaparım, yeter bi git başımdan" dedim. Konuşmaya devam ediyor... Üstelik "Sinirin bi bitmedi" diyerek... Eh, siniri tutan sabır bitti, elimdeki kahve bardağını üzerine fırlattım "Doğum günü iptal!!! Bitti tamam yeter, doydum!" dedim; o da başladı, sanırım o sabah; baya ileri gittik... Evliliğimiz boyunca hiç telaffuz edilmemiş kelimeler telaffuz edildi, eskiler deşildi döküldü, geçmiş-şimdi-gelecek birbirine girdi, parmaklar sallandı suçlanıldı ve boşanma fikri ilk kez dile getirildi "Boşamazsan adam değilsin"lere kadar.. Ben de öldürücü darbeyi vurdum: Senden tiksiniyorum! Aklına gelebilecek her manada! Üzerine kusasım geliyor! dedim. Daha ağır ve açık cümlelerle. Dondu kaldı karşımda, sanırım o an ona dank etti. Benim de mideme kramp girdi zaten, gerçek manada olmasa da cümle olarak kustum işte ne varsa.

Gittim sonra. "Sakın gelme, cinnetin eşiğindeyim, çocuğu babasız anasız koyarım! Sakın gelme!" dedim; o da gitti, gittik... 2 gün hiçbir şekilde iletişime geçmedik. Kavga öncesini bir tutam açma gereksinimi hissettim, "Bu kadar basit bir şeyden ne hale gelmişsiniz" olayı olmadığı bilinsin. Dostken, aşkken, iki düşman olmuşuz 4 senede. Zerre pişmanlık duymuyorum söylediklerimden, bire bir tanıyan insanlara sorsanız, ağzımdan böyle cümlelerin çıktığına inanmazlar. Nereden, nereye... Ne hale gelmişim be. Son bir senede...

Neyse işte; yeminimi de bozdum; 9-10 senenin ardından içtim. İyi geldi. Dişlerimi ne kadar sıktığımı fark ettim çenem kendini salınca. Öncesinde drama queene bağladım baya; oy oyy, kessem bileğimi "Ölümüne Müslümcüyüz" yazısı akardı herhalde. :) Ve o süre zarfında buraya yazmadım. Sakinleşmeyi bekledim, dediğim gibi eleştiri kaldıracak halim pek yok şu an bile o kadar, hoş, eleştirilecek bir yanı da yok ya yaşananların. Evlilik terapisti önerilir en fazla... Eh onu da denedik, sallamadı adam. Neyse aman işte böyle oldu.

Geldi sonra; konuşalım diye. "Bir bka yaramayacağı için, boşuna konuşup kendimi daha da yorasım yok" dedim. Öyle sessiz durduk. Gözünü dikti gözümün içinde yüzümü tuttu, "Kaçırma gözünü sadece bak" filan dedi. Öküz-tren minvalinde bakıştık, ya da inek-ot da olabilir, böyle ruhsuz, dandik.
Sonra konuştuk. Ben konuştukça ağladı. Öyle işte... Sonra yeniden özür faslı. "Doydum, rica ederim yeter, yeni bir özür daha duymak istemiyorum" dedim. "Ben anladım hatalarımı" dedi yine 2198631. kez...

"Yeniden başlayacağız, son bir şans. Sen hep bizi taşıdın, sıra bende, ben de kalbine yeniden gireceğim, yemin ederim yapacağım. Seni ne kadar sevdiğimi ve kaybetmeye dayanamayacağımı anladım, sana ne kadar haksızlık ettiğimi gördüm. Sen sadece uzattığım eli çevirme, benim adımlarıma adım at, senden tek istediğim bu; gerisi bende" dedi yeminler ede ede. "İki sevgili olduğumuz ilk gün, yarın başlayacak; bu gece eski arkadaşlar gibi dertleşip, barışıp el ele vereceğiz" filan dedi... Daha dedi de, kafam güzeldi bir kısmını da anlamadım.

Sabah kahvaltı hazırlamış, öperek uyandırdı.
Evliliğimizin yeni bir dönemi başladı, bakalım bu kaç hafta sürecek, istemsizce, otomatik olarak böyle düşünüyorum artık."Bakalım yine nerede patlak verecek?" ... :işsiz:
İnanmak istiyorum, aramızdaki bu aptallığın biteceğine ve eskisi gibi olabileceğimize inanmak istiyorum ama nasıl bezdiysem, tesiri yok gibi, var gibi yok gibi... Yeniden yeşerir mi aramızda bir şeyler, bilmiyorum. Ben tarafı ölü.. Ölüyü diriltmeye çalışıyor. Kalbime yeniden girecekmiş... "Nasıl yapacak?" diye merak bile etmiyorum.
İyiyim ama bugün, en azından daha berbat hissetmiyorum. Yüzümü güleç tutabilecek enerjim var. Öyle karman çorman bir şey oldum ne bileyim. Zaman gösterecek diyeyim bari...


Duygularınızı çok güzel yazmışsınız, bravo.. Her evlilikte olan şeyler aslına bakılırsa, siz de biraz elinizi uzatın eşinize de kapatın eski defterleri bugün yepyeni bir sayfa açılsın hayatınızda. Seneye en güzel şekilde organize edin o doğumgününü, hayatı ailenize de kendinize de zehir etmeyin. Son kez inanmış gibi yapın, umarım çok mutlu olursunuz.
 
Kindar bir insan değilsen atlatırsınız gibi geliyor. Ama şu da var adamlar kadın yumuşadığı anda eski haline geridönüveriyor... eğer 2 gün sonra tekrar eski umursamaz bencil hallerine geri dönmezse toparlanıp geride bırakabilirsiniz bu günleri...

Ne şekilde olursa olsun umarım sonunuz mutlu olur eşinizle yada eşiniz olmadan...
 
Neden sürekli özür dilediğini anlamadım eşinin. Tam ne yapıyor da hem o sürekli hatasını kabul ediyor hem de sen bu kadar kızıyorsun ve buna rağmen sık sık tekrar ediyor?

Örneğin benim eşimle aramda çözemeyeceğimiz karakterimizden kaynaklı bazı sorunlar var, taa başından beri. Önceleri özür falan dilerdik değişicem lafları klasik, şimdi ben böyleyim işte artık kabul et deyip zeytinyağı misali bir de üste çıkıyoruz haksız olduğumuz yerde de. Ama böylesi daha iyi oluyor, olay büyümüyor, kızan az söylenip hıncını alıyor, diğeri de kendisi olmaya devam ediyor, zaten değişmek mümkün olsa bu kadar zamana değişilirdi.
 
Gözlerimi geri verinnn:deli:
Vallahi miyobum azdı evet uzun olacağını başta yazmışsınız. Ama bayan uzundu:KK53:
 
Gözlerimi geri verinnn:deli:
Vallahi miyobum azdı evet uzun olacağını başta yazmışsınız. Ama bayan uzundu:KK53:
 
sizin için değil kendim için konuşursam böyle kavgalardan ve bitmişlikten sonra bu öperek uyandırmalar, bu aşk pıtırcıkları o kadar yapay geliyor ki bana... düzeltmek için içinizde en ufak bir umut varsa siz de adım atın. ben asla yapamam ama sonu ne olursa olsun pişman olmazsınız...
eğer yoksa ve tiksiniyorsanız ne denir ki... çoktan bitmiş.
Olay dönup dolasip basa sardigi icin cok yapmacik geliyo. Biliyorum 3 gun sonra patlak vericek.

Yokuspokus Yokuspokus kopma noktasina gelmisiz yataklari ayirmisiz iletisim sıfırdan hallice haftada 3 cumle diyim. Icimden bagirmakta gelmiyo konusmakta. Ayni cumleler dön dolas ayni hareketler. Tam olarak bumuydu evlilik ?
Hele etrafinda kıpir kıpır evliler gorunce insanin ici dahada cız ediyo. O gelmek istemediginde otel niyetine kullaniyo evi , ben ise bir daha cıkarsam tek bardak birakmadan cikmayi dusundugum icin bekliyorum. Ha dusunuyorum da naparim beraber kullandigimiz esyalari kullanabilir miyim diye. Ee cocuk desen bi taraftan babam niye gelmiyo anne diyo sen niye agliyosun diyo ? Toparlanirmiyim bilmiyorum. Biz demeye o kadar uzağim ki. Sadece bekliyorum ondan gelecek ışik beni aydinlaticak mi ?
 
Evlilikler de illa ki inişler çıkışlar oluyor. Dönem dönem değişiyor arada ki ilişkiler. Sizin ki de sanırım böyle bi dönem. Bence eşine bi şans vermelisin onu izle senin için yaptıklarına bi bak bakalım. Senin için uğraşlarına ama hemen yumuşama elbette biraz burnu sürtsün. Sonra yavaş ya aş normale dön o zaman bi daha değerlendir bakalım normal ale döndüğünde eşinde eskiye mi dönüyor yoksa senin için güzel şeyler yapmaya ve düşünmeye devam mı ediyor diye. Dilerim çok mutlu olursun.
 
Taa zamanlar önce "Belamı istiyorum" demiştim, sanırım duam kabul oldu :/
Selam bu arada, nasıl gidiyor hayat? Ben bu ara fena bozuğum. Gerçi birkaç güne nazaran toparladım ya, fenadan daha az fena bir hal sanırım.

Yazsam mı yazmasam mı düşündüm de, hani yerden yere vurulacak, eleştiri kaldıracak halim de pek yok; ama yine de yazacağım, burada dursun, belki seneler sonra baktığımda "Yav ne biçim günlerdi, biz bu günden çıktıysak, bundan da çıkarız" derim bir başka derdim için. Ya da başka şeyler derim, nasıl da bitti gitti filan gibisinden, bilmiyorum artık. Geleceğe mektup gibi olsun. Uzun olacak, baştan belirteyim.

Çok açmayacağım, altı 4 senelik bir birikimle dolu, bu kadarını söyleyeyim; değerlendirecek olursanız bu noktayı atlamayın, aniden bu hale gelinmedi ve üzeri de oldukça kapalı kalacak, birkaç olay haricinde diğerlerini anlatmayacağım, yorgunum. Artı, zaman karışık gelebilir, bazen iyi olundu, bazen kötü olundu, ama toplamda dağdan yuvarlanan taş gibiydik; altına ala ala büyüyüp giden, aşağı doğru. Hızı artan, daha öfkeli, daha dönülemez hale gelen bir şey... Öyle işte yani anlayın; küs-barışık hallerin ardında tam manasıyla bir çözüme ulaşılamadığı için daha saçma durumlara gelinen, kopmaların arttığı, sevgiden, muhabbetten tüketen bir şey.

Son basit tartışmamız günü gününe ne zaman başladı bilmiyorum ama çocuğun doğum günü alış-verişi sırasında birbirimize yeniden bilenmeye başladık. Zaten aylardır dolup duruyorduk, tatile gittik iyi gelsin diye; gittik geldik aynı tas aynı hamam. Tatil boyu iki arkadaş gibi takıldık, o aktivite bu etkinlik derken sanki sadist koçu tarafından koşu bandına zincirlenmiş kurbanlar gibi, bacaklarımızın üzerinde duramayacak kadar yorgun döndük eve; bkunu çıkardık, birbirimizleydik ama değildik de... İnsanlar dinlenmeye gidiyor, biz kopmalara gitmişiz kendi başımıza buyruk; bir romantik an dahi paylaşmadan, atv üzerinde, yok bilmem ne safaride tamamladık geldik tatili... Kanka gibi, ölümüne kankalar... :işsiz:

Eve döndüğümüz günden itibaren aramızdaki uzaklık arttı; libidom kulaklarımdan fışkıracak ama adamdan adım yok. Biz bu konuyu aştık sanırdım; inat ettimdi, kendisi tıpış tıpış gelene kadar teklif yok dedimdi ve işliyordu da ufaktan; yoluna koymuştuk. Ama koymamışız. Gittikçe kötüleşti, nerede çocuktan öncesi zaman, nerede sonrasında yaşananlar... Aramızdaki uyum bozuldu, heyecan tükendi, nicelik de nitelik de sıfırlandı, bu da sonun başlangıcı oldu. Bizi birlikte tutan şeylerden birisi olan cinsellik, bitti.

Sinirim, inadım, kırgınlığım sevgimden yemeye başladı. Biz güya çocukluk arkadaşıyız bir de, konuşacak ne çok şeyimiz var, ama sustuk. Adam akıllı konuşmayalı sanırım 3-4 ay oldu. Ancak tartışmalar sonrası toparlarken, uzattığımız elleri tutmak için konuştuk, konuşmadan sayılırsa. Göz temasını keseli ise daha uzun zaman oldu... Belki bir sene... Birbirimizin yüzüne, gözünün içine baktığımız anlar, bitti.

Buralara çok girmeyeceğim; sadece şu kadarı net ki başlatan ben değilim.

"Çocuk sonrası çiftlerin mutlu evliliği bozulur mu yav? Nasıl başladıysa öyle gider, mutluysan, çocukla daha mutlu olursun." derdim; bu düşüncenin istisnası olduk. Çocuk sonrası fitil ateşlendi; sanki evliliğimizden geri saymaya başladık. Şunu belirteyim ki kadınlığımdan ödün vermedim tüm bu "Annelik" sürecinde, yani oradan gelinip çözülecek bir sorun değil, hatta gittim sarışın oldum çeşit olsun diye; aldığım 30 kilonun 25ini verdim ve devam ediyorum ve daha nicesi...

Aynı dönemde eşim 15 kilo aldı, 5 kilo verdi belki o kadar; giyimi değişmeye başlamıştı, onu düzeltti bari, çok uğraştım. Vs... Sanki ben doğurmadım adam doğurdu yani öyle bir şey işte özetle.
Konuştum açık açık, dinledi de neresine dinledi... Söyledim de, kendim de uğraştım... Her yönüyle irdeledim, "Başkası mı var"a kadar... Yok. Somut hiçbir sebep yok, başka kadın yok, fiziksel sorun yok, bakımsızlığım yok, yok oğlu yok... Uzun hikaye valla, çook uzun hikaye.

Yoruldum, tüm bu süreçte öyle böyle değil, baya tükendim. Kendimi ayağa kaldırdım adam indi, adamı düzelttim ben düştüm, pişman oldu, özür diledi, "Tekrar baştan" dedik... 2. haftayı görmeden tas-hamam olayı yeniden. Sanırım 23462386 kez aynı özrü dinledim, aynı sözleri duydum şu son bir sene içinde... Artık son 2-3 ayda "Konuşmaya gerek yok" a bağladım. Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı; bizi bir arada tutan şeyleri gün ve gün kaybettik, o sadece baba oldu, bir süre sonra ben de sadece anne... Tek ortak noktamız evladımız kaldı "Anne-baba" olarak. "İttir et, bununla da geçer ömür be" dedim, ama "Kadın"lığıma ağır geldi; uzaklaşmayı perçinleyen şey de burada başladı yani aramızdaki bağı incelten kişi eşim iken, kopacağımız yere götüren tren de ben oldum. Bu hale getirdi... Bilmem kaç haftalar sonra istedi, reddettim. Sonra yine ret, bir ret daha... Kendimin bu kadar dayanacağını bile bilmezdim. Sonra bir gerçekle yüzleşmem gerekti: Gerçekten istemiyordum.

Kalp çok acayip bir şey, sevginin tükendiğinin sinyallerini verdi, bunu dile getirdim; sanırım bize bir şey olmaz sandı. O kadar emindi ikimizden, belki ben de emindim ne bileyim. Bizim evlilik yıkılmaz, bir iki sallansa da bir şey olmaz derdim. Oldu.

Alış-veriş sırasında güya şakalaşıyordu ve bana bağırdı. Dandik plastik bir tabak için.
Açmayacağım...
Ses etmedim. İlginçtir ki tepki vermedim, daha fazla rezil olmayalım diye belki de.

Eve geldik, birkaç sipariş vardı; almayı unuttu. Ailesini ilgilendiren önemli şeyleri 3298472385. unutuşu. 38496234. söz verişi ve yine aynı şeyi yapışı...
Açmayacağım.
"Not mu alıyorsun, telefonuna alarm mı kuruyorsun, parmağına ip mi bağlıyorsun artık hatırla be, bize, bana dair bir şeyi de önemse!" diye bağırdım.

Birkaç şey daha üzerine...
Ve 4-5 şey daha...

En son birbirimize avazımız çıktığı kadar bağırarak kavga ediyorduk. Sonra "Ne yapıyorum?" dedim, "Yalnız kalalım, git başımdan daha kırıcı olmadan" dedim. Gece böyle geçti. Tek lokma yemeden yattı zıbardı...
Ben de dünyaları yedim ve geceyi gündüz ettim.

Sabah kahvemi yaptım, sigaramı yaktım; başımda inanılmaz bir ağrı, gözüm yanıyor. Geldi dibime "Günaydın!" diyor. Dümdüz bir ses, bir görev. Hiçbir şey söylemedim. Ve papağan gibi başladı "Günaydın, günaydın, günaydın... Günaydın diyorum, günaydın, günaydın" ... "Tamam! Günaydın!" dedim. Sabrının sınırında insana yapılmaz bu...

Sonrasında son kalan eksikler için liste istiyor, listeyi yapıyorum bir yandan da düşünüyorum "Allahım ya ben yarın nasıl -Mutluyuz, süperiz- rolü yapacağım bu halde diye, çok gücüme gitti... Yüzümü gülümseme halinde tutmam gerektiğini düşündükçe, çok daha iğrenç hissettirdi.

10 kere aynı soruyu sordu, açıkladım, ettim yok. "Ne istiyorsan alalım" deyip istediğimi söyleyince "Ne gerek var buna?"'ya döndü yine ve yine...
"Tamam o zaman alma" dedim. "Alma demiyorum, alalım da ne gerek var" diyor hala. "Şunun şunun için gerekli" diyorum. "Onu şöyle de yapabilirsin" diyor, "Tamam alma o zaman öyle yaparım, yeter bi git başımdan" dedim. Konuşmaya devam ediyor... Üstelik "Sinirin bi bitmedi" diyerek... Eh, siniri tutan sabır bitti, elimdeki kahve bardağını üzerine fırlattım "Doğum günü iptal!!! Bitti tamam yeter, doydum!" dedim; o da başladı, sanırım o sabah; baya ileri gittik... Evliliğimiz boyunca hiç telaffuz edilmemiş kelimeler telaffuz edildi, eskiler deşildi döküldü, geçmiş-şimdi-gelecek birbirine girdi, parmaklar sallandı suçlanıldı ve boşanma fikri ilk kez dile getirildi "Boşamazsan adam değilsin"lere kadar.. Ben de öldürücü darbeyi vurdum: Senden tiksiniyorum! Aklına gelebilecek her manada! Üzerine kusasım geliyor! dedim. Daha ağır ve açık cümlelerle. Dondu kaldı karşımda, sanırım o an ona dank etti. Benim de mideme kramp girdi zaten, gerçek manada olmasa da cümle olarak kustum işte ne varsa.

Gittim sonra. "Sakın gelme, cinnetin eşiğindeyim, çocuğu babasız anasız koyarım! Sakın gelme!" dedim; o da gitti, gittik... 2 gün hiçbir şekilde iletişime geçmedik. Kavga öncesini bir tutam açma gereksinimi hissettim, "Bu kadar basit bir şeyden ne hale gelmişsiniz" olayı olmadığı bilinsin. Dostken, aşkken, iki düşman olmuşuz 4 senede. Zerre pişmanlık duymuyorum söylediklerimden, bire bir tanıyan insanlara sorsanız, ağzımdan böyle cümlelerin çıktığına inanmazlar. Nereden, nereye... Ne hale gelmişim be. Son bir senede...

Neyse işte; yeminimi de bozdum; 9-10 senenin ardından içtim. İyi geldi. Dişlerimi ne kadar sıktığımı fark ettim çenem kendini salınca. Öncesinde drama queene bağladım baya; oy oyy, kessem bileğimi "Ölümüne Müslümcüyüz" yazısı akardı herhalde. :) Ve o süre zarfında buraya yazmadım. Sakinleşmeyi bekledim, dediğim gibi eleştiri kaldıracak halim pek yok şu an bile o kadar, hoş, eleştirilecek bir yanı da yok ya yaşananların. Evlilik terapisti önerilir en fazla... Eh onu da denedik, sallamadı adam. Neyse aman işte böyle oldu.

Geldi sonra; konuşalım diye. "Bir bka yaramayacağı için, boşuna konuşup kendimi daha da yorasım yok" dedim. Öyle sessiz durduk. Gözünü dikti gözümün içinde yüzümü tuttu, "Kaçırma gözünü sadece bak" filan dedi. Öküz-tren minvalinde bakıştık, ya da inek-ot da olabilir, böyle ruhsuz, dandik.
Sonra konuştuk. Ben konuştukça ağladı. Öyle işte... Sonra yeniden özür faslı. "Doydum, rica ederim yeter, yeni bir özür daha duymak istemiyorum" dedim. "Ben anladım hatalarımı" dedi yine 2198631. kez...

"Yeniden başlayacağız, son bir şans. Sen hep bizi taşıdın, sıra bende, ben de kalbine yeniden gireceğim, yemin ederim yapacağım. Seni ne kadar sevdiğimi ve kaybetmeye dayanamayacağımı anladım, sana ne kadar haksızlık ettiğimi gördüm. Sen sadece uzattığım eli çevirme, benim adımlarıma adım at, senden tek istediğim bu; gerisi bende" dedi yeminler ede ede. "İki sevgili olduğumuz ilk gün, yarın başlayacak; bu gece eski arkadaşlar gibi dertleşip, barışıp el ele vereceğiz" filan dedi... Daha dedi de, kafam güzeldi bir kısmını da anlamadım.

Sabah kahvaltı hazırlamış, öperek uyandırdı.
Evliliğimizin yeni bir dönemi başladı, bakalım bu kaç hafta sürecek, istemsizce, otomatik olarak böyle düşünüyorum artık."Bakalım yine nerede patlak verecek?" ... :işsiz:
İnanmak istiyorum, aramızdaki bu aptallığın biteceğine ve eskisi gibi olabileceğimize inanmak istiyorum ama nasıl bezdiysem, tesiri yok gibi, var gibi yok gibi... Yeniden yeşerir mi aramızda bir şeyler, bilmiyorum. Ben tarafı ölü.. Ölüyü diriltmeye çalışıyor. Kalbime yeniden girecekmiş... "Nasıl yapacak?" diye merak bile etmiyorum.
İyiyim ama bugün, en azından daha berbat hissetmiyorum. Yüzümü güleç tutabilecek enerjim var. Öyle karman çorman bir şey oldum ne bileyim. Zaman gösterecek diyeyim bari...

Hepsini okudum senin konun olduğunu görünce Gangsta :) belki inanmazsın bir konu da artık eşinde biraz gelişme olduğunu yazmıştın son iki üç gündür hep bunu düşünüyordum Gangsta'nın eşi düzelmişti, nasıl olmuştu, hep bunları düşünüyordum ki konunu gördüm.
Şimdide şuna takıldım, gelmiş özür dilemiş kusurlarını görmüş peki acaba senin ufakta olsa yanlış yaptığın hiç bir şey mi yoktu ? Yani yanlış anlama bu suçluluk duygusunu sen mi yükledin ona ? Nasıl oldu da kabullendi ? Benim eşim inkar ederdi beni suçlardı :KK14:

Senin içinde herşeyin güzel olmasını diliyorum.
 
Sonuna kadar her satırını eksiksiz okuduğuma inanamıyorum. İlk kez bu kadar uzun bir yazıyı çok dikkatli okudum.Yazım tarzı çok güzeldi sanırım tek sebep bu...

Konuya gelirsek sonu güzel bağlanmış insallah bu sefer hüsran olmaz ve mutlu sonla devam eder...
 
Sonuna kadar okudum.Devam etseydin bir o kadarini daha okurdum.Herseyi tukettikten sonra hadi bir sans son bir toparlanma olayina inanmiyorum.Aksamdan sabaha sihirli bir de degnek degmiyo herhalde.Yasadiklarinin hissettiklerinin neredeyse aynisini yasiyorum evliligimde.Bunca zaman tartistik kavga ettik ama hep eskisi gibi yine olduk.Azalmadan eksilmeden.Ama su son bir sene bitislerin bitirislerin yili oldu.Ne o nede ben ona tahammul edemez oldum.En dogal ihtiyac tuvalete gitmek,yemek yemek,su i c mek degilmi.Adamin en basit eylemleri bile beni delirtiyor.Ne yapacagiz biz
 
X